24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 2012 PAZARTESİ 4 HABERLER Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet tarihinde ilk kez vekillerin bir yasama yılını hapiste geçirdiğini söyledi ‘Mücadeleye devam’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet tarihinde ilk kez seçilmiş milletvekilleri bir yasama yılını hapiste geçirdiler. Bu demokrasilerde kabul edilecek bir olay değildir. Bunu şiddetle kınıyoruz. Yurdunu ve ülkesini seven herkesin bu garip yapıya, bu garip olguya isyan etmesi gerekir” dedi. Kılıçdaroğlu, “Tahliye olurlarsa Meclis’i olağanüstü toplantıya çağıracak mısınız” sorusuna da “Dereyi görmeden paça sıvanır mı? Tahliye olacaklar mı, önce onu bir görelim” karşılığını verdi. Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda yapılan CHP 11. Kadın Kurultayı’ında kürsüye çıkan Kılıçdaroğlu, konuşmasının başında kurultayın 8 yıl aradan sonra toplandığını vurgularken, kadının siyasetteki ‘Atatürk Cumhuriyeti Bana Emanet Etti…’ Söz Orhan Karaveli’nin. Cumhuriyet Mahallesi’nde düzenlenen ‘İlhan Selçuk ile Yaşamak’ başlıklı toplantının konuğu olan değerli yazar bu sözleri büyük bir içtenlikle söylüyordu. Silivri Çanta’da İlhan Selçuk Kırevi’nde yapılan toplantı büyük ilgi görmüştü. KOOPC tarafından düzenlenen ‘Yaz Söyleşileri’ ‘Aydınlanma Dostları’nı bir araya getirmişti. Aydınlanma. Ortaçağ karanlığından kurtulup insan aklını, insan iradesini insanın yaşamına egemen kılma uğraşının adıydı Aydınlanma. Engizisyonla, aforozla insanları sindiren Katolik kilisesi yüzyıllar süren uzun bir mücadeleden sonra ‘dini insanın inancına, dünya yaşamını insan aklına iradesine’ bırakan Rönesans ve Aydınlanma ile yeni bir uygarlık dönemine giriyordu. Bu kavramlarla tanışan ilk İslam toplumu da Türkiye olmuştu. Mustafa Kemal Atatürk, büyük bir mücadelenin sonucunda saltanatı ve halifeliği kaldırmış, laik Türkiye’yi kurmuştu. Biz Cumhuriyet kuşaklarıydık. Atatürk, Cumhuriyeti bize emanet etmişti. Orhan Karaveli de bunu söylüyor, büyük bir sorumluluğu kişisel misyonu olarak tanımlıyordu. İlhan Selçuk da Aydınlanmanın seçkin bir aydınıydı. Bu uğurda yaşamını ortaya koymuş, bu uğurda canını vermişti. Şimdi Türkiye’de yaşananlar da bu mücadele için yaşanıyordu. Toplantıda Tevfik Fikret de anıldı. Aydınlanmanın bu büyük düşünce insanı şair Tevfik Fikret yaşamını bu mücadeleye adamıştı, Mustafa Kemal’in ilham kaynaklarından birisiydi. O gün çok heyecanlı bir toplantı yaşadık. Orhan Karaveli, Milliyet gazetesi adına Berlin’de bulunmuştu ve İkinci Dünya Savaşı’nın (19391945) ertesinde yaşanan büyük trajediyi görmüştü. Nâzım Hikmet’i tanımıştı. Son derece akıcı bir dille, heyecanı hiç azalmayan bir tempoyla yaptığı sürükleyici konuşması sonuna kadar aynı yoğun ilgiyle izlendi. Peki, bu toplantı bize neler düşündürüyordu? ??? Biz bize konuşmalarla yetinmemeliydik. Toplum, gündelik yaşamının içine kapanarak yaşamamalıydı. Dünya görüşümüzü, yaşama bakışımızı ‘insan aklına, insan iradesine’ dayandıran Aydınlanma kültürü toplumun her katmanına yeniden anlatılmalıydı. Neden laik eğitim? Neden laik hukuk? Neden laik sanat? Neden laik edebiyat? Neden laik yönetim? Neden laik düşünce? Neden laik yaşam? Türkiye’de laiklik üzerinde yapılan tartışmaların tehdit ettiği aslında Aydınlanma kültürüdür. Eğer bu kültür üzerindeki tehditler hedefine ulaşırsa laiklik yerini dogmatik olana terk etmek zorunda kalacaktır. Bu da Türkiye’nin 1923 öncesine dönmesi demektir. Özgür düşüncenin kaleleri olması gereken üniversiteler susturulmuştur. Eğitim kurumları siyasal etkiler altında dinsel eksene kaydırılmaktadır... Hukuk ve adalet kurumları siyasallaşmıştır. Basın ve medya baskı altında kontrol edilmektedir. Özgür düşünce her alanda tehdit ve baskı altındadır. Bu durumda ülkeyi kurtaracak olan Aydınlanma kültürünün anlatılması, yaygınlaştırılmasıdır. Bu kültüre dayalı politika toplumu etkileyecektir. Aydınlanma kültürünün her alandaki temeli ‘laik olmaktır’. Bu kavramı dinsizlikle eşanlamlı gösterip kaldırmaya çalışmak sadece dogmatizmin egemen olmasına yarayacaktır. Dogmanın da sorusu, eleştirisi, tartışması olamaz. Yetkili emir verir, yetkisiz boyun eğerek emre uyar. İşte bu. Demokrasi denilen de birkaç yılda bir sandığa gidip ‘yetkili’yi seçme işleminden ibaret kalır. ??? Bu toplantı hepimize bunları anlattı. Hepimize bunları bir kez daha düşündürttü. Bir kez daha görev başına çağırıldık. Orhan Karaveli; ‘Atatürk Cumhuriyeti bana emanet etti’ dedi. Hepimiz görev başına çağrıldığımızı anladık. Görev başına! Cumhuriyet bize emanet. Şimdi ve daima… Davutoğlu’na ‘küçük Enver’ benzetmesi Kılıçdaroğlu, Suriye tarafından düşürülen Türk uçağıyla ilgili de şunları söyledi: “Jetimizin düşürülmesiyle ilgili pek çok karanlık nokta var. Otopsi raporunun bir an önce açıklanmasını ve halkın önüne konulmasını istiyoruz. Bir Amerikan gazetesi bir iddiada bulundu. O iddia şu ana kadar Amerika tarafından ya da başka bir ülke tarafından yalanlanmadı. Bu konunun da aydınlatılması gerek. Hükümetin; kamuoyuna doğru bilgi vermesi, halkı doğru aydınlatma görevi vardır. Sayın Başbakan’a ve Sayın Davutoğlu’na, yani ‘küçük Enver’e bir çağrım oldu. Rusya’nın, ABD’nin ve İngiltere’nin ellerindeki bilgileri kamuoyuna açıklayın diye çağrıda bulunmuştum. Şu ana kadar ne Başbakan ne küçük Enver böyle bir çağrıda bulundu. Aynı çağrıyı yineliyorum. öneminin altını çizdi ve tüzük değişikliği ile cinsiyet kotasını yüzde 33’e çıkardıklarını anımsattı. Kılıçdaroğlu, annelere Hasan Hüseyin’in şiirine atıfta bulunarak “Acılarınızı bal eyleyeceksiniz ve mücadeleye devam edeceğiz” diye seslendi. CHP lideri, “Silivri toplama kampında yüzlerce insanımız var. Haksız yere tutuklular. Onların da en büyük destekçileri eşleri, kızları. CHP dünyanın her yerinde bu haksızlığa dikkat çekmeye çalışıyor ve algıyı büyük ölçüde değiştirdik” dedi. ‘Savaş istemiyoruz’ Kılıçdaroğlu, Suriye ile ilişkileri değerlendirirken CHP’nin bölgede savaş istemediği yineledi. “Hiçbir Osmanlı padişahı, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Ortadoğu’ya Batı’nın egemen güçlerinin dilini kullanarak seslenmedi. Bunu yapan tek bir kişi var; o da Recep Tayyip Erdoğan’dır” diyen CHP lideri, sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye ile ne alıp veremediğimiz var? ‘Efendim, Suriye’de demokrasi yokmuş.’ Suriye’de demokrasi yok diyorsun da dönüp kendi ülkene baksana. Senin ülkende var mı? Önce sen bunu gerçekleştir. Parasız eğitim isteyen üniversite öğrencilerine 11 yıl hapis veren bir demokrasi olabilir mi? 750’nin üzerinde üniversite öğrencisi hapislerde. Böyle demokrasi mi olur? Kendine bakmayacaksın, ‘Şu ülkede demokrasi yok’ diyeceksin. Ömer el Beşir, 10 binlerce insanı katleden ve hakkında uluslararası tutuklama kararı olan bir katil. Bu katili Türkiye’ye davet edip, onu onurlandıran ve bu da yetmiyormuş gibi bir de onunla askeri işbirliği anlaşmasını TBMM’ye getiren hükümet hangi demokrasiden bahsedecek? Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin “Suriye’deki yönetimi destekliyor musunuz? Konuşmanızda bu net olarak anlaşılmadı” sözleri üzerine “Hayır öyle bir şey söylemedim. ‘Suriye’ye demokrasi ve özgürlüğün gelmesini istiyoruz’ dedim” açıklamasını yaptı. ‘Özgürlük gelmeli’ TAHLİYE TALEPLERİ Silivri’de vekiller için karar günü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın aralarında bulunduğu tutuklu vekiller bu hafta yargının kararını bekliyor. Ergenekon davasında bugün tahliye taleplerinin değerlendirilmesi beklenirken, tahliye çıkması durumunda vekillerin yemin etmesi için TBMM olağanüstü toplantıya çağrılacak. 2’si CHP’li, 1’i MHP’li ve 5’i BDP’li olmak üzere toplam 8 tutuklu milletvekili bulunuyor. 3. yargı paketinin 5 Haziran’da yürürlüğe girmesiyle gözler tutuklu milletvekillerinin tahliye olup olmayacağına çevrilmişti. Paket içinde yer alan özel yetkili mahkemelerinin yetkilerinin, yeni kurulacak terörle mücadele mahkemelerine devredilmesini öngören düzenlemenin mimarı Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, paketle birlikte tutuklu vekillerin tahliye olabileceğini söylemişti. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in “Ümit ederim yargı yasamanın verdiği mesajı iyi anlamıştır” açıklaması da dikkati çekti. Balbay ve Haberal’ın avukatları, yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesinin ardından mahkemeye başvurmuş ve tahliyelerini istemişti. Ancak, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, tahliye taleplerini değerlendirmeyerek duruşmayı bugüne erteledi. Mahkemenin bugünkü duruşmada tahliye taleplerini değerlendirmesi bekleniyor. Tutuklu MHP Milletvekili Engin Alan’ın yargılandığı Balyoz davası ise 6 Ağustos’a ertelenmişti. Öte yandan KCK ana davasında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu BDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın tahliye talebini reddetti. Diğer BDP’liler Gülser Yıldırım, Selma Irmak, İbrahim Ayhan ve Kemal Aktaş’ın da tahliye talepleri önümüzdeki günlerde karara bağlanacak. Kadın kolları genel başkanlığı için mevcut başkan Deniz Pınar Atılgan, eski kadın kolları başkanı ve PM üyesi Zühal Samlı ve Hilal Dokuzcan’ın yarıştığı kurultayda genel başkanlığa Hilal Dokuzcan seçildi. Böylece kurultayda, 8 yıl aradan sonra ilk kez Dokuzcan, “seçilmiş” olarak başkanlığı elde etti. CHP lideri Kılıçdaroğlu, ko CHP’li kadınlar ‘Dokuzcan’ dedi nuşmasının sonunda üç adayı kürsüye çağırdı ve “AKP’den farklarının tüm yarışları çok adaylı gerçekleştirmeleri olduğunu” vurguladı. Kılıçdaroğlu, delegelere “Üç adayımız var. Üçü de birbirinden değerli. Hangisi kafanıza uyarsa gidip oyunuzu ona vereceksiniz” diye seslendi. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ) Silivri’de tutuklu bulunan CHP’li vekillerin mesajları ayakta alkışlandı Gülşah Balbay eşiyle kurultaydaydı... TÜREY KÖSE ANKARA CHP’nin 8 yıl aradan sonra gerçekleştirebildiği 11. kadın kurultayında kadınlar “seçilmiş” bir başkana kavuştu. CHP kurultayından bazı notlar şöyle: Kurultayda Divan Başkanlığı’na Ankara milletGülvekili Gülsün Bilgeşah han seçildi. Salon Balbay kırmızı beyaz CHP eşinin fobayrakları ve balontoğrafıyla CHP’li ka larla süslenmişti. Platformunun tam dınları karşısında Ataselamtürk’ün “Dünyada ladı. hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte anadolu kadını kadar emek verdim’ diyemez” sözünün yazdığı dev afiş yer aldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu salona eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte geldi. Kılıçdaroğlu ve eşi protokolde kendilerine yer ayrılmasına karşın, delegelerin arasına oturdu. Kadın kollarından sorumlu genel başkan yardımcısı Birgül Ayman Güler, konuşmasına tutuklu milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı selamlayarak başladı. Balyoz davasından tutuklu subaylarla eşleri ve çocuklarını da selamlayan Güler, “Savaş çığırtkanlığı yapılan bir dönemde ‘Savaş istemiyoruz’ diyoruz” açıklamasını yaptı. Haberal ile Balbay’ın mesajları alkışlarla karşılandı. Balbay mesajında, kadınlara “Özgürlükte katıldığım salon toplantılarında salonun yarıdan fazlası kadınlar olduğunda sevinirdim. TBMM de böyle olduğunda Türkiye daha güzel yönetilecek, derdim. CHP’nin ağır işçileri; beşik sallayan dünyayı da sallar” diye seslendi. Balbay’ın mesajı ayakta alkışlandı. Kurultaya Balbay’ın eşi Gülşah Balbay da katıldı. Gülşah Balbay, eşinin mesajı okunurken Balbay’ın fotoğrafı ile partili kadınları selamladı. Tunus İlerici Demokrat Parti Genel Sekreteri Maya Jribi de kurultaya katılarak bir konuşma yaptı. Salonda genç kadınların sayısının azlığı dikkati çekti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle