23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 Karanlıkla Işığın Buluştuğu Yerde... Rembrandt ve Çağdaşları Hollanda Sanatının Altın Çağı Sergisi Üç ustadan üç tablo ? Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde 10 Haziran’a kadar izlenebilecek “Karanlıkla Işığın Buluştuğu Yerde” sergisinden üç tablonun öykülerini, müze yöneticilerinden Hüma Arslaner’den dinledik. SİBEL ÇORBACIOĞLU Eyfel’in rakibi bir yörünge Anish Kapoor’un tasarladığı dev kule Londra’nın yeni simgesi olmaya aday Kültür Servisi Turner ödüllü sanatçı Anish Kapoor tarafından Londra 2012 Olimpiyat Oyunları için tasarlanan Stratford’daki “kırmızı dev kule” önceki gün basına tanıtıldı. “ArcelorMittal Orbit/Yörünge Kulesi” adlı 115 metre yüksekliğindeki spiral heykel, aynı zamanda Londra’nın yeni simgelerinden biri olarak görülüyor. Londra Belediye Başkanı Boris Johnson’ın da katıldığı toplantıda Kapoor, Paris’in simgesi Eyfel Kulesi’ne rakip görülen ve “Eyfel Kulesi’nin nükleer saldırı sonrasındaki hali” gibi ağır eleştiriler alan heykeli için, “Eyfel Kulesi de açılışıyla birlikte elli yıl boyunca hep eleştirildi. Şimdi ise Paris deyince aklımıza gelen ilklerden. Burada da ne olacağını hep beraber göreceğiz” dedi. 22.7 milyon sterline mal olan İngiltere’nin bu en yüksek çelik yapısında olimpiyatları simgeleyen beş halka da yer alıyor. Ayrıca zirvesindeki iki gözlem odasından kentin panoraması izlenebiliyor. Temmuzda başlayacak olimpiyat oyunları kapsamında 15 sterlin olan kuleye giriş ücretini Kapoor pahalı bulsa da, kulenin yılda 1 milyon ziyaretçiyi ağırlaması bekleniyor. Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM) düzenlediği “Karanlıkla Işığın Buluştuğu Yerde… Rembrandt ve Çağdaşları Hollanda Sanatının Altın Çağı” sergisi, açıldığı günden bu yana büyük bir ilgi görmeye devam ediyor. Hollanda sanatının öncü isimlerini bir araya getiren 110 yapıtın yer aldığı serginin ‘yıldız’larını, Sakıp Sabancı Müzesi Gelen Sergiler Yöneticisi Hüma Arslaner yorumladı. Serginin ilk Rembrandt’ı Sergi, 17. yüzyıla bütün zenginliğini yaşatan tüccarların portreleriyle başlıyor. Tüccarlar için zenginliklerini gösterecek portreler yaptırmak bir prestij göstergesiydi. Bu portreler genellikle ailenin birinci mensubu erkeğin ve eşinin resimleriydi. Bunlar çift olarak yaptırılıyordu ve sol tarafta hep erkek oluyordu. Yaptırılan resimlerde tablonun boyutu, zenginliğin bir göstergesiydi. “Rotterdamlı Bira Üreticisi Dirck Jansz Pesser’in Eşi Haesje Jacobsdr van Cleyburg Portresi” (1634) sergide gördüğümüz ilk Rembrandt. Resim, fotoğraf düzeyindeki gerçekçilik ve kusursuz kalitesiyle, Hollanda resminin özelliklerini yansıtan ve Rembrandt’ı üne kavuşturan portre türünün tipik bir örneği. Yüzdeki aydınlık ile arka plandaki koyu renk kullanımı Rembrandt’a özgü unsurlar. 17. yüzyılda her ressam kendi şehrindeki soyluların resimlerini yapıyor. Ama Rembrandt, Amsterdam’da yaşamasına rağmen, bu Rotterdamlı ailenin resimlerini yapıyor. Bu Rembrandt’ın ününün bir göstergesi.Tabloda çok belirgin bir biçimde yüze odaklanıyoruz. Kadın modaya uygun bir şekilde resmedilmiş, başında kolalı bir şapkası var, yaka 17. yüzyılın karakteristik yakası ve siyah pelerin gibi bir kıyafet giymiş. SAİT FAİK HİKÂYE ARMAĞANI YALÇIN TOSUN’A SUNULDU ‘Edebi bir arınma gibi’ Vermeer’den ‘Aşk Mektubu’ Rembrandt sergimizin tabii ki yıldızı, ama serginin başyapıtı Vermeer’in “Aşk Mektubu” (166769). Vermeer’in dünya çapında bilinen sadece 35 eseri var. Dolayısıyla her bir eseri çok kıymetli. Her zaman iç mekânları ve özel anları resmetmiş. Tablolarında genellikle tek figür ya da 23 figür kullanmış. Buradaki konu çok bilindik bir konu, fakat kompozisyon çok farklı. 17. yüzyılda sanatçılar eserlerinde birtakım oyunlar yapıyorlar, perde bunlardan bir tanesi. Perdeler tabloları tozdan, ışıktan korumak için kullanılırken, resimlerde de, perde bir anda kaldırılmış ve siz özel bir ana tanıklık ediyormuşsunuz hissi yaratmak için kullanılıyor. Burada kullanılan kompozisyon bu şekilde, karanlık bir yerden aydınlık bir alana bakıyoruz. Vermeer’in bütün ünü, ustalığı ışığı kullanışında. Filtrelenmemiş, camdan girdiği gibi ışığı hiç süzmeden bütün varlığı ile esere yansıtabilmesi onun başyapıtlar yaratmasını sağlıyor. Resme bakttığınızda pek çok simge kullanıldığını görüyoruz. 17. yüzyıldan biri bu resme bakıyor olsaydı, bunun bir aşk resmi olduğunu hemen anlayacaktı, çünkü kadının elindeki müzik aleti, her zaman aşk söz konusu olduğunda kullanılan bir müzik aleti. Yine arkadaki tablonun içerisinde bir denize açılmış gemiler görüyoruz, o da muhtemelen şöminenin önünde duran sarı kıyafetli ana figürün sevgilisinin ya da eşinin denize açılmış olduğunu, temizlikçi ya da hizmetlinin getirdiği mektubun da o kişiden geldiğini bizlere anlatıyor. Frans Hals’ten bir portre Frans Hals, en az Rembrandt kadar önemli bir portre sanatçısı. Hals’in “Haarlem Belediye Başkanı Pieter Jacobsz Olycan’ın Eşi Maritge Claesdr Voogt Portresi”nin (1639), “Rotterdamlı Bira Üreticisi Dirck Jansz Pesser’in Eşi” tablosundan daha büyük olduğunu görüyoruz, bu da ailenin daha zengin olduğunun göstergesi. Sol tarafta aile armasını görüyorsunuz. Aile armasının altında gördüğümüz 62 sayısı, belediye başkanının eşinin bu resmi yaptırdığında 62 yaşında olduğunu gösteriyor. Yine dönemin modasına uygun bir biçimde Rembrandt’ın resmindeki gibi aynı tipte kıyafetler var. Kolalı bir ince tülden bir şapka, iri yaka, bu sefer kürklü bir mont görüyorsunuz, bunlar da ailenin biraz daha zengin olduğunun göstergesi. Yaşına uygun olarak oturur pozisyonda, aynı zamanda elinde bir kitap var, bu da dini bir kitap. Dine, ahlaka verdiği önemi, kendi karakterine dair bazı ipuçlarını veriyor bize. Rembrandt’ın portresinde gördüğümüz gerçeklik, bu resimde biraz daha azalmış, ama burada da bir hareket duygusu var. Resme baktığınızda oturduğu sandalyenin koluna tutunmuş, biraz öne doğru eğilmiş, sanki birazdan bize doğru gelecekmiş duygusu veriyor. Kültür Servisi Yazar Sait Faik Abasıyanık anısına her yıl bir öykücüye verilen ve Darüşşafaka Cemiyeti ile İş Bankası Kültür Yayınları işbirliğiyle düzenlenen 58. Sait Faik Hikâye Armağanı’na “Peruk Gibi Hüzünlü” kitabıyla değer görülen Yalçın Tosun’a ödülü, önceki gün bir törenle takdim edildi. İş Bankası Kültür Yayınları Genel Müdürü Ahmet Salcan, törenin açılış konuşmasında Sait Faik’in eserlerinin yayın haklarının İş Bankası Kültür Yayınları’na geçmesiyle bu yıldan itibaren ödülü Darüşşafaka Cemiyeti’yle birlikte vereceklerini duyurdu. Salcan, temmuz ayından itibaren Sait Faik’in eserlerinin Kültür Yayınları tarafından yayımlanacağının da altını çizdi. A. Salcan, Z. Yıldırım, Y. Tosun ve D. Hızlan Ödülünü jüri başkanı Doğan Hızlan’ın elinden alan Tosun ise “Sait Faik’in vicdanı, merhameti ve köşelere itilmişleri görmeyi bilen gözleri acımasızlık gibi algılanmaya yazgılı adalet duygusunu hissettiren, hem kendine hem dünyaya ve şeylere karşı incelikle ayarlanmış bir mesafeyle yazan bir yazar olduğunu düşündüğüm için Sait Faik’in öykülerini döne döne okumak bana zaman zaman edebi bir arınma gibi geliyor. Bir diğer ifadeyle ‘Aslolan nedir?’ sorusunun yanıtını hatırlamak gibi bir etki yaratıyor benim üstümde” şeklinde konuştu. Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım ise Sait Faik’in restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalı olan Burgazada’daki müze evinin yeniden hizmete açılacağını duyurdu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle