18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2012 PAZARTESİ 6 HABERLER Küresel oyuncu olabiliriz İlaç İşverenleri Sendikası’nın hazırladığı rapora göre, doğru politikalar uygulanırsa Türkiye’nin ilaç endüstrisi 2023 yılına kadar ihracatını 4 misli arttırarak dünya devleri arasında yer alabilir ? Türkiye, 11 milyar dolar cirosu ile dünyanın en büyük 14’üncü ilaç pazarı. Toplam 49 ilaç şirketi faaliyet gösteriyor. Bunların arasında yüzde 100 yerli üretici sayısı ise 11. Sektör 25 bin kişiyi istihdam ediyor. 2010 yılında 4.4 milyar dolar ilaç ithalatı yapmış Türkiye, buna karşılık ihracatı sadece 0.6 milyar dolar. İlaç İşverenleri Sendikası buradan yola çıkarak ilaç endüstrisinin küresel bir oyuncu haline gelebilmesine ve ihracatını 2023’e kadar 4 misli arttırabilmesine yönelik bir yol haritası hazırladı. Sektörün mevcut durumunu ve raporun içeriğini İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz ile konuştuk. ÖZLEM YÜZAK En Büyük ‘Toplum Mühendisi’ Madalyası “Dindar bir gençlik yetiştireceğiz” diyerek “Büyük Puzzle”ın adını koydu Erdoğan. Duvarda asılı olan fotoğrafın içine parçalar tek tek yerleştirilirken, ortaya çıkacak fotoğrafı, Büyük Otoriter’in amacı olarak görüyor ve yazıyorduk. Sanıyorduk ki, Erdoğan’ın gönlünde yatan “otoriter yönetim”... Yanıldık. Dindar gençlik arzusu dışavurdu ki, ne otoriteri, totaliter yönetim! Muhafazakâr demokratlık bir yafta. İktidarbaşının lügatında, bu tanımın tek karşılığı var: Din kıskacı altına alınmış, bunun dışında her şeyin boğulduğu bir toplum düzeni. Gençliği dindar yetiştirebilir mi, yetiştiremez mi, bu ikincil bir tartışma… Bence de yetiştir(il)emez… Ama bu hedefe kilitlenmiş otoriter bir lider ülkeyi yönetiyorsa... O zaman mesele, “yetiştirilebilir mi” biçimindeki akademiksosyolojik tartışmanın ötesine geçer… Erdoğan, dinci bir gazetede yazan sıradan bir “köşe yazarı” değil ki, gençlik için bir görüş dile getirsin. O bir karar alıcı, uygulayıcı. Tamam, bu çabasının sonucunda görebilir ki, başarısız olmuş... Bunun bedelini de siyaseten üstlenmiş. Ama bu sonucu görene kadar yapacakları önemli: Bölünmüş, birbirine girmiş bir gençlik... Bölünmüş aileler ve bir toplum... Direnen ve çatışan bir toplum... Ortalık kan revan içinde! Bir köşe yazarının dileği ile, iktidarbaşının dileği arasında böyle bir fark var! Ona ancak şöyle seslenebiliriz: Çocuklarımıza dokunma! ??? AKP lideri büyük mugalatacı. Sanki ortalıkta, gençliğin ateist mi yoksa dindar mı yetiştirileceği yönünde bir tartışma var; sanki karşısında ateist gençlik savunuculuğu yapan karşı kamp, siyasi parti ve lideri var. Ama hayır, gençliğin ve toplumun nasıl olması gerektiği konusunda 10 yıldır fikri ve uygulaması olan bir otokratla karşı karşıyayız. Bu tür liderlerin hepsi aynı teraneyi söyler: Önce bir hayali düşman yaratır (bu örnekte ateizm) ve “büyük tehlike”yi gösterir, sonra da gençliği (milleti, toplumu, ülkeyi) kurtarmaya soyunur! Yapacaklarının sözde “meşru zeminini” yaratmaya koyulur! ??? Ne diyordu dünün liberalleri, ikinci cumhuriyetçiler, AKP’nin peşine takılanlar, yetmez ama evetçiler: Ordu ve Kemalistler tek tip gençlik (insantoplum) yetiştiriyor. Bu, onların AKP’nin, Erdoğan’ın peşine takılmaları için yarattıkları “meşru gerekçe” idi. AKP iktidarıyla liberal bir ülke olacaktık falan filan… AKP liderleri de onlara gaz veriyor ve destek çıkıyorlardı: Eveeett, hem de en özgürlükçü tarafındaaaan! AKP’ye kadar toplum mühendisliği işbaşındaydı! Şimdi ise gerçek özgürlükler dönemi başlamıştı, toplum mühendisliği sona erecekti! Yahu madem toplum mühendisliği programıyönetimi işbaşındaydı bunca yıl, ortalık neden dinciimamcı, cemaatçi, huuuucu, sağcı, düzenbaz, hilebaz... kaynıyor? Az buz değil sayıları! Demek ki, varsa bile mühendislik, sonucu büyük başarısızlık! Yani öyle bir şey yok! ??? Şimdi esas en büyük toplum mühendisi ile karşı karşıyayız. Toplumu hesap ediyor, çiziyor, biçiyor, fazlasını kesip atıyor, eksiğini tamamlıyor, biçimlendiriyor... Makası elinde... Üniversite gençliğine yönelik büyük siyasi ve yargısal düşmanlık, bu mühendisliğin sonucu. Eleştiri yok! Protesto yok! Yan bakma yok! İktidarı sevmeme yok! Direnme yok! Bilet satma da yok! Kadınları desteklemek de! Sadece boyun eğme var. İki elini önünde iç içe birleştireceksin ve öne doğru güçlü bir eğilme içinde olacaksın… Tıpkı 12 Eylülcülerin yaptığı gibi! Bu iktidar, 12 Eylül’ün yarım bıraktığına veya tamamlayamadığına veya gerçekleştiremediğine soyunmuş durumda. En büyük toplum mühendisi madalyasını hak ediyor! ‘Üretimde iddialıyız’ Nedir bu ilaç ihracatı potansiyelimiz? Ve var olan durum ne? Türkiye’nin 2010 yılı dış ticaret açığının yaklaşık olarak yüzde 10’u, ilaç endüstrisi kaynaklı. 2010 yılında ilaç ithalatı 4.4 milyar dolara çıktı, geçen 10 yıl içinde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 10 seviyesinde oldu. Türkiye’deki ilaç ihracatının toplam ihracattaki oranı diğer birçok ülkeye göre düşük seviyede. Oysa ilaç endüstrimiz aralarında ABD ve AB ülkelerinin de bulunduğu 100’den fazla ülkeye ihracat yapıyor. Üretici uluslararası standartlar ve kalitede üretim yapıyor. Ayrıca şunu da belirtmekte yarar var, Türkiye’de faaliyet gösteren yerli yabancı 300 ilaç şirketi arasında pazar lideri ve pazar üçüncüsü yerli şirketler. Özellikle jenerik ilaç üretiminde iddialıyız ve ArGe ile sürekli bunu geliştiriyoruz. Biz İEİS olarak buradan yola çıkarak bir yol haritası oluşturduk. Belirtilen hedeflerin tutturulması durumunda küresel ilaç pazarında Türk ilaç sektörünün ihracat payı 4 kat artıp 17 milyar dolara ulaşacak. Bu büyüme, sektörün 2023’e iki kat büyümüş olarak gireceği anlamına gelirken, eczacılık ürünlerinde dış ticaret açığı, tahmini olarak 12.9 milyar dolardan 4.1 milyar dolara düşecek. Türkiye’de sağlık denildiğinde daima en uzun tartışmalar ilaç üzerine olmuştur. Hastahasta yakınıdoktorhastaneeczaneecza deposuilaç üreticisi firmalarithal ilaç zinciri içinde yıllar boyu hükümetlerin aldıkları kararlar doğrultusunda tartışmalar uzar ya da kısalır… Son dönemde diyet uzmanlarının birbirine girmesi ile özellikle kolesterol ilaçları üzerine kavgalar yaşanırken birden eczanelerin hükümet ile ilaç krizine gözler çevrildi. Eczacılar ayaklandı, meydanları doldurdu. Derken bir de baktık ki SGK ile Eczacılar Birliği’nin ilaç krizi tatlıya bağlanmış. 2015’e kadar geçerli anlaşmayı Çalışma Bakanı Ömer Çelik açıkladı: “İlaçta sorun bitti. 20 bin eczacının iskonto oranını iyileştirdik. Eczanelere reçete başına da 25 kuruş ödeyeceğiz.” Bu iki kriz arasında bir de ilaç üreticilerinin isyanı yaşandı. İlaç sanayicileri ilaç fiyatlarında peşpeşe yapılan indirimlerin endüstride büyük yaralar açtığı ve bunun sürdürülemez bir yapıya dönüşmekte olduğu uyarısında bulundular. Aslında tartışma çok boyutlu. İlaç ise AKP hükümetinin “sağlıkta dönüşüm” adı altında yürüttüğü, ancak izlediği yanlış politikalar yüzünden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) bütçesindeki kara delikleri azaltacağına büyüttüğü ve artık “paran kadar sağlık” noktasına indirgediği birden fazla ayağı olan bir uygulamanın sadece bir bölümü. Bu yüzden bu yazıyı yalnız ilaç endüstrisi ile sınırlandırdık. Çünkü dünyada 675 milyar dolarlık küresel bir ilaç pazarı söz konusu. Ve Türkiye 75 milyon nüfusu ile bu pazarın önemli aktörlerinden biri. Üstelik bu rakam sadece reçeteli ilaçların. Ve dünya ilaç endüstrisi hızla değişiyor. Biyolojik ilaçlara yöneliş artıyor, patent süresi tamamlanan ilaçların eşdeğerleri piyasaya çıkıyor, bu ilaçlar üreticiler tarafından geliştiriliyor, örneğin yutma zorluğu çeken hastalar için ağızda eriyen ya da iki ilacı birleştirerek tek ilaç haline getiren özellikler ortaya çıkarılıyor ve ruhsatlandırılıyor. Eşdeğer ilaçlara yöneliş doğal olarak büyük firmaların tekellerini de birçok alanda yıkıyor. Hintlisi, Çinlisi, Korelisi herkes yeni pazardan pay alma peşinde... Türkiye, 11 milyar dolar cirosu ile dünyanın en büyük 14’üncü ilaç pazarı. Toplam 49 ilaç şirketi faaliyet gösteriyor. Bunların arasında yüzde 100 yerli üretici sayısı ise 11. Sektör 25 bin kişiyi istihdam ediyor. 2010 yılında 4.4 milyar dolar ilaç ithalatı yapmış Türkiye, buna karşılık ihracatı sadece 0.6 milyar dolar. Oysa ilaçta Türkiye’nin gerek üretim tesisleri, gerek teknolojik düzeyi, gerekse bu alandaki insan Kara delikler büyüdü ? İEİS’nin genel sekreterliğini üstlenen Turgut Tokgöz, son yıllarda Türkiye’nin, ilaç üretimi üssü olma fırsatını kaybetmekte olduğunu sık sık dile getirdiklerini belirterek, doğru politikalarla 10 yıl içinde gidişatı olumlu yönde değiştirme fırsatının bulunduğunu söyledi. kalitesi son derece güçlü. İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) “Türkiye İlaç Endüstrisi’nin Küreselleşmesi İçin Devlet ile Ortak Yol Haritası” başlıklı bir rapor hazırladı. The Boston Consulting Group’a hazırlatılan raporu uzun yıllardan beri İEİS’nin genel sekreterliğini üstlenen Turgut Tokgöz ile konuştuk. Siz İEİS olarak “Türkiye’nin küresel ilaç üretiminde üs olma fırsatı var. Ancak acil bir eylem planı yaşama geçirilmeli. Yoksa tren kaçar. Üstelik öyle bir noktadayız ki gerekli adımlar atılmazsa sektörde yerli üretim bile yok olabilir” diyorsunuz. Konuyu biraz açalım mı? Evet, biz son yıllarda Türkiye’nin, ilaç üretimi üssü olma fırsatını kaybetmekte olduğunu söylüyoruz. İç pazarda yerli ilaç üretimi ithalata karşı kan kaybediyor. Yerli üretim ithalata karşı 8 sene içinde hacim olarak yüzde 11, değer olarak yüzde 18 pay kaybetti. Bir diğer deyişle 2002’de yüzde 34 (değer olarak) olan pazarın ithal ürün oranı 2010’da yüzde 52 seviyesine ulaştı. Yerli ilaç üretiminde düşük kapasite var; yeni yatırım yok denecek kadar az. Mevcut kapasitenin ortalama sadece yüzde 62’si kullanılabiliyor. Kapasite kullanımı düşük olunca, yerli üreticiler yüksek birim maliyetleri ile karşılaşıyor. Yerli şirketlerin kapasite kullanımları arasındaki farklılık da artıyor. Özellikle yüksek fiyatlı tedavi gruplarında ithalat oranının yüksekliği dikkat çekiyor. Raporu incelediğimde özellikle ilaç hammadde ve ara maddelerinde ciddi oranda dışa bağlı olduğu anlaşılıyor. Bunu “yerli üretimin büyük bölümü bir çeşit ‘montaj sanayi’ durumunda” diye özetlemek mi gerek sizce? Ve yerli sanayinin bunda yıllar içinde hiç mi payı olmadı? Yani bir anlamda çuvaldızı ilaç sanayicisine batıracak olursak neler söylersiniz? Aslında özeleştiri yapmak gerekirse yerli sanayinin çok uzun yıllar yalnız iç pazar odaklı faaliyet gösterdiğini söyleyebiliriz. Ancak küresel rekabet işin içine girdiğinde yabancı firmaların Türkiye pazarındaki payı arttığında değişim ihtiyacı başladı. Tabii bu arada o dönemde sanayici kadar devlette de yeterli vizyon olmadığını vurgulamak gerek. Şunu söylemeliyim ki bugün Türk ilaç sanayi gerçekten gerek son derece modern tesisleri gerekse üretim kalitesi ve kapasitesi açısından son derece iyi bir noktada. Ancak bu yetmiyor. Özellikle yüksek katma değerli ve teknoloji yatırımı yüksek olan tedavi gruplarında ithalata bağımlılığımız artıyor. Bu yüzden üretimi buraya kaydırmak son derece önemli. Neticede Türkiye, ilaçta bağımsız bir ülke olmaktan uzaklaşıyor. Bu arada sahip olduğu ilaç ihracatı potansiyelini tam olarak kullanamadığını da vurgulamak gerek. ‘Amaç küreselleşme’ Bunun için ne yapılması gerekiyor? Yol haritasını nasıl çizdiniz? Öncelikle şunu diyoruz: İlaç endüstrisi, Türkiye için savunma, enerji, Telekom, bankacılık gibi stratejik bir endüstri olarak düşünülmelidir. Çünkü ilaç endüstrisi dünyada en fazla değer yaratan endüstrilerden biri; yüksek teknoloji ve ArGe odaklı. Ancak bugüne kadar bırakın stratejik sektör olarak değerlendirilmeyi, ilaç endüstrisi daima kimya sanayinin bir alt kolu olarak ele alındı. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın ilaç sanayine özgü bir strateji belgesi yok. Boya, kozmetik ve plastik sanayileri ile birlikte ele alınıyor. Biz raporla şunu söylüyoruz: Türk ilaç endüstrisi, amacını küreselleşme ve ülkemizi dünya ilaç endüstrisinde önemli bir konuma getirme olarak belirlemiştir. Küreselleşme amacı, dört ana yapı taşının ilaç endüstrisinin gücü ve devletin desteği ile hayata geçmesine bağlıdır. Bu konuda ilk başlığımız ise ArGe ve yetenekli insan kaynağı ile değer yaratmak. ‘Fırsatı kaybediyoruz’ ‘Hükümet desteği şart’ Raporda BRIC ülkelerinden örnekler veriyorsunuz. Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya neler yapıyor? Gelişmekte olan ülkeler ilaç endüstrisini ülkelerinin gelişiminde stratejik endüstri olarak konumlandırıyorlar. Brezilya’da ulusal “Sağlık Endüstrisi Kompleksi” geliştirilmesi hükümetin öncelikli planları arasında. Yerli üretimin ve ArGe’nin güclendirilmesi için yeterli yatırım ve destek sağlanıyor. Brezilya özellikle bioteknolojik ilaç üretimi üzerinde uzmanlaştı ve dünyada lider ülkeler arasına girdi. Rusya’da ilaç endüstrisi ülkedeki beş yenilikçi endüstriden bir tanesi olarak konumlandırıldı. İlaç endüstrisi 2020 stratejisi Endüstri ve Ticaret Bakanlığı tarafından geliştirildi. Bu ülkelerin hemen hepsinde ilaç üreticilerini ve araştırma merkezlerini barındıran ilaç kümeleri var. Örneğin Hindistan’da 53 özel ekonomik bölge ilaç ve biyoteknoloji endüstrileri için oluşturmuş durumda. Bu kümelerde ilaç üreticilerine birçok mali teşvik ve avantajlar sağlanıyor. Çin’deki ilaç kümeleri limanlara ve ana karada karayolu ve raylı ulaşıma olanak veren 4 bölgede konumlanmış durumda. Biz Türkiye’de de böyle yapıların oluşturulmasının son derece önemli olduğuna dikkat çekmek istiyoruz. TÜRK İLAÇ ENDÜSTRİSİNİ KÜRESELLEŞTİRMEK İÇİN 21 EYLEM ArGe için çözümler bulmak çok önemli İEİS’nin raporunda ilaç endüstrisini küreselleştirmek için 21 maddeli bir eylem planı bulunuyor. Özetle şöyle: B) Rekabetçi maliyet yapısı ve verimlilik İlaç üretiminde kullanılan hammadde ve ara maddelerin KDV oranlarının mamul ürünlerin KDV oranıyla uyumlu hale getirilmesi. İlaç endüstrisinin kümelenmesine imkân verecek ihtisaslaşmış organize sanayi bölgelerinin altyapı ve ulaşım kolaylığı olan bölgelerde kurulması. Belli başlı üretim girdilerinin (örn: hammadde, ara madde, elektrik, gaz) satın alımında endüstriyel işbirliği olanaklarının araştırılması. Üretim maliyetlerini azaltmak adına ilaç hammadde üretimi yatırım fırsatlarının araştırılması. İkili anlaşmalarla ruhsatlandırma ve teknik denetim süreçlerini hedef bölgelerde/ ülkelerde kolaylaştırmak. İlaç endüstrisine özel ihracatı destekleme A) ArGe ve insan kaynaklarıyla değer yaratmak: “Geliştirme” kapasitesinin arttırılması (örn. formülasyon ve proses geliştirmesi) ve klinik çalışmalar üzerine odaklanmak. Yürürlükte olan ArGe yasasındaki, Ar&Ge merkezi lisansı almak için 50 çalışan sınırının 10 çalışana indirilmesi. Yabancı ArGe çalışanları için “ArGe vizesi” veya çalışma izni çıkarılmasının kolaylaştırılması. İlaç endüstrisi ödenekli projeler vasıtasıyla araştırma kuruluşuna sahip olan üniversiteler ve teknokentler ile işbirliğinin arttırılması. Eczacılık fakültelerindeki müfredatın ilaç ArGe ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulması. Endüstri desteği ile ilaç ArGe’sinde özelleşmiş ve ileri araştırmalar yapan bir enstitünün kurulması. ajansının kurulması. Enerji ithalatı yapılan ülkelerle ilaç ihracatına yönelik barter anlaşmalarının yapılması (örn., BDT, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden enerji ithalatı müzakerelerine ilaç ihracatının da dahil edilmesi). Yerli ilaç üretimi yapan şirketlerin uluslararası pazarlarda rekabetçiliğini arttıracak organizasyonel yetkinliklerin arttırılması (örn. hedef pazarlarda temsilciliklerin kurulması veya kadroların güçlendirilmesi). ‘Atatürk köşesi’ açıklaması ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği için hazırlanan taslakta Atatürk köşesinin çıkarılmadığını açıkladı. Gazetemizin kamuoyuna duyurduğu haberde taslaktaki Atatürk köşesinin kaldırılmadığı, fakat mevcut yönetmeliklere göre Atatürk köşesi düzenlemesinin sıradanlaştırıldığına dikkat çekilmişti. MEB açıklamasında Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği Taslağı’nda Atatürk köşesinin kaldırılmadığı, “kurumların girişinde temiz, düzenli ve kolayca görülebilecek en uygun yerde Atatürk köşesi oluşturulur” hükmüne yer verildiği belirtildi. D) Sürdürülebilir iç pazar Tedavi kılavuzları aracılığıyla akılcı ilaç kullanımını arttırmak. Kamu üzerindeki ilaç harcaması yükünün katkı payı ve OTC potansiyeline uygun düzenlemelerle daha geniş bir tabana yayılması. Özel sağlık sigortalarının penetrasyonunun arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılması. Büyükanıt dava açacak ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın avukatı Levent Koçer, Büyükanıt ve özellikle aile üyelerine yönelik çirkin, dayanaksız, haber vasfı kazandırılmaya çalışılan birtakım yazıların basın organlarında yer aldığını belirterek, bu yayınların ilgilileri hakkında tüm yasal yollara başvuracaklarını bildirdi. C MY B C MY B C) Coğrafi odak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle