Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 EKİM 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK 7 İstanbul Anadolu Yakası’nda ziyaret ettiğimiz hastaneler yine karmaşa içinde Hastaneler bildiğiniz gibi ŞULE KÖKTÜRK Malzeme yok, hastane kuyruksuz İlk gittiğimiz hastane Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi, sakin görünüyor, randevu ile çalışıyor, 5 dakikada bir hastaya randevu veriliyor. Burada ismini vermek istemeyen bir hasta yakını, teyzesi için sabah 06.30’da geldiğini, ancak saat 11.00 olmasına karşın hâlâ muayene olamadıklarını anlatıyor. Bir ilaç firması temsilcisi ise 5 dakikada bir hastaya randevu verildiği için numaratörün otomatik olarak attığını belirterek, 5 dakikanın bir hasta için yeterli olmaması ve bir hastanın doktor odasında 5 dakikadan fazla kalması nedeniyle dışarıda hastaların numaralarının yanmasını beklemek yerine ka Acil PSH unutuldu AKP Hükümeti, en çok oynadığı alanlardan biri olan sağlıkta ve hastanelerde her şeyin çok iyi gittiğini iddia etse de kuyrukta bekleyenler, sabahın köründe hastaneye gidenler, acil bir tetkik için 3 ay sonrasına randevu verilenler hiç de azınsanmayacak sayıda. Hastaneye gitmeden önce randevu alsa da saatlerce bekleyen hastaların yanı sıra internetten randevu alırken uzman veya doçentin randevu listesine ismini yazdırıp da hastane odasına girdiğinde yalnızca asistan doktorlara ulaşabilenler, devlet hastanelerinin bu aksaklıklarından kaçıp özel hastanelere servet yatıranlar, “Herkes evaraba almak için kredi çeker, ben tedavi olmak için kredi çekiyorum” diyenler bu sistemin dertlilerinden yalnızca bazıları. Cumhuriyet gazetesinin Kartal Lütfi Kırdar, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas, Marmara Üniversitesi Pendik, Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları, Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma hastanelerinde yaptığı araştırmalar hastanelerin içler acısı durumunu ortaya koydu. Hastanelerde, bazı yurttaşlar eski sisteme göre daha az sıra beklediklerini, hastanelerin daha rahat olduğunu belirtirken, bazıları isyan ediyorlar. Hastanelerde rastladığımız manzaraların ise kimi acı kimi trajikomik... dim, yine numara aldım yine bekliyorum.” Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ise 11.00’de randevusu olan bir hasta, muayeneden sonra kan tetkiki istendiği için öğleden sonrayı beklemek zorunda kalmış, “Öğleden sonra başka bir hastanede diş randevum vardı, eğer o randevuyu kaçırırsam kim bilir ne zamana randevu alabilirim” diyor. sistanlar işbaşında Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ise hastalar uzman doktor bulamamaktan şikâyetçi. İsmini vermek istemeyen bir hasta, Lupus hastası olduğunu, tedavi için Sakarya’dan geldiğini söylüyor. “Önceden daha iyiydi” diyen hasta, daha önceki sistemde bir odada bir uzmanla asistanın hastaya baktığını, ama şimdi odada yalnızca asistan bulunduğunu, bir şey sorulması gerektiğinde uzmanın arandığını belirtiyor. Tedavisi için servet yatırdığını ifade eden hasta, “Herkes evaraba almak için kredi çeker, ben tedavi olmak için kredi çekiyorum” diyor. Ece Matin isimli bir başka hasta ise aşırı derecede bel ve boyun ağrısı yaşadığı halde 1.5 ay sonrasına MR randevusu verilmiş. Matin şunları dile getiriyor: “Üsküdar Devlet Hastanesi’nde film çektiler ama burada yeterli aletimiz yok diyerek sevk ettiler. İnternetten randevu aldık, randevu aldığımız isim doçent diye geçiyordu. Ama hastaneye gelip doktor odasına girdiğimizde, küçücük küçücük asistanlar çıktı karşımıza. Asistanlar bakıyor, işin içinden çıkamadıkları zaman hocaya danışıyorlar. Çok saçma, biz doçente randevu aldık diye Koşuyolu’ndan kalkıp geldik Pendik’e.” İsmini vermek istemeyen bir başka hasta ise böbrek ultrasonu için 8 ay sonraya randevu verildiğini anlatıyor. Numune Yiğit isimli bir başka hasta ise “Randevu alsan da bekliyorsun almasan da, nefes alamıyorum, 56 saattir bekliyorum” diye konuşuyor. Savaş Bir Dizi Film Değildir! Her tarafta savaş çığlıkları! Hani bazıları bıraksan, hurra Suriye’ye girecek, “Halep, Şam derken” büyük Osmanlı hayalimiz avucumuzun içinde. Durum vahim; savaşı televizyonlarda izledikleri dizilerle karıştıranlar, en çok da medyadaki bazı kalemler işin kolay olduğunu sanabilirler. Oysa savaşlar, çokuluslu silah, gıda ve ilaç şirketlerinin hissedarları dışında herkese ölüm getirir. Ülkemiz ne yazık ki, son derece zor ve atılan her adımın tüm olasılıklarının en ince ayrıntısına kadar incelenmesi ve ona göre tavır alınması gereken günlerden geçiyor. Hamasi nutuklara, savaş çığlıkları atmaya hiç kimsenin hakkı yok! Çünkü savaş bir dizi film değildir! Sonu asla mutlu bitmez! Ve savaş kararı verenlerin çoğu savaşa gitmez. Savaşa gidenler yoksul halk çocuklarıdır. Şimdi savaş çığlıkları atanlara soruyorum, şunlar aklınıza geliyor mu? Belki Türk ordusu sandığımız kadar güçlü değil, silahları eski ve Suriye’nin ne yazık ki, bizden daha etkili bir hava gücü ve kimyasal silahları olduğu söyleniyor. Sıkıştırılmış bir diktatör olan Esad’ın bu kimyasal silahları kullanmayacağını kim garanti edebilir. Apaçık ve çok uzun olan sınırımızdaki topraklar kimyasal silahla etkilendiğinde bununla başa çıkabilecek bir savunmamız var mı? Bir aya yakın bir zamandır bombalanan Akçakale’nin bu süre içinde boşaltılamaması sizi endişelendirmiyor mu? Çıkan bir savaşta Türkiye’nin komşuları olan Rusya, İran, Irak nasıl bir tutum alacak? Acaba bu devletler, “aman aman birbirlerini yesinler bana ne” mi diyecekler yoksa… Acaba böyle bir savaş bir “mezhepler savaşı” olarak algılanırsa, bölgede ve ülkemizde yaratacağı kaosu hiç düşündünüz mü? Ekonominin parlak sinyaller vermediği, tüketim vergilerinin artırılmasından başka hiçbir çarenin üretilmediği bir zamanda, bir savaş ekonomisinin getireceği yük nasıl karşılanacak, hiç mi düşünmüyorsunuz? Yoksullaşmanın ve savaşın üstesinden gelebilmek için insanlar üstünde zaten var olan baskının daha yoğunlaşacağı ve bunun patlamalara neden olacağı olasılığı hiç mi aklınıza gelmiyor? Ve Türkiye’nin bir savaşa girmesi kimin işine geliyor? Savaş çığlıkları atmadan önce bunun yanıtını biraz düşünün! Diyeceksiniz ki, Suriye’nin kaza toplarına karşı sessiz mi kalınması gerekir. Elbette hayır, zaten hükümet caydırıcı bir tedbir olarak “tezkere”yi geçirmiştir ama bu “tezkerenin” yani “savaş izninin” arkasına gizlenmemek gerekir. Dışişleri de uluslararası tüm mekanizmaları harekete geçirmek için çalışmalara başlamış durumda. Bu nedenle savaş çığlıklarına son verip serinkanlı bir biçimde “savaş karşıtı” olmamız gerekiyor. Bu arada tüm sınır boylarında yaşayan yurttaşlarımızın mal ve can güvenliğinin hemen sağlanması, sınırlarımızdan girişin mümkün olduğunca durdurulması gerekiyor. Doğrusu, yirmi beş yaşında koşarak Türkiye’ye sığınmış sözümona muhaliflerin elleriyle zafer işareti yapıp, yayvan yayvan gülerek kameralara poz vermeleri benim bile sinirimi bozmaya başladı. Öyle yayılmış oturacağına git savaş kardeşim! Öte yandan Akçakale’de bombalanan evlere hırsız girmiş, evlerdeki klimalar bile götürülmüş. İşte savaş budur. İnsanın en kötü yanlarını ortaya çıkarır. Bu beni, savaş çığlıkları kadar ürkütüyor. Öyle ya söylemiştik, savaş bir dizi film değildir. A pı önünde yığıldığını söylüyor. İsmini vermek istemeyen bir başka hasta ise “Burada alet edevat çok olmadığı için diğer hastanelere sevk ediyorlar, o yüzden çok yoğun olmuyor” diyor. astanede kazak örüyor Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde beklemekten sıkıldığı için örgüsünü alıp gelmiş olan Hatice Armağan’a bir dokunuyoruz... Hastaneye 1 haftada 4’üncü gelişi olduğunu ifade eden Armağan, şunları anlatıyor:“Birinci gün 09.00’da randevum vardı, o H saatte geldim. Birkaç saat bekledikten sonra muayene oldum. Kan tahlili istenmişti, kanımı verdim. Yarın öğleden sonra gel dediler. Ertesi gün sonucunu almaya geldim. Sonucu doktora göstermek için tekrar randevu aldım. Bir başka güne verilen randevu iiçin hastaneye geldim, bu kez ultrason istedi. Dün ultrason randevusu aldım, geldim sıraya girdim. 23 saat kuyrukta bekledikten sonra, oradaki görevli yarın gel dedi. Kızdım, evim uzak gelmem zor oluyor, beni bugün alın dedimse de dinletemedim. Bugün 10.30’da randevum vardı gelsi gün yaptırdılar. Bir başka kemik taramasını özel (Medikal Park) hastanede yaptırdık. Bizden 150 lira aldılar, 350 lira daha devletten alıyor bunlar. Bir başka olay da PSH testinde yaşadık. Eşimden acil patoloji ve PSH testi istediler. Laboratuvara gittik, 3 ay sonraya randevu verildi. Onun üzerine acil deyince Medical Park Hastanesi’ne gittim. 450 lira patoloji parası, 118 lira kan tahlilleri için, 18 lira da muayene için verdim. Kartal Lütfi Kırdar’da PSH tahlili için kan verdik. Orda da PSA için kan aldıkları halde PSA’ya bakmayı unutmuşlar, 2 gün sonra tekrar kan verdik.” Kanser şüphesiyle hastane hastane dolaşan Eyüp Karakoyun’a refakat eden eşi Zeynep Canan Karakoyun, şunları anlatıyor: “Eşim hastalanınca dahiliyeye gittik ‘hiçbir şeyin yok’ dediler, ürolojiye yönlendirdiler. Kartal Lütfi Kırdar Eğitim Araştırma Hastanesi onkoloji bölümünden internetten randevu aldım, Dr. Pınar Hanım’a muayene olacaktık. Ama doktorun odası tadilatta olduğu için hiçbir şey yapılmadı, muayene olamadık o gün. Daha sonraki bir gün muayene olduk, kemik taraması istendi. Çok sonraya randevu vereceklerdi ama biraz fevri davranınca erte Sağlığı Tehdit Eden Risk Faktörleri PROF. DR. COŞKUN ÖZDEMİR DÜNYACA ÜNLÜ SİGARA KARŞITINDAN TÜRKİYE’YE ‘DÜZ PAKET’ ÇAĞRISI ‘Düz paket’ uygulansın İstanbul Haber Servisi Tüm sigara paketlerinin, üzerinde markası belirli olmayacak şekilde, sadece kahve ya da yeşil renklerde olmasını öngören “düz paket uygulaması” dünyada ilk kez Avustralya’da, tütün kontrolü ve halk sağlığı uzmanı Simon Chapman’ın çabalarıyla yürürlüğe girdi. Sigara paketlerinin görünümleri ile bir reklam aracı olduğu ve bu reklamın engellenmesi düşüncesinden hareketle gerçekleştirilen uygulamanın Türkiye’de de yürürlüğe girmesi için sivil toplum örgütleri harekete geçti. Toplantıda konuşan Chapman, düz paket uygulaması ile tütün ürünü ambalajının reklam aracı olarak kullanımının önüne geçilmesi, sağlık uyarılarının etkinliğinin arttırılması, sigara şirSağlık Enstitüsü Derneği ve Türk Toraks Derneği, Prof. Simon Chapman’ın katılımı ile Point Otel’de dün konuya ilişkin basın toplantısı düzenledi. Kore’de 20’li yaşlarda ölen gençlerin otopsilerinde damar sertliği saptandığını önce de yazmıştım. Böylece daha o yıllarda damarlardaki yaşlanmanın çok erken yaşlarda başladığın öğrendik. İleriki yaşlarda bu hastalığın başlıca kalp ve beyinde damar tıkanmalarına ve bunun sonucu olarak infarktüs (kalp) ve felçlere (beyin) yol açtığını biliyoruz. Bu hastalıklar için başlıca risk faktörleri hipertansiyon, şeker hastalığı, sigara ve yüksek kolesterol olarak sıralanır. Bunlara kilo fazlalığı ve hareket azlığını eklememiz lazım. (Sigara kanser ilişkisi daha da iyi biliniyor.) Çok yineliyorum; benim tecrübelerim, ülkemizde tansiyon yüksekliğini ciddiye alıp gerekli kontrolleri yaptırarak uygun dozda ilaç alan çok az insan olduğunu gösteriyor. Sigara tüketiminde de şampiyonluğa oynayan ülkeler arasında olduğumuzu sanıyorum. Bankaların, işyerlerinin kapılarında sigarasını içen çok sayıda genç insana rastlıyorum. Görüşmelerimden gördükleri zararın bilincinde olduklarını ama kolay kolay bırakamadıklarını anlıyorum. Kolay olan ünlü İngiliz Başbakanı Churchill’in söylediği gibi 100 kere bırakmak. Tiryakiler de böyle yapıyorlar. Birçok defa bırakıp tekrar başlıyorlar. 40 yıl kadar önce Amerika’da sigara karşıtı kampanyaya tanık olmuştum. Başarılı olmuştu bu girişim. Sigaraların reklamı yasaklandı. Paketlerin üstüne sağlığınıza zararlıdır, öldürür yazıldı. Lokantalar sigara içenleri almamaya başladı. Tam o sırada bizim hükümetimiz Washington’da Kanuni Sultan Süleyman sergisi açmak istiyordu ve sponsor arayışı içinde idiler. Amerika yönetimi “Philip Morrisi ithal etme koşulu ile 25 milyon vermeyi” kabul etti. Böylece Philip Morris SA Türkiye’ye girdi. Bir de sigara fabrikasında yıllardır çalışan bir kimyager, sigaralara bağımlılığı artırıcı aynı zamanda kanserojen maddenin konulmasına itiraz edince fabrikadan kovuldu. Bu olay, Al Pacino’nun başrolünü oynadığı “Köstebek” filminin konusu oldu. Sağlık harcamaları yurdumuzda gittikçe artıyor. Yılda 32 milyar kadar. Bunun yüzde 9’u sigaranın yol açtığı hastalıklar için harcanıyor. Sigara çok iyi bilinmeli ki damar sertliği ve kanser dışında binlerce hastalıkta da şu ya da bu derecede risk faktörüdür. Bu yüzden bu binlerce hastalık sigara içen grupta içmeyenlere göre daha fazladır. Çarpıcı bir gerçek sigara tiryakilerinin yarısı sigaranın yol açtığı sağlık sorunları yüzünden yaşamlarını yitirirler. Neden Ahmet Bey, Ayşe Hanım sigara içiyorlardı ama kanser olmadılar, Mehmet Bey, Fatma Hanım sigara içmedi ama kanser oldular, felç geçirdiler gibi sorular, sanırım cevaplamaya değmeyecek akıl noksanlığı sorularıdır. Gayret edip bu insan ve sağlık düşmanından uzak durmalı derim. coskunoz@superonline.com ketlerinin yanıltıcı ve aldatıcı ambalajetiketleme yapma olanaklarının ortadan kaldırılmasını amaçladıklarını söyledi. Türkiye’deki sigara şirketlerinin, ürünlerinin cazibesini arttırmak amacıyla ürünlerini çeşitlendirip paketler için özel ta sarımlar yaptığına dikkat çeken Chapman, “Talebi düşürmeye yönelik politikaların yanı sıra tüketimi körükleyen reklamlara son verecek düzenlemelere ihtiyaç var. Avustralya uğraştı, başardı. Günümüzde birçok ülke benzer düzenle meleri tartışıyor. Genç nesillerin korunması bakımından Türkiye’nin de bu yönde adım atması için kamuoyuna çağrı yapıyorum” diye konuştu. Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Sedat Altın da sigaranın reklamının yapılmasına izin verilemeyeceğini vurgulayarak, “En iyi örnek neyse ülkemizde de benimsenmelidir” dedi. Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı da kapalı alanlarda sigara yasağının başlamasından sonra, sigaranın yol açtığı hastalıklardan dolayı acile başvuranların oranının yüzde 21 azaldığına dikkat çekerek “Avustralya ilk fiskeyi vurdu, dominolar devrilmeye başladı. İlk taşlardan biri olmalıyız” dedi. DOĞUM KONTROL YÖNTEMİNİN HEKİMLE BİRLİKTE BELİRLENMESİNİN ÖNEMİNİ VURGULAYAN OP.DR. NURİ CEYDELİ ‘Kadınlar doğum kontrolünü bilmiyor’ SİBEL BAHÇETEPE Başbakan Erdoğan, Bağcılar’daki Medipol Üniversitesi hastaneler kompleksinin açılışını yaptı. Günümüzde dünya genelinde üreme çağındaki evli kadınların yüzde 45’i bir doğum kontrol yöntemi kullanıyor. Genç kızlar arasında en popüler korunma yöntemlerini ise gebelik önleyiciler ve kondomlar oluşturuyor. Seçilen yöntemler ülkelere göre de farklılık gösterebiliyor. Uzmanlar, doğum kontrolünde en büyük sorunlardan birini yanlış inanışların oluşturduğunu belirterek “Eğitimli kadınlar dahil olmak üzere kadınların yarısından fazlası doğum kontrol yöntemlerini, yan etkilerini ve yararlarını bilmiyor” diyorlar. Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nuri Ceydeli, doğum kontrolü ile ilgili öneride bulunmanın önleyici sağlık sisteminin önemli bir parçası olduğunu söyledi. Doğum kontrol yönteminin hekimle birlikte belirlenmesinin önemini vurgulayan Ceydeli, günümüzde kullanılan doğum kontrol yöntemleri hakkında şu bilmaliyetli olan bu gileri verdi: yöntemde başarı Rahim İçi oranı da daha Araç: Günüyüksek. müzde 100 milVajinal halyondan fazla kakalar: 4 mm dın, spiral olarak kalınlığında ve da bilinen Rahim 54 mm çapınİçi Araç (RİA) daki halka, üç yöntemini tercih hafta vajinada ediyor. Kanama ve kalıyor. Çıkarağrı yüzünden de tıldıktan sonra yüzde 15 oranında bir hafta bekeydeli C i ur çıkarılmak duruleniyor ve arN r. D Op. munda kalınıyor. dından yeni Kadın kısırlaşhalka uygulanıyor. Karaciğer tırması: En düşük riskli yönmetabolizmasını etkileyecek tem kadının kısırlaştırılması, ilaç tedavisi gören hastalar için yani tüplerin bağlanması olualternatif oluyor. yor. Laparoskopi veya minilaAcil postkoital kontrasepsiparotomi yöntemlerinin kullayon: Bu yöntem, prezervatif nılmaya başlanmasıyla birlikte yırtıldığında, diyafram veya maliyet, hastanede kalış süresi servikal başlıklar yerinden kayve ağrıda belirgin azalma gibi dığında, herhangi bir metodun faktörlerin etkisi ile bu yöntekullanımıyla ilgili sorun oldumin uygulanma sıklığı gün geç ğunda ya da rıza dışı gerçekleştikçe artıyor. miş ilişkilerin ardından tercih Erkek kısırlaştırması: Kaediliyor. Yöntem sayesinde yudın kısırlaştırması ile karşılaştımurtlama geciktiriliyor ve dölrıldığında daha güvenli, düşük lenme önleniyor. Tedaviye, iliş kiden sonra mümkün olan en kısa zamanda, tercihen 72 saat geçmeden başlanması gerekiyor. İlacı kullandıktan sonraki bir saat içinde kusulması durumunda en kısa sürede ilacın tekrar alınması gerekiyor. Uzun etkili yöntemler: Bugün piyasada bulunan 4 cm uzunluğunda esnek bir kapsül olan implant, üç yıl korunma sağlıyor. Bariyer yöntemler: Kondom ve diyafram, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ile pelvik inflamatuar hastalığa karşı koruma sağlıyor. Bir başka bariyer yöntemi olan vajinal kontraseptif sünger ise devamlı spermisit salgılayan bir sistemden oluşuyor. Kombine Oral Kontrasepsiyonlar (OK): İçinde farklı dozlarda östrojen ve progesteron olan doğum kontrol haplarının, östrojen içeriği klinik olarak önem taşıyor. Yeni ilaçlarda su tutulumu, iştah artışı ve akne oluşumunda artış görülmüyor. Erdoğan: Türkiye sağlıkta daha iddialı İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bağcılar’da kurulan Medipol Üniversitesi hastaneler kompleksinin açılış töreninde yaptığı konuşmada, 25 ilde şehir hastaneleri kurmayı planladıklarını anlattı. “Bu benim aslında 9 yıl önceki hayalimdi ama ne yazık ki hâlâ bunu gerçekleştiremedik. Ama şimdi adımlarını attık. Bazı Danıştay’da vesaire engellemeler oluyor” diyen Erdoğan bunları da aşarak ihalesini yaptıkları şehir hastaneleriyle işe başladıklarını söyledi. Erdoğan, hastaneleri Avrupa yakasında Olimpiyat Stadı’nın yanında ve Anadolu yakasında Samandıra’daki Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait havaalanının olduğu bölgede kuracaklarını belirtti. Türkiye’nin sağlık alanında giderek daha iddialı bir hale geldiğini söyleyen Erdoğan, sağlık alanında bir yandan sistemi baştan aşağı değiştirirken, diğer yandan yeni hastaneler, yeni sağlık ocakları kurarken, mevcutları da ıslah ettiklerini ve böylelikle altyapıyı güçlendirdiklerini söyledi. Erdoğan, “Şu anda milletimize hepsi hizmet veriyor ve milletimiz istediği hastaneden gidip hizmetini alıyor” dedi. C MY B C MY B