21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2012 SALI 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon Y Giresun Y Ankara B 31 37 33 33 34 35 35 27 29 27 25 25 30 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B A A A A A A A PB PB A 29 27 25 38 38 35 36 35 33 37 30 26 33 Oslo Y Helsinki PB Stockholm Y Londra PB AmsterdamB Brüksel B Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin PB BudapeştePB Madrid A Viyana Y HABERLER 21 17 19 22 30 25 28 27 29 28 36 37 31 Belgrad A 31 Sofya A 32 Roma A 29 Atina A 31 Zürih PB 31 Moskova Y 15 Aşkabat A 39 Taşkent A 41 Baku B 28 Bişkek PB 36 Tiflis A 32 Kahire A 37 Şam A 36 Ülkemizin kuzeydoğu kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz kıyıları ile Ordu, Artvin, Ardahan, Kars, Erzurum çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Ağustos Cezaevlerindeki ihlaller ‘Biz hiç bayram yaşamadık’ CİHAN ORUÇOĞLU Cezaevlerinde siyasi tutuklu ve hükümlülere yönelik hak ihlalleri artarak devam ediyor. Bayrama, F tipi cezaevlerinde giren çok sayıda tutuklu ve hükümlü aldıkları disiplin cezaları nedeniyle aileleriyle görüşemeyecek. Cezaevlerinde özellikle hücrelerde kalan tutuklu ve hükümlülere yönelik uygulanan sistematik işkenceler artarak devam ediyor. 45/1 No’lu sohbet hakkının kapsayan genelgenin uygulanmaması, keyfi aramaların yapılması, temizlik ve hijyen şartlarının yerine getirilmemesi, F tipi hücrelerde yaşanan hak ihlallerinde başı çekiyor. Bolu F tipi Cezaevi ve Gebze Kadın Cezaevi’nde 2 çocuğu cezaevinde bulunan Fahrettin Keskin, cezaevlerindeki hak ihlallerinin artarak devam ettiğini söyledi. Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan oğlu Ufuk Keskin’in 2 senedir görüş yasağı bulunduğunu anlatan Keskin, “Cezaevlerinin keyfi yasaklarını protesto ettikleri için çocuklarımız yıllara varan cezalar alıyorlar. Zaten senelerdir tutuklu yargılanıyorlar, bir de bunun üzerine görüş yasaklarıyla çocuklarımızı bizlere göstermiyorlar” dedi. Cezaevlerinde son 10 yıldır 1758 kişinin öldüğünü ifade eden Keskin, “Benim oğlum da ağır hasta ve insülün kullanıyor. İlaçlarını biz karşılıyoruz. Biz her cezaevine gittiğimizde tereddütle gidiyoruz. Acaba ‘başına bir şey mi geldi’ diyoruz” diye konuştu. Bayramları senelerdir kutlamadıklarını kaydeden Keskin, “Biz hiç bayram yaşamadık. Tecrit, bayramlarda da devam ediyor. Bizim bayramımız yok. Kutlamak inanın içimizden gelmiyor” ifadesini kullandı. F Tipi hücrelerde tutuklu ve hükümlülerin yaşadıkları hak ihlalleri şöyle: Sohbet hakkı: Adalet Bakanı’nın 45/1 No’lu genelgesine göre; tutuklu ve hükümlüler, haftada 10 kişi olmak üzere 10 saat sohbet hakkı vardı. Fakat bu hak, yıllardır uygulanmıyor. Tutuklu ve hükümlüler, aldıkları disiplin cezaları nedeniyle açık görüş de yapamıyor. Keyfi aramalar: Hücreler aylık aramalar dışında sık sık “kısmi arama” adı altında basılıyor. Kırıkkale F Tipi Cezaevinde, 1 ay içerisinde toplam 5 kez baskın arama yapılan hücreler var. Tutukluların havalandırma saatleri, yaz aylarında 16.00 gibi kapatılıyor. Hükümlüler ise günde 1 saat havalandırmaya çıkıyor. Cezaevlerinde bandrolsüz denilerek kitaplara el koyuluyor. Disiplin cezaları: Doktor hakkı kullanmak isteyen ya da keyfi aramaları protesto eden tutuklu ve hükümlüler hakkında aylara varan disiplin cezaları veriliyor. Tutuklu ve hükümlüler hakkında 25 gün hücre cezası, 6 ay görüş cezası, 2 ay sosyal alan cezası ve 1 ay mektupiletişim cezası veriliyor. Sağlık hakkı: Haftada 2 yarım gün muayene uygulaması nedeni ile tutuklu ve hükümlülerin içeride sağlıkları tehdit altında. Doktora çıkan tutuklu ve hükümlüler de jandarma eşliğinde ya da kelepçeli olarak bu haktan faydalanabiliyor. Pis su dayatması: F tipi hapishanelerde tutuklu ve hükümlülere “pis su içme” dayatılıyor, sağlıklı içme suyu verilmiyor. Artezyen kuyusundan verilen suyun aşırı kireçli ve bulanık olduğunu belirten tutuklu ve hükümlüler, birkaç kaynatmada bile su ısıtıcılarının kireç ile kaplandığını söylüyor. Olimpiyatların kapanış töreninde herhalde gelmiş geçmiş en ünlü pop şarkılarından biri olan John Lennon’ın “Imagine”ı çalınırken TRT spikeri sözlerini çeviriyor. “Dinlerin olmadığı bir dünya” sözüne gelince o kısmı çevirmiyor. Spikerde doğal bir refleks gelişmiş. Ortalığı karıştırmaya gerek yok, diye düşünmüş olacak ki hemen bu sansürü kendi kendine uyguluyor. Şarkıyı söyleyen John Lennon, bir İngiliz. Töreni izleyen milyonlarca insanın içinde her dinden pek çok kişi var. Bunların bir bölümü de oldukça fanatik. Bu şarkıda herhangi bir dine hakaret edilmiyor. Farklı dinlerden insanlar arasında yüzlerce yıldır sürüp giden savaşlara, kavgalara dikkat çekilmek isteniyor. ??? Geçenlerde Orhan Pamuk da bir açıklama yapmış Die Zeit gazetesine... İlginç bir şey Hangi Sansür? aslında çünkü bu söyleşide, kendisini en çok seven, kitaplarını okumasalar bile yurtdışında ünlü olduğu için yıllardır el üstünde tutan “Türk burjuvazisi”ne (böyle bir şeyden tabii söz edilebilirse) deyim yerindeyse epeyce giydirmiş. Beyaz Türkler diye adlandırılan kesimi, darbeci olmakla, Güney Afrika’daki beyazlar gibi olmakla, kendi yurttaşlarından nefret etmekle suçlamış. Olabilir. Bunlar da onun düşüncesi... Zamanında başka açıklamaları yüzünden dava konusu oldu, bu dava yüzünden Türkiye yurtdışında inanılmaz sıkıntıda kaldı. ??? Fazıl Say biliyorsunuz, yalnızca Twitter’da bir şiiri paylaştığı için önümüzdeki günlerde mahkemeye çıkacak. Herhalde halkı kin ve düşmanlığa tahrik gibi bir suçla yargılanacak. Şiiri yazan Ömer Hayyam. Twitter gibi bir ortamda, yani insanların aklına eseni aklına estiği an yazdığı, pek de ciddiye alınmayacak bir yerde paylaşılmış. Fazıl Say da bu paylaşımı sürdürmüş. Kaldı ki şiirde yazanları savunsa ne olacak? Tek tek bütün dünyadaki insanları hizaya mı sokacağız? Herkes bizim istediğimiz gibi mi konuşacak? Ya da biz başkalarının istediği gibi mi konuşuyoruz? Örneğin biz pek çok yabancının hiç hoşuna gitmeyecek bir sürü eleştiri yapmıyor muyuz? Burada kendi dinlerini yaymaya çalışanları ülkeyi bölüp mahvetmek niyetinde olan misyonerler diye yaftalayıp hedef göstermiyor muyuz? Artık dünyanın çoktan değiştiğini, herhangi bir yerde bir insanın söylediklerinin burada da rahatlıkla duyulabildiğini, kimsenin öyle sansürle, tehditle susturulamayacağını, birini sustursanız başka binlercesinin çıkacağını anlamanın zamanı gelmedi mi? Kapalı toplum döneminde belki bunlar biraz işe yarıyordu. Ama artık bunun için çok geç. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Türk uçağının düşürülmesinin ardından Yunanistan, hava sahası ihlallerini artırdı Caydırma etkisi azaldı BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Doğu Akdeniz’de bir Türk uçağının düşmesinin ardından yaşanan belirsizlik, Yunanistan’ın da Ege’deki hareketliliğini artırdı. Yunan uçakları, Ege’deki hava sahası ihlallerinini tırmandırmaya başladı. Ege’de Türk ve Yunan uçakları arasındaki angajmanlarda daha önceden kilitlenme süresi 34 dakikayı aşmazken, son ihlallerde 12 dakikaya kadar Yunan uçağı radarında Türk uçağını kilitte tutmaya başladı. Mavi Marmara ve ardından Doğu Akdeniz’de Türk savaş uçağının düşmesine ilişkin yaşa ? Yunan uçaklarının Ege’deki hava sahası ihlallerini tırmandırması Türkiye’nin caydırıcılığı konusunda soru işaretlerine neden oldu. nan belirsizlik, buna bağlı olarak da hükümetin tutumu, Türkiye’nin caydırılığı konusunda soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Son olayın ardından Yunanistan’ın, Türk savaş uçaklarına yönelik tacizlerinin yoğunluğu da arttı. Genelkurmay Başkanlığı’nın Dışişleri Bakanlığı’na rapor ettiği olaya göre 31 Temmuz’da Yunanistan’ın Elevsis meydanından kalkan bir askeri uçak, saat 11.40’ta, KKTC’nin güneybatısında, KKTC hava sahasını 1 dakika süre ile ihlal etti. Ertesi gün 01 Ağustos’ta ise Ege’de Sakız Adası batısında uluslararası hava sahasında eğitim uçuşu yapan bir Türk F16 uçağına Yunanistan’ın Tanagra meydanından kalkan M2000 uçakları tarafından, 12 dakika süre ile radar kilidini muhafaza etmek suretiyle iki kez tacizde bulunuldu. Bu iki olay, Yunanistan’ın Türkiye’nin dikkatini Or tadoğu’ya vermiş olduğu bir sırada, Ege ve Akdeniz’deki ihlallerinin dozunu artırdığını gösterdi. İki ülke uçakları arasında ikili angajmanlarda daha önceden kilitlenme süresi 34 dakikayı aşmazken, şimdi 12 dakikaya kadar Yunan uçağı radarında Türk uçağını kilitte tutmada bir sakınca görmemeye başladı. Yunan uçakları daha önceden KKTC hava sahasına girmezdi. Rum hava üsleri adanın genelde güney kıyılarında olduğu için zaten bunu yapmaları uçağın yaklaşma istikameti açısından uygun olmuyordu. Son olay, Yunanistan’ın KKTC hava sahasını bilerek ihlal etmiş olduğunu gösteriyor. Suriye’de yaşananlar için ‘Filler tepişirken çimenler eziliyor’ ifadeleri kullanıldı ‘Artık kardeş kanı akmasın’ ? Suriye’de yaşananlara dikkat çekmek için Hatay’da düzenlenecek forum, aydın ve siyasetçileri bir araya getirecek. AKIN BODUR Sezer, Demirel, Çiller ve Yılmaz’ı aradı SÜRGÜ’DE TEHDİTLER SÜRÜYOR Erdoğan’dan sürpriz telefon ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şeker Bayramı dolayısıyla eski cumhurbaşkanı ve başbakanları da telefonla arayarak bayramlarını kutladı. Başbakanlık’tan yapılan açıklamaya göre Başbakan Erdoğan, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile başbakanlar Yıldırım Akbulut, Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ı telefonla arayarak bayramlarını kutladı ve iyi dileklerini iletti. Erdoğan, hâlâ hayatta olan eski cumhurbaşkanlarından Kenan Evren ile 12 Eylül döneminin Başbakanı Bülent Ulusu’yu aramadı. İSKENDERUN Hatay’ın Antakya ilçesinin Yeşilpınar Belde Belediyesi tarafından 8 yıldır düzenlenen Defne Kültür ve Sanat Festivali, bu yıl Suriye’de yaşanan olaylar nedeniyle “Kardeş kanına hayır. Barışa çığlık” adlı foruma çevrildi. 2526 Ağustos tarihlerinde düzenlenecek forum, sanatçı, aydın, yazar ve siyasetçileri de buluşturacak. Forumda katılacaklar arasında Lazkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Davut Abbas, Arap Yazarlar Sendikası Lazkiye Şube Başkanı Necdet Zereika, sanatçılar İlkay Akkaya, Sadık Gürbüz, Mazlum Çimen, Cahit Berkay, Bilge Su Erenus, Suavi, Hilmi Yarayıcı, milletvekilleri Adnen Keskin, Sırrı Süreyya Önder, Gürsel Tekin, Kamer Genç, Hurşit Güneş, Aytuğ Atıcı, Süleyman Çelebi, Bihlun Tamaylıgil, tiyatro sanatçısı Haldun Açıksözlü, gazetemizin Ankara temsilcisi Utku Ça kırözer, gazeteciler Ahmet Şık, Enver Aysever, Hakan Gülseven, Barış Yarkadaş, Gülşen İleri, Halil Nebiler, Ömer Ödemiş, Kenan Çamurcu, Sinan Seyfettin, Ortadoğu uzmanı Efkan Bolaç, Genelİş Sendikası Başkanı Erol Ekici, CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Emre Doğan, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, şair Gülten Kaya, İbrahim Karaca, yazar Ferhat Özcan ve Turgut Türksoy da bulunuyor. Yeşilpınar Belediyesi’nden yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Sıfır sorun’ diye başladığımız komşuluğumuz, sınıra yığılan silahlar ve insanlarla savaş hazırlığına dönüşmüştür. Suriye’de insanlar ölüyor. Tıpkı Irak’ta ve Libya’da olduğu gibi ‘filler tepişirken çimenler ezilmeye’ devam ediyor. Sürmekte olan ve bize de sıçramış bu savaşta akan kardeş kanını durdurmak için ‘barışa çığlık’ oluyoruz.” Savaşın sıfır noktasında yaşam YAYLADAĞI TürkiyeSuriye sınırındaki Yayladağı’nın Güveççi köyü, Suriye’deki savaşı en çok hisseden köylerden biri. Köydeki Suriyeli sığınmacı sayısı neredeyse köy nüfusuna ulaştı. Ailelerini ve çocuklarını köye yerleştiren Suriyeli muhalifler geceleri Suriye’ye geçip savaştıktan sonra geri dönüyor. Sokakta yürürken 2025 yaşlarındaki gençlerin kamuflajlı elbiseleriyle rahatça dolaştığını görmek mümkün. Suriyelilerin çoğu kadın ve çocuk. Eşler ve gençler sınırın ötesinde savaşıyor. Köy muhtarı Cemil Utanç, Güveççi’de kalan Suriyeli aile sayısının 100’den fazla olduğunu, nüfusun ise 450500’e ulaştığını söyledi. ‘Seni ve aileni yakarız’ MALATYA (Cumhuriyet) Malatya’da ramazan davulcusuyla tartışan Alevi Evli ailesinin linç edilmek istenmesi ve Celal Mezarcı’ya ait araca “Alevilere ölüm” yazılmasının ardından bu kez Mezarcı ailesine “Seni ve aileni yakarız. İstersen polise haber ver, aynı dakika haberim olur” yazılı tehdit mektubu gönderildi. Mektupta şu ifadeler kullanıldı: “Bu akşam sana geldik yok etmeye. Ama misafirlerin vardı. Senin çevirdiğin filmleri biliyoruz mağdura yardım adı altında. Ama AleviSünni çatışması olmayacak. Çünkü sen öleceksin. Buralardan git, İstanbul’a geri dön. Yoksa seni, yaşlı anneni, abini, ablalarını tarihe gömeriz. Bir de düğün hazırlığı yapıyorsunuz. O düğünü sana mezar ederiz. Ailene yazık. Git buradan, düğünü ertele. Yoksa ölürsün. Bu yazıyı okuduktan sonra dediklerimizi yap, yoksa seni ve aileni yakarız. Bunu basite alma.” Celal Mezarcı, olayla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunacağını belirtti. tek başınayken binlerce, hatta milyonlarca insanın arasında hissedebilir. Yalnızlık hiçbir zaman yalnız değildir. Beraberinde bambaşka duyguları sürükler. Bütün mesele insanın yalnızlıkla kuracağı bağdadır. O bağdır ki, seni alır, demirbeton dinlemez bütün sevdiklerinle buluşturur. O bağın kökü içindedir. Mücadele gücünü, yaşam sevincini kurutmadan yeşertebilmişsen yalnızlık rehberin olur, seni her yere ulaştırır. Hatta yoldaşın olur yalnızlık, seni ıssızlıktan korur; çoğaltmak istediğin her şeyde yanında olur. İyi bir dinleyicidir yalnızlık. Seni binlerce insanla buluşturduktan sonra bir de duygularına, hissettiklerine eşlik eder. ??? 8 Ağustos’ta bir yaşıma daha girerken sadece yeni bir yaş kazanmadım, aynı zamanda direnme gücümü, gelecek güzel günler için mücadele etme kararlılığımı artırdım. Bir doğum gününden daha ne beklenebilir ki... Yalnızlık da sağ olsun, bütün bu kazanımlarda arttırımlarda yoldaşlık etti bana. Hep şuna inanmışımdır: İnsanı bir tek kişi yenebilir; o da kendisidir. İnsan, ancak “yenildim” dediği an, yenilmiştir. Nâzım bunu bir başka şekilde dizelere dökmüş: “Esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele.” İşte teslim olmadığınız an, yaşam pek çok şeyi size teslim ediyor. Nerede olursanız olun gücünüze güç katıyorsunuz. Kendinize kattığınız güç, salt sizde durmuyor, çoğalarak paylaşılıyor. Yüreği sizinle atanlar da o güçten payını alıyor. Bu, ayrılığın meyveye durması. Bu, acının enerjiye dönüşmesi. Bu, uzaklıkların anlamını yitirmesi. Marco Polo dünyayı dolaştıktan sonra gördüklerini yazarken demiş ya: “Yaşadığım her şeyi yazmadım, inanmayabilirlerdi.” Yazı aramızda, ben de bütün duygularımı paylaşmaktan çekiniyorum! 8 Ağustos günü Cumhuriyet’in orta sayfasında kırmızıbeyaz dostlar bahçesiyle karşılaşınca... İzmir’den her birinin taa yürekten olduğunu hissettim gür seslerini duyunca... İstanbul’dan, Ankara’dan zaten hiç ayrı düşmediğimiz dostların toplu selamını alınca... Gazete sütunlarında Zeynep Oral’ın, Ayşegül Yüksel’in, Doğan Hızlan’ın kanatlanmış omzuma konuvermiş gibi heyecanlandıran, gülümseten, içimi kabartan yazılarını okuyunca... Bütün bunların insanda çağrıştırdıkları sözcüklere dökülebilir mi? İzmir mektuplarına değinmeden geçemeyeceğim. Hapiste mektup almanın getirdiği zenginliği, yarattığı iklimi yeri geldikçe vurguluyorum. En çok bütün kuşaklarla kucaklaşabilmek mutlu ediyor beni. 12 yaşındaki bir arkadaşımın “Amca, bütün ailecek senin bir an önce özgürlüğünü istiyoruz. Ben de ayrıca istiyorum. Hatta arkadaşlarım da” deyişi... 84 yaşındaki bir aile büyüğümün, “Canım oğlum, artık bitsin bu çileli günler. Memleketin size ihtiyacı var” sözleri... Her yaştan insanların, “Şuna inan; seninle birlikte biz de tutukluyuz” diye başlayan hitabı... Gençlerin, “Abi artık biz geliyoruz” seslenişleri... ??? Bunlar bende ilk şu duyguyu öne çıkarıyor: Sorumluluk! Kendime şunu söylüyorum: Balbay arkadaş, bu sevgiyi hak etmelisin. İnsan kaderini çizemez ama, yönlendirebilir. Demir parmaklıkların arkasında da olsan, ne yapıp edip mücadeleni daha da yükseltmelisin. Daha çok umut, daha çok gelecek üretmelisin. Daha çok insana ulaşabilmelisin... Türkiye’nin içinden geçtiği böyle bir dönemde sana ulaşan her insan, dışarıdaki sen demek. Kendini, ona karşı sorumlu hissetmelisin. Bu günler geçecek... Peki bu günlerden geleceğe ne kalacak? Bunu sen ve senin mücadelene inananlar belirleyecek. Bütün mesele, hep birlikte ortak bir hedefe yönelmekte. Duvarları ne kadar yüksek örerlerse örsünler, gökyüzünden yüksek öremezler. O zaman güneş senin. Bak Cumhuriyet’le, Cumhuriyetçilerle iyice bütünleştin. CHP, yönetimiyle, örgütleriyle, tabanıyla 40 yıldır aralarındaymışsın gibi seni bağrına bastı. Bunu hak etmelisin... Demir parmaklıklara inat. Yazın alev topuna, kışın buz kalıbına dönen betona inat... Yaşamalısın, üretmelisin... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle