27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 NİSAN 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Mimarların başarılı örnekleriyle birlikte ‘mimarlığı savunanlar’ da ödüllendirildi ‘Mimarlık sevdalıları’na ödüller Mimarlar Odası her iki yılda bir “Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi” düzenliyor. Etkinlik, Mimar Sinan’ın 400’üncü ölüm yıldönümü anısına 1988’de başlatılmıştı… Mimarlık adına akla gelen tüm olumsuz politikaların uygulandığı bir ülkede, bu sanat dalındaki “inadına” başarılı çalışmaların tanıtımları ve özendirilmesi için.. Uygarlıklar ülkesi Türkiye’de, bu uygarlıkların evrensel değerdeki mimari örnekleriyle bezeli bir coğrafyada, günümüz mimarlığının özenli ve başarılı örnekleri, neden “biz de varız” diyebilecek bir ortama kavuşamıyor? Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi işte bu sorunun “kanıtlarıyla” yanıtlanmasına eşsiz katkılarda bulunuyor. Prof. Dr. Ruşen Keleş. Mimarlığa Katkıda Başarılar. Behiç Ak. Mimarlığa Katkı’nın karikatür ustası. ‘Godot’yuBeklerken’ Samuel Beckett “Godot’yu Beklerken” adlı oyunu 1949’da Fransızca yazdı. 1953’te kendi İngilizceye çevirdi. Bir yıl sonra, 54’te İstanbul’da Küçük Sahne’de oynandı. AST bu oyunla 1963’te açıldı. Oyun, “avangard” akımın temsilcisi oldu. Hem varoluşçuluk felsefesinin hem de tiyatro sanatının “klasiği” oldu. Beklenen Godot’ya (Godo diye okunur) herkes kendince bir anlam vermeye çalıştı. Aşk, Tanrı, Devrim, Kurtuluş, Mutluluk vb. Hiçbiri değildi… Godot bir simge diyenler oldu. Oysa değildi. Oyun boyunca gelmediğine göre Godot yoktu zaten. Ayrıca Beckett tüm simgelerden nefret ediyordu! Biz artık Türkiye’de ne acıdır ki sadece ve sadece simgelerle yaşar olduk. Hükümetin başındaki insan yüzünden böyle olduk! Gerçekten zavallı ülkem! “Velev ki simge” dedi baştaki, ondan sonra Türkiye simgeler savaşına girdi ve doludizgin sürmekte bu savaş… (Herkes bir Beckett yeteneğine sahip olamaz elbet!) Peki Godot simge değilse neydi? “Godot’yu Beklerken”, beklemek üzerine bir oyun. Varoluş ve hiçlik üzerine, yaşamak ve ölüm üzerine, zaman ve zamansızlık, eylemsizlik ve eyleme geçmek üzerine bir oyun. Oyunun iki baş kişisi Vladimir ve Estragon’un yarına kalmak, yaşamı bir gün daha sürdürmek için neden arayışıdır. ??? Fazıl Say üzerine son dönemlerde yine kıyametler koparılıyor… Kısa bir süre önce ondan “Godot’yu Beklerken” başlıklı bir yazı almıştım. 1 Nisan çoktan geride kaldı. Ama bari nisan ayı sona ermeden o yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum… Neden mi? Onu da yarın söylerim… İşte Fazıl Say’ın kaleminden “Godot’yu Beklerken”: Vladimir: Bir tivit attım yalnızlığa! Estragon: “TT” olmuşsundur bile... V: Bari sen beni RT’ledin mi?.. E: Hayır, ama “RT” hastalanmış diye söylenti çıkmış memlekette. V: (içini çeker) Bu yaz Madonna konseri varmış İstanbul’da. E: (soğuk ve ilgisiz) Bilim adamları Hz. İsa hiçbir zaman yaşamadı diyorlar. Zaten Tanrı da yokmuş... V: Meryem’le ilişkisi çirkin bir dedikodu sadece. E: Seviyeli ilişki yoktur, seviyesiz dedikodu vardır!! V: (Estragon’a tokat atar) Bugün “1 Nisan”!! Ha ha ha!! E: Uzaklara gitmek istiyorum! V: (Bunalmış bir ifade ile) Herkesi biber gazı ile uzaklaştırıyorlar... E: 25 Aralık’ta bakire bir anneden doğup, 12 havarisi olup, öldükten sonra dirildiği iddia edilen 2030 kişi var ve hepsi de Hz. İsa’dan önce yaşamış. V: 1 Nisan? Bugün önemli bir futbol maçı var. E: Futbol bile iktidarın oynaştığı bir fuhuş kadınına benzedi! (Aniden sesini yükseltir.) Bir gazeteci, kendisine 7 kere “geri zekâlı” diyen Hülya Avşar’ı mahkemeye vermiş. (uzunca düşünür) Avukat değil, hâkim tutsun... E: (5 parmağına bakarak) 7 kere! 7 kere! Ahh, bütün eğitim sistemi içine virüs kaçmış bir laptop gibi artık. V: Laptop’un modası geçti. Artık cemaat öğrencilere iPad dağıtacakmış. E: Cemaat, insanlarla Tanrı arası köprü gişesi gibi. (Aniden heyecanlanır) Bugün İddaa oynasak? V: Hep kaybediyorsun! (Uzunca bir sessizlik olur) E: O hâlâ gelmedi. V: Hiçbir zaman gelmeyecek. Sevgili Okur, (sözü tekrar ben ele aldım) yukarıdaki bu çeşitlemede sakın boşuna simge arama… Çünkü yok… Tıpkı Godot gibi… Godot gelmese de bahar er geç geliyor! kuşaktan kuşağa duayeni olacaktır. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde uzun yıllar vali adaylarının kent ve çevreye sorumluluk duyan kamu yöneticileri olarak yetişmesine katkıda bulunan hocamız, sayısız makale ve kitaplarıyla da kente ve çevreye duyarlı yapılanma ilkelerinin uluslararası ve ulusal öncelikleri konusunda zengin bir kaynak yarattı. Bu ödül, aslında Ruşen Keleş’e geç kalınmış bir Mimarlar Odası teşekkürüdür… Odanın hemen tüm etkinliklerine heyecanla katılan hocamızı kutluyorum. Özlem Güvemli’nin mimarlığa katkı haberleri. Behiç Ak Melih Aşık’ın mimarlığa saygı penceresi. sir ve Adana’da; aralıkta Diyarbakır’da açılacak. “19882010 XII Ulusal Mimarlık Ödülleri Retrospektifi” ise 18 Mayıs10 Haziran arasında Köln’de gerçekleştirilecek. Yüzlerce başvuru Bu yılki 13’üncü ödüllendirmede tasarım ve uygulamalarıyla başarıları saptanan mimarların yanı sıra, “mimarlığa sevdalı” yazar, düşünür, karikatürist ve gazetecilerimize de “mimarlığa katkı” ödülleri verildi. 13 Nisan’da ODTÜ Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende 241 adaya ait 3542 panoyu inceleyen seçici kurulun değerlendirmeleri çarpıcıydı. Ziya Tanalı başkanlığında, Ercan Ağırbaş, Zeynep Ahunbay, Alişan Çırakoğlu ve Abdi Güzer’den oluşan seçici kurul, “Mimar Sinan Büyük Ödülü”, “Mimarlığa Katkı Dalı Başarı Ödülleri” ile “Anma Programı” için ödüle değer görülen yapı, proje ve isimleri belirledi. Bu yılın başarılı görülen mimarlarının eserleri, yayınların yanı sıra yurdun değişik yörelerinde açılacak sergilerden de incelenebilecek. İlk sergi nisanda ODTÜ’de; mayıshaziranda İstanbul’da; eylülde Bodrum ve Kayseri’de, ekimde İzmir ve Gaziantep’te; kasımda Balıke Mimarlığa Katkılar Ödül kazanan ve sergiye katılmayı hak eden mimarlarımızı kutlarken, aynı ödül programında “mimar olmadıkları” halde mesleğe “katkı” alanında başarı ödüllerini alan mimarlık sevdalılarını da ayrıca kutlamak istiyorum. Ruşen Keleş “Mimarlığa Katkı Dalı Başarı Ödülü”nü kazanan Prof. Dr. Ruşen Keleş, mimarlıkla birlikte ülkemizdeki kent ve çevre duyarlılığına kazandırdığı engin bilgi birikimi ve özverili mücadelesiyle hiç kuşkusuz çağdaş şehirciliğimizin Mimarlığa Katkı Dalındaki diğer ödülü hak etmiş sanatçılarımızdan biri de hemen tüm karikatürlerinde “kentli bilinci”nin yükseltilmesine, hayatın içinden örneklerle unutulmaz katkılarda bulunan Behiç Ak. Gerçi Behiç, aynı zamanda mimar, ama çalışma yoğunluğunu karikatür oluşturduğundan bu sanat dalında ün yapan eserleriyle gerçek bir “kent çizeri” niteliğiyle harikalar yaratıyor… Behiç Ak’ın özellikle Cumhuriyet gazetesindeki bant karikatürleri sadece gündelik yaşamın değil, ülke sorunları üzerinde gerçekçi saptamaların da yapıldığı çizgileriyle, denebilir ki her bir karikatürü sayfalar dolusu düşünceleri ve gerçekçilikleri sergiliyor. Özlem Güvemli Cumhuriyet gazetesinin çalışkanlarından Özlem Güvemli ise sesini duyuramayan kent savaşçılarının sesi gibidir… Basın dalında mimarlığa katkı ödülünü alan Güvemli, mimar olmadığı halde mimarlığın çağdaş ve toplumsal özlemlerini yansıtan haberleriyle ödül programının en anlamlı isimleri arasında yer aldı. Güvemli’ye ödül kazandıran meziyetleri, eskilerin “fikri takip” dedikleri türden; bir konuyla tek haber yapmakla yetirmeyip, konunun gelişme sürecini de izlemesi ve okurları hemen tüm aşamalar hakkında bilgilendirmesi... SOTHEBY’S MÜZAYEDESİNDE 9.3 MİLYON TL’YE SATILDI Ayvazovski’nin İstanbul manzarasına rekor fiyat Kültür Servisi Londra’da düzenlenen Sotheby’s müzayedesinde Rus ressam Ivan Ayvazovski’nin “İstanbul ve Boğaz” isimli yağlıboya tablosu 3 milyon 233 bin Sterlin’e (yaklaşık 9.3 milyon TL) satılarak ressamın şimdiye kadar satılan en pahalı eseri oldu. “Türk ve İslam Sanatı Haftası” kapsamında satılan ve 1 milyon sterlinden açık arttırmaya sunulan tablonun alıcısının ismi ise açıklanmadı. Osmanlı hanedanı tarafından saray ressamı olarak himaye edilen ve Dolmabahçe Sarayı’nda da çok sayıda eseri bulunan Ayvazovski’nin, 1856’da tamamladığı “İstanbul ve Boğaz”, Nusretiye Camii manzarasında bir limanın güzelliği ve dinamizmini gözler önüne seriyor. Müzayedede Osman Hamdi Bey’in 3 milyon sterlinden satışa sunulan “Okuyan Genç Emir” isimli tablosuna ise alıcı çıkmadı. Melih Aşık Programın yine basın dalındaki ödülünü paylaşan Melih Aşık için böyle bir onurlandırmanın gerekçesini açıklamaya, herhalde gerek yok. Milliyet gazetesindeki “Açık Pencere” köşesini sağlıklı ve planlı kentleşmenin savunulması ile bunlar üzerinde engel oluşturan siyasi ve çıkar çevrelerinin sorgulanmasına adayan Aşık’ın, mimarlarca ödüllendirilmiş olması, çalışmalarındaki anlam ve sorumluluğu daha da arttırıyor. Yazarımız sadece kente ve kültüre duyarlı kesimlerin sözcüsü değil, mimarların da sesi ve soluğu olarak imar düzenbazlıklarının üzerine gitmenin ödülünü aldı. Mimarlık Ödülleri ve Sergisi ile ülke mimarlığında ve felsefe düzeyinde ulaşılan noktayı kutsuyor, tüm ödül alanları kutluyoruz. Yönetmen ve eleştirmenlerin seçimi 65. Cannes Film Festivali’nin iki yan bölümünde gösterilecek filmler belli oldu Kültür Servisi 1627 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek 65. Cannes Film Festivali’nin yan bölümlerinden “Yönetmenlerin Onbeşi” ve “Eleştirmenlerin Haftası”nda gösterilecek filmler açıklandı. Yan bölümlerin yeni sanat yönetmeni Edouard Waintrop, basın toplantısında yaptığı konuşmada, seçilen yapımların izleyicileri hem ağlatıp hem de güldürebilecek türden filmler olduğunu söyledi. “Yönetmenlerin Onbeşi” bölümünün açılış gecesinde Michel Gondry’nin “The We and the I” filmi gösterilecek. Çin’den “Dangerous Liaisons” ve İngiliz komedisi “Sightseers”ın de gösterileceği bölümde, aralarında Bruno Podalydès’in çektiği “Granny’s Funeral”, Hindistan yapımı “Gangs of Wasseypur”, İranlı yönetmen Massoud Bakhshi’den “A Respectable Family”, Şili yapımı “No”, Uruguay yapımı “3” adlı filmlerin yer aldığı toplam 21 film gösterilecek. Rufus Norris’in “Broken” filmiyle açılacak “Eleştirmenlerin Haftası”nda gösterilecek filmler arasında ise Alice Winocour’dan “Augustine”, Sandrine Bonnaire’den “Maddened By His Absence”ın yanı sıra Hindistan’dan Vasan Bala’nın “Peddlers”, Arjantin’den Alejandro Fadel’in “Los Salvajes” adlı filmleri de yer alıyor. Kısa Film bölümünde gösterilecek filmlerden bazıları ise Güney Koreli Shin Suwon’dan “Circle Line”, Romanyalı Paul Negoescu’dan “Horizon”, İsveçli Stefan Constantinescu’dan “Family Dinner”. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle