27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 KASIM 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 21 Muğlalılar, eski kentteki “Selçuklar Evi”nin “Çocuk Kütüphanesi” olmasını bekliyorlar Saburhane’deki ‘mahzun’ ev İlhan Selçuk’u anlatan 2 kitap ardı ardına yayımlandı. Orhan Karaveli, 60 yıllık arkadaşlık anılarını “Kendi Heykelini Yapan Adam”da derledi. (Doğan Kitap) “İlhan Abi”yi kaleme alan Miyase İlknur ise diyor ki; “Kitap, İlhan Selçuk’tan bize kalan belgelerin ve biriktirdiğimiz anıların ışığında yazılmış biyografik bir çalışma”. (Cumhuriyet Yayınları) Her iki yazara da şükran borçluyuz. Saburhane semti... kimler gerçekleştirecekti? Tarihsel önderlik İşte bu sorunun, “örneğin İlhan Selçuk” şeklinde yanıtlanması, Muğla için yaşamsal değerdeydi. Selçuklar Evi hayatından desen (OE) Nice aydın, gazeteci, yazar Ege’de “deniz kenarı yazlık” yarışına girerken, “Handanİl12 Eylül karanlığından han Selçuk”, Muğla’nın kurtulmaya çalıştığımız en yoksul, gözden ırak, 80’li yıllarda, tarihsel doama tarihsel derinliği zenkuyu yaşatma çabaları yegin Saburhane semtinde niden hız kazanmıştı; çünküçük ve tek katlı gelekü 70’lerde ilk çalışmalaneksel bir evi sahiplenerek rı başlatan ve 12 Eylül’de koruma seferberliğine eşgörevden alınan Belediye Başkanı Erman Şahin İlhan ve Handan Selçuk (M. siz katkıda bulundular. İlknur’dan) Muğla Mimarlar Oda84’te yeniden seçilmişti. sı’nın başodaya asılan plaİzleyen dönemlerde Orhan Çakır ile Osman Gürün de aynı ça ketinde şunlar yazılıydı; “Tarihi dokuda bayı kesintisiz sürdüren belediye baş yalın bir evi kurtararak ve eski semtte yakanları oldular. En önemli hedefse tarihi şamayı yeğleyerek, kent kimliğini gelesemtlerden gelişme bölgelerindeki apart ceğe taşıma çabamıza örnek ve özverili manlara geçişin durması; geleneksel do katkıları nedeniyle şükranlarımızla.” İlhan Ağabey ve sevgili eşi Handan Abkunun yeniden “gözde” yerler olabilmesiydi. Muğla evlerinin “terk edilmeme la, sağlıkları elverdikçe her yaz bu eve gesi” için “öncü restorasyonlar”ı acaba lerek komşularını mutlu ettiler. Handan Ha ‘Dinlence’ mirası İlhan Abi’mizin dinlencelerinde bile aydınlanmanın emektarlığını üstlendiği Muğla yıllarından çok değerli bir miras var; “Selçuklar Evi”. Sadece “geleneksel bir ev”i alıp onarmanın değil, Muğla tarihî kent dokusunun yaşatılması çabalarına “örnek” bir sahiplenmenin de simgesi olan “ev” için beklenti, “kültür” ağırlıklı kullanılması, örneğin “Çocuk Kütüphanesi” olarak yaşatılması. Nitekim Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün gerekli desteği sağlayabileceğini de söylüyor. Her iki kitapta da pek önemsenmediği anlaşılan bu evin öyküsüne İlhan Ağabey’i yitirmemizin ardından kaleme aldığım bir yazıda değinmiştim. nım’ın emekleriyle bezenen özgün mekânlarda dostlarıyla birlikte oldular, çalışkan komşuları Şengül Hanım da evi yazkış “İlhan Abi her an gelebilir” diyerek tertemiz tuttu. O yazımı şöyle noktalamışım; “Bu küçük ve geleneksel ev, gerçek bir Cumhuriyet devrimcisinin Anadolu kültürlerine ne denli bağlı olduğunun, ülkenin nice ‘muhafazakârlar’ı tarihi evlerimizi yok eden apartmanlaşmanın heveslisi kesilirken her yönüyle bir ‘Aydınlanma devrimcisi’nin geleneksel değerlere ne denli saygı duyduğunun kanıtıdır.” (Cumhuriyet 24 Haziran 2010) Evet, yazarlarımız bu öyküye, Handan Selçuk’un evin onarımı ve bakımı için gösterdiği özveriye, İlhan Ağabey’in eski, fakir ama kimlikli semte olan düşkünlüğüne, kitaplarının hiç değilse yeni baskılarında belki daha geniş yer verirler. Muğlalılar ise metruk ve “mahzun” bekleyen evi kuşaktan kuşağa yaşatabilecek müjdeyi bir an önce bekliyorlar. Pınar Selek ve Bitmeyen İşkence İşkence, yasadışıdır. Sosyolog, yazar Pınar Selek’e tam 14 yıldır işkence yapılıyor. Resmen hukuk eliyle; “adalet” alet edilerek işkence devam ediyor… Pınar’ın, cezaevinde ve emniyette görmüş olduğu filistin askısı dahil olmak üzere işkencenin izleri uluslararası kurumlar tarafından çoktan raporlarla belgelendi. Hiç kuşkum yok ki, günün birinde 14 yıldır yaşamakta olduğu bu hukuk eliyle işkence de belgelenecek ve hukuk fakültelerinde ders niyetine okutulacak! Bizim ülkemizde değilse bile, uygar, çağdaş ülkelerde… ??? İşkence, yasadışıdır. 1998’de, Mısır Çarşısı’ndaki patlamada sanık diye yakalananlardan biri (Abdülmecit Öztürk) suçu Pınar Selek’e yüklemişti. Bombayı birlikte imal etmekten, azmettirme, bomba koyma, çete kurmaya ne isterseniz, hepsi vardı suçlamada… Ancak duruşmada bu sanık gördüğü işkence sonucu bu suçlamayı yaptığını söylüyor “MİT, JİTEM ve Emniyet Pınar Selek’i suçlamam için baskı yaptı” diyordu. O duruşmada bir şey daha söyledi o sanık: Pınar Selek’e dönüp; “Dikkat et, öldürüleceksin” diye uyarıda bulundu. (Oradaydım, duydum, duyduk, hepimiz duyduk.) ??? İşkence yasadışıdır. Kriminal Laboratuvar Kurulu raporu, Adli Tıp raporu, İstanbul Üniversitesi Analitik Kimya Anabilim Dalı raporu, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi raporu; ODTÜ raporu, Emniyet raporları… Ve mahkemenin tayin ettiği uzman profesörlerin raporları… Hepsi “Bomba değildir; tüpgaz patlamasıdır” diye görüş belirttiler. Ama gelin görün ki imzasız ve tarihsiz, emniyetten mahkemeye gelen bir yazının ekinde “bombadır” deniyordu… ??? İşlence yasadışıdır. 12. Ağır Ceza Mahkemesi 2006’da oybirliğiyle Pınar Selek’e beraat kararı verdi. Savcı itiraz edip temyize gitti. Yargıtay Ceza Dairesi kararı bozdu (usulden)… Mahkeme, 2. (yazıyla: ikinci ) kez yine oybirliğiyle Pınar’ı beraat ettirdi. Savcı itiraz etti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu itirazı oyçokluğuyla reddetti. Dosya mahkemeye geri gitti. Mahkeme, 3. (yazıyla üçüncü) kez Pınar’ı beraat ettirdi. (Nihai karar Şubat 2011) Eh tamam artık bitti mi?! ??? İşkence devam ediyor: Nerede kalmıştım: Tamam artık bitti mi? Yok efendim nerdeee! Geçen hafta Pınar’ı 3 kez beraat ettiren mahkeme, beraatten vazgeçti. “Teknik nedenlerle”… Evet küçük (!) bir ayrıntı: Mahkeme heyeti değişivermiş. Başkan hastalanmış rapor almış, yeni ve bugüne dek bu duruşmayı hiç izlememiş farklı hâkimlerden oluşan bir mahkeme heyeti beraat kararını kaldırmış. Gelin de şimdi mahkemede Pınar Selek’in avukatlığını yapan babası Alp Selek’in isyanına katılmayın. Çuvallarca dosyayı yeni gelen hâkimlerin incelediğine siz inanıyor musunuz? Mahkeme heyetinin, üyeleri değiştikçe, karar değiştirebilmeleri nerede görülmüş? Hangi hukukta, hangi adalette? Dava 28 Şubat döneminde açılmıştı. ‘İleri demokrasi’de devam ediyor. İşkence de öyle… 13 Aralık’ta bir sonraki duruşmada hepimiz orada olacağız: Bu ülkede adalete güvenip güvenemeyeceğimizi bir kez daha sınamak için. İşkenceye yeter demek için! İğneada açıklaması Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 22 Kasım’daki “İğneada’nın Feryadı” yazıma açıklama göndererek, Longoz Ormanları’na zarar vereceği için yöresel tepkilerden söz ettiğim “termik santral” projesi için ÇED sürecinin tamamlanmadığını, bu nedenle henüz işlem yapılmadığını belirtti. Kırklarelili dostlara duyurur, bakanlığa teşekkür ederim… ‘PERDECİ OYUNCULARI’NDAN Ünlü Rus yazarın aile fertleri Lev Tolstoy’u anlattı ‘Adalet, Sizsiniz’ Trump Towers’da Kültür Servisi Rutkay Aziz ve Taner Barlas’ın birlikte rol aldıkları, Perdeci Oyuncuları”nın ilk oyunu “Adalet, Sizsiniz” Trump Towers Tiyatro’da sahnelenecek. Oyun, 1 Aralık’ta saat 21.00’de, 2 Aralık’ta ise saat 16.00’da Trump Towers Tiyatro’da izleyiciyle buluşacak. AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu tarafından sahneye konan, Ümit Denizer’in yazdığı oyun, yargının siyasallaştığı üç tarihi olayı Sokrates, Galileo, Sacco ve Vanzetti’nin yaşamları üzerinden sahneye taşıyor. Tarihe geçmiş masum insanların itibarlarının, haksız mahkumiyet kararlarının kaldırılmasıyla, yıllar sonra iade edildiğini vurgulayan oyun, henüz sahnelenmeden, tiyatro dalında 2012 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne değer görülmüştü. ‘O hep gerçeği aradı’ Edebiyatı Buluşmaları”nda dünyaca ünlü Rus yazar Lev Tolstoy anıldı. Dün Marmara Üniversitesi Rektörlük Binası’nda düzenlenen etkinliğe Tolstoy ailesinden, Yasnaya Polyana Devlet Müzesi Müdürü Yekaterina Tolstoya ile aynı adı taşıyan kızı ve Anastasiya Tolstoya katıldı. “Ailesi Tolstoy’u Anlatıyor” başlıklı etkinlikte Tolstoy’un hayatından kesitler paylaşan aile fertleri, sorularımızı da yanıtladı. Tolstoy ailesinin bir ferdi olmaktan gurur duyduğunu belirten müze müdürü Yekaterina Tolstoya, “İlişkileri çok sağlam ve dostane bir aileden söz ediyoruz” derken Anastasiya Tolstoya ise sözün devamını şöyle getirdi: “Bu hem gurur verici hem de büyük bir sorumluluk. ? Yekaterina Tolstoya, Tolstoy’un son dönemlerinde hiç kimseye Türk Rus Kültür Vakfı ta söylemeden gittiği yeri hâlâ kimsenin bilmediğini belirterek “Belki de gerçeği aradığı yere gitmişti” diyor. rafından düzenlenen “Rus MELTEM YILMAZ ‘Politikacılar Tolstoy okusun’ Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye’nin Tolstoy’u yakından tanıdığını belirtirken Puşkin Ödülü sahibi Ataol Behramoğlu ise şu ifadeleri kullandı: “Tolstoy’un birçok eseri henüz hayattayken Türkçeye çevrilmişti. Bu, sınırlı sayıda Avrupa ülkesinde yapılmıştı. Bugünse, dilimizde aynı eserinin birkaç farklı çevirisi var. Bence tüm politikacılar kitaplarını okusun.” Etkinlik “Tolstoy’un Romansları” başlıklı konserin ardından, Yasnaya Polyana Müzesi koleksiyonundan eserlerin yer aldığı “Fotoğraflarla Tolstoy” sergisinin açılışıyla devam etti. Dünyanın dört bir yanında bu ailenin fertleri var. Aramızda büyük bir dayanışma söz konusu. Bunda Tolstoy büyük bir role sahip”. Aile fertleri en sevdikleri Tolstoy eserinin “Anna Karenina” olduğu konusunda hemfikir. Tolstoy’un yazarlığında en sevdikleri yön ise çocuklara olan sevgisi, “Zaten o da en önemli eserinin çocuklar için yazdığı alfabe ile çocuk hikâyeleri olduğunu söylermiş” diyorlar. Yekaterina Tolstoya, Tolstoy’un doğup büyüdüğü ve eserlerinin büyük bölümünü yazdığı Yasnaya Polyana’daki “ müzeev”de 50 bin obje bulunduğunu belirtiyor: “Tolstoy’un ölümünden 1 yıl sonra, 1911 yılında müzeye dönüştürülen eve ilgi giderek artıyor çünkü 1994 yılında müzede 96 kişi çalışıyorken bugün 954 çalışan var.” Son soru, Tolstoy’un son dönemlerinde hiç kimseye söylemeden gittiği yerin neresi olduğu… Yaketerina Tolstoya, “Bunu hâlâ kimse bilmiyor. Tolstoy ölmeden önce gerçeği aradığını söylemişti. Belki gittiği yer, gerçeği aradığı yerdi” diyor. Zorlu Çocuk Tiyatrosu’na ödül ? Kültür Servisi Zorlu Çocuk Tiyatrosu, “Çirkin Ördek Yavrusu” müzikali ile 20. Uluslararası Gulliver Animasyon Tiyatro Festivali’nde “En İyi Performans” ödülünü kazandı. Mehmet Zorlu Vakfı’nın sosyal sorumluluk projesi olan “Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali”, Andersen’in “Çirkin Ördek” masalından yola çıkılarak Prof. Dr. Hasan Erkek tarafından yazılsdı. Oyunu, Prof. Dr. Nurhan Karadağ yönetiyor. Ankara Çağdaş Müzik Topluluğu konseri Erkin’den iki yapıt EGEMEN BERKÖZ Pakize Türkoğlu’na ‘Armağan Kitap’ Kültür Servisi Köy Enstitülü eğitimci, araştırmacı yazar Pakize Türkoğlu için Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği (YKKED) Başkanı Kemal Kocabaş tarafından derlenen “Armağan Kitap” çıkarıldı. Armağan Kitap, Maltepe Belediyesi veYKKED işbirliği ile Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen ve kitapta yazıları bulunan Maltepe Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Zengin, Kemal Kocabaş, Türkkaya Ataöv, Adnan Binyazar, Zübeyir Çelik, Firdevs Gümüşoğlu ve Nesin Vakfı’ndan Alman Türkolog Klaus LiebeHarkort’un konuşmacı olarak katıldığı “Mustafa Necati Öğretmenlik 2012 Onur Ödülü” töreninde Türkoğlu’na sunuldu. Türkoğlu için ayrıca, Coşgül Yüksel ve Gülfem Gürses imzalı bir belgesel de hazırlandı. 2011’de kurulan Ankara Çağdaş Müzik Topluluğu İstanbul’daki ilk konserini 26 Kasım’da Süreyya Operası’nda verdi. Çekirdek kadrosu Ebru Karaağaç (keman), Feza Gökmen (viyola), Onur Şenler (çello), Burak Karaağaç (kontrbas), Nusret İspir (klarnet) ve Taşkın Oray’ dan (obua) oluşan topluluğun seslendirilen yapıta göre değişen, genişleyip daralan bir yapısı olduğu belirtiliyor konser bilgiliğinde. Bir başka bilgi ise topluluğun amacının seslendirecekleri yabancı yapıtları ülkemizde çalınmamış ya da az çalınmışlar arasından seçmek ve her konserde en az bir Türk yapıtı seslendirmek olduğu. Konser, bu bilgileri doğrular nitelikteydi. İlk bölümde, ölümünün 40. yılı dolayısıyla Ulvi Cemal Erkin’in iki yapıtı seslendirildi. Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nü çalan Ebru Karaağaç, Tangör Ertaş (keman), Feza Gökmen, Onur Şenler dörtlüsüne, Piyano ve Yaylı Çalgılar için Beşli’de piyanist Kamerhan Turan eklenmişti. İki yapıtın yorumu da başarılıydı ama ben, Piyanolu Beşli’den daha çok etkilendim. Kadronun değişebilirliğini ise asıl ikinci bölümde gördük. Sergey Prokofiyev’in Op. 39 Beşli’sinde ilk iki yapıtta dinlediğimiz müzikçilerden yalnızca Ebru Karaağaç ve Feza Gökmen vardı. Onlara çekirdek kadrodan Nusret İspir (klarnet) ve Burak Karaağaç ile Selçuk Akyol (obua) eklenmişti. Prokofiyev’in Bir Yahudi Teması Üzerine Uvertür adlı yapıtındaysa kadro iki keman, viyola, çello, klarnet ve piyanodan oluşuyordu. Ülkemizde büyük olasılıkla çalınmamış olan bu iki yapıtı konserden önce internette bulup dinlemiş ve Uvertür’ü beğenirken Beşli’yi sevmemiştim. Ama konserde her iki yapıtı da severek dinledim. Konseri Erkin’in kızı İçten Erkin ile yeğeni Selim Akşar’ın da izlediklerini ve hoşnut olduklarını belirtmeliyim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle