19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 EKİM 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Haftalık çalışma süreleri Türkiye’de 52.1, AB’de ise 40.4 saat olarak hesaplandı Çok çalışıyoruz çok Kırsal yoksulu düşünen yok Ekonomi Servisi Köyden kente göçle birlikte kırsal yoksullukla mücadelenin önemli bir gündem maddesi olmaktan çıktığına dikkat çeken TEPAV, Türkiye’deki dağınık yardım türlerinin kırsal yoksulluğu artırdığını vurguladı. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), “Türkiye’de İhmal Edilen Kırsal Yoksulluk: Endonezya’dan Ne Öğrenmeliyiz?” başlıklı değerlendirme notunda Türkiye ile benzer programlar uygulayan Endonezya’nın kırsal yoksullukla mücadele başarısından çıkarılacak önemli dersler olduğunu TEPAV, vurguladı. Kırsal yoksullukla mü2002’den bu cadelede Endonezya’nın başarısının ardında yoksulların yaryana yılda dımlara erişimini kolaylaştıran ortalama yüzde 5.4 mekanizmalar bulunuyor. Endonezya 17 bin adasındaki milbüyüyen Türkiye’de, yonlarca yoksulu evlerinde zikırsal kesimin ihmal yaret ederek yardımlardan ya’de Türkiye en, ırabilirk rarland edildiğini ortaya sosyal yardımlara başvurmanın koydu. getirdiği belge toplama ve takip maliyetleri hem zaman hem de ulaşım masraflar açısından yoksulları zor durumda bırakıyor. Değerlendirme notuna göre 2002’den bu yana yılda ortalama yüzde 5.4 büyüyen Türkiye’de yoksulluk önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Mevcut son verilere göre 2009 yılında 12.8 milyon yoksulun bulunduğu Türkiye’de kentsel yoksulluktaki düşüşe karşın kırsal yoksulluğun giderek arttığı görülüyor. Türkiye’de sosyal transferlerin olması gerektiği gibi düşük gelir grubuna değil, orta gruba fayda sağladığına dikkat çeken TEPAV, bunun transferlerin dağılımındaki etkinlik sorununun önemli bir göstergesi olduğunu vurguladı. Müzakere Alalaması Niçin müzakere yapılır? Müzakerenin amacı nedir? Müzakerenin altında yatan güdüler nelerdir? Müzakere bir alalama (kamuflaj) yöntemi midir? Müzakere kimin lehine sonuçlar doğurur? PKK ile müzakere, Abdullah Öcalan’la müzakere, Oslo veya benzeri müzakere gündeme geldiğine, önerildiğine göre bu tür soruların yanıtının da araştırılması, en azından sorgulanması gerekir. Otuz yıla yakın bir süredir binlerce vatandaşımız öldüğüne, ülkede güvenlik sorunu yaşandığına, silah gücüyle sorun çözülemediğine, hemen her gün şehit cenazeleri kaldırıldığına, kan dökülmesi durdurulamadığına göre, farklı bir yöntemle, müzakere yoluyla çözelim önerisi insani, duygusal, hatta akılcı bir yaklaşım olarak görülebilir, savunulabilir. Gerçekte müzakere bir çözüm yöntemi midir? Müzakere, tarafların iradeleriyle, istekleri doğrultusunda kalıcı bir anlaşmaya ulaşmalarının aracı mıdır? Müzakere, genellikle verilmiş kararların onaylatılması, tarafların iradeleriyle anlaşmaya vardıkları izlenimi verme düzeneğidir. Müzakere çoğu kez bir alalamadır. Güçlü tarafın isteklerini zorla değil de karşı tarafa sanki kendi iradesiyle kabullenmiş izlenimini yaratma düzeneğidir, karşı tarafı bir şekilde onurlandırarak, onurunu kırmadan isteklerini kabul ettirme yöntemidir. Müzakere bazen önceden verilmiş kararın, yapılmış bir anlaşmanın uzun görüşme, pazarlıklar sonucu ulaşılmış olduğu izlenimini kamuoyunda yaratma yöntemidir. Müzakere bazen de verilen kararın, önceden yapılmış bir anlaşmanın gizlenmesi, alalanması yöntemidir. ??? Tarafların istekleri, beklentileri çok farklı ise, kesişme noktaları, ara kesitler oluşmuyorsa, yapılacak bir müzakerenin kalıcı, sonuç verici bir yönü yoktur. Sözde anlaşma olmuş izlenimi verilse bile taraflar, anlaşmayı içlerine sindiremediklerinden kalıcı olamaz. PKK gerçekte ne istiyor? Destekleyenlerin amacı ne? Lütfen demokratikleşme, insan hakları gibi ucuz lafların ardına saklanıp hümanist, filantrop numaralar yapmayalım. Açık ve samimi olalım. İlk sorgulanacak soru, ABD’nin GOP ya da BOP planı ile PKK arasında bir ilişki var mı? Dağa çıkanlar yoksul ailelerin çocukları, ama bunları kimler besliyor, silahlandırıyor, maddi lojistik destek veriyor? Bağımsız Kürdistan haritasını kimler hazırlıyor, servis ediyor? Irak’tan sonra Suriye, İran ve Türkiye ile ‘puzzle’ın parçaları oluşturuyor mu? ABD ve İngiltere niçin müzakere öneriyor ve destekliyor? Müzakerelerde yabancı gözlemciler bulunuyor mu, bulunacak mı? Müzakere, emperyal güçlerce verilmiş kararın Türkiye’ye, sanki kendi iradesiyle kabullenmiş gibi onaylatılması senaryosu mu? ??? Açıkça şu soruların yanıtı verilmeli. Bölünmeyi, İskenderun hatta Mersin’e kadar uzanan bir bölgede yeni bir devleti içimize sindirebiliyor muyuz? BOP, GOP projesi kapsamında oluşacak Ortadoğu Ekonomik Birliği’ne, Ortadoğu ekonomik inisiyatifine dahil olacak mıyız? Bu yolla ABD’ye bağımlılığımız, daha da sıkılaşacak mı? PKK’nin nihai amacı ile bizim kabullenebileceğimiz ortak noktalar var mı? Bu soruların yanıtını aramalıyız. İçimiz yandı, yüreğimiz dağlandı, silahla bir sorun çözülmez, otuz yıllık deneyim ortada gibi, ucuz klişe lafları bir yana bırakalım. Uzman, âkıl kişi, gazeteci diye bazı sesyayarları TV programlarına çıkartarak halkımızın iyi niyetli olan bölümünü de kandırmaya, yönlendirmeye çalışmayalım. Yabancı güçlerin telkini, aşılamasıyla onların gözetiminde müzakere süreci, tam bir zevahiri kurtarma, kılıf bulma operasyonudur. Kim kan döküyor, kim dökmüyor? Doğru tanı koyalım. Bu ülkede insanca yaşamak istiyorsak, bu isteği engelleyenler kimler? İşbirlikçiler kimler? Emperyal güçleri ülkemizde beşinci kol işlevini üstlenmiş kişileri, yayın organlarını tanıyalım. Müzakere alalamasına aldanmayalım, ödün vererek çözüme ulaşılamaz. Ekonomi Servisi Çalışma koşulları uluslararası normlara uymayan, sendikal örgütlenme düzeyi ve gelir açısından alt sıralardan kurtulamayan Türk emekçisinin Avrupa Birliği ülkelerine oranla daha uzun süreler çalıştığı belirtildi. Avrupa’da çalışma saatlerinin uzunluğunda 52,1’le ilk sırayı alan Türkiye’ye en yakın ülkeler haftada 43.9 saatle İzlanda, 43 saatle Makedonya, 42.2 saatle İngiltere ve 41.8 saatle İsviçre ve Avusturya şeklinde sıralandı. Haftalık çalışma süresi Danimarka’da 37.7 saate kadar düşerken bu rakam Norveç ve İrlanda’da 38.4, İtalya’da 38.8, Hollanda’da 39 ve Finlandiya’da 39.1 saat oldu. Ortalama çalışma süreleri Fransa’da haftada 39.5, Almanya’da haftada 40.7 saat olarak açıklandı. Eurostat’a göre 15 yaş ve üzerindekilerde istihdam edilenler toplamı AB’de 217 milyon 169 bin, Türkiye’de 24 milyon 99 bin. Çalışan sayısında Almanya 39.7 milyonla başı çekerken İngiltere 29 milyon 78 bin, Fransa 25 milyon 764 bin istihdamla Türkiye’nin önünde yer alıyor. 1564 yaş grubunda istihdama katılım oranı Türkiye’de ortalamada yüzde 48.4 olurken bu oran erkeklerde 69.2 ve kadınlarda yüzde 27.8 olarak hesaplandı. AB’de istihdama katılım oranları erkeklerde yüzde 70.1 ve kadınlarda yüzde 58.5 oldu. Bu sonuçlar, Türkiye’de kadın istihdamında ciddi bir fark oluştuğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de istihdam edilenlerin yüzde 49.3’ü hizmetler, yüzde 26.5’i sanayi ve yüzde 24.2’si tarımda çalışıyor. AB’de bu dağılım yüzde 69.8 hizmetler, yüzde 25.2 sanayi ve yüzde 5 tarım olarak sıralanıyor. 2011 sonu itibarıyla İspanya’da 4.9 milyon, Fransa’da 2.6 milyon, İngiltere ve Almanya’da 2.5 milyon işsiz bulunuyor. Aynı dönemde Türkiye’de 2.3 milyon işsiz olduğunu hesaplayan Eurostat’a göre işsizlik AB’de yüzde 9.6 ve Türkiye’de yüzde 8.8. Söz konusu istatistiklerde Eurostat, TÜİK verilerini esas aldığından işsizlik oranları açısından Türkiye, bir hayli iyi görünüyor. Ancak Türkiye’de iş aramayı bırakanlar istatistiklere katılmıyor. AB istatistik kurumu Eurostat’ın 2011 işgücü anketine göre Türkiye’de erkekler haftada genellikle 53.1 saat çalışırken kadınlarda bu rakam 48.6 saat. Eurostat, haftalık çalışma sürelerinin AB genelinde ise erkeklerde 41.1 saat, kadınlarda ise 39.3 saat olduğunu duyurdu. Avrupa işsizlikten kırılıyor Memura yeni mesai düzeni ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bakanlıkların merkez teşkilatlarının mesai saatlerinde değişikliğe gidildi. Başbakanlık, Çevre ve Şehircilik, Dışişleri, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, İçişleri, Milli Eğitim, Milli Savunma Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarında mesai 09.00 ile 18.00 saatleri arasında olacak. 12.3013.30 arası ise öğle tatili yapılacak. Diğer bakanlıklar ve bankalarda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nda ise mesai 08.30’da başlayıp, 17.30’da sona erecek. Madenciler yine işsiz Ekonomi Servisi Dünyanın en büyük platin madeni üreticisi Anglo American Platinum (Amplats), ücretlerinin artırılması için uzun bir süredir grev yapan 12 bin grevci işçiyi işten çıkardı. Amplats, 28 bin işçinin üç hafta süren yasadışı grevinin şirkete 1.1 ton üretim kaybına yol açarak 82.3 milyon dolara mal olduğunu bildirdi. Grev nedeniyle madencilerle polis arasında çıkan çatışmada önceki gün bir madenci ölmüştü. Ağustos ayında da 34 grevci işçi, polisin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmişti. Emekli, zamlardan şikâyetçi Ekonomi Sevrisi Türkiye Emekliler Derneği Genel Sekreteri Recep Orhan, doğalgaza, akaryakıta ve elektriğe gelen zamların, emekliye 220 voltluk akım etkisi yaşattığını belirterek, “Bu zam şoku belimizi kırdı” dedi. Doğalgaza son 1 yılda yapılan kümülatif zamların yüzde 49’a ulaştığını belirten TÜED Genel Sekreteri Orhan, geçen yıl ısınmak için 300 TL harcayan emeklinin bu yıl doğalgaza 150 TL daha fazla ödeyeceğini vurguladı. Emeklilerin yüzde 85’inin 885 TL düzeyindeki taban aylık seviyesinde gelir elde ettiğini kaydeden Orhan, “Oysa ki; bir emeklimizin eline son bir yıl içinde yapılan zamlarla sadece 78.5 TL geçmiştir” dedi. Suzan Sabancı Dinçer’e İngiltere İmparatorluğu Nişanı Ekonomi Servisi Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas üyesi Suzan Sabancı Dinçer’e İngiltere ve Türkiye arasındaki ilişkilere yapmış olduğu katkılardan ötürü “Britanya İmparatorluğu Onursal Mükemmeliyet Önderliği Nişanı” verildi. Suzan Sabancı Dinçer konuya ilişkin açıklamasında, Türkiye ve İngiltere’nin, Avrupa’nın iki karşıt köşesinde bulunduğunu ancak ortak değerlere dayanan uzun tarihleri sayesinde birçok uluslararası meselede aynı perspektifi paylaştıklarını kaydetti. Özellikle Avrupa’nın kritik sorunlar ile karşı karşıya olduğu bir dönemde, birlikte bir dostluk ve ekonomik mutabakat ekseni oluşturulduğuna işaret eden Suzan Sabancı Dinçer, “Bu birlikteliğin bölgemizde güven ve istikrarın sağlanmasında önümüzdeki dönemde çok daha büyük etkisi olabileceğine inanıyorum. Bu çerçevede, Majesteleri Kraliçe II. Elizabeth’in ülkelerimiz arasındaki ilişkinin daha ileriye taşınması yolundaki gayretlerimi ödüle değer bulması benim için büyük bir onurdur” değerlendirmesinde bulundu. Kral V. George tarafından 1917’de oluşturulan “Britanya İmparatorluğu Mükemmeliyet Önderliği Nişanı”, hükümetin teklifi üzerine Kraliçe tarafından veriliyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle