18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 ster düpedüz dağ yamaçlarını İ tırmanın ahalanarak, ister başarı merdivenlerini, doruğa doğru yürüyüşünüzde iki seçenek vardır henüz, önünüzde: Çıkmak ya da inmek. Oysa doruğa vardığınızda, ereğe ulaşılmış, tırmanacak yamaç, aşılacak basamak kalmamış; yine de iki seçenekle baş başasınızdır: İnişe geçmek ya da zirveye tutunmak. Zirveye tutunmak, doruğun engebelerine uyum sağlamak ve sivriliklere batıyor, çukurlara çöküyor demeyip, tabanını (kıçını da diyebilirsiniz) geniş bir araziye yayarak sağlama almakla olasıdır. Yoksa dorukta tutunamaz, yel savurur, yağmur eritir, kar gömer, çıkmayı başardığınız tepeden en iyi olasılıkla tangır tungur yuvarlanır, geldiğiniz yere dönersiniz. AKP iktidarı, 2002 yılında tırmanışa geçtiği mülke hükmün zirvesine, 2011 seçimleriyle vardı. O gün bugündür, yani bir yıldır, doruğa varmak başarısının cesaretini taşıyor, kibirini yaşıyor. Ama doruğa tutunmak için ne yapıyor? Hâlâ dorukta mı? Yoksa inişe geçti de doruktayım mı sanıyor? ??? Belki yanılıyorumdur, ama bence dorukta tutunmak için biricik yöntemi ıskaladı, AKP iktidarı. Araziye uyum sağlamadı, yükseldiği zirvenin yüceliğini benimseyemedi. Önünde aşılacak tepe, çıkılacak basamak kalmadığını, artık engebelerin varlığını kabul ve tüm toplumu kucaklamak gerektiğini anlamadı. Boşluğa tekme atmak, olmayan hasımlar yaratmak peşinde, zirveye hâlâ varmamış, hazırlarlar. Oyunun metnini, gazeteci Mehmet Türker yazar. Kars’taki kültür etkinliklerine büyük emeği geçen Azerbaycan Genceli müzisyen Tağı Oşenyüz de bu metinden yola çıkarak “Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa” marşını besteler. Bugün sözlerini sevmeyenlerin bile müziğini benimsediği bu oyun, tarihte ilk kez Kars tren garında, Atatürk’ün huzurunda sergilenir. Gazi Mustafa Kemal, öylesine duygulanır ve beğenir ki “Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa” karşılamasını, sanatçılardan bir kez daha oynamalarını rica eder. Ve Kars gezisi sırasında, oyunun metin yazarı Mehmet Türker ile marşın bestecisi Tağı Oşenyüz’e kişisel hesabından, kendi eliyle imzaladığı birer çek gönderir. Aradan ne kadar zaman geçer, öğrenemedim. Ama bir süre sonra, geçim sıkıntısına dayanamayan müzisyen Tağı Oşenyüz’ün intihar ettiği haberi yayılır. Evine girildiğinde, masasının üstünde hayatına son verdiği tabanca vardır. Bir de Ata’nın verdiği 500 liralık çek... Kars’ta yazılıp oynanan pek çok müzikale hiçbir bedel almadan besteler yapan, tiyatro âşığı yoksul sanatçı Tağı Bey, yaşadığı onca yoksunluğa karşın, bugünün 50 bin lirasına eşdeğer o çeki, üstünde Atatürk’ün imzası olduğu için bozdurmaya kıyamamış, ama canına kıymıştır. Eğer Atatürk diktatör ve günümüz muktedirleri demokrat ise, ben hiçbir yoksul ya da onurlu seçmenin, bugünkü iktidarı imzasına kıyamadığı için çekini kırdırmayacak kadar sevip saydığını sanmıyorum. “İktidar yüceliği, adalet talep etmeden adalet dağıtmaktır.” ANONİM BİLGE Siyasal İrtifa, Zirveden Zırvaya zaptı gereken bir düşman kal’ası varmış gibi davranıyor. Bu durum AKP iktidarına tek bir seçenek bırakır: Dün değilse bugün, yavaş ya da hızlı, ama mutlaka inişe geçmektir, yarınki ivmesi. Çünkü dünyanın hiçbir ülkesi, kin ve öfkeyle yönetilemez. Kin ve öfkenin egemen olduğu yerde zaten demokrasi yoktur, ama diktatoryalarda bile gizlenir kin, saklanır öfke; insanlar açıkça tehdit edilmez, hedef gösterilmez. Dünyanın hiçbir toplumu kin ve öfkeyle yönetilemediği içindir ki en kanlı diktatörler, başvurdukları tehdit, baskı ve şiddeti inkâr eder, çünkü suç işlediklerini bilirler... Üstelik, devletin tüm gücünü elinde tutanın hiçbir güce sahip ve sözünden başka silahı olmayanları bile tehlikeli sayıp tehdit etmesi, bir zayıflık itirafı, çünkü korku göstergesidir. 11 yıldır iktidarda ve rakipsiz olmakla övünen yücelerin, zaten Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN ğer demokrasi E çoğunluk iradesinin azınlığı Cumhuriyet Halk Partisi ve İstanbul CHP İstanbul 34. Olağan İl Kongresi bugün yapılıyor. 600 delege bu kongrede il başkanını seçecek. Halen bu görevi sürdürmekte olan Oğuz Kaan Salıcı ve 19941995 yıllarında SHP ve CHP il başkanlığı yapan Ali Özcan yarışıyorlar; şansları ise başa baş görünüyor. ??? İlkin İstanbul’a ilişkin sayısal verilere bir göz atalım. Seçmen sayısının 9.387.327 olduğu İstanbul’da 2009 yerel seçimlerinde AKP Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kadir Topbaş 2.586.338 (yüzde 44.99) oy alırken, CHP adayı Kemal Kılıçdaroğlu 2.119.951 (36.88) oy almıştır. CHP 2009 yerel seçimlerinde İstanbul iline bağlı 40 ilçenin 12’sinde (Adalar, Ataşehir, Avcılar, Bakırköy, Beşiktaş, Büyükçekmece, Çatalca, Kadıköy, Kartal, Maltepe, Sarıyer ve Silivri) belediye başkanlıklarını kazanmıştır. 2011 genel seçimlerinde ise AKP, TBMM’ye 85 milletvekili gönderen İstanbul’da 3.915.917 oyun karşılığı olan yüzde 49.45’lik bir oran tutturup 46 milletvekili çıkartırken, bu oran 2.476.413 oy alan CHP’de yüzde 31.27, çıkardığı milletvekili sayısı ise 28’dir. ??? CHP İstanbul İl Başkanı’nın asal görevi yukarıda verilen sayıları partisinin lehine yükseltmektir. Sosyal demokrasi özü ve evrensel geleneği açısından bir “kentli” ideolojisidir. Bugün İstanbul’un nüfus çoğunluğunu ülkenin dört bir yanından gelen göçerler oluştursa da bu nüfus üretime katılımlarıyla birlikte kentlileşme sürecine girmektedir. İstanbul gibi büyük bir anakentin çeperlerine sığışan göçerler uzunca bir süre köysel geleneklerini “yeniden üretecek” olsalar da bu geçici bir durumdur. Dolayısıyla zaman solun lehine işlemektedir. CHP il yönetimi bu gerçeği göz önünde bulundurmalıdır. Bir kentli için kimin CHP İl Başkanı olduğu belirleyici değildir, bu, il başkanı adayına oy verecek delegeler için de geçerlidir/geçerli olmalıdır. Ben, dışarıdan bakan bir kişi olarak adayların İstanbul’un ve İstanbul’da yaşayan yaklaşık 14 milyon insanın sorunlarına ilişkin sundukları çözüm önerilerini, bu kenti AKP yönetimlerinden almak üzere hazırlamış oldukları uzun ve orta erimli stratejileri ile kısa erimli eylem projelerini bilmiyorum. Umut ediyorum ki delegeler karşılarındaki adayların kaşlarına gözlerine bakarak değil, öneri ve projelerini değerlendirerek seçimlerini yapacaklardır. ??? Okurlarım, “Sen sosyal demokrat değilsin ki, araya giriyorsun” diye düşünebilirler. Evet, sosyal demokrat değilim fakat giderek toplumu boğmaya başlayan iktidardan kurtulmak istiyorum. Biliyorum, CHP’nin iktidar yolunda atması gereken adımlar ve bugüne kadar ihmal ettiği, ama mutlaka yerine getirmesi gereken görevleri, sorumlulukları vardır. Bunları yapar mı, yerine getirir mi, bilemiyorum, fakat yine de bugünkü iktidar karşısında en örgütlü muhalif güçtür. Hep söyledim, bugün de söylüyorum; CHP kendini sola/sosyalistlere açmalı, hem örgüt hem de Parti Meclisi’nde sosyalist gelenekten gelen bir kanat oluşmalıdır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı mezarları başında anmasını, son Genelkurmay bildirisine geçmişe de partisi adına özeleştirel bir gönderme yaparak karşı çıkmasını olumlu karşılıyorum. Bunu sola gönderilmiş bir mesaj olarak algılamak istiyorum. Dilerim kongre barışçı bir havada geçer; hırgür bekleyen akbabaların hevesleri kursaklarında kalır. Delegeler bu göreve layık olanı seçerler. Kazanan kim olacaksa şimdiden kutluyor, kendisine bu zor görevde başarılar diliyorum. üç yıldır hükümsüz tutuklu Mustafa Balbay, zaten işinden ettikleri Bekir Coşkun ve işinden edecekleri belli olan Yazgülü Aldoğan ile Yılmaz Özdil’e ağır hakaretlerle saldırması, cüceliktir! Tabii bu şiddet, bu celal; yüceliğine ilişkin bir kuşkunun, bilinçaltı bir güvensizliğin, doruktaki eğreti duruşun ifadesi değilse... AKP iktidarı ve yandaşları, Atatürk’ün bir diktatör olduğu fikrini paylaşıyorlar. ??? Diyelim ki diktatördü... Yıl 1924, Ekim ayının 10’dur. Atatürk’ün Kars’a geleceğini haber alan tiyatro sanatçıları, karşılama töreni için bir oyun ezmek ve yok etmek hakkı olsaydı, Atatürk’ün ardında AKP’nin yaslandığı yüzde 50’den çok daha geniş bir çoğunluğun koşulsuz desteği, sınırsız sevgisi vardı. Oysa Atatürk’ün tek bir söylevi yoktur ki içinde kişiye yönelik hakaret olsun, tehdit içersin, birilerini birilerine hedef göstersin. Dostu ve düşmanıyla Türk halkına hiç ayrım yapmadan güven aşılamaya, değer vermeye özen göstermiştir, daima. Atatürk’ü gelmiş geçmiş tüm muktedirlerin üstüne çıkaran ve ölümünden bunca yıl sonra bile dorukta tutan yücelik, korku dağlarında değil, gönüllerde taht kurmasıdır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] Medya ve Meslek Odaları Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ile bağlı meslek odalarının, bu “özerk” kurumlarımıza yıpratıcı eleştiriler yöneltilen Bugün gazetesindeki yayımlara tepkilerini izlediniz mi? Sorumun nedeni şu; basınımız “medya”laşınca odaların etkinliklerine ve açıklamalarına daha az yer verir oldu... Çünkü vaktiyle “basın” denince akla “patron”lardan çok, “gazete” gelirdi... Son yıllarda medya dendiğinde ise akla gazeteden önce “sahibi” geliyor! Böyle olunca da kimi medya patronlarının kent ve çevre suçu niteliğindeki diğer “proje” ve “iş”lerine karşı, odaların toplum yararına sürdürdükleri mücadeleler, “sansür”lenmeleri için yeterli neden oluyor. O kadar ki TMMOB’nin 22 meslek odasıyla 10 Mayıs’ta düzenlediği “basın toplantısı”nın haber ve açıklamaları bile medyada ya hiç mi hiç sınımızın medyalaşmaya başladığı 80’lere... Ormanlarla çevrili yeşil Marmaris’in şimdiki beton ormanına dönüşeceği, o unutulmaz dinginliğin yerini daha o yıllardan inşaat gürültülerine bırakmasından belliydi. Her boş alan “turistik yatak sayısını arttırma” gerekçesiyle imara açılıyor; kasabadaki bir avuç mimarın “Buna bir plan disiplini getirilmeli, yoksa yeşil tarihte kalacak” serzenişlerine kulak asan bile çıkmıyordu. Bu gidişe “dur” demek için Mimarlar Odası tarafından ülkenin en tanınmış uzmanlarının da katıldıkları birkaç günlük bir konferans düzenlendi… Sonunda ilan edilen bilimsel bildirgede özetle deniyordu ki; “Turizmin konaklama ihtiyacı çevre gözetilerek karşılanmalı; bunun için de çok yıldızlı dev otel blokları yerine silueti ve dokuyu bozmayacak oranlarda küçük ölçekli yapılaşma tercih edilmelidir.” Ertesi gün yerel bir gazetenin “manşet”i ise anımsayabildiğim kadarıyla şöyleydi: “Beş yıldızlı bir otelde ağırlanan mimarlar, kente yeni beş yıldızlı otellerin yapılmasını engellemek için aynı otelden rüşvet alarak bildiri yayımladılar.” Hepimiz neye uğradıTMMOB’nin yanıtı: “Yağmaya karşı ğımızı şaşırmıştık ama çıkmayan odalar isteniyor..” aynı gazetenin sahibinin yeni bir beş yıldızlı otel yer almadı… Ya da kısa haber için uğraştığını bilen Marmarisliler hiç şaşırmadılar... olarak geçiştirildi. Oysa aynı açıklamada bu smanlı’dan geriler yayınların arkasındaki “neden”i anlatabilmek için deniTMMOB ve meslek odaları, yordu ki; “Gazetenin sahibi, söz konusu yayınların gazete Koza Davetiye işi ile başlasahiplerince “tertip edildi”ğiyıp, EtiGümüş ihalesine gini belirtmekle yetinmeyip diren, ardından Bergama yorlar ki: “Mimar, şehirci ve Altın Madenleri’ni Normandy mühendislerin mesleklerini Madencilik’ten devralan kişi uygulayabilmeleri için odadir. TMMOB’nin Bergaya üye olma zorunluluğu ma’daki altın arama ve kalksın istiyorlar. Oysa büçıkarma faaliyetleri nedetün dünyada çağdaş kural niyle davalık olduğu Koza böyledir.” Grubu’nun sahibidir. Bu neAslında “çağdaş dünya” denle Bugün gazetesinde yerine “tarih”e bakmayı pek bu tür haberlerin yayınlanseven bu kesime şunu da ması çok da şaşırtıcı olmasöylemek gerekirdi: mıştır.” “Mesleklerin kendi örgütlePeki ya diğer birçok gazete rince denetlenmesi, asıl de TMMOB’nin basın açıklaatalarımızın taa ortaçağda malarına hemen hiç yer verilbaşlattıkları ‘lonca memesi? geleneği’nin temel ilkesidir. Bence bu da şaşırtıcı değil Bunu eleştirmek ve yok dir. etmeye yeltenmek, ülkeyi ve kentleri özgürce lk’ örneklerden... yağmalamak uğruna Osmanlı’dan bile geriye gitTartışmaları izlerken, yaklamektir.” şık 30 yıl önceye gittim... Ba ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY O UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] ‘İ 1/ Ortadoğu 1 çöllerinin Arapça konu 2 şan göçebe 3 halkları. 2/ 4 Eşitliğe uygun 5 olan... Bir hayvan. 3/ Bir kö 6 şeden karşı 7 köşeye doğru 8 katlanmış ya da kesilmiş 9 olan... Bir vidada iki 1 2 3 4 5 6 7 8 9 diş arasında kalan 1 F İ L A T E L İ çukur bölüm. 4/ Bir 2 A R A B İ S L A kimse ya da toplu 3 R O K A N A İ L luğun başkalarında 4E N E MA R K A bıraktığı izlenim... 5N İ R V A N A C Boru sesi. 5/ Eti6 J D A V S P A yopya’da yaşayan İ L siyah derili Yahudi 7 İ Ş A R E T I ler. 6/ Şöhret... “Te 8 T A O R U N 9 M A Ş A T L I K miz, pak” anlamında eski sözcük. 7/ Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi... Teyze, dayı, hala ya da amcanın erkek çocuğu. 8/ İstek ve tutkularda ölçülü davranma erdemi... Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, konargöçerlerin kıl çadırlarından oluşan yayla yerleşmesi. 9/ Kuzey Amerika’da yaşayan Kızılderili bir halk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hayvanı avcılığa alıştırma işi... Halk dilinde keklik yavrusuna verilen ad. 2/ Büyük erkek kardeş... Kas. 3/ Şilte yüzü ya da gömlek yapmaya yarayan pamuklu bir kumaş... “Dağları dolduran çiçeği / Hangi rüzgârlar seni koklayacak” (Cahit Külebi). 4/ Bir toplulukta çalışan insanların her biri... Molibden elementinin simgesi. 5/ Kürkü değerli yırtıcı bir hayvan. 6/ İlkel benlik... Su masajı yapmaya yarayan küvet ya da havuz. 7/ Romanya’nın para birimi... Katrandan çıkarılan ve mikrop kırıcı olarak kullanılan yağsı bir sıvı. 8/ Alan Parker tarafından sinemaya da aktarılan ünlü bir müzikal... Halk dilinde babanın kız kardeşine verilen ad. 9/ Okul, kışla gibi yerlerde hastalar için ayrılmış bölüm... Bir meyve. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle