14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2012 PAZAR kultur@cumhuriyet.com.tr 16 KÜLTÜR 19. yüzyılın ünlü ressamının İstanbul manzaraları Sotheby’s müzayedesinde Ayvazovski’den üç İstanbul Y arın Londra’da düzenlenecek müzayedede sanatçının ‘Ay Işığında Galata Kulesi’, ‘Haliç’te Ay Doğuşu’ ve ‘Boğaziçi’nde Gemiler’ adlı tabloları satışa sunulacak. Sultan Abdülmecit ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde İstanbul’a gelen Ayvazovski’nin ‘İstanbul ve Boğaziçi Manzarası’ adlı tablosu geçen yıl 3.233.250 sterline alıcı bulmuştu. Kültür Servisi Dünyanın önde gelen müzayede evlerinden Sotheby’s’in yarın akşam Londra’da düzenleyeceği müzayedede, Ermeni kökenli Rus deniz ve manzara ressamı İvan Konstantinoviç Ayvazovski’nin (18171900) üç İstanbul manzarası satışa sunulacak. Sotheby’s’in “Önemli Rus Sanatı Müzayedesi”nde yer alacak Ayvazovski tablolarından 1845 tarihli “Ay Işığında Galata Kulesi” (değer aralığı 500 bin700 bin sterlin), sanatçının son on yıl içinde müzayedeye çıkan en erken tarihli İstanbul manzarası. Tablonun, büyük olasılıkla Ayvazovski’ye büyük destek veren Rus Çarı I. Nikola’ya armağan olarak sunulduğu sanılıyor. ‘Tehlikeli Sözcükler’ Bugün TÜYAP Kitap Fuarı’nın son günü… Fuarda uluslararası PEN’le birlikte düzenlediğimiz panellerden birini de ben yönetiyordum. Panelimizin konusu benden çıkmıştı. Bugün birçok insanımız, kullandıkları, yazdıkları, söyledikleri sözcükler nedeniyle cezalandırılıyor ülkemde. Demek ki sözcükler tehlikeli… “Tehlikeli Sözcükler” başlığı, programa, “Tehlikeli Kelimeler” diye yansıdı. O panelde vurgulanan birkaç noktayı paylaşmak istiyorum: cü komünistsilahsız terörist Uluslararası PEN Başkanı John R. Soul’a göre, hükümetler her zaman ama her zaman tehlikeli bir sözcük bulur. Hükümetler bu tehlikeyi işleye işleye, yaygınlaştırır; önündeki 1520 yıla yayar; kamuya benimsetir; yandaş hükümetlere telkin eder, onlar da bunu kabullenir… Bir kez bu süreç ve mekanizma işlemeye başladı mı, geri dönüşü yoktur; hükümet istediğini yapmak için o tehlikeli sözcüğü kullanarak düşmanı belirlemiştir artık! John Soul örnek olarak geçmişten “Komünizm” sözcüğü; günümüzden “terörizm” sözcüğünü verdi ve “terörist” kelimesinin yeniden tanımlanması; doğru, kesin ve şeffaf tanımlanması gerektiğini belirtti. (Ben içimden: Benim ülkemde “Komünist, Che Guevara, Deniz Gezmiş” hâlâ çok tehlikeli sözcükler; hapislerde eline silah almamış terörist gani gani…) PEN Başkan Yardımcısı Eugene Schoulgin, Türkiye’ yi yakından tanıyan bir yazar. Bizdeki tabuların çokluğundan yakındıktan sonra çok doğru bir noktayı vurguladı: Türkiye’de onun aklının ermediği konu şuydu: Bir sorunu bakanlar, Başbakan dile getirirse hiçbir sorun olmuyordu da aynı sorunu aynı sözcüklerle bir gazeteci, bir yazar, bir öğrenci söylediği ya da yazdığı vakit, kıyametler kopuyor ve gazetecinin, yazarın, öğrencinin başı mutlak derde giriyordu! Eugene Schoulgin’e göre, ne söylendiği değil, kimin söylediği önemliydi. (Ben içimden: Gel de şimdi elin Norveçlisine sıkıysa anlat bakalım: On bin kişinin birbirine yazıyla yolladığı bir dörtlük yüzünden, neden 9 bin 999 kişiye değil de sadece Fazıl Say’a dava açıldığını…) ‘İşkence’ mi dediniz? Amerikan PEN Yazma Özgürlüğü Programı Başkanı Larry Siems ise artık bizlerin, alışıp kanıksadığımız bir noktayı gözümüze soktu: “Terörizm ile saplantılı hale gelmiş her ülkenin bir derdi var: O da işkence!” diye başladı konuşmasına. Yok canım, bizden değil, kendi ülkesinden ABD’den söz ediyor! Ama işte bu PEN’cilerin tuhaf huyları var, gittikleri her yerde orayı inceliyor, öğreniyor, okuyor, izliyorlar… Bir ara Larry Siems, basınımıza yansıyan, Mehmet Ağar’ın “işkence, sert sorgulamadır” tanımlamasına dikkat çekti. “Evet ama bu çok eksik bir tanımlama… Uluslararası hukukta bunun doğru tanımlaması var üstelik: İşkence yasadışıdır! İşkencenin yasadışılığı vurgulanmadan tanımlama yapılamaz! Ve ülkenizdeki iletişim yayın organları, bu haberi verirken bunu belirtmedi! Ben buna inanamadım!” deyiverdi. İşkencenin kanıksandığı ülkemde “işkencenin yasadışı olduğu”nu 80 milyonun içselleştireceği güne dek, mücadeleye ve tehlikeli sözcüklerle didişmeye devam… Ö Ayvazovski’nin ‘Ay Işığında Galata Kulesi’, ve ‘Boğaziçi’nde Gemiler’ adlı yapıtları Sanatçının 1886 yılında yapmış olduğu “Haliç’te Ay Doğuşu” (değer aralığı 700 bin900 bin sterlin), İstanbul’un Eyüp’ten bakıldığında gözler önüne serilen anıt ve camilerini betimliyor. Uzun yıllar saygın bir özel koleksiyonda yer alan tablo ilk kez müzayedeye çıkıyor. Ayvazovski’nin, ölümünden kısa bir süre önce, 1900 yılında yaptığı “Boğaziçi’nde Gemiler, İstanbul” (değer aralığı 80 bin120 bin sterlin) ad lı resimde, bir dönemin Arnavutköy’ü betimleniyor. Ayvazovski’nin, bu tabloda, empresyonizmi çağrıştıran bir tarza yönelmesinin, sanatının bu denli geç bir döneminde teknik olarak büyük bir değişim geçirdiğini ortaya koyduğu belirtiliyor. Sanatçının “Boğaziçi’nde Gemiler, İstanbul” adlı tablosundaki üslubunun, dönemin Fransız ressamları Boudin ve Monet’nin peyzajlarını çağrıştırdığı vurgulanıyor. Sotheby’s, 2012 Nisanı’nda Londra’da düzenlediği müzayedede, Ayvazovski’nin “İstanbul ve Boğaziçi Manzarası” (1856) adlı tablosunu 3.233.250 sterline satarak sanatçının Türkiye manzaraları arasında bir rekor elde etmişti. 1845’te Sultan Abdülmecit’in çağrısı üzerine bir Rus amiralinin maiyetinde İstanbul’a gelen Ayvazovski, padişahın ve Osmanlı ileri gelenlerinin portrelerini yapmış, bu arada Anadolu, Ege Adaları ve Marmara Denizi’ni dolaşmıştı. 1890’a kadar İstanbul’a üç gezi daha yapan Ayvazovski, 1875 yılında, kendisi için bir dizi tablo yaptığı Sultan Abdülaziz tarafından ödüllendirilmişti. Ayvazovski’nin İstanbul’u konu alan pek çok yapıtı da Dolmabahçe Sarayı, Ermeni Patrikhanesi, Deniz Müzesi, Askeri Müze ve çeşitli özel koleksiyonlarda yer alıyor. Ne değil, kim söyledi? Kırıka ‘Yılların Ettiğini’ (Baykuş) Şayet Quentin Tarantino Türkiye’de yaşasaydı, “Filmlerime müzik yapar mısınız?” diye Kırıka’nın kapısını çalardı. Ömer Hayyam hayatta olsa rubailerini notalandırmak için onlara hediye eder, Neyzen Tevfik dirilse, bu topluluğu Salih Nazım Peker’den evvel kurar ya da katılmak ister, olmazsa kıskanırdı. Yeni bir topluluk değil Kırıka, evveliyatı 12 yıl öncesine dayanıyor; ilk albüm 2008 tarihli “Kaba Saz”. Yıllar eğip bükmemiş Kırıka’yı. Tanrıların huzurunda “cigara” içmeyi, zuladaki şarabı çekmeyi sürdürüyorlar; çiftetelli, kasap havası, rebetiko ve zeybekler havada uçuyor; zeytin ağaçlarının altından denize karşı okunan şarkılar ikinci albüm “Yılların Ettiğini” ile keyifle tınlamaya devam ediyor. Zalim dünyaya onuruyla direniyor Kırıka. Demode, gelenekçi ve modern yaklaşımlar yan yana bu toplulukta. Gelenekleri saykodelik bir filtreden geçirip içine insani bir alay eklemek, zekâ mahsulü bir şaka; neticede yaşamanın, adam gibi, yaşamanın notaları bu şarkılar. Yeni “değer”lere tutunamamanın; yerine sevgi ve halk kültürünü koymanın ifadesi. Rakı masasının samimiyetiyle hitap eden şarkılarda ağırlıklı olarak yine Salih’in babasının dayısı Mustafa Kamil Gök’ün şiirleri kullanılmış. muratbeser@muratbeser.com ‘Ustalara Saygı’ yarın ‘Kemal Sunal anması’ ile başlıyor ‘Son gülen adam’ anılıyor Kültür Servisi Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen “Ustalara Saygı” toplantıları, sekizinci sezonuna “Kemal Sunal’a Saygı” gecesi ile başlıyor. 26 Kasım Pazartesi saat 20.00’de Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde gerçekleşecek etkinliğin sunuculuğunu Halit Kıvanç üstleniyor. Gecenin konuşmacıları ise Ahmet Gülhan, Cem Yılmaz, Fatma Girik, Faruk Bayhan, Ferdi Eğilmez, Halil Ergün, Hülya Koçyiğit, Kandemir Konduk, Necip Sarıcı, Nevra Serezli, Osman Şengezer, Oya Başar, Özen Göksel, Perihan Savaş, Perran Kutman, Şener Şen, Şevket Altuğ, Şükran Esen, Yasemin Yalçın, Yavuz Bingöl, Yıldız Kenter, Zeki Alasya. “Ustalara Saygı” toplantısında Sunal ailesi ve Nihat Özcan’ın hazırladığı “Son Gülen Adam” belgeselinden de kısa bölümler gösterilecek. Emily Squires 19822007 yılları arasında diziyi hem yazmış hem de yönetmişti ‘Susam Sokağı’ artık daha boş NEW YORK (AA) “Susam Sokağı”nın uzun soluklu yönetmeni, aynı zamanda “The Guiding Light” ve “As the World Turns” gibi pembe dizilerde çalışmış olan Emily Squires, 71 yaşında hayatını kaybetti. Emily Squires, ünlü çocuk programı “Susam Sokağı”nı 19822007 yılları arasında hem yazmış hem de yönetmişti. Ayrıca, yine çocuklar için “Aslanlar Arasında” adlı bir projeyi de yöneten Squires, “Guiding Light”, “Search for Tomorrow” ve “The Secret Storm” gibi pembe dizilerin de senaristliğini yapmıştı. Squires son olarak Dalay Lama ile söyleşinin de yer aldığı “Visions of perfect Worlds” adlı belgeseli yönetmişti. Crystal Castles “III” (Fiction) Kanadalı deneysel elektronik müzik ikilisi Crystal Castles, synthesizer’ın yönlerdirdiği karanlık ve agresif soundunu 3. stüdyo albümünde de ustalıkla kullanıyor. Bu kez stüdyoda bilgisayarı tamamen ortadan kaldırıp 1950’lerden kalma ekipmanla çalışmışlar. İlk kaydın her zaman en yalın ve hakiki sound olduğuna inandıkları için, albüme her şarkının ilk kaydını almışlar. Böylece Ethan Kath’ın enstrümanlar ve prodüksiyon konusundaki deneysel yaklaşımı, Alice Glass’ın vahşi vokalleriyle ile dikkat çekici bir uyum içinde kurgulanmış. Bu albümde, yaşanan savaşları gözlemleyip, kendisini dünyaya adalet getirmek isteyen bir kurtarıcı gibi hayal etmiş Alice Glass. İspanyol sanatçı Samuel Aranda’nın Yemen’deki eylemler sırasında çektiği ödüllü kapak fotoğrafının da işaret ettiği gibi, albümün ana teması egemen güçlerin zayıfı ezmesi. Transgender, din, çocuk istismarı gibi Amerika’nın gündemini 21. yüzyılda da yoğun olarak işgal edilen konuları mesele edinmiş grup. Toplam 40 dakikayı bulmayan albüm, büyük yenilikler getirmese de, Crystal Castles’ın bütünlüklü, sağlam şarkılar yapabildiğini, dans ettirirken düşündürebildiğini ortaya koyan iyi bir synthpunk örneği. www.zulalkalkandelen.com GALERI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle