21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ŞUBAT 2012 CUMARTESİ 6 HABERLER Sivas davasının 13 Mart’ta zamanaşımı nedeniyle düşme ihtimali endişe yaratıyor Bir katliam daha olmasın ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta 35 aydının yakılarak katledilmesine ilişkin firari yedi sanık hakkında görülen Madımak katliamı davası, 13 Mart’ta zaman aşımından düşme tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Davanın avukatlarından Şenal Sarıhan, Sivas’ta insanların düşünceleri ve inançları nedeniyle yakıldığını belirterek bunun insanlık suçuna girdiğini kaydetti. Sarıhan, bu nedenle davada zamanaşımı kuralının işlememesi gerektiğini vurguladı. Polis kayıtlarına göre olaya 15 bin eylemcinin katıldığı, ancak bunların yaklaşık 150’sinin mahkemeye çıkarıldığını belirten Sarıhan, “Sivas’ta polis görevini yapmadı. 15 bin kişinin olaylara karıştığını tutanağa yazıyor, ancak bunlardan sadece 150 kadarı yakalanabiliyor. Sayısız video kaydı olmasına karşın bunlara bakılmadı” dedi. Sarıhan, ana davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan sanıkların bazılarının hâlâ yakalanamamasını eleştirdi. Halen Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada hayatta olan beş sanıkla ilgili yasalara göre zamanaşımı süresinin dolduğunu belirten Sarıhan, sanıkların cezalandırılması gerektiğini söylerken bunun “bir öç alma mantığının ürünü” olmadığını dile getirerek “Amacımız bu tür katliamların Türkiye toplumunda bir daha yaşanmamasıdır. Ancak doğru soruşturulmuş, doğru cezalandırılmış, adil bir yargılama ile sonuçlanmış olursa eğer bu tür olaylar caydırıcı olacaktır. Maraş’tan Çorum’a kadar, oradan da Sivas’a uzanan katliamlar zincirinin halkasını kesmek gerekir. Bu da ancak uluslararası kurallar ile ortadan kaldırılır” dedi. Yazarları Sokağa mı Atıyorsunuz? Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluş tarihi 6 Şubat 1974’tür. Kurucuları arasında dünyaca ünlü Yaşar Kemal, Aziz Nesin gibi yazarlarımız da bulunmaktaydı. Yaşar Kemal’in kısa süreli başkanlığından sonra Aziz Nesin’in başkanlığı sırasında Türkiye Yazarlar Sendikası ülkemizin başta gelen sivil toplum kuruluşları arasında yerini aldı. Kim yazacak bilmiyorum, fakat belgelerden ve anılardan yararlanarak yazarlarımızın bu meslek örgütünün tarihi yazılmalıdır. Bu tarih aynı zamanda ülkemizin yakın tarihinin de önemli bir bölümü demektir. ??? Yazarlar Sendikası’nın hangi çilelerden, sıkıntılardan, özverilerden geçerek bu günlere geldiği birkaç cümleyle anlatılamaz. Adı sendikadır, ama yöneticilerinin herhangi bir ücret alması söz konusu olmadığı gibi, bütün yük tümüyle onların omuzlarındadır. Üye ödentileri dışında bu örgütün beş kuruş geliri yoktur. Yazarlar Sendikası gerçek anlamıyla bir gönüllüler örgütüdür. İki dönem başkanlığını yapmış biri olarak bu gerçeği en iyi bilenlerden biri de benim. ??? “Genel Merkez”imiz önce Sultanahmet’te kiraladığımız birkaç metrekarelik bir odadan ibaretti. Daha sonra bir süre Tepebaşı’ndaki bir binada sığıntı bir yaşam sürdürdük. Orada çıkan bir yangında sendikanın bütün evrakları ve eşyaları yandı. 1980 darbesinden Türkiye Yazarlar Sendikası da nasibini aldı. Açılan davanın aklanmayla sonuçlanmasından sonraki süreçte, Oktay Akbal’ın başkan, Demirtaş Ceyhun’un ikinci başkan oldukları dönemde, sendika CHP’li Belediye’den Kabataş’ta bir mekân kiraladı. Ödenemeyen kiraların birikmesi ve belediyenin el değiştirmesi sonucunda, sendika burayı da terk etmek zorunluluğuyla karşılaştı. Benim başkanlığım da bu sürece rastlıyor. Konut sıkıntımızı, dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar’la görüşmelerimiz sonucunda, bugünkü genel merkezimizi elde ederek aşabildik. Genel merkez derken, Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası’ndaki yine birkaç metrekarelik bir odadan söz ediyorum… ??? Öyle ya da böyle, “gönüllüler örgütü” o günden bu güne çalışmalarını bu birkaç metrekarelik odada da sürdürmeyi başardı… Cengiz Bektaş’ın başkanlığındaki TYS ve İstemihan Talay’ın bakanlığı sırasındaki Kültür Bakanlığı arasında yapılan bir sözleşmeyle de Dış Karakol Binası’nın arka cephesindeki “Arabacılar Dairesi”, ülkemize bir edebiyat müzesi olarak kazandırıldı… Bu edebiyat müzesinde, daha teknik adıyla “müzebelgelik”te, hayatta olmayan yazarlarımızın yapıtları, evrakları, eşyaları, giyim kuşamları muhafaza ediliyor, sergileniyor… Birkaç gün önce, duvarlarını Dede Korkut’lardan günümüze kadar gelmiş geçmiş yazarlarımızın resimlerinin, fotoğraflarının süslediği “müzebelgeliği”, bu doğru dürüst ısıtılmaktan bile yoksun, loş, kimsesiz alanı gezerken, derin bir üzüntü duydum. Duvarlardan bana bakanlar, sanki resimler ya da fotoğraflar değil, her biri bu ülkenin edebiyatına, kültürüne nice emekler vermiş yazarların, şairlerin kendileriydi… Büyük bir üzüntü duydum, çünkü bu güne kadar sadece sendikanın özverisiyle ayakta tutulmaya çalışılan; devletten, başkaca kurumlardan herhangi bir destek görmeyen müzenin, şimdi de Kültür Bakanlığı’ndan gelen bir yazıyla boşaltılması isteniyor… ??? Yazımın bu bölümünde Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a seslenmek istiyorum. Sayın Bakan; müzebelgeliğin boşatılmasına “olur” imzanızı verirken, bu müzeyi bir kez olsun gezip gördünüz mü? Hangi emeklerle, hangi özverilerle ayakta tutulmaya çalışıldığını sorup öğrendiniz mi? Türkiye Yazarlar Sendikası’nın genel merkezi denilen o odacığa bir kez olsun uğrayıp, yöneticilerle konuştunuz mu? Bu meslek örgütünün, yakın tarihimizin, kültür yaşamımızın nasıl ayrılmaz, onsuz olmaz bir parçası, gözbebeği, eşsiz bir ürünü olduğunu bilmemeniz olası mı? Bunların da ötesinde, “olur” imzanızı taşıyan yazıyla TYS ve Kültür Bakanlığı arasındaki sözleşmenin (protokolün) iptal edilmesinin, söz konusu protokole (bu demektir ki yasaya) aykırı olduğunu, ısrarı durumunda dava konusu olacağını danışmanlarınız size söylemedi mi? Sayın Bakan; “müzebelgelik”te kimseden bir destek görmeksizin korunmaya çalışılan; edebiyatseverlerin, daha da önemlisi öğrencilerin gelip gördüğü belgeleri, anıları, eşyaları sokağa mı atmak istiyorsunuz? Bütün bunları, üstelik yasaya aykırı olarak yapmayı, yapabileceğinizi tasarladığınızı düşünmek bile istemiyorum. Sizi bu konu üzerinde daha ayrıntılı ve sağlıklı düşünmeye, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın günümüzdeki yöneticileriyle görüşüp konuşarak kalıcı ve gerçekçi çözümler üretmeye çağırıyorum… 2. ERGENKON DAVASI ‘Perdenin arkasında ABD var’ HATİCE TUNCER Samast’a var Günebakan’a yok Bir eyleme katıldıkları için tutuklanan SGD üyesi üç öğrenci bir yıl sonra hâkim karşısına çıktı. Avukat Uçar, ‘öğrenciler hakkında hiç delil olmadığını’ vurguladı KASDER üyelerine gazetemiz yazaraları Soner, Sirmen ve Baykam’ın yanı sıra çok sayıda STK temsilcisi de destek verdi. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) İkinci Ergenekon davasında, Ergenekon davalarında Ergun Poyraz ve Tuncer Kılınç’ın avukatlığını yapan tutuksuz sanık Hüseyin Buzoğlu, “Yargılanmakta olduğum dosyaya yansıyan maddi gerçekliklerden yoksun isnatlar, örümcek ağlarında yetiştirdiklerinin yeterli güce ulaştıklarına inanan Gülen’i harekete geçiren ve emperyalist politikalarına alet edilen ABD’nin iradesinin sonucudur” diye konuştu. Buzoğlu savunmasında, 1. Ergenekon davasında yazar Ergun Poyraz’ın avukatlığını yaparken 2. Ergenekon davasında sanık olarak yargılanmasına giden süreci anlattı. Buzoğlu, şu iddialarda bulundu: “Fetullah Gülen bağlantılı özellikle ABD’de yaşanan süreç ile Mart 2001 Tuncay Güney gözaltısından itibaren MİT yazışmaları, 2006 yılından itibaren tırmandırılan silahlı saldırılar, Emniyet atamaları, iç ve dış gelişmeler karşılaştırıldığında, çok ciddi koşutluk bulunduğu, mahkemeniz önündeki dosyaların Gülen’e yönelik ABD baskısıyla doğrudan irtibatlı olduğu anlaşılmaktadır.” Binalarından çıkarılmak istenen KASDER üyeleri eylem yaptı Derneğime dokunma! İstanbul Haber Servisi Türkiye Kas Hastalıkları Derneği’nin (KASDER), İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından Yeşilköy’deki dernek binasından çıkarılmak istenmesi, çok sayıda engelli yurttaş ve engelli dernekleri, sivil toplum kuruluşu, meslek örgütleri tarafından İBB’nin Saraçhane’deki binası önünde protesto edildi. KASDER’in öncülüğünde dün bir araya gelen engelliler “Topbaş, derneğime dokunma, verdiğin sözlerine sahip çık”, “Destek ol, köstek olma”, “Kasımızın son damlasına kadar” döviz ve pankartları taşıdı. Eyleme Türkiye Sakatlar Derneği Başkanı Şükrü Boyraz, Görme Özürlüler Derneği, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu, Halkevleri Engelli Hakları Atölyesi’ndeni Mahmut Keçeci, gazetemiz yazarlarından Şükran Soner, Ali Sirmen, Bedri Baykam, CHP Bakırköy İlçe Başkanı Sait Yücel, mimar Cengiz Bektaş, yönetmen Engin Ayça’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi de destek verdi. KASDER Başkanı Prof. Coşkun Özdemir, , hiçbir gerekçe gösterilmeden İBB’nin kira sözleşmesini uzatmadığını, binadaki sayısız malzemenin nereye konulacağının da bilinmediğini ifade ederek “Topbaş daha önceki açıklamada ‘Yer bulmadan bu derneği boşaltmayız’ demişti. Ama bugün ‘çıkın’ diyor. İnsafsız ve vicdansız karardır. Bina iyi bir yerde, çok para eder. Pazartesi sabahtan itibaren binamızın önünde olacağız, binamızı boşaltmayacağız” dedi. İstanbul Haber Servisi Maltepe’nin Gülsuyu mahalesinde, 2010 yılında “Hayata Dönüş” operasyonlarını protesto etmek için düzenlenen eyleme katıldıkları için yaklaşık 1 yıldır Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde bulunan Sosyalist Gençlik Derneği (SGD) üyesi öğrenciler Cebrail Günebakan, Tayfun Kebeli ve Volkan Akkuş bugün ilk kez hâkim karşısına çıktı. Sanık avukatı Sezin Uçar, müvekkileri hakkında beraat talebinde bulunarak müvekkili Günebakan’ın da olay tarihinde 18 yaşından küçük olması nedeniyle Çocuk Mahkemesi’nde yargılanması gerektiğini söyledi. Mahkeme ise öğrencilerin tutukluluk hallerinin devamına hükmederek duruşmayı erteledi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada avukat Uçar müvekillerinin haklarında herhangi bir hukuki delil olmamasına karşın 1 yıldır tutuklu olduklarını belirterek, Türkiye’de tutukluluğun artık bir tedbir olmaktan çıkarıldığını söyledi. Uçar, sanık Günebakan’ın olay tarihinde 18 yaşından küçük olduğunu ve yasalar kapsamında Çocuk Mahkemesi’nde yargılanması gerektiğine dikkat çekti. SGD üyesi bir grup da Çağlayan Adliyesi önünde bir araya gelerek üç öğrencinin tutuklanmasını protesto etti. Emniyette telefonum açıldı Tutuksuz sanık emekli Albay İlyas Çınar, kendisi gözaltındayken el konulan cep telefonuyla Emniyette internete girildiğini savundu. 710 Ocak 2009 tarihlerinde gözaltında bulunduğunu kaydeden Çınar, şu açıklamaları yaptı: “Turkcell faturasına göre, cep telefonuma el konulduktan 1 gün sonra, 8 Ocak 2009 günü saat 16.40.19’da telefonumdan internete girilmiştir. Cep telefonum, Emniyet Müdürlüğü’nde açılmaması gerekir iken açılmıştır.” Çınar, cep telefonunun ilgili tarihleri kapsayan faturasını mahkeme heyetine sundu. 300 klasör belgeye el konuldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü 28 Şubat soruşturma kapsamında YÖK’e ait 300 klasörlük belgeye el konuldu. Belgelerde ilk sırayı fişlemelerin aldığı belirtildi. Belgeler arasında 28 Şubat süreciyle ilgili olanların da bulunduğu tespit edildi. Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bu belgeleri, 28 Şubat sürecine ilişkin soruşturmayı sürdüren özel yetkili cumhuriyet savcısına gönderdi. Belgeler üzerinde inceleme yaptırılarak suç teşkil edip etmedikleri araştırılacak. 2010’da yaşanan KPSS kopya skandalı soruşturması kapsamında yapılan incelemeler sırasında 28 Şubat, Batı Çalışma Grubu ve fişleme bilgilerine ulaşıldığı ileri sürülmüştü. Özel yetkili savcılık, Genelkurmay Başkanlığı’ndan, 28 Şubat kararları olarak bilinen Milli Güvenlik Kurulu kararlarının kaleme alınmasına yönelik çalışmalarda görev yapan ve bu dönemdeki toplantılara da katıldıkları belirtilen sivil memurların isimlerini istemişti. Bunun üzerine Genelkurmay, 4 sivil memurun ismini göndermişti. Savcılık, gönderilen isimlerin TSK personeli olması nedeniyle Merkez Komutanlığı’na yazı göndererek 4 memurun savcılığa getirilmesi talebinde bulundu. Ardından da özel yetkili savcı Mustafa Bilgili memurların tanık sıfatıyla ifadesini almıştı. Memurlardan 3’ü halen Genelkurmay’da çalışıyor. Öte yandan, HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı Şeref Malkoç, 28 Şubat süreciyle ilgili bazı belgelerin bulunduğu 2 CD’yi, özel yetkili savcılığı’na verdi. 28 Şubat soruşturmasında YÖK’ten çıkan sürece ilişkin belgeler özel yetkili savcılığa gönderildi. En fazla dosyayı ise fişlemeler oluşturdu Eski YÖK Başkanı: Doçentlerin fişlenme dosyaları UTKU ÇAKIRÖZER SELEHATTİN DEMİRTAŞ ‘Savaş geliyor’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 10 gündür süresiz dönüşümsüz açlık grevi yürüten BDP’li Milletvekilli Faysal Sarıyıldız ve diğer tutukluların, zayıfladıklarını, sorunların baş gösterebileceğini söyledi. Demirtaş ve Gültan Kışanak, Sarıyıldız’ı Mardin Cezaevi’nde ziyaret etti. Demirtaş, “3 günde MİT Yasası çıkaranlar, 3 günde bu tutuklama yasaları çıkarabilir. Başbakan’dan yeni bir samimi yaklaşım bekliyoruz” dedi. Demirtaş Diyarbakır’a geçerek, BDP’lilerin 3’er gün dönüşümlü açlık grevi sürdürdükleri Kayapınar İlçe Başkanlığı’nı ziyaret etti. “Hükümetin dayattığı savaş gümbür gümbür geliyor, bu konuda tek söz söylemiyor” dedi. ANKARA Eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, YÖK’te dün yapılan operasyonun 28 Şubat döneminde doçent adaylarıyla ilgili yapılan fişlemelerle ilgili olabileceğini belirtti. Dün YÖK’ten 300 klasörün savcılık tarafından alınmasıyla ilgili Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Özcan, “Bana söylenen YÖK’te birilerinin doçent adaylarını fişlediği yönünde. Yani ‘bu doçent olsun, şu olmasın’ gibi fişlemeler yapılmış. Onları bulmuşlar” diye konuştu. Üniversitelerarası Kurul ile ilgili kendi döneminde başlatılan ve de vam etmekte olan bir başka soruşturma daha bulunduğunu belirten Özcan şöyle devam etti: “Orada da doçentlik jürileri sonradan değiştiriliyordu. Önce 5 kişilik bir heyet jüriyi oluşturuyor. Daha sonra 20 kişilik üst kurul inceliyor ve sonunda YÖK Genel Kurulu onaylıyordu. Öğrendik ki her türlü onaydan geçtikten sonra bir hoca çıkıp jüriyi değiştirebiliyor. İnceleme yaptırdım. Hemen 5 tanesini buldular. Soruşturmaya dönüştü. Üç üst yöneticiye görevden el çektirdik. O soruşturma devam ediyor. Yargı da bulaşmıştı o konuya. Belki o çerçevede toplamış olabilirler dünkü dosyaları.” Özcan, KPSS sınavı ile ilgili soruşturma kapsamında olup olmadığı sorusuna ise, “O arama ÖSYM’deydi. Bu ise Üniversitelerarası Kurul’da yapılmış. O yüzden ikisi birbirinden farklı olabilir” dedi. Halil Savda yeniden tutuklandı ? AĞRI (Cumhuriyet) Vicdani retçi Halil Savda, Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde kaldığı otelde dün saat 06.00’da gözaltına alındı. Savda, 2006’daki bir konuşması nedeniyle “halkı askerlikten soğuttuğu” gerekçesiyle aldığı 5 ay hapis cezası nedeniyle tutuklandı. Sağlık kontrolünden geçirilen Savda, tutuklanarak Doğubeyazıt Cezaevi’ne konuldu. Avukatı Ruhat Özbay, Savda ile görüşebilmek için girişimlerde bulundu. Savda, aynı dava sebebiyle Londra’ya gitmek üzereyken aralık ayında İstanbul’da havaalanında gözaltına alınmış ve ifade vermişti. Gardiyanlar için suç duyurusu İstanbul Haber Servisi KCK soruşturması kapsamında tutuklanan Vatan gazetesi muhabiri Çağdaş Ulus’un avukatı Hüseyin Ersöz, Ulus’a kötü muamelede bulunan, tuvalet temizletmek isteyen Maltepe 1 No’lu Cezaevi’nde görevli gardiyanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Ersöz, Kartal Cumhuriyet Savcılığı’na sunduğu dilekçede, “Müvekkilim bu talebi kabul etmedi ve bu tarihten sonra infaz koruma memurlarının müvekkilime yönelik davranışları sertleşti. Ben de bu durumu gözlemlemiş bulunmaktayım” dedi. Ersöz, şüpheliler hakkında kamu dava açılmasını talep etti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle