17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 MAYIS 2012 SALI 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli S Çanakkale PB İzmir PB Manisa B Denizli Y Zonguldak S Sinop PB Samsun S Trabzon S Giresun PB Ankara PB 23 29 26 24 29 30 29 22 20 17 16 20 28 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB PB PB PB PB PB PB B B PB PB 27 27 26 27 34 29 29 32 27 28 23 18 21 Oslo B Helsinki B Stockholm B Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B Madrid Y Viyana PB HABERLER 17 14 15 17 19 18 17 19 19 27 30 18 27 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B B Y B Y PB Y PB PB PB PB B Y 29 26 21 16 21 18 27 29 26 26 30 30 32 Göller yöresi, Denizli ile İzmir, Aydın ve Muğla’nın iç kesimlerinin öğle saatlerinde kısa süreli olmak üzere sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Marmara’nın doğusu ile Karadeniz kıyılarında sabah saatlerinde yer yer sis hadisesi bekleniyor. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik beklenmiyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Mayıs GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada bir konuyla yatıyor. Sabah, başka bir konu ile uyanıyor. Son konuşmasında “kimse mürebbiye gibi parmak sallayarak bizi tehdit etmesin” dedi. RTE’yi kim tehdit ediyor? İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları sanatçıları! RTE’ye göre bu tehdit, belediyeye değil, AKP’ye! Ne yapmalı sanatçı? Kuralı açıkladı: Madem ki belediyeden maaş alıyorsun: Salla başını al maaşını! Bu zihniyet tiyatro sanatçısını devletin kapıkulu gören zihniyet. ??? Ergenekon soruşturmalarının ilk günlerinde Deniz Baykal; RTE’nin her adı geçeni, her olayı, karalamaktan da öteye suçlayan açıklamalarını “Başbakan değil, savcı” diye değerlendirdi. RTE dünden bugüne savcılıktan vazgeçmedi. Hatta şimdi başsavcı! 28 Şubat soruşturmasını genişletmeyi, askerlerin yanı sıra sivil sektörden kurumları, kişileri eklemeyi amaçlayan duyumlar “cadı kazanına” benzetildi. RTE, “Cadı kazanı diyenlere aldırmayacağız” dedi. Başbakanlarının sözlerini emir telakki eden yandaş, dindaş, yalaka basın esnafının, jurnalciliği meslek edinen gazetecilerin… …münasip yerlerine neft yağı sürüldü sanki. Derhal 28 Şubat’ta askerden talimat aldı, köşesinde 28 Şubat’ı övdü, Genelkurmay’daki toplantılara, brifinglere katıldı diye gazeteci listeleri yayımladılar. Başbakan, henüz başlayan soruşturmayı sulandırmamak gereğine dikkat çeken, ne ki bir devlet adamından beklenen ağırbaşlı bir açıklama yerine, cadı kazanını körükledi. 27 Nisan Cuma günü: RTE, 28 Şubat soruşturmasını yapan savcıların dikkatini çekmeye özen gösteren konuşmasında cadı kazanının içeriğini genişletti... Suçlama listesinde iş dünyası ve sendikaların yanı sıra, gazeteler, gazeteciler şu cümleleriyle yer aldı: “Eğer, 28 Şubat sürecinde, emirle, talimatla yazı yazanlar, psikolojik operasyonlara ruhlarını satanlar deşifre olmazsa, biliniz ki ilk fırsatta bunlar bu ülkenin aydınlık geleceğini yeniden karartmak isteyeceklerdir.” Başbakan Yardımcısı Arınç da RTE’ye koşut açıklamasında, 28 Şubat’ın işbirlikçisi, destekçisi diye tanımladığı “kimi gazetecilerin, bugün hâlâ görev başında olduklarını ve... medyanın bunlardan arınmasını” isteyen açıklamalar yaptı. ??? Yandaşların en haslarından destekleyici sesler arttı. Fehmi Koru: “Ya medya? Medyadaki sıkıntı nicedir dışavuruyor. Soruşturma kendisine kadar uzanırsa savcılara ne söyleyecekse onu şimdiden yazıya dökenler, aile albümünü herkesle paylaşanlar var. Bugünlerde yandaşlık yapanlar yok mu, bizler de 28 Şubat’ta askerlere yandaşlık yapmışız, çok mu?” diye yazdı. (28 Şubat 2012Star) Medya, günün koşullarında görev yaptığının altını çizerek, dik durarak, elbette sonuçlarına katlanarak (4 yıldır Silivri’de hukuksuzluğa karşı savaş veren gazetecileri Mustafa Balbay’ıörnek alarak) bu zihniyetle savaşacağı yerde; ya RTE’nin yazar çizerin 28 Şubat’ı doğrudan desteklediğini, hesap sorulması gerektiğini içeren, üstelik savcılara yol yöntem gösteren açıklamalarını görmezden geliyor... …ya da (örneğin dün Milliyet’te Mehmet Tezkan) “Postmodern denilen darbede suç var, suçlu var (askerler)… …Ahlaki kabahat var, kabahatli var (medya). …Bu ayrıma dikkat edersek, torbalama yapmazsak, önüne geleni içeri atmazsak sonuç alırız” diyor. ??? Atasözü “Korkunun ecele faydası yok” diyor. Bir tutku, bir yakarış, bir iç çekiş, insan olmanın onuru, dik duruş... Umudun ve umutsuzluğun suluboya resimlerde kalan mavili, yeşilli görüntüsü karşısında bazen bir ufuk çizgisine bakarken bunları düşünürüm. Yaprakları kıvıl kıvıl bir ceviz ağacının altında otururken Nâzım’ın dizeleriyle günün ilk soluk alışverişini duymak isterim. Sonra uzun uzun düşünmek... O tarifsiz kederleri çoğaltarak dönüşü olmayan yolda yürürken yıllar çok çabuk geçti. Ahtapotun kollarına benzeyen emperyalizm ve onun ağababaları, vahşi kapitalizmin güler yüzü küreselleşmeyi, “Yeni Dünya Düzeni” masalıyla nasıl yutturdular toplumlara. Olup bitenleri, sömürgeci ruhun Ortadoğu’yu ne hale getirdiğini anlatmama gerek yok! Bilen biliyor zaten... ??? Yazımı yazdığım saatlerde kapı komşumuz Suriye’den iki patlama haberi geldi. Muhalif Suriye Ağı’ndan (SNN) edinilen bilgiye göre İdlib’in iki ayrı bölgesinde bomba patladı, 20 kişi yaşamını yitirdi. Aynı saatlerde Şam’dan da patlama haberleri geldi... Reuters’ın haberine göre Suriye güvenlik güçleri bu saldırıda hedef alınmış. Kanlı 1 Mayıs (1977) ve Ahtapotun Kolları... Konu konuyu açtı... Oysa bugün kanlı 1 Mayıs 1977’yi yazacaktım. 35 yıl önce tanık olduğum olayı, Kazancı Yokuşu’nda ölen masum insanları, uzun namlulu silahlarla çatılardan ateş eden canileri... Kimdi onlar? Amaçları neydi? Kanlı olayların arkasında CIA’nın, kontrgerillanın olduğu bir gerçekti... Ama yazabilirim tanık olduğum o olayı... ??? Yakın tarihimizin en can yakıcı katliamlarından birisidir. İkincisi 1978 Kahramanmaraş katliamıdır. Bu arada İzmir İnciraltı Öğrenci Yurdu vahşetini unutmamak gerek. Biliyorsunuz, 1 Mayıs 1977 katliamı ve Kahramanmaraş kıyımıyla ilgili MİT tarafından hazırlanan rapor da ortada. MİT bir yıl önce Kahramanmaraş’ta kıyım olacağı bilgisini, hazırladığı raporla devleti yönetenlere bildirmiş. 1 Mayıs 1977 katliamıyla ilgili rapor mahkemeye Genelkurmay Başkanlığı’nca gönderildi. Ancak raporun “devlet sırrı” niteliği taşıdığı, üzerine yazıldı. Rapor şimdilik özel bir kasada saklanıyor. İşin ilginç yanı, bu rapor 12 Eylül davasının müdahil avukatlarına verilmedi. Şükran Soner, Celal Üster, ben ve daha pek çok arkadaşım 1 Mayıs katliamının tanıklarıyız... 35 yıl önceki katliamın TKP’lilerle Aydınlıkçılar arasında çıkan bir çatışma sonucu olduğu savları palavradır. Bu savlar, hâlâ hayatta olan gericifaşist gazeteciler tarafından öne sürülmüş, düzmece haber ve yazılardır. ??? Taksim’deki kanlı 1 Mayıs’ın emekçi, sendikacı tanıkları yaşıyor... Bir otelin beşinci katından, Sular İdaresi’nin çatısından uzun namlulu silahlarla alana ateş eden sivil giyimli kişilerin kimler olduğunun, “devlet sırrı” olduğu öne sürülen belgelerde, davaya bakan yargıç ve savcılarda olduğu bilinmiyor mu? Biliniyor! Bir de Meclis araştırması var ve orada ifade verenler var! Araştırmadan hiçbir sonuç çıkmadı ve katliamın üzeri örtüldü... Taksim’de TKP’lilerle Aydınlıkçılar bırakın silahla ateş etmeyi, karşılıklı slogan bile atamadılar. Üstelik alanda silahlı hiçbir grup yoktu! Üçdört koldan yaylım ateşi... Panzerler... Panik... Kazancı Yokuşu’nda ölenler... ??? Bugün 1 Mayıs 2012... Çiçeklenmiş bir umudu yüreğimde çoğaltmak istiyorum. Ne Pablo Neruda’nın Karaada ormanlarının karanlığını, ne de gökyüzünün siyaha bürünmesini istiyorum. Umutlarımı çoğaltmak, bir ceviz ağacının altında oturmak, tutkuyu, aşkı, sevinci, barışı, kardeşliği çoğaltmak istiyorum... 1 Mayıs işçinin ve emekçinin bayramı... Kutlu olsun, yaşadığımız bunca ölümlere, kıyımlara, acılara karşın! GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Hayali kârdan para aktardı MURAT KIŞLALI Gökçek, Başkentgaz’ın olmayan kârını belediyenin borçlarını ödemek için kullandı ayrı bir şirket olarak özelleştirilmesiyle karşılanacaktı. Büyükşehir Belediyesi bu hükme dayanarak 15 Haziran 2007’de Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ’yi (Başkentgaz) kurdu. Özelleştirme ihalesine çıktı. Ancak ihaleyi iptal etti. Belediye kendisi Başkentgaz’ı belirlenen süre içinde özelleştiremeyince, bu iş, yine aynı hüküm gereği Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na (ÖİB) kaldı. ÖİB de iki kez çıktığı ihalede şirketi özelleştiremedi. Bunda en önemli etkenin Melih Gökçek’in şirketten elini çekmemesi olduğu dile getiriliyor. Sayıştay’ın yeni açıklanan “Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ 2010 Yılı Raporu”nda, bu durumu destekler nitelikte çok önemli bilgiler yer alıyor. İşte rapordaki ifadeler: Yıl bitmeden pay almış: Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden (ABB) olan 129 milyon 603 bin TL alacağın 86 milyon TL’si 2008 yılı sonunda oluşacağı düşünülen kâra karşılık, yönetim kurulunun 2008 tarihli kararıyla peşin ödenen temettü (kâr payı) tutarı 80 milyon TL ile bunu takiben ödenen 6 milyon TL’nin toplamına, 43 milyon 603 bin TL’si ise ana para alacağı olan 86 milyon TL’ye 31.12.2009 tarihine kadar uygulanan faiz tutarına aittir. Dağıtılacak kâr yok: Şirket tarafından o tarihte şirkette yüzde 99 oranında pay sahibi olan ABB’ye, 2008 yılı içerisinde, dönem sonunda doğacak kâra karşılık, 86 milyon TL ödenmiş ise de dönem sonunda ödenen bu tutarın yüzde 2.8’i oranında 2 milyon 413 bin TL net kâr teşekkül etmiş ve ayrıca bu kâr da dağıtıma tabii tutulmamıştır. Faaliyet konusuyla bağdaşmıyor: ABB’ce ödenen ve tamamen finansman sağlama niteliğinde olan bu tutarın şirketin faaliyet konusu ile bağdaşmamaktadır. Yeterince faiz de alamıyor: Bunun yanında, şirketin BOTAŞ’tan aldığı doğalgazın bedellerinin ödenmesinde finansman sıkıntısı nedeniyle meydana gelen gecikmeler sonucu ödediği faiz oranı, alacağa uygulanan faize göre, daha yüksek, bu ise dönem sonuçlarını olumsuz yönde etkilemiştir. ANKARA Melih Gökçek’in başında bulunduğu Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ’den (Başkentgaz), 2008 yılında “oluşacağı düşünülen kârına karşılık” 86 milyon lira aldığı ortaya çıktı. İşlem, iptal edilmiş bir Kurumlar Vergisi tebliğ maddesine göre yapıldı. Başkentgaz 2008 yılında sadece 2.4 milyon lira kâr edince, belediye parayı geri vermedi. Faiziyle 129.6 milyon liraya çıkan borç için Sayıştay, “Alacağın bir an önce tahsili gerekmektedir” tespitinde bulundu. Hükümet 25 Mayıs 2007’de, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin BOTAŞ’a olan 1 milyar liraya yakın borcunu temizlemesi için Doğalgaz Piyasası Yasası’na bir hüküm ekletti. Bu düzenlemeye göre borcun bir bölümü silinirken, kalan bölümü, EGO’nun doğalgaz ile ilgili faaliyetlerinin bu kurumdan ayrılıp İşkencede ölen Engin Çeber davasına yeniden başlandı Koğuşta keşif yapılacak İstanbul Haber Servisi Yürüyüş dergisini dağıtırken gözaltına alınan Engin Çeber’in Metris Cezaevi’nde işkence ve kötü muamele sonucu hayatını kaybettiği koğuşta tutuklu sanıklar ve taraf avukatlarının katılımıyla keşif yapılacak. Çeber’in öldürülmesine ilişkin davaya bakan mahkeme, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bozma kararına uyulmasını kararlaştırarak Çeber’in kardeşi Erdal ve Erdem Tekin ile annesi Kamile Tekin’in davaya müdahillik talebini kabul etti. Dava Yargıtay’ın bozma kararından sonra yeniden başladı. Duruşmaya, tutuklu sanıklar Fuat Karaosmanoğlu, Selahattin Apaydın, Nihat Kızılkaya ve Sami Ergazi ile 15 tutuksuz sanık katıldı. Tutuksuz sanık Aliye Uçak söz alarak, mağdur durumuna düştüğünü ve görevi ne gerektiriyorsa onu yaptığını savunarak sosyal hayatında da TMK MAĞDURU ÇOCUKLAR mahkemesinin en önemli belgelerinden biri olarak yerini aldı. Soner, duvar komşum. Kapı komşuluğu yasak olunca, bu tanım daha uygun düşecek. O, F2 koğuşunda kalıyor, ben F3 alt. İkimizin havalandırma boşluğu arasında 7 metrelik duvar var. Duvara dönük bağırınca ses yankılanıyor ve tamamen anlaşılmaz hale geliyor. Sözcük sayısı üçü geçince ses yine bozuluyor. Bulutlar şahit. Yüzümü gökyüzüne çevirip, “Soner, eline sağlık” diye bağırdım. Bir de okura dönüp bağırmak istedim: Mahkemelerde savunma hakkımız kısıtlı, medyanın tartışma programlarına katılmamız olanaksız. Bu haksızlıklar ortamında Silivri sanıklarının kendilerini özgürce ifade edebildikleri tek ortam, kitap. Soner’in deyimiyle hakikatleri öğrenmek istiyorsanız bu kitabı okuyun. ??? Samizdat, Soner Yalçın’ın en özgür yazdığı kitaplardan biri. Cezaevi özgürlük kavramına çok farklı anlamlar yüklüyor. Cezaevi koşullarına “varım” diyorsan, düşünce betonlardan, demirlerden daha sağlam hale geliyor, kâğıda kaleme bürünüyor, kitap haline gelip sonsuzlaşıyor. Kitap bir yanıyla geleceğin manşetlerini içeriyor. Bugün sadece duyarlı çevreler ve kalemlerce bilinen, dile getirilen hukuksuzluklar bütün çıplaklığıyla ortaya konuyor. Gün geldiğinde Samizdat’a bakacaklar, bu günleri yargılamaya girişecekler. “Yasadışı delillerle insanlar hapsedilmiş”, “sahte tanıklar üretilmiş” diye manşetler atacaklar. Kitap bir yanıyla belgesel niteliği taşıyor. Silivri davalarının kurgusunun nasıl yapıldığını, nasıl bir “hukukla” hareket edildiğini, sorumlu makamların yasaların gereklerini yerine getirip getirmeme seçeneklerini demokratik bir hak olarak nasıl kullandıklarını ortaya koyuyor. Ne diyelim? Herkes yasalar önünde eşittir ama, yasalar herkese eşit olarak uygulanmaz! Kitap bir yanıyla “anı” türünü içeriyor. Bir kişiyi tutukladığınızda aynı zamanda onun ailesini, sevenlerini de tutuklamış oluyorsunuz. Soner’in 11 yaşındaki oğluyla hasretini, haftada 10 dakikalık telefon hakkını kullanırken oğlunun sesini duyduğu anda ne hissettiğini, 10. dakika dolup telefon tık diye kesildiğinde elindeki ahizeye nasıl baktığını yaşayan bilir. Kitap bir yanıyla yakın gelecekte daha belirgin ortaya çıkacak “yeni hapishane edebiyatı”nın motiflerini içeriyor. 20. yüzyıl hapishanelerinde kalabalık koğuşlar vardı. Hapishaneye düşen aydınların beslendiği kaynakların başında öteki mahpuslar geliyordu. Silivri’de başlıca kaynak insanın kendisi. Yalnızlığın getirdiği duygu çeşitliliği doğal olarak kaleme de yansıyor. Kitap bir yanıyla derin devletle mücadele sığlığından kesitler içeriyor. Soner’in 1015 sayfada özetlediği soruyanıtlı Türkiye’de ve Avrupa’da Gladio ile mücadelemukavele ikilemi, sadece bugünün değil yarının da konusu. Kitap bir yanıyla Silivri’den insan manzaralarını içeriyor. Yakın gelecekte belki bir ya da birkaç kişinin öyküsü Silivri ortaçağını anlatmaya yetecek. ??? Silivri’ye ilişkin kitapları ana bir bölümleme ile ikiye ayırabiliriz; savunma hakkı kısıtlanmış, tutuklu yargılanan insanlara saldıran, salt iddianamelere dayalı kitaplar ve tutuklu kişilerin gerçeği anlatan ve savunmalarını içeren kitapları... Başlangıçta birinci grup daha baskındı. Zamanla dengelendi. Okur katında hangi gruptaki kitapların daha inandırıcı olduğunu ortaya koyabilecek göstergelerden biri gazetelerin kitap eklerindeki listeler. Nisanın üçüncü haftasındaki ilk 10 kitap arasında Samizdat’ın yanı sıra Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun yazdığı Sızıntı ile Ahmet Şık’ın malum “O” kitabı yer alıyordu. Silivri’de sadece hukuk savaşı verilmiyor; direncin, insan onurunun, Türkiye gerçeklerinin de kitabı yazılıyor. CHP’li Tanrıkulu’ndan ‘tazminat’ sorusu MAHMUT ORAL MGK’den Esad’a çağrı ‘Annan planına uy’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MGK Genel Sekreterliği’ne atanan Hakkâri Valisi Muammer Türker’in ilk kez katıldığı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) 2.5 saat süren kısa bir toplantı yaptı. Toplantıda, Suriye ve Irak ile ilgili gelişmeler, “bu ülkelerdeki olası iç çatışma senoryaları, Türkiye’ye yansımalarıyla birlikte” değerlendirildi. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, Esad yönetiminin 6 maddelik Kofi Annan planına eksiksiz uyması istendi. DİYARBAKIR CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “Taş atan çocuklar” olarak bilinen TMK mağduru çocukların ailelerinden tazminat talep edilmesini TBMM’nin gündemine getirdi. Tanrıkulu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından yazılı olarak yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi. 17 yaşındaki Ş.Ö “mala zarar verme” suçlamasından beraat ettiği halde İçişleri Bakanlığı tarafından hakkında tazminat davası açıldığını ve Ş.Ö’den 750 TL, anne ve babasından da 2’şer bin TL tahsil edilmek istendiğini belirten Tanrıkulu, “Ş.Ö’nün başına gelenler istisna değil. Zira İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi’ne başvuran 30 çocuk ve ailelerine, İçişleri Bakanlığı’nın açtığı davalar neticesinde kendilerine toplam 500 bin TL para cezası kesildiği” ifadelerini kullandı. Sorumluların cezalandırılmasının istendiği dava yeniden görülüyor. mağdur olduğunu ve bu nedenle evlenemediğini kaydetti. Duruşmada söz alan sanık avukatları, yeniden bilirkişi raporunun alınması ve olay yerinde keşif yapılmasını isteyerek tutuklu sanıkların tahliye edilmesini talep etti. Çeber ailesinin avukatlarından Taylan Tanay, bilirkişi raporu istemenin yargılamayı uzatmaktan başka bir şey olmadığını ifade ederek daha önce hazırlanan Adli Tıp Kurumu raporunun yeterli olduğunu belirtti. Mahkeme heyeti, Metris Cezaevi’nde 14 Mayıs 2012 tarihinde keşif yapılmasına, Engin Çeber’e ait raporların, Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek, Çeber’de meydana gelen beyin kanamasının kronolojik olarak ne zaman ve nasıl oluştuğu hakkında rapor hazırlanmasına karar verdi. Heyet, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmederek duruşmayı erteledi. Fatih’te ses bombası: 1 yaralı ? İstanbul Haber Servisi Fatih’te İŞKUR binasının önüne bırakılan ses bombasının patlaması sonucu, bir işçi yaralandı. Polis, soruşturma başlattı. Unkapanı İŞKUR Genel Müdürlüğü ek hizmet binası önüne dün sabah saatlerinde bırakılan paketi kaldırmaya çalışan temizlik işçisi Sadık Mandal (35), meydana gelen patlama sonucunda yaralandı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle