18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2012 PAZAR 14 srail, ocak ayının son günlerinde Hamas üyesi 5 Filistin milletvekilini gözaltına aldı. Bu milletvekillerinin hepsi, silahlı terör eylemlerine karıştıkları gerekçesiyle daha önce de tutuklanmış ve yargılanmıştı. Bazıları hüküm giymiş, cezaevine konulmuş ve Hamas militanları tarafından kaçırılan İsrail askeri Gilad Şalid’e karşılık salıverilmişlerdi… Türkiye’den gördüğü izzet ve ikrama karşın, dünya kamuoyu Hamas’ı hiç de demokratik bir parti değil, gayet terörist bir örgüt olarak bilir. Saptama doğrudur ve gerçekleri saptırmadan tartışılamaz. Ama İsrail’in benmerkezci, ırkçı, dinci ve salt uluslararası kural ve insan haklarına değil, insanlığın en derinden bağlı olduğu hakkaniyet duygusuna aykırı Filistin politikasına bakarak… Hamas Partisi’nin Filistin’i savunmak için terorizme başvurmakta haklı olup olmadığı tartışılabilir. Bugün gelinen noktada, dünya kamuoyunun azımsanmayacak bir bölümü, İsrail devletinin Filistinlilere terörden başka çare bırakmadığı kanısındadır. Ne var ki böyle bir kanı, Hamas’ın bir terör örgütü olduğu gerçeğini değiştirmediği gibi, örneğin Türkiye gibi ayrılıkçı teröre karşı savaşan ülkelerde, PKK’nin de haklı olabileceği savını gündeme getirir ki… Böyle bir sav, benzeri örgütlere karşı mücadele eden pek çok ülkeyi rahatsız ederken, Türkiye’nin işine hiç mi hiç gelmese gerekir. Dolayısıyla Filistin’de ister seçimle işbaşına gelmiş olsun İ Âleme Verir Talkını, Kendi Yutar Halkını ister silah gücüyle, dünyada “demokratik” kabul görmeyen Hamas örgütpartisinin, özellikle Türkiye tarafından maşanın ucuyla tutulması gerektiği açıktır. Ne var ki AKP iktidarı, bırakın hakkında temkinli bir dil kullanmayı, 300 milyon dolar yardım yapacağı ileri sürülen Hamas’ı açıkça bağrına bastı, çekincesiz destekliyor. ??? Türk Dışişleri Bakanlığı, gözaltına alınan Hamas milletvekilleri hakkında bir açıklama yayımladı: “Filistin Yasama Konseyi Başkanı Aziz Dveyk ve bir diğer Filistinli parlamenterin İsrail tarafından gözaltına alınmasını şiddetle kınıyoruz. Uluslararası toplumun İsrailFilistin ihtilafının çözümüne yönelik müzakerelerin canlandırılması amacıyla Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN çabalarını yoğunlaştırdığı bir dönemde gerçekleştirilen bu eylem, İsrail’in barış sürecine yönelik samimiyeti ve ciddiyetine yönelik kuşkuları daha da arttırmaktadır. Halihazırda İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinli parlamenterlerin sayısı 24’e ulaşmıştır. Filistin’de gerek demokrasinin gelişimini ve evrensel değerlerin yerleşmesini, gerek son dönemde önemli mesafe kaydedilen iç uzlaşı sürecini olumsuz etkileyen bu durum, bir yılı aşkın süredir Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde demokrasi özlemiyle yaşanan tarihi gelişmelerin İsrail tarafından doğru okunmadığını da göstermektedir. Bu çerçevede, halen faal durumda bulunmasa dahi, Filistin Yasama Konseyi’ne Filistin halkının özgür iradesiyle seçilmiş tüm temsilcilerin bir an önce serbest bırakılmasını bekliyoruz.” * ??? Buyrun buradan yakın, aziz Türkler, Kürtler, Ermeni, Rum, Yahudi ve sair kültür kökenli, mozaik yurttaşları… Yalamaktan dili uyuşan Türk basınının sessizce geçiştirdiği bu “şiddetli kınama”, İsviçre yapımı değil, oysa. Ama İsrail yapabilir! İsrail, Türkiye’yi şiddetle kınamak üzere tutup aynı açıklamayı yayımlasa ve “Halihazırda Türkiye hapishanelerinde tutulan Türk parlamenterlerin sayısı 9’a ulaşmıştır. Türkiye’de demokrasinin gelişimini ve evrensel değerlerin yerleşmesini olumsuz etkileyen bu durum, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde demokrasi özlemiyle yaşanan tarihi gelişmelerin Türkiye tarafından doğru okunamadığını da göstermektedir. Bu çerçevede TBMM’ye Türk halkının özgür iradesiyle seçilmiş olan tüm temsilcilerin bir an önce serbest bırakılmasını bekliyoruz” dese, ne yanıt verebilir AKP hükümeti? Üstelik İsrail’in gözaltına aldığı Hamas vekilleri adli sicilli terörist iken, Türkiye’de yıllardır kimisi hücrede tutuklu milletvekilleri, daha hüküm giymedi! Türk Dışişleri Bakanlığı, keşke içişlerimize bakar olsa da İsrail’e okuttuğu demokrasi dersini, Türkiye’de uygulasa… *Dışişleri Bakanlığı açıklamaları, 23.01.2012/No. 21 “Önünü görmeyen adamların, sonunu görm eyen adamlara öncülük etmes ini sağlayan yönteme, politi ka denir.” JEAN MISTLER Vah ki Vah Mikail! Başına gelenleri basından öğrendim, çok üzüldüm. Okuduğun üniversite, Marmara Üniversitesi, seni okuldan uzaklaştırmış, okuduğun fakültenin, İletişim Fakültesi’nin dekanı, çiçeği burnunda Profesör Yusuf Devran seninle ilgili olarak savcılığa başvurmuş. Ah, Mikail ah, ah benim cahil kardeşim, burasının Türkiye olduğunu hiç mi aklına getirmedin. Oturmuş, bir sosyal paylaşım sitesinde, Ekşi Sözlük’te Dekan Bey’e vermiş veriştirmişsin. Yazdıkların gerçekten tüyler ürpertici: “(Yusuf Devran) Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nin, Radyo, TV ve Sinema Bölümü’nün yeni başkanıdır. Biraz tepeden inme biçimde getirilmiş gibi görünüyor. Kendisi daha önce Marmara İletişim’de hiç ders vermedi galiba. Buna karşın bölümde o kadar profesör (Esra Biryıldız, Şükran Esen, Serpil Kırel, Ahmet Şahinkaya, Nurcay Türkoğlu) varken ve kendisi daha 20 gün önce profesör unvanı almışken, nasıl hemen bölüm başkanlığını alabildi? Bir seçim yapıldıysa bu nasıl bir seçimdi, anlaması güç doğrusu. Günahını almayalım ama özgeçmişinde ‘Samanyolu TV’ deneyimi hemen göze batıyor.” Sordum, soruşturdum, son sınıfta üstelik de 3.96 ortalamayla fakültenin çalışkan öğrencilerinden biriymişsin, bu vahim hatayı nasıl yaptın? Sen de yazıyorsun zaten, adam 20 gün önce profesör olup dört ay sonra dekan yapılmış. Arkası sağlam yani, bunu nasıl anlamazsın? Ayrıca birkaç yıl cemaatçi Samanyolu TV’de çalışmış olmak gibi sağlam bir referansı da var. Gün, onların günü, bunu nasıl bilmezsin? ??? Oğlum Buğra da İletişim okuyor, Galatasaray Üniversitesi’nde. Yaratıcılık adına senin gibi her türlü atılganlığa, deliliğe hazır! 1 Mayıs’a falan katılıyor, şiir gibi tehlikeli şeylerle uğraşıyor. Bir de kısa metrajlı bir film yaptı, korkuyla bekliyorum. Uyardım tabii. “Aman oğlum, sakın etliye sütlüye karışma” diye. Biliyorum, dinlemeyecek beni, ben de dinlemezdim. Ama olsun, ben görevimi yaptım ya, en azından içim rahat! Ha, söyleyeyim, tanışsanız iyi arkadaş olursunuz. Kafaların kardeşliği! Anlıyorum ki bizler sizin kuşağa kötü örnek olmuşuz. Ama o zamanlar biz sakat makat daha demokratik bir ülkede yaşıyorduk, sizler ise korku imparatorluğunda. Bunu anlayın artık! Kendinizi harcamayın/harcatmayın. Senin okulun mezunları bir dayanışma bildirisi yayımlamışlar. “Geleceğin iletişimcilerini, gazetecilerini, yazarlarını yetiştiren okulumuzun bir iletişimcinin en doğal refleksi olan eleştiri hakkını bu şekilde cezalandırması okulumuzun geleceği açısından da kaygı vericidir. Bu haksız kararın herhangi bir savunması ve gerekçesi olamaz. Bu karar geri alınmalı ve arkadaşımız Mikail’in eğitim hakkı geri teslim edilmelidir. Ünsal Oskay’lardan devir aldığımız Marmara İletişim’in ilerici, özgürlükçü geleneğini ortaçağ despotizmine teslim etmeyeceğiz.” Laf işte! Bu arada CHP Kırklareli Milletvekili Avukat Turgut Dibek de Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e soru önergesi vermiş. “Yusuf Devran’ın önce bölüm başkanı sonra dekan yapılmasında Samanyolu deneyiminin etkisi nedir” diye sormuş. Ömer Bey’in işleri başından aşkın şu sıralar, “Dindar nesil nasıl yetiştirilir?” bunu düşünüyor. Mikail Boz’un durumuyla ilgilenecek zamanı mı var koca Bakan’ın? ??? Dindarlık deyince aklıma geldi Mikail, sen dindar bir Müslüman değil misin yoksa? Mikail adı bana bir tuhaf geldi de, Süryani adı gibi bir şey… Sakın ha! Bu memleketin Müslümanlarına, var olan Müslümanlar da, yaşanan Müslümanlık da az geliyor, daha fazlası lazım. Yaşın müsait, bekle biraz, hele şu “dindar nesiller yetiştirme projesi” bir uygulanmaya başlansın, görürsün. 2023’e şunun şurasında ne kaldı ki? Cumhuriyet’in 100. yılına inşallah dört dörtlük bir İslam devleti olarak gireceğiz; toplu tekbirler, mehteran müziği, yeşil bayraklar falan. Merak ediyorum, bu kafayla o zaman sen nerede olacaksın? Yol yakınken dön Mikail. Titre ve kendine gel! Mağfiret dile, şefaat dile, cumaya git, büyüklerinin kandillerini kutla, Yusuf Bey’in elini öp, bir şeyler yap yani! Yoksa sana vah ki vah Mikail! yaşadıkları ve yandıklarıçadırkentlere sağlamadığı konforu, Suriye sığınmacıları için kurulan çadırkentlere en üst düzeyde sağlıyor. Mısır’da, Libya’da, Suriye’de rejime karşı ayaklananların demokratik gösteri hakkını savunuyor. Türkiye’de hükümeti eleştireni yargıya taşıyor, gösteri yürüyüşü yapanı gaz bombasıyla ağlatıp, tutuklatıyor. Mısır’da, Libya’da, Suriye’de hükümetleri muhalefeti bastırmakla kınıyor, kendi hükümetine muhalefet edeni darbecilikle sınıyor. Arap ülkelerine “laik devlet” öğütlüyor, Türkiye’de kurduğu “Sünni devlet” için dindar nesiller yetiştiriyor. İsrail’e karşı terör eylemi yapan Filistinlileri koruyup, Türkiye’de teröre karışmayan KCK’lileri bile tutuklayıp yargılatıyor. AKP’deki işbölümü tersyüz olsa Türkiye kurtulacak. Çünkü dışişleri demokrat, içişleri diktat. KP iktidarı bunu hep yapıyor. A Van depremzedelerinin KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] Haydarpaşa’ya ‘Ayhavar!..’ Anamın dilindeki yazılarıma gözel sözlerle teşekkür edenler deyirler ki: “Yılda bir değil, daha çoh yazmanı behliyirik.” İsteyenler arasında Azeri balası olmayanları da görende, öz özüme dedim ki; Azerice yazılarım çoğalacak ama ilhamımı 1950’lerde Kars’taki Ekinci pedalhanesinde basılan “Ayhavar”dan alacam. Adı, “eyvah, imdat, yetişin” manasına gelen mizah gazetesinin sahabı, müdürü ve yazarı Cengiz Ekinci, eyni zamanda hukukçuydu; mebusluk da yaptı. Hökümetin, belediyenin, siyasilerin, partilerin yanlış işlerini gülmeli dille hicveden gazete, mesul olanları da yerin yol inşaatına sebep “ilmin zoruyla” bu garibe işi gördüklerini beyan edirler. Elbette ki ilim ne deyirse o olar… amma “heyatın tarihle gucahlaşmasına nihayet verme”yi hangi ilim ister? Akademyadaki âlimlerin bile “yanlış” dedihleri işlere hangi ilim “yapılsın” diyebiler... Olanlara bahanda, insanın yadına çohlu şüpheler gelir... İlk sual, belesi bir garar çoh daha evvelden neden açıhlanmır? Teze tren inşaatı için goca garı gapatmah indi mi ahıllara geler? Bu şüpheli hal için “garı otel yapacahlar, yohluğuna alıştırırlar” deyenlere ne için “ele bir amaç esla yohtu” denilmir? İkinci sual, “Hızlı tren yolu Haydarpaşa gapanmadan da yapılabiler” deyenlere neden susurlar? Mimarlar Odası’ndan Saltuk Yüceer’in “Bu iş tek yol kapatılarak da yapılabilir ama hükümetin 2014’e yetiştirme inadına, günde 24 ekspres sefer ve 15 bin yolcu kurban ediliyor” sözü neden cevapsız galır? Üçüncü sual, Haydarpaşa’nın damı yandıhtan sonra binanın esaslı tamiri için gurulan “Danışma Kurulu”dan Prof. Dr. Afife Batur’dan… Hoca Hanım deyir ki; “Projede istasyon gullanımının fasılasız devamı var; neden riayet edilmir?” Dördüncü sual ise milletin tereddütü… Dövleti temsil edenlerin sözleri, akademyayı, meslek insanlarını ve helgi (halkı) inandırmırsa, bundan böyüh mesele ne olabiler? Son suali yönelttiğim bir akil adam dedi ki; “Bunlar Haydarpaşa’yı turizm, alışveriş ve emlak pazarına açmak için torba yasalara madde bile soktular; dediklerine nasıl inanalım ki?” Ayhavar bu cür (tür) sözlere deyirdi ki; “De buyur ay balam; gör ne günlere galmışah...” Şüpheler, sorular ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN dibine batırardı. İndi görek o ustalığın bir gırığını (parçasını) gösterebilecem mi? oğu Ekspresi hatırına Ayhavar yazılarımın ilkinde, keçenlerde gapatılan Haydarpaşa’dan söz açıram… çünkü Kars’a işleyen Doğu Ekspresi’ne uşahlığımdan cevanlığıma gadar ele çoh minmişliğim var ki indi hatırlayanda üreğim daralır. Anadolu insanının İstanbul’a ve Avrupa’ya 1872’den bu yana gavuştukları yer Haydarpaşa’dı. Nesilden nesile hatıralarımız olan tarihi istasyonun heyatını sürdürmesi milli görev iken, bunu unudan gafaların neye hizmet ettihlerini ganmak mümkün olabiler mi? Bu gerarı alanlar, “Ankaraİstanbul Hızlı Tren”i için teze D UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ayçiçeğine verilen 1 bir başka ad. 2/ Amaç... Tarhana, 2 bulgur yapmak için 3 kullanılan, kabuğu soyulmuş ve kırıl 4 mış buğday. 3/ Ge 5 nellikle gömlek yap 6 makta kullanılan, çizgili ve ince bir 7 pamuklu kumaş... 8 İçine başka bir sıvı 9 katılmamış içki. 4/ Emile Zola’nın bir romanı... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Kuzu sesi. 5/ Küba’nın pa 1 G E L İ N C İ K ra birimi... Yankı. 6/ Bir 2 E K Ü R İ NO T renk... Eskiden vezir koD A R A naklarındaki bir bölüm 3 L Ü K S müstahdeme verilen ad. 7/ 4 İ R S A L İ Y E L Ü L E P Kümes... Hayvanların su 5 N İ içtikleri taş ya da ağaçtan 6 C D İ L T O L oyma kap. 8/ Serbest bı 7 İ N A Y E T N A rakma... “Örneğin içi 8 K O R E ON A T yoruz, içimize bir karanfil 9 T A P L A T O düşüyor gibi” (Edip Cansever). 9/ “Kuntra” da denilen, şaraplık bir üzüm cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yer ölçmeye yarar düğümlü ip... Uzun tüylü kalpak. 2/ Tarımda kullanılan azotlu gübre... Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test. 3/ AleviBektaşi edebiyatında bir şiir türü... Bir meyve. 4/ Tıp dilinde “bere” anlamında kullanılan sözcük... Tantal elementinin simgesi. 5/ Bir nota... Rey. 6/ Gümüş elementinin simgesi... Ayakkabıların altına çakılan iri başlı demir çivi. 7/ Bingöl ilinde bir kaplıca... Çarlık Rusyası’nda zengin köylülere verilen ad. 8/ “Sol elim / elim / Zavallı elim” (Orhan Veli)... Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi. 9/ Cimri... İskambilde bir kâğıt. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle