19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 EKİM 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] PAZAR KONUĞU 13 Kuzeyde ve güneyde siyasiler gelecek için fazla ümitli konuşmuyorlar. Türkiye ve Yunanistan’ın da devrede olması isteniyor Kıbrıs’ta çözümsüzlüğe devam SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Kıbrıs’ta eski hamam eski tas. Çözümsüzlük sürdüğü gibi ufukta hiçbir umut ışığı da görülmüyor. KKTC’nin ikinci Cumhurbaşkanı olan Mehmet Ali Talat döneminde iki toplum arasında sürdürülen müzakerelerde varılan kısmi mutabakatlar askıya alınmış. Eski UBP’li Başbakan bugünün de KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, aynı KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a yapıldığı gibi çözüm istememekle suçlanıyor. Hatta Denktaş’ın en önemli muhalifi Talat diyor ki: “Denktaş’ın hiç olmazsa bir karizması vardı. Dünyayı etkileyici girişimler yapar, bana göre kötüydü ama en azından sarsardı. Şimdikinin ise dünyadan haberi yok”. Öte yandan Rum tarafında iktidardaki komünist AKEL’in Genel Sekreteri Andros Kipriyanu da Talat’lı günlerin özlemi içinde olduğunu şu sözlerle dile getiriyor: “Talat’la vardığımız mutabakat konularını, Eroğlu kabul etmiyor”. Şu anda Kıbrıs’taki çözümsüzlük, artık kaçınılmaz gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı olduğunuz yıllarda çözüm için çok uğraştınız. Şimdi durumu nasıl görüyorsunuz? M.A.T Bugün burada UBP hükümeti var. Eroğlu, cumhurbaşkanı olunca da doğal olarak bu noktaya gelindi. Böyle olacağı da belliydi. Rahmetli Denktaş’ın hiç olmazsa bir karizması vardı. Dünyayı etkileyen girişimler de yapardı. Çoğu, bana göre kötüydü ama en azından sarsardı. Şimdikinin dünyadan haberi yok. Yeni fikirler üretmiyor. Böyle devam etsin, gitsin, isteniyor. Ama böyle de gitmiyor işte. AKEL Genel Sekreteri Andros Kipriyanu: Eroğlu, Talat’ın gerisinde kaldı “D enktaş’ın hiç olmazsa bir karizması vardı. Dünyayı etkileyici girişimler yapar, bana göre kötüydü ama en azından sarsardı. Şimdikinin ise dünyadan haberi yok.” Motor güç biz olmalıyız Rum tarafı farklı bir tutum içinde mi? M.A.T Onlar hep böyle. Marifet, bizim bunları sürüklememiz. Motor güç biz olmalıyız. Çünkü çözüme Kıbrıs Türkleri olarak bizim ihtiyacımız var. Durumu böyle algılarsak doğru hareket ederiz. Ama öyle değil. Cumhurbaşkanı, bu görüşmeler bitsin diye adeta canını veriyor. Halkı kandırma. Yok böyle bir şey. Zaten artık bana müzakereler konusunda bilgi verilmiyor. Eroğlu’na iki kere mektup yazarak görüşme tutanaklarını göndermesini istedim. Ama görüşme olmadığı için üçdört tutanak geldi; bitti. Bu arada müzakerelerde BM Genel Sekreteri’yle yaptığı görüşmelerin de tutanağı geldi. Onları da okudum. Konu şudur: Biz 4 Ocak 2010’da Rum tarafına bir paket sunduk. Bunun amacı verim ve güç paylaşımı başlığını kapatmaktı. Bunu kapatırsak yolun yarısından fazlasını almış oluruz, bunu bü yük bir sevinçle de halka duyururuz, insanların kırılmış olan umutlarını yeniden canlandırırız, diyorduk. Böylece bundan sonraki müzakerelerin motivasyonunu da artırmış olacağımızı düşünüyorduk. Biz, bu paketi sunmadan Sayın Eroğlu bunu basına sızdırdı. Sonuçta biz o paketi değiştirmeye mecbur kaldık. Her neyse seçimler oldu. Sayın Eroğlu Cumhurbaşkanı seçildi, “Sayın Talat’ın bıraktığı yerden devam edeceğim” dedi. Ama şu anda geldiğimiz nokta bellidir. ha üstün kabul ediyorsunuz demektir. Bu da egemen değilsiniz, anlamına gelir. Rum tarafı egemen lafına ciddi bir alerji duydukları için bu öneri sadece onları kızdırmaya yaradı. Zaten baştan beri kavga bu. Kurucu devletlerin egemenliğini Rum tarafı kabul etmek istemez. Sonuçta iki taraf da bir anlamda BM Genel Sekreteri’ni uyduruk işlerle uğraştırdılar. Öte yandan Denktaş Bey, kendi döneminde kafası kızdığında müzakerelerden çekilirdi. Ama Rumlar hiçbir zaman çekilmediler. Çünkü onların oyunu uluslararası. Biz ise mahalle oyunu oynuyoruz. Bugün ise sanıyorum amaç BM Genel Sekreteri’ni bıktırıp, “Bu iş artık olmaz” dedirtmek. Türkiye ve Yunanistan katılmalı Siz, Türkiye ve Yunanistan’ın Kıbrıs müzakerelerine katılmaları önerisinde hiç bulundunuz mu? M.A.T Evet. Sayın Hristofyas’a (Rum lider) defalarca söyledim. “Türkiye ve Yunanistan’ın bu işin içine girmesi seni de beni de çok rahatlatır. Tavizleri onların da desteğiyle verdik, olur. Ayrıca Türkiye ve Yunanistan, meseleye daha geniş bir vizyonlu bakarlar” dedim. Hatta AB’yi de işin içine katmayı önerdim. Ama kabul ettiremedim. “Hayır, bu bizim meselemiz” dedi. İyi de Ankara, Kıbrıs müzakerelerinde kesin taraf olmama politikası izlerken sizin bu öneriniz nasıl kabul görürdü? M.A.T Ankara kabul ederdi. Ama bugün uluslararası bir konferansın, Kıbrıs sorununu çözmesini ben zayıf bir ihtimal olarak görüyorum. Çünkü çok fazla konu var artık. Ama önceki dönemde öyle değildi. Rum tarafı da “Türk tarafının maksadı çıkmazı ilan etmek” diyor. Bence bir kısmının amacı budur. Hepsinin değil... Ben Türkiye’nin böyle bir tıkanıklığın olduğunun ilan edilmesine ihtiyaç duyduğunu düşünmüyorum. Ama buralarda bu düşüncede olanlar da var. Söylediler de... Sayın Eroğlu, “Çözüm olacak mı, olmayacak mı, Genel Sekreter karar versin” dedi. Yani uluslararası bir konferansta çıkmaz ilan edilsin ve KKTC ya tanınsın ya da daha iyi bir pozisyonu getirilsin. Türkiye gibi büyük bir devletin böyle küçük düşüneceğini hiç sanmıyorum. Çünkü Kıbrıs sorununun çözümü bir risk değildir. Ama Eroğlu için felakettir. İçeriği boş öneriler Bir de sizden sonra Türk tarafının, size göre, Rumları kızdırmak için verdiği öneriyi anlatır mısınız? M.A.T Türk tarafı müzakerelerde İsviçre Anayasası’nda olan biçimiyle federal anayasanın elverdiği koşullar çerçevesinde kurucu devletler egemendir, önerisini getirdi. Bu, Rumla’ı kızdırmaktan başka bir işe yaramadı. Bir kere, içeriği boştu. Çünkü federal anayasanın elverdiği ölçüler içinde dediğiniz zaman federal anayasayı da MEHMET ALİ TALAT P O R T R E Girne, 1952 doğumlu. ODTÜ Elektrik Mühendisliği lisans bölümünü bitirdi. 2004’te Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans yaptı. 1993’te ilk Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Demokrat Parti (DP) koalisyon hükümetinin Eğitim ve Kültür Bakanlığı görevini yürüttü. 1996’daki kurultayda CTP Genel Başkanlığı’na seçildi. 2005’te CTPDP koalisyon hükümetinin başbakanı oldu. Aynı yıl nisan ayında yapılan seçimlerde KKTC Cumhurbaşkanlığı’na seçildi. Ancak 2010’daki cumhurbaşkanlığı seçimini, o zaman UBP Genel Başkanı olan Derviş Eroğlu karşısında kaybetti. Şubat ayında Kıbrıs Rum tarafında cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bu seçim sürecinde hangi konular öne çıkacak? Kıbrıs’ta çözüm çabaları mı, ekonomik krizden çıkma mücadelesi mi, yoksa AKEL’in kendine özgü başka gizli bir silahı var mı? A.K. Kıbrıs’ın güneyinde AKEL (Komünist Emekçi Halkın İlerici Partisi) ve DİSİ (merkez sağ, Demokratik Seferberlik Partisi) en büyük iki parti. Şubat 2013’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bunun bir kez daha teyit edileceğinden şüphem yok . AKEL, bu seçimler öncesinde bazı sorunlarla karşı karşıyadır. Bunların başında küresel ekonomik kriz ve Kıbrıs ekonomisine etkileri geliyor. Ayrıca ülkenin içinde bulunduğu durumun yarattığı sorunlar da var. Seçim sürecinde bu iki konu öne çıkacaktır. Başka bir konu da Kıbrıs münhasır ekonomik bölgesinde doğalgazın bulunmuş olmasıdır. Şimdiki AKEL lideri cumhurbaşkanı, görev süresince sürekli U dönüşleri yaparak çözüm süreçlerini başarısız kıldı. Şimdi mevcudun dışında bir şey düşünüyor musunuz? Yoksa bırakılan yerden devam mı edeceksiniz? A.K. Gazeteci olmanıza rağmen sanıyorum ki Kıbrıs’ın gerçeklerini yeterince bilmiyorsunuz. Gerek Dimitris Hristofyas gerekse de AKEL ortaya koydukları tezlerde ilk andan itibaren istikrarlı ve tutarlı davranmışlardır. Hristofyas, daha başlangıçta ortaya koyduğu tezlerde ısrar etmese gerek koalisyon ortağı DİKO gerekse EDEK partileri hükümetten ayrılmamış olurlardı. Çünkü DİKO ve EDEK önerilerini geri çekmesi için ona sert baskılar yapmışlardı. Öte yandan Mehmet Ali Talat’la Derviş Eroğlu’nu aynı noktada gördüğümü söyleyemem. Sayın Talat’ın Kıbrıs Türk toplumunun lideri olduğu dönemde iki toplum arasındaki müzakerelerde önemli mesafe kaydedilmişti. Bazı noktalarda anlaşmaya da varılmıştı. Sayın Eroğlu, başlangıçta BM Genel Sekreteri’ne Sayın Talat ve Sayın Hristofyas’ın mutabakata varmış oldukları noktalardan itibaren müzakerelere devam edeceği sözünü vermesine rağmen, zaman içinde bu sözünü tutmadı. Kıbrıs sorununda doğru bir çözümün hem Kıbrıslı Rumlar hem Kıbrıslı Türkler hem de Türkiye’nin çıkarlarına hizmet edeceği düşüncesindeyim. Kıbrıs sorununun çözümünde anlaşmaya varırsak Türkiye, AB sürecinin önündeki en önemli engellerden birini aşmış olacaktır. Ayrıca doğalgazı değerlendirme konusunda Türkiye’nin önemli bir avantajı olacaktır. Doğalgazın değerlendirilmesi konusunda nasıl bir işbirliği yapabileceğimizi Türkiye’yle görüşebilir durumda olacağız. Çözüm için Sayın Talat’la müzakerelerin kalmış olduğu yerden devam etmesi için çalışacağız. Nitekim Türk tarafı da defalarca bu güvenceyi vermişti. Sizin taraftan Derviş Eroğlu’nun bazı mutabakat konularından geri adım atma isteği olduğu haberleri vardı... A.K. Doğru. Sayın Eroğlu müzakerelere başladıktan sonra bu mutabakat konularından bazılarını masadan çekme eğilimine girdi. Bu çerçevede masadan çekilen mutabakat konuları bizi bağlamıyor. Örneğin Sayın Talat, Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın dönüşümlü cumhurbaşkanlığı ve çapraz oylama önerilerinde hemfikir olmuştu. Ama her ikisi de bunun ayrıntılarını tartışma kararı almışlardı. Hristofyas’ınki paket bir öneriydi. Yani çapraz oylama olmaksızın dönüşümlü cumhurbaşkanlığı da olamayacaktı. Ama Sayın Eroğlu bu iki önerinin paket halinde olmasını kabul etmedi. Bunun üzerine Hristofyas eskiden olduğu gibi Kıbrıslı Rum Cumhurbaşkanı ve Kıbrıslı Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısı sistemine dönüleceğini söyledi. Durum budur. Peki, Türk tarafının Annan Planı’na ‘evet’ oyu vermesine karşılık Rum tarafının ezici çoğunlukla ‘hayır’ demesi sizce neyi ifade ediyor? A.K. Annan Planı ilk ortaya çıktığında biz AKEL olarak planın üzerinde müzakereler yapılması ve bunun hem Kıbrıslı Rumlar hem de Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilebilecek bir plan haline dönüştü rülmesi gerektiğini söyledik. Referanduma sunulan plan Türkiye’nin belki Kıbrıslı Türklerin de endişelerine yanıt veriyordu ama Kıbrıslı Rumların temel endişelerine yanıt vermiyordu. O yüzden sonuç öyle oldu. P O R T R E ANDROS KİPRİYANU Lefkoşa Storovol, 1955 doğumlu. Öğrenimini Yüksek Teknik Enstitüsü Sivil Mühendislik Bölümü’nde yaptı. Siyasete AKEL’in (Komünist Emekçi Halkın İlerici Partisi) gençlik kollarında başladı. Uzun süre AKEL’in uluslararası ilişkilerden sorumlu politbüro üyeliği görevinde bulundu. 2001 yılından beri Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi üyesi. 2008’deki Rum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Parti Genel Sekreteri oldu. Lefkoşa Bölgesi Futbol Federasyonu Genel Sekreterliği ve Kıbrıs Badminton Federasyonu Başkan Yardımcılığı yaptı. ALEVİLER LAİK VE DEMOKRATİK TÜRKİYE İÇİN BAŞKENTTE BUGÜN MEYDANLARDA OLACAK Eşit yurttaşlık için alanlara ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Alevi Bektaşi Federasyonu ve Alevi Dernekleri Federasyonu eşit yurttaşlık talebiyle bugün Sıhhiye Meydanı’nda miting yapacak. Türkiye’nin dört bir yanından başkente gelecek Alevi örgütleri, son dönemde Alevilere dönük saldırıları protesto edecek. Mitinge çok sayıda yazar, sanatçı ve aydın da destek veriyor. “Laik ve Demokratik Türkiye İçin Eşit Yurttaşlık Mitingi” bugün saat 12.00’de Sıhhiye’de yapılacak. Aleviler saat 10.00’da toplanmaya başlayacak. ABF Başkanı Selahattin Özel, Alevilerin inanç özgürlüklerinin muhafazakâr toplum destekli devlet politikalarıyla ihlal edildiğini belirtti. Alevilere yönelik asimilasyon politikalarının hızlandırıldığını ifade eden Özel, son aylarda Alevilerin ev ve işyerlerine yönelik işaretlemeler, taciz ve saldırıların arttığını kaydetti. ADF Genel Başkanı Hüsniye Takmaz ise Alevilerin ekonomik, siyasal, kültürel ve inançsal yönden kuşatıldığı bir dönemde ret ve inkâr politikalarına, uygulanan baskılara “hayır” diyeceklerini ifade etti. Yaşar Kemal, Fazıl Say, Edip Akbayram’ın da bulunduğu 134 sanatçı, yazar, siyasetçi ve aydının destek verdiği miting için hazırlanan çağrı metnindeki talepler şöyle: Çoğunluğun azınlığı ezme düşüncesine dayalı demokrasi anlayışının olmaması. Herkesin özgürce inançlarını yerine getirebilmesi. İktidarların koltuklarını intikam aracı görmemesi. 4+4+4’e karşı milyonların ayağa kalkabilmesi. Adaletin özgür kalması. Temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan anayasa. CHE anıldı Devrimci Öğrenci Birliği ve Genç Emekçiler Birliği, ölümünün 45 yılında Ernesto Che Guevara’yı anarak, “Gerçekçi ol, imkânsızı iste” yürüyüşü düzenledi. Taksim Tünel Meydanı’nda toplanan grup, “Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm”, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm” sloganları atarak Taksim Tramvay Durağı’na yürüdü. Grup adına adına yapılan açıklamada Che’yi öldürenlerin 45 yıldır rahat yüzü görmediklerini belirtildi. (Fotoğraf: CİHAN ORUÇOĞLU) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle