27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EKİM 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 Havaş’tan sonra İDO’daki keyfi uygulamalar özelleştirme ihalelerini kazanan yatırımcıları bile isyan ettirdi Hak da yok hukuk da Hamdi Akın: 861 milyon dolar ödedik ? Kamu yararına aykırı kararlar nedeniyle emek kesimini rahatsız eden özelleştirmeye keyfi uygulamalar da gölge düşürüyor. Ruhsatı bulunmasına karşın, kısa bir süre önce Havaş’ın faaaliyetini durduran AKP hükümetinin uygulamaları, şimdi de İDO yatırımcılarını kara kara düşündürüyor. Havaş, Albayraklara ait olduğu iddia edilen Havataş’la davalık olurken İDO da Gübre Fabrikaları, Suudi Nesma Yatırım Holding ve İstanbul Lines’e ait olan Negmar Denizcilik ile karşı karşıya. Ekonomi Servisi İETT’nin düzenlediği ihale ile faaliyetleri durdurulan Havaş’ın Albayraklara ait olduğu öne sürülen Havataş ile mahkemelik olmasının ardından, İstanbul Deniz Otobüsleri’nde (İDO) Akfen Holding yabancı ortakları Negmar Denizcilik ile davalık oldu. İDO’nun işletmesinin devri için 2011’de ihale açılmış, Akfen Holding 861 milyon dolara kazanmıştı. Daha sonra, ortakları arasında Gübre Fabrikaları AŞ, Suudi Nesma Yatırım Holding ve İstanbul Lines firmasının olduğu Negmar Denizcilik, TopçularEskihisar arasında 25 Ekim’de taşımacılık yapmaya başlayacaklarını açıkladı. İDO’nun işletmesini yapan Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, “Biz 861 milyon dolar ödediysek rakipler de para ödemeli” açıklamasını yaptı. Kavganın yaşandığı TopçularEskihisar hattında ise yılda 4 milyon araç taşınıyor. Negmar Denizcilik ile karşı karşıya kalan Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, İDO’nun ortakları arasında yer alan Brian Souter grubunun da çıkan haberler konusunda tedirgin olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Ödediğimiz 861 milyon dolar büyük bir paradır ve belediyeye verilmiştir. İhalesini kazanarak işletmesini devraldığımız İDO’da da başarılı bir yönetim gösterdiğimizi düşünüyoruz. Ama şimdi biz 861 milyon dolar ödediysek onların da bir ödeme yapması gerekiyor. İhale olmadan, ödeme yapılmadan böyle bir şey yapılırsa, bu kanunsuz olur. Hukuki yollarla gerekli girişimlerde tabii ki bulunuruz. Ne hükümetimiz ne de İstanbul Belediyesi’yle böyle bir konuda karşı karşıya gelmek istemeyiz. Halka yük getirmemeye çalışıyoruz.” Dindar, Kindar... Çalışma, yaşam koşullarının maddi dayatması yüzünden, insani dayanışma sorumluluğumu yerine getirememenin vicdan hesaplaşmasında, izleyebildiğim Silivri duruşmalarında özel, onurlu dik duruşu ile beni ayrıca utandıran, gözünün içine bakamadığım insanların başında oldu hep, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu. Kindarlıklarına nokta koyamayanların, hepimiz adına, hepimizi yıldırmak, sindirmek, kimliklerimizi, insanlık hallerimizi, örgütlülüklerimizi teslim almak, özel bedel ödettirmek üzere, seçtikleri özel insanların içinde, bilimin, üniversitelerin temsilcisiydi... Fatih Hilmioğlu’na yaşatılanlarla kimbilir ne kadar çok sayıda bilim insanı, iktidarlarının, YÖK’ünün, üniversitelerinin yeniden yapılandırılmasından seslerini soluklarını çıkarmaz ölçülerde çok ama çok korkutulmuş oldu. Cezaya dönüştürülmüş, yıllardır süren tutukluluğun hukuk devleti düzenini ayaklar altına alan insan hakları ihlalleri boyutlarını sağlıklı izleyebilmemiz, boyutlarının ayrımına varabilmemiz söz konusu olamasa da, siyasi yargılamanın bütününde, çoğunluk yargılananlar, bedel ödetilenler için geçerli olduğu üzere, suçun hukuka uygun, açık, kanıtları ile ortaya konulmadığını biliyoruz. Çok olumsuz koşullarda, çok büyük, nitelikli bir üniversite yaratılmasında, bilime, öğrencilerine katkıları ile bayrak olmuş bir rektörün seçilmesi, dindarlık adına kindarların hedef tahtasına oturtulmuş olması bir raslantı olabilir miydi? Rektörlük, bilim insanı kimliği ile yaptığı çalışmaları üzerinden sorgulanıp somut kanıt ve gerekçelendirilmeleri sayılmadan Ergenekon darbe örgütü üyeliğinden yıllarla tutuklu kalma, yargılanma süreci içinde tetikçiyandaş medyada çok ağır suçlanıp karalanması, yargılama süreci içinde ise kendisinin ve avukatlarının hukuk dışılığa, haksız suçlamalara ilişkin savunmalarında ortaya koydukları verilerin, bilgilendirilmelerin yok sayılması, haber değerinde bulunmaması medyanın hali pürmelalinin yüz karası... Çoğunluk içeride yatanların başına gelenlerin bir izdüşümü.. ??? 12 Mart12 Eylül darbe hukuku süreçlerinden daha ağır bir boyuta ilişkin duyarsızlıklardan ise insanlık adına utanmamanın açıklaması yok. Askeri darbeterör örgütü üyelik suçlaması ile bilim yuvası yaratmış olma kimliği arasındaki çelişkiden vicdanı kanamayanların, tutukluluk koşulları, süresi, sağlık sorunları, yaşam hakkı üzerinden kimi duyarlıklarının olması gerekirdi değil mi? Hilmioğlu’nun yaşadıklarının ayırımına varılması, hiç değilse sınırlı ölçeklerde, yandaşlar, kinlerini soğutamayanların yine sessiz kalmaları dışında, büyük medyada görülmesi, haber olabilmesi için bir insanın başına gelebilecek en büyük acıyla mı sınanması gerekiyordu? Kendisi tedavi göremeyen kanser hastası, tecrit koşullarında yıllardır suçu dahi açık konmamış, kanıtlandırılmamış tutuklu, oğlunu kaybedip cenazesine katılma izninde bile ailesinin yanında, evinde kalmasına izin verilmeyen, soğutulamayan bir kin ve öfkenin hedefi olunca ancak haber konusu olabiliyor. Vicdanlar birazcık olsun sızlıyor... Duruşma arası uzaktan selamlaşabildiğimizde, eğitimin sorunlarını yüreğinden atamamış bir bilim insanı olarak, iktidarlarının “dindar ve kindar gençlik yetiştirmek” olarak amacını ilan ettikleri 4+4+4 eğitim sistemi tartışmaları üzerine kimi uyarılarda bulunmadan edememişti. Tartışmanın odağındaki laik eğitim düzeni içinde, bireyi kul değil yurttaş yapacak düzende, sosyal bilim olarak din öğretiminin sorunlarının bilim insanları ile din insanlarını bir araya getiren ilk bilimsel toplantısının rektörlük döneminde üniversitelerinde yapılmış olduğunu anımsattı. “Dindar, kindar gençlik yetiştirme” siyasal amacı olmadan, Türkiye’nin bu işin altından nasıl kalkabileceğinin tarafları bir araya getirmiş bilimsel toplantısının sonuçları elbet özel değerlendirmeye alınmalı. Bu köşede sadece Fatih Hilmioğlu kimliği, neden bu kimlikten bu kadar çok korkulup bilim insanlarını korkutmak üzere örnek seçildiğine bir açıklık getirmeye yönelik, bu bilimsel toplantının açılışında rektör olarak yaptığı kimi saptamalardan birkaç cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum: “Dinimizi istismar edenler, ne yazık ki toplumda yeterli oranda aldatabilecekleri bir kesim bulabilmektedirler. Temel neden küçük yaşlardan başlayarak çocuklarımıza din öğretimi adına verilen yanlış, yanlı, çarpıtılan din bilgisidir.” HavaşHavataş kavgası yargıda Atatürk Havalimanı’ndan yolcu taşımacılığı yapan Havaş ve Havataş arasındaki kavga yargıya taşındı. Havaş, ocak ayında gelişmeleri şöyle duyurmuştu: “1983’ten bugüne kadar Ulaştırma Bakanlığı’ndan alınmış olan ruhsat ve yasal müsaadeler çerçevesinde hizmet yapmakta olan şirketimiz, bu ruhsatımızın yasalara uygun olarak geçerliğini korumasına rağmen, Büyükşehir Belediyesi’nin almış olduğu karar doğrultusunda çalışmalarımıza ara vermek zorunda kalmış bulunuyoruz. Her türlü yasal başvurularımız ilgili merciler nezdinde yapılmıştır.” İktisatçı Tevfik Çavdar’ı uğurladık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Geçirdiği bir ev kazası sonucu bacağında meydana gelen komplikasyon nedeniyle yaşamını yitiren iktisatçı Tevfik Çavdar, dün Kocatepe Camisi’ndeki cenaze töreninden sonra Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tevfik Çavdar’ı son yolculuğuna uğurlayanlar arasında Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile çok sayıda siyasetçi, iktisatçı ve dostu yer aldı. Tevfik Çavdar’ın dün Kocatepe Camisi’ndeki cenaze töreninde eşi Özden Çavdar taziyeleri kabul etti. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, taziyelerini iletirken üzüntüsünü dile getirdi. Günay, “Merhum Tevfik Çavdar, kitaplarından tanıdığım önemli bir araştırmacıydı. Her zaman bizim büyüğümüzdü ve her zaman kendisinden güzel şeyler öğrendiğimiz önemli bir araştırmacıydı. Bizim politika ve okur yazarlık ilişkisi dışında insani olarak dostluğumuz, arkadaşlığımız ve yakınlığımız vardı. Bir ağabeyimi kaybetmiş gibi hissediyorum kendimi. Daha yeni konuşmuştuk arkadaşlarla, Tevfik Hoca’yla bir akşam oturalım, diye. Güzel şeyleri ertelememek gerekiyor” dedi. Cenaze törenine CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı ile milletvekilleri Birgül Ayman Güler, İzzet Çetin, Kemal Değirmendereli, AKP İzmir Milletvekili Erdal Kalkan ve aralarında Hakkı Süha Okay, Cevdet Selvi, Mustafa Gazalcı, Erol Güngör, Erol Çevikçe’nin de bulunduğu çok sayıda eski milletvekili de katıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Borusan EnBW Enerji’nin Tekirdağ’da kuracağı rüzgâr enerji santralı başlangıç törenine katıldı. Törende, Almanya BadenWurttemberg Çevre ve Enerji Bakanı Franz Unterstteller (ortada), Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkaın Ahmet Kocabıyık, Borusan Holding Üst Yöneticisi Agah Uğur (sağ 2), EnBW Üst Yöneticisi Frank Mastiaux da (sağ 3) yer aldı. Borusan EnBW’den Tekirdağ’a rüzgâr enerjisi yatırımı Ekonomi Servisi Borusan Holding ve Alman EnBW’nin ortak olduğu Borusan EnBW Enerji, Tekirdağ’da 50 MW’lık Balabanlı Rüzgâr Enerji Santralı’nın temelini attı. Borusan Holding Üst Yöneticisi Agah Uğur’un verdiği bilgilere göre, Borusan EnBW Enerji’ye ait Balabanlı RES’in devreye girmesiyle birlikte şirketin kurulu gücü 160 MW’a çıkacak. Ortaklığın başında belirlenen 2.000 MW’lık kurulu güç hedefi ise devam ediyor. Şu anda yatırım aşamasına alınmak üzere bekleyen 318 MW’lık beş adet rüzgâr projesi bulunuyor. İstanbul’da yapılan törene katılan EnBW Üst Yöneticisi Frank Mastiaux Reuters’ın sorularını yanıtlarken “Şirkete henüz iki hafta önce katıldım. Bu da Türkiye’ye ilk ziyaretim. Borusan ve EnBW arasındaki bu ortaklığın kurulmuş olmasından oldukça memnunum” dedi. Türkiye’de enerji sektöründeki yatırım ihtiyacının eşi benzeri bulunmadığını ifade eden Mastiaux, “Bu da nüfustaki artış ve büyüme ile destekleniyor. Bizim açımızdan elimizdeki knowhow ile muhtemelen yenilenebilir enerji alanı odaklandığımız alan olacak” diye konuştu. İşsizliğin kol gezdiği Diyarbakır’da 29 bin aile temel gereksinimlerini karşılamakta güçlük çekiyor Yoksulluk kasıp kavuruyor MAHMUT ORAL DİYARBAKIR 17 Ekim “Dünya Yoksullukla Mücadele Günü” nedeniyle açıklama yapan Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Genel Sekreteri, Diyarbakır’da 29 bin ailenin yani yaklaşık olarak 180 bin kişinin açlık sınırında olduğunu, 5 bin ailenin ise yardım almadığında geceyi aç geçirdiğini, kentteki işsizlik oranının da yüzde 60’ın üstünde olduğu açıkladı. Diyarbakır merkezli Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği ? Diyarbakır merkezli Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Genel Sekreteri Camcı, son 6 yıl içerisinde 29 bin ailenin kendilerine başvurduğunu belirtirken “Bu aileler, temel gereksinimlerini karşılamakta güçlük çekiyor” dedi. Genel Sekreteri Mehmet Şerif Camcı, yoksulluğun Diyarbakır ve bölge illerinde çok daha fazla hissedildiğini belirtti. Son 6 yıl içerisinde 29 bin ailenin başvuru yaptığını dile getiren Camcı şu bilgileri verdi: ? Bu ailelerin başvurusu bize şunu söylüyor: “Temel gıda gereksinimlerimi karşılamakta güçlük çekiyorum”. Bu 29 bin ailenin, yaklaşık olarak 180 bin kişinin yani kentin dörtte birinin açlık sınırında olduğunun başvurusudur. ? Bunun da ötesinde Afrika’daki yoksullukla eşdeğer düzeyde olan yaklaşık 5 bin aile var. Bu da yaklaşık olarak 30 bin kişi ediyor. Bu aileler, bir öğün destek sunulmadığında o geceyi aç geçirmek zorunda kalan kesim. ? Yoksullukla etkin bir mücadelenin en etkin yolu politik sorunların çözümünden geçiyor. ? Sarmaşık Derneği dünyada bir ilki gerçekleştiriyor. 8 bin duyarlı yurttaş her ay derneğimize düzenli katkı Kent nüfusunun yüzde sunuyor. Dünyada eşi 90’ının yoksulluk rakamlarının benzeri az görülmüş bir altında bir yaşam sürdüğünü vurkomün örneği. gulayan Camcı, “Diyarbakır Tica? Sarmaşık, yoksulret ve Sanayi Odası’nca yapılan luğa bir nebze de olsa araştırmada kentte çalışabilir nüfusun yüzde 60’ının işsiz olduğu açıkmücadele eden, insanlandı. İŞKUR ve TÜİK’in ortak yaptığı larımızın namerde açıklamalarda Diyarbakır’daki işsizlik muhtaç olmadan inoranının yüzde 18 civarında olduğu san onuruna yaraşır söyleniyor. Kesinlikle bu oranın doğru bir şekilde temel geolmadığını belirtmek istiyorum. Bu reksinimlere ulaşımıoran İŞKUR’a başvuran işsizlerin oranı nı amaçlayan bir kokıstas alınarak belirleniyor” dedi. lektif kurum. Gerçek işsizlik yüzde 60 Özel sektörün kısa vadeli borcu arttı ? Merkez Bankası ağustos ayı “Özel Sektörün Yurtdışından Sağladığı Kredi Borcu Gelişmeleri”ni açıkladı. Buna göre, özel sektörün yurtdışında sağladığı uzun vadeli kredi borcu ağustos sonu itibarıyla 2011 yılı sonuna göre yüzde 683.3 milyon dolar azalışla 126 milyar 476 milyon dolara gerilerken ticari krediler hariç kısa vadeli borcu yüzde 5.2 milyar dolar artışla 31 milyar 848 milyon dolara yükseldi. Ağustos ayı itibarıyla özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun ve kısa vadeli kredi borcunun toplamı ise 2011 yılı sonuna göre 4 milyar 485 milyon dolar artışla 158 milyar 324 milyon dolara ulaştı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle