19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 EKİM 2012 PERŞEMBE 8 İstanbul B Edirne PB Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak PB Sinop PB Samsun B Trabzon B Giresun Y Ankara B 25 29 29 28 32 31 31 23 22 23 23 22 26 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B PB B PB PB Y Y B 24 24 22 29 32 31 28 32 27 28 21 17 16 HABERLER TARİHTE BUGÜN Oslo Y Helsinki PB Stockholm B Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris B Bonn B Münih B Berlin PB Budapeşte B Madrid Y Viyana A 9 9 9 15 13 16 19 19 17 18 19 23 18 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB B B B A Y A PB B Y Y PB PB 23 24 28 28 19 14 21 18 22 12 22 33 30 MÜMTAZ ARIKAN 18 Ekim GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ettiğini anlattıktan sonra, ülkesine yönelik eleştirilere “hem üzüldüğünü hem sinirlendiğini” söylüyor ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone! Fakat Bay Büyükelçi, Türkiye ve Türk halkı, en zorlu zamanlarında ABD’nin attığı sayısız kazıkları unutamıyor. ABD, ne zaman “Türkiye’nin ve Türk halkının en büyük dostudur” diye her söze başlansa... …sinirlenmesine sinirleniyor. Ne çare iktidarda olan AKP Genel Başkanı Başbakanı’nın, ABD’ye dostluğu, bağlılığı içeren politikalarını sindirmek zorunda kalıyor.. İsterseniz açmayalım eski defterleri. Yakın yıllara dönelim ve isterseniz ABD’nin dostluk, müttefiklik ve işbirliği anlayışını özetlemek için Irak’ta kuzeyden savaşacak askerlerinin Türkiye’nin neredeyse dörtte birinde ve Güneydoğu illerinde yıllarca konuşlanmasına karşı çıkmasından sonra, tek bir Türk askerinin PKK’ye karşı Kuzey Irak’a adım atmasını yasaklamasına değinelim. Ve… …Türkiye’deki genel kanıyı özetleyelim: PKK önderlerinin, teröristlerin yerleşik olduğu merkez, Kandil Dağı’dır. Terörü bitirmenin önde giden koşullarının başında Kandil’deki PKK terör merkezini yok etmek geliyor... Bu gerçek karşısında Türkiye ne zaman Kandil’e askeri bir harekâttan söz etse, Amerika’nın K. Irak’ta kurguladığı özel ve özerk yönetimin başı gündeme giriyor: Mesud Barzani!.. Yutan olursa tabii, bir önerisi de var ABD’nin: Kandil’i askeri harekât yapabilmeniz için iplerini elinde tuttuğu K.Irak’taki piyonu Barzani ve Bağdat hükümetiyle uzlaşmamızı koşul olarak önümüze sürüyor. Ankara’ya kırmızı balmumu ile davet ettiğimiz, her gelişinde ayaklarına kırmızı halılar sererek karşıladığımız, AKP hükümetinin PKK terörüyle mücadelede bir numaralı müttefik gördüğü Barzani, ABD’nin bu politikasından cesaret alarak K.Irak’ta Türk askeri görmek istemediğini her fırsatta ilan ediyor ??? Ve.... yukarıdaki özeti Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in açıklamasıyla noktalayalım: “ABD izin verirse Kandil’e derhal askeri harekât yaparız!..” ??? Bu gerçekleri bir yana bırakan Bay Büyükelçi, ellerinden gelen her türlü yardımı yapmalarına karşı Türkiye’nin adeta nankör bir tutum izleyegeldiğini söylüyor. Öyle yardımcı oluyorlarmış ki; Kandil’deki terör elebaşılarını yok etmenin çaresi olarak Pakistan’da bir evde sıkıştırdıkları Bin Ladin’i öldüren tekniği bize de önerdiklerini ama yetkililerin uygulamadığını söylüyor. Bin Ladin’i temizlerken ileri teknik ile özel harekât birimlerinden ve ama Pakistan’ın emirlerine giren kolluk kuvvetlerinden yararlandılar... Diyelim ki Bin Ladin’e benzer bir operasyon kararı aldık: K.Irak’a egemen Barzani ile Irak’ın kolluk kuvvetleri bizim emrimizde bu harekâta katılacak mı? Hayır! PKK, Güneydoğu dağlarında toprak altında üç dört odalı barınaklar yapıyor. Kandil Dağı’nda daha derinlerdeki mağaralarda yaşıyor. Bin Ladin operasyonu bir eve karşı; Kandil’deki mağaralara aynı biçim ve içerikte operasyon yapılabilir mi? Büyükelçi neden bu soruları yanıtlamıyor? Örneğin, ABD; PKK terörünün bir an önce sonuçlanmasını istiyor ve bunun ilk koşulunun Kandil’i yok etmekten geçtiğine inanıyorsa, Türkiye’nin yanı sıra askerleri ve teknisyenleriyle böylesi bir operasyona katılacaklarını neden söylemiyor Bay Büyükelçi? Ya da K.Irak’ta Kandil’e askeri harekât yapmamıza ABD neden izin vermiyor? ??? Suriye, siyasal ve politika yönleri tartışılır. Savaş çıkmayacağından söz edilir. Tanık olarak ABD büyükelçisinin sözleri gösterilir velakin nedense, Suriye politikalarının sırtımıza yüklediği çok ağır faturadan medyada söz edene, Meclis’e hükümeti bu konuda sorgulayan önerge verene rastlanmıyor. Bu kuralı bozan bir kişi var, bir ekonomist, bir profesör: Güngör Uras! Dünkü yazısında “Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Suriyeli sığınmacılar için bugüne kadar 400 milyon lira kaynak ayırdıklarını, belediyelerin ve devletin genel harcamalarının bundan da fazla olduğunu açıkladı. Kaybımız bu kalemlerle sınırlı değil. Suriye kapısı kapanınca ihracat durdu. Sınır ticareti yapan işyerleri kan ağlıyor. Hava sahasının kapanması yolculuklarda ek maliyet demek. Askeri birimlerin masrafları da cabası” diyor ve rakamlarla açıklamalar yapıyor... Hükümetin, anlamını yitiren Suriye politikalarından kaynaklanan ekonomik batağı ana muhalefet CHP, medyamız acaba ne zaman gündeme alacaklar? Türkiye’nin en köklü ilaç üreticilerinden Abdi İbrahim 100. kuruluş yıldönümünü Hollandalı ressam Vincent Van Gogh’un eserlerinin dijital ortama aktarılmasıyla ortaya çıkan ‘Van Gogh Alive’ isimli sergisi ile kutluyor. İstanbul’un ardından Ankara’da Cermodern’e taşınan serginin açılışı için şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Barut ve üst düzey yöneticileri başkentte bir grup gazeteciyle bir araya geldi. İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Başkanı da olan Barut, görüşmede yerli ilaç şirketlerinin son dönemde karşılaştığı zorluklara değinirken çarpıcı bir örneği bizlerle paylaştı. Kanser İlacı Üretmek İçin Aylardır Komisyon Bekliyorlar milyar dolarlık cari açığın en önemli nedenlerinden biri yurtdışından gelen ve çok pahalı olan onkoloji ve bioteknoloji ilaçları. Biz de bunların yerli üretimine yöneldik. Bahçeşehir yakınlarındaki fabrikamızın yanına 30 milyon dolarlık ek bir yatırım planladık. İlk defa böyle bir tesis kurulacak Türkiye’de.” Yatırım için tüm hazırlıkları yaptıklarını ancak bürokrasiye takıldıklarını anlatan Barut, şöyle devam etti: “Yatırım işlemlerini bitirince hafriyatı bile yaptık. Ama sonra durmak zorunda kaldık. Çünkü Sağlık Bakanlığı’nın ilgili komisyonu toplanıp izin verecek. 4 aydır beklemedeyiz, daha komisyon ilk toplantısını yapamadı. Hükümetimiz ilaç ithalatının azalması ve ilaç fiyatlarının düşmesini istiyor ama buna imkân verecek adımlarda karşımıza bürokrasi çıkıyor. Çok yazık oluyor. Bazı şeyleri yatırımcılar için kolaylaştırmak lazım.” Sağlık Bakanlığı’na tesiste n pahalı ilacı yerli üreteceğiz Hükümet son teşvik paketinde ilaç tesisi kurulmasını da stratejik yatırım sayarak teşvik kapsamına aldı. Bu çerçevede kendilerinin de en pahalı ithal ilaçları oluşturan onkoloji ilaçlarının yerli üretimi için bir tesis kurma kararı aldıklarını belirten Barut, sonrasında yaşanları şöyle aktardı: “Teşvik paketi gündeme gelince biz de bir süredir planladığımız onkoloji yatırımını başlatmak istedik. Ülkemizde ilaç sektöründe ortaya çıkan yaklaşık 4.1 E üretmeyi planladıkları onkoloji ilaçlarını tesisin hayata gireceği bekleme sürecinde yurtdışından fason yaptırarak pazara sunma önerisinde bulunduklarını belirten Barut, “Bu önerimize de ‘Yurtiçinde bunu yapabilecek tesisler varken, yurtdışında fason üretim olmaz’ diye izin vermiyorlar. Yurtiçinde yaptırmak istesek bu sefer de rakiplerimiz yanaşmıyor” diye konuştu. Abdi İbrahim şirketinin karşılaştığı sıkıntıyla ilgili Sağlık Bakanlığı’nın görüşünü almak isteyince ben de bürokrasiyle yüz yüze kaldım. Bakan Recep Akdağ yurtdışındaymış. Basın işlerinden sorumlu yetkili, ilgili birimin yöneticisinin bizi arayarak konuyla ilgili aydınlatacağını söyledi. Ancak henüz arayan yok! ALTAYLI DİNLENDİ Komisyonda ‘7.4 yetmedi mi’ pankartı tartışması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nda, gazeteci Fatih Altaylı’nın yazısı tartışma konusu oldu. Altaylı’nın, 17 Ağustos depremi sonrasında üniversite önünde “7.4 yetmedi mi” pankartı açan başörtülü üniversite öğrencileri ile ilgili yazdığı yazıya AKP’li Feyzullah Kıyıklık tepki gösterdi. Altaylı, 1999 depremi ile ilgili yazdığı yazıyla gündeme geldi. AKP’li Feyzullah Kıyıklık, başörtülü öğrencilere yönelik “ağza alınmayacak laf” ettiğini anımsattığı Altaylı’ya, “İnsanlara hakaret edebilirsiniz ama hakaretin bile bir şeyi olması lazım. Bu olaylardan büyük pişmanlık hissettiniz mi?” diye sordu. Yazıyı 28 Şubat sonrası yazdığını kaydeden Altaylı ise “Öyle bir şey düşünmedim. Kellemi öyle kolay kolay teslim etmem. Sizin almayacağınızı da biliyorum. Kibarlık ve nezaket kumkuması ne yazık ki değilim” ifadelerini kullandı. Depremde yaklaşık 40 bin kişinin öldüğünü belirten Altaylı, “7. 4 yetmedi mi” pankartını, “En yakın arkadaşım otelin altında kalmış, başka biri de kalkacak 7.4 yetmedi mi diyecek. Benim yanımda dese döverim onu” sözleriyle eleştirdi. Bu sözler üzerine Kıyıklık ise “Ben tutanaklara geçilsin diye söylüyorum” diye konuştu. GÜL’DEN ÖRTÜLÜ ELEŞTİRİ: İÇERİKSİZ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, seçimlerin erkene alınmasına ilişkin anayasa değişikliğinin referanduma götürülmesine ilişkin önüne gelen kararı önceki gün Meclis’e iade etti. Dün TED Üniversitesi açılışı sonrasında basına yaptığı açıklamada, “İçeriği olmayan bir anayasa değişikliğiyle ilgili tüm milleti sandığa taşımanın hiçbir anlamı olmayacağı için geri gönderdim” dedi. Oysa ki AKP açısından seçimleri erkene almak Başbakan’ın 2014 planlarının en önemli parçasıydı. Dolayısıyla Gül’ün ‘içeriği olmayan değişiklik’ ifadesi aslında AKP’nin planlarına üstü kapalı bir eleştiri olarak da görülebilir. Ergenekon davasında Saygun ve Koman tanıklık yapacak Orgeneraller dinlenecek HATİCE TUNCER Ergenekon davasında, sanıkların talepleri üzerine savunma tanıklarının ifadeleri dinlendi. Mahkemenin yazısı üzerine İstanbul Terörle Mücadele Şubesi, “Aydınlık ve Doğu Perinçek çevresine 1971 tarihinde yapılan Şafak Operasyonu’nun soruşturma evrakı”nı gönderdi. İstanbul TEM ayrıca Şafak Operasyonu evrakına dayanarak mahkemeye 210 sayfalık bir inceleme raporu gönderdi. Mahkeme heyeti, diğer davalardan tutuklu emekli orgeneraller Ergun Saygun ve Teoman Koman’ın tanık olarak dinlenmesine karar verdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki salonda görülen davanın 247. duruşması yapıldı. Görüş günü olması, tutukluların kantin alışverişi ve banyo ihtiyaçlarını karşılamaları nedeniyle çarşamba günleri duruşma yapılmıyordu. Uzun bayram tatilini göz önüne alan mahkeme duruşma yapmaya karar verince dünkü oturuma 65 tutuklu sanıktan yalnızca 16’sı katıldı. Başkan Hasan Hüseyin Özese’nin salona aldığı tutuklu sanık avukat Kemal Kerinçsiz’in savunma tanığı Ramazan Selçuk, Kerinçsiz’in yanında kâtip olarak çalıştığını söyledi. Davada tanık olarak dinlenilen eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu’nun ifadesinde, 1971 yılında Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi’ne yapılan Şafak Operasyonu’ndan söz etmesi üzerine Perinçek’in talebini kabul eden mahkeme İstanbul Emniyeti’nden soruşturma dosyasını istedi. Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Balyoz Harekât Planı davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Orgeneral Ergun Saygun’un bugünkü duruşmada savunma tanığı olarak dinlenilmek üzere hazır edilmesine karar verdi. Mahkeme, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen 28 Şubat soruşturması kapsamında Ankara’da tutuklu bulunan eski Jandarma Ge nel Komutanı ve MİT Müsteşarı emekli Orgeneral Teoman Koman’ın tanık olarak ifadesinin alınması için ileriki duruşmalarda hazır edilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına hükmetti. CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın da aralarında bulunduğu 65 tutuklu sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Jandarma ‘Mevzuat gereği’, Şahin ‘Savcılığın takdiri’ dedi Hilmioğlu bilmecesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ergenekon davası kapsamında Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun oğlunun cenazesi için geldiği Ankara’da evinde kalmasına izin verilmemesi konusunda farklı açıklamalar yapıldı. Jandarma Genel Komutanlığı, mevzuat gereği Hilmioğlu’nun evde kalmasına Jandarma’nın izin vermesinin mümkün olmadığını bildirdi. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ise “Jandarma’nın sorumluluğu yok, özel yetkili savcılığın takdiridir” dedi. Oysa Odatv sanığı Doğan Yurdakul ile Ergenekon sanıkları Dursun Çiçek ve Prof. Dr. Mehmet Haberal, cenaze izinleri sırasında evde kalmıştı. Jandarma Genel Komutanlığı’nın internet sitesindeki açıklamada, basın ve yayın organlarında Hilmioğlu’nun, oğlunun cenazesine katılması için verilen izin süresince nerede kalacağına karar verme yetkisinin Jandarma’ya bırakıldığı, “Jandarma’nın istemesi halinde, Hilmioğlu’nun kendi evinde kalabileceği” yönünde haber ve değerlendirmelere yer verildiği belirtildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi: “5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 116. maddesinin 4. fıkrası, ‘İkinci ve üçüncü fıkraya göre izin verilen tutuklunun, izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde, bulunduğu yerde bulunan ceza infaz kurumunda, bulunmaması halinde ise kolluk tarafından güvenli görülen yerde kalır.’ hükmünü amirdir. Kanunda açıkça ifadesini bulan bir hususta kolluk kuvvetinin inisiyatif kullanması mümkün görülmemektedir.” İçişleri Bakanı Şahin ise TBMM İçişleri Komisyonu’nda Belediye Yasa Tasarısı görüşülürken CHP’lilerin konuyla ilgili eleştirileri üzerine, “Doğru düşünüyorsunuz. Savcılık ne takdir etmişse jandarmamız da polisimiz de buna dikkat eder. Jandarmanın bir tasarrufu ve uygulaması söz konusu değildir. Burada takdir özel yetkili savcılığındır. Doğruluğunu yanlışlığını ayrıca tartışırız. Bu uygulamayla ilgili geçmişte de İstanbul’da, Silivri’de konunun mevzuatı henüz yokken, evinde ikamete jandarmanın izin vermesiyle ilgili İstanbul Jandarma Bölge Komutanı ve mahiyetindeki çok sayıda personel yargılandı ve ceza aldılar. Hatta daha da özelini söyleyeyim. Bu yargılanma askeri personelde çok önemli sonuçlar doğruyor. Terfilerinde engel teşkil ediyor. Bir personelimiz beklenen terfisini alamadı” dedi. Şafak ile Ergenekon bağlantısı Mahkemenin 3 Eylül 2012 tarihli yazısı üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Şafak Operasyonu’na ilişkin Emniyet’in arşivinde bulunan soruşturma evrakını CD’ye aktararak 5 Ekim 2012 tarihinde mahkemeye gönderdi. TEM, ayrıca 1971 tarihli Şafak Operasyonu’na ilişkin 23 sayfası inceleme raporu olmak üzere ekleriyle 210 sayfayı bulan evrakı mahkemeye gönderdi. Raporda, “Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) isimli Doğu Perinçek’in liderliğini yaptığı illegal yapılanmanın günümüzde yargılaması devam etmekte olan iddia olunan Ergenekon terör örgütünde olduğu gibi TSK içerisine sızma ve kadrolaşma faaliyetlerini hedeflediği, TSK içerisindeki irtibatlarını örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda kullanmayı amaçladıkları görülmüştür” şeklinde değerlendirmeye yer verildi. TK’nin hiçbir yaptırım gücü yoktu’ Komisyonun bir diğer konuğu eski Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu oldu. Yazıcıoğlu, 28 Şubat sürecinde oluşturulan Başbakanlık Teftiş Kurulu (BTK) hakkında Meclis Darbe Komisyonu’na bilgi verirken “BTK’nin hiçbir yaptırım gücü yoktu. Toplantıdan ibaretti. Amaç bu olağanüstü durumu yumuşatarak, yayarak, durumun değişmesine yönelik bir süreç kazanmaktı” dedi. Yazıcıoğlu, dönemin ABD dışişleri Bakanı’nın Ankara Büşükelçisi Marc Grosmann’a, Refahyol’un düşürülmesine yönelik bir kripto gönderdiği iddialarını sorması üzerine de, “Böyle bir kripto vardır. Bu kriptoyu bana rahmetli Erbakan verdi. Kendisi verdikten sonra basında açıkladım. Merhum Erbakan’ın yürütmüş olduğu milli politikaların ABD çıkarlarına ters olduğu, dolayısıyla Erbakan hükümetinin bir şekliyle bertaraf edilmesini içeriyordu. Mahiyeti ABD çıkarları doğrultusunda yeni bir hükümetin kurulması ve ABD çıkarlarına hizmet eden hükümetlerin işbaşına getirilmesiydi” dedi. elebi’den özeleştiri Komisyon bünyesindeki 12 Eylül Alt Komisyonu’na bilgi veren dönemin DİSK yöneticilerinden CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ise “DİSK olarak, tek bir özeleştirimiz, tek bir eksikliğimiz var. O da işçilere, darbelere karşı nasıl mücadele edecekleri konusunda, tankların üzerine nasıl çıkacakları konusunda eğitim vermemiştik. Tek eksiğimiz buydu” diye konuştu. Eski TİSK Başkanı Halit Narin ise komisyona 12 Eylül günü yaşadığı olayı ise “Eşim ‘kalk tanklar geçiyor’ diyerek uyandırdı. Ben de ‘Eğer sol iktidara geldiyse beni şimdiye dek camdan atmış olurlardı; sağ iktidar geldiyse bırak da rahat uyuyayım’ dedim” cümleleriyle anlattı. ‘B Ç C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle