18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 2012 CUMARTESİ 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli Y Çanakkale PB İzmir A Manisa B Denizli B Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y PB Ankara 30 33 30 31 33 35 36 25 27 25 24 24 30 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB B PB A B B A A A A B B B 28 29 27 34 35 34 39 38 36 37 32 27 27 Oslo Y Helsinki PB Stockholm Y Londra PB AmsterdamB Brüksel B Paris B Bonn B Münih A Berlin B Budapeşte B Madrid A Viyana A HABERLER 18 21 21 26 24 30 33 29 27 28 31 36 28 Belgrad A 30 Sofya A 28 Roma A 29 Atina A 30 Zürih B 26 Moskova Y 20 Aşkabat A 39 Taşkent A 39 Baku B 31 Bişkek B 39 Tiflis PB 33 Kahire A 36 Şam A 37 Ülkemizin kuzey kesimleri parçalı çok bulutlu, Karadeniz kıyıları ile Kocaeli, Sakarya ve Ardahan çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Ağustos GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Ergenekon davası sanıkları ilk kez ortak imzalı açıklama yaptı ? Baştarafı 1. Sayfada siyaset adamlarımızın sergiledikleri ikiyüzlü davranış tipik bir örnek: Aylarca ana muhalefet lideri, diğer muhalefet MHP’ye ve liderine; MHP, CHP’ye, iktidar partisi genel başkanı ve başbakan, ana muhalefete ağız dolusu küfredecek, ağır suçlamalar içeren saldırgan demeçler verecekler… …her bayramda olduğu gibi bu bayramda da bir gün partiler bayramlarını kutlamak ve iyi niyet mesajları vermek için heyetler halinde birbirlerinin genel merkezini ziyaret edecek, ama heyhat bayramdan sonra kaldıkları yerden, birbirinin gırtlağına sarılan siyasal yörüngelerinde koşmaya devam edecekler. ??? Ha ben mi ne yapıyorum? Genel Yayın Müdürü İbrahim Yıldız’ın ve sizlerin izniyle 1926 Ağustos arasında tatil yapmaya hazırlanıyorum. Bu arada 11 ayın sultanı ramazanı nasıl geçirdiğimi, meraklısına bir Bektaşi fıkrasıyla özetleyeyim: Yolda bir tanışı Bektaşiye “Erenler” dedi. “Ramazan geldi geçiyor, sen daha oruca başladın.” Bektaşi başını salladı: “Ramazan gider, yine gelir; gider, yine gelir. Ama ben bir kez gidersem bir daha gelmem azizim.” Benimki de o hesap. Ömür boyu oruç tutmayana, ramazan ayını sever misin diye soranları, yine şu Bektaşi fıkrası yanıtlıyor. Bektaşi, ramazanla arası iyi olmadığı için ona çatıp duranlara sordu: “Ya siz” dedi: “Ramazanı çok mu seviyorsunuz?” “Elbette” dediler. Bektaşi omuz silkti: “Ramazanı sevseydiniz, biter bitmez sevinçten üç gün bayram yapmazdınız!” Tatile çıkmamın nedeni ne ramazanın sona ermesinden ne de sona erdiği için sevinçten! Bayram vesile! ??? Tatilde insan kafayı boşaltabilir derler ya; bu yorum pek inandırıcı gelmiyor. Tatildeki gazeteci siyasetin karmakarışık dehlizlerinde gerçeği yakalayabilir, toplumsal olayların etkisinden uzaklaşabilir diye varsayanlara kendi hesabıma olumlu yanıt veremiyorum. Öyleyse neden tatile çıkıyorsun diye haklı soru soranlara hesap vereyim: Biraz olsun dinlenmek için! Ne ki tatildeki gazetecinin derdi güncellikten kopmamak. Örneğin Hüseyin Aygün vakası! Hürriyet’te dün yayımlanan haberde Kılıçdaroğlu; Aygün’ün kaçıranlarıyla kucaklaşarak ayrıldığını ve sözleriyle PKK propagandası yaptığını içeren değerlendirmelere karşı çıkıyor, “Ne var bunda? İnsani bir duruş sergiledi” diyor. Parti lideri olarak, CHP’li ve milletvekili olmaya zorladığı Aygün’ün “arkasında duracağını” söylemesi siyaset açısından doğal diye yorumlanabilir. Fakat Aygün’ün yoğun tepkiye neden olan açıklamalarını kimden geldiğine bakmadan eleştirenlerin hepsini bir arada tutması önünü arkasını hesaplamayan bir davranış olmuyor mu? “Bazı hükümet ve MHP çevrelerinin” yanı sıra, “hükümete yakın medyada” diyor. Ama örneğin AKP iktidarına en ağır eleştirileri yapan Sözcü’deki “CHP lideri Hüseyin Aygün’ü disiplin kuruluna vermesi gerekirken onu savunuyor ve savundukça da puan kaybediyor” diye başlayan dünkü başyazıyı da “hükümete yakın medyadan” mı sayıyor? Yazıda altı çizilen, terör örgütü yerine Aygün’ün yadsımaya, parti sözcülerinin tevil etmeye çabaladıkları; PKK’den “dağdaki silahlı kadrolar, benim kardeşlerim, canlarım, bu ülkenin çocukları” gibi sözlerinin üstü örtülebilir mi? ??? Aygün; CHP’ye Tunceli’de yine iki milletvekili sağlayabilir; ne ki söylemlerinin yurt düzeyinde ne kazandıracağını ve kaybettireceğini partinin iyi hesaplaması gerekiyor. İyi bayramlar! ‘Hedef cumhuriyet’ ? Açıklamada ‘Bu davalar, korku imparatorluğunun yıkılması, gerçek demokrasinin kurulması ile sonuçlanacaktır’ denildi. İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün de aralarında bulunduğu sanıklar ilk kez ortak imzalı bir açıklama yaptılar. 25 tutuklu sanık, yaptıkları açıklamada “Bu davalar, korku imparatorluğunun yıkılması, halkımızın özlemi olan gerçek demokrasinin kurulması ile sonuçlanacaktır” ifadelerine yer verdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesindeki küçük salonda görülen davanın 222. duruşması gerçekleştirildi. 65’i tutuklu toplam 273 sanıklı davanın dünkü oturumunda Odatv davasında tutuklu bu davanın tutuksuz sanığı Yalçın Küçük de salonda hazır bulundu. Duruşmada, Mesut Sezer tanık olarak dinlendi. Ergenekon sanıklarının avukatları aracılığıyla gönderdikleri açıklamaya “Silivri mahkemelerinde yargılanan kişiler olarak kamuoyu ile şu değerlendirmeleri paylaşıyoruz” ifadeleriyle başlandı. Açıklamalarında “Özel yetkili mahkemelerde görülen davalarla Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak paydaları hedef alınmış, bunu temsil eden kişiler ve kurumlar uydurma delillerle sanık konumuna getirilmiştir. Bu yargılamalar Türkiye’ye bir işgal gücünün yapamayacağı ölçüde zarar vermiştir” değerlendirmesini yaptılar. Sanıklar, açıklamalarının 4. maddesinde “Davalarda bir terör örgütünün varlığı ve sözde bir darbe kanıtlanmaya çalışılmış; başarılamayınca zorla sanıklara Zor Barış 2 Dün, Kürt sorununa barışçı çözümün çoğunluğun isteği olduğunu, ancak terör örgütünün Kürt halkı üzerindeki baskısını kaldırmadan, Kürtlerin özgür iradelerini açığa vurmalarının mümkün olmadığını, bu koşullar altında arzulanan barışçı çözüme ulaşmanın zor olduğunu yazmıştım. Kaldığımız yerden devam ediyorum. Kürt sorununun etnik çerçeveden çıkarılıp, demokrasi içinde herkesin eşit hakları ilkesiyle çözülmesini önerenler de var. Bunlar özde haklı olsalar bile, geç kalmışlardır. Zaten sorun etniktir, onu bu çerçeve dışına taşıma talepleri de taraflardan birince kabul görmeyecektir. Etnik çerçevede çözüm denince akla federasyon veya “demokratik özerklik” geliyor. Bu iki çözümün de güç olması bir yana, kalıcı barışı getireceği konusunda ciddi soru işaretleri olduğunu belirtmek gerek. Bu çözümlerin güçlüğü, çoğunlukta olan Türklere kendi anayasal sistemlerinin tümden önemli bir değişime uğramasını kabul etmelerindeki zorluktan kaynaklanıyor. Eninde sonunda, bu çözümün parçalanmaktan daha iyi olduğunu anlatarak, her iki tarafın da razı edilmesinin önündeki en büyük güçlük ise Türk tarafının Kürtlerle bir arada yaşama iradesinin gerçekten var olduğuna, bu çözümü bağımsızlık yolunda, geçici bir aşama olarak görmediklerine inandırılmalarındadır. ??? Bu o kadar kolay olmayacaktır. Aslında geçmişte talep olarak ileri sürülmüş bulunan hususların çok büyük çoğunluğu, baştan devlet tarafından tepki ile karşılanmış bile olsa eninde sonunda yaşama geçmiş, ama bu durum yeni talepleri engellememiştir. Kürtlerin kendi dillerinde yayın yapmalarının önündeki engellerin kalkmış olması beklenen olumlu havayı yaratmamıştır. PKK’nin TRT Şeş’e karşı olması da “Görüyor musunuz, istekleri yerine getirsek bile tatmin olmuyorlar, amaç aslında eşit haklar ve kimliğe saygı değil, ayrılıkçılık” düşüncesinin yerleşmesine neden oluyor. Kaldı ki 20. yüzyılın son çeyreğinin ve 21. yüzyılın deneyimleri, etnik federasyon temeline dayanan çözümlerin kalıcı olmadığını gösteriyor. Etnik çözümlerin hepsinin, tam ayrılık olan nihai amacın önündeki geçici aşamalar olduğunu dünya yaşayarak gördü. Bu konuda Belçika’daki Valon Flaman anlaşmazlığına, eski Yugoslavya’daki kanlı olaylara bakmak yeterli. Bu arada, İspanya’da Bask sorununa bakarken, kamuoyunda yoğun bağımsızlık isteği artan Katalan modelini de unutmayalım. Önümüzdeki dönemde, İskoçya’nın İngiltere’den bağımsızlığı sorununun gündeme geleceğinin işaretleri de artıyor. ??? Peki bu durumda ne yapılabilir ve Kürt ve Türk halklarının bir arada yaşama iradesi nasıl sağlanabilir? Bir arada yaşama iradesi derken, bunun taraflardan yalnız birinde olmasının yetmediğini, her ikisinin de bulunmasının zorunlu olduğunu belirtmek gereksiz. Zaten bir arada yaşama iradesi yoksa, hiç kimse, hiçbir ordu, hiçbir baskı, hiçbir önlem üniter çözümü zorla kabul ettiremez. Bu noktada önerilmesi bile suç olan Kürt bağımsızlığı geliyor gündeme. Bir an için, bu konunun özgürce tartışılmasının önündeki anayasal ve yasal engellerin kaldırıldığını varsayalım. O zaman pratikte pek de âlâ mümkün ve demokratik gibi görünebilecek olan bir formül ile barışçı çözümün var olup olmadığına bakalım. Gerçekten de, Türkler ile Kürtlerin, kendi rızalarıyla ayrı ayrı kendi vatanlarında yaşamayı kabul etmeleri formülü acaba barışçı çözümü sağlayabilir mi? Teoride pek de âlâ mümkünmüş gibi görünen bu çözümün barış içinde gerçekleşmesi sanıldığı kadar kolay değil. Bırakın bir yana, Türk vatanı olacak tarafta kalacak Kürtlerin durumlarının doğuracağı sorunlar, ama her şeyden önce, sınırların ne olacağı sorunu var. Siz hiç yeryüzünde, sınırları savaşla çizilmemiş bir ayrılık gördünüz mü? Kürt sorununun çözümünde herkes barış istiyor, ama görüldüğü gibi barışın önünde aşılması gereken büyük engeller var. Polise müebbet istendi Muğla Üniversitesi’ndeki olaylarda Şerzan Kurt’un öldürülmesiyle ilgili davada savcı, tutuklu polis memuru Gültekin Şahin için müebbet hapis istedi. Şahin ise, “Ben polis memuru olarak görevimi yaptım” dedi. Duruşma öncesinde adliye önünde “Milyonlar Adalet İstiyor İnisiyatifi” tarafından “Şerzan Kurt için adalet istiyoruz” pankartı açıldı. Duruşma sonrası konuşan BDP Milletvekili Binici, “Hayatını kaybeden, ateş eden belli. Artık davanın sonuçlandırılmasını bekliyoruz. Şerzan Kurt’u öldürenler, cezalarını çekmelidir. Gerekli cezalar verilemelidir ki vicdanlar rahatlasın” dedi. (CAN HACIOĞLU) kurdurulmak istenmiştir” ifadelerine yer verdi. Ergenekon davası sanıkları “Okyanus ötesinde tertiplenmiş, hukuken çökmüş bu davaların temel hedefi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin çağ dışı bir yapıya dönüştürülmesidir” görüşünü kamuoyu ile paylaştılar. Açıklama, “Bu davalarda yasalar askıya alınmıştır. Avukatlarla sanıklara konuşma yasağı getirilmiştir. Duruşmalar halktan kaçırılmıştır. Bu gerçekleri tüm Türkiye ve dünya kamuoyuna sunuyoruz. Adaleti, Türk halkı ile birlikte aramak başlıca çıkış yolu haline gelmiştir. Bu davalar, korku imparatorluğunun yıkılması, halkımızın özlemi olan gerçek demokrasinin kurulması ile sonuçlanacaktır. Saygılarımızla” şeklinde sona erdi. Açıklamanın altında harf sıra sına göre isimler şöyle sıralandı: Doğu Perinçek, Deniz Yıldırım, Durmuş Ali Özoğlu, Erkan Önsel, Fatih Hilmioğlu, Hasan Ataman Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Hikmet Çiçek, İbrahim Özcan, Kemal Aydın, Kemal Kerinçsiz, Mehmet Bedri Gültekin, Mehmet Demirtaş, Mehmet Haberal, Mehmet Perinçek, Mustafa Balbay, Mustafa Levent Göktaş, Muzaffer Tekin, Oktay Yıldırım, Serdar Öztürk, Sevgi Erenerol, Tuncay Özkan, Turhan Özlü, Veli Küçük, Yalçın Küçük. Mahkeme heyeti, tahliye taleplerinin CMK 108. madde gereği yasal sürede incelemeye karar verdi. Buna göre mahkemenin, 26 Ağustos 2012 tarihine kadar tutukluluk incelemesi yapması gerekiyor. Sanık avukatı Hüseyin Ersöz, “Özel yetkililerin kaldırılmasının ardından eskiden bu yetkilerle donatılmış olan mahkemelerin ellerindeki dosyaları bitirme gayreti içerisine girdiklerine şahit oluyoruz” yorumunu yaptı. Dava 3 Eylül 2012 tarihine ertelendi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, 65 sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi yönünde görüş bildirdi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, çeşitli tarihli duruşmalarda avukatlar Kazım Yiğit Akalın ve Ersöz’ün sanık Yalçın Küçük ile avukat Serkan Günel’in sanık Tuncay Özkan ile görüştüklerinin tutanakla tespit edildiğini, ayrıca sanık Muzaffer Tekin ve Tuncay Özkan’ın mahkemeye karşı hakaret içerikli sözler sarf ettiğine ilişkin tutanak hazırlandığını söyledi. Öte yandan, İP Merkez Karar Kurulu üyesi tutuklu sanık Erkan Önsel’in ağabeyi Ersin Önsel yaşamını yitirdi. Mahkeme, sanık Önsel’e cenaze töreni için yol hariç iki gün izin verdi. Avukatların katılmadığı duruşmada sanıklar son savunmalarını yapıyor ‘Avukatsız savunma yapmam’ HATİCE TUNCER 27 bin iddianame iade edildi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Sadullah Ergin, mahkemelerce, cumhuriyet başsavcılıklarına iade edilen iddianame sayısının; 2011 yılında 27 bin 368 olduğunu bildirdi. CHP Milletvekili Kazım Kurt’un soru önergesine Ergin’in verdiği yanıt, mahkemelerce, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174. maddesi uyarınca bumhuriyet başsavcılıklarına iade edilen iddianame sayısını ortaya çıkardı. Adalet Bakanı, mahkemelerce, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174. maddesi uyarınca cumhuriyet başsavcılıklarına iade edilen iddianame sayısının; 2006 yılında 31 bin 142, 2007 yılında 35 bin 904, 2008 yılında 34 bin 925, 2009 yılında 38 bin 661, 2010 yılında 30 bin 295, 2011 yılında 27 bin 368 olduğunu kaydetti. Balyoz davasında avukatlar, duruşmalara girmeme tutumunu dün de sürdürdü. Mahkeme, duruşmada sanıkların son savunmalarını alıyor. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ise “Avukat olmaksızın yapacağım savunmanın tamamlanmış ve güvenli bir savunma olmayacağını düşünüyorum” diyerek savunma yapmadı. 163 tutuklu sanığın katıldığı duruşmada Mahkeme Başkanı Ömer Diken, önceki gün son savunmasına devam etmesi için eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’a söz verdi. Doğan, soruşturma savcısı Bilal Bayraktar’ın, gazeteci Mehmet Baransu’nun savcılığa teslim ettiği 19 CD’nin imajı üzerinde inceleme yapmak üzere polisler Bekir Peker, İsa Akyüz, Muhammed Bağdat ve Cengiz Koçak’ı görevlendirdiğini anlattı. Doğan, bu polislerin Ankara Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nda görevli ve bilişim suçlarında uzman olmadıklarını vurguladı. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına, “Savunmada bir tıkanıklık yaşanıyor” diyerek avukatların mahkemeye çözüm için sundukları dilekçenin sonucunun ne olduğunu sordu. Fırtına, “Avukatlarımın duruşmaya katılması için siz davetiye mi göndereceksiniz? Tam olarak nasıl olduğunu da bilmiyorum. Avukatlarımla birlikte savunma yapmak istiyorum. Avukatım olmaksızın yapacağım savunmanın tamamlanmış ve güvenli bir savunma olmayacağını düşünüyorum” diye konuştu. Başkan Diken ise “Sözleşmeye göre, avukatlarımız sizin iradenize göre hareket etmek zorunda. Yapmıyorlarsa bizden müdafi isteyebilirsiniz” dedi. Tutuklu sanık MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, “Savunma yapacağım ama hazırlanmam lazım. O yüzden süre talep ediyorum” dedi. Son savunma için söz verilen emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri, “Şu anda savunma yapmanın aleyhime olacağını düşünüyorum. Mahkemede okunan emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün ‘Semineri Kara Kuvvetleri Komutanına incelettim’ beyanları üzerine inceleme yapılıp yapılmadığını sorduk. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın ifadelerine ihtiyaç var” diye konuştu. Başkan Ömer Diken ise “Hepinizin iyi niyetli, savunma yapma düşüncesinde olduğunuz kanaatindeyim. Eğer savunma yapmayacaksanız, sebebini belirtin, diğer sanığa geçelim” dedi. ‘ŞÜPHELİLER ANARŞİST AMA ÖRGÜT DEĞİL’ HİLAL KÖSE 1 Mayıs kutlamaları sırasında Şişli’de meydana gelen olaylara ilişkin 15’i tutuklu 48 kişi hakkında, “kamu malına zarar verme”, “yasaya aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme”, “toplantı ve yürüyüşlere silah ya da yaralayıcı, kesici aletlerle katılma” suçlarından dava açıldı. 29 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istenen şüpheliler hakkındaki iddianameyi kabul eden İstanbul 39. Asliye Ceza Mahkemesi, tutuklu 15 kişiyi de tahliye etti. İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ın kızı Antikapitalist Müslüman Gençler Grubu’ndan Zeynep Can Eliaçık da bu davada anarşistlerle birlikte yargıç karşısına çıkacak. İstanbul Terörle Mücadele polisi 14 Mayıs sabahı operasyon düzenlemiş ve yaklaşık 60 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanların 5’i İstanbul Özel Yetkili 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nce tutuklanmıştı. Soruşturmayı yürüten özel yetkili savcılık bir süre sonra dosyaya ilişkin takipsizlik kararı vermişti. Vekilden rekor savunması ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’nin verdiği kırmızı plakalı makam aracıyla benzin kullanımında rekor kıran Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı, AKP Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu, kendisini “Bu ne kadar çok çalıştığımızın açık bir göstergesidir” diyerek savundu. Uslu’nun açıklamaları makam aracıyla daha çok seçim bölgesi Şanlıurfa’da çalışma yürüttüğünü de ortaya koydu. Uslu, “Bu ne kadar çok çalıştığımızın açık bir göstergesidir. Ankara’dan Urfa’ya bir gidiş 809 kilometredir. Yani bir kez Urfa’ya gidip geldiğinizde 1600 kilometre yol kat edersiniz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle