25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2012 PAZAR 4 HABERLER Avukat Reyhan Yalçındağ, hükümet ve AKP temsilcilerinin yargıyı yönlendirerek adil yargılamaya engel olduklarını belirtti Cehalet Sevgili, Galatasaray’dan arkadaşım Mengüç Olgaç, tepkisini içine atanlardan değildir. Ama bu kez, bir email ile bana havale etmiş. Birlikte irdeleyelim. Olay şu; Mehmet Akarca adında bir zat 28 Ocak günü Takvim gazetesinde, ipe sapa gelmez bir yazı kaleme almış ve Türkiye’deki azınlık okullarının yanına Galatasaray’ı da koymuş. Kısaca bakalım ne diyor: “...Galatasaray. Bunlar ülkemizde yüzlerce gencin eğitim gördüğü yabancı menşeli okullardan bazıları. Örneğin Galatasaray Lisesi’nde dersler Fransızca... Bazıları rahip olan öğretmenlerin tamamına yakını Fransızdır. Duvarlarda yağlıboya altın varak çerçeveli Napolyon’un, Lui’nin devasa portreleri. Kapıda Fransız bayrağı, mermer lobisinde Sarkozy’nin fotoğrafları yer alır. Eh böyle olunca öğrencilerin çoğu da doğal olarak Fransız sempatizanıdır.” Yazının Galatasaray ile ilgili olan bölümü bu kadar. Baştan söyleyeyim: Yazıyı kaleme alan sırılsıklam cahil ve de yalan söylüyor. ??? 1868 yılında bir padişah fermanı ile kurulmuş olan Galatasaray Lisesi’nin, kurulduğundan Cumhuriyet’e kadar, imparatorluğun seçkin Mektebi Sultani’si, Cumhuriyet’ten itibaren de MEB’ye bağlı Galatasaray Lisesi olduğunu bilmemek cehalettendir diyelim. Peki ama bu okulun önünde Fransız bayrağı dalgalandığını kim ne zaman görmüştür? Nereden çıkıyor, duvarlardaki “Lui” (Ayrıca hangi Louis?) ve Napolyon portreleri? Mermer girişte Mehmet Akarca’nın iddiasının aksine, Sarkozy’nin fotoğrafı değil, onun tarihlerini ve yerlerini bile bilmediği savaşlarda canını vermiş olan şehitlerimizin adlarının yazılı olduğu kitabe yer alır. Bu arada belirteyim ki, şu anda Fransa’daki hiçbir okulda da Napoleon ve “Lui” portreleri yoktur. Cehaletin bu derecesi artık dalalete varıyor galiba. Galatasaray Lisesi, Tanzimat dönemini inceleyen yerli yabancı tarihçilerin kitaplarında önemli yer tutan reform girişimlerinden biridir. Ve Bernard Lewis “Modern Türkiye’nin Yükselişi” adlı eserinde, “Osmanlı’nın ve Cumhuriyet’in modernleşme savaşlarının büyük bir bölümü Galatasaray’ın sıralarında kazanılmıştır” diyerek kurumun önemini vurgular. ??? Galatasaray bu toplumun kendi sorunlarını kendi öz kadrolarıyla çözmesine karşı olanların sürekli tepkisini çekmiş bir kurumdur. Daha okulun kurulduğu 1868’de, Papa IX. Pius, çocuklarını bu okula gönderen Katolik aileleri aforoz edeceğini açıklamış, Patrik de aynı yolu tutmuş, Rusya elçisi Mençikof vasıtasıyla protestoda bulunmuştur. İmparatorluğun ve Cumhuriyetin bu seçkin okulu gayri milli unsurların sürekli tepkisini çekmiştir. İmparatorluk sırasında gösterilen tepkileri anlamak mümkündür. Okul Müslüman ve gayrimüslim tebaa arasında bir ortak Osmanlılık bilinci yaratmak amacına yönelikti. Bunu istemeyenlerin kuruma tepki göstermeleri doğaldı. Hemen vurgulamalıyım ki, bu okulun mezunlarından tarihçi Vahdettin Engin’in de belirttiği gibi, okul bu amacını, bütün çabasına karşın, gerçekleştirememiştir. Vahdettin Engin bu hususu vurguladıktan sonra şunu da belirtiyor: Ama Cumhuriyet döneminde ulus bilincinin oluşturulmasına okulun büyük katkıları olmuştur. Bu arada, sınıfların duvarlarında Atatürk’ün resimlerinin yer aldığı gerçektir. Ama o da henüz bir suç sayılmıyor; hiç değilse bu yazı yazılırken sayılmıyordu. İşte bu noktada Galatasaray’a bilir bilmez tepki gösterenlerin gerekçesi anlaşılıyor. Hoşa gitmeyen, Galatasaray’ın bu yönüdür. Zaten Mehmet Akarca adlı zat da daha sonra yurtdışındaki kimi cemaat okullarının övgüsüne geçiyor ve böylelikle hemen anlaşılıyor Vehbi’nin kerrakesi. KCK davası AİHM’ye gitti DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) KCK davasının avukatlarından Reyhan Yalçındağ, davanın siyasi, delillerin düzmece olduğunu belirterek, davayı AİHM’ye götürdüklerini belirtti. Yalçındağ, soruşturma aşamasında avukatların dosyayı görmesine bile izin verilmediğini ancak birtakım medya kuruluşlarına davanın içeriğinin servis edildiğini ileri sürdü. Davada özel hayatın gizliliğinin de ihlal edildiğini vurgulayan Yalçındağ, “Yargılanan avukatın müvekkili ile yaptığı telefon konuşması, benim eşimle konuşmam, babanın çocuğuyla konuşması, eşinizle birlikte belediyenin festivaline katılıp protokolde oturmanız bile suç delili diye dosyaya konulmuş” dedi. KCK operasyonlarının artık hemen hemen her gün yapıldığını ve demokratik legal zeminde faaliyet yürüten, düşüncesini açıklayan Kürtlerin gözaltına alındığını ve tutuklandığını belirten Yalçındağ, “Artık her kentimizin, her ilçemizin nurtopu gibi bir KCK davası var” diye konuştu. Başbakan, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı ve bazı AKP üst düzey yöneticilerinin KCK davaları öncesinde basının önünde açıklama yaparak, “operasyonlar sürecek” diyerek yargıyı yönlendirdiklerini ve suç işlediklerini belirten Yalçındağ, “Bu açıklamaları görünce, davada yargılanan müvekkillerimize isnat edilen gerçek dışı suçlamaları görünce adil bir yargılamanın olduğunu düşünmüyorum” dedi. Operasyon, soruşturma ve dava sürecinde ciddi hukuksuzluklar yaşandığına dikkat çeken Yalçındağ, “Bırakın taraf olduğumuz uluslararası hukuki sözleşmelerini, mesela arama kararlarının bazıları usulüne uygun değil. Hukuksuz arama kararı ile aldığınız delilleri siz dosyaya bırakamazsınız. Hukuksuz toplanan delillerin dosyadan çıkarılması için birçok kez talebimiz oldu ancak bu gerçekleşmedi. Dinleme kararları alınmamış. İHD şubesi savcılık kararı ile basıldı. İlk basıldığında savcılık kararı dahi yoktu” dedi. KCK OPERASYONU Batman’da 41 gözaltı CİVAN DEĞER BATMAN Batman’da düzenlenen KCK operasyonunda BDP İl Başkanvekili Selim Aratemur, BDP yöneticileri ve belediye çalışanları, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve gazetecilerin aralarında bulunduğu 41 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Belediye Başkanvekili Serhat Temel, BDP Batman İl Baş kanvekili Selim Aratemur, Tüm BelSen Batman Temsilcisi Muzaffer Çınar, Tüm BelSen yöneticisi Ali Sarıpınar, eski Genelİş Batman Şube Başkanı ve Genelİş şube yöneticisi Halis Yakut, BDP üyesi Zeynelabidin Çelik, Din Alimleri Derneği yöneticisi Ahmet Eşiyok, Meyader Başkanı Yaşar Kurt, BDP üyesi Hakim Sincar ve DİHA muhabiri Gülsel Aslan’ın da bulunduğu belirtildi. GÜLDAL MUMCU SELAHATTİN DEMİRTAŞ: ‘Meçhul değil malum’ SELAHATTİN ŞAHİN Erdoğan, Yüce Divan’da yargılanabilir DİYARBAKIR İSTANBUL (Cumhuriyet) BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Şırnak’ın Uludere ilçesinde 34 köylünün sınırdan geçerken bombalanarak öldürülmesiyle ilgili, “Katliamın sorumlusunu Başbakan çok iyi biliyor. Ortada ciddi bir suç ve bir katliam var. Bu iş Başbakan’a uzanıyorsa, Başbakan’ın Yüce Divan huzurunda ömür boyu yargılanması gündeme gelebilir” dedi. İngiltere’deki diplomatik temasları sürdüren Demirtaş, Yeni Özgür Politika gazetesine verdiği demeçte İstanbul’da 26 Ocak’ta “PKK’nin finansal desteğini kesmek” gerekçesiyle düzenlenen toplantıyı, 1990’lı yıllarda yaşanan sürece benzetti. Uludere’de yaşanan olayın kapatılmak istendiğini belirten Demirtaş, şunları söyledi: “Bizim sorduğumuz soru çok nettir. ‘Başbakan bu emri verdi mi vermedi mi? Vermediyse de kim verdi?’ Bunu açıklaması gerekiyor. Bunu açıklamak yerine yine bizi hedefe alarak kamuoyunun gözünde bu olayı kapatmaya çalışıyor ama ortada çok büyük bir suç var. Başbakan’ı veya bu emri verenleri ömür boyu hapiste tutacak bir suçtan bahsediyoruz. Bu nedenle kendisi aslında sıkışmış durumdadır.” NEVŞEHİR TBMM Başkanvekili ve CHP İzmir Milletvekili Güldal Mumcu, “Faili meçhul cinayetlerin tümünün değilse bile pek çoğunun faili malum” dedi. Hacıbektaş Veli Kültür Derneği tarafından Hacıbektaş Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Ölümünün 19. yılında Uğur Mumcu’ya Saygı ve Faili Meçhuller” konulu panelde konuşan Güldal Mumcu, “Kurtuluş Savaşı’nı ve Cumhuriyet devrimlerini tarih sayfalarından silmeye çalışıyorlar. Atatürk’ün tüm ulusla birlikte gerçekleştirdiği kurtuluştan ve cumhuriyetin kuruluşundan adeta intikam almak istiyorlar” dedi. Hrant Dink cinayetinde çok ciddi sorumlulukları olan ve Fetullah Gülen cemaati ile yakınlıklarına kesin gözüyle bakılan polis şeflerine, BBP’de yöneticilik yapmış Alperen ocakları üyesi diğer sanıklara ise hiç dokunulmadığını dile getiren Mumcu, Dink cinayetindeki bağlantıları yazan gazeteci Nedim Şener’in tutuklandığına dikkat çekti. Mumcu, “Adalet mahkemelerde, duruşma salonlarında yok ediliyor” diye konuştu. Türkiye’de birçok faili meçhul cinayet işlendiğini vurgulayan Mumcu, “Sık sık ‘faili meçhul’ deyip duruyoruz. Hayır. Bu cinayetlerin tümünün değilse bile pek çoğunun faili tam tersine malum. Ama faillerin kimisi göz göre göre kaçmış. Kimisi yakalanmış ama hemen bırakılmış. Kimisi Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca gibi askeri hapishaneden, sıkıyönetim döneminde, askeri elbise giydirilerek kaçırılmış” dedi. İzmirliler adalet istiyor İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyon kapsamında tutuklananların yakınları, her cumartesi olduğu gibi dün de Konak Meydanı’nda buluştular. Özel yetkili mahkemelerin kapatılması çağrısını yineleyen yakınlar, “İzmir’de adalet istiyoruz” diye seslendiler. Kendilerini, “İzmir’de Adalet İstiyoruz Platformu” olarak tanımlayan kitlenin dünkü buluşmasına, CHP İzmir milletvekilleri Rıza Türmen, Mustafa Moroğlu ve Alattin Yüksel’le İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da destek verdi. Tutuklu yakınları “Adalet, hemen şimdi”, “Özel yetkili mahkemeler kapatılsın”, “İzmir’de adalet istiyoruz” yazılı pankartlar taşıdılar. Tutuklu yakınları 3 Nisan’da başlayacak yargılama sırasında toplu olarak İzmir Adliyesi’nde olacaklarını bildirdiler. Tutuklu yakınları adına yapılan açıklamada, 4 haftadır Konak Meydanı’nda toplanıldığı belirtilerek, “Sadece iddianame ve basın haberlerini dikkate alarak inceleyen avukat Noyan Özkan’ın önemli tespitlerini paylaşmak istiyoruz” denildi. (Fotoğraf: OZAN YAYMAN) ‘Başbakan biliyor’ CHP’li Tanrıkulu, Cumartesi Anneleri’ne destek verdi ‘Failler gelip hesap vermeli’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 156 haftadır “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla eylem yapan Cumartesi Anneleri’ne destek verdi. Tanrıkulu, faili meçhullerin çözülmesi için 4 öneride bulunarak, “Failler bilmeli ki, onlar ölene kadar bizim nefesimiz onların ensesinde olacak. Gelip hesap vermeliler” dedi. Oturma eylemi, 156. haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde devam etti. Eyleme katılan Sezgin Tanrıkulu, “Öncelikle BM Uluslararası Kayıplar Sözleşmesi’ni hükümetin parlamentoya getirip kabul etmesi, imzalaması lazım. Hükümetin yapacağı ikinci iş, daimi, özel yasayla kurulmuş, uluslararası standartlara uygun bir komisyon kurmak olmalıdır. Üçüncü olarak, ceza yasasındaki bu davalarda zamanaşımı süreleri kaldırılmalıdır. Failler bilmeli ki, onlar ölene kadar bizim nefesimiz onların ensesinde olacak. Gelip hesap vermeliler. Dördüncü olarak yapmamız gereken iş, İHD ve TİHV öncülüğünde bir veri bankası kurulmalıdır” diye konuştu. Taksim’de protesto Öte yandan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) üyeleri Uludere katliamını Taksim’de basın açıklamasıyla protesto etti. HDK delegesi Vildan Kıran, “Uludere’de 34 kişinin bilerek, planlı bir şekilde öldürüldüğünü” savundu. Eyleme BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de destek verdi DİYARBAKIR CEZAEVİNDEKİ İŞKENCELİ ÖLÜMLERE İLİŞKİN SORUŞTURMA SUÇ YERİNDE DEVAM EDECEK Vahşet dosyası Diyarbakır’a ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, 12 Eylül döneminde Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde gördükleri işkence sonucu öldüğü ifade edilen 15 kişi konusunda soruşturma başlattı. Başsavcıvekilliği, soruşturma dosyasını Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, 12 Eylül askeri yönetimi döneminde Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde işkence gören, burada işkence sonucu ölümlere tanık olan veya gördüğü işkenceler nedeniyle yakınlarını kaybeden 165 kişinin farklı tarihlerde bulunduğu suç duyurularına ilişkin evrakı ayırdı. Başsavcıvekilliği, suç duyurularında “Diyarbakır Askeri Cezaevi’ndeki işkence ve kötü muamele sonucu 15 kişinin ölümüyle” ilgili olarak da soruşturma başlattı. Başsavcıvekilliği, soruşturma evrakını “müştekilerin iddia ettiği işkence ve kötü muamele ile yaşam hakkının ihlaline yönelik suçların CMK’nin 250. maddesi kapsamında olmaması” nedezan Yayan, Remzi Aytürk, Aziz Büyükertaş, Önder Demirok, Mehmet Emin Akpınar, Medet Özbadem, Ali Sarıbal, Celal Paydaş, Bedii Tan, Kenan Gürsoy, Seyfettin Sak, Aziz Özbay, Hayri Durmuş ve Mazlum Doğan maktul olarak yer aldı. cezaevinde 7075 yaşlarında Türkçe bilmeyen Aziz Büyükertaş’ın, koğuş numarasını hatırlamayarak askerleri yanlış koğuşa götürdüğü için 810 asker tarafından dövülerek öldürüldüğünü kaydetti. Müşteki Emin Yiğit, Remzi Aytürk’ün; müştekiler Osman Aydın ve Sadık Kaplan, Önder Demirok’un; müşteki Suphi Karataş da Mehmet Emin Akpınar adlı Mardinli kişinin öldürüldüğünü beyan etti. Müşteki Recep Şeftalidalı da şikâyetinde, Bedii Tan’ın havalandırma noktasında cop ve kalasla dövülerek öldürüldüğünü anlattı. Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, 12 Eylül dönemindeki işkence ve kötü muameleye ilişkin olarak ayırdığı soruşturma dosyalarını, görevsizlik kararıyla “suç yeri” olarak gösterilen yerlerdeki savcılıklara göndermeye devam ediyor. ? Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, 12 Eylül döneminde Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde gördükleri işkence sonucu öldüğü ifade edilen 15 kişi konusunda soruşturma başlattı. Başsavcıvekilliği, soruşturma dosyasını görevsizlik kararıyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. niyle görevsizlik kararı vererek Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Görevsizlik kararında, Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde hayatını kaybettiği belirtilen Necmettin Büyükkaya, RamaToplam 165 ismin müşteki sıfatıyla gösterildiği kararda, bazı şikâyetçilerin ölüm olaylarına ilişkin beyanlarına yer verildi. Karara göre müşteki Adem Ender Avcıkıran, şikâyetinde, C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle