17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS 2012 CUMA 4 HABERLER 1 Mayıs 77 katliamı tanıkları Taraf yazarının ölümlerden sol grupları sorumlu tutmasını ‘cahilce’ olarak değerlendirdi Antikapitalist İslam ve ABD’nin Dansı 1 Mayıs kutlamaları bu yıl olaysız ve renkli geçti. Kutlamaların olaysız geçmesindeki en büyük etken, devletin yasakçılığı ceberutluğu bırakarak, demokratik bir görünüm almasından kaynaklanıyordu ve bu tutum geçmişte de benimsenmiş olsaydı, yaşanan çok acı olayların yaşanmayabileceği de böylece kanıtlanıyordu. Tabii düzenin ceberut yasakçı tutumundan vazgeçmiş olmasında, artık işçi sınıfı fobisinden kurtulmuş olmasının da katkısı vardı. Bu yılın en ilgi çeken katılımcıları tartışmasız kendilerini “antikapitalist Müslümanlar” olarak tanımlayan gruptu. Kocaman bir “Mülk Allah’ındır” pankartı taşıyarak meydana giren grubun sloganlar şunlardı: Allah/ Ekmek/ Özgürlük! Grup yolun iki yanına dizilmiş olan solcu gençler tarafından alkışlarla ve büyük sevgi gösterileriyle karşılanırken mikrofondan da şu anons yapılıyordu: Antikapitalist Müslüman gençler korteji de alana girmiştir, kendilerine “hoş geldiniz” diyoruz. ??? “Antikapitalist Müslüman Gençler”in Taksim’e gelmeden önce Fatih Camisi’nde iş kazalarında hayatlarını kaybeden işçiler için gıyabi cenaze namazı kıldıklarını öğrenince, ister istemez 43 yıl önceki olayları anımsadım. Evet 16 Şubat 1969’da, Amerikan 6. Filosu’nu protesto eden ve daha önce askerlerini Dolmabahçe’de denize dökmüş olan gençlerin üzerine “İslamcı Gençlik” saldırtılıyordu. Tarihimize “Kanlı Pazar” olarak geçmiş olan ve Ali Turgut Aytaç ve Duran Erduran’ın “İslamcı(!)” göstericiler tarafından bıçaklanarak öldürüldükleri olayların başteşvikçisi ise, bulunduğu Suudi Arabistan’dan Türkiye’deki gazetesine, din düşmanlarına ve komünistlere saldırılmasını öneren, ABD’nin İslamın dostu olduğunu ileri süren yazılar yazan Mehmet Şevket Eygi idi. Komünizmle mücadele faaliyetleriyle İslamcı akımların kol kola olduğu en önemli örgüt ise o zamanlar MTTB idi. O gün 6. Filo’yu protesto eylemlerinde başı çeken MTTB’de bir zamanlar Abdullah Gül İcra Kurulu Başkanlığı’na kadar yükselmişti. Yine kuruluşta çeşitli dönemlerde yer alanlar arasında şu isimler dikkati çekmektedir: Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Beşir Atalay, Hüseyin Çelik, Ömer Dinçer, Cemil Çiçek. ??? Gerçi daha o yıllarda, İslami eğilimleri ağır basan aydınlar arasında, sosyalizmin ekonomik önerilerine sıcak bakan, materyalist felsefesini tabii ki reddederken, solun mülkiyet ve servet konusundaki görüşlerine sıcak yaklaşanlar hiç yok değildi. Örneğin Hüseyin Hatemi’nin “İslam ve Sosyalizm” adlı yapıtı epey ilgi uyandırmıştı. Ama Emre Kongar’ın da “ABD’nin Siyasal İslamla Dansı” adlı son kitabında da belirttiği gibi, soğuk savaş döneminde din ve milliyetçilik ABD tarafından, komünizme karşı olma bahanesiyle kimi zaman demokrasilere karşı da çok başarılı biçimde kullanılmıştı. Kanlı Pazar konusunda çok ilginç bir eseri olan sosyolog Mustafa Eren 16 Şubat 2012 tarihli Birgün gazetesinde yayımlanan söyleşisinde şunu söylüyordu: Kanlı Pazar’da İslamcı kimlik, milliyetçilerin çok üstünde ve çok baskındı. Emre Hoca’nın da belirttiği gibi, günümüzde ABD artık siyasal İslamı GOP’un gerçekleşmesi amacıyla kullanmaktadır. Bu durumda, antikapitalist İslamcılarla ilgili şu soru geliyor gündeme: ABD bir yandan siyasal İslamı GOP’un yaşama geçirilmesinde kullanırken, onun eşbaşkanı olduğunu ilan eden, iktidarında, kendi İslamcı ideolojisiyle, küreselleşen kapitalizmin ve ABD’nin çıkarlarını çok iyi uyuşturan “uyumlu İslam”ın en başaralı örneğini veren, parlak lider olan Tayyip Erdoğan’ın ülkesinde böyle bir denemeye ne kadar göz yumabilir ve de AKP, kendi politikasıyla taban tabana zıt böyle bir harekete ne kadar tahammül edebilir? Diyeceğim o ki, “antikapitalist Müslümanları” dikkatle izlemek gerek. Berktay’a tepki yağdı ŞULE KÖKTÜRK HÜLYA KESKİN 1 Mayıs 1977 katliamının “sol grupların çatışması” sonucu yaşandığını ve 34 kişinin ölümüne neden olduğunu öne süren tarihçi Doç. Dr. Halil Berktay, dönemin acılarını yaşayan aydınların tepkilerini çekti. Taraf yazarı Halil Berktay’ın iddialarına ilişkin tepkilerini dile getiren 1 Mayıs katliamının mağdurlarının avukatı Rasim Öz, açıklamaları “talihsiz, cahilce ve gerçek dışı” olarak değerdendirdi. “34 yıl boyunca bu adam nerdeymiş?” sorusunu soran avukat Öz, “Berktay şimdi çıkmış kehanette bulunuyor. Görüntüler ortada, mahkemede de yaşananlar sabitlenmiş. 34 kişinin cesedi ortadayken bunları söylemek bir MİT ajanına bile yakışmaz. Kaldı ki MİT raporlarında da her şey ortada. Berktay, eski bir solcu olarak bunamışlığının göstergesini sergilemiştir” ifadelerini kullandı. 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, tarihçi Halil Berktay’ın açıklamalarının tamamen gerçek dışı olduğunu belirterek “Kendi geçmişini inkâr eden çakma aydınların fantezisidir bu” dedi. Konuya ilişkin çok sayıda yazı yazıldığını anımsatan Targan şunları söyledi: “Bunun bir kontrgerilla işi olduğunu, devlet işi olduğunu dünya âlem biliyor. Bunun üzerine dünyaca şeyler yazıldı. Bu konuda devlet en ufak bir açıklama bile yapmadığına göre, tümden bunu 1 Mayıs 1977’de Taksim’de toplanan kalabalığın üzerine açılan ateş sonucunda ortalık savaş yerine dönmüştü. Açılan ateşle yaşamını yitirenlerin yanı sıra, polis panzeri kitlenin üzerine sürülmüş, kaçmak isteyenlerden bir kısmı da Kazancı Yokuşu’ndaki izdiham nedeniyle ezilerek ölmüştü. Rasim Öz: “Görüntüler ortada, mahkemede de yaşananlar sabitlenmiş. 34 kişinin cesedi ortadayken bunları söylemek bir MİT ajanına bile yakışmaz. Sönmez Targan: Bu tamamen yalan, çakma aydın fantezisi. Bunu söyleyenler, bu devletin işi değildir diyenler bana göre örtülü olarak derin devleti savunuyorlar. Turgut Kazan: Sivas gibi, Maraş gibi katliamları derin devlete bağlayıp bilinen katilleri mağdur göstermeye çalışanların, apaçık bir tertibi solun çatışması saymaları, ibretlik bir girişimdir. kabul etmiş demektir. Bu solun kendi içindeki bir hesaplaşmaysa, devlet bunu kullanmaz mı? Dolayısıyla bu tamamen yalan, çakma aydın fantezisi; 1977 1 Mayıs’ı tamamen bir provokasyondur. Bu devletin işi değildir diyenler bana göre örtülü olarak derin devleti savunuyorlar. Açıkça söyleyemiyorlar, bunu söyleyenler de derin devletin adamı.” 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can da Halil Berktay’ın yalan söylediğini belirterek “34 insanımız ölecek, aradan yıllar geçecek; cellatlar suçlanacağına, mağdurlar cellat ilan ediliyor” diye konuştu. Can şunları söyledi: “Biz hepimiz ordaydık. Sular İdaresi’nden, bugün The Marmara Oteli olan Intercontinantel Otel’den ateş edildi; panzerlerin oralarda panik yarattığını, insanları sıkıştırdığını, hatta bazılarını ezdiğini biliyoruz. Bunların fotoğrafları da var, polisin de bol miktarda o alanda olduğu çok açıktı. Bu bir kontrgerilla eylemiydi. 1 Mayıs’ta yüz binlerce insan toplandı, 1 Mayıs 1977 katliamının sanıklarının yargılanması için bir eğilim ortaya çıktı. Halil Berktay’ın bu aşamada yaptığı, Türkiye’nin aydınlık yüzlerine, Türkiye’de darbecilerin yargılanmasını isteyenlere değil de, katliamı yapanlara hizmet eden bir açıklamadır.” Avukat Turgut Kazan da Berktay’ın değerlendirmesinin “kesinlikle gerçeğe aykırı” olduğunu vurgulayarak “35 yıl önce Berktay, Taksim’e alınmaması kararlaştı rılan gruptandı. Kendisi meydana girdi mi? Girdiyse neredeydi? Bunları bilemeyiz. Ama olayın savcısı, tanıkları yaşıyor. O grup girmekte ısrar edince, gerilim doğmaması için engelin kaldırıldığı biliniyor. Tam o sırada Sular İdaresi üzerinden ve otelin bir iki odasından ateş edildiği görülmüştür. Polis panzerinin kargaşayı arttırmak için kullanıldığı açık. Dava dosyasındaki telsiz konuşmalarında ‘Panzeri halkın üstüne sür’ denilmesi, ‘Ama yurttaşlar ölür’ denmesi üzerine bu talimatta ısrar edilmesi yok sayılmıştı” ifadelerini kullandı. Savcı Çetin Yetkin’in soruşturmanın tamamlanmasını istediğini anımsatan Kazan şöyle konuştu: “İlk oturumda dile getirilen savcılık istekleri okunmadan ve ikinci oturum o savcının niye görevden alındığını yorumlamadan, nasıl bu sonuca varılır? Hele tarihçiyim diyen biri, o gece kimlerle görüştüğünü bile belirtmeden bunu nasıl yapar? Berktay’ın da tarafı olduğu grubun bu provokasyona uygun bir ortam yarattığı kabul edilebilir. Son günlerde mahkemeye gönderilen MİT raporunun devlet sırrı sayılarak kamuya açıklanmaması, tertip gerçeğini doğruluyor. Sivas gibi, Maraş gibi katliamları derin devlete bağlayıp bilinen katilleri mağdur göstermeye çalışanların, apaçık bir tertibi solun çatışması saymaları, üzerinde düşünülmesi gereken ibretlik bir girişimdir.” CHP’Lİ AYGÜN’DEN ÇAĞRI: DİYARBAKIR Dersim’in kayıp kızları açıklansın ? Dersim olaylarının ardından zorla evlatlık verilen kızların ortaya çıkartılması için verdiği soru önergesine tatmin edici bir yanıt alamayan CHP’li Aygün, AKP hükümetinin konuya yaklaşımının ciddiyetsiz olduğunu söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, “Dersim’in kayıp kızları” ile soru önergesine verilen yanıtları eleştirirken tüm arşivin, özellikle de “evlatlık çocuklar defterlerinin” açıklanmasını istedi. CHP’li Aygün, bir soru önergesiyle “Dersim 1938 olaylarına bağlı olarak evlatlık verilen kız çocuklarına ait olan kayıt defterleri hangi kurumun arşivinde yer almakta ya da bulunmaktadır” sorusuna yanıt istemişti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Kurum kayıtlarımızda soru önergesinde belirtildiği gibi bir uygulamaya rastlanılmamıştır” yanıtını verdi. Aygün, evlatlık kız çocuklarına ait kayıt defterlerini isterken; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından bu isteğe de “arşivimizde mevcut değildir” karşılığı verildi. Aygün, bu yanıtlarla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Dersim 1938 katliamı ve sonrasında annebabaları öldürülen çocukların asimilasyonu için bazı politikalar uygulanmıştır. Yüzlerce olduğunu tahmin ettiğimiz Dersimli kız ve erkek çocuğu, askerler, bürokratlar ve diğer resmi memurlarca ‘evlatlık’ adı altında adeta ‘ganimet’ anlayışıyla Türkiye’nin çeşitli yerlerine götürülmüş; bu çocuklar ev ve tarla işleri başta olmak üzere ‘angarya’ işlerde kullanılmış; çoğuna nüfus cüzdanı bile çıkarılmamış ve eğitim almaları için ilkokula dahi gönderilmemişlerdir. Önergelerimize verilen iki yanıt, AKP hükümetinin Dersim’in kayıp kızları meselesine yaklaşımının ne denli ciddiyetsiz olduğunu ortaya koymaktadır. Aygün, hükümeti ve ilgili bakanlıkları “Dersim’in kayıp kızları konusunda ciddi olmaya ve ellerindeki tüm arşivi ve özellikle evlatlık çocuklar defterlerini açıklamaya” çağırdı. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri, formasyon haklarının ellerinden alınmaması için protesto gösterisi düzenledi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Sahte tanıkla molotofa 21 yıl MAHMUT ORAL Formasyon müjdesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK’ten alan fakülteleri mezunları için açılan öğretmenlik sertifika programlarına ilişkin yapılan açıklamada, “Yükseköğretim kurumlarımızda halen öğrenim gören öğrenciler ile bu kurumlardan mezun olanların alınan kararla ilgili olarak herhangi bir mağduriyeti söz konusu olmayıp, açılacak pedagojik formasyon programlarına başvurma hakları bulunmaktadır” ifadesine yer verildi. YÖK Genel Kurulu toplandığı saatlerde dışarıda ise protestolar vardı.YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya ile görüşmek, YÖK Genel Kurulu toplantısına katılmak istediklerini belirten öğrenciler bina girişine yöneldi. Öğrencilerle özel güvenlik görevlileri arasında kısa süreli arbede yaşandı. Özel güvenlik görevlileri GençSen üyelerine biber gazıyla müdahalede bulundu. Öğrenciler gelecekleriyle ilgili bir toplantıda gençlerin de yer alması gerektiğini ifade etti. Öğrenciler taleplerini YÖK üyelerine ilettikten sonra dağıldı. ARAŞTIRMA ÜÇ YILDA TAMAMLANDI Diyarbakır Cezaevi raporu savcılıkta MAHMUT ORAL Adalet’i su basmış! Dilekçe Komisyonu Başkanı Daniş: Dersim olaylarına ilişkin belge istediğimiz bakanlıktan ‘Okunamaz haldeydi, imha ettik’ yanıtı aldık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Mehmet Daniş, Dersim olaylarına ilişkin bugüne kadar komisyona yapılan başvurunun 2 bin 500’e ulaştığını bildirdi. Komisyona birçok belge geldiğini bildiren Daniş, “Adalet Bakanlığı, arşivini Ankara metrosunun yapım çalışması sırasında 3 kez su bastığını, binlerce dosyanın okunamayacak hale geldiğinden imha edildiğini, bu nedenle ellerinde Dersim olaylarına ilişkin herhangi bir belge bulunmadığını bildirdi” açıklamasını yaptı. Daniş dün komisyon toplantısının başında Dersim olaylarına ilişkin kurulan alt komisyon çalışmaları hakkında bilgi verdi. Komisyona başvuru sayısında 1232 ile Tunceli’nin ilk sırada yer aldığını, İstanbul’dan 616, Elazığ’dan 226, Bursa’dan ise 164 başvuru yapıldığını aktardı. Daniş, Almanya’dan 22, Fransa’dan 3, İsveç ve İngiltere’den ise 1’er başvuru olduğunu sözlerine ekledi. Daniş, TBMM Genel Sekreterliği, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, TÜİK ve Sağlık Bakanlığı’ndan belge istediklerini bildirdi. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin, 1986 belgeyi 20 DVD halinde komisyona gönderdiğini, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün 1826 belge gönderdiğini anlatan Daniş, “Adalet Bakanlığı, arşivini, Ankara metrosunun yapım çalışması sırasında 3 kez su bastığını, binlerce dosyanın okunamayacak hale geldiğinden imha edildiğini, bu nedenle ellerinde Dersim olaylarına ilişkin herhangi bir belge bulunmadığını bildirdi” dedi. Daniş, Dersim olaylarıyla ilgili, bir “dinleme kurulu” oluşturmak istediklerini, bu kurulun, olayla ilgili olan vatandaşları dinlemesini planladıklarını anlattı. DİYARBAKIR Gazeteciler, bilim insanları, hukukçular, insan hakları savunucuları, aydın ve yazarların oluşturduğu Diyarbakır Askeri Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu, 12 Eylül döneminde Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi’nde yaşanan işkenceler için 3 yıldır yaptığı araştırmayı tamamlayarak, rapor halinde soruşturmayı yürüten özel yetkili cumhuriyet Başsavcılığına teslim etti. Cumhuriyet savcı sıyla yapılan görüşmenin ardından adliye önünde bir basın açıklaması yapan 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, raporda Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde işkence gören 500 mağdurun, 800 saatlik görsel anlatım kayıtları ile 7 bin sayfalık dökümü olduğunu belirtti. Raporun, yürütülen soruşturmaya katkısı olacağına dikkat çeken Can, “Diyarbakır Askeri Cezaevi gerçeği anlaşılmadan bugün yaşadığımız sorunların hiçbirini çözmek mümkün değildir” diye konuştu. DİYARBAKIR Molotofkokteyli attığı için yargılanan 24 yaşındaki Muhammet Bazancir’e 21 yıl hapis ve 10 bin lira para cezası verildi. Davanın geçen Duruşmasında kimliğini açıklayan gizli tanık “duman” ise “Bana Emniyet’te baskı yaptılar. Yazdıkları bir ifadeyi bana okutmadan imzalattılar” demişti. Bingöl’de 27 Kasım 2010’da BDP’nin seçim çalışmaları sırasında çıkan olaylarda güvenlik güçlerine taş, havai fişek ve molotofkokteyli ile saldıran grubun içinde bulunduğu ve 20 Mart 2011’de Bingöl’de düzenlenen Nevruz etkinliklerinde yüzünü kapatarak terör örgütü bayrağı astığı gerekçesiyle tutuklu olarak yargılanan Muhammet Bazancir’in davasına Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Bazancir ve avukatının hazır bulunduğu duruşmada savcı, esas hakkındaki görüşünü tekrar ettiğini belirterek sanığın cezalandırılmasını istedi. Sanık Muhammet Bazancir, yargılanmasına konu olan işlerle ilgisinin olmadığını belirterek beraatını istedi. Sanık avukatı Fethi Gümüş, müvekkiline yöneltilen suçlamaların “Duman” kod adlı gizli tanığın beyanlarına dayandırıldığını belirterek “Gizli tanık olarak verdiği ifadenin kendisine ait olmadığını ve polisler tarafından zorla alındığını da söylemiştir” dedi. Mahkeme heyeti Bazancir’e yasadışı yürüyüşe katılmak, mala zarar vermek, molotofkokteyli atmak suçlarından toplam 21 yıl hapis ve 10 bin lira para cezası verdi. Bir önceki duruşmaya katılan “Duman” kod adlı gizli tanık A.B. kimliğini açıklayarak “Bana Emniyet’te baskı yaptılar. Yazdıkları ifadeyi bana okutmadan imzalattılar. Ayrıca beni gizli tanık yaptılar. ‘Gizli tanık’ olduğumu söylemem durumunda beni içeri atacaklarını söylediler. ‘Duman’ gizli tanık ismiyle vermiş olduğum ifadeyi kabul etmiyorum” demişti. ‘Zorla gizli tanık yaptılar’ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle