27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2012 PAZAR 8 İstanbul Y Edirne B Kocaeli Y Çanakkale B İzmir PB Manisa B Denizli PB Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara S 14 12 14 13 17 15 16 13 14 13 16 14 8 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB Y Y PB PB PB Y Y B Y B B B 9 10 10 20 20 20 15 16 15 16 8 9 6 HABERLER Oslo B Helsinki B Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris PB Bonn B Münih B Berlin Y Budapeşte B Madrid B Viyana B 3 7 7 10 10 10 11 11 7 9 11 16 8 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB PB B B B B B B B B B PB PB 12 14 18 19 10 1 12 10 14 3 10 22 17 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Kasım GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada 52 anlaşma, İsrail’le Filistin arasında arabuluculuk, İran’la nükleer diyalog, Rusya ile gelişen ilişkiler, Başkan Obama’yla kişisel dostluk, PKK ile Oslo süreci derken.. nereden nereye geldiğimizin tablosunu çiziyor ve... ....“Sürekli yeni cepheler açan, durmadan hedef büyüten böyle dış politika olur mu” diye soruyor. Bu yazıyı okuyunca acaba Recep Bey ne düşündü sorusu aklınıza takıldı ise konuşmalarında muhalefete, muhalif kalemlere durmadan yinelediği söylemi anımsatmak isterim. Karşıtlarına yüklenirken “Büyük ülke olmayı, Türkiye adının dünyada duyulmasını, nam salmasını bir türlü sindiremiyorlar” demiyor mu RTE, diyor. Öyleyse? Sınırlarımızı aşan kavgacı, hırçın sesi, yüzündeki öfkeyle olası bir yanıt verebilir... ....muhalefet partileriyle onlara uygun adım iktidarımızı kötülemeye çalışan yok olası muhalif kalemler; hükümetimizin “komşu ülkelerle sıfır sorun” politikasını; “komşularla hır çıkarma politikasına” dönüştürmekteki maharetimizi elbette anlayamayacak, diyebilir RTE.. ??? Pekâlâ, ama: RTE’nin eğitim yılları öğretmenlerini Başbakanlık’ta ağırladığı.. koltuğuna oturmaya hasret “kardeşi”nin, Öğretmenler Günü’nde, 81 ilden seçilerek Çankaya’ya gelen heyete, öğretmenleri kahraman ilan ettiği gün... ....gazetelerin yayımladığı, tabii RTE’nin anlamak istemediği, Çankaya’dakinin anlasa da ses çıkarmadığı bir başka tabloya göre... ....“kahraman” öğretmenlerin, yüzde 68’i bankalara borçlu, yüzde 71’inin kredi kart borcu var. Yüzde 89’u eğitim politikalarının kendini mutsuz ettiğini, meslekten soğuttuğunu düşünüyor. Yüzde 25’i ekonomik sıkıntılar nedeniyle ruh sağlıklarının bozulduğunu söylüyor... ??? Ünlü mü ünlü anchorman Mehmet Ali Birand (MAB); tarihe mal olan yaşamını kitaplaştırır, gazetecilere sağlığıyla ilgili bilgi lütfederken; RTE’nin bir gece yarısı eşini de yanına alarak camiye gittiğini ve “Allah’a Birand’ı bir an önce sağlığına kavuşturması için dua ettiğini” söyledi. RTE’den olayı öğrenince duygulanmış MAB! Geçen akşam Enver Aysever’in aykırı sorularını yanıtlarken dünyevi gerçeklerin geleceğini, belki inanmayacaksınız ama öyle kesin dille anlattı ki, Tanrı nihayet ülkemize de yüzyıllar önce, yüzyıllar sonrası izlenen olayları açıklayan bir Nostradamus bahşetti, demek geçti içimden. Röportaj yaptığı baş cani Öcalan’ı tecritten eve çıkarmakla yetinmedi. Savcılıkta tertemiz kimlik dosyası olacak Öcalan’ın içimizden biri olarak siyasete atılacağını, parti kuracağını ve.... ....elbette, demokratik rejimde neden olmasın havasında.. iktidara gelen partisinin genel başkanı olarak başbakan olacağını kesin, yadsınamaz bir dille, geleceğe haber veren yüz mimikleri, ses tonuyla açıkladı. Fakat ne hikmetse, MAB, geçmişinden silemediği bir yargı olayını anımsamakta zorlanıyor. ??? Hani şu TRT’yi iki müfettişin raporuyla binlerce dolar dolandırdığı iddiasıyla Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını ve mahkemede de belgelenen dolandırıcılık olayını, Yargıtay’ın da suçunu sabit görerek onaylamasıyla 11 ay 20 gün hapse mahkum edilişini, ne ki zamanaşımı nedeniyle içeriye girmekten kurtuluşunu; yaşamının bu bölümünü hiç ama hiç anımsamıyor. TRT’deki MAB dolandırıcılık olayının köşesinde üstüne giden Uğur Mumcu’yu evinde ziyaret ederek bu yayınları kesmesini rica ettiğini, hatta Mumcu gibi bir yazara, kuşkusuz maddi karşılığı olacak birlikte TV programları yapmayı önerdiğini ve aldığı sert yanıtı da herhalde anımsamıyor olmalı. Sıra gelmişken başka bir olayı da anımsatalım: Yargıtay’ın mahkemenin dolandırıcılık kararını onaylamasından çok kısa süre sonra, hukuk devleti TC’nin Cumhurbaşkanı Demirel, Çankaya Köşkü’nde MAB ile TV’de üstelik canlı yayında uzun bir söyleşi yaptı!.. İyi pazarlar! ‘Özal 12 Eylül’ün işbirlikçisi’ Darbe Komisyonu 8. Cumhurbaşkanı ile ilgili çarpıcı bir rapor hazırladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu raporunda, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal 12 Eylül darbecileriyle “ciddi işbirliğine girmekle” suçlandı. Komisyon ve 12 Eylül darbesi ile ilgili kurulan alt komisyon raporunda, Özal’la ilgili çarpıcı değerlendirmeler yer aldı. 12 Eylül ve 28 Şubat sürecinin aktörlerinin hemen hepsinin hayatta olduklarının vurgulandığı raporda, Özal’a ilişkin şu değerlendirmeler yapıldı: “Özal, 12 Eylül darbecileriyle ciddi bir işbirliği içerisine girmiştir. Başbakan yardımcılığı yapmıştır ama kendisi bugün bir demokrasi kahramanı olarak algılanmaktadır. Bu tutarsızlıktır çünkü darbe, kendi bakanlarını, bürokrasisini, polis teşkilatını da yaratmıştır. Darbecilere karşı ayakta duran ve ‘Hayır, ben sizlerle birlikte hareket etmek istemiyorum çünkü sizler bu ülkede demokrasiyi yok ediyorsunuz’ diyen siyasetçiler, gazeteciler ya da daha önemlisi aktörler çok az sayıdadır ve bugün onları değil, hâlâ onlarla işbirliği yapanları Türkiye’nin anıyor olması önemli bir paradokstur, çelişkidir.” 24 Ocak kararlarının alınışından yaklaşık 9 ay sonra darbenin yapıldığı, ülkede can güvenliğinin kalmaması ve ekonomik GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Dört farklı toksik maddeye ulaşıldı iddiası Haber Merkezi 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili soruşturma kapsamında Adli Tıp raporunda son aşamaya gelindi. İddiaya göre incelemelerde Özal’ın naaşında dışarıdan verilmiş 4 farklı toksik maddeye ulaşıldı. Zaman gazetesinin haberine göre Adli Tıp incelemesinde, Özal’ın naaşında zehirli böcek öldürücü DDT’nin normal sınırdan 10 kat fazlası tespit edildi. Kanserojen ve toksik ağır bir metal olan Kadmiyum da yüksek miktarda çıktı. İncelemelerde, öldürücü “Amerikyum” ve “Polonyum” radyoaktif maddelerine de rastlandı. Uzmanlar, Özal’ın vücudunun uzun vadede radyoaktif maddelerle hasara uğratıldığı ardından da böcek ilacı ile ani ölümünün gerçekleştiği üzerinde duruyor. sorunların darbeye olumsuz tepki gösterilmemesine zemin oluşturduğu vurgulandı. Raporda, “TSK, ülkedeki demokratik kurumları ortadan kaldırıp siyasileri uzaklaştırırken sadece Turgut Özal ve ekibinin görevine devam etmesi kararı alınmıştır. Dolayısıyla TSK askeri müdahale öncesi uygulanan ekonomi politikalarının uygulanmasından yana tavır koymuştur” denildi. demir Sabancı cinayetlerinin arkasında da “derin devlet” olduğu vurgusu yapıldı. Derin devletin faaliyetleri Raporda derin devletin faaliyetlerine ilişkin şu değerlendirme yapıldı: “Siyasal cinayetler işleniyor. Katliamlar gerçekleştiriliyor. Sol görüşlü öğrencilerle ırkçılar karşı karşıya getiriliyor. Amaç, halkı bıktırmak ve darbe bile olsa gelecek yönetime razı olmasını sağlamak. 12 Mart darbesi ardından düzenlenen operasyonlarda özel eğitimli subaylar ile MİT mensupları ortaklaşa yer aldı. Darbelerin hazırlanmasında rol oynayan karanlık cinayetlerin belgeleri, bilgileri bu kozmik odalarda araştırılmalı, bu kurumlar her açıdan sorgulanmalıdır.” ‘Kozmik odalar araştırılsın’ Raporda darbelere zemin hazırlayan faili meçhul siyasi cinayetlerin aydınlatılması için “kozmik odaların” araştırılması istendi. “Özel Harp, Türkiye’nin gizli ordusudur” değerlendirmesi yapılan raporda, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Öz Türkiye ‘kadınerkek eşitliği’ sıralamasında 134 ülke arasında 126. ‘Hukuk da cinsiyetçi’ HİLAL KÖSE Feminist avukat Oya Meriç Eyüboğlu, her yıl yayımlanan ‘kadınerkek eşitliği” sıralamasında Türkiye’nin, son üç yıldır olduğu gibi 134 ülke arasında 126. sırada olduğuna dikkat çekerek, “Kadınerkek eşitliği ile erkek şiddeti arasında doğrudan bir ilişki var. Haklar ve özgürlükler anlamında eşitlik kurulmadan, erkek şiddetini durdurmak bir yana, yavaşlatmak bile çok güç. Kadını sadece ailenin bir parçası olarak gören, aileyi mutlaklaştırıp ‘kutsayan ve kollayan’ politikalar, aslında ev içi şiddeti meşrulaştırıyor. Orta vadede bunun sonuçlarının daha görünür olacağından eminim” diyor. Eyüboğlu, erkek şiddetinin artık sayılara sığmayacak bir noktaya ulaştığını vurguluyor: “Bu topraklarda her gün 5 kadın öldürülüyor. Bunun madalyonun görünen yüzü olduğunu hepimiz biliyoruz. Pek çok cinayet istatistiklere dahi girmiyor. Araştırmalar, kadın intiharlarının pek çoğunun, aslında cinayet olduğunu gösterdi. Yani tablo vahim. Apaçık bir katliam söz konusu.” Şiddete sıfır tolerans Şiddete kılıf ‘aile’ Ev içi şiddeti meşrulaştıran ve şiddete kılıf olanın öncelikle “aile” kurumu olduğuna dikkat çeken Eyüboğlu, kadınların, yakın akrabaların bilgisi ve sessiz “onayı” ile yıllarca sistematik olarak ev içi şiddete uğradıklarını, öldürüldüklerini vurguluyor. Erkek şiddeti sadece evde değil, yaşamın her alanında ortaya çıkıyor. Bazen sevgilinin tecavüzü, eski bir kocanın “intikamı” olurken bazen ustabaşının elle sarkıntılığı, siyasal bir partide “şef”in tacizi, arkadaşınla gittiğin bir kafede garsonların veya lise öğretmeninin tecavüzü olabiliyor. Gözaltında veya cezaevinde “politik suçlu” ve Kürt kadın olmaksa, çoğu zaman, devlet şiddetiyle kol kola giren erkek şiddetinin katmerlisini yaşamak demek. Medyanın ve “devlet büyüklerinin” şiddetin nedenini, ruhsal hastalık, yoksulluk, en çok da eğitim eksikliği olarak açıkladıklarına dikkat çeken Eyüboğlu, şöyle devam ediyor: “Oysa erkek şiddetinin kökeninde patriyarkal/erkek egemen sistem ve erkeklerin bundan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Turkcell de ortaklaşa “Kadına Yönelik Şiddete Sıfır Tolerans” bilinçlendirme kampanyası başlattı. 23 Kasım’da İstanbul’da düzenlenen “Beyaz Kurdele İmza Gecesinde iş, sanat, siyaset dünyasının ve sivil toplumun önde gelen isimleri kadına karşı şiddete hep birlikte “Hayır” dedi. Türkan Şoray, Ajda Pekkan, Özcan Deniz, Hadise, AKP’li vekil Hakan Şükür, Demetİbrahim Kutluay, Burcu Esmersoy, Janset, BM İyi Niyet Elçisi Songül Öden ve Azra Akın, Tan Sağtürk, Kutsi, Tolgahan Sayışman, İpek Tanrıyar, Ogün Sanlısoy, Abdullah Oğuz, Cemal Toktaş, Yeliz Kuvancı, Esra Ceyhan, Saba Tümer, Harun Erdenay, Gökhan Gönül, Mehmet Topal’ın da aralarında bulunduğu ünlüler “Kadına Yönelik Şiddete Sıfır Tolerans” diyerek duyarlık sembolü beyaz kurdeleyi imzaladı. Kadınlar sokağa çıkıyor İstanbul Haber Servisi 25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle kadın örgütleri bugün Taksim’de yürüyecek. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından organize edilen yürüyüş saat 14.00 te Tünel’de başlayacak. Kızlarını cinayete kurban veren ailelerin de katılacağı “Büyük Kadın Yürüyüşü” Taksim Meydanı’nda son bulacak. Türkiye’de her gün 5 kadının erkekler tarafından öldürüldüğüne vurgu yapan platform, kadınları yaşam haklarına sahip çıkmak için yürüyüşe çağırdı. başlatılan, Türkiye’de cezaevine atılan gazetecilerle dayanışma kampanyasına sizin de etkin şekilde katıldığınızı sevinçle öğrendim. Finlandiya Gazeteciler Birliği (UJF) Başkanı Arto Nieminen ve Ombudsman Juha Rekola imzalı, Helsinki damgalı mektup kasım ayı ortasında hücreme ulaştı. Mektupta, UJF üyesi olan 15.500 gazeteci, program çalışanı ve gazetecilik okulu öğrencisinin mesleki özgürlüğe ilişkin hassasiyetleri dile getiriliyordu. Avrupa’nın belli başlı ülkelerinin her biri hapisteki bir gazeteciyle sembolik olarak “kardeşlik” kurmuş. Ben sizlerle kardeş olmuşum. Öteki ülkelerdeki kardeşliklere ayrıca değineceğim. Hapiste Türkiye’nin yanı sıra dünyanın pek çok kentinden mektup aldım. Helsinki’den gelen bu mektubun binlerce meslektaşımın dayanışma duygularını içermesi direncime direnç kattı. ??? Finlandiyalı Kardeşlerim, Türkiye’de halen 70’ten fazla gazeteci hapiste bulunuyor. Dışarıdaki gazeteciler de mesleklerini özgürce yapma duygusundan yoksun. Mektubunuzda siz de bu duruma dikkat çekmişsiniz; korku ikliminin sona ermesi için hükümete çağrı yapıyorsunuz ve meslek dayanışmasının önemini vurguluyorsunuz. Hapisteki gazeteciler iki önemli sorumluluğu yerine getirme göreviyle karşı karşıya. Mesleğin onurunu korumak ve mesleği sürdürmek. Hapishane koşullarında da kalemi elden bırakmamak için olağanüstü çaba harcıyoruz. Örneğin hücrelerimizde bilgisayar yok. Bu yazıyı elle yazıyorum. Mesleği sürdürmek derken vurgulamak istediğim şu: Evet, Türkiye’de gazeteciler hapiste ve bu ciddi bir sorun. Bundan daha önemli olan, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilkesi ayaklar altında. Hukuk, bir iktidar silahı olarak kullanılıyor. İktidarın karşısında olan bütün kesimler ciddi bir korku ve endişe içinde. Uzun tutukluluklar, keyfi yargılamalar, bunların kamuoyunca da tanınan kanaat önderlerine karşı kullanılması, toplumun suskunlaşmasına neden oluyor. Ben de kendi payıma hem özgürlüğüm için mücadele ediyorum hem de genel hukuksuzluğun son bulması yönünde yazılar yazıyorum. Sizlerin dayanışması Türkiye’nin yanı sıra dünyada da yalnız olmadığımızı gösterdi. Kendimi Türkiye’ye karşı sorumlu hissediyor ve öyle yaşıyordum. Bundan böyle Finlandiyalı meslektaşlarıma karşı da sorumlu hissedeceğim. Gazeteciliğin sınır tanımayan bir özelliği vardır. Sizler bunun dayanışma anlamında da geçerli olduğunu gösterdiniz. Bu dayanışma ömür boyu saklayacağım bir zenginlik olacak. ??? Finlandiya’nın hayatımdaki önemli bir yerini de sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Çocukluğumda futbola çok meraklıydım. Lise yıllarımda atletizme yöneldim. 1976 yılındaki Montreal Olimpiyatları’nda Finli atlet Lasse Viren’in başarısı, akılda kalan koşu stili beni çok etkiledi. Atletizme daha çok bağlandım. Ben de Viren gibi 5 bin 10 bin metre koşmak istedim. Gazetecilik eğitimine başlayınca atletizmi de bırakmadım. Ege Üniversitesi’nin atletizm takımında uzun mesafe koştum. Spor Yüksekokulu Müdürü Hikmet Kandeydi, bu okulda okumamama karşın beni takıma kabul etti. Üniversite yılları boyunca odamı Lasse Viren’in fotoğrafları süsledi. Aradan yıllar geçti. Şimdi de cezaevindeki hücremde Finlandiyalı gazetecilerin benim için hazırladığı, demir parmaklıklara tutunan fotoğrafımın yer aldığı afiş var. Fince yazıların yer aldığı afiş ikide bir kulağıma şunu fısıldıyor: “Bir yolunu bul, Fince öğrenmeye çalış.” O afiş yaşam sevincimi arttırıyor, beni dünyanın çatısına çıkarıyor. Türkçenin uyak zenginliğini sizin coğrafyayla birleştirip mırıldanıyorum: Özgürlük bir an önce gelsin ki, Önce Türkiye, sonra ver elini Helsinki! Sevgili Finlandiyalı Kardeşlerim, Özgürlükte görüşmek umuduyla hepinize kar taneleri dolusu selamlar, saygılar sunuyor, dayanışma duygularınız için teşekkür ediyorum. Kapak faciasında 2 tutuklama ? SAMSUN (AA) Eti Bakır Samsun İşletmesi’ndeki amonyak tankı kapağının çökmesi sonucu 5 kişinin öldüğü, 14 kişinin de yaralandığı kazanın ardından gözaltına alınan 10 kişi adliyeye sevk edildi. Firma denetleyicisi Barış D. ile alt yüklenici firma yetkilisi İlyas A. tutuklanırken 8 kişi serbest bırakıldı. Okulda vahşi cinayet ? BURSA (Cumhuriyet) Bursa’da bir lisede yatılı eğitim gören M.K.(17), okulda yurt ve yemekhanede görevli taşeron şirketin görevlisi İbrahim Yeğen’i (58) boğazını bıçakla keserek öldürdü. Cinayetten sonra polise teslim olan M.K, görevliyi yediği yemeği çöpe attığı için öldürdüğünü söyledi. Okul yöneticileri, ailesi İnegöl’de oturan M.K.’nin derslerinin çok başarılı olduğunu, arkadaşları tarafından sevildiğini söyledi. M.K.’nin bugün “adam öldürmek” suçundan adliyeye çıkarılacağı bildirildi. sağladığı maddi çıkarlar var. Kadın cinayetleri, kadınları belirlediği toplumsal roller içine hapseden cinsiyetçi sistemden kaynaklanıyor.” uhafazakârlık sonunu katmerlendiriyor’ Eyüboğlu’na göre AKP’nin politik çizgisi ve giderek artan muhafazakârlık sorunu katmerli hale getiriyor. Kadını bir özne olarak görmeyen, sadece ailenin bir parçası olarak gören, aileyi mutlaklaştı ‘M rıp “kutsayan ve kollayan” politikalar da öyle. Kadın cinayetlerinde tartışma konusu olan, TCK’nin 29. maddesindeki “haksız tahrik indirimi”nin bu ülke hukuk sisteminin ne kadar cinsiyetçi olduğunun en açık göstergesi olduğunu belirten Eyüboğlu şöyle soruyor: “Aksi halde sevişmeyi reddettiği için kocası tarafından oracıkta silahla vurularak öldürülen Ö.Y.’nin davasında; tahrik indirimini onayan Yargıtay 1 Ceza Dairesi’nin kararı nasıl anlaşılabilir?” 1 kişiye 3 milyon 549 bin TL ? ANKARA (AA) Sayısal Loto’da kazanan numaralar “20, 24, 26, 28, 33 ve 42” olarak belirlenirken 6 bilen bir kişi, 3 milyon 549 bin 776 TL 85 kuruş kazandı. 5 bilenler 2 bin 524 TL 85’er kuruş, 4 bilenler 35’er TL ve 3 bilenler 5’er TL ikramiye alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle