25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Örgütün hazırladığı ‘Kimyasal Maddesiz Yemek’ kitabı endişe yarattı Greenpeace: En zehirlisi Türk üzümü BONN (ANKA) Çevre örgütü Greenpeace’in toplam 22 bin 481 ürünün test edildiği “ Kimyasal Maddesiz Yemek” başlıklı el kitabında, en fazla kimyasal maddenin kullanıldığı ürünler listesinin başında Türkiye’de üretilen sofralık üzüm bulunuyor. Greenpeace, Almanya’da hazırlanan el kitapçığında, üretim sırasında sebzemeyvelere sıkılan kimyasal maddeleri araştırarak 76 çeşit sebze ve meyveye dair sonuçları bir araya getirdi. Meyvelerin yaklaşık yüzde 80’inde ve test sebzelerinin yüzde 50’sinde “pestisit” türündeki kimyasal maddelere rastlandı. Kitapçıkta, AB ülkelerindeki sebze ve meyvelerin, Türkiye’dekilere göre daha az kimyasal madde içerdiği belirtiliyor. En fazla kimyasal maddenin kullanıldığı ürünler listesinin başında ise Türkiye’den, 24 kimyasal maddenin tespit edildiği sofralık üzümün yer aldığı belirtildi. Türkiye’de yetiştirilen biber, armut, kabak ve greyfurtta da pestisit miktarının sıklıkla AB sınırlarının üzerinde olduğu ifade edildi. Çin de modaya uydu Dünyadaki birçok ülkeye hammadde sağlayan Çin, artık kendi modasını yaratmanın peşinde. Çinli tasarımcılar yeni kreasyonlarını Beijing’te düzenledikleri moda haftasında sergilemeye devam ediyorlar. Siyah transparan tasarımları kot pantolonla buluşturan Çinli modacılar değişik aksesuvarları kullanmayı da ihmal etmiyor. Mücevher fuarında yine hırsızlık ? İstanbul Haber Servisi Yeşilköy’deki CNR Expo’da, 34’üncüsü düzenlenen İstanbul Jewellery Show İstanbul Uluslararası Mücevherat Saat ve Malzeme Fuarı’nın son gününde, bir firmaya ait içerisinde yaklaşık 2.5 kilogram altın ve 40 bin lira para bulunan çanta çalındı. Hırsızlığın, firma görevlilerinin standlarını topladığı sırada biri kadın dört kişi tarafından gerçekleştirildiği belirtildi. Fuarı düzenleyen UBM Rotaforte Fuarcılık bir açıklama yaparak firmaların kendi güvenliklerinden sorumlu olduğunu açıkladı. Geçen yıl değeri 1 milyon dolar olan zümrüt ve pırlantadan oluşan gerdanlık, 2010 yılında da 100 bin Avro değerinde mücevher çalınmıştı. Turhan Selçuk çizgileriyle Eskişehir’de ‘Çizgilerin efendisiydi’ Bartınlı Küçük Kıza Ağıt CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Eskişehir’in Tepebaşı Belediyesi dünyaca ünlü karikatürist ve gazetemiz çizeri Turhan Selçuk’un aramızdan ayrılışının ikinci yılında “İnsan Hakları” konulu sergi açtı. Kanatlı AVM’deki sergiye Eskişehirliler büyük ilgi gösteriyor. Serginin açılışını Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Turhan Selçuk’un eşi Ruhan Selçuk ile ADD Başkanı Azmi Kerman ve ÇYDD Başkanı Sevgi Akmen ile yaptı. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Selçuk’u özlemle andıklarını belirterek “Onu ve çigilerini unutmamız mümkün değil. Onun çizgileri sertti. Ancak, o sert çizgilerin anlatımı yumuşaktı. Yol göstericiydi. O eserleri yaratmak her babayiğidin harcı değildir. Turhan Selçuk çizgilerin efendisiydi” dedi. Selçuk’un eşi Ruhan Selçuk da “Kurduğu yalın, zarif ve sağlam anlatım diliyle çağımıza ayna tutan Turhan Selçuk’u sevenlerinin unutmadığını görüyoruz” dedi. Sergi 30 Mart tarihine kadar gezilebilecek. Uyuşturucuya başlama yaşı 12 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na bağlı Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi’nin 2011 Raporu yayımlandı. Rapora göre Türkiye’de 2010 yılında yatarak bağımlılık tedavisi gören en küçük kişinin yaşı 12, en büyük kişinin ise 66 olarak saptandı. 2009 yılında 153 olan doğrudan madde bağlantılı ölüm sayısı 2010 yılında yüzde 17.6’lık düşüşle 126 oldu. Uyuşturucuya bağlı suçlardan cezaevinde bulunanların sayısı 2005 yılında 4 bin 125 iken 2010 yılında bu sayı yüzde 504 artışla 24 bin 925’e ulaştı. Kök hücre elde edilecek 20’lik diş artık işe yarayacak İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Çene Cerrahisi Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Yalçın, kordon kanı gibi dişten elde edilen kök hücrenin de gelecekte bazı hastalıkların tedavisinde umut olabileceğini bildirdi. Yalçın, kordon kanından elde edilen kök hücreler gibi çürük olmayan süt dişi ve yirmi yaş dişlerinden de kök hücre elde edilebildiğini belirtti. Dişten kök hücrenin, göbek kordon bağı ile aynı mantıkla üretildiğini ifade eden Yalçın, “Dişten elde edilen kök hücrede şu anda pratikte bir yararı yok ama teknoloji geliştiği zaman kök hücreden organ ve deri oluşturulabilecek” diye konuştu. O eski güzel zamanlarda, cezaevlerinde en aşağılanan mahkumlar tecavüzden yatanlardı, hele de çocuk tecavüzcüleri. Hemen herkesin düşüncesi aynıydı, nasıl olsa birileri bunları şişler ve olayın da üstü örtülür. Böylece, toplum vicdanı bir nebze de olsa rahatlardı. Oysa bu günlerde, görülen o ki savcılar, başsavcılar, hâkimler, Yargıtay üyeleri çocuk tecavüzcülerinin adeta koruyucu meleği oluverdiler. Mardin’deki N.Ç. olayında, hâkimler ve Yargıtay adeta tecavüzlerin hamisi rolünü oynadılar, bunun kamuoyu vicdanında uyandırdığı derin uçurumu hiçe saydılar. Şimdi de maşallah Bartın’da nur topu gibi bir toplu tecavüz olayı ortaya çıktı. Bartın’ın yakın köylerinin birinde, yani herkesin herkesi tanıdığı bir yerde ortaya çıkan olayda, öncelikle başsavcılıktan yapılan açıklamaya bakalım. Şöyle: “İfadeleri alındıktan sonra sulh ceza mahkemesine sevk edilen zanlılardan ikisi tutuklandı. Yapılan tespit ve toplanan delillere göre mağdur Ç.K’nin zekâ düzeyinin yeterince gelişmemiş olduğu, ailevi problemlerinin bulunduğu, anne ve babasının ayrılması neticesinde psikolojik sorunlar yaşadığı, düştüğü bu durum neticesi birçoğu rızaya dayalı ilişkiler yaşadığı, bunlardan birinin tecavüz niteliğinde gerçekleştiği, diğerlerininse cinsel istismar ve cinsel taciz mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır. Soruşturmanın halen devam ettiği olayda mağdur korunma altına alınmıştır.” Bu ifadenin Türkçesini yazmak gerekirse, “mağdur zaten zekâ özürlüdür, problemlidir, kendi rızasıyla cinsel ilişkide bulunmuştur.” El insaf, daha baştan belli ki açılacak kamu davasında 14 yaşındaki bir kız çocuğu, kendi rızasıyla ilişkide bulunduğu için tecavüzcüler en alt sınırdan ceza yiyecekler. Bunun böyle olacağını bilmek korkutucu bir şey. Bir devlet düşünün, kendi çocuklarını koruyamadığı gibi tecavüzcüleri de neredeyse aklama yoluna gidiyor. Bu ülkede hiç mi vicdan sahibi savcı, hâkim, Yargıtay üyesi kalmadı, geceleyin başlarını yastığa koyduklarında nasıl uyku uyuyabiliyorlar, kendi kız çocuklarıyla, bir deniz kıyısında top oynarken, o mağdur küçücük kızların yüzündeki acılı, ürkmüş ifade akıllarına hiç mi gelmiyor? Yıllar önce gördüğüm bir film vardı: “Genç Kız ve Ölüm”. Latin Amerika ülkelerinden birinde askeri cunta zamanında işkence görmüş bir kadın, yıllar sonra bir gün tesadüfen kendine tecavüz eden işkenceciyi sesinden tanır. Adam, eylemde bulunurken hep klasik müzik çalarmış. Kadın deliye döner ve aklındaki tek şey adamı öldürmektir. Film işkenceciyle kadın arasında bir ölüm kalım savaşına dönüşür ve filmin sonunda kadın kendisinin de bir işkenceciye dönüştüğünün farkına varıp adamı öldürmekten vazgeçer. Filmin son sahnesinde işkenceci bir klasik müzik konserindedir; karısı, iki yetişkin kızıyla birlikte. Kadın da oradadır ve yüzünde tuhaf bir ifadeyle onlara bakar. Sonuçta o işkencecinin beklediği bir insan olmamıştır, hayat her zamanki gibi iyileştirici etkisini göstermiş ve barışın dili kazanmıştır. Şimdi bir Türkiyeli, bir yurttaş olarak, tek bir dileğim var; en azından namuslu, kanuncu değil, hukukçu bir savcının, bir hâkimin meseleyi ele almasını ve örnek bir dava sürdürmesini bekliyorum. Aksi takdirde zaten hukuka olan inancımızın yerlerde süründüğü şu günlerde, kuşkumuz ve inançsızlığımız daha da derinleşecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle