19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 OCAK 2012 SALI 4 HABERLER Savcıların yaşadığı müdahaleler ve baskıları, Yargıtay’da yapılacak yargılamada anlatmaları bekleniyor ‘İleri Demokrasi’nin Katılımcı Anayasası AKP 12 Eylül Anayasası’nı, 12 Eylül 2010 referandumu ile, yargı bağımsızlığını olduğu halinden de geriye götürerek, kendi dilediği kalıba büründürdükten sonra 2011 seçimlerinin ertesinde topluma yeni bir hedef gösterdi: Artık hedefimiz sivil bir anayasa olmalıdır... Aslında deyiş kulağa hoş geliyordu. Herkesin katılımıyla sivil bir anayasa yapılacaktı. Çoğulcu katılımcı bir anayasaya kim karşı çıkabilirdi ki? Oysa AKP, Cumhuriyeti kuşatma operasyonunu 12 Eylül 2010 referandumu sonucunda yargıyı da denetimine alarak, büyük ölçüde tamamlamıştı. Artık edinimleri pekiştirerek, yaşamda oturtmaktan başka yapacak iş kalmamıştı. Belki bir teki dışında: “Tayyip Bey’i başkancı bir sistemin mutlak yetkili başı olarak Çankaya’ya taşımak.” Yani amaç, çoğulcu ve katılımcı anayasa değil, başkancı sistemin yolunu açmaktı. Kulağa hoş gelen sivil anayasa deyişinin ise pratikte bir anlamı yoktu. Sivil, her türlü vesayetin dışında demekti. Yoksa iktidarın vesayetinde hazırlanan anayasalar, ister askeri olsunlar, ister sivil asla demokratik olamazlardı. Tıpkı, askeri mahkemeleri kaldırıp, sivil iktidarın sultasındaki yargının özel yetkili ağır ceza mahkemelerini getirmekteki anlamsızlık gibi durum ile karşı karşıyaydık. ??? AKP’nin katılımcı yöntemlerle, çoğunlukçu bir anayasa amacında değil, yalnızca Tayyip Bey’in konumunu pekiştirme peşinde olduğunu bilenler, bu yalanı yutmadı. Ama, “çoğulcu, katılımcı, sivil anayasa” çağrısına karşı çıkıldığı takdirde ne olacağı bilindiğinden, buna baştan hayır demek yerine “hodri meydan!” çekmek gerekirdi. Öyle de yapıldı. Nasıl olsa kısa zamanda işin kokusu çıkar, aslı anlaşılırdı. Nitekim öyle de oldu. Önceleri her şey, katılımcı çoğulcu demokratik anayasaya gider gibi başladı.TBMM’de bir Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Öneriler buraya yapılacak, metinler web sitesinden yayımlanacaktı. Dileyen vatandaş siteye girecek, gelen önerileri görecek, toplum bilgilenecekti. Nitekim öneriler de birbiri ardından gelmeye başladı. Ama ilk falso, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın sunumunda yaşandı. Sözü geçen kurul KHK yetkisini kaldıran önerinin sunumunu komisyonda okurken, o bölümü pas geçivermiş ve Mehmet Ali Şahin’in “neden çekiniyorsunuz” uyarısına muhatap olmuştu. ??? Sonunda katılımcı yöntemlerle yapılacak, çoğulcu anayasaya can vermek için oluşturulan TBMM Uzlaşma Komisyonu da, önce Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın önerisini yayımlandığı web sitesinden kaldırdı. Ardından da kamu kurumları, üniversiteler, STK’lerden gelecek yeni anayasa önerilerinin metinleri için gizlilik kararı koydu. Ayrıca daha önce gönderilmiş olanlar da, web sitesinden çıkarıldı. Gerekçe, polemik ve tartışmalar yaşanmasının önüne geçmekti. Uzlaşma Komisyonu üyelerinden birinin sözleri aynen şöyle: Bu önerilerin mahremiyeti bize emanet; şu aşamada dile getirilen önerilerin tartışma ve polemik konusu yapılması çalışmalarımızı olumsuz etkiler. Bu yolla toplumda çatışma ve kamplaşma oluşmasına zemin hazırlamak istemiyoruz. Oysa katılımcı anayasada amaç tümüyle bu, herkes önerisini ortaya koyacak, bunların üzerinde tartışılacak, bu tartışmalı katılımla anayasa oluşturulacak. Görüyorsunuz Tayyip Bey’i Bay Başkan yapmaktan başka amacı olmayan yeni anayasa girişimimin gerçek yüzünü bizzat TBMM Uzlaşma Komisyonu koymuş durumda. Artık başka söze, eleştiriye tartışmaya gerek yok. Yalnızca bir tek noktayı belirtmek gerek, bu uygulamanın olduğu sistemin “ileri demokrasi” olduğuna inanmak, ancak “ileri idiosi” ile mümkündür. Bilinmeyen aydınlanacak ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Eski Deniz Feneri savcıları hakkındaki iddianame kabul edilirse dava Yargıtay’da görülecek. Duruşmalar sırasında savcıların, 3 yıl boyunca yaşadıkları “alışık olunmayan müdahaleleri” anlatacağı konuşuluyor. Bu arada savcılardan Nadi Türkaslan ’ ı n k e nd i s i ni HSYK’ye şikâyet eden Zahid Akman v e Zekeriya Karaman’ın avukatları hakkında suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı. Adalet Bakanlığı, izin verirse iki avukat hakkında soruşturma başlatılacak. Eski D eniz Feneri savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz hakkında hapis istemiyle iddianame düzenlenmesinin yankıları sürüyor. Haftanın ilk mesaisi ile birlikte Ankara Adliyesi kulislerinde konuşulan ana konu söz konusu iddianame oldu. Konuyu kendi aralarında da konuştuklarını belirten bir savcı “Savcılar hakkında, yürüttüğü bir soruşturma nedeniyle iddianame ? Deniz Feneri’nin eski savcıları hakkındaki iddianame kabul edilirse dava Yargıtay’da görülecek. Savcıların anlatacaklarıyla soruşturmada yapılan “müdahaleler”, görevden alınma ve HSYK soruşturmasının nasıl yapıldığının bilinmeyen yönleri gün yüzüne çıkacak. hazırlanması yanlış. Bu durum bizi de üzdü, rahatsızız tabii” yorumunu yaptı. Bu arada iddianamenin gönderildiği Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, dosya üzerindeki incelemesini sürdürüyor. İddianameye onay verilmesi halinde yargılama, dön e m in E r z i n ca n Cu m h u r iy e t Başsavcısı İlhan Cihaner örneğinde olduğu gibi Yargıtay’ın ilgili dairesinde yapılacak. Hatta savcılar, Deniz Feneri sanıklarından önce hâkim karşısına çıkacak. Duruşmalarda, savcıların sadece haklarındaki suçlamalara yanıt vermeyeceği, yaklaşık üç yıl boyunca yürüttükleri soruşturmanın perde arkasında yaşananları da anlatacağı belirtiliyor. Özellikle soruşturmanın kritik aşamalarında yapılan “müdahaleler”, görevden alınma ve HSYK soruşturmasının nasıl yapıldığının bilinmeyen yönleri gün yüzüne çıkacak. Savcı Nadi Türkaslan, HSYK’ye verdiği savunmada “Yürütülen bu soruşturmada, soruşturmanın bu aşamaya gelişine kadar, soruşturmalarda görülmeye alışık olunmayan pek çok zorluk ve müdahale ile karşılaşılmış, bu zorluklara rağmen, hukuki kurallardan ayrılmayarak soruşturma sabırla, tamamen hukuka uygun bir biçimde bu aşamaya kadar getirilebilmiştir” demişti. Türkaslan, dün Milliyet gazetesinde yer alan açıklamasında “Bu iddianame, bizim soruşturmadan alınmamız ve yargılanmamız tamamen kılıf. Ne kadar dayanaksız, ne kadar mesnetsiz olduğu or ‘Asıl failler bizmişiz’ taya çıkacak. Doğru olan anlaşılacak. Allah’a çok şükür kimseyi dolandırmamışız” dedi. Türkaslan, Habertürk TV’de ise “Biz, soruşturmayı yürütürken Almanya’dakiler, ‘Asli failler Türkiye’de’ diyordu. Demek ki asli failler bulundu. Asıl failler bizmişiz” diye konuştu. Öte yandan savcı Nadi Türkaslan’ın Akman ve Karaman’ın avukatları Hakan Yıldız ve Ersan Şen hakkında bir suç duyurusunda daha bulunduğu ortaya çıktı. Gerekçe olarak, iki avukatın zanlıların mal varlıklarına el konulmasına ilişkin karara yönelik Nisan 2010’da itiraz dilekçesi hazırlamalarına karşın bunu mahkemeye vermemeleri gösterildi. Bu n e d e nl e a vu k a t l a r “görevi ihmalle” suçlandı. TÜRMEN VE VURAL’DAN TEPKİ: Bu iktidarın kontrolüdür ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcılar için hapis cezası istemiyle ilgili olarak “Karar, aslında iktidarın yargıyı nasıl kontrol ettiğini gösteren son olaydır. Deniz Feneri savcıları birtakım şeyleri açığa çıkardıkları için başlarına gelmedik şey kalmıyor” görüşünü dile getirdi. Türmen, dün parlamentoda düzenlediği basın toplantısında bazı yabancı kuruluşların Türkiye’deki demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerle ilgili raporlarına yönelik değerlendirmeler yaptı. Türmen, “Sınır Tanımayan Gazeteciler 2012” raporuna göre Türkiye’nin 2011’de 10 sıra gerileyerek 179 ülke arasında 148. sırada bulunduğunu söyledi. Türmen, İnsan Hakları İzleme Derneği’nin 2012 raporunda, “basın özgürlüğü bakımından ortada delil olmadan kişilerin keyfi şekilde terorizmle suçlandığı, savcıların şiddet içermeyen yazılar nedeniyle soruşturma açtığı, iktidarın kendisini eleştirenlere hakaret davası açtığı”nın ifade edildiğini aktardı. Türmen, eski Deniz Feneri savcılarına hapis istemiyle ilgili soruya da şu yanıtı verdi: “Karar, aslında iktidarın yargıyı nasıl kontrol ettiğini gösteren son olaydır. Deniz Feneri savcıları birtakım şeyleri açığa çıkardıkları için başlarına gelmedik şey kalmıyor.” MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, görevden alınan Deniz Feneri davası savcıları hakkında açılan davaya “O kadar sıcak ki dokunan yanıyor. Fener değil cehennem topu gibi bir şey” diye tepki gösterdi. Deniz Feneri’yle ilgili ortada bir iddianame ve dava yokken savcılar hakkında dava açılmasına “Bu ne hız” diye tepki gösteren Vural, “Adalet Bakanı yargıyı hızlandırma adı altında savcı ve hâkimler konusundaki hızlandırmadan bahsediyormuş. Nerede kaldı bu Deniz Feneri” dedi. ESKİ BAKAN TÜRK’E TEPKİ GÖSTERDİ Ahmet Say’dan Hayata Dönüş protestosu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bombalı saldırıda katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu anma etkinlikleri çerçevesinde Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde “Demokratik yaşamda anayasa değişiklikleri ve özgürlükler” paneli düzenlendi. Başkanlığını DSP Genel Başkan Yardımcısı Erol Tuncer’in yaptığı panele, DSP Genel Başkanı Masum Türker, DSP üyesi ve eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Başkanı İsmail Tutoğlu, Prof. Dr. Sina Akşin ve partililer katıldı. Masum Türker’in konuşmasının ardından ünlü piyanist Fazıl Say’ın babası yazarmüzikolog Ahmet Say, ayağa kalkarak panel başkanından söz istedi. Say, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ü F tipi cezaevlerinin yapımında rolü olduğunu ileri sürerek protesto etti. Say, kendisinin 77 yaşında ve bu ülkenin aydını olduğunu belirterek Türk’ün demokrasi ve adalet kavramlarının konuşulacağı bir toplantıya katılmasına tepki gösterdiğini söyledi. Say, Türk için “Bayrampaşa Cezaevi’nde fosfor bombası kullanarak hapishanenin içindeki silahsız, eli kolu bağlı olanları yakmıştır” ifadelerini kullandı. Partililerin tepkisi üzerine salondan çıkan Ahmet Say dışarıda protestosuna devam etmek istedi ancak salon görevlileri tarafından engellendi. MHP’li Vural: Dokunan yanıyor Abu Dabi Emiri ile görüştü Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) resmi ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BAE Devlet Başkanı ve Abu Dabi Emiri Şeyh Halife bin Zayed el Nahyan ile bir araya geldi. Gül, Müşrif Sarayı’na gelişinde, Şeyh Halife tarafından kapıda karşılandı. 21 pare top atışı eşliğinde tören kıtası tarafından İstiklal Marşı çalındı. Gül ve beraberindeki heyeti ağırlamaktan memnun olduklarını ifade eden Şeyh Halife, Türkiye ile ilişkilere büyük önem verdiklerini belirtti. Gül görüşmenin ardından, BAE’nin başkenti Abu Dabi’de dünyanın da sayılı büyük camilerinden olan Şeyh Zayed Camisi’nde incelemelerde bulundu. Camide, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü sahibi Hattat Hasan Çelebi’nin eserleri de yer alıyor. Gül’ün heyetinde yer alan Çelebi, Gül’e eserleri hakkında bilgi verdi. (Fotoğraf: AFP) YARGISEN BAŞKANI EMİNAĞAOĞLU: Yargıya hiza bombaları İstanbul Haber Servisi YARGISEN Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Deniz Feneri soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları için iddianame düzenlenmesini “yargıya atılmış bir hiza bombası” olarak değerlendirdi. Eminağaoğlu, “Bir hukuk devletinde hiçbir şekilde hiza bombaları atılamaz ve atılmasına seyirci kalınamaz. Hukukun üstünlüğünden ödün vermeyen ve bu nedenle kendilerine bedel ödettirilmek istenen meslektaşlarımızın sonuna kadar yanındayız” dedi. YARGISEN Yönetim Kurulu adına yazılı açıklama yapan Ömer Faruk Eminağaoğlu, meslek örgütü olarak, meslektaşlarımıza yönelen bu hukuk dışı adımlara karşı her türlü hukuksal yollar ve demokratik haklar sonuna kadar, en etkin biçimde kullanılacağını belirtti. Eminağağlu, “Deniz Feneri soruşturması, mevcut HSYK’nin atadığı Ankara Cumhuriyet Başsavcısı tarafından, bu soruşturmayı yürüten Ankara cumhuriyet savcılarından alınmış, bilahare bu üç cumhuriyet savcısı başka bir bölümde görevlendirilmiş; şimdi ise yine mevcut HSYK tarafından verilen soruşturma izni üzerine, bu üç cumhuriyet savcısı hakkında Deniz Feneri soruşturması sırasındaki işlemleri nedeniyle, yine mevcut HSYK tarafından atanan Sincan Cumhuriyet Başsavcısı tarafından iddianame düzenlenip Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş olup, bu mahkeme tarafından son soruşturmanın açılmasına karar verdiği takdirde, dosya ilk derece sıfatıyla yargılama yapılması için Yargıtay ilgili ceza dairesine gönderilecektir. Geçmişte bir askeri görevlinin, yargıyı hizaya getirmek için bomba attırdıklarını beyan ettiği hatırlandığında; şimdilerde ise askeri vesayete karşı olduğunu söylemesine rağmen o vesayetin yerini alan irade, yargıya yine hiza bombaları atmakta, ancak yargıdaki sorunlar bugün daha da büyük ölçekte yaşanmaktadır” diye konuştu. Feyzioğlu, hâkimlerin polisin gizli toplantılarına katılmasına tepki gösterdi ‘Anayasaya aykırıdır’ MİLLİ EĞİTİM BAKANI DİNÇER: BAŞARISIZLIK ‘MİLLİ’YE BAĞLI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 19 Mayıs törenlerinde gerçekleştirilen yürüyüşün, Atatürk ilke ve inkılaplarının 1920’li yıllarda olduğu şekliyle öğretilmesinin “milli” olarak anlaşılması durumunda bunların zaten yapıldığını belirtti. Dinçer, dün katıldığı bir televizyon programında soruları yanıtladı. Milli Güvenlik dersinin kaldırılmasının ardından bu yönde başka bir çalışma yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine Dinçer, milli olmaktan neyin anlaşıldığının değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti. Dinçer, “Eğer milli olmaktan anladığımız şey, 19 Mayıs’larda çocuklarımızı askeri bir düzen içerisinde yürütmekse, Milli Güvenlik derslerinde çocuklarımıza Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapısını öğretmekse, yine Atatürk ilke ve inkılaplarını 1920’li yıllarda olduğu şekliyle öğretmekse biz bunları yapıyoruz aslında. Belki şunu söylemek lazım: Normalde tamam, hamaset yaparak bir Türk’ün dünyaya bedel olduğunu söyleyebilirsiniz ama, eğer sizin uluslararası sınavlarda çocuklarınız 34 ülke içerisinde 33. sıradaysa, o zaman geriye dönüp bir bakmanız gerekir” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ter istemez taraflı olur. O hâkim bilAnkara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin gilendirildiği konuya ilişkin somut bir Feyzioğlu, Emniyet Genel Müdürlüğü olaya bakarken kendini soruşturma Terörle Mücadele Daire Başkanlığı ta makamına yakın görür. Savunma marafından İstanbul’da düzenlenen terö kamından uzaklaşır” dedi. 28 Şubat döneminde yargıçların asrün finansması toplantısına hâkimlerin de katılarak polislerden bilgi almasına sert kerlerden brifing almasının yanlış oldutepki gösterdi. Tarafsız ve bağımsız ol ğunu kaydeden Feyzioğlu, şunları kayması gereken hâkimlerin gizli toplantılara detti: “Bu yapılanlardan şikâyet edenler bugün aynını yapıyorlarsa katılmaması gerektiğini vurgulayan Feyşikâyetin içeriğinin samimi olzioğlu, bunun anayasaya aykımadığı anlamına gelir. Oysa rı olduğunu kaydetti. hiçbir yanlış uygulama bir Cumhuriyet’e konuşan Mebaşka yanlış uygulamaya matin Feyzioğlu, yargı erki denizeret teşkil etmez. Adalet melince birbirine denk üç makanizması rövanş alma algıkamdan söz edilebileceğini belaması yaratacak şekilde kullirterek “Bunlar savcılık, avulanılamaz. Bilgilendirme, bikatlar ve mahkeme. Bir adli limsel toplantı şeklinde olur. soruşturmada polis ve janÇeşitli görüşlerin eşit şekilde darma savcının emrinde görev yapar. Dolayısıyla hâ Metin Feyzioğlu. etüt edilmesi, açık ve aleni toplantılarda olur. Ancak takimler soruşturma makamları içindeki yeri belli olan polislerden rafsız ve bağımsız olması gereken hâbrifing alamazlar. Alırlar ise tarafsız kimler siyasi idareye bağlı polis veya lıkları kalmaz. Yani iddia makamı ile jandarma tarafından kamuoyuna kayargılama makamı, savunmaya karşı palı toplantılarda bilgilendirmeye başbirleşmiş olur. Bu somut bir olay açı lanırsa bu açıkça anayasadaki ‘hâsından da böyledir. Genel olarak uz kimlere hiçbir makamın telkin ve tavsimanlık gerektiren bir alanla sınırlı so yede bulunamayacağı’ kuralının ihlali yut bilgiler verildiğinde de böyledir. olur. Dün böyle bir uygulamayı asÇünkü bir hâkim, soruşturma maka kerlerin yapması ne kadar yanlış ise mı tarafından soruşturmanın özellik bugün polis tarafından yapılması da o leri hakkında bilgilendirildiğinde bu is kadar yanlıştır.” Devletin zirvesi Köşk’te toplanacak ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yasama, yürütme ve yargının başkanlarıyla perşembe günü bir araya gelecek. Zirveye TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, HSYK Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, Askeri Yargıtay Başkanı Hakim Tuğgeneral Hasan Dengiz ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanı Hâkim Tuğgeneral Abdullah Arslan katılacak. Topal’ın imam nikâhlı eşi ifade verdi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturma kapsamında, İstanbul Sarıyer’de 1996 yılında öldürülen, Kumarhaneler Kralı olarak tanınan Ömer Lütfi Topal’ın “dini nikâhlı” eşi Birsu Hilal Altıntaş’ın tanık sıfatıyla ifadesi alındı. Altıntaş, yaklaşık 1 saat süren ifade işleminin ardından adliyeden ayrıldı. Altıntaş’ın, Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesine ilişkin ifadesine başvurulduğu belirtildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle