25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2012 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Odatv davası avukatı Celal Ülgen: Gerçek gölgelenerek kabul edildi Gökten zembille mi indi? Odatv davası avukatı Celal Ülgen, Odatv davasının dayandırıldığı “Ulusal Medya 2010” adlı Word dosyasıyla ilgili olarak ise raporda, “Dosyanın belge üstverilerinin incelenmesi sonucu, bu dosyanın ilgili bilgisayar kullanıcısı tarafından oluşturulmadığı veya değiştirilmediği değerlendirilmektedir. İşletim sistemi izlerinin incelenmesi sonucunda dosyanın kullanıcı tarafından açıldığına dair bir bulguya rastlanmamıştır” denildiğini anımsattı. Bunun ne anlama geldiğini ise Ülgen, şöyle anlattı: “Yani bu belgenin ilgili bilgisayarda oluşturulduğuna, değiştirildiğine veya açıldığına dair hiçbir ize rastlanılmamış. ‘000KITAP.docx, Ermeni Dosyasi.doc, Koz.doc, Nedim.doc, simon son.doc, ABDULKADIRAYGAN.pdf, EKD MİLİ EĞİTİM.doc, YBslgesi.doc, Fabrikator.doc, Tv Analiz Proje, mit medya.doc, Sabrı Uzun.doc, panzehir.doc’ gibi dosyalar için de aynı niteleme var. Dosya isimlerinden de anlaşılabileceği gibi her bir dosya isminin geçtiği kişi ile iddia olunan örgüt arasında irtibat sağladığı iddia ediliyordu. ‘Nedim.doc’ Nedim Şener için, ‘000KITAP.docx’ Ahmet Şık, ‘Koz.doc’ Kozinoğlu, ‘Simon son.doc’ dosyası da Hanefi Avcı için özel hazırlanarak TROJAN yoluyla gönderilmiş ve daha sonra da bu delillere dayanarak toplu tutuklamalar gelmişti. Peki bu dosyalar Odatv bilgisayarlarında açılmadı, işlem görmedi ve oluşturulmadı ise bunun adını ne koyacağız? Gökten zembille mi indi?” Soner Yalçın Bu Kadar Çaresiz miyiz? Eh, artık ünlü sayılır, üstelik yönetici konumlarda, üstelik köşe yazıyor, üstelik sık sık TV ekranlarında boy gösteriyor. Doğrudan “Girelim bitirelim şu işi” diyenlerden değil, daha kötülerden, “çaresizlerden”. Dediği özetle şudur: Yavuz Sultan Selim zamanından beri Şii imparatorluğuna Osmanlı set çekmişti. Şimdi Cumhuriyet Türkiyesi ön planda. Akıllı Amerika da durumu iyi değerlendiriyor. Zaten Büyük Ortadoğu dedikleri de budur. 50 yıllık bir proje olan Ortadoğu’nun ve Afrika’nın yeniden şekillendirilmesi gündemdedir. Arap Baharı denilen hareket de ülkeleri demokratikleştirmek ve ABD’ye endekslemek istiyor. Sırayla dönüşecek bu ülkeler: Suriye, sonra İran, sonra Pakistan, Afganistan.. öyle gidecek işte. ??? Yaşadığımız bu sıkıntılı günlerde benzerleri pıtrak gibi piyasayı kapladığı için adını yazmaya gerek duymadığım bu prototip yazarımıza göre tablo böyledir. Peki sonuç: Yazarımız, üslubundan, kelimeleri seçişinden belli, “demokratlığına” halel getirmek istemiyor, seçeneksizlik demokratlığı kurtarmanın en iyi yolu diye düşünüyor her halde. “Engel olamıyorsan zevk almaya bak” der gibi yazıyor. Kısa, ama kesin yazıyor: Türkiye’nin önünde fazla seçenek yokmuş, küresel sisteme ve ABD’ye endekslenmişiz bir kere, “Ben bu oyunda yokum” diyebilir miymişiz? Acı, ama gerçek buymuş. Böylece seçeneksizliğin önümüze koyduğu “acı gerçeği” öğrenmiş oluyoruz. Peki utanmak nedir, onu da öğrenmiş oluyor muyuz? ??? Dedikleri gibi mi? Gerçekten çaresiz miyiz? İnsanoğlu en iyi çareleri, çıkış yollarını böyle zamanlarda üretir. Tarihi iyi okursanız, “çarıklı erkânı harp” yorumlarına pabuç bırakmazsanız, karşınıza çıkan, çözümsüz bir denklem gibi sırıtan hesaplarda da yanılma payı olabileceğini görür, seçeneklerinizi çoğaltabilirsiniz. Bir sayın bakalım, başta ABD, emperyal güçler bugüne kadar kaç projelerinde yanıldılar, başarısızlığa uğradılar? Vietnam’dan başlayın, Domuzlar Körfezi’nden geçin, Cezayir’e uğrayın, Irak’tan çıkın... Hepsinde de halkların kendi sorunlarını kendilerinin çözmesine izin vermek istememiş, çıkarlarını gizleyecek örtülerin atında dolap çevirmişlerdi. Milyonlarca insanı yok ettiler, birbirine düşürmeyi başardılar. Yenilerek çekip gittiklerinde geride enkaz bıraktılar. “Acı, ama ortak olmaktan başka çare yok” mu diyeceğiz? Gerçekler teslim olmak için değil, değiştirilmek içindir. Doğrusunu isterseniz, bilerek ya da bilmeyerek yapılan, ama sonuçta yılgınlık yaratan yorumların, planlarını uygulayabilmek için çaba gösteren güçlerin projeksiyonlarının parçasına dönüştüğünü, sansürle, otosansürle, yalan haberlerle, “embedded” gazetecilik marifetleriyle çoğaltıldığını da unutmuyoruz bunları söylerken. Önemli olan gerçeği görmek, onu değiştirme iradesini gösterebilmektir. Bütün mesele teslim olmamakta. ??? İnsan önce beyninde teslim olur. Sonra yürek boyun eğer. Boynun bükülmesi sonraki iştir. Diz çöktüğünüzdeyse her şey bitmiş demektir. Peki beyin nasıl teslim oluyor? Korkudan başka bir nedeni yoktur teslimiyetin. Ama korkunun nedeni nedir diye soruyorsanız, o kadar çoktur ki, sayfalar yetmez saymaya. Şu günlerde en sık rastlananı statü yitirme korkusudur, sürüden ayrı düşme korkusudur, rüzgâra karşı durursam yıkılırım korkusudur. Nereden bilecekler rüzgâra karşı durmanın insanı diri tuttuğunu, insanı insan yaptığını. TÜBİTAK’ın raporunu yorumlayan Ülgen: Kaybolmamız isteniyor Bilirkişi labirenti İLHAN TAŞCI ANKARA Odavt davasında 7 aydır beklenen bilirkişi raporu, sorulara yanıt vermekten uzak kalırken muğlak değerlendirmelerle yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Odatv davası avukatı Celal Ülgen, bilirkişilerin adeta “labirentler kurduğunu” belirterek “Buralarda gezmemizi ve kaybolup yitmemizi istiyorlar. Virüsle belge geldiği tespit edilmiş ancak sonuç kısmında geldiğini de gelmediğini de söyleyemeyiz denilmiş. ‘Var da diyemem yok da diyemem’ söylemini hatırlatıyor” yorumunu yaptı. Odatv avukatı Celal Ülgen, TÜBİTAK’ın raporunu Cumhuriyet’e değerlendirdi. Bilirkişilerin yoğun olarak bilimsel gerçeği gölgeleme içinde olduklarını söyleyen Ülgen, “Bilirkişiler gerçeği labirent bulmacalarındaki bir köşeye saklamış ve sonra çeşitli çıkmaz yollar içinde bir açık yolu gizlemişlerdir. Bu açık yolu bulan gerçeğe ulaşmaktadır. Buna karşın bir bütün olarak değerlendirildiğinde suçlamalara dayanak tüm dijital verilerin bilgisayar korsanlığı ürünü olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Gerçek, Odatv bilgisayarlarına trojan saldırısı olmuştur” dedi. ? ‘Nemrut Mustafa davası’ İstanbul Haber Servisi Silivri’de görülen Balyoz davasının dünkü duruşmasını izleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Balyoz davasını değerlendirirken “Özgür Suriye Ordusu’nun militanları, eğitim kamplarında, misafirhanelerde eğitilip ağırlanıyor. Özgür Türk ordusunun subayları esir kamplarında, Silivri toplama kamplarında esir ediliyor” dedi. CHP’li heyette, Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, CHP milletvekilleri İlhan Cihaner, Nur Serter, Mehmet Kesimoğlu, Mahmut Tanal, Kadir Gökmen Öğüt, Birgül Ayman Güler, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Yüksel Kılınç yer aldı. Tezcan Balyoz davasını “İşgal kuvvetlerinin talimatıyla kurulup sadrazamın talimatıyla karar veren Nemrut Mustafa mahkemesi”ne benzetti. YAŞ’ta emekliye ayrılan generaller iki gün sonra sivil cezaevine nakledilecek için gün sayıyorlar BARKIN ŞIK ANKARA Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla 30 Ağustos itibarıyla emekliye ayrılan Balyoz sanığı 37 general ve amiral Hasdal ve Hadımköy askeri cezaevlerinden Silivri’ye sevk edilecek. Askeri cezaevlerindeki komutanlar, 1 Eylül’de sivil cezaevine transfer edilecek. Silivri Cezaevi’nde bulunan Balyoz ve Ergenekon sanığı emekli general ve amirallere yeni isimler katılacak. YAŞ kararıyla emekliye ayrılan 37 muvazzaf general ve amiral, 1 Eylül tarihi itibariyle askeri cezaevinden çıkarak sivil cezaevine geçecek. Hasdal ve Hadımköy’deki askeri cezaevlerinde tutuklu bulunan muvazzaf general ve amiraller, emekli generallerden Silivri Cezaevi’nin koşulları hakkında daha önce bilgi almıştı. Muvazzafların en sık sorduğu soruların başında ise su, haberleşme ve görüş günleri yer almıştı. Askeri cezaevleri ile Silivri Cezaevi arasındaki bazı farklılıklar ise şöyle: Silivri Kim müdahale etti Ülgen, raporda dava konusu dijitallere yasal kullanıcılar tarafından hiçbir erişim sağlanmadığının ifade edildiğini vurgulayarak “Bu noktada ‘Harddisklerde silinmiş olarak tespit edilen bu dijitallere kim müdahale etti’ sorusunun cevabı çok önemli. Raporun sonuç kısmında bu ‘zararlı yazılımlar yoluyla müdahale yapılıp yapılmadığı konusunda bir kanaat belirtmek mümkün değil’ dense de iç sayfalarda böyle bir müdahalenin yapıldığı açık olarak söylenmekte” diye konuştu. Adli bilişim incelemeleri sonucunda hazırlanan raporlar kesin bir kanı ifade etmediğini anlatan avukat Celal Ülgen, “Ama milyonda bir oranda bile olsa kuşkunun olduğu yerde salt gerçek yoktur. TÜBİTAK raporundaki kuşku, yani ‘var da diyemem yok da diyemem’ tarzı ifade bile bir kuşkunun varlığını göstermektedir. Şüphe halinde bu şüpheden sanığın yararlanacağı evrensel bir ceza usul hukuku ilkesidir. Ancak TÜBİTAK raporunun çok net bir şekilde bir manipülasyonun varlığını tespit ettiğini söyleyebiliriz” değerlendirmesini yaptı. Sanıklar, TSK’ye dijital komplo ifadelerini yineledi Kurmay Albay Uça’nın felç riski var Balyoz’da son sözler HATİCE TUNCER Silivri’de sular Güler: Vicdan yüküne dönüştü EMRE DÖKER akmıyor C MY B C MY B Balyoz davasında avukatsız duruşmalar devam ederken sanıklar son savunmalarında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı sahte dijital verilerle komplo kurulduğu ifadelerine yer verdi. Sanıkların çoğunun “Dosya esas hakkında mütalaa aşamasında değildir, savunmamın talepleri kabul edilmediğinden adil yargılandığıma inanmıyorum” diyerek son savunmalarını yapmadığı davada 200 kişiye son sözleri soruldu. Emekli Albay Cemal Temizöz kamuoyuna açıklanmayan Ergenekon şemasında Çetin Doğan’ın 1 numara olarak yer aldığını söyledi. Davanın dünkü duruşmasında savunmasına devam eden Temizöz, mahkemenin gelinen aşamasında delillerin tartışılmasını ve bu delillerle yüzleşilmesi gerektiğini ifade ederek “Mahkeme adalet ve bilimi dışarı atmamalı. Alınan TÜBİTAK raporunu mahkeme reddederek tekrardan isteseydi. Bugün yeni rapor talep eden bütün sanıkların sesini kısacaktınız” dedi. Temizöz, 2001 yılında bir Emniyet müdürürün Emniyet İstihbarat Başkanı Sabri Uzun’a “Ergenekon şeması verdiğini” belirterek “Sabri Uzun’un savcılık ifadelerine ulaşılamıyor” dedi. Bu sırada seslenen emekli Orgeneral Çetin Doğan “1 numarada benim adım var” dedi. Temizöz de, “Evet, 2001 yılındaki Ergenekon şemasında 1 numarada Çetin Doğan’ın adı var. Ancak mahkemenin gizlilik kararı nedeniyle bu şema kimseye gösterilmiyor” diye konuştu. Temizöz, önceki gün Mahkeme Başkanı Ömer Diken ile tartışmasına neden olan “dijital verilerle ilgili rapor hazırlayan TÜBİTAK bilirkişilerine yemin ettirilmeden inceleme yaptırıldığı” eleştirisini yineledi. Diken ise “Sizlerin hazırladığı uzman incelemelerinde de dosyadaki bilirkişi raporlarında da eksiklikleri tamamlıyoruz. Mahkeme şu ve bu raporu esas aldığına dair bir şey söylemiyor. Bunlar en son değerlendirilecek” yanıtını verdi. Diken, 163’ü tutuklu 194 sanıklı 1. Balyoz iddianamesindeki sanıkların çoğunun tamamlandığını, ikinci iddianameden de bazı sanıkların söz aldığını söyledi. Davaya 2. ve 3. iddianamedeki sanıklara devam edilecek. Diken, üç duruşma daha yapıldıktan sonra ara kararlar alıp davanın bir süre erteleyeceklerini ifade etti. Askeri cezaevlerinde su 24 saat kesintisiz veriliyor. Silivri’de ise gün içinde aralıklarla kesintili olarak akıyor. O nedenle damacanalarda su biriktirmek gerekiyor. Hasdal’da koğuş sistemi var ve tutuklular kendi aralarında görüşme olanağına sahip. Silivri’de oda sistemi uygulandığı için görüşülecek insan sayısı oldukça kısıtlı. Hasdal’da tutukluların spor yapabilecekleri bir alan var. Alanın çevresi de ağaçlık. Silivri’de ise bu imkan kısıtlı ve tutukluların en büyük şikâyeti yeşil görememek. Silivri’de odalarda bitki yetiştirmek de yasak. Her iki cezaevinde değişmeyenler ise telefon kullanma hakkı, aile ve avukatlarla görüşme süreleri. Bunun dışında olanaklara göre her iki cezaevine de televizyon ya da başkaca eşyalar almak mümkün. Emekliye sevk edilen 37 tutuklu komutandan 31’ü Balyoz davasından, 4’ü 28 Şubat davasından, 2’si Ergenekon davasından tutuklu bulunuyor. İZMİR Felç olma riski bulunan Balyoz davası sanıklarından Kurmay Albay Levent Kerim Uça’nın, sağlık sorunlarına karşın tahliye edilmemesi tepki çekiyor. CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, “Olay vicdan yüküne dönüştü” derken Uça’nın avukatı Hakan Tunçkol da, “Bu davada adil yargılanma kadar yaşam hakkı da ihlal ediliyor. Eğer tedavi olma hakkımız elimizden alınırsa Uça’nın yaşamı tehlikeye girer” dedi. Maltepe Askeri Cezaevi’nde tutuklu Uça, olduğu beyin ameliyatının ardından yeniden cezaevine konulmuştu. Avukat Tunçkol, Uça’nın yaşadığı durumun hukukun ötesinde insanlık suçu olduğunu söyledi. Mahkemeye ve bir üst itirazda bulunduklarını, ancak henüz olumlu bir yanıt alamadıklarını belirterek şöyle konuştu: “Geçen yıl ağustos ayında tutuklanmasından 4 ay sonra Uça; ağrı, ağırlık ve uyuşma şikâyetleriyle doktorlara başvurdu. Doktorlar kafatasının içinde yumurta kadar tümör tespit etti. Uça’nın ameliyatı GATA’da tutuklu olarak yapıldı. Uça moral bulsun diye tutukluluğunun kaldırılmasını istedik fakat bu, mahkeme tarafından uygun görülmedi.” Tunçkol, müvekkilinin hapishanede sağlıksız koşullarda tutulduğunu da bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle