18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 MART 2012 CUMA 14 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli PB Zonguldak B Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y B Ankara 15 22 19 18 20 21 21 13 13 13 11 10 23 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB S B B B B B B B B S S S 14 13 7 23 24 19 15 18 14 15 7 2 0 Oslo B Helsinki B Stockholm B Londra B AmsterdamPB Brüksel PB Paris B Bonn PB Münih PB Berlin PB BudapeştePB Madrid B Viyana PB HABERLER 13 7 12 16 17 17 17 18 15 16 20 18 20 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB B B B PB K PB PB Y B Y B A 20 19 18 20 17 3 18 19 10 15 13 22 20 Ülkemizin kuzey kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, orta ve doğu Karadeniz kıyıları ile Sinop, Amasya, Tokat ve ve İnebolu çevrelerinin yağmur ve sağanak yağmurlu, diğer yerlerin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmih ediliyor. Gece ve sabah saatlerinde, Marmara, İç Ege, Batı Karadeniz’in iç kesimleri, Göller Yöresi ile İç Anadolu’nun batı kesimlerinde sis, Doğu Anadolu Bölgesi’nin doğusunda ise buzlanma ve don olayının görüleceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23 Mart GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada …öğrendik ki, örneğin Van’da kutlamaların yapılacağı İtfaiye Meydanı yakınlarına parça etkisini arttıracak çivili bombalar koyanların, zaman ayarlı 1 kilo 850 gram A4 plastik patlayıcı yerleştirenlerin… …İstanbul’da ve kimi kentlerde sokakları savaş alanına çeviren kent eşkıyalarının… …PKK’nin her alanda buyruklarını harfiyen yerine getiren, isyan ve çatışmaları kışkırtan, eylemcilere önderlik eden BDP milletvekillerinin… …hiç ama hiç suçu yok! İktidar yalakalığı hastalığından mustarip olan kadın yazarlar, olayları mazur göstermek için elbette hükümete destek vereceklerdi. Ama kelli felli parti genel başkanlığı mertebesine ulaşmış kimi yazarların; hırsızın hiç mi suçu yok özdeyişini anımsatan yorumlarına, açıklamalarına ne diyeceğini insan şaşırıyor. ??? Eleştirilerin odak noktası; akil adamlığına karar verdikleri, hatta Kürt sorununa çıkış yolunu göstereceğini sandıkları bağımsız “BDP” Milletvekili Ahmet Türk’ün o kargaşa arasında bir polisin yumruğu ile hastaneye kaldırılması! Elbette bir milletvekilinin darp edilmesi eski deyimle “nahoş” bir olay. Ne var ki olay, bir soruyu çağrıştırıyor. Erken Nevruz’u kutlama alanlarını savaş alanına çeviren, dağdaki kara yılanlarla bağlantılı organize kentsel olayların ortasında “akil adam” Ahmet Türk ne arıyordu? ??? Başlıca eleştiri; şayet erken Nevruz’a izin verilseydi olaylar olmayacaktı diyor. Kuşkusuz bu doğru bir saptama! Hükümet daha önce istihbarat gereği erken Nevruz’a izin verilmediğini olaylar olup bittikten sonra değil, olayların başlamasından önceki saatlerde duyurarak, medyayı da halkı da uyarmalıydı. Böyle yapmayacak hükümet; her şey olup bittikten sonra, “İzin vermedik erken Nevruz’a. Zira olaylar tezgâhlanacağını istihbar ettik” demek; kuşkusuz aleyhte yorum ve eleştirileri karşılayacak içerikte bir mazeret değil. ??? Zaten medya, hatta siyaset kimi açıklamaları olağan sayıyor. İşte örnek: UEFA Genel Sekreteri Infantino hem başı kel hem de fodul açıklamalar yaptı. Şikeden söz ederken, “Türkiye’de yeterli delil var” dedi... Şike davasına bakan mahkeme, yeterli delil var mı yok mu henüz karar vermemiş. Hüküm bildirmemiş. Ama UEFA, yeterli delilleri saptamış. TFF’ye ne duruyorsun hadi ver kararını diye dayatıyor. Ne yazık ki, Infantino’ya; “Türk yargısının vereceği kararlar, Türk yargısının işi. UEFA’yı ilgilendirmez. Bu, Türkiye’nin sorunu nasıl diyebiliyorsunuz?” diyen de yok... Genel Sekreter; açıkça “Bize ne Türk yargısından, UEFA kendi kurallarını uygular” diyor. Bir de aba altından sopa gösteriyor: Ha, bakın, TFF karar vermezse biz icabına bakarız! Spor medyamızın gözde elemanları Infantino’nun aşağılayıcı, buyruk verircesine kaba üsluplu tavrına, açıklamalarına tepki göstermediler... Her söylediğine hak veren sorular sordular. En azından UEFA’nın kendine özgü kurallarını biliriz ama… …Türk kamuoyunun henüz bilmediği, Türk yargısının doğru olup olmadığını açıklamadığı, “Yeteri kadar delili nereden sağladınız?” diyen bir soru bile yöneltmediler. Spor medyası da birinci sayfalara egemen kudret sahibi karşısındaki idarei maslahatçı anlayışa uymuş... Ne demişler; üzüm üzüme baka baka kararır! Akşam gazetesi Ankara temsilcisi Çiğdem Toker’in önceki günkü yazısında söylediği gibi; “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Ne işimiz var Afganistan’da?’ sorusu, gecikmiş ama hayırlı bir tartışma başlattı. Vatandaşın kalbinden geçen fakat dile getirmekten çekindiği ortak duygusuna tercüman oldu bu çıkış”. MHP lideri Devlet Bahçeli de dün “Artık Afganistan defterini kapatmanın zamanı geldi” diyerek benzer bir tavır sergiledi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yi “ufuksuzluk” ile suçlasa da dünyada birçok ülke çoktan beridir, bu tartışmayla meşgul. Kanada, Hollanda, Fransa başta olmak üzere Afganistan’da asker bulunduran ve çok fazla kayıp veren ülkelerde on bir yıldır bu konu en sıcak gündem maddesi. Hal böyleyken verilen ilk büyük kayıp sonrasında Türkiye’nin de benzer bir tartışma ortamına girmesi kaçınılmazdı. Hiçbir şekilde arzu ve temenni etmeyiz ama, Afganistan’dan şehit haberleri gelmeye devam ederse tartışma daha da alevlenecek ve hükümetin Kâbil misyonunu savunması çok daha güçleşecektir. Çok uluslu operasyonun başını çeken ABD’de dahi siyasi gündemin öncelikli konularından biri “Afganistan”. ABD Başkanı Barack Obama’ya ilk seçimin ardından Ricciardone: Çekilme Tartışması Çok Demokratik ikinci seçimi de kazandıracağına inanılan vaatlerinin başında “askerlerini Afganistan’dan çekme” sözü geliyor. ABD Büyükelçiliği Basın ve Halkla İlişkiler Bölümü’nün herkes tarafından sevilen emektar çalışanı Oya Smith’e verilen veda resepsiyonunda Türkiye’deki tartışmayı ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone’ye sorma fırsatı buldum. Kazanın hemen ardından şehitler için başsağlığı dilemişti. Üzüntüsünü bir kez daha dile getirdikten sonra şunları söyledi: “İzleyebildiğim kadarıyla çok demokratik bir tartışma yaşanıyor. Muhalefet ‘Orada ne işimiz var?’ diye sordu. CHP’de Afganistan meselesini en iyi şekilde değerlendirecek donanımda Faruk Loğoğlu ve Osman Korutürk gibi isimler var. CHP’nin talebine iktidar da gerekçeleriyle ayrıntılı yanıt verdi. Türkiye’de demokrasinin işlediğini gördük.” Ankara’ya gelmeden önce bir yıl da Afganistan’da görev yapan Ricciardone, Türkiye’nin oradaki varlığının yakın tanıklarından: “Sadece biz Amerikalılar değil, oraya giden herkes bilir ki, Afgan halkının kalbinde Türkiye çok özel yere sahip. Orada bir gün dahi kalın bunu fark edersiniz. Şu anda Afganistan’da devlet ve kurumlarının oluşturulması süreci yaşanıyor. En büyük ihtiyaç da istikrar. Afganistan’ın istikrarı tüm bölgenin ve dünyanın istikrar ve barış içinde olması demek. Türkiye Afganistan’da bu istikrar ortamının sağlanması açısından vazgeçilmez ülkelerden. Afganistan’ın Türkiye’ye ihtiyacı var.” İLKER BAŞBUĞ KATILMADI ‘Tanık ana muhalefettir’ HATİCE TUNCER akvim yanlış anlaşılıyor’ ABD’de ve diğer Batı ülkelerinde yaşanan “Afganistan’dan çıkış” tartışmalarını izleyenlerin kafasında “ABD Afganistan’dan çekilecek, Türkiye gibiler jandarmalığa devam edecek!” algısı oluşuyor. Ricciardone bu algıdan rahatsız. “Çekilme takvimimiz kamuoyunda yanlış anlaşılıyor” dedikten sonra şu izahatı veriyor: “Evet doğru, operasyonel güçlerimizi çekeceğiz. Ama bu tamamen çıkacağız anlamı taşımıyor. Lojistik, istihbarat, eğitim gibi konularda askeri varlığımız sürecek. Bir nevi Türkiye’nin şu anda yapmakta olduğunu yapacağız. Türkiye de başından beri orada savaşmıyor, sıcak çatışmalara girmiyor. Çalışmalarını sosyal alanda, eğitim alanında yoğunlaştırıyor.” ‘T ‘Size ihtiyaç var’ Artık yabancılar hatırlıyor Türkiye Cumhuriyeti’nin bakan ve valilerinin Ulu Önder’in izlerini toplumdan silme gayreti içinde oldukları şu günlerde, ABD sefirinin ağzından Atatürk’ü işitmek sürpriz oldu. Türkiye’nin Afganistan ile yakın ilişkisini vurgulamak için “Atatürk’ün Fevzi Çakmak’a talimatını bilir misiniz?” diye sorup yanıtını yine kendisi verdi: “En iyi komutanlarımızı Afganistan’a gönderelim!” Yaşasaydı acaba Atatürk ne derdi sürdürülen bu dış politika için? ‘Demokrasi işliyor’ İnternet Andıcı davasında ilk kez mahkeme karşısına çıkması beklenen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, dünkü duruşmaya katılmadı. Tutuksuz sanık MİT görevlisi Özel Yılmaz hakkındaki yargılama durdurularak dosyası Başbakanlık’tan izin istemek üzere davadan ayrıldı. MİT’çi Yılmaz hakkında “Hrant Dink’i valilikte tehdit ettiği” gerekçesiyle açılan soruşturma zamanaşımından düşmüştü. Tutuksuz sanık Hasan Ataman Yıldırım, siyasi bir davadan yargılandıklarını belirterek CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra CHP’li ve MHP’li isimlerin mahkemede tanık olarak dinlenmesini talep etti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından İrtica ile Mücadele Eylem Planı ile birleştirilen İnternet Andıcı davasının 56. duruşması, Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki büyük duruşma salonunda yapıldı. Başkan Hüsnü Çalmuk, Başbuğ’un “Rahatsızlandığı ve doktora çıkmak için izin istediğini” açıkladı. Başbuğ’un, Başkan Hüseyin Özese’nin bulunmadığı duruşmada, savunma yapmak istememesi nedeniyle duruşmaya çıkmadığı iddia edildi. Duruşma savcılarından Mehmet Ali Pekgüzel’in de seminerde olması nedeniyle katılmadığı duruşmada iddia makamını temsil eden savcı Murat Dalkuş, MİT Yasası’nda yapılan değişikliğe dikkat çekerek “Tutuksuz sanık Yılmaz’ın MİT görevlisi olması nedeniyle hakkındaki yargılamanın durdurulması” yönünde talepte bulundu. Savcının talebini kabul eden mahkeme heyeti, MİT’çi Yılmaz’ın dosyasının davadan ayrılmasına karar verdi. Dosya, Yılmaz’ın yargılanmasına izin istemiyle Başbakanlık’a gönderilecek. Pınar Doğan: 11 ve 17 No’lu CD’lerin orijinalliğinden endişeliyiz ‘Filler kapışıyor, insanlar eziliyor’ İkinci Ergenekon davasında tutuklu bulunan ancak andıç davasında tutuksuz yargılanan emekli Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım savunmasına devam etti. Yıldırım şöyle konuştu: “Cemaat, MİT’e saldırınca ucu hükümete uzanır diye yasa çıkardılar. MİT’çilerin soruşturmasını Başbakan’ın iznine bağladılar. İşte Yılmaz’ın dosyasını ayırdınız. Filler kapışıyor, buradaki insanlar eziliyor.” Yıldırım, “28 Şubat’ı kan davası haline getirip orduya saldırıyorlar. Masum insanları suçlayarak yıllarca tutuklu yargılamanız, kan davasını ileri nesillere taşıyor” diye konuştu. Yıldırım “Tertip merkezi beni köprü olarak kullanarak TSK’nin başına çuval geçirmeye çalışıyor” dedi. Yıldırım, siyasi bir davadan yargılandıklarını belirterek “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce, milletvekili İsa Gök, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Özcan Yeniçeri’nin tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum” diye konuştu. Mahkeme ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki müzakere çerçevesinde, başsavcılığın gönderdiği cevap yazısında, AKP’yi kapatma davasında “İnternet Andıcı” belgesinden adı geçen sitelerden yalnızca “irticaorg” adlı sitedeki “Apron’da namaz şov” başlıklı haberin delil olarak dosyaya konulduğu belirtildi. Yazıda, Yargıtay binasının taşınması nedeniyle cevabın geciktiği açıklaması yapıldı. Dava, 26 Mart pazartesi gününe ertelendi. Balyoz’da sahtecilik İstanbul Haber Servisi Balyoz Planı davası kapsamında 11 ve 17 No’lu CD’lerin içeriklerinde “sahtecilik” yapıldığı ortaya çıktı. “Balyoz Davası ve Gerçekler” adlı blogda yer alan açıklamaya göre, söz konusu iki CD’de inceleme yapan Amerika’daki adli bilişim uzmanları, 2003’te kaydedilmiş gibi görünen dokümanların, en erken 2006 yılının yarısında kaydedilmiş olabileceğini ve dolayısıyla “tarih ve zamanlarda” sahtecilik yapıldığını belirtti. 11 ve 17 No’lu CD’de davaya adanı veren “Balyoz Güvenlik Harekât Planı” isimli Word dokümanının yanı sıra çok sayıda önemli belge bulunuyor. Balyoz davasının tutuklu sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan ile damadı Dani Rodrik’in “Balyoz Davası ve Gerçekler” adlı blogunda, Amerika’daki adli bilişim uzmanlarının hazırladığı bir rapora yer verildi. 11 ve 17 No’lu CD’lerin imajlarında yapılan inceleneme sonucu hazırlanan raporda, söz konusu CD’lerde “sahtecilik” yapıldığı belirtildi. CD’lerdeki en az 76 dokümanın “tarih ve zamanlarında sahtecilik” yapıldığının vurgulandığı raporda şu ifadeler kullanıldı: “Aynı zamanda, 11 ve 17 numaralı CD’lerin oluşturma tarih ve zamanlarında sahtecilik olduğu sonucuna da varılmıştır. Son kayıtlarının yapılmasının akabinde 2003’te CD’ye kaydedilmiş gibi görünen dokümanların, Office 2007’den önce mevcut olmayan XML şemalarına ve Calibri yazı karakterlerine referanslar taşıması mümkün değildir. 11 ve 17 numaralı CD’lerin oluşturulma tarihi, en erken 2006 ortası olabilir. Şu ana kadar saptanılan delillerde yapılan oynamalar nedeniyle, 11 ve 17 Coşar: Tutuklamalar cezaya dönüştürülmesin İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar, Franklin Roosevelt’in “Şarkıyı değil ancak şarkıcıyı kafese koyabilirsiniz” sözlerini anımsatarak “Onca adli kontrol tedbiri olmasına rağmen bunlardan hiçbirisini uygulamayan, emsal nitelikteki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını es geçen ve tutuklamayı önlem olmaktan çıkarıp cezaya dönüştüren hâkimlerimize arz ederim” diye konuştu. Coşar, İzmir 2. Ulusal Hukuk Kongresi’nde yaptığı “Adli yargıda geçici hukuki korumalar” başlıklı konuşmada, tutuklulukların cezaya dönüştürülmesini eleştirdi. Kişi özgürlüğü ve güvenliğinin sınırlandırılmasına ilişkin yasal uygulamaların en başında “ölçülülük” ilkesinin geldiğini vurgulayan Coşar, “Tutuklama kararı doğrudan kişi özgürlüğüne yönelik olmakla, bu özgürlüğün geçici olarak da olsa tatil edilmesi sonucunu doğuran bu koruma tedbirine, başkaca bir koruma tedbiri ile aynı sonucu almak mümkün olduğu halde başvurmak, ölçülülük ilkesinin çiğnenmesi anlamına gelir” dedi. CHP MİLLETVEKİLİ ÇELEBİ ‘Zindanları boşaltana kadar yürüyeceğiz’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İşçi Partisi’nin düzenlediği “Doğu Perinçek ve Yurtseverlere Özgürlük Yürüyüşü” önceki gün İzmir’in Kiraz ilçesinden başladı. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in tutuklanmasının 5. yılı nedeniyle yapılan eylem, İzmir’de yapılacak basın açıklamasıyla sona erecek. 11 ilçe, 7 belde ve 1 köy merkezinde kitlesel basın açıklamaları gerçekleştirecek yürüyüşçüler, ayrıca konakladıkları yerlerde özel etkinlikler de düzenliyor. Kiraz, Beydağ ve Kaymakçı’daki açıklamalarda konuşan Şule Perinçek, “Bu yürüyüş Türkiye’ye özgürlük getirecektir” derken Parlamenterler Birliği İzmir Şube Başkanı Metin Öney de 24 Mart Cumartesi günü İzmir Cumhuriyet Meydanı’nda olacaklarını açıkladı. Kuddisi Okkır’ın eşi Sabriye Okkır da eşinin Silivri’de tutuklu bulunduğu süre içinde yazdığı şiiri okudu ve Ergenekon tutuklamalarını protesto etti. Ödemiş’te konuşan İP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir İl Başkanı Av. Tugay Şen, “Hasdal zindanlarını boşaltana kadar yürüyeceğiz” diye konuştu. ‘Adil bir yargıya ihtiyaç var’ İstanbul Haber Servisi Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın da aralarında bulunduğu 11 sanık hakkında “Ergenekon davası ve soruşturmasını etkilemeye teşebbüs ettikleri” iddiasıyla açılan davanın 2. duruşması dün gerçekleştirildi. Duruşmayı izleyen CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, Türkiye’nin bugün en büyük ihtiyacının “adil yargılama” olduğunu söyledi. Çağlayan’da bulunan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, sanıklardan avukat Tülay Bekar, avukat Ali Hadi Emre, avukat Kudbedin Kaya, Erkan Bülent Haberal, Canfer Balçık ve Sefa Altıoğlu katıldı. Sanıklardan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, avukat Mehmet Cengiz, Hüseyin Yıldırım, Ali Haberal, Şehriban Nihan Atasagun ise duruşmaya gelmedi. Duruşmada TRT tarafından görevlendirilen spikerler Ömer Faruk Zora ve Hakan Kıra tarafından iddianamenin okunmasına devam edildi. Davayı izledikten sonra verilen arada gazetecilerin sorularını yanıtlayan ve Türkiye’deki en temel sorunun hukuksuzluk ve adaletsizlik olduğunu kaydeden Çelebi, “Bugün ülkenin en çok adil bir yargıya ihtiyacı var. Davanın Sayın Oktay ve diğer sanıkların lehine beraatla sonuçlanmasını umuyorum ve diliyorum” diye konuştu. No’lu CD’lerdeki tüm dokümanların orijinalliği hakkında ciddi bir endişe taşımaktayız.” Blogda yer alan açıklamada ise söz konusu CD’lerde, “Balyoz Harekat Planı.doc”, “Milli Mutabakat Hükümeti Programı.doc”, “Çarşaf Eylem Planı Harekât Emri.doc ”, “Sakal Eylem Planı Harekat Emri.doc” isimli belgelerin olduğu belirtildi. “11 ve 17 No’lu CD’nin gerçekte 2003’de oluşturulmuş olamayacağını belgelerin içeriğinden dolayı biliyorduk” ifadelerinin kullanıldığı açıklamada, 11 No’lu CD’de 2009 yılına kadar varan bilgilerin bulunduğu ancak belgelerin ve CD’nin üstverisinin son kayıt tarihinin ise 2003 olduğuna dikkat çekildi. Açıklamada şöyle denildi: “Biri Amerika’dan diğer Türkiye’den iki uzman, bu CD’nin üzerindeki ‘Or.K.na’ yazısının ve de 17 No’lu CD’nin üzerin deki ‘K.Özel’ yazısının Mehmet Baransu’nun bavulundan çıkan ve Süha Tanyeri’ne ait olan not defterinden yazı karakterilerinin seçilerek makine ile yazıldığını saptamıştı. Rapor, dokümanların içeriğinden bağımsız olarak, sadece adli bilişim teknikleriyle Balyoz belgelerinin sahte olduğunu teyit ediyor. Mahkeme, bu delillerle 350 sanıklı davanın 250 sanığını cezaevinde tutmaya devam ediyor.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle