12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 TEMMUZ 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Geçen haftalarda gerçekleşen liderler zirvesinde zorlu bir sınav veren Merkel, evinde de rahat değil Berlin diken üstünde OSMAN ÇUTSAY Sınıfta Çakmak İktidarlarının insan hakları karnesinin giderek bozulduğu, sınıfta çaktığının son itirafı, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan... Dünün tarihi ile haberlerde öne çıkan, uçakta dönüş yolunda yanındaki gazetecilerle yaptığı röportajlardan alıntılardan çıkan satırbaşlarını şöyle özetleyebiliriz: Dışişleri Bakanlığı olarak çok önceden verilmiş kararlarına göre zaten AİHM’deki düşünce suçlarına ilişkin açılmış davalarda savunma yapmaktan vazgeçtikleri, savunma sorumluluğunu Adalet Bakanlığı’na devrettiklerini anımsatıyor. Türkiye aleyhine açılan, kaybedilen davalarda, giderek artan oranlarda hem sayısal hem de parasal tazminat cezalarına mahkum olduğumuz gerçeğinin altını çiziyor. Silivri yargılamaları ile bağlantılı da açılacak çok sayıda davada, özellikle uzun tutukluluklar bağlantılı mahkumiyetlerin kaçınımaz olacağını kabul ediyor. Manisa Milletvekili Hasan Ören’in dün bizlere de ulaşan, büyük olasılıkla hükümet adına yanıtlanmayan, Meclis Başkanlığı’na çok sayıda verilmiş soru önergeleri arasında yerini alacak konuya ilişkin başvurusunda da, insan hakları ihlallerinde sınıfta çaktırıldığımız bozuk karne üzerinde duruluyor. Türkiye’nin AİHM mahkumiyet kararlarına bağlı olarak giderek artan cezalar ödemek zorunda kalmasının yanında, insan hakları karnesinin utanç verici konumu karşısında uluslararası ayıplı durumunun altı çiziliyor. AİHM’de 1milyon kişi adına açılmış dava sayısı ortalaması 79 iken, Türkiye için dava sayısının 118’e çıktığı, Türkiye’nin 47 ülke içinde insan hakları ihlallerinde en kötü konumda 1. sırada yer aldığı belirtiliyor. Türkiye’nin 2011’de mahkum olduğu 83 kararın 53’ünün ise doğrudan uzayan dava süresi, yargısız infaz anlamına gelen ön tutukluluklarla ilişkili olduğu açıklanıyor. Soru önergesine yanıt gelirse AKP iktidar sürecindeki büyük tırmanış da çok çıplak ortaya çıkacak; AİHM’ye giriş tarihi olan 19922002 süreci ile 20022012 yılları süreci arasındaki artışlar, ödenen tazminat miktarları ortaya çıkacak. ??? Başbakan Erdoğan, Davutoğlu, iktidarlarının pek çok bakanı, milletvekili daha adaletin olumsuz işleyişinden, uzun süreli ön tutukluluklardan yakınıyorlar ya... Meclis’in tatile girmeden son torba yasası değişikliği içine sokulmuş yargı paketinin anlamlı ölçeklerde hukukun işleyişinde olumlu sonuçlar doğuracağı pazarlaması yapıldı ya... Hukukun işleyişi, özel yargı elinde soyut terör suçları, yargılama hakkının tutulmasının sakıncaları boyutunda... DGM’lerin devamı özel yargı düzeninden sonra, özel yargı kaldırılıyormuş gibi yapılarak aslında özel yargı kalkmadan, bir yeni özel yargı düzeninin özel ihtisas mahkemeleri ile gündeme sokulması, üçlü yargı düzeni yaratılması gerçeğinin hukuk devleti düzeni, insan hakları sakıncaları bir yana... Bugünün insan hakları ihlallerinde binlerce sanıklı, hiç sonlandırılamayacak gibi ortada duran davalar çıkmazında, siyaseten nefes almaya dönük tahliyeler beklentileri de birkaç gün içinde havası alınmış balona dönüşüverdi... İktidarlarının sorumluluk almadan yakınıyor gibi siyasal duruş sergilediği kitlesel ön tutukluluklar karşısında, kamuoyunun vicdanını kanattığı söylenen en göze batmış tutukluluklar için bile yaratılan beklenti ile buluşmayacak bir sonuçla yüz yüze gelme olasılığı giderek kuvvetleniyor. Torba yasasını çok belli çok farklı amaçlara, en çok da geleceğe dönük, kendilerini vurabilecek ataklara karşı kaygıları başta, biraz da “özel yargıyı kaldırıyoruz, insan hakları hukuk ihlallerine karşı önlem alıyoruz..” propagandası için.. öngörmüş, torba yasasının çıkış günleri ile biriki gün sonrasında sonuçlarına ilişkin, iktidarlarının aynı vitrindeki sözcülerinin söylemlerinde, günle hatta saatle değişen çok çarpıcı değişiklikler gündemde... “Düşünce suçlarından uzun süreli ön tutuklu kalanlar, milletvekilleri, sıradan eylemden örgüt suçlusu gibi tutulan öğrenciler yararlanacaklar..” toptancı, müjdeli söylemlerinin yerine hafta sonu, dün öne çıkan açıklamalarda sadece ve sadece “Yeni yasayı yargı, davaların, kişilerin özeli üzerinden yorumlayarak ancak tahliyelere karar verecek” şablonu öne çıkıverdi... Kameralar, mikrofonlar önünde yapılmış müjdeli açıklamalardan çok çarpıcı çark edişin hesabını kim verecek ki? Sayın Başbakan, bakanlardan başlayın, siyasi sorumlulardan bu hızlı çark edişin hesabını sorabilecek, açıklamaları yan yana koyarak olsun anımsatabilecek özgür medya mı var ki? Yandaşlar ağızlarının suyunu akıta akıta, siyasi sorumluların ne kadar insan haklarından yana olduklarını, hak hukuk ihlalerine karşı çıktıklarını, ortak koro halinde uysa da uymasada her fırsatta açıklayıp durmaktalar. Çıkmayan tahliyelerin de nasılsa sorumluları olmayacak. Yargı, kişiler, davalar özelinde karar vermiş olacaklar. Kimsenin sırtında küfe olmayacak... Nasılsa en sihirli(!), en yetkin ağzıdan çıkan en son açıklamada “son söz yargının” vurgulaması var değil mi? FRANKFURT Federal Almanya’da tüm gözler Federal Anayasa Mahkemesi’nin Avro Kurtarma Fonları ile ilgili kararına çevrilmiş durumda. Mahkeme, bugün Avro Kurtarma Fonu (ESM) ve Mali Pakt (Fiskalpakt) için Federal Meclis’ten çıkan yasal düzenlemeleri ve bunlara karşı yapılan acil başvuruları görüşmeye başlayacak. Anayasa Mahkemesi üzerinde özellikle hükümet çevrelerinden gelen “iptal kararı alınmaması” yolundaki siyasi baskının iyice arttığı gözlendi. “Avro Kurtarma Şemsiyesi” Anayasa Mahkemesi bugün ESM ve Mali Pakt’ı düzenleyen yasaları görüşmeye başlıyor. Bir iptal durumunda, Almanya’nın borçlara kefaleti düşecek, Alman ve Avro siyaseti altüst olacak. Hükümet partilerinin mahkeme üzerindeki baskısı artıyor. olarak da geçen ESM ve Mali Pakt’ı düzenleyen yasalara karşı Sol Parti’nin yanı sıra kamuoyunun yakından bildiği bazı anayasa uzmanları ve “Daha Çok Demokrasi” grubunun da acil başvuruda bulunması, bu arada Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un bu kararları bekleme gerekçesiyle yasaları imzalamaması, havanın giderek gerginleşmesine yol açtı. İktidar partilerinden yapılan açıklamalarda, “Anayasa Mahkemesi uluslararası gelişmeler ve incelikler konusunda yeterince bilgi sahibi ve hassas değil” tezinin öne çıkarılması, hukuk ile siyaset arasındaki iplerin iyice gerildiğine bir başka işaret olarak yorumlandı. Veto kararının Avrupa’yı karıştıracağına kesin gözüyle bakılıyor. Anayasa Mahkemesi’nden başvuruları yerinde bulan bir karar çıkarsa Avro krizi yöneticilerinin tüm yol haritasının bozulacağı açıkça ifade edilmeye başlandı. Alman hukuk sisteminin en üzerindeki kurumuna hükümet çevrelerinden gelen “Vetonun sonuçları korkunç olur” şeklindeki baskı artarken, hükümetin küçük ortağı FDP’nin Avrupa Parlamentosu Grubu Başkanı Alexander Graf Lambsdorff, bir vetonun sadece Alman hükümetini “burun üstü düşürmekle” kalmayacağını, olumsuz kararın tüm Avrupa’ya çok ağır bir darbe olacağını ileri sürdü. Almanya Cumhurbaşkanı Gauck, hükümetin Avrupa’da ekonomik krize karşı aranan çareler konusunda halkı daha iyi bilgilendirmesini istedi. Cumhurbaşkanı da Angela Merkel’den hesap sorarak liderler zirvesinde kapalı kapılar ardında ne söz verdiğini açıklamasını istedi. Kalsruhe’daki Anayasa Mahkemesi, başvuruları gündeme alır ve hak verirse, 700 milyar Avro kuruluş sermayleli ESM’in tüm faaliyetleri dondurulacak. Mahkemenin bu ay içinde nihai kararını açıklaması bekleniyor. D E S A Y dört yıldır öğrencilerin yanında Ekonomi Servisi Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) tarafından üniversite öğrencilerini iş hayatıyla tanıştırmak ve kariyerlerini şekillendirmelerine yardımcı olmak amacıyla hayata geçirdiği Koza Projesi dördüncü yılına ulaştı. Proje çerçevesinde, bu yıl 150 öğrenci daha YASED üyesi şirketlerde staj yapacak. Bugüne kadar 349 üniversiteli, YASED üyesi uluslararası şirketlerde staj yapma imkanına sahip oldu. YASED Başkanı İzzet Karaca, vizyonun rüya görmek olduğunu belirterek, “Bu proje kapsamında alacağınız eğitimin sonunda siz de bir rüya görün. Kendinizi nerede gördüğünüzü, Türkiye’yi nerede gördüğünüzü ve Türkiye’ye nasıl katkı sağlayacağınızı hayal edin” dedi. Karaca, bulunduğu yerde 20 sene sonra Koza Projesi’ndeki öğrencilerden birini görmeyi istediğini dile getirdi. Sanayi üretiminde tempo beklenenden yüksek Ekonomi Servisi Mayıs’ta toplam sanayi üretimi sermaye malı, dayanıksız tüketim malı ve ara malı imalatındaki artışın etkisiyle yüzde 5.9 arttı. Söz konusu veri açıklanmadan önce yapılan anketlerde bu oranın yüzde 3.5 çıkacağı yolunda bir beklenti vardı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi bir önceki aya göre yüzde 1.1, takvim etkisinden arındırılmış endeks ise mayısta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5.9 arttı. Mayıs ayında yıllık bazda en yüksek artış yüzde 9.6 ile sermaye malı imalatında kaydedildi. İmalat sanayindeki artış yüzde 5.8 olarak belirlendi. İmalat sanayi alt sektörlerine bakıldığında ise artışta ilk sırayı yüzde 195.1 ile “diğer ulaşım araçlarının imalatı” aldı. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan sonucu, “Ekonomimiz ilk çeyrekte olduğu gibi ikinci çeyrekte de net ihracat yoluyla büyüyecek” diye değerlendirdi. Reuters’in görüşünü başvurduğu uzmanlara göre ise, Mayıs’ta kapasite kullanım oranı, reel kesim güven endeksi ve PMI verileri aylık bazda düşüş kaydederken, sanayi üretimdeki güçlü bir artış kaydedilmesi şaşırtıcı. Ayrıca, sonuçlar tüketimde yavaşlama sürerken yatırımlarda (sermaye malı imalatında) bir hızlanma olduğunu gösteriyor. Ancak büyüme beklentisini değiştirmek ya da Merkez Bankası’nın politika değişikliğine gitmesini beklemek için henüz erken. Akkuyu başlamadan maliyeti arttı Ekonomi Servisi Yoğun tartışmalar ve itirazlar sonrasında Türkiye tarafından yapımı Rusya’ya verilen Akkuyu Nükleer Santralı’nın daha önce 20 milyar dolar olarak öngörülen maliyetinin 25 milyar dolara çıkabileceği belirtildi. Rus Interfax ajansında yer alan habere göre Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Vladimir Ivanovsky, Moskova’da gazetecilere yaptığı açıklamada, “Öncelikli hedef nükleer santralı inşa etmek. Başlangıç maliyeti 20 milyar dolar. Ancak bu rakamdan daha yüksek olacak. Sanıyorum 25 milyar dolara kadar çıkabilir” dedi. Geçen haziran ayında Mersin’de açıklama yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mersin Akkuyu Nükleer Santralı’nın zemin etüt çalışmalarını ve lisanslama başvuru sürecini başlattıklarını anlatarak “Toplamda 20 milyar dolarlık bir yatırım bu. Bu projeyi Mersin’e kazandırmış olacağız. Bölgede istihdam imkânı artacak, bölgenin sanayisi gelişecek” demişti. ‘Bor taşeronlarla özelleştirilecek’ Ekonomi Servisi Petrolİş Sendikası Başkanı Mustafa Öztaşkın, kamuya ait Eti Maden tarafından işletilen bor madenlerinin taşeron aracılığıyla özelleştirilmeye çalışıldığını söyledi. Öztaşkın, Enerji Bakanlığı’nın Bakanlar Kurulu’na sunduğu kanun taslağının bunu öngördüğünü ifade etti. Reuters’a konuşan Öztaşkın, 1983’te çıkarılan 2840 sayılı kanuna göre bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesinin devlet eliyle yapılmasının hükme bağlandığını kaydederek “Şimdi bu bir kenara itilerek Bu madenlerin üretimi ve zenginleştirilmesi teknik, ticari ve ekonomik nedenlerle ürünün mülkiyeti teşekkülde kalmak üzere, yani Eti Maden’de kalmak üzere, üçüncü şahıslara gördürülebilir diye hükümet bir düzenleme yapmak istiyor. Tartışma da bu nedenle çıktı” dedi. Finansbank internet şubesini yeniledi Ekonomi Servisi Finansbank, 300’ü aşkın uzmanın 1.5 yıllık bir çalışmasıyla internet şubesini yeniledi. Finansbank Genel Müdürü Temel Güzeloğlu, amaçlarının her zaman müşteriye en iyileri sunmak olduğunu belirterek, “Yenilediğimiz internet şubemiz ile müşterilerimize kolay, hızlı ve interaktif bir platform yaratarak gerçek bir şube tecrübesi yaratmayı hedefliyoruz. Üstün bir teknoloji ile 12.5 milyon lira yatırım yaparak mevcut internet şubemizde yer alan tüm işlem setini daha sade ve kolay hale getirdik” dedi. Temel Güzeloğlu Hisse satışı beklemede Yeni tasarımda yer alan “sanal asistan” müşteriye, gerektiğinde hatılatmalar yaparak, kullanıcıların sorularına yanıt vererek banka şubesinde yüz yüze işlem yapıyormuş hissi veriyor. Kullanıcı tek tuşa kaydettiği işlemleri tek bir doku nuşla yapabiliyor. Güzeloğlu, yöneltilen bir soru üzerine de, iştirakleriyle beraber Finansbank’da yüzde 95 hissesi bulunan Yunanistan Milli Bankası National Bank of Greece’in, bu hisselerin bir kısmının halka arzı için piyasa koşullarının düzelmesini beklediğini söyledi. Bir insan vardır; dini inançlarıyla kişilere, kuruluşlara yardım eder. Veren el her zaman makbuldür, inancıyla gelirini yoksullara, camilere, aşevlerine verir. Bu yardımları yapanları hiçbir beklentisi olmayanlar ve maddi beklentisi olanlar olarak ikiye ayırmak gerekir. Örnek verirsek; birinci gruba rahmetli Karaköy Güllüoğlu baklavalarının sahibi Hacı Mustafa Güllü girer. Kendisi yaptığı yardımların gizli kalmasını isteyen biri idi. İkinci gruba bir şekilde beklentisi olanları koyabiliriz. Bu yardımları yaparken nam ve şan olsun veya ileride bir faydası olur, belki siyasete girerim, dikkat çekeyim, diye düşünenler vardır. Bir insan vardır; belli hedefi olan sistemlere (parti, cemaat, platform, düşünce kuruluşları gibi) bağış yapar. Bu grupta bulunan insanların yaptığı bağış ve yardımlar o hedefin gerçekleşmesini sağlamaya yönelik katkılardır. Bill Gates’in bağış ve yardımları, hizmet olarak adlandırılan cemaat oluşumuna yapılan katkılar, ticari olmayan kuruluşlara yaşaması için verilen destekler, eğitime ve sanata yapılan yardımlar buna örnektir. Yılların inşaatçısı Suha Fazıl Beziray da bu grupta gösterilecek önemli bir örnektir. Müj dat Gezen’e sanat evi yapar, sanatçıları, topluma faydalı olanları ve kamu yararı gözetenleri destekler. Bir insan vardır; belli amacı ve topluma katkısı olan projelere finansman katkısı sağlar, sponsorluk yapar. Bu grup hem katkıda bulunduğu projenin amacının gerçekleşmesini istemektedir hem de kendi veya ürününün reklamını yapmaktadır. Bunlara örnek Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Turkcell gibi büyük şirketlerin sanat, kültür, sosyal sorumluluk projelerini desteklemelerini gösterebiliriz. Zekât veren insanlar dini farzlarını yerine getirirler. Ramazanda fitre verirler, yoksulları doyururlar, onlara yiyecek ve giyecek yardımında bulunurlar. Bütçelerine uygun olarak herkes bunu yapmaya çalışır. “Bir sadaka birçok kazayı önler” inancı, bu zekât ve sadaka vermeyi sağlayan önemli bir gerekçedir. Her insan öyle böyle sadaka ve zekât verir. Rüşvet kabul edilen yardımlar ve hediyeler de gönüllü veya gönülsüz bir bağıştır. Biz buna milli gelir dağılımına katkıda bulunduğu için sosyal transfer fonu (STF) diyoruz(!) Bu bağış ve yardımların belgesi yoktur ve kayıt dışıdır. Bağış, Yardım, Sponsorluk, Zekât, İyilik Yapma İyilik yapmak, kişilere karşılık beklemeden veya gizli beklenti ve hesapla yapılan sonucunda iyilik yapılan kişiye maddi kazanç da sağlayan manevi desteklerdir. Müşteri bulma, iş bulma, istediği yere tayin ettirme, para kazandırıcı ipucu verme, yol gösterme, milletvekili olmasına katkı gibi örnekler sayabiliriz. Tabii burada yapılan destek başkaları için kötülük veya zarar da olabilmektedir. Peki bağış ve yardımları yapanları devlet nasıl destekliyor, bir de ona bakalım. Gıda bankacılığı yapanlara yardım vergi matrahından düşülür Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığı’nca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin tamamı gelir ve kurumlar vergisi matrahından düşülür. Yapılan bağışlar vergi matrahından düşülür Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köylerle kamu yararına çalışan dernekler ve Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yıllık toplamı beyan edilecek gelirin yüzde 5’ini (kalkınmada öncelikli yöreler için yüzde 10’unu) aşmamak üzere, makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımlar. Okullar ve tesislere yapılan bağışlar da vergi matrahından düşülür Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yöre lerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurduyla çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlarla mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdi ve ayni bağış ve yardımların tamamı. Vakıflara bağış veraset ve intikal vergisine tabi değildir Tüm vakıflara yapılan ayni ve nakdi tüm bağışlar veraset vergisinden istisnadır. Sporda sponsorluk harcamaları vergiden düşülür Sponsorluk harcamalarının; amatör spor dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için yüzde 50’si vergi matrahından indirilir. Rüşvetler ortakların şirketten çektiği değerdir Rüşvetler kayıt dışı olduğundan ortaklara zimmetlenir. Köprü ve otoyollar 409 milyon lira getirdi Ekonomi Servisi Türkiye’de, bu yılın ilk 6 ayında köprü ve otoyollardan 177 milyon 111 bin 167 araç geçti, bu araçlardan toplam 409 milyon 113 bin 365 lira gelir elde edildi. Haziranda köprü ve otoyollardan toplam 33 milyon 88 bin 262 araç geçiş yaparken, bu araçlardan toplam 78 milyon 957 bin 999 lira geçiş ücreti alındı. Haziran ayında Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerini kullanan araç sayısı 12 milyon 960 bin 424 oldu. Haziran ayında elde edilen gelirin 21 milyon 53 bin 666 lirası bu araçlardan geldi. Haziran ayında otoyolları ise 20 milyon 127 bin 838 araç kullandı. Geçen ay otoyollardan 57 milyon 904 bin 333 lira gelir sağlandı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle