18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2012 ÇARŞAMBA [email protected] 14 KÜLTÜR 69. Venedik Film Festivali bu akşam Mira Nair’in ‘Gönülsüz Köktendinci’sinin ilk gösterimiyle açılıyor Bu festivalin yaşı yok... MEHMET BASUTÇU VENEDİK Üç hafta önceydi. Sinema festivallerinin duayeni Venedik, 6 Ağustos 1932’de yapılan ilk gösterimin 80. yılını simgesel bir törenle kutladı. 7 ülkeden 26 film sunan bu ilk etkinliğin açılış filmi, Ermeni asıllı Amerikalı yönetmen Rouben Mamoulian’ın (1897, Tiflis 1987, Hollywood) yönettiği “Dr. Jekyll ile Mr. Hyde” (1931), Lido adasındaki Excelsior otelinin bahçesinde, zaman zaman düşen yağmur altında izlenmiş. Daha ilk adımında Mamoulian’ın yanında Frank Capra, René Clair, Howard Hawks, Joris Ivens, Ernst Lubitsch, King Vidor ve Raoul Walsh gibi sinema tarihinde önemli yerlerini alacak olan usta yönetmenleri davet eden Venedik Festivali, konuklarını hâlâ Excelsior’da ağırlıyor ve açılış gecesi daveti yine Excelsior’un plaj girişindeki ön bahçesinde düzenleniyor... Gönülsüz Köktendinci Enver Gökçe Gazetemizin Frankfurt temsilcisi Osman Çutsay, ta Almanya’dan arayıp haber vermese Enver Gökçe (Yaba Yayınları) kitabının çıktığından haberim olmayacaktı. Kitabı yayına hazırlayan Celil Denktaş, yıllarını vermiş bu değerli kitabı oluşturmak için. Yazılı kaynakların yanı sıra kişisel tanıklıklara da başvurmuş. Dahası devrimci bir şairin mücadele içinde geçmiş yıllarının yanı sıra, son yüzyılın toplumumuzdaki büyük değişimlerine de ışık tutacak tarihsel bir bakış açısıyla kaleme almış diyeceklerini. Enver Gökçe, edebiyatımızda “acılı kuşak” olarak bilinen 1940 kuşağındandır. Bu kuşağın “acılı” olarak anılmasının nedeni, her birinin başlarına gelmedik belanın kalmamış olmasındandır. Kimi yazdığı kitaplardan, kimi siyasal düşüncelerinden, kimi yalnızca ilerici bir insan olduğundan görülmemiş baskılara uğramıştır. Bu dönemde Pertev Naili Boratav, İlhan Başgöz, Niyazi Berkes gibi üniversite hocaları işlerinden kovulmuş, yurdu terk edip başka ülkelerde yaşamak zorunda kalmışlardır. Rıfat Ilgaz’ın, Aziz Nesin’in başlarına gelenler anlatmakla bitmez. Bu baskıların doruk noktası da tarihe “1951 Tevkifatı” olarak geçen yaygın tutuklama, işkence ve yargılama sürecidir. Bu korkunç baskı günlerini Enver Gökçe, “Biz mapusta gürül gürül yatardık / Yılan, çıyan içinde” dediği, İstanbul Emniyeti’nin “tabutluk” adı verilen 60x40x180 cm. ölçülerindeki tabutodalarından birinde iki yıl inanılmaz fiziksel işkence altında geçirmiştir. Sonrası? Sonrası yedi yıl mahkumiyet, ardından iki buçuk yıl sürgün. Sonrası? Hep işsizlik, yoksulluk, yalnızlık, hastalık... Tıpkı benzer baskılara uğramış kuşaktaşı Ahmed Arif gibi, Enver Gökçe şiirlerinin basılıp gün yüzüne çıkması yıllar sonra olmuştur. 70’li yıllarda ancak şiirleri basılabilir. Önce “Dost Dost İlle Kavga”, sonra “Panzerler Üstümüze Kalkar” kitapları. Cezaevinde yazılıp dışarıya gönderilmiş, “Yusuf ile Balaban” destanı ise kaybolup gitmiş. Kendi gitmiş adı kalmış yadigâr. 1951 Tevkifatı, o denli silinmez izler bırakmıştır ki şair üzerinde, 1977’de kendisiyle yapılan bir konuşmada da, “Ömrüm vefa ederse, bundan sonra 951 Tevkifatı’nın destanını yazacağım” demiştir. Gördüğü işkenceler sonucu Enver Gökçe’nin bedeni erken yaşta pes etti. Erzincan’ın Çit köyünde başlayan yaşamı Ankara’da bir huzurevinde sona erdi. Kuşaktaşı A. Kadir’in dizeleriyle, Bizim Enver Gökçe, gecelerimizin tavanına çakıp bıraktı gitti bir gündüz. Güray Öz, kitabın sunuş yazısında, “halk denilen ağır mağmanın” bir sözcüsü olarak görüyor onu, “taşıdığı ateşi dönüp dönüp hatırlatan”. Celil Denktaş’ın Enver Gökçe kitabı, yalnızca bir yaşamöyküsü değil, bir hesaplaşma tutanağı, tarihsel bir dönem romanı genişliğinde. Enver Gökçe ile ilgili bir başka değerli çalışma da: “Şiirimizin Işıklı Irmağı Enver Gökçe” (Hazırlayan: Mehmet Özer, Evrensel Basım Yayın) adıyla yayımlandı. Her gün hesaplaşılacak yeni bir tarih sayfası arayanlar, Enver Gökçe’nin hayatına da bir göz atsınlar, bakalım ne görecekler. Aramızdan zamansız ayrılanlar için söylenebilecek en güzel dizeleri de o yazmıştı: Gitti, vadesiz, gencecikken Yiğitken, güzelken, incecikken Ölüm, adın kalleş olsun! ? Venedik Festivali 80 yaşına basmasına karşın bu yıl 69. kez düzenleniyor! 1932’de yapılan ilk gösterimle başlayan festival, II. Dünya Savaşı dönemindeki zorunlu duraksamadan çok sonra da 3 yıl boyunca kapısına kilit vurmak zorunda kalmıştı. Gebo ve Gölge 11 yıl nereye gitti? Bu gece, Hindistanlı kadın yönetmen Mira Nair’in (1957) 11 Eylül 2001 New York saldırılarını konu alan politik içerikli gerilim filmi “The Reluctant Fundamentalist”in (Gönülsüz Köktendinci) yarışma dışı gösterimiyle, 69. Venedik Festivali başlamış olacak. Peki, 11 yıl nereye gitti? Anımsayalım: Kısa adıyla “La Mostra”, yalnız sinemasal değil, tarihsel, toplumsal ve siyasal olaylardan da en çok etkilenen festival olmuştur. II. Dünya Savaşı yıllarındaki kaçınılmaz duraksamadan sonra, İtalya’ya özgü sıcak entelektüel tartışma ortamına 1968 olaylarının rüzgârı da eklenince, sinemasanatpolitika üçgeninde boğulup, 196979 yılları arasında yarışmasız bir etkinliğe dönüşürken, 3 yıl boyunca da kapısına tümden kilit vurmak durumunda kalmıştı... İKSV’DEN İKİ ÜLKE ARASINDA ORTAK YAPIM PROJELERİ Alberto Barbera işbaşında Tek başına renkli bir sinema tarihi olan Venedik Festivali, birikimini en iyi şekilde değerlendirecek yeni bir atılım içinde. 2004’ten bu yana festivali yöneten Marco Müller’in yerine 4 yıllık bir dönem için sanat yönetmenliğine getirilen Alberto Barbera, 19982001 yılları arasında da bu görevi üstlenmiş bir sinema eleştirmeni. Torino Film Festivali ve Torino Sinema Müzesi yöneticiliği yapmış olan Barbera’nın yeni hedeflerinden biri de Venedik’in eksiği olan sinema pazarını geliştirmeye çabalamak... Hollanda’dan ‘Türkiye Sinemasına Bakış’ Kültür Servisi Hollanda ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yıldönümü kutlamaları kapsamında Hollanda Utrecht’te “Türkiye Sinemasına Bakış” konulu bir etkinlik düzenlenecek. Etkinlik, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) düzenlediği İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar ve Hollanda Film Festivali Hollanda Film Buluşmaları işbirliğiyle 27 Eylül1 Ekim tarihlerinde yapılacak. Türkiye ve Hollanda’dan sinema profesyonellerini bir araya getirerek ortak yapımlara zemin oluşturmayı amaçlayan etkinlikte, ortak yapım koşullarının görüşüleceği Ortak Yapım Paneli, 27 Eylül’de Hollanda Film Görüşmeleri kapsamında iki ülkenin fon yöneticileri, yapımcılar, televizyon kanalı temsilcileri ve dağıtımcıların katılımı ile gerçekleştirilecek. Hollanda Film Buluşmaları ortak yapım görüşmelerine ise Köprüde Buluşmalar projeleri arasından seçilen “Anayurdu” (Senem Tüzen), “Güneye Bakan Duvar” (Kutluğ Ataman) ve “Toz Bezi” (Ahu Öztürk) projelerinin yönetmen ve yapımcıları katılacak. 18 yönetmen Aslan peşinde Marco Müller’in kasım ayına alınan Roma Festivali’nin başına getirilmesiyle, Toronto yanında ikinci bir rakiple de uğraşmak zorunda kalacağı öngörülen La Mostra’nın bu yılki seçkileri korkuların yersizliğini işaretliyor. Altın Aslan yarışına katılan 18 yönetmen arasında Olivier Assayas, Marco Bellocchio, Xavier Giannoli, Kim kiDuk, Takeshi Kitano, Terrence Malick, Brian de Palma ve Ulrich Seidl ilk bakışta dikkati çekenler. Yarışma dışı sunulan 15 kurmaca, 9 da belgesel film arasında en çok merak edileni, sinema dünyasının duayeni Manoel de Oliveira’nın (1908), Jeanne Moreau ile Claudia Cardinale’yi bir araya getiren son filmi “O Gebo a Sombra” (Gebo ve Gölge). 2 Türk filmi Alberto Barbera, bu yıl festivalin 3 ana bölümünde yer alan 51 filmin dünya prömiyerlerinin Lido’da yapılacağına dikkati çektikten sonra, 21 kadın yönetmenin seçkilerde yer aldığını gururla vurguluyor. Aralarında Yeşim Ustaoğlu da var; son filmi “Araf” festivalin ikinci yarışmalı bölümü “Ufuklar” (Orizzonti) programında sunulan 18 film arasında izlenecek. Son 30 yıl içinde Zeki Demirkubuz, Semih Kaplanoğlu, Ömer Kavur, Erden Kıral, Ali Özgentürk, Derviş Zaim gibi yönetmenlerimizin ödül aradıkları, yurtdışında yaşayan Türkiye kökenli yönetmenlerimiz Yılmaz Arslan, Ferzan Özpetek’in de Altın Aslan için yarıştığı festivalde, Fatih Akın 2009’da “Soul Kitchen” ile Jüri Özel Ödülü almıştı. Seren Yüce’nin de 2010’da “Venedik Günleri” adlı bağımsız bölüme seçilen “Çoğunluk” ile Geleceğin Aslanı Ödülü’nü kazandığı Venedik’te bu yıl Türk sinemasından ikinci bir örnek daha var: Ali Aydın, İtalyan eleştirmenlerin düzenledikleri “Eleştirmenlerin Haftası” programında yarışan 7 ilk film arasında, “Küf” ile yer alıyor... Bahadır Baruter’den aile kavramına ironik bakış Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası Aya İrini’de ? Kültür Servisi Toplum Gönüllüleri Vakfı bünyesindeki Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası 7 Eylül Cuma günü saat 20.30’da Aya İrini Müzesi’nde konser verecek. Konserde Richard Georg Strauss’un “Güllü Şövalye” operasından 1. Vals süiti, Bera Bartok’un dans süiti ve Sergei Rahmaninof’un Senfonik Danslar op. 45 eserleri dinleyicilerle buluşacak. OLIVIER PÉRE FESTİVAL DİREKTÖRLÜĞÜNDEN AYRILARAK SİNEMA KANALININ BAŞINA GEÇTİ ‘Senin Ailen Bir Yalan Yavrum’ enguen dergisinin usta karikatüristlerinden Bahadır Baruter, dijital resim ve videolardan oluşan yeni sergisi “Senin Ailen Bir Yalan Yavrum”la 13 Eylül’de galeri xist’te olacak. Aile kavramını kendine özgü mizah anlayışı ve ironik bir yaklaşımla masaya yatıran Baruter “Senin Ailen Bir Yalan” derken kendi yalanımızı ortaya çıkarmayı hedefliyor ve aile tablolarını sahtelikten arındırarak yeniden yaratıyor. Baruter, sıcak, sevecen ve güvenli görünen anların gerçekliğini sorguladığı çalışmalarında ailenin, bireylerin ancak bir arada var olabileceği inancıyla inşa edilmiş, yanıltıcı bir mutluluk kaynağı olduğunu işaret ediyor. Sergi 13 Ekim’e dek sürecek. (0 212 291 77 84) Locarno’dan Arte’ye Kültür Servisi Locarno Film Festivali’nin direktörü Olivier Père, üç yılın ardından görevini bıraktığını açıkladı. Locarno’dan ayrıldığı için üzgün olduğunu, ama yaptıklarından dolayı mutluluk duyduğunu söyleyen Père’yi şimdi, 2012 bütçesi 12 milyon Avro (27 milyon TL) olan ve her yıl 25 bağımsız film ile 3 belgesele yatırım yapan Arte France Cinema’daki yeni görevi bekliyor. Paris merkezli sinema kanalı Arte France Cinéma’nın genel yayın yönetmeni Michel Reilhac’in görevini üstlenecek Père, 2009’da Locarno Film Festivali artistik direktörlüğünü üstlenmiş, daha öncesinde de Cannes Film Festivali’nde “Yönetmenlerin On Beş Günü” bölümünü yönetmişti. Locarno Film Festivali Başkanı Marco Solari’nin de “Üç yılı aşkın süredir çabası ve üstün gayretiyle Locarno’nun konumunu uluslararası arenada güçlendiren Père’ye teşekkürler” sözleriyle uğurladığı Père’nin halefi ise 4 Eylül’de festivalin yönetim kurulu toplantısında belirlenecek. Senem Diyici konseri ? Kültür Servisi Caz sanatçısı Senem Diyici Quartet ekibi ile birlikte 31 Ağustos Cuma günü saat 21.00’de Tekirdağ Şarköy’de halka açık konser verecek. Fransa’da yaşayan sanatçı geleneksel Türk müziğini ve türküleri cazla yorumluyor. P C MY B C MY B Dev Kediler sokakta 6. iDANS FESTİVALİ İKEDİ KUKLA ATÖLYESİ Kültür Servisi iDANS Uluslararası Çağdaş Dans ve Performans Festivali, İstanbulluları bu ay 12 meydanda ücretsiz kukla yapım atölyelerine davet ediyor. Hafta sonları 17.0019.00 saatleri arasında düzenlenen atölyelerde, animasyon ve kukla sanatçısı Güney Afrikalı Roger Titley’in yarattığı hareketli hayvan heykelleri yapılacak. Sanatçının tasarladığı 4 metre boyundaki dev kedi kuklaları ise İstanbul sokaklarında sergilenecek. Sanatsal yönetmenliğini Avusturyalı tiyatro yönetmeni Airan Berg’in üstlendiği iKEDi atölyelerine katılım ücretsiz ve 10 yaşın üzerinde herkese açık. www.ikedi.info
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle