21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 2012 PAZAR [email protected] 12 DIŞ HABERLER Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ilk kez Suriye’ye müdahale seçeneği için ‘her şey masada’ dedi: Irak’ta yoktuk, Suriye’de varız BAHADIR SELİM DİLEK Dünyayı Okurlarla Birlikte Yorumlamak Putin III yolda. Duma seçimleri ardından Rusya’da meydanlardan eksik olmayan muhalifler, Putin III’ün belli ki önünü kesemeyecek. Kamuoyu yoklamaları gelecek hafta sonu yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını şimdiden ilan etti bile. Kamuoyu yoklamalarının sandık sonuçlarıyla örtüşmesi halinde, Putin yüzde 65’e varan cömert oylarla yeniden Kremlin’e dönecek. Putin karşıtı gösterilerin doruğa tırmandığı günlerde dahi kimse Putin’in Kremlin yarışında yenik düşmesini beklemiyordu. Aralıkta sürpriz şeklinde patlak veren ve son 20 yılda ilk kez sokak gösterileriyle hareketlenen muhalefetin, cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerindeki etkisinin, Putin’in birinci ya da ikinci turda seçilip seçilemeyeceğini belirlemekle sınırlı kalacağı söyleniyordu. Alternatifi olmayan Putin ilk turda seçilirse şimdiye değin olduğu gibi, “tek adamlığını” kanıtlamış olacak; ikinci tura kalırsa karizması çizilecek, bu da muhaliflerin hanesine büyük bir “artı” olarak yazılacaktı. Çar öyle görünüyor ki “karizmanın çizilmesine müsaade etmeyecek!” Ancak iki aydır konuşulan gösterilerden sonra Rusya da artık eskisi gibi dikensiz gül bahçesi olmayacak. Rusya’nın geleneksel “korku duvarını” yıkarak “hak aramak” adına sokaklara çıkan göstericiler, çarın önünü diledikleri gibi kesemeseler de Rusya’da bir değişim yaşandığını kanıtlamış oldu. TUNUS Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’nin Dostları grubunun Tunus’ta yaptığı ilk toplantının ardından müdahale seçeneğini değerlendirirken “her şey masada” dedi. Davutoğlu, “Sorumluluk bizden gitti. Irak’ta masada yoktuk, Suriye’de masadayız” diye konuştu. Davutoğlu, Tunus’tan dönerken uçakta Suriye’ye ilişkin son gelişmeleri değerlendirdi. Türkiye’nin 2003 yılındaki Irak politikası ile şimdi yürütülen Suriye politikasını karşılaştıran Davutoğlu, Türkiye’nin bundan sonra çevre bölgelerde masada olacağını söyledi. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a Türkiye’nin sessiz kalamayacağını belirten Davutoğlu’nun açıklamalarının ana hatları şöyle: ? Tunus dönüşünde Rusya ve İran’a da mesaj gönderen Davutoğlu, “Rusya ve İran’a gittim görüştüm, görüşmeye de devam edeceğiz ama bunun sorumluluğu bizden gitti. Görüş ayrılığı var diye bazı ülkelerle inisiyatif almaktan geri duramazsınız. Birileri göz yumuyor diye siz de yumamazsınız” dedi. gesel ölçekte tüm masalarda varız. Tüm çabalara rağmen Rusya ve İran ile görüş ayrılığımızı gideremedik. Ben sürecin başında İran’a gittim, ABD’ye gitmeden önce Rusya’ya gittim. Biz dedik ki bu süreçte kimse negatif rol oynamasın, uluslararası toplum birlikte hareket etsin” diye konuştu. ‘Yeni yol açacağız’ Yeni yol: Davutoğlu bundan sonraki sürece ilişkin olarak da “Biz geriye çekilip ne olursa olsun demiyoruz. BM’de kabul edilen kararı benimseyen ülkelerle aktif diplomasi yürütüyoruz. Yolun bittiği yerde yeni yol açacağız. Rusya ve İran’a gittim görüştüm, görüşmeye de devam edeceğiz ama bunun sorumluluğu bizden gitti. Görüş ayrılığı var diye bazı ülkelerle inisiyatif almaktan geri duramazsınız. birileri göz yumuyor diye siz de yumamazsınız” değerlendirmesinde bulundu. Ortadoğu’da yaşayan Hıristiyanların temsilcilerinin mart ayında İstanbul’da buluşacağını belirten Davutoğlu, bunlar arasında Suriye’deki Hıristiyanların temsilcilerinin de yer alacağını dile getirdi. Suriye Ulusal Konseyi temsilcileriyle de salı günü görüşeceğini belirten Davutoğlu, İstanbul’dan sonra Paris’te bir araya gelmesi beklenen Suriye’nin Dostları grubuna katılıp katılmayacağının sorulması üzerine de “Belli bir bilgimiz var ama ümit ederiz ki ilişkiler o zamana kadar düzelir” dedi. Askeri müdahale: Tampon bölge ve uçuşa yasak bölge oluşturulması olasılığını değerlendirmekten kaçınan Davutoğlu, “Şunu bilin; her şey masada. Diplomatik çabaları arttıracağız. İnsani yardım koridoru oluşturulursa onun da korunması gündeme gelebilir. Ama uluslararası toplumun sessiz kalması söz konusu olamaz. Biz Libya gibi bir iç savaş istemiyoruz. Ama önümüzde çok riskli bir dönem var” dedi. ‘Artık masada olacağız’ Türkiye masada: Türkiye’nin geçmişte uluslararası topluma yön vermekte etkisiz kaldığını ifade ederek buna Minsk süreci, Dayton Barış Anlaşması ve Saddam sonrası Irak’ı örnek gösteren Davutoğlu, “Eskiden aman bize bulaşmasın denirdi. Minsk sürecini düşündüğümde içim yanıyor. Oysa Türkiye Madrid’de masada olmalıydı. Dayton süreci de başka yerlerde belirlendi, zorunlu olarak müdahil olduk. Irak’ta, Ankara süreci dışında etkili olduğumuz dönem yok. 20042005’e kadar Irak’taki gruplarla temas dahi yoktu. Ama bundan sonra biz masada olacağız, söz söyleyeceğiz. Tıpkı bugün Somali’de olduğu gibi” görüşünü dile getirdi. Rusya ve İran’a mesaj: Türkiye’nin komşuları Rusya ve İran ile karşı karşıya kaldığının anımsatılması üzerine Davutoğlu, “Eğer bir Suriye masası varsa doğal olarak en önde olmamız lazım. Artık küresel, böl Eskiyeni Rusya ikilemi Bir tarafta her daim olageldiği gibi “güce” ve “güçlü adama” tapan militarist, otoriter, milliyetçi “Çar sevdalısı” bildiğimiz eski Rusya var… Diğer yanda, Putin’de cisim bulan eski Rusya’ya tepki göstermek suretiyle varlığını ortaya koyan “yeni Rusya”. Son ayların gelişmelerine tanık olan gözlemciler, bu eski/yeni Rusya ikileminin birdenbire böyle şimdi nasıl oluştuğunu tartışıyor. Değişimin ilk işaret fişeğinin ne zaman çakıldığını irdeliyor. Dönemecin, 24 Eylül 2011 tarihi olduğuna dair genel bir kanı var… Hatırlanabileceği gibi PutinMedvedev ikilisi bu tarihte, 2036’ya dek sarkabilecek “dönüşümlü mutlak tek adam planlarını” açıklamıştı… Putin, Medvedev’e 4 yıllığına devrettiği devlet başkanlığına martta dönerek 2024’e dek altışar yıldan bu makamda toplam 12 yıl kalacağını ilan etmişti… 20002008 arası zaten 8 yıl Rusya’yı devlet başkanı olarak yöneten Putin’in, Stalin gibi çeyrek asır boyunca dizginleri elinde tutarak emaneti 2024’ten 2036’ya dek işbaşında kalabilecek Medvedev’e devredeceği ortaya çıkmıştı. Rusya’da yıllardır kıpırdamayan muhalefeti isyan eşiğine getiren dinamit böyle patladı. Mezara dek Putin senaryosunun gündeme getirilmesi ve ardından bir de aralık ayındaki “hileli seçimlerin” ortaya çıkmasıyla, tepkisizliği düstur edinen muhalefetin korkusu çözüldü. Dışişleri Bakanı Arabuluculuk Konferansı’nda: BAHADIR SELİM DİLEK İSTANBUL Türkiye’nin girişimiyle dün toplanan Arabuluculuk Konferansı’nda Suriye krizi öne çıktı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Suriye kimsenin şahsi mülkü değildir” dedi. İstanbul’da düzenlenen konferansa 250 civarında yerli ve yabancı uzman, akademisyen, STK temsilcisi, BM yetkilisi ve diplomat davet edildi. Konferansın ikinci gününe Davutoğlu, Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja, Brezilya Dışişleri Bakanı Antonio Patriota ve BM Genel Kurul Başkanı Nassir Abdülaziz el Nasır katıldı. Bütün krizlere olumlu katkıda bulunabilmek için uluslararası küresel bir platform yaratmaya çalıştıklarını kaydeden Davutoğlu, arabuluculuğun dört boyutunu psikolojik, entelektüel, ahlaki ve metodolojik diye sıralayarak, “Bir krizin psikolojik boyutu olayın yüzde 50’sinden fazlasıdır. Karşılıklı güven, doğru psikolojik ortam olmadan başarılı olunamaz. Teknik detaylar yüzde 2030, geri kalanı da sorunun halledilmesi için siyasi iradedir” diye konuştu. ‘Suriye kimsenin şahsi mülkü değildir’ İki ABD’li subay Kâbil’de bakanlıkta öldürüldü Dış Haberler Servisi Afganistan’da Amerikan askerlerinin Kuran yakması olayını protesto sırasında, başkent Kâbil’de İçişleri Bakanlığı binasında iki üst düzey NATO görevlisi öldürüldü. Afganistan Güvenlik ve Destek Gücü (ISAF) ölenlerin hangi ulustan olduklarını açıklamazken, bazı Afgan kaynaklar bir ABD’li albay ile ABD’li binbaşının öldüğünü duyurdu. Taliban’ın üstlendiği saldırının ardından NATO, bakanlıklardaki personelini çekti. Afganistan’dan gelen ilk haberlerde, bir sözlü dalaş sırasında ateş açıldığı bildirildi. İki Afgan yetkili ise, bakanlıkta sadece yabancı danışmanlar tarafından kullanılan bir odada çıkan münakaşada Batılı bir kişinin, 2 Amerikalı askeri danışmanı öldürdüğünü söyledi. Ancak NATO Protestolar 5. gününü doldurdu. sözcüsü silahlı saldırıyı, bir Batılının düzenlediği yönündeki açıklamayı yalanladı. Yerel medya saldırganın Afgan bir polis memuru olduğunu bildirdi. İçişleri Bakanlığı’nın başkentteki en güvenli yerlerden biri sayıldığı, burada çalışacak bir Afgan personelinin çok ayrıntılı bir güvenlik kontrolünden geçmiş olması gerektiği belirtiliyor. Saldırının ardından NATO, bakanlıklardaki NATO personelinin geri çağrıldığını açıkladı. NATO liderliğinde görev yapan ISAF Komutanı General John Allen, kararın NATO personelinin güvenliğini sağlamak amacıyla alındığını söyledi.Ülkede ABD üssünde Kuran yakılmasını protesto için düzenlenen olaylarda ölenlerin sayısı ise dün Kunduz’da 4 kişinin daha hayatını kaybetmesiyle 30’a yaklaştı. 500 dolayında gösterici Kunduz’da BM tesislerini koruyan polise taşlar, madeni çubuklar ve keskin aletlerle saldırıya geçti. Kunduz emniyet müdür yardımcısı daha sonra uyarı ateşi açıldığını ama protestocuların uyarıya kulak asmadığını açıkladı. Laghman vilayetinde de, valilik binasının saldırıya uğradığı bildirildi. Ve seyir defteri “İnternet”, bu dönemeçte etkili bir lokomotif oldu. “Eski Rusya”nın temsilcisi Putin; internetteki silkinmeden zamanında haber alamamış, muhaliflerin uyanışına müdahalede bulunamamıştı. Elektronik haberleşmeyle kendini ifade etme olanaklarını yakalamak fırsatı bulan “yeni Rusya”, henüz rüşt ispatına girişecek kadar güçlü değil. Ama “eski Rusya” içinde, kendisine bir yer açılmasını talep edecek noktaya dek ilerledi. “Doğu despotizmi” dendiğinde, insanın hemen aklına gelen ilk ülkelerden biri olan Rusya adına bu, az buz bir değişim değil. Yanı başımızdaki en despot ülkeler dahi böyle etrafımızda ilginç kabuk kırılmalarına sahne olurken biz hiç esnemeyen, hiç değişmeyen, hatta giderek katılaşıp sertleşen bir baskı süreci yaşıyoruz. Bu yazının başına otururken değerli okurum Dr. Orhun Sinanoğlu’ndan bir ileti aldım. Beni tekrar Rusya üzerinde düşünmeye yönelten Sinanoğlu’nun satırları, “Uluslararası alandaki kıyaslamalı yazılarınız adeta, hibrid demokrasiden kalkıp, totaliter rejime gidilen rotada, not düşülen seyir defteri gibi” diyerek başlıyor ve şöyle sürüyordu: “Üç yıl öncesinde yazdığınız (1213 Eylül 2009) ‘Erdoğan Putin’leşiyor mu?’ yazılarınız; bugünlere geleceğimizi ortaya koyuyordu. O dönemde size; ‘Yazdıklarınıza harfiyen katılıyorum ama eksik yazmışsınız Başbakan Erdoğan Putin’den daha ileri gidecek çünkü Başbakan Erdoğan ataerkil bir aile/çevrede biat kültürü ile yetişmiş, Cumhuriyet değerlerine karşı bilenmiş mürşitlerin rahlei tedrisinden geçmiş olduğundan kadın eşitliğini yok saymayı, özel hayatı düzenlemeyi, kendisi gibi düşünmeyeni yola getirmeyi bir hak ve dini gereklilik olarak algılıyor. Bunlar da Putin’e göre fazlalıkları’ diye yazdığımı hatırlıyorum. Belki, Erdoğan Putin’leşiyor mu yazınızı referans aldığınız bir başka yazı yazarsınız diye düşündüğümden bu mail’i size gönderiyorum!” Evet geçmişten bugüne bu kara yolculuğun “seyir defterine” baktığımda gerçekten de Erdoğan’ın Putin’i solladığını görüyorum. Ancak farkı belirleyen tayin edici tek neden kanımca, Putin ve Erdoğan’ın kültürel arka planlarından ibaret değil. Arada bir de sivil toplum farkı var. Rusya’da Putin’e ayar vermeye çalışan bir sivil toplum kıpırdanışı belirdi. Biz henüz ne yazık ki böyle bir kıpırdanıştan söz edemiyoruz. Işıklar içinde yatsın. Tahsin Rıza Balekoğlu C MY B C MY B Arabuluculuğun metodolojik boyutuna da değinen Bakan Davutoğlu, İran’ın P5+1 ülkeleriyle İstanbul’da yaptığı nükleer müzakereler öncesinde taraflara bir Nasreddin Hoca fıkrası anlattığını aktardı. Nasreddin Hoca’nın “Sen de haklısın” fıkrasını bir kez daha anlatan Davutoğlu, arabulucunun anlaşmazlık içinde olan tarafları, tarafsızlık içinde dinlemesi fakat haklı olup olmadıklarına dair görüş bildirirken objektif olması gerektiğini vurguladı. Davutoğlu; doğru zamanlama, ilgili tüm tarafları masaya getirmek, müzakerelerin yoğunluğunu sağlamak ve dış faktörlerin kontrol altına alınmasının da önemine dikkat çekti. Daha sonra düzenlenen basın toplantısında ise yine Suriye konusu öne çıktı. BM Genel Kurul Başkanı El Nasır, bir soru üzerine BM Güvenlik Konseyi’nde bir aciziyet söz konusu olduğunu söyledi ve “Suriye halkı bütün dünya ve uluslararası toplumun kendine yardım etmesini istiyor. Kanaatime göre Tunus toplantısı bir başlangıç teşkil etmektedir. Bunlar önemli baskılar oluşturacak” dedi. Davutoğlu da yine bir soru üzerine “Türkiye’nin öncelikli talebi akan kanın durmasıdır. Suriye rejiminin derhal ve hiçbir şart öne sürmeksizin şiddeti durdurması ve orduları geri çekmesidir. Suriye kimsenin şahsi mülkü değildir. Hiçbir grubun, partinin, ideolojinin de hâkimiyetinde değildir. Hiçbir dış güce de ait değildir. Suriye Suriye halkına aittir” dedi. Nasreddin Hoca fıkrası İki üst düzey NATO görevlisi Amerikan askeri danışmanı İçişleri Bakanlığı binasında Afgan polis memuru tarafından öldürüldü. (EPA/REUTERS) Bombardıman ve referandum Dış Haberler Servisi Suriye askeri güçleri, isyancı grupların yoğun olarak bulunduğu Humus’un Baba Amro bölgesini bombalamaya dün de devam etti. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, bombardımanda en az 18 kişinin daha öldüğünü açıkladı. Uluslararası Kızıl Haç örgütü sözcüsü, 27 kadın ve çocuğu bölgeden yaralı olarak kurtardıklarını ve daha fazla kişiye ulaşabilmeleri için hükümetle görüşmelerinin sürdüğünü söyledi. Öte yandan Suriye halkı, bugün yeni anayasayla ilgili referandumda oy vermek üzere sandık başına gidecek. Suriye’deki muhalif güçleri temsil eden Yerel Koordinasyon Komitesi, geçen günlerde bu oylamanın Beşşar Esad’ın yaptığı katliamların üstünü örtme çabasından başka bir şey olmadığını ve bu yüzden referandumu boykot edeceklerini açıklamıştı. Çin resmi haber ajansı Şinhua’da dün yayımlanan bir yorumda Amerika ve Avrupa, Suriye üzerinde hegemonik amaçlar gütmekle suçlandı. “Arap ülkeleri, Amerika ve Avrupa’nın gülümsemelerinin ardında sakladıkları hançeri nihayet görmeye başladı” yorumuna yer verilen yazıda, geçen cuma düzenlenen ve Çin ile Rusya’nın boykot ettiği Suriye Dostları Konferansı içinse, “Toplantının amacını, etkisini ve mekanizmasını net olarak anlayamadığımız için katılmadık” ifadesi kullanıldı. BAŞSAĞLIĞI Ulusoy Holding Kurucusu Saygıdeğer Büyüğümüz ‘Hegemonik amaçlar var’ SAFFET ULUSOY’un ölümü bizleri derinden üzmüştür. Merhuma Allah’tan rahmet dileriz. Yakınlarının ve sevenlerinin acılarını yürekten paylaşırız. Kralın damadı yargılanıyor ? Dış Haberler Servisi İspanyol Kralı Juan Carlos’un damadı Palma Dükü İnaki Urdangarin (44) dün hakkındaki yolsuzluk ve görevini kötüye kullanma iddiaları nedeniyle Mayorka Adası’nda hâkim karşısına çıktı. Urdangirin başında bulunduğu Noos Enstitüsü’nün yürüttüğü spor organizasyonları için yerel hükümetlerle 6 milyon Avro tutarında anlaşmalar yapmakla ve bu paranın bir kısmını zimmetine geçirmekle suçlanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle