23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2012 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Eski büyükelçi CHP’li Korutürk, Suriye sınırının tampon bölge tedirginliği yüzünden kapatıldığını savundu: Hükümet telaş içinde İLHAN TAŞCI ANKARA Suriye’den kaçarak Türkiye’ye sığınanların sayısının 80 bini geçmesinin ardından sınırdan girişlerin geçiçi olarak durdurulması, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “100 binden sonra tampon bölge kurarız” söylemine karşı bir “zaman kazanma” girişimi olarak yorumlandı. CHP İstanbul milletvekili, emekli Büyükelçi Osman Korutürk, “Gelenlerin sayısı 80 bini aştı. Bu herhalde telaşa neden oldu. Zaman kazanma amaçlı olabilir” değerlendirmesini yaptı. Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı ise 31 Ağustos’ta BM’deki konferansa Davutoğlu’nun gidebileceğinin belirtildiğini anımsatarak, “Orada ‘o kadar çok gelindi ki alınamaz hale geldi’ demesi gibi bir kullanım söz konusu olabilir” dedi. Eski büyükelçi, CHP’li Osman Korutürk, bölgedeki kamplar konusun Yeni Osmanlılar... AKP Türkiyesi’nin Suriye politikası, Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasını nihayet devralmaya başlamış görünüyor, ama bir farkla... AKP hükümete geldiğinde “Kürt sorunu” olarak tanımlanan, Kürtlerin “kendi kaderlerini tayin etme” talepleri bağlamında 1984’ten bu yana büyük kana ve servete mal olarak süren savaşta ilk kez, iki tarafı da tatmin edebilecek bir “çözüm”, buna açılabilecek bir “barış”, olasılıklar yelpazesi içine girmeye başlamıştı. Kürt hareketinin siyasi ve askeri kanadı, ayrılma, devlet kurma talebinden vazgeçtiğini söylüyor, birlikte barış içinde yaşamanın koşullarını aramaya, konuşmaya hazır olduğunu açıklıyordu. Çatışmalarda da belirgin bir azalma söz konusuydu. Dahası İran ve Suriye, Türkiye ile ilişkilerini geliştiriyor, “Kürt sorunu bağlamında” denklemin dışında kalmaya özen gösteriyorlardı. On yıllık AKP yönetimi, gerek iç politikada kurguladığı ama gerçekleştiremediği “açılım”, onun ardından gelen KCK tutuklamalarıyla, gerekse de dış politikada giderek benimsediği, Suriye’de bir rejim değişikliği projesinin derinliklerine hızla dalmaya yol açan çizgiyle bugün karşımıza bambaşka bir manzara çıkardı. Birincisi, birlikte yaşamaya açılacak bir barış için gerekli diyalog zemininin tasfiyesi anlamına geliyordu. Bu tasfiye çabaları hızla ilerlerken, Suriye olayı patlak verdi ve Kürt sorunu “aniden”, Şemdinli saldırısıyla, Gaziantep’te patlayan araç bombayla yeni bir viraja girdi. İkincisine gelince, anımsarsanız. NATO’nun Libya’yı yıkma operasyonu başladığında, bir sonraki adım olarak Suriye ayrıntılı bir biçimde tartışılmış, müdahale durumunda ortaya nasıl bir “kâbus” çıkacağına ilişkin kapsamlı çözümlemeler üretilmişti. Benim de yazılarımda aktardığım tartışmalar, Suriye rejiminin Libya rejimine göre çok daha dirençli olduğunu, coğrafi, kentsel ve mezhep/dini ve etnik (Kürtler) farklılıkların tüm bölge ülkelerinin rejimlerini tehdit edecek bir parçalanmaya yol açabileceğini, bölge halklarına uzun yıllar boyunca çok pahalıya patlayacağını söylüyordu. Dahası birçok yorumcu, Dışişleri’ne yol gösteren “stratejik derinlik” teorisinin tarihsel ve güncel gerçekliğe uymadığını da vurguluyor, “kötü teori kötü ilaç gibidir, öldürür” diyerek uyarıyordu. Ama AKP hükümeti bu uyarılara kulaklarını tıkayarak Batı’nın Suriye’de rejim değişikliği projesine büyük bir hevesle adeta balıklama daldı. Suriye’ye ilişkin tüm öngörüler gerçekleşmeye, Suriye ve İran, Kürt sorunu denklemine geri dönmeye başlayınca da, AKP Türkiye’si de, giderek tüm parçalarının birleşmesiyle oluşacak bir Kürdistan’ın olasılıklar yelpazesine girmeye başlamasıyla, karşısında ekonomik, askeri hatta siyasi kapasitelerini çok aşan yeni bir Kürt “realitesi” buldu. Üstelik, Türkiye’yi de kapsayan bir SünniŞii kamplaşmasıyla bölünmeye başlayan Ortadoğu’da, bu bölünmenin dışında, tarafların hepsine mesafeli bir “büyük Kürt devleti” olasılığı, ABD ve İsrail analistleri tarafından, dengeleyici bir unsur olarak ilgi konusu olmaya başlıyordu. Şimdi giderek artan sayıda siyasi analistin, Türkiye’nin Suriye politikasının başarısını, Kürt sorununa siyasi bir çözüm üretebilme kapasitesine bağlamaya başladığını görüyoruz. Ama, AKP hükümetinin bölgeyi anlama tarzı, bu tarzın ülkede oluşturmaya başladığı yeni ruh hali, muhalefet partilerinin yetersizlikleri, Türkiye’nin seçkinlerinin dün çok daha uygun koşullarda üretemedikleri bir çözümü, bugün “yeni koşullarda” üretebilme noktasından çok uzakta olduklarını düşündürüyor. Bu resmin içinde çok korkutucu üç olgu daha var. Birincisi, AKP’nin Suriye politikası, Türkiye topraklarında, Selefi savaşçılarını, El Kaide kadrolarını da barındıran, eğiten, ülkenin seçilmiş temsilcilerine de kapalı tutulabilen askeri kampların oluşmasına yol açtı. Enternasyonalist özelliğe sahip bir akıma ait olan bu savaşçıların yarın nerede ne yapacağı belli değil. İkincisi, AKP’nin devleti devralırken “eski rejimin” kadrolarıyla sürdürdüğü hesaplaşmanın tamamlanmasına bağlı olarak, bu kez “yeni rejimin” kendi içinde bir hesaplaşmayı başlattığı görülüyor. Bu hesaplaşma devlet yönetiminin (statecraft) bütünlüğünü kaybetme, “kazalara” yol açma, belirsizlikler yaratma olasılığını artırıyor. Üçüncüsü, Alevi kökenli vatandaşlara yönelik aşağılayıcı ve saldırgan söylem ve eylemler, büyük kentlerde yaşayan yaygın ve genç Kürt nüfusla birlikte düşünülünce, provokasyonlara açık, ateşlendiğinde büyük felaketlere yol açabilecek patlayıcı bir karışımın oluşmaya başladığı görülüyor. Bunlara yeniden derinleşmeye başlayan bir uluslararası mali kriz içinde, ülke ekonomisinin başı üzerinde adeta “Demokles’in kılıcı” gibi duran kaynak gereksinimi eklenince, karşımıza şöyle bir ironi çıkıyor: AKP Osmanlı mirasını başarıyla devralmaya başlamış görünüyor, ama bu miras imparatorluğun çöküş yıllarını anımsatıyor. Güneş: Apaydın kampı hâlâ karanlık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Milletvekili Hurşit Güneş, Apaydın kampına alınmaması üzerine hükümet kanadından yapılan “provokatif” suçlamasına tepki gösterdi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yanıt veren Güneş, “Davutoğlu’nun açıklanmasından sığınmacıların niteliklerine göre ayrı kamplara konulmasının nedeni anlaşılamamıştır. Bir ülkeye sığınan asker, artık o ülke nezdinde sivildir ve diğer sığınmacılardan farklı muameleye tabi tutulamaz. Biz ısrarla AFAD yetkililerine sığınmacılarla görüşmek istemediğimizi, sadece yetkililerden bilgi almak is tediğimizi belirttik. Kaldı ki, bizim görüşme talebimiz olsaydı belki de sığınmacılar olumlu karşılayacaklardı” dedi. Bir milletvekilinin ülkesindeki bir sığınma kampını ziyaretini engelleyen hiçbir uluslararası hüküm ya da anlaşma bulunmadığına işaret eden Güneş, Arınç’ın CHP heyetinin ziyaretinin provokatif olduğu suçlamasını eleştirerek, “Arınç, neden özellikle generallerin bulunduğu bir kampı ziyaret etmek istediğimize dikkat çekmiştir. Biz sosyal demokratlara göre bir generalle başka bir insan arasında hiçbir fark yoktur” dedi. Güneş, “O kamp hâlâ kapkaranlık” görüşünü dile getirdi. da bazı tereddütlerin yaşandığına işaret ederek “Hurşit Güneş inceleme (kampa alınmamıştı) yaptı. Bazı kampların niteliğinin değişik olduğu anlaşılıyor” dedi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun tampon bölgenin kurulması için gelenlerin sayısına ilişkin 100 bin limitinden söz ettiğini anımsatan Korutürk, “Bakan ‘100 binden sonra kurmayı düşünürüz’ demişti. Sayının 80 bini geçtiği haberleri var. Telaş oldu herhalde” yorumunu yaptı. Tampon bölgenin hangi şartlarda kurulabileceğine ilişkin değerlendirmede bulunan Korutürk, şu irdelemeyi yaptı: “Tampon bölgenin kurulması için şu anda uluslararası meşruiyeti oluşturmak için bir şey yapılmış değil. Uluslararası meşruiyetin dışında bir de onun milli meşruiyeti gerekiyor. O da Türkiye’de bir tezkere geçmesi lazım tampon bölge için. Onun üçüncü bir sıkıntısı var tabii netice itibarıyla tampon bölgeye, karşı taraf taraftar olmadığına göre bir yerde savaş riskini de içeriyor. Onun için bunun dikkatle ele alınması gerekiyor. Kendi sözleri kendini bağlayacak hale geliyor, ‘100 bin sınırını geçtikten sonra kurarız’ cümlesiyle.” Korutürk, hükümetin Suriye politikasının çok yanlış olduğunun artık sadece Türkiye’de değil Batı’da da görülüp söylendiğine işaret ederken, “Çünkü Esad sonrası ne olacağı, Esad’ın zamanından daha mı kötü ya da iyi mi olacağı, etrafa sirayet edecek mi bunlar bilinmeyen unsurlar. Hükümet yanlış politikasından da geriye dönmü yor. Geriye döndüğünde yanlışını kabul etmiş olacak. İşi aceleye getirip Esad bir şekilde devrilirse, işte ‘bakın biz haklı çıktık’ diyecek. Halbuki haklı çıkması Esad’ın devrilmesiyle alakalı değil. Esad bir noktada gidecektir. Esad gittiği zaman hükümet haklı çıkmış olmuyor. Esad gittikten sonra başlayacak meseleler bizim başımıza çok daha büyük işler açacak meselelerdir. Hükümet kendi konumunu ayarlamaya çalışıyor bu tür düzenlemelerle” diye konuştu. PROVOKASYON UYARISI İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ERDOĞAN TOPRAK: Eryılmaz: Türk askeri Suriye sınırında vuruldu AKIN BODUR Suriye politikası kara leke ALİ AÇAR İSKENDERUN CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, Suriye sınırının Yayladağı bölgesindeki Topraktutan köyünde nöbet tutan bir Türk askerinin vurulduğunu iddia etti. Eryılmaz, geçen cumartesi silahlı muhaliflerin karıştığı 2 olay meydana geldiğini açıkladı. Eryılmaz, Yayladağı’ndaki eski TEKEL deposundaki Suriyeli sığınmacıların kaldığı çadır kentin arkasındaki ormanlık alanda muhaliflerce kullandığı sanılan cephaneliğin patladığını belirtti. Eryılmaz, patlama sonrası çıkan yangını söndürmeye giden Yayladağı Orman İşletme Müdürlüğü araçlarının silahlı muhaliflerce kurşunlandığını kaydetti. Sınırdaki Topraktutan köyünde nöbet tutan bir askerin de silahla vurulduğunu belirten Eryılmaz, Antakya Devlet Hasanesi’nde kaldırılan askerin sağlık durumunun iyi olduğunu söyledi. Ancak savcılığın henüz askerin ifadesini dahi almadığını anlatan Eryılmaz, “Bütün bu yaşananlar önemli. Özellikle askerin vurulması çok önemli. Çünkü o bölgede Suriye askeri yok. Bunların kimler tarafından yapılabilecğinin yetkililerce araştırılması gerekir. Bazı yetkililer ve yerel kaynaklar, bunları yapanların silahlı muhalifler olabileceğini söylüyor. Bunları yapanların amaçları TürkiyeSuriye arasında kışkırtma ve provakasyona yönelik çaba olabilir” dedi. CHP milletvekillerinin alınmadığını Apaydın kampında inceleme yapmak için valiliğe resmi başvuru yaptıklarını da açıklayan Eryılmaz, “Yanıt bekliyoruz. Kampa giriş engeli olarak ‘askerlerin güvenliği’ gösteriliyor. Ziyaretle askerlerinin güvenliğinin ne alakası var? Kimlik kontrülünü mü yapacağız? Suriye ordusundan ayrılan askerlerle de görüşme niyetimiz yok. Yapacağımız inceleme, orada eğitim var mı? Orası bir eğitim kampı mı? İstihbarat örgütlerinin girişi var mı, yok mu? Bunları merak ediyoruz. Çünkü, orası ülkemizin ulusal güvenlik açısından tehlike oluşturuyor” dedi. Bu arada sınırda tampon bölge oluşturulmasıyla ilgili tartışmalar sürerken sınıra stinger füzesi takviyesi yapıldı. İskenderun Şehit Teğmen Ahmet Tor Kışlası’ndan çıkan 10 araçlık stinger füzelerini taşıyan konvoy, sınırdaki ilçelere gitti. namikzafer@yahoo.com Vali medyaya çattı Hatay Valisi Lekesiz’e göre ilde sorun yok, yurttaşın tedirginliğini haber yapanlar ise ya önyargılı ya bilgisiz ya da kötü niyetli CHP’Lİ EDİBOĞLU: HALKA SORALIM TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi ve CHP Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu, Vali Lekesiz’in açıklamalarını eleştirerek “Hodri meydan; sokakları, caddeleri gazetecilerle, valiyle birlikte gezelim. Buyrun Antakya sokaklarında birlikte gezelim. Halka birlikte soralım. Halk tedirgin mi, değil mi, ortaya çıksın. Hatay halkı gerçeği biliyor ama bölgeye uzak olan vatandaşları ikna etmek için aksi söyleniyor. AKP’liler bunu söyleyemiyor, valiye söylettiriyor” dedi. KENANOĞLU: VALİ YALAN SÖYLÜYOR Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, CHP heyetinin Apaydın kampından çıkan biri tarafından “Sizi kıtır kıtır doğrayacağız” denilerek tehdit edilmesine yönelik açıklamaları yalanlayan Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz’e tepki gösterdi. “Kameralara baktık çevrede kimse yoktu” diye açıklama yapan Lekesiz’in yalan söylediğini vurgulayan Kenanoğlu, sosyal paylaşım sitesindeki hesabından söz konusu kişinin fotoğrafını yayımladı. HATAY (Cumhuriyet) Hatay’da silahlı Suriyeli sığınmacılar nedeniyle yurttaşların tedirgin olduğu yönündeki haberlere tepki gösteren Vali Celalettin Lekesiz, medyayı “kaos” çıkarmakla suçladı. Basın toplantısı düzenleyen Lekesiz, “İlimizle ilgili son zamanlarda gerçeğe aykırı, sistematik olduğu izlenimi veren haberlerin basında yoğun şekilde yer alması düşündürücü. Bir kısmı iyi niyetli ama bilgi eksikliğinden olabilir, bir kısmı önyargılı, bir kısmı kötü niyetli olabilir. Bu topraklardaki hassasiyeti göz önüne alarak üzerimize düşen sorumluluğa dikkat edelim. Kirli planlar yapılıyor olabilir. Kaos çıksın isteyenler olabilir” dedi. Özellikle gençlere sağduyu çağrısı yapan Lekesiz, “‘Zordayım, dardayım’ diyenlere dün olduğu gibi bugün de ev sahipliği yapıyoruz” diye konuştu. Muhaliflere ambulansla silah taşındığı iddialarını reddeden Lekesiz, sınır ihlali yapılmadığını savundu. Lekesiz, sığınmacıların esnafı tehdit ettiği yönünde kendilerine bir müracaat gelmediğini söyledi. İSTANBUL CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, AKP’nin Suriye politikasını eleştirerek “Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde ilk defa taşeronlar eliyle bir başka ülkenin rejimini değiştirmeye kalkışıyor” dedi. AKP’nin Suriye politikasına ilişkin Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan Toprak, dünyanın saygın ülkeleri arasında gösterilen Türkiye’nin AKP sayesinde çetelerle, köktendinci terör örgütleriyle aynı kategoriye indirgendiğini belirterek “Türkiye Cumhuriyeti’ni çetelerle, köktendinci terör örgütleriyle iş tutan bir ülke konumuna getirmek, bu ülke tarihine sürülebilecek en büyük kara lekedir” dedi. Hatay’da CHP milletvekillerinin girmesine izin verilmediği kamplara dünyanın dört bir yanından gelen teröristlerin rahatlıkla alındığını öne süren Toprak şunları söyledi: “Bu savaş kendi iktidarını sürdürmek için taşeronlara, çetelere, köktendinci terör örgütlerine muhtaç olanların savaşıdır. Bu savaş Ortadoğu halklarının değil, Ortadoğu’daki diktatörlerle egemen devletlerin savaşıdır.” Kılıçdaroğlu’nun ‘Suriye politikalarında yeni bir başlangıç yapılsın’ çağrısı içeren mektubuna mektupla yanıt verdi Erdoğan’dan uyarıya sert yanıt ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Suriye konusunda kendisine gönderdiği mektuba verdiği cevabi mektupta, “Zalim ile mazlum, katil ile maktul, haklı ile haksız arasında ayrım yapmayan siyasi bir tutum insani ve ahlaki değildir. CHP yönetimi bu insani ve ahlaki zaaf ile maluldür” ifadelerine yer verdi. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a Suriye’deki gelişmelerle ilgili “uyarı” niteliğinde bir mektup göndermişti. Kılıçdaroğlu, mektubunda Suriye konusunda izlenen politikadan vazgeçilerek “yeni bir başlangıç” yapılmasını istemişti. İşte o mektuba yanıt 24 ? CHP yönetimini haklı ile haksız, zalim ile mazlum arasında ayrım yapmamakla suçlayan Erdoğan, ‘’Bu tutumun, Suriye krizine çözüm üretmesi mümkün değildir” dedi. Erdoğan, ‘’Bölgedeki gelişmeleri dış güçlerin dayatması olarak görmek ise her şeyden önce meşru talepler ile meydanlara çıkan halkların iradesine karşı saygısızlıktır. Bu tavır, tarihin yanlış tarafında yer almakla eşanlamlıdır’’ dedi. saat sonra yine mektupla geldi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na 4 sayfalık sert bir mektupla yanıt verdi. Erdoğan, mektubunda ana hatlarıyla şunları kaydetti: ? Türkiye; Tunus, Mısır ve Libya’da olduğu gibi Suriye’de de diktatör rejime karşı duran halkın taleplerini desteklemektedir. Bu çerçevede, Cumhuriyet Halk Partisi’nin de haklı olan halklardan yana daima açık ve net bir tutum içerisinde olması beklenirdi. Zalim ile mazlum, katil ile maktul, haklı ile haksız arasında ayrım yapmayan siyasi bir tutum, insani ve ahlaki değildir. CHP yönetimi bu insani ve ahlaki zaaf ile maluldür. Bu tutumun Suriye krizine çözüm üretmesi mümkün değildir. ? Bölgedeki gelişmeleri dış güçlerin dayatması olarak görmek ise her şeyden önce meşru talepler ile meydanlara çıkan halkların iradesine karşı saygısızlıktır. Bu tavır, bölgedeki gelişmeleri algılayamamak ve tarihin yanlış tarafında yer almakla eşanlamlıdır. Üstelik halkını katleden rejimi cesaretlendirme olarak anlaşılmaktadır. ? Katliamdan, bombalardan, tecavüz, işkence ve ölümden kaçan bu insanlara kucak açmak, Türkiye’nin ahlaki, siyasi ve tarihi sorumluluğudur. Bu konuyu iç siyaset malzemesi yapmak, ahlaki ve siyasi bir yanlış olmanın ötesinde, gözlerimizin önündeki ağır insani krizin sorumlusu olan rejime destek vermek anlamına gelmektedir. ? Tarafınızdan bize gönderilen mektup, şimdiye kadar geçilmiş aşamaları yeni bir plan olarak takdim etmektedir. Türkiye’nin Mart 2011’den bu yana üzerinde çalıştığı ve en son Cenevre Toplantısı sonrası yayımlanan bildiride yer alan planı, yeni ve orijinal bir öneri gibi sunmaktasınız. Ve yine mektubunuzda, Suriye rejiminin katliamlara devam etmek konusundaki ısrarının, her türlü çözüm sürecini baltaladığını görmezden gelmektesiniz. ? Şimdiye kadar tüm yaşananlar görmezden gelinip bu rejimin barışçıl bir çözümün meşru bir tarafı gibi gösterilmeye çalışılması, Suriye’deki derin insani krizin sorumlusu olan rejime destek vermek anlamına gelmektedir. Parti kapatma zorlaştırılacak ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Yazım Komisyonu dün BDP’li Sırrı Süreyya Önder başkanlığında toplandı. Komisyonda parti kapatılmasının zorlaştırılması konusunda görüş birliğine varılırken kapatmanın gerekçeleri ve yöntemi konusunda ise uzlaşma sağlanamadı. AKP, partilerin sadece şiddete karışmaları halinde kapatılmasını ve kapatma davasını açma yetkisinin de TBMM Genel Kurulu’nun beşte üç kararıyla verilmesini istedi. BDP ise parti kapatılmasının tümüyle çıkarılmasını önerdi. CHP ise şiddetin yanı sıra anayasal ilkelere aykırılık ve ırkçılık gibi nedenlerle de parti kapatma kararı verilmesini önerdi. MHP, teröre bulaşan partilerin kapatılmasını istedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle