23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 MAYIS 2012 PAZAR leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr 10 PAZAR KONUĞU ABD yönetimine yakın düşünce kuruluşunda görev yapan Werz, ObamaErdoğan yakınlaşmasını anlattı Michael Werz Washington’da Türkiye üzerine ciddi kafa yoran bir araştırmacı ve akademisyen. Çalıştığı düşünce kuruluşu Obama yönetimine yakın olarak biliniyor. Sözü eğip bükmeden düşüncelerini açıklamasıyla tanınan Werz’le TürkABD ilişkilerini, AnkaraTel Aviv hattında yaşanan sorunları ve AKP hükümetinin Kürt açılımından geri adım atmasının ne anlama geldiğini konuşuyoruz. TürkiyeABD ilişkileri onlarca yıldır inişli çıkışlı sürdü. Bu ilişkiler sizce bugün hangi noktada? M.W. İki ülke bugün, muhtemelen tarihte hiç olmadığı kadar yakın ilişkiler içinde. Bunun iki nedeni var. Birincisi dünyadaki jeopolitik değişimler. Türkiye, bütün öbür ülkelerden çok daha fazla Soğuk Savaş’ın bitiminden etkilenmiştir. Soğuk Savaş’ın sona ermesi Türkiye’nin önüne muazzam fırsat kapıları açmıştır. İkinci olarak da ABDTürkiye ilişkilerinin temeli, kendi kamusal alanlarındaki canlı tartışmalara dayanmaktadır. İki ülkede de çok daha canlı ve etkin sivil toplum, sivil toplum örgütleri var. İki ülkenin liderleri geçmişe kıyasla çok daha fazla sivil toplumun sesine kulak vermek zorunda. Bu da tartışmaları çok daha canlı kılıyor. İlişkilerde en sıkı dönem E SÖYLEŞİ P O R T R E MICHAEL WERZ Almanya, Frankfurt Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. Profesör unvanını aldıktan sonra Hannover Üniversitesi’nde dersler verdi. Washington’da Georgetown Üniversitesi Alman ve Avrupa Araştırmaları Merkezi’nde öğretim üyesi. ABD’nin önemli düşünce kuruluşlarından German Marshall Fund’da Atlantik ötesi dış politika ve AB’yle ilgili araştırmalar yaptı. ABD Ulusal Güvenlik Grubu üyesi sıfatıyla Center for American Progress isimli düşünce kuruluşunda uzman olarak, iklim değişiklikleri, göç ve güvenlik konularına odaklanarak özellikle Türkiye, Meksika ve Brezilya gibi gelişmekte olan demokrasiler üzerine çalışıyor. LEYLA TAVŞANOĞLU rdoğan ve Obama arasında çok sıkı ilişkiler var. Son birkaç yıl içinde Barack Obama Türkiye’yle ABD arasında çok güçlü bir stratejik işbirliği oluşması amacıyla akıl kullanmış ve bu alanda ciddi bir yatırım yapmıştır. İkili ilişkiler isme bağlı değil Bu ilişkilerin bu kadar yakın olmasında acaba iki ülke liderinin önemli rolü var mı? M.W. Tayyip Erdoğan ve Barack Obama arasında çok sıkı ilişkiler var. Son birkaç yıl içinde Barack Obama Türkiye’yle ABD arasında çok güçlü bir stratejik işbirliği oluşması amacıyla akıl kullanmış ve bu alanda ciddi bir yatırım yapmıştır. 1990’ların sonunda Türkiye’deki o feci depremin hemen sonrasında dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın ülkeyi ziyaret etmesi ikili ilişkiler çok daha yakınlaştırdı. Daha sonraki Bush yönetimi süresince ABDTürkiye ilişkileri çok sorunlu oldu. Sorunların zirveye ulaştığı dönem de 1 Mart tezkeresinin TBMM’de reddedilmesiydi. Barack Obama seçilir seçilmez birtakım kararlar aldı. Bunlardan en önemlisi de Türkiye’ye ciddi bir siyasi yatırım yapmaktı. Bizim örgüt (Center for American Progress) Obama’nın ilk Avrupa gezisine Türkiye’den başlamasını destekledi. Böylece ikili ilişkilerin güçlenmesinin temelini atmış oldu. İkili ilişkiler liderlere bağlıdır ama ABDTürkiye ilişkileri Obama ve Erdoğan’ın kişiliklerine bağlı kalmanın ötesine uzanır. Nasıl? M.W. Bugün iki ülkede başka liderler işbaşında bulunsa, siyasi ve jeopolitik nedenlere dayalı olarak ilişkiler yine bir ölçüde yakın olurdu. Çünkü ABD ve Türkiye’nin ihtiyacı birbiriyle işbirliğini sürdürmektir. T ürkiye’yi yanında tutmak AB’nin çıkarınadır. AB’ye mümkün olduğunca yakın durmak da Türkiye’nin çıkarlarına hizmet eder. NATO’nun çok güçlü bir üyesi olan Türkiye’nin AB’ye bugünkünden daha yakınlaşması işleri kolaylaştıracaktır. Sloganla dış politika özetlenemez Türkiye’nin ‘sıfır sorun’ politikasını değerlendiren Werz ‘ Bölgeniz çok karmaşık. Aslında Türkiye’nin her bir komşusuna ayrı strateji uygulaması gerekir’ diyor Siz, Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı’na gelmesiyle birlikte Türkiye’nin komşularla sıfır sorun politikası izlemesini gerçekçi buluyor musunuz? M.W. Sorun, bir ülkenin dış politikasının tek bir sloganla özetlenip özetlenemeyeceği. Sanıyorum, Dışişleri Bakanınız Davutoğlu da bunun mümkün olmadığını kabul edecektir. Türkiye’nin haritadaki yerine ve komşularına baktığınız, Yunanistan’ın Türkiye’nin en istikrarlı ve demokratik komşusu olduğunu fark ettiğiniz zaman ülkenizin çok farklı ve zor bir ortamda varlığını sürdürdüğünün ayırdına varırsınız. Bölgeniz çok karmaşık. Aslında Türkiye’nin her bir komşusuna ayrı strateji uygulaması gerekir. Çünkü ülkeler birbirinden çok farklı. Türkiye’nin bu bölgede gelişmeleri doğru yönlendirmek için pek çok şey yaptığı söylenebilir. Bence Türkiye şu anda kendi ulusal çıkarlarıyla bölgesel istikrar çıkarlarını hesaplama sürecinden geçmelidir. Sınır ötesi rolleri olan ülkelerin bunu yapmaları gerekir. Türk hükümeti, örneğin Libya konusunda olumlu pragmatist bir siyaset izlemiş, tutumunu önemli ölçüde değiştirmiştir. Evet, Libya hâlâ karışıklıklar içinde yaşayan bir ülke. Ama en azından Libya halkının kendi kaderini tayin etme gibi bir umut ışığı da belirmiş durumda. Türkiye, dış politikasını tek bir cümleyle açıklayacak en son ülke olmalıdır. Yine de ülkenizle ilgili çok daha sabırlı ve ayrıcalıklı davranmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü şu ya da bu parti, hangisi olursa olsun Türk dış politikası bunların hiç birine bağımlı olamayacak kadar karmaşıktır. Türkiye’nin AB’yle tam üyelik müzakerelerinin hemen hemen durma noktasına gelmesi ve bir çıkmaza girilmesini nasıl karşılıyorsunuz? M.W. Bence Almanya Dışişleri Bakanı’nın bir süre önce Türkiye’yi ziyareti muhafazkâr Alman hükümetinin, Fransa’daki yönetim değişikliğinden sonra Ankara’nın AB tam üyeliği şansını kısmen yükselttiğini anladığının bir göstergesidir. Biz Türkiye’nin AB tam üyeliği için ucu açık müzakerelerin sürmesini destekliyoruz. Ben AB’nin küçük üyelerinin (Kıbrıs Rum Kesimi), müzakere fasıllarının bazılarını bloke ederek Türkiye’nin önünü kesme amaçlı oynadıkları rolü eleştiriyorum. Türkiye’yi mümkün olduğu kadar yanında tutmak AB’nin çıkarınadır. AB’ye mümkün olduğunca yakın durmak da Türkiye’nin çıkarlarına hizmet eder. Ayrıca NATO’nun çok güçlü bir üyesi olan Türkiye’nin AB’ye bugünkünden daha yakınlaşması işleri kolaylaştıracaktır. Ayrıca bundan önceki Fransız hükümetiyle Türkiye’nin AB İşlerinden Sorumlu Bakanı’nın (Egemen Bağış) kimi açıklamaları sürece hiç de yardımcı olmadı. Alman hükümetinin yeni bir fırsat doğabileceği sinyalini vermesi, Yunanistan’ın karşı karşıya bulunduğu büyük kriz ve Paris’te yeni bir Cumhurbaşkanı’nın olması yeni bir sayfanın açılmasını sağlayabilir. Peki, temmuzda Kıbrıs Rum Kesimi AB dönem başkanlığını üstlenirse TürkiyeAB ilişkileri ne olur? M.W. Kıbrıs dönem başkanı olduğunda Türkiye’nin AB’yle temasları kesmesi fikrine katılmıyorum. İşin içine haysiyet, tanınma ya da kim haklı kim haksız konuları karıştırılmamalı. Konu Avrupa’nın çıkarları ve Türkiye’nin ulusal çıkarlarıdır. Bence Türkiye’nin çıkarları Kıbrıs konusundan çok daha önemlidir. Büyük resme baktığınız zaman Türkiye’nin uzun vadede AB’yle daha sıkı ilişkiler içinde olması gerektiğini görürsünüz. Suriye’deki durum karmaşık Bizim bölgede Arap Baharı’yla başlayıp Arap kalkışmasına dönüşen bir durum var. Suriye büyük bir sorun haline gelmiş gibi görünüyor. Bütün bu denklemde Türkiye’nin konumu nedir sizce? M.W. Şu anda bir tahminde bulunamıyorum. Çünkü bu Suriye’deki dinamiklere, Suriye’nin azınlıklar dahil bütün halkı kucaklayacak bir rejim kurma becerisi gösterip göstermeyeceğine, ayrıca da Suriye dışı unsurlara bağlı. Bu arada devam eden istikrarsızlıktan nemalanan pek çok taraf var. Türkiye dahil Batılı ülkelerin bunun önüne geçmesi lazım. Edindiğim izlenim Türkiye’de bu konuda farklı görüşlerin hâkim olduğu. Birkaç hafta önce CHP’nin İstanbul’da Arap Baharı’yla ilgili konferansını izleme fırsatını buldum. CHP’nin içinde de bu konuda geniş tartışmaların yaşandığını ilgiyle gördüm. AKP’lilerle de konuştuğumda o parti içinde de farklı görüşler bulunduğunu öğrendim. Özetlemek gerekirse, Türkiye pek çok görüşün tartışıldığı, farklı eğilimleri barındıran bir demokrasi. Bütün bunlar da Suriye’deki durumun çok karmaşık olmasından kaynaklanıyor. Hiç kimse kalkıp da, “Daha istikrarlı, daha demokratik bir Suriye için benim elimde kesin bir formül var” diyemez. İsrail ve Türkiye çıkmaz sokakta Türkiyeİsrail ilişkileri en kötü dönemini yaşıyor gibi. İsrail Türkiye’de ikinci kâtip düzeyinde temsil ediliyor. Yakın gelecekte bu ilişkilerin onarılması olasılığı sizce nedir? M.W. Böyle bir olasılık olup olmadığını kestiremiyorum ama bu ilişkilerin bir an önce düzelmesi gerektiğini biliyorum. Türkiye ve İsrail ABD’nin çok yakın iki stratejik ortağı. Bu iki stratejik ortağımızın birbiriyle bu kadar kötü ilişki içinde olması bizim için zor bir durum. ABD yönetiminin, var gücümüzle bu ilişkilerin düzelmesine çalışmamız gerektiğine inandığını düşünüyorum. Dışişleri Bakanımız ve Bakanlık bugüne kadar sorunu çözmek için çok çaba harcamasına rağmen bir sonuca ulaşamadı. Her iki tarafın da bir çıkmaz sokakta olduğu açık. Türk hükümeti net koşullarını açıkladı; İsrail hükümetinin bunları kabul etme gibi bir eğilimi olmadığı anlaşılıyor. Sorun burada düğümleniyor. Bütün mesele Doğu Akdeniz’in güvenliği. İyi de Mısır’ın İsrail’le imzaladığı barış antlaşmasını askıya almasını nasıl karşılıyorsunuz? M.W. Bu iyi bir gelişme değil. Öte yandan Mısır kendini demokratik ve yeni bir ortama konumlandırmaya çalışıyor. Dilerim bu çabasında başarılı olur. Kolay olmayan bir geçiş süreci yaşanacak. Bunun sonucunun ne olacağını kimse kestiremiyor. Yakın çevresinde daha fazla istikrarsızlık unsurlarının oluşmaması Türkiye’nin kendisinin yararına olacaktır. İnsan haklarında geriye gidiş var Son yıllarda Türkiye demokratikleşmede, insan haklarında, basın ve ifade özgürlüğünde gerilemeler yaşıyor. Hatta Uluslararası İnsan Hakları Endeksi’nde 148. sırada. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? M.W Türkiye son zamanlarda insan hakları alanında ciddi gerilemeler gösterdi. Bu iyi bir gelişme değil. Gazetecilerin tutuklu olması galiba Türkiye’deki sorunların en karmaşık olanı. Sadece dışardan bakan bizler için değil Türkiye’de yaşayanlar için de farklı boyutları iyi anlamak zorlaşıyor. Bazı durumlarda gazeteci tutuklamaları anlaşılabilir. Ama genelde hükümetler gazetecilerin ve toplumun geri kalan kesimlerinin serbestçe düşüncelerini ifade etmelerini sağlama sorumluluğuna sahip olmalı, bu konuda çok dikkatli davranmalıdır. Obama’nın dini ya da etnik kimliğiyle ilgili ortaya atılan kimi fikirler beni kızdırıyor. Ama öte yandan fikirlerine kesinlikle katılmadığım bu insanların da düşüncelerini özgürce ifade edebilmelerini destekliyorum. Bu bağlamda Türkiye’de Kürtlerin de kendi düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri gerektiğine dikkat çekmek istiyorum. Bu da demokratik bir ortamda sağlanabilir. Türkiye’de ifade ve konuşma özgürlüğü konusunda bu tür tartışmaların olması sağlıklı. Dilerim liberal, demokratik bir anayasa oluşturulur. Uludere, askeri değil siyasi bir tartışma 12 Haziran 2011 seçimlerinden önce AKP hükümeti Kürt açılımı konusunda adımlar atmıştı. Ancak daha sonra bundan vazgeçti. Hatta, son aylarda KCK operasyonları bağlamında pek çok gazeteci, akademisyen ve aydın tutuklandı. Hükümetin bu geri adım atışına ne diyorsunuz? M.W. Kürt açılımı dış dünyada memnunlukla karşılanmıştı. Ama 12 Haziran seçimlerini ezici bir çoğunlukla kazanıp çok güçlenince, bundan vazgeçti gibi görünüyor. Umarım bundan geri dönüş yapar. Aksi halde demokratik ve birlik içinde bir Türkiye mirası bırakma fırsatını kaçırmış olacaktır. Kürt toplumunun da sonuçta bir çözüme ulaşılmasını sağlayacak irade göstermesini diliyorum. Wall Street Journal gazetesinde Uludere’de 34 köylünün ABD insansız hava araçlarının verdikleri istihbarata dayanılarak bombalandıkları iddialarına ne diyorsunuz? M.W. Haber çok tartışıldı. Olayın geri planını bilmediğim için herhangi bir yargıda bulunamam. Ama bu insanları durdurmak için silahlı güç kullanma kararının Türk hükümeti tarafından alındığı anlaşılıyor. Dolayısıyla bunun askeri değil siyasi tartışma olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de bu tartışma sürüyor. Bekleyip bunun sonucunu görelim. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle