23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 NİSAN 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 Doğalgaza yapılan yüzde 18.72 ve elektriğe yüzde 9.2’lik zam birçok ürüne zam dalgasını gündeme getirdi Durmak yok zamma devam ? AKP hükümeti mart ayını zam ayına çevirdi. Art arda yapılan zamlarla litresi 5 TL’ye dayanan benzin ve akaryakıttan sonra mart ayının son günü de doğalgaz ve elektriğe büyük zam geldi. Uzmanlara göre enerjiye yapılan zamlar, piyasadaki birçok ürüne yapılacak zammı da beraberinde getirecek. Ekonomi Sevrisi Ağır ekonomik koşullar altında ezilen memur, emekli, işçi, çiftçi ve esnafa bir darbe de, AKP hükümetinin elektriğe, doğalgaza yaptığı büyük zamla geldi. Mart ayı içinde benzin fiyatlarına üç haftada üç zam yapıldı. Yurttaşlar dünden itibaren ise doğalgazı yüzde 18.72, elektiği de yüzde 9.2 zamlı kullanmaya başladı. Uzmanlara göre enerjiye yapılan zamlar, piyasadaki birçok ürüne zammı da beraberinde getirecek. Benzinde 5 TL sınırına da sadece 34 kuruş kaldı. Elektriğe son olarak ekim ayında meskenlerde yüzde 9.57 oranında zam yapılmıştı. Bir süredir, doğalgaz fiyatlarındaki artış ve kurlardaki yükseliş nedeniyle, elektrikte zam baskısı olduğu iddia ediliyordu. Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) 2012’nin bütünü için yüzde 6.5’lik enflasyon beklenirken, konut kullanıcılarının çıplak elektrik fiyatlarına yalnızca yılın ilk 3 ayında yüzde 12.8 zam yapıldığına dikkat çekti. EMO, “Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) nihai zam açıklaması yaparak, gerçekte çıplak elektrik fiyatına yapılan çift haneli zam saklanmaya çalışılmıştır. Çıplak elektrik fiyatı yüzde 12.76 zamla 16.1 kuruştan 18.2 kuruşa yükselmiştir. Elektrik toplam bedeli içindeki çıplak elektrik fiyatının payı dünden itibaren geçerli CHP’den sert tepki Bakan zammı savundu Yapmak Yaptırmak Farkı! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, nükleer güvenlik için gittiği G. Kore’de bir firmaya yerli otomuzun motorunu siz yapın önerisi yapmış. Eğer öneriyi kabul ederse firmaya bedava arsa verileceği, diğer teşviklerin de önümüzdeki günlerde açıklanacağı aynı haberde yer alıyordu. ??? Yerli otomobil üretiminin, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki geçici Ford deneyi bir tarafa bırakılırsa, yarım asırlık bir geçmişi vardır. Geleceğini genel olarak üretimde, özellikle de sanayileşmede arayan 1960’ların Türkiye’sinde, Devrim otomobili girişimi, büyük bir düş kırıklığı ile sonlanmakla birlikte haklı bir toplumsal sevinç ve gurur kaynağıydı. Aynı yılların Anadol marka oto yapımı girişimi için de benzer düşünceler sergilenebilir. Ekonomik ve teknik açıdan yapılabilirlikleri sorunlu olsa da, bu yerli oto yapımı özlemleri, gerçekte, Cumhuriyet döneminin ekonomi politikalarının temelini oluşturan, yalnız dokumayı, şekeri, çimentoyu değil, kâğıdı ve çeliği biz de yaparız kararlılığının yansımalarıydı. Cumhuriyetin sanayileşme atılımıdır ki, bugünkü ülke sanayisinin temellerinin atılmasını; bu alanda deney ve birikim kazanılmasını ve buradan yeni sıçramalar yapılmasını sağladı. Otomotiv sanayisi dış pazara açıldı; yerli yedek parça üretimi güçlendi; yıllık yerli oto üretimi sayısı arttı; ürün kalitesi yükseldi. Ülkemizde var olan otomobil üretim gücü, motor yapımı için de yeterli sayılmalıydı. Anlaşılan, Başbakan, otomobil motoru yapımı konusunda yerli deneyim ve birikimi yeterli bulmuyor. Başbakan’ın yerli oto üretelim özlemi ne kadar çekiciyse motorunu başkaları yapsın anlayışı da o kadar temelsiz ve kendi içinde çelişkilidir. Motorunu başkalarına yaptırdığınız otomobilin gerçek üreticisi olamazsınız. İkisi arasında, yapmak ile yaptırmak kadar fark vardır. Her türlü birikimin temeli yapmaktır; yaptırmak değil! ??? Can ve mal güvenliğine olası büyük zararlarıyla ilgili sorunlar bir yana, nükleer enerji santralı kurulmasında da benzer bir yaklaşım yaşanıyor. Biz yapamayız, siz yapın anlayışıyla Rusya ile bir nükleer santral anlaşması yapıldı. AkkuyuMersin’de yapılacak nükleer enerji santralı için Türkiye yalnızca bedava arsa ve diğer yatırım kolaylıkları sağlayacak; bu ülkenin nükleer enerji konusundaki uzmanları ve mühendisleri yapım ve üretim süreçlerine katılmayacak. Tesisi Ruslar yapacak ve ürettikleri elektriği bize satacak. Bu anlayış, Başbakan’ın, ülkenin var olan nitelikli insan gücüne güvenmediğinin bir delilidir. Yaşananlar, yıllardır kendi uzman ve mühendislerinin işsizliğine çözüm bulamayan; sermayeyi üretimden uzaklaştıran bir genel politikanın yanlış sonuçlarıdır. ??? Yapma yerine yaptırma anlayışıyla Başbakan, pek çok konuda olduğu gibi, sanayileşmede de Cumhuriyetin biz yaparız kavramının çok, ama çok uzağındadır. Uygarlıkların tarihleriyle kanıtlandığı gibi, gerek bireyler gerekse toplumlar için başarı, ben yaparım ya da biz yaparız kararlılığında yatar. Biz yaparız diyemediğinizde sürekli olarak yapana bağımlı kalıyorsunuz; diğer başarılarınızın hiçbir kalıcı anlamı olmuyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Özt rak, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, CHP Milletvekili Aydın Ayaydın da AK olan bu tarife yapıP hükümetinin doğalgaz ve elektrik zam sıyla yüzde larını sert bir dille eleştirdiler. Eleştirilerin 67.8’den yüzEnerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner ana hatları şöyle: de 70.1’e çıkYıldız, doğalgaz zammının çevre ülkelerde ya? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde beltı” ifadeleri şanan siyasi istikrarsızlıktan kaynaklandığını iddia ki de ilk defa memurunun maaşına zam etti. Bakan Yıldız, şunları söyledi: “Zammı vatandakullanıldı. şımız, hükümetimiz ne de bizler isteriz. Bunun bir zoyapamayan bir hükümet, akaryakıta, doEMO asgari runluluktan kaynaklandığını ve yurtdışındaki ham petrol ğalgaza ve elektriğe birbiri ardına yapelektrik ihtifiyatlarının, döviz fiyatlarının yükselmesi sonucunda matığı zamlarla vatandaşın ensesinde yacı üzerinden liyetlerimizin arttığını belirtmiştim. Döviz fiyatlarıyla aldığıhesaplama yaadeta boza pişirmektedir. mız bir malı TL ile satıyoruz. Aradaki fark yine bizim malipıldığında ? Bu zamlar ilerleyen günlerde yetlerimize gelen fark olarak yansıyor. Bizim dışımızda yaklaşık 234 tüm mal ve hizmetlere zincirleme özellikle Kuzey Afrika’da, Suriye’de, İsrailİran gerginkWh’lik aylık yansıyacaktır. Hükümet vatandaşı liğinin oluşturduğu siyasi istikrarsızlıkların bedelini tüketimi olan bir aiyap tığı zamlarla inim inim inletiyor. enerji sektörü olarak ödüyoruz. Çünkü yükselen lenin faturasının 70 ? Dün size deselerdi ki ‘Doğalgaza ham petrol fiyatları doğalgazdaki fiyatları TL’den 76 TL’ye yüzd e 18.7 2, elektriğe de yüzde 9 zam yaetkiliyor. Dünyanın yükünü; hak etyükseleceğini vurguladı. pılacak’, ‘Bu bir şaka mı derdiniz’ ya da mediğimiz bir yük çekiyoruz.” ‘BuTüketiciler Birliği Gegün 1 Nisan mı? Günleri mi şaşırdım’ derd inel Başkanı Nazım Kaniz. Şakaydı, gerçek oldu. Biliyorsunuz ileri deya, EPDK’nin elektrik fimokrasimiz var AKP ile ileri demokraside n sonyatlarına yaptığı zamma ilişkin, “Rara ileri ekonomimiz de oldu. kamları incelemeye alacağız, şayet ? AKP Meclis’te milletvekillerine, soka enflasyonun üstünde bir artış söz konumeydanlarda öğrencilere, memurlara, kta, öğretsuysa idare mahkemesine başvuracağız” menlere saldırırken, çocuklarımızın gele ceği dedi. Elektriğe ve doğalgaza yapılan zamkarartırken, meğer ‘cambaza bak cam ni baza’ mın, piyasadaki birçok ürüne yapılacak mek zorunda kalacağız” dedi. yapıyormuş. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasolan zammı beraberinde getireceğini ? Zam yapma konusunda bu kadar cöm ert anlatan Kaya, tüketicilerin fatu yonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Padavranan AKP hükümeti, nedense işçi, memur ralarını dahi ödeyemezken ka landöken ise, doğalgaz ve elektriğe yapılan ve emekli maaşlarına yaptıkları zamlard a olyıpkaçak bedelini ödemek zo zamların düşünülmeden yapıldığını ifade ededukça cimri davranıyor. Emeklilerin büy ük runda kaldığını aktardı. Kaya, rek, “Doğalgaz ve elektriğe uygulanmakta umutlarla bekledikleri intibak yasası ile emek“Bu bedel, yüzde 17 oranında. olan KDV oranının biz yüzde 1’e düşürüllilere yüzde 2 zam veren AKP hükümeti, iş elekHem kendi elektriğimize zam mesini isterken son yapılan zamlar vatantrik ve doğalgaza zam yapmaya gelince bird gelmiş olacak hem de başkası daşın belini bükecek türden oldu. Yani iğcömert kesilip yüzde 20 civarında zam en yapnın faturasına gelen zammı öde neden ipliğe her şeyi etkileyecektir” dedi. maktan hiç çekinmiyor. İTHALATTA FATURA KABARIYOR Ekonomi Servisi Türkiye’nin hammadde ithalatı 2012 yılı OcakŞubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 oranında artışla 26.5 milyar dolara ulaştı. Yılın ilk iki ayında yüzde 12.9 artışla 22.1 milyar dolara ulaşan Türkiye’nin toplam ihracatı, hammad de itha latı nın yüz de 83.5’ini karşıladı. 2012 yılı OcakŞubat döneminde yatırım malları ithalatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5.3 artarak 4 milyar 949 milyon dolar düzeyine ulaşırken, tüketim malları ithalatı yüzde 18.5 azalışla 3 milyar 499 milyon dolara geriledi. Toplam ithalatın yüzde 75.5’ini hammadde, yüzde 10’unu tüketim malları, yüzde 14.1’ini yatırım malları ithalatı oluşturdu. Mali krizle birlikte daha da belirginleşen uluslararası ekonomik ve siyasi koşullarda, “Yükselen Güçler” olarak tanımlanan BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ülkeleri geçen hafta Yeni Delhi’de dördüncü konferanslarını gerçekleştirdiler. ABD’nin, kimi Avrupa, Arap devletlerinin sözcüleri tarafından her fırsatta “bölgesel güç”, “yükselen güç” gibi kavramlarla “önemi” vurgulanan Türkiye, bu toplantıda yoktu. Bu durumun arkasındaki nedenleri sanırım, BRICS grubunun projesinde ve AKP hükümetinin tercihlerinde aramak gerekiyor. BRICS ülkeleri, Batı’nın, kendi egemenliğinin ideolojik, kültürel gereksinimleri doğrultusunda üretmiş olduğu (Bkz: Edward Said) “BatıDoğu” ayrımını ortadan kaldırmak, Batı’nın egemenliğine dayanmayan yeni bir kapitalist dünya düzeni kurmak istediklerini her fırsatta vurguluyorlar (Russia Today, 27/3). AKP yönetimindeki Türkiye ise, artık eskimiş düzenin içinde, onun efendilerinin yanında kalmaya karar vermiş görünüyor. Bu saptamayı, AKP dış politikasıyla, Yeni Delhi zirvesinde ele alınan konuları, yapılan tartışmaları, sonunda açıklanan ortak deklarasyonu yan yana koyarak doğrulamak olanaklı. Teşvikler hemen açıklansın TİM Başkanı Büyükekşi, Ekonomi Bakanlığı tarafından hazırlanan yatırım teşvik düzenlemelerinin açıklanmasını dört gözle beklediklerini söyledi MURAT GÜLDEREN KAYSERİ Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, siyasi ve ekonomik olarak dünya ekonomilerinin zorluklarla boğuştuğunu kaydederek “Bu dönem bize önemli bir zaman kazandırdı. Fakat kazandığımız süre uzun değil. Fırsat döneminde Türkiye; hedeflerine ulaşması için yatırıma ihtiyacını gidermeli. Bu yüzden yeni Yatırım Teşvikleri Yasası’nın bir an önce çıkarılmasını ve hızlı bir şekilde uygulanmasını bek liyoruz” dedi. Mart ayı ihracat rakamlarını Kayseri’de açıklayan Büyükekşi, martta ihracatın geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8.1 artışla 12 milyar 608 milyon dolar olarak gerçekleştiğini söyledi. Yıl bazında ise geçen yıla göre yüzde 13 artan ihracat 138 milyar 291 dolar oldu. Martta en fazla ihracatı 1 milyar 916 milyon dolar ile otomotiv endüstrisi yaparken kimyevi maddeler sektörü 1 milyar 650 milyon dolar ile ikinci, hazır giyim de 1 milyar 489 milyon dolar ile üçüncü sırada yer aldı. Mehmet Büyükekşi (solda) ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız (sağda) Kayseri’den en fazla ihracat yapan şirketlere plaket verdi. BRICS ve ötesi Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı, 3 milyar kişi BRICS ülkelerinde yaşıyor. Bu ülkelerin toplam GSMH’si dünya hasılasının yüzde 28’ini oluşturuyor. Geçen 10 yılda dünya ekonomisinde gerçekleşen büyümenin yüzde 50’si BRICS ülkelerinden kaynaklandı. Bir ticaret bloku olarak toplam piyasalarının hacmi 4.5 trilyon dolara ulaşıyor. Bu ülkeler, geçen yıl Güney Afrika zirvesinde, borsalarında listeler arası varlık ticaretine izin vererek, aralarında yaklaşık 10 bin şirketi kapsayan 9.4 triyon dolarlık bir varlık piyasası oluşturdular. Delhi zirvesinde, bu piyasaları, türevlere ilişkin yeni anlaşmalarla daha da derinleştirme yönünde önemli adımlar attılar (India Business Time, 28/03). BRICS ülkeleri, Batı kapitalizmi yerlerde sürünürken, kendi ekonomilerinin büyümeye devam etmesine de bakarak, halen egemen olan uluslararası mali mimarinin, kurumlarının, bu ekonomik büyüklüklerde ifadesini bulan güçlerini yeterince temsil etmediğini düşünüyorlar. Bu bağlamda, Batı egemenliğini yansıtan uluslararası mali mimariyi üç alanda değişime zorluyorlar. Birincisi, BRICS IMF ve Dünya Bankası’nda yönetimlerinde yaptıkları katkılara da paralel olarak etkin olmak istiyor, aksi takdirde finansal desteklerini çekeceklerini söylüyorlar (Financial Times, 29/03). İkincisi, Dünya Bankası karşısında, bir Asya Kalkınma Bankası oluşturmak istiyorlar. Üçüncüsü, kendi aralarındaki yatırımlarda dolardan uzaklaşarak kendi ulusal paralarını kullanmaya ya da 3.2 triyon dolar rezervlerine, yeni bir kalkınma bankasını finanse etme kapasitesine sahip Çin’in parası remninbiyi kullanmaya geçmek istiyorlar. Bu üç alanda BRICS’in gündeme getirmeye başladığı değişiklikler, Batı’nın 300 yıllık ekonomik finansal ‘Yükselen Güçler’ ve Türkiye egemenliğini temelden yıkmaya aday ve Batı tarafından da tam da böyle algılanıyor. Buna karşılık bu değişiklikler BRICS ülkelerinin kapitalizmlerinin büyümeye, gelişmeye ve Batı etkisinden kurtulmaya devam edebilmesi için mutlaka gerekli görünüyor. IMF ve Dünya Bankası’ndaki değişiklikler, Batı’nın finansal modelinden, dolayısıyla Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rouseff’in deyimiyle kriz sırasında “bir ucuz para tsunamisi” gibi gelerek, “gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini yağmalayan” (The Guardian 29/03) Batı kaynaklı spekülatif sermayenin etkilerinden korunmak, bölgesel kalkınma projelerine yönelik kaynakların dağıtımını denetlemek için gerekli. Bir Asya Kalkınma Bankası projesiyse, bölgede oluşan kaynakların bölgedeki yatırımlarda kullanımını sağlamak, bölge ülkelerinin, merkez bankalarının alıp satabileceği borçlar yaratarak riskleri paylaşmak açısından büyük önem taşıyor. Ancak bu iki alandaki değişiklikler, Batı’nın IMF ve Dünya Bankası’nın üzerindeki etkisini, bu yolla gelişmekte olan ülkelere baskı yapma gücünü kırarken, Asya yatırım bankası, kurulduğu zaman bölgenin kaynaklarının bölgede kalmasını kolaylaştırırken, Batı’da ekonomik büyümeyi, tüketimi, devlet borçlarını finanse etmekte kullanılan kaynakları giderek azaltacak. Böylece dünya ekonomisinin merkezinin Batı’dan Doğu’ya kayması hızlanacak. Batı’da kaygı yaratıyor Bu ekonomik süreçlerin uzun dönemli siyasi sonuçlarının olması da kaçınılmaz. IMF’nin ve Dünya Bankası’nın gelişmekte olan ülkeleri etkileme güçlerini tamamen kaybetmeleri, ABD Doları’nın uluslararası rezerv para statüsünü kaybetmesi henüz ileri tarihlerin konjonktürlerine ait sorunlar. Bir Asya kalkınma bankasının oluşması da uzun bir zaman alacak gibi görünüyor. Bloklaşmaya doğru gitmeye çalışan BRICS grubunu oluşturan ülkelerin arasında ciddi ekonomik ve jeopolitik sorunlar var. Hindistan ve Çin bölgede, her ne kadar Çin çoktan öne geçmiş olsa bile iki rakip güç. Çin’in Hindistan’la ilişkilerini BRICS hedeflerine ve kendi liderlik arzularına uygun bir biçimde stabilize etmesi gerekiyor. Çin’in büyük mali gücü, Asya kalkınma bankasının başına oturma hayali, diğer BRICS grubu ülkelerini ve bölge ülkelerini kaygılandırıyor (The Economic Times 30/03). Afrika ülkeleri bu gelişmeleri izliyor, Çin’in tavrının Batı emperyalizminin yöntemlerinden ne kadar farklı olduğunu anlamaya çalışıyorlar. BRICS grubu ülkelerinin, bu farklara, kendi aralarında yaşanan canlı rekabet süreçlerine karşın uluslararası jeopolitik alanında tek, esas olarak Batı karşıtı bir ses çıkarmayı başarması Batı’yı daha da kaygılandırıyor. Delhi deklarasyonu, BRICS grubunun, Suriye ve İran konusunda ABD ve Avrupa’nın askeri müdahale, rejim değişikliği projesine, İran’a yaptırımlar uygulanmasına kesinlikle karşı, sorunların, ulus devlet egemenliklerini kabul eden bir çerçevede ele alınmasından yana olduğunu ortaya koyuyor. Kısacası, BRICS grubu Birleşmiş Milletler’de, ABD ve Avrupa ekiyle, başka ülkelere askeri müdahaleye olanak sağlanması için yaratılan “R2P” (Koruma Sorumluluğu) doktrinine karşı olduğunu deklare ediyor. “R2P” hegemonyasını ekonomik üstünlük, kültürel cazibe ve siyasi liderlikle koruma kapasitesini kaybeden ABD’nin, giderek daha fazla askeri kapasitesine dayanma eğilimini gizleyen, müdahaleyi meşrulaştıran bir söylemin kurulmasına olanak veriyordu. ABD ve Batı’nın Delhi deklarasyonundan rahatsız olması boşuna değil. Bu rahatsızlığı, ABD ve İngiliz basının BRICS’e ve Delhi zirvesine yaklaşımında, Batılı “uzmanların” Rusya ve Hindistan gazetelerinde yayımladıkları yorumlarda görmek olanaklı (örneğin, Aslund, Moscow Times, 27/03). BRICS’te, birçok gelişmekte olan ülkede zirve olumlu yünleri öne çıkarılarak, geleceğe ilişkin potansiyelleri vurgulanarak yorumlanırken, ABD ve İngiliz basını, ağız birliği etmişçesine BRICS grubunu önemsizleştirmeye, iç çelişkilerini vurgulamaya, imkânsız bir proje olarak sunmaya çabalıyordu. Kriz Türk turizmini vurdu Ekonomi Servisi Türkiye’ye en çok turist gönderen ülkelerin ekonomik, siyasi ve uluslararası ilişkilerde krizlerle imtihanı, Türk turizmine olumsuz yansıdı. Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısı, 2012’nin ilk iki ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3.7 azalışla 1 milyon 979 bin 228 kişi düzeyine geriledi. Bu gerilemede Türkiye’ye en çok ziyaretçi gönderen 10 ülke arasında yer alan Suriye, İran ve Fransa’dan gelen turist sayısında yaşanan azalma özellikle etkili oldu. 2012’nin ilk iki ayında, Türkiye’ye giriş yapan vatandaş ziyaretçi sayısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9.7 oranında (1 milyon 493 bin 819) azalış oldu. Çıkış yapan vatandaş ziyaretçi sayısında ise yüzde 6.41 oranında (1 milyon 647 bin 956) azalış kaydedildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle