23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EKİM 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Cumhuriyet tarihinin belki de en anlamlı bayram hediyesi İngilizlerden geldi. Ancak bu hediye Sayın Başbakanımızın şahsına mı geldi, yoksa necip Türk milletinin geneli için mi, bu pek anlaşılmadı! Zaten dışarıdan gelen hediye konusu her zaman sıkıntı yaratıyor. İngilizlerin hediyesi de kendileri gibi, biraz farklı. Suudi liderlerin ve Arap şeyhlerinkinin aksine maddi değeri sıfır, manevi değeri çok yüksek bir hediye. Hediyeyi, İngiltere’nin en eski, en ciddi gazetelerinden The Guardian tam da bayram arifesi müjdeledi. Recep Tayyip Erdoğan’ı “yeni Atatürk” olarak ilan etti. Belli ki, İngilizlerin amacı Türklere, Kurban ve Cumhuriyet bayramlarıyla birlikte “üçüz bayram” yaşatmak. Ama keşke 13 gün daha bekleselerdi. “Yeni Atatürk” müjdesini 10 Kasım günü sabahı 9’u 6 geçe verselerdi. 74 yıllık hasrete son vermekle kalmayacaklar, “Hedef 2023” sloganı da hayat bulmuş olacaktı. 100 yaşına basacak bir Cumhuriyetin kendisini yenilemesi şarttı. “Eski” Atatürk, 1923’te yarattığı Cumhuriyete “En büyük eserim” demişti. “Yeni Atatürk” ise “Hedef 2023” dediğine göre, önünde 11 yıl daha var. Eskisini yıkıp yenisini kurmak için yeterince uzun bir zaman. “Yeni Atatürk”e “Yeni Türkiye”! ??? İngilizlerin bir bildiği var. Atalarımızın “Asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl, basılacaksan Rum kızıyla basıl!” demesi boşuna değil… Kurtuluş Savaşı, aslında Yunana karşı değil, İngilize karşı yapılmıştı! İngiliz 1915’te Çanakkale’de ağzının payını aldığı için elini, Anadolu’da ikinci kez ateşe sokmak istememişti. Yunanlıları Ege’de kışkırtıp Anadolu’ya saldırtmıştı. ‘özel aracı’ haline gelmiştir!” Yoksa ??? Müslüman Pekiyi, bu ahval ve şerait âlemi içinde, altında Erdoğan, iktidarını Batı dünyasının koruyabilir mi? temsilcisi Amacı olan öncüsü mü Cumhurbaşkanlığı’na 2014 olmalı? yılında ulaşabilir mi? Ama Türk Gazete bunun için iki koşul halkının, hatta var diyor: muhalefetin “Gül ya çekilmeli ya da unuttuğu bir güçsüz başbakan statüsüne gerçeğin altını razı olmalıdır!” çiziyor: “Ülkenin yarısı ??? muhalif!” Guardian daha birçok Allah bereket versin açıdan iktidarı irdeliyor. diyelim! Ancak muhalefet partileri “Yarısını veren Allah, bir üzerinde hiç durmuyor. gün inşallah 4’te 3’ünü de Yine de bu durum, verecektir!” muhalefetin, durumdan vazife ??? çıkarmasına engel olmamalı. İngiliz olur da, tespit Özetle... yapmaz, akıl vermez mi? “Tayyip Erdoğan’ın Guardian ikisini de yapıyor. başkanlığına karşı, Abdullah Üstelik bunu Türk yazarlar Gül’ün ikinci kez üzerinden yapıyor: cumhurbaşkanı olmasına “Erdoğan seçilmiş bir destek olmalıdır.” sultana dönüşüyor!” Gül’ün “güçsüz başbakan” Bu noktada başlıktaki “Yeni olması formülüne sonuna dek Atatürk”ün niteliği de ortaya karşı çıkmalıdır. çıkıyor: Seçilmiş sultan! Gazete, noktayı izden iyi bir başka yazarın si, hak ettiğim ra k o m e D eliyle şöyle eğimizi koyuyor: yönetilemeyec “Kutuplaşan ir araçtır. garantileyen b Türkiye’de AKP aw artık bir siyasi parti e Bernard Sh rg o e G değil, Erdoğan’ın GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT Şart midur… Temel karşılaştığı hemşerisine politikaya gireceğini söylemiş, arkadaşı, “Ula deli misun” diye tepki gösterince, Temel “Şart midur” demiş. Demokrasiler de, hâkimlerin bağımsızlığı ve güvencesi şarttır. Yani yargılama makamları, daha açık bir deyişle hâkimler, bağımsız olmalıdır. Öncelikle yürütmeye karşı bağımsız olmalıdır, çünkü maddi ve manevi baskı, yürütmeden gelir. Demokratik ülkelerde anayasalar, hâkimlerin bağımsızlığını sağlamak için çeşitli önlemler alır ve hâkimlere özel bazı güvenceler tanır. Bizde bu güvence 1961 Anayasası’yla kabul edilmiş diğer devlet memurlarından farklı “güvenceler” tanımıştır. Hâkimlerin bağımsızlığı, gerek yasama, gerek yürütme organlarına bağlı olmadıkları, onlardan bağımsız oldukları, bu iki organın hâkimlere emir ve talimat veremeyeceği ve tavsiyelerde bulunamayacağı anlamına gelir. Hâkimleri hiçbir makam azledemez. Bakanlık emrine alınamaz. Kendileri istemedikçe 65 yaşına kadar emekli edilemez. Savcılık sınıfına nakledilemez ve bakanlık hizmetlerine atanamaz. Kendileri istemedikçe, yükseltme yoluyla da olsa görev yerleri değiştirilemez. Savcılar, hâkimler gibi bağımsız değildir, savcılık örgütü Adalet Bakanlığı’nın yönetimi altındadır. Adalet Bakanı “kamu davası” açması için savcıya emir verebilir. Savcı Cumhuriyetin bekçisidir ve adının başına “ Cumhuriyet” kelimesi konan tek devlet kurumudur. Bizim devlet yapımızdaki kuvvetler ayrılığı da, kuvvetin kuvveti durdurması ve kişi hürriyetlerinin güvenceye kavuşturulması esasına dayanır. Her zaman iktidara kuşku ile bakıldığı için, devlet gücünün tek elde değil, bölünerek ayrı ayrı organlar tarafından kullanılmasını amaçlar. Diktatörlüklerde yürütme ve yasama yetkilerinin tümü bir yönetici grup ya da bir kişinin elinde bulunur. Bu durum yasama meclisinin yok edilmesini gerektirmez. Ancak Meclis tamamen yürütmeye bağlı hale getirilir. Bu sistem Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini ve Fransa’da Napolyon tarafından uygulanmıştır. Diktatörlüklerde seçim yoluyla iktidara gelindiği gibi, halkoylamasına da başvurulabiliyor. Hitler’in seçim yoluyla iktidara gelmesi, Kenan Evren ve anayasasının yüzde 91.37 oy alması gibi. Siyasi tanımıyla devlet, sosyolojik bir varlık olan milletin siyasi ve hukuki teşkilatlanmasıdır. Devletin temsil ettiği ve egemenlik gereği olarak kullandığı siyasal gücün düzenleyicisi hukuktur. Devletin tüm işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğu baş koşuldur. Bu yazının hukuk devleti tanımının sebebi Başbakan’ın, “Yargıya gerekeni söyledik” lafıdır. Bu lafların yanlışlığıdır. Yargının terörle mücadele diye bir görevi olmayışındandır. Batı’da olsa kıyamet kopardı. Önünde engel bulunmayan her yönetici yetkilerini aşar, özgürlükleri çiğner ve sınır tanımaz, işte bu engelin adı “hukuk”tur. Kamu hukuku tarafları eşit olmayan ilişkilerin hukukudur. Devlet, bireylerin elinde olmayan ayrıcalıklara sahiptir. Fransa’da Cumhurbaşkanı De Gaulle’e 1963 yılında suikast yapılıyor. Yakalanan üç fail Fransız DGM’si tarafından idama mahkum ediliyor. Avukatlar, DGM’nin anayasaya aykırı olduğunu iddia ederek Danıştay’a başvuruyorlar ve mahkeme bu talebi haklı bularak DGM’leri kapatıyor, idamlar durduruluyor. Bunun üzerine ise Gaulle, “Danıştay’ın yetkilerini kısıtlayacağını” söylüyor. Bunun üzerine Fransa’da kıyamet kopuyor. Paris sokaklarında milyonlarca insan gösteri yapıyor. De Gaulle, sessizliğe bürünüyor ve yargıdan elini çekiyor. Yani demokrasilerde hukuk “şarttır”. Bugün de yaşayan demokrasi, sokaklara çıkıp tepki gösteren Fransız halkının eseridir. Hukuk “vicdan”dır incitmeye gelmez. İngiliz Sicimiyle Asıl... Ama çok şükür artık her şey tarihte kaldı. Yani inşallah kaldı. Guardian, “muhafız” ve “koruyucu” demek.. Simon Tisdall’ın kaleme aldığı haber analizin başlığı “Yeni Atatürk, Erdoğan dönüm noktasında”... “Dönüm noktasında” olan “Erdoğan mı, Türkiye mi”?.. Başlıktan pek anlaşılmıyor. Yazıda ise iş daha çetrefilleşiyor. Yazıda, Cumhuriyet kurulduğundan beri tartışılan ikilemin yanıtını bulmak zor: Türkiye, Batı dünyası içinde Müslüman âleminin öncüsü temsilcisi mi olmalı? Böl Parçala Ver Kurtul! MERİÇ VELİDEDEOĞLU Bu yıl, Atatürk’ün “Büyük Söylev”ini okuyuşunun “85.” yılı. Balbay ile Mümtaz Arıkan, Söylev’in bu yaşını kutladılar. Böylece, Söylev’in tarihselliği yanı sıra “günümüze ışık tutan” yönünü de tam zamanında anımsatmış oldular. Günümüzle ilgili bu bağlantı için örnek gerekirse; Meclis’in “4 Mart 1922” tarihli “gizli” oturumunda Mustafa Kemal’in kürsüdeki konuşmasının, sanki ülkemizin şu anda yaşamakta olduğu günleri anlattığını anımsatmak yeterlidir sanıyorum. Sakarya yengisinden (galibiyet) sonra, ordunun savaşa ara vermesini bahane eden Atatürk karşıtları; askerin artık savaşamayacağını yayarak yalnızca “Meclis”i değil, halkı da ülkeyi de bölmeye, direnci kırmaya çalışıyorlardı. İşte bu gizli oturumda Atatürk; Osmanlı Devleti’nin nasıl parça parça koparılarak parçalandığına değindikten sonra; “Bu son yurt parçasını kurtarırken olsun” diye sürdürdüğü konuşmasında; “Anadolu” nun da böyle “parçalanarak”, elimizden kayıp gitmesini önlemek için, “bölünme”yi değil “birliği” korumanın, savunmanın gerektiğini vurgulayarak “TBMM”yi uyarır. Çünkü Atatürk; Osmanlı döneminde “Ademi Merkeziyetçilik” adıyla “Anadolu”nun “yerel” birimlere bölünüp merkezden koparılmasını içeren düzenin; Sadrazam Ali Rıza Paşa tarafından uygulanmasıyla neler yaşandığını biliyordu. Ardından gelen “Sevr”in; “Anadolu” yu “parçalama”sıyla oluşan kimi bölgelerdeki, günümüzün “Demokratik Özerk Bölge” (DÖB) yönetimini anımsatacak düzenlemelerinin “sonu”nun nereye varacağının da çok önceden ayrımındaydı. Örneğin; İzmir ve Havalisi’nden oluşan özerk bölgenin “anlamı”nın, İl Meclisi’nin alacağı kararla “bağımsızlık” ve “Yunanistan’a katılmak” olduğunu, Güneydoğu Anadolu bölgesinin benzer yolla bağımsızlaşıp “Kürt Devleti”ne dönüşmek anlamına geldiğini, Doğu Anadolu’daki o günlerin söylemiyle “Vilayatı Sitte”nin kimi illerinin (Erzurum, Van vö’lerin) özerkliğinin Ermenistan’a katılımıyla noktalanacağını, Batı Karadeniz’in de “Pontus”laşacağını ve bu sonuçlara ulaşabilmek için Batı’nın birlik olup bastıracağını kestirebildiğinden, o tarihi “gizli” oturumda Atatürk: “Bu son yurt parçası” diye haykırıyordu... Anadolu’ya, “Ulusal Ant” sınırları içinde bir “bütün” olarak sahiplenilmesini istiyordu. Bu “temel” görüş; “Lozan”la, “Bütünlük, birlik içinde bir ülke” olarak tüm dünyaya duyuruldu. Bu “bütünlük”, Atatürk’ün vazgeçilemez “iki kırmızı çizgi”sinden biriydi, biridir; dolaysiyle Atatürk İlkeleri’nin, “1923 Devrimi”nin “ana” direklerindendir. Bu durumda, bu “ilkeler”i, “devlet”in bu “kuruluş felsefesi”ni benimseyen, koruyan “biri”nin, bir “siyasi parti”nin, bir “iktidar”ın, bir “kuruluş”un, bir “kurum”un vö’lerin; ülkenin “Demokratik Özerk Bölge”lere (DÖB) bölünmesini “isterken”, “yandaş”ı olurken, “kurucu”nun bu “bütünlük” ilkesini “terk” etmesi gerekmez mi? Hem “Atatürkçü” hem “DÖB”cü nasıl olunabilir ki? Bunun için Mustafa Kemal ’in bu “bütünlük”, “tek” lik ilkesini; “bölünme/parçalanma travması” olarak gören kimileri, bu “travma”dan(!) kurtulunmasını istiyorlar. Dış dostlar(!) “AP”nin parlamenterleri, “AB Komiserleri”; öyle “travma” falan demeden yıllardır açıkça: “Atatürkçülüğü bırakın! Resimlerini duvarlardan indirin! Adını anayasadan çıkarın, silin!” diye haykırıyorlardı; ara sıra, yine söylerler. Sonunda bu “dümen suyu”nu izleyecek bir parti, “AKP” oluşturuldu; “AKP” iktidarının 2. yılında bir “DÖB” yasası hazırlayıp “TBMM”den geçirdiyse de, dönemin Cumhurbaşkanı Sayın A. N. Sezer tarafından “veto” edildi. (2004) Bilindiği gibi “2. DÖB” yasasını Meclis’e getirmek üzere, dolaysiyle türlü “DÖB” önerileri ortaya konuluyor, söz ediliyor. Bunlardan en “gözde” olanı, Türkiye’nin “20 DÖB”e bölünmesi; bu “20’li” yapılanmanın “etnik” temelde olmadığını ileri sürenlerden Mustafa Sönmez de: “O zaman Kürt Bölgesi denecek bir kümelenme söz konusu olmayacağı”nı vurguluyor köşesinde (6.7.2012). Ne var ki, “BDP”nin bu ayın ortasındaki 2. Olağanüstü Kongresi’nde Genel Başkan S. Demirtaş; “1520” bölgeden oluşmuş “Özerk Bölge Yönetimi” önerdiklerini, bunların içinde “Özerk Kürdistan Bölgesi” ya da “Bölgeleri”nin olabileceğini söyledi (Cumh. 15 Ekim). Dahası “BDP”li vekillerin zaman zaman, “Özerklik yetmez! Bağımsızlık!” diye çıkışlarını da anımsamalıyız... Buna da değiniyor Sönmez; “Günün birinde bağımsızlığı güdemlerine alıp ülkeyi bölmeyeceklerine dair ‘kefil’ olacak halimiz yok elbette!” diyerek. (13.10.2012) İyi de, “Katalonya”nın “bağımsızlık” atılımı, “İspanya”yı neden bu denli “tedirgin” ediyor ki? Dahası komşularını da?.. Yoksa “İspanya” için “kefil” durumu mu söz konusu? Ayrıca İspanya, Türkiye gibi fokur fokur kaynayan “Ortadoğu Kazanı” içinde de değil... Faks: 0216 355 31 78 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com SİLİFKE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI ESAS NO: 2012/716 Esas KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN BULUNDUĞU YER: Mersin ili Silifke ilçesi Işıklı köyü PARSEL NO: 898 YÜZÖLÇÜMÜ: Kamulaştırılacak kısım 1.386,85 m2 MALİKİN ADI VE SOYADI: MÜMİNE ÜLKER KAYA, AYŞE ÜLKER KONYA, MERYEM ÜLKER DUR, SALİHA ÜLKER KURT, NASİBE ÜLKER KARİPOĞLU, AYŞE ÜLKER, GÜLÜZAR ÜLKER YİRİK, ELİFE ÜLKER KAYNAK, ALİ ÜLKER, AYŞE ÜLKER BİLGİN, KAMİL ÜLKER, MEHMET ÜLKER KAMULAŞTIRMAYI YAPAN İDARENİN ADI: KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KAMULAŞTIRMANIN VE BELGELERİN ÖZETİ: İdare tarafından yol inşaatı ve emniyet sahası tesisi etmek amacı ile Mersin ili Silifke ilçesi Işıklı köyü sınırları içerisinde rastlayan Mümine Ülker Kaya, Ayşe Ülker Konya, Meryem Ülker Dur, Saliha Ülker Kurt, Nasibe Ülker Karipoğlu, Ayşe Ülker, Gülüzar Ülker Yirik, Elife Ülker Kaynak, Ali Ülker, Ayşe Ülker Bilgin, Kamil Ülker, Mehmet Ülker’e ait olan yukarıda nitelikleri belirtilen taşınmazın kamulaştırılan kısmın tamamına toplam 12.148,81 TL kıymet takdir edilerek kamulaştırılmıştır. Kamulaştırmayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından mahkememizin 2012/716 Esas sayısında dava açılmıştır. 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 20/09/2012 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 66668) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hayvanlar 1 arasındaki cinsel çekicilikte 2 rol oynayan do 3 ğal koku. 2/ Üstü kapalı olarak 4 anlatma... “Al 5 tınkökü” de de 6 nilen kusturucu 7 kök. 3/ Kitre denilen zamkın çı 8 karıldığı diken 9 li bir çalı... Matem. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 4/ Şalvarın üstüne giyiK len ve önde uzun iki 1 R O Z E H A N parçası olan giysi... Ni 2 E R E M O F O B İ R O T O R kel elementinin simgesi. 3 P A L 5/ Bir soru sözü... Yer 4 E K İ M R A T E Ş A T O Ü N den belirli bir yüksek 5 S S Ö Z E L likte yürümek için kul 6 A K 7 J O K E R P İ R lanılan ayaklık. 6/ Koku R E Z E M İ R ve duman çıkarmadan 8 büyük bir ısı vererek ya 9 F İ R U Z E M A nan bir cins taşkömürü. 7/ Neon elementinin simgesi... Duman lekesi... Cilacılıkta kullanılan bir tür zamkreçine. 8/ Türk halk müziğinde bir uzunhava türü. 9/ Telleri ince ince ayrılabilen bir tür helva. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tiyatro ve sinemada, konuşması olmayan ya da çok az rollere çıkan oyuncu. 2/ Yosunların kökü andıran tutunma organı... Kitap getirmemiş peygamber. 3/ Hekimlikte kullanılan, iri gövdeli ve büyük yapraklı bir bitki... Kırgızistan’da bir kent. 4/ Toksikomanlık derecesinde kullanılan eterin insanda meydana getirdiği etkilerin tümü. 5/ Dişlerin taç kısmını kaplayan beyaz ve sert doku... “Hiçbir zaman” anlamında kullanılan sözcük. 6/ Müzikte yapıt anlamında kullanılan “opus” sözcüğünün kısa yazılışı... Genellikle yakmak için kullanılan iri saman... Tarla sınırı. 7/ Üflemeli bir çalgı... Bingöl yöresine özgü, pekmezle yapılan bir hamur tatlısı. 8/ Ağzı geniş tek kulplu su kabı. 9/ Yol üzerinde oluşmuş çukur... Güreşte bir oyun. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle