18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EYLÜL 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA [email protected] DIŞ HABERLER 9 Davutoğlu’nun açıkladığı İsrail’e yönelik önlemler Atina ve Rum yönetimini kaygılandırdı Doğu Akdeniz alarmı Otel borcunu ödemeden kaçtı TRABLUS (AA) Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Sadi Kaddafi’nin, eşi, çocukları, yandaşlarıyla birlikte kaldığı ve kedileri için oda tuttuğu başkent Trablus’taki lüks oteli konaklama ücretini ödemeden terk ettiği bildirildi. Sadi Kaddafi’nin, muhaliflerin başkente girdiği ve çatışmaların şiddetlendiği 21 Ağustos günü, bütün eşyalarını bırakarak gizlice otelden ayrıldığı öğrenildi. Dış Haberler Servisi Türkiye ile İsrail arasındaki gerginlik, Türkiye’nin seyrüsefer serbestisi için her türlü önlemin alınacağını açıklamasından sonra Doğu Akdeniz sularını da ısıtacak. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun konuya ilişkin açıklamaları; Türkiye’nin, İsrail’in Doğu Akdeniz’de oluşturduğu 50 millik güvenlik hattı üzerindeki hiçbir uygulamayı tanımayacağı anlamına geliyor. Oysa İsrail ile Kıbrıs Rum yönetimi Doğu Akdeniz’de ortak doğalgaz aramaya hazırlanıyor. Daha önce İsrail ile “Münhasır Ekonomik Bölgesi” anlaşması imzalayan Kıbrıs Rum Yönetimi, bu bölge Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisine ilişkin alacağı önlemler srail ile Kıbrıs Rum yönetiminin bölgedeki doğalgaz arama faaliyetlerini de tehdit kapsamına alabilecek. içinde ayırdığı İsrail yakınlarındaki 12. parselde hidrokarbon arama planından geri adım atmayacağını duyurmuştu. Türkiye’nin, İsrail’i hedef alan kararları, Kıbrıs Rum Yönetimi ve dolaylı olarak Yunanistan’la da karşı karşıya geleceği anlamına geliyor. Yunanistan Savunma Bakanı Panos Beglitis, Kıbrıs Rum kesiminin Akdeniz’de petrol arama faaliyetine Türkiye’nin tepki göstermesi üzerine “Türkiye bu konudaki politikasıyla kendini uluslararası toplumdan tecrit etti” iddiasını dile getirdi. Beglitis, söz konusu açıklamaların “uluslararası yasal düzene yönelik olduğunu” da ileri sürdü. aykırı. Doğu Akdeniz’de istikrarsızlığa neden oluyor” iddiasında bulundular. Rum ve Yunan bakanlar, Türkiye’nin doğalgaz sondajına ilişkin açıklamalarıyla bir üye ülkeyi “tehdit ettiği”ni savunarak AB Dönem Başkanı Polonya’nın, bu çerçevede AB adına Ankara’yı uyarmasını da istedi. Kıbrıslı Rumlar, Akdeniz’de olası gerginlikte AB’nin Türkiye’ye karşı yaptırım mekanizmasını hayata geçirmemesi durumunda müzakereleri tümüyle bloke edecekleri mesajını da Polonya’ya B üyeliğinde Rum blokajı tehdidi Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Erato Kozakou Markulli ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Stavros Lambrinidis de Polonya’da 23 Eylül tarihlerinde yapılan gayri resmi AB Dışişleri Bakanları toplantısında “Türkiye’nin davranışı uluslararası hukuka A verdi. Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas’ın Özel Kalem Müdürü Hristos Hristofidis de “Türkiye bu şekilde davrandığı sürece AB üyelik müzakerelerine devam edemez” ifadelerini kullandı. Hristofidis, hidrokarbon arama niyetleri konusunda Türkiye’nin uyarılarını “tamamen kabul edilemez tehditler” olarak niteledi. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Grigoris Delavekuras da Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın konuya ilişkin uyarıcı açıklamalarının, “Doğu Akdeniz bölgesinin istikrarıyla ilgili ciddi kaygılara yol açtığını” belirtti. AKP ve CHP’nin ‘Batı Politikaları’ Her iki parti de Batı ile ilişkilerinde bir sentez peşindedirler. AKP, “İslami yapı ile Batı’nın Türkiye politikalarını bağdaştırma” yaklaşımı içindedir. CHP ise genellikle Cumhuriyetçi ve Atatürkçü değerlerle Batı’nın bize yönelik politikalarını örtüştürme çabası güder. AKP ve CHP’nin yaklaşımları yöntem olarak sentezci politikalardır. Her ikisinde de önemli “içerik çelişkileri” vardır. Bu çelişkiler iki partinin yaklaşımlarından çok, Batı’nın Türkiye ve bölge politikalarından kaynaklanmaktadır.(*) Öte yandan AKP’nin sentezci politikasında Batı’nın inisiyatifi öne çıkar. “Ilımlı İslam” modeli esas itibarıyla Batı’nın (ABD’nin) öngördüğü bir sentezdir ve AKP tarafından, kısa ve orta vade için benimsenmiştir. AKP’nin sentezinin özellikleri; İslami yaşam tarzının ve düzenin esas alındığı bir yapılanma, İslam ülkeleri ile ilişkilerin, “ayrıcalıklı olarak geliştirilmesi”, Batı (ve Avrupa) anlamında bir sosyal devlet ve değerler sistemi yerine İslami değerlerin (ve felsefenin) ağırlıklı olarak yer aldığı bir düzen. Ancak Batı kapitalizmi ile örtüşen bir iktisadi yapı. Batı’nın “Ilımlı İslam” adını verdiği yaklaşım ile AKP’nin kendi felsefesini örtüştüren bir sentez. Arap ülkelerinde 2011 başından beri yaşanmakta olan değişim rüzgârları, AKP’nin sentezci yaklaşımı ile kısmen örtüşmektedir. “Müslüman Kardeşler’in yumuşatılması” bu kapsamda düşünülmelidir. Ancak uzun vadede, “ılımlının radikale dönüşmesi olasılığı” her zaman vardır. Bu durum AKP’den çok Batı’yı kaygılandırmaktadır. Eski ve yeni CHP de kendi iç dengeleri ile Batı’nın Türkiye politikalarını birleştirmeye çalışan bir eğilime sahiptir. Cumhuriyetin geleneksel değerleri, Atatürkçülük, Avrupa anlamında bir demokrasi ve çağdaş Batı değerleri ile senteze gidilmesi; Avrupa sosyal demokratlarına benzeme çabaları, Avrupa benzeri sosyal devlet yapılanması ve laik bir düzenin esas alınması, Devletçi olmayan karma bir ekonomik yapı ile Batı kapitalizminin örtüştürülmesi. CHP’nin bu genel politikaları Avrupa’nın içe dönük politikaları ile örtüşmesine karşın onların Türkiye politikası ile çatışmaktadır. Batı ile sürtüşme burada ortaya çıkıyor. Katılımcı demokrasi, üniter yapı, Lozan’ın kazanımları gibi konularda çok defa ters düşülüyor. Sadece Avrupa Parlamentosu’nun son 10 yılda aldığı Türkiye kararları bile bu çatışma ve çelişkileri açık olarak ortaya koyar. Bu nedenle, CHP’nin sentezci politikası da uygulamada geçerli olmamaktadır. Herkes “Kral çıplak” demekten çekinmekte ve aptalı oynamaktadır. Buradaki esas sorun CHP’de değil, Batı’nın Türkiye ve bölge politikasındadır. Batı ile ilişkilerde AKP’nin sentezci politikası kısa ve orta vadede fiilen geçerliliğini koruyor. ABD ve AB’nin AKP’ye verdiği destek bu nedenle devam diyor. AKP’nin sentezi şimdilik Batı’yı tatmin etmektedir. Özellikle Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılmasında, Batı’nın bu serteze gereksinimi vardır. Bu talepleri CHP’nin karşılamasına imkân yoktur. Ayrıca CHP’nin iç ve dış politikaları ile birçok konuda çatışma bulunuyor. Ancak AKP’nin “sentez politikasının” uzun vadede geçersiz hale gelme olasılığı da yüksektir. 2011’in başından beri Arap dünyasında yaşanmakta olan iç çatışmalar ve değişimler bunun en önemli kanıtıdır. Dr. Andrew Mango’nun dediği gibi, AKP Batı için şimdilik “ehvenişer”dir.(**) Ancak Batı bugün AKP’yi tercih etmesine karşın, CHP’yi de ayakta tutmaya çalışıyor. Uluslararası ilişkilerde oyunun kuralları bunu gerektirir. Alternatif ortaklar daima bulundurulmak zorundadır. Özellikle de küresel güçler söz konusu olduğunda. AKP ve CHP’nin sentezci politikalarındaki ortak yönlere gelince; Her ikisi de Batı karşıtı değildir; Hatta “Batıcıdırlar” ifadesi yanlış olmaz. CHP’ye “Batılı kimlik hedefini” de eklemek gerekir. Her ikisinde de “Avrasyacı bir doku” yoktur. Bu iki temel faktör, Batı’nın her ikisini de kabullenmesine olanak sağlar. (*) E. Manisalı, “Batı’nın Yeni Türkiye Politikası”, 2010, üçüncü baskı, Cumhuriyet Kitapları. (**) “Avrupa’nın Gözünde Ankara Neden Ehvenişer”, Bıçak Sırtı, 27 Eylül 2010. SRA L’DE TEPK LER Fotoğraflar: AFP/REUTERS Netanyahu ısrarlı basın endişeli Dış Haberler Servisi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Mavi Marmara olayı nedeniyle Türkiye’den özür dilemelerine gerek olmadığını bir kez daha söylerken İsrail basını, dünyanın Türkiye’yi destekleyeceğini ve İsrail’in büyük zarar görebileNetanyahu ceğini yazıyor. Netanyahu, dün BM Komisyonu’nun Mavi Marmara raporunun “İsrail’in uluslararası hukuka göre davrandığını tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlediğini” iddia (EPA) ederken, İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi ise “Türkiye düşman değil. İsrail üzüntülerini ifade etmeli, tazminat ödemeli ve ilişkileri düzeltmeli” diye yazdı. Gazetedeki konuyla ilgili diğer yazılarda da Netanyahu hükümetinin, İsrail’e stratejik hasarlar vermeyi başardığı ve dünyanın Türkiye’nin adımlarını destekleyeceği kaydedildi. ABD’yi terör korkusu sardı Dış Haberler Servisi ABD’de 11 Eylül 2001 tarihinde El Kaide tarafından düzenlenen saldırıların 10. yıldönümünde yeni saldırı olasılığına karşı güvenlik önlemlerini arttırdı. FBI ve Kamu Güvenliği Bakanlığı yetkilileri, gönceki gün yayımladıkları beş sayfalık bültende, El Kaide’nin, küçük uçaklara yönelik tehdit oluşturduğunu belirterek örgüt militanlarının söz konusu uçaklara bomba yükleme eğiliminde oldukları uyarısında bulundular. Gelelim CHP’ye... CHP L DER KILIÇDAROĞLU Küba, Libyalı muhalifleri tanımadı Dış Haberler Servisi Küba yönetimi, Libya Ulusal Geçiş Konseyi’ni tanımadığını açıkladı. Küba resmi haber ajansı Prensa Latina’da yayımlanan yazılı açıklamada, “NATO’nun Arap ülkelerine dışarıdan müdahaleye son vermesi” istendi. Açıklamada, Küba’nın “Libya’nın kendi kendine, meşru bir şekilde özgür, bağımsız, halkın arzusunun esas alındığı ve yabancı müdahale olmaksızın inşa edeceği bir hükümeti tanıyacağı” belirtildi. ‘Gazze ablukası meşrulaştırıldı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, BM’nin Mavi Marmara gemisiyle ilgili raporunu “Gerçekten bir talihsizlik” olarak nitelendirirken “Raporun bir diğer temel özelliği, Gazze ablukasını meşrulaştırmış olmasıdır, bu da Türkiye’nin aleyhine. Aslında bütün bunları Türkiye’nin bilmesi, düşünmesi gerekirdi” dedi. Kılıçdaroğlu, dün sabah sınır birliklerinden birini ziyaret etmek üzere Ankara’dan Van’a hareketi öncesi Esenboğa Havalimanı’nda konuyla ilgili soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu, “İsrail’in uyguladığı kaba kuvvet, yurttaşların yaşamını yitirmesine yol açtı. Ancak ortaya çıkan rapor, Türkiye aleyhine. Bu raporun hazırlanmasında bizim temsilcimiz de vardı, ama onun verdiği muhalefet şerhinin de işe yaramadığı anlaşılıyor. Raporun bir diğer temel özelliği, Gazze ablukasını meşrulaştırmış olmasıdır. Düşünmeden, bilmeden yola çıkarsanız, bu tür duvarlarla karşılaşırsınız” diye konuştu. srail’de dev gösteri srail’de önceki gece hayat pahalılığını ve sosyal adaletsizliği protesto gösterilerine ülke çapında 450 bin kişi katıldı. Tel Aviv, Kudüs, Hayfa, Afula gibi büyük kentler başta olmak üzere, ülkenin kuzeyinden güneyine 20’ye yakın merkezde yüz binlerce kişi sokaklara dökülerek ülke tarihinin en büyük gösterisini gerçekleştirdi. srail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu istifaya davet eden posterler taşıyan göstericiler, “Sadaka değil, sosyal adalet istiyoruz”, “Halk sosyal adalet istiyor” sloganları attı. Ülke çapında bazı meydanlara çadırlar kuran protestocular 50 günü aşkın süredir gösterilerini sürdürüyor. Protesto hareketinin öncülerinden Dafni Leaf ise bazı medya kuruluşlarının ve sağ örgütlerin hedefi haline gelmiş bulunuyor. AKP ile örtüşenler Devlet olarak tanınma başvurusuna karşı son manevra ABD’den Filistin’e engel girişimi Dış Haberler Servisi ABD’nin Filistin’in Birleşmiş Milletler’e (BM) yapacağı, devlet olarak tanınma başvurusunu durdurmaya çalıştığı bildirildi. Amerikan New York Times gazetesi, kimliğinin açıklanmasını istemeyen Amerikalı üst düzey yetkililerle yabancı üst düzey diplomatlara dayanarak verdiği habere göre, Filistinlilerin devlet olarak tanınması planları nedeniyle ortaya çıkacak uyuşmazlıktan kaçınmak isteyen Washington yönetimi, İsrail ile görüşmeleri başlatmak için yeni bir plan sundu. Gazete, ABD yönetiminin BM Genel Kurulu’nun yıllık liderler toplantısında Filistin’in bağımsız bir devlet olarak tanınması yönünde teklif verecek olan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a böyle bir girişimi veto edeceğini bildirdiğini yazdı. Amerikalı yetkililerle yabancı diplomatlar gazeteye yaptıkları açıklamada, Washington yönetiminin, sadece ABD ile birkaç ülkenin ret oyu vereceği oylamada veto hakkını kullanmak zorunda kalmak istemediğini belirttiler. Gazete, ABD’nin, Filistin’in statüsünün “oy hakkı bulunmayan gözlemci” statüsüne yükseltilmesi için BM Genel Kurulu’nda yapılacak bir oylamayı engellemeye yetecek desteğe sahip bulunmadığını belirttiği yazısında, Filistin’in oy hakkı bulunmadan BM’nin pek çok organına dahil olabileceğini ve İsrail aleyhine Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne götürülecek davaların peşine düşebileceğini vurguladı. REFAH’TAN GEÇECEK Talas tayfununda ölü sayısı arttı Dış Haberler Servisi Japonya’da etkili olan Talas tayfununda, ülkenin batı kesiminde ölü sayısının 11’e yükseldiği, 98 kişinin yaralandığı, 26 kişinin de kaybolduğu bildirildi. Ülkeyi önceki gün etkisi altına alan tayfunun rüzgâr hızının 100 kilometreden fazla olduğu belirtilerek güneydeki Şikoku Adası ile ana ada Honşu’nun batı kesiminde şiddetli yağışların nehirlerin taşmasına neden olduğu ve toprak kaymaları yaşandığı duyuruldu. Erdoğan Gazze’ye hazırlanıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İsrail ile ilişkilerin “ikinci kâtip” düzeyine çekilmesinin ardından, Mısır’ı ziyaret etmesi beklenen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Refah sınır kapısından Gazze’ye geçeceği bildiriliyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın daha önce ertelenen Mısır ziyaretini bu hafta gerçekleştirmesi bekleniyor. Ziyaretin, 1213 Eylül’de yapılması için görüşmeler hâlâ sürüyor. Mısır’ın bu geçişe izin vermesi halinde, Gazze’nin dünyaya açılan tek kapısı olan Refah’tan ilk kez bir hükümet başkanı giriş yapmış olacak. Mısır’ın, ziyareti bu haliyle kabul etmemesi durumunda ise ziyaretin gerçekleşmesi beklenmiyor. İsrail yönetiminin Gazze’ye yönelik ablukasını tanımadığını ilan eden Türkiye’nin bir diğer girişimi de BM’de olacak. Türkiye, Başbakan Erdoğan’ın 18 Eylül tarihinde gideceği BM Genel Kurulu’na uygulanan ablukanın yasal olmadığını belirten bir tasarı sunacak. Hedef, bu tasarının BM Genel Kurulu’nda oylanarak kabul edilmesi. Buşehr santralı devrede EKBER KARABAĞ TAHRAN İran’ın ilk nükleer enerji santralı olan Buşehr’de önceki gece elektrik üretimine başladığı bildirildi. İran Atom Enerjisi Kurumu, santralda üretilen 60 megavatlık elektrik enerjisinin ülkenin elektrik şebekesine bağlandığını duyurdu. Santraldan üretilen ilk elektrik için 12 Eylül’de resmi bir tören yapılacağı da açıklandı. Tahran, Buşehr’in tam kapasite çalışmasıyla 1000 megavatlık elektrik gücü elde etmeyi hedefliyor. Buşehr’in, tam kapasiteye ne zaman ulaşacağı bilinmiyor. Buşehr nükleer santralı projesinin geçmişi 37 ran’ın ilk nükleer santralında elektrik üretimi başladı. yıl öncesine uzanıyor. Batı’nın desteklediği İran Şahı Pehlevi, 1974’te reaktörün inşası için bir Alman firmasıyla anlaştı. Ancak 1979 yılındaki İslam devriminden sonra ve şahın devrilmesiyle Almanya projeden çekildi. Tahran, projenin tamamlanması için 1992 yılında Rusya ile anlaştı. Anlaşma uyarınca, Buşehr, 1999’da faaliyete geçecekti, ancak Moskova ileri sürdüğü çeşitli nedenlerle projeyi erteledi. Batılı ülkeler, askeri amaç taşıdığını ileri sürdüğü İran’dan nükleer alanındaki çalışmalarını ve uranyum zenginleştirmeyi askıya almasını istiyor. Batı’nın bu istemini reddeden İran, şimdiye kadar 4 kez Birleşmiş Milletler’in yaptırımlarıyla karşı karşıya kalmıştı. En son Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy geçen hafta yaptığı bir konuşmada İran’ın nükleer tesislerine önleyici bir saldırı ihtimalinden bahsetti. Suriye’de operasyonlar Dış Haberler Servisi Suriye’de birçok kentte muhaliflere karşı düzenlenen son operasyonlar sırasında bir gün içinde 24 kişinin öldüğü bildirildi. Katar merkezli El Cezire televizyonu, İdlib şehrinin Han Şeyhun bölgesindeki operasyonlar sırasında 3 kişinin Suriye güvenlik güçlerince öldürüldüğünü, Suriye’nin resmi haber ajansı SANA ise Hama kentinin Selhep bölgesinde 6 subayla 3 sivilin yaşamını yitirdiğini duyurdular. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle