18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2012 SALI [email protected] 14 KÜLTÜR DT sezona hazırlanırken... Tiyatronun soluğunu kesmek üzere Başbakan tarafından koparılan fırtınaların gölgesinde yeni sezonu yeni umutlarla bekliyoruz ? Ödenekli tiyatroları hırpalayanların bu kurumların tarihlerini çok iyi bilmeleri gerekir. ŞT’de olduğu gibi DT’de de yıllar içinde pek çok çalkantının, türlü politik baskıların yaşandığı bir gerçektir. Ama bu çalkantılar bugüne dek söz konusu kurumların temellerini kökünden sarsma, eritme hamlelerine kadar uzanmamıştır. Hitler’in iktidara gelişiyle “huzurları kaçan” beş önemli sanat adamının (Prof. Paul Hindemith, Prof. Carl Ebert, Dr. Ernst Praetorius, Eduard Zuckmayer, George Markowitz) yeni yapılanma aşamasındaki Devlet Konservatuvarı’nda görev yapmak üzere Ankara’ya davet edilişlerinin altını çiziyor. 1934’te hazırlanan “Türkiye Devlet Musiki ve Tiyatro Akademisi’nin Ana Çizgileri” başlıklı rapor üstünde duruyor. Bu bağlamda, Devlet Tiyatroları Yasası gibi daha pek çok önemli gelişmeye değiniyor. 10 Haziran 1949 Devlet Tiyatro ve Operası’nın kuruluş tarihidir ve de Muhsin Ertuğrul’dur ilk Genel Müdür. Şehir Tiyatroları’nda olduğu gibi Devlet Tiyatroları’nda da yıllar içinde pek çok çalkantının, türlü politik baskıların olduğu bilinen bir gerçektir. Ama bu çalkantılar bugüne dek söz konusu kurumların temellerini kökünden sarsma, eritme hamlelerine kadar uzanmamıştır. Günümüzdeyse şu ya da bu nedenle ödenekli tiyatroları hırpalayanların bu kurumların tarihlerini güçlü yanları ve zaaflarıyla çok iyi bilmeleri gerekir diye düşünüyorum. Ne ki geçen günlerde bir açılış töreninde memleketi demir ağlarla kimin örüp kimin örmediği tartışmasının yapıldığı bir ortamda(!) böyle bir bilgi yüklemesine gerek duyulacağını sanmıyorum. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin’in sözleriyle; “Bu kitap tiyatro ta Knidos Akademisi Sanat çevresinde Nevzat Metin’i tanımayan azdır. Eski tüfeklerdendir. Kitapçılık, yayıncılık yaptı. Sanat galerileri açıp yönetti. Bu arada belli başlı ressamlarımızın büyük boy, kapsamlı kataloglarını yayımladı. Biraz delidir ya, üç yıl önce Moda’daki gösterişli sanat galerisini kapatıp gördüğü düşü hayata geçirmek üzere Datça’ya gitti. “Knidos Kültür ve Sanat Vakfı” adına Yaka köyünde bir arazi kiraladı; sivil bir akademi kurmaya girişti. “Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi” gelişmiş ülkelerde bulunan bir modeldi. Büyük kentlerdeki sanatsal yoğunlaşmanın getirdiği tıkanıklık, sanatçıyı bunaltıyor, daha doğal ortamlarda kendisi ve yaratma eylemiyle baş başa kalma arayışına itiyordu. Böyle bir akademiden amaç, sanatçıların daha insani, daha doğal bir ortamda zaman zaman bir araya gelerek birlikte üretmeleriydi. Çalışmalara katılan genç sanatçılara diploma ya da sertifika vermek yerine, öze dönüş, görüş alışverişi, tartışma ve birbirlerinin yaratma süreçlerine tanıklık yoluyla gelişme olanakları sunulacaktı. Sonuçta akademiye usta, konuk ya da öğrenci olarak gelen ulusal ve uluslararası sanatçıların, birbirleriyle kaynaşıp deneyimlerini geliştirecekleri bir kültür ve sanat ortamı yaratmak esastı. Nevzat Metin tüm varlığını bu işe yatırdığı gibi bir ölçüde imece ve gönül birliği de sağladı. Böylece Türk plastik sanatlarına ve kültür hayatına önemli katkılar yapacak bir akademi kurdu. Kuşkusuz görmeden anlaşılmıyor verilen emek, harcanan çaba, beslenen inanç ve heyecan. Epeydir davet ediyordu beni Metin, bu kez önerisine olur, dedim. Gittim, gördüm. Kuzey Ege’den Güney’e indik. Hava sıcaklığı 39 derece yol uzundu. Ama iyi ki gittim, çünkü gördüklerime hayran kaldım. ??? UKKSA. Knidos antik kentine giden yol üzerinde. 11 bin metrekarelik bir yamaca yayılmış. Açık ve kapalı alanları, resim, heykel, cam, seramik atölyeleri, konukevi, kütüphanesi, sergi salonları ile doğa ortasında benzersiz bir sanat kültür vahası olmuş. Badem ve zeytin ağaçları arasındaki geleneksel Datça mimarisini yansıtan doğayla uyumlu taş yapılar özenle yapılmış. Virajlı dar bir yolu geçerek Akademi kapısı önüne geldiğinizde, önce geniş bir yeşil alana yerleştirilmiş büyük boy mermer ya da seramik heykeller karşılıyor sizi. Burada belirli bir süre çalışan yerli yabancı, genç usta birçok heykelcinin “Anadolu’nun Ana Tanrıçaları” yorumlarını içeren bu eserler bir arada etkileyici. Zaten akademiden içeri adım atar atmaz sanatsal bir alana girdiğiniz duygusu sarıyor sizi. Kültürel etkinlikler yaz aylarında yoğunlaşıyor. Benden önce, Bekir Coşkun ve Hasan Rastgeldi’nin, “Yazının Rengi”, Ara Güler’in Afrodisias’ın kazılar önceki durumunu belgeleyen “Afrodisias Çığlığı” adlı fotoğraf sergileri açılmış, henüz toplanmamışlardı. İdil Biret’in konseri de akademi organizasyonuydu. Ben de bir akşamüzeri, ağaçlar altında, okurlarımla sohbetten hoşlandım. Çoktandır görüşme fırsatı bulamadığım, Datça’ya yerleşmiş birkaç eski dostla yeniden bir araya gelmek de çok güzeldi. UKKSA, kısa sürede yalnız ünlü sanatçıların değil, Yaka köyü halkının, gençlerin, Datça’da yaşayan ya da bölgeye yakın ressam ve sanatseverlerin dahası turistlerin de ilgi odağı olmuş. Zaman içinde, gerekli destek verilir ve yaşatılabilirse daha da gelişeceğine ve önem kazanacağından eminim. Devlet Tiyatroları 20122013 sezonunda ilk turda oynanacak yeni oyunların bir kısmını açıkladı. Haydi hayırlısı! Şu günlerde Teoman Yazgan’ın “Örnek bir Cumhuriyet KurumuDevlet Tiyatrosu” adlı kitabını okuyorum. Yazgan, tarihçeyi Tatbikat Sahnesi’nden, hatta daha da öncesinden başlatarak 1970’lere kadar getiriyor. Birinci baskısı 2009’da (Devlet Tiyatroları’nın kuruluşunun 60. yılı) yapılan kitabın ikinci baskısı Ocak 2012. Yani bu ülkede, tiyatronun soluğunu kesmek üzere Başbakan tarafından koparılan fırtınaların biraz öncesine denk gelen bir tarih… Bilmekbilmemekaldırmamak Teoman Yazgan, Devlet Tiyatroları’nın kuruluş yıllarından söz ederken 1933’te rihimize ilişkin bir kaynak olmakla, bir dönemi belgelemekle kalmıyor, Devlet Tiyatroları’nın tüm insanlarına gösterilen bir vefa örneği özelliği de taşıyor.” Evet, kimler yok ki Yazgan’ın kitabında? Bir döneme damgasını vuran, bugün hâlâ güçlü yorumları, oyunculuklarıyla adlarından söz ettiren nice sanatçı… Muhsin Ertuğrul, Cüneyt Gökçer, Asuman Korad, Melek Ökte, Mahir Canova, Reşit Gürzap, Macide Tanır, Mediha Gökçer, Yıldırım Önal, Nermin Sarova, Ahmet Evintan, Semih Sergen, Muazzez Kurdoğlu, Ayten Gökçer, Saim Alpago, Haluk Kurdoğlu, Nermin Sarova, Tomris Oğuzalp, Gülgün Kutlu, Bozkurt Kuruç, Tijen Par… Ve daha nice değerli sanatçı. Bir özel ek Öte yandan, “Tiyatro Tiyatro” dergisinin Haziran 2012’de yayımlanan “Devlet Tiyatroları Özel Eki” de göz ardı edilmemesi gereken bir resim sunuyor okurlara. Bellek tazelemek için kısaca göz atacak olursak (çünkü çabuk unutan bir toplumuz ne yazık ki); Devlet Tiyatroları, bugün, temelleri Muhsin Ertuğrul zamanında atılan Bölge Tiyatroları mantığıyla 21 ilde 56 sahneye sahip. 623 sanatçı, 421 teknik personelle çalışmalarını sürdürüyor. Ankara’dan Diyarbakır’a, İstanbul’dan Elazığ’a, Malatya’dan Sivas’a, İzmir’den, Adana’dan Kahramanmaraş’a seyirciyi besliyor, eğitiyor, yetiştiriyor. Ayrıca Devlet Tiyatrosu Yasası’nda belirtildiği gibi, kâr amacı gütmeyen bir kamu kuruluşu olarak bilet fiyatlarını çok düşük tutuyor. Dahası, bir sosyal sorumluluk projesi olarak “tiyatrosuz kimse kalmasın” çalışmalarını sürdürüyor… Türk Tiyatrosu’nun en büyük dijital arşivi de yine bu kurumun örnek bir çalışması olarak kayıtlara geçiyor… 2002’de Lemi Bilgin döneminde kurulan Devlet Tiyatroları Belgeliği başlı başına önemli bir girişim… 2011 yılında kurulan Refik Ahmet Sevengil Tiyatro Kütüphanesi de araştırmacılara, tiyatroseverlere açık bir çalışma mekânı. Dahası Devlet Tiyatroları tarafından düzenlenen ulusal ve uluslararası festivaller yurtiçinde ve yurtdışında adından söz ettiren önemli etkinlikler. Yeni umutlarla bekliyoruz yeni sezonu… Tiyatro, her dönemde olduğu gibi, bu yüzyılda ve bu ülkede de çağdaş yapısına uygun bir biçimde varlığını sürdürerek yaygınlaşacak, seyircisini besleyecektir. Sorunlar da yine aynı çağdaş oluşumlar ve bakış açıları içinde ele alınmak durumundadır. SOVYET DEVRİMİ ÖNDERLERİNDEN TROÇKİ 72 YIL ÖNCE STALİN’İN EMRİYLE ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ BEYOĞLU SAHAF FESTİVALİ Eskiye ait ne varsa sahafta Kültür Servisi Beyoğlu Belediyesi tarafından bu yıl 6.’sı düzenlenen Beyoğlu Sahaf Festivali, 25 Eylül’de kapılarını açmaya hazırlanıyor. Bu yıl da Tepebaşı’nda düzenlenecek festival kapsamında, 65 sahaf okuyucuyla buluşacak. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Sahaf Festivali’ne büyük bir önem verdiklerini belirterek, “Bu yıl programımızı daha da zenginleştirerek ünlü yazar ve şairlerimizle edebiyat sohbetleri gerçekleştirecek, çok anlamlı bir mekânda edebiyatçılarımızı okurlarıyla buluşturacağız” dedi. 14 Ekim’e kadar sürecek festival boyunca; kitapların yanı sıra tarihe tanıklık eden dergiler, yazılar, eski fotoğraflar, filmler, tiyatro afişleri, nadide levhalar, mektuplar, kartpostallar ve özel koleksiyonlar da stantlarda meraklılarının ilgisine sunulacak. ‘Troçki’nin Öldürülüşü’ adlı filminde Lev Troçki’yi Richard Burton canlandırmıştı. Torunu ‘o günü’ anlattı de yenildiğini söyleyen Kültür Servisi 1917 Volkov, Troçki’nin kenSovyet Devrimi’nin öndisini o günlerin yoğun derlerinden Lev Troçpolitik tartışmalarının ki’nin öldürülüşünün 72. dışında tutmaya özen yılında, torunu Esteban gösterdiğini vurgulaVolkov “o günü” The madan edemiyor: “SanGuardian’dan Jo Tuckki beni kendisine çok man’a anlattı. pahalıya patlamış olan O sıralar 14 yaşında olaylardan korumak olan Volkov, 20 Ağustos istiyordu.” 1940 günü okuldan, MeSovyet Devrimi’nin xico kenti yakınlarında efsane adlarından, koCoyoacán’daki evlerine münist kuramcı ve eydöndüğünde, ortalığın lemci Troçki, Lenin’in savaş yerine dönmüş olölümünü izleyen iktiduğunu görmüş: dar mücadelesinde Sta“Bahçedeki muhalin’e yenik düşerek sürfızlardan biri tabanca Lev Troçki güne gönderilmişti. sını çekmiş, kendinden 1929’dan sonra çeşitli geçmişti. Polislerin daülkelerin yanı sıra Türyak attığı katil bir kö? “Eve girince, yerde kiye’de Büyükada’da da şede feryat ediyordu. kanlar içinde yatan kalan Troçki, 1936’da Eve girince, yerde büyükbabamı gördüm. Meksika’da Coyoacán’a kanlar içinde yatan yerleşmişti. büyükbabamı görAma o haldeyken bile, 1940’ta, bir İspanyol düm. Ama o haldeyçevresindekileri beni oraya komünisti olarak Troçken bile, çevresindefazla yaklaştırmamaları ki ve ailesinin güvenikileri beni oraya fazni kazanan Ramon la yaklaştırmamaları için kısık sesle uyardığını Mercader, Troçki’yi için kısık sesle uyarhatırlıyorum.” bir buz keskisiyle öldığını hatırlıyorum.” dürdükten sonra 20 yıl Bugün 86 yaşında olan Volkov, Troçki’yi, çalışma odası hapse mahkum edilmiş, salıverildikten na kapanmadığı saatlerde, sevgi dolu, se sonra da Sovyetler Birliği’ne yerleşmişti. vecen bir büyükbaba olarak hatırlıyor. Troçki’nin, Stalin’in emriyle öldürtülmüş Evdekilerin “İhtiyar” dedikleri Troç olduğu 1985’ten sonra kesin olarak ki’nin sabah erkenden kalkıp bahçede açıklığa kavuşmuştu. Ünlü yönetmen Joseph Losey, bu olaki tavuk ve tavşanlara yem verdikten sonra masasının başına oturup çalışmaya ko yı, 1972’de çektiği “Troçki’nin Öldüyulduğunu, arada kısa şekerlemeler yap rülüşü” adlı filminde işlemiş, filmin başrollerinde Richard Burton, Alain Delon tığını anlatıyor Volkov. Bir keresinde satrançta dedesine fena hal ve Romy Schneider oynamışlardı. CAZ GÜNLERİ 7 EYLÜL’E DEK SÜRECEK İlhan Erşahin Gümüşlük’te Kültür Servisi Bodrum’un Gümüşlük beldesinde devam eden 9. Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali, dünyanın dört bir yanından virtüözlerin konserlerinin yanı sıra, Gümüşlük Caz Günleri’ne de ev sahipliği yapıyor. Bu yıl ikincisi düzenlenen Gümüşlük Caz Günleri, 400 yıllık bir tarihe sahip Eklisia’nın terasında, yıldızların altında gerçekleşiyor. Festival kapsamında bugün saat 21.30’da dinleyiciyle buluşacak usta müzisyen ise Türkiye’yi dünyada başarıyla temsil eden saksafoncu İlhan Erşahin. 24 ve 25 Ağustos tarihlerinde Ayşe Gencer&İmer Demirer Grubu ile 31 Ağustos ve 1 Eylül tarihlerinde Sarp Maden Grubu’nu ağırlayacak festivalin kapanış konserini ise dünyaca ünlü piyanist Gülsin Onay, 7 Eylül’de yapacak. (www.gumuslukfestival.org) 10. KIBRIS TİYATRO FESTİVALİ KAPSAMINDA ‘Murtaza’ Devlet Tiyatroları Kıbrıs’a konuk Kültür Servisi 2 Ekim’de yeni sezona perde açacak olan Devlet Tiyatroları, KKTC Lefkoşe Belediyesi’nin 330 Eylül tarihleri arasında düzenleyeceği “10. Kıbrıs Tiyatro Festivali”ne 5 değişik oyun ile katılıyor. Festival kapsamında, Adana Devlet Tiyatrosu, Orhan Kemal’in yazdığı, Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği “Murtaza” adlı oyunu, 3 Eylül’de Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi’nde sahneleyecek. Ankara Devlet Tiyatrosu, Tennessee Williams’ın yazdığı, Jason Hale’in yönettiği “Sırça Kümes”i 11 Eylül’de, Barış Eren’in yazıp yönettiği “Soğuk Bir Berlin Gecesi”ni 17 Eylül’de, Nihat Asyalı’nın yazdığı Prof. M. Bozkurt Kuruç’un yönettiği “Rab Şeytana Dedi ki” adlı oyunu ise 27 Eylül’de aynı sahnede izleyiciyle buluşturacak. Festival kapsamında 24, 25, 26 Eylül tarihlerinde sahnelenecek olan Ankara DT yapımı “Bir Delinin Hatıra Defteri” ise Halk Sanatları Derneği Lokali’nde sanatseverlerle buluşacak. Nikolay Vasiliyeviç Gogol’un yazdığı oyunun rejisörü ise Cem Emüler. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle