20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 6 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon Y Giresun Y B Ankara 30 33 30 31 33 34 34 25 25 26 25 27 28 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B A A A A B B PB 28 27 27 37 37 34 35 36 33 34 28 23 24 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki B Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid A Viyana Y 18 18 21 19 18 19 20 19 17 24 31 28 26 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y B Y A Y Y A B A A B A A 30 29 27 30 19 15 33 38 27 36 25 36 34 Yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz’in kıyı kesimleri ile Artvin ve Ardahan çevrelerinin aralıkla sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Rüzgâr; Marmara ve Kuzey Ege’de kuzeyli yönlerden kuvvetlice esmesi bekleniyor. 5 EYLÜL 2011 PAZARTES TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Eylül Eğitim paraya endeksli Savaşa Oynayan Lider İktidar liderinin savaşçı karakteri her geçen gün daha net ortaya çıkıyor.. Savaşçı bir lider var karşımızda! İç politikada savaşçı; adım adım, muhalefeti mümkün olduğunca baskılayarak alanını daraltan ve kendi hükmetme alanını, ama her alanda ve koşulda, genişleten bir lider.. Bu amaçla hukuku sonuna kadar zorlayarak, olmadı yeni yasalar yaparak, yasaların içeriğini değiştirerek ve kendi lehine yorumlayarak, iktidarını mutlaklaştırma peşinde yorulmadan koşan bir lider.. 9 yıldır iktidarda olmasına rağmen, bütün alanlarda eksilmeyen bir haz, şevk ve kararlılıkla, hiç eğilip bükülmeden, durmadan iktidar savaşı verene az rastlarsınız. İçeride böyle olan, dışarıda nasıl olur ki!? Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabı ve dış politika planlaması, Erdoğan’a “savaşçı bir uygulama” rehberi oldu! İkinci iktidar döneminin son yıllarından itibaren, tescilli markası ile RTE, savaşçı bir dış politika inşa etmeye başladı! Dışarıda “İsrail” düşmanmiti, şüphesiz en uygunuydu, yayılmacılık/savaşçı politika için... Böylece, Ortadoğu müslüman coğrafyasını arkanıza alıyordunuz... Gazze’ye gönderilen ve İsrail’in tarihsel katil ruhuyla saldırdığı “yardım gemisi” de (Mavi Marmara), bu stratejinin “STK” ayağı olarak uygulandı... (Yadırganacak hiçbir yanı yok, iktidar Mavi Marmara’nın yarattığı olayın peşine takılmadı!) Olumsuz bir yaklaşımla söyleyebiliriz ki, bu tür –dış politik davaların “şehide” ve “kan”a da ihtiyacı vardır! Artık “onlar” da (sayı olarak 9 can) varlar! Bu politikanın kurbanları olarak! Fakat şu var: Bu bir oyun! Gösteri! Ne kadar gerçek oynarsanız, sahicilik katarsanız, o kadar inandırıcı olursunuz! Filmin etkisini arttırırsınız! Medyayı da işin içine katarsanız, gerçeklik yaratmada Oskar bile alırsınız! Türkiye’nin İsrail’le savaşabileceğini düşünenler, ancak, bunun bir oyun olduğunu görmeyenler olabilir! Dünkü yazıda da belirttiğimiz gibi, ErdoğanDavutoğlu ikilisi, ABD’nin Ortadoğu sahasına fiilen inmesiyle politikada keskin bir düzeltme yaptı, Batı’nın Ortadoğu politikasının aracısı / oyuncusu oldu. Füze kalkanının Türkiye’ye de yerleştirilmesine önceleri ıkmıkla evet diyen iktidar, şimdi ise kalkana tam kapasiteyle sahip çıkıyor. Uşak basın, İsrail’le yaratılan gerilimden yararlanarak, füze savunma sisteminin İsrail’e karşı kurulduğu yalanını da üfürmüyor mu! Kalkan, şüphesiz ki güncel olarak İran’ı hedef almaktadır! ABD+AB’nin Ortadoğu politikalarının sadık müttefikliğini (ve dahası uygulayıcılığını!) kabul ettikten ve sonra, Türkiye’nin... ... ABD+AB’nin bir numaralı Ortadoğu ve dünya müttefiği İsrail’le “savaşabileceğini” düşünmek, saçmalıktır! Bu olasılık, sıfırdır. Hiç kimse, İsrail’in böyle saçma sapan ve amacıhedefi vb. olmayan bir savaşla zayıflamasını istemez! İzin vermez.. Türkiye’den yükselen sesler, sadece tırışkadan nağmelerdir! RTE’nin dış politikayı, içeride inşa ettiği kişiliği için kullandığı bir balondur sadece... (Tıpkı Somali gibi!) RTE, gerçek savaşçılığını öncelikle Suriye’de göstermek niyetindedir! Suriye en uygunudur! Medyanın amiral gemisi de bir ay kadar önceki Suriye manşetleriyle, savaş için hemen mevzi almış ve Erdoğan’a zemini hazırlamaya başlamıştı! Diyelim ki, iktidar, İsrail’le savaştı! “Madara” olma olasılığı yüzlere vurur! Ama Suriye’yi “götüreceğine” gözü kesebilir! Ama Suriye ile savaşın, içeride bir savaş kahramanı, ulusal lider yaratacağına, son derece inanıyorlar! Böyle bir savaştır ki, RTE ülkede otoriter liderliğini ve başkanlığını kesinleştirebilir! RTE, savaşa oynuyor! Tabii, arkasında, NATO’nun tankı ve tüfeğiyle! GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Çocuklarının kaliteli bir eğitim almasını isteyen veliler, okulların talep ettiği yüksek bedellerden ve öğrenim olanaklarının yetersizliğinden şikâyetçi F GEN ATALAY Okul öncesi eğitimde sayısal artış sağlanırken nitelik ihmal ediliyor. Kaliteli eğitim içermeyen modellerin işe yaramayacağı, hatta uzun vadede olumsuz etkileri olabileceği belirtiliyor. İdealde sınıflarda öğretmen başına 15 öğrenci olmalı. Halen öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 25.8. Sınıflar küçük, oyun alanları, ders araç gereçleri yetersiz. Büyük şehirlerde veliden para Okul öncesi eğitimde, okullaşma oranının hızla artması sevindirici bir gelişme olarak dikkat çekiyor. Ancak sayısal artış yaşanırken, nitelik ve öğrenim kalitesi ihmal ediliyor. istenmesi de öğrenciyi okuldan uzaklaştırıyor. Okul öncesi eğitimde okullaşma oranı hızla artıyor. Eğitim, 20122013 öğretim yılında, 56 yaş grubunda, ülke genelinde zorunlu hale gelecek. Son yıllardaki bu artış kuşkusuz çok sevindirici. Ancak, okul öncesi eğitimin olumlu etkileri için verilen hizmetin kaliteli olması büyük önem taşıyor. Öğretmen sayısının azlığı, sınıfların küçüklüğü, oyun alanlarının ve ders araç gereçlerin yetersizliği, erken eğitimde kalite sorununu akla getiriyor. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) uzmanlarının bu konuda hazırladığı çalışmaya göre, Türkiye’de yapılan iki araştırmada, çocuğun okul öncesi eğitimden olumlu etkilenmesinin bağlı olduğu koşullar şunlar: İyi eğitilmiş öğretmenler, Öğretmenler ve çocuklar, arasında etkin bir etkileşim, Yoğunluğu düşük sınıflar, Düşük öğretmenöğrenci oranları, Zenginleştirici eğitim materyalleri, Dil açısından zengin bir ortam, Yaşa ve gelişime uygun öğretim/eğitim programı. Kaliteli eğitim için annebaba katılımının da gerektiği vurgulanan bu çalışmada, öğretmenler en fazla, çocuk sayısının çokluğu, araç/malzeme yetersizliği ve uygun olmayan fiziksel koşullardan yakınıyor. konan sineği kayayla ezmeye kalkarsanız sinek uçar, kafa gider. Öteki alanlara göre daha az siyasetin içindeymiş gibi görünen futbol da genel yönetim karmaşasının tam ortasına oturdu. Normalleşen Türkiye’nin normal bir sorunu haline geldi. Yaşananlarla ilgili en çarpıcı yorumlardan birini bayramın hemen öncesinde Fenerbahçe Teknik direktörü Aykut Kocaman yaptı. Şöyle diyordu: “Ne gibi bir savaş olduğunu bilmediğimiz bir mücadelenin içindeyiz.” Ortada şike izinin intikam izine karıştığı, ele geçirme duygusunun tasfiye dalgasında boğulduğu bir karmaşa var. Geçen ay İtalya’da da Yunanistan’da da benzer tartışmalar vardı. Ama onlar camı testereyle silmeye kalkmadılar, uygun bezi kullanıp tartışmayı bitirdiler. Bizde bez, testere sonrasında olanları temizlemek için kullanılıyor. Futbolun kendi içindeki tartışmaları uzmanlarına bırakalım, biz yargı boyutu ile ilgili daha önce iki kez değindiğimiz yanına bakalım. Sorunun özü; özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kendilerini her şeyin üzerinde süper yetkili mahkemeler olarak görmesinde. 3 Temmuz Pazar günü sabahın ilk ışıklarıyla başlayan operasyonlar çerçevesinde onlarca kişi tutuklanınca, arkasından “işte belgeler” deyip operasyonu medya devralınca, UEFA da öyle anlaşılıyor ki, şöyle düşündü: “Bu kadar çok tutuklama, olayın boyutunun büyük, delillerin sağlam olduğunu gösteriyor.” Zira Avrupa’da bir kişi tutuklandığında ceza alma olasılığı yüzde 9095. Türkiye’de bu oran yüzde 50. Yani, tutuklanan her iki kişiden biri beraat ediyor. Üstelik Avrupa’da ilk tutuklamanın ardından yapılan itiraz çok büyük önem taşıyor. Tutuklama anı ve hemen sonrasında deliller toplandığı için kefaletle ya da adli kontrol yöntemleriyle serbest bırakma olasılığı yüksek. Türkiye’de ise itirazın ciddi bir sonucu yok. Sonraki mahkemeler ilk tutuklayan mahkemeyi genellikle haksız çıkarmıyor! Bu aşamadan sonra ne olur? Bunu kestirmek elbette zor ama, ÖYM’lerin mantık süzgecinden bakarak bazı tahminlerde bulunulabilir. ÖYM’lerin çalışma mantığı şu: 1 ÖYM’ler hata yapmaz. Bir alanda operasyon yaptıysa mutlaka bir şey vardır, sonuç alıncaya dek devam edilir. 2 ÖYM’lerin yanlış yapmış olma olasılığı ortaya çıkarsa, birinci madde uygulanır. Bu çalışma anlayışına göre, ola ki, mevcut delillerin ve sanıkların yetersiz olduğu düşünülürse yeni operasyon yapılır! Türkiye’deki en kolay örgütlenme şekli nedir? Sendika mı? Kesinlikle hayır. Kursanız üye bulmakta zorlanırsınız, üye bulsanız muhatap bulamazsınız. Dernek mi? O da çok zor. Kayıttı kuyuttu, güvenlik soruşturmasıydı, zaman alır. Sözü uzatmayalım; Türkiye’de en kolay örgütlenme modeli, terör örgütü. Kurmak o kadar kolay ki! 35 öğrenci harçları yüksek buldu, al sana terör örgütü... Karadeniz vadilerinde yaşayanlar hidroelektrik santrallarına karşı çıkmak için bir araya geldi, al sana terör örgütü. Gazeteci birkaç haber kaynağı edinip araştırma yaptı, al sana terör örgütü. 35 kişinin maç kazanma hırsı sahanın dışına taştı, al sana terör örgütü. Kara mizaha sığınıp, dünyanın en örgütlü toplumu olduk diye güler misiniz? Al bayrağa sarılı şehitlerimize bakıp, bütün bunların yanında kanlı terör örgütüne karşı mücadele arayışımıza ağlar mısınız? Erken dönem eğitimin önemi  Eğitimde fırsat eşitliği sağlar,  Öğrenim yaşamında daha fazla uyum ve başarı yaratır,  Eğitimde cinsiyet eşitliğini destekler,  Bu dönemde eğitim alanlar çevreleriyle daha iyi iletişim kurarlar,  Erken çocukluk eğitimi, okullaşma oranını yükseltir,  Bu sayede toplumun eğitim düzeyi gelişir,  Sağlıklı kuşaklar yetişir,  Uzun vadede yoksulluk döngüsü sonlanır,  Erken yaşta eğitim alan çocuklar, daha yüksek işlerde çalışmakta ve daha iyi gelir elde etmektedirler  Çocukluk eğitimine yapılan 1 TL’lik yatırım 7 TL olarak geri döner. Kurumların fiziki koşullarının yetersizliği çocukları kaliteli eğitimden mahrum bırakıyor ‘Okullarda nitelik yetersiz’ E ğitimSen 2 Nolu Şube örgütlenme sekreteri, okul öncesi öğretmeni Fatma Terzi, fiziki koşullar uygun olmadığı için okulda aldıkları eğitimi uygulama fırsatı bulamadıklarından yakınıyor. Terzi, “Sınıf çok küçük, malzeme yok, oyun alanı yok. Hareket alanımız olmadığı için yalnızca oturarak etkinlikler yapabiliyoruz. Bizim sınıfta bir yardımcı görevli var ama okuldaki bir sürü işi de yapmak zorunda olduğu için yalnızca öğle yemeği sırasında yanımızda oluyor. Veliler ayda 100 lira ödüyor. Geçen öğretim yılında bunu ödeyemeyen bazı veliler çocuklarını okuldan aldı. Okul öncesi eğitimden yararlanan çocuk sayısı artırılmaya çalışılıyor. Bunun için de mevcut ilköğretim okullarının depoları, en küçük yerleri ana sınıfı oluyor. Bu sınıflar da, eğitim uygulamalarına uygun değil” diyor. EğitimSen eski genel başkanı, eğitimci Alaattin Dinçer’in bu konuda hazırladığı rapordan bir bölüm şöyle: raporuna göre sınıflar çok küçük, malzeme yetersiz ve okullarda çocukların gelişimine katkı sağlayacak oyun alanları yok. EĞ T MSEN’in Eğitim pahalı “Türkiye’de okul öncesi eğitim, sadece özel okullarda değil kamu okullarında da paralıdır. Kamu okullarında veliler, aylık 100 TL ile 400 TL arasında değişen paralar ödemektedir. Resmi ilköğretim okullarının bünyesinde bulunan anasınıflarında aylık ortalama 100 TL, bağımsız anaokulları ile kız meslek liselerinin bünyesinde bulunan uygulama anaokullarında ise rakam aylık 400 TL’ye çıkmaktadır. Bu rakamlara servis ücreti dahil değildir. Ortaya çıkan rakamlar bize, okul öncesi eğitimin paralı ve çok pahalı olduğunu söylemektedir. İstanbul’da resmi okul öncesi eğitim kurumlarında bir dersliğe 29, özel öğretim kurumlarında 11 öğrenci düşmektedir.” SHÇEK’N N GURUR TABLOSU Üniversite kazananların sayısında artış yaşanıyor MALATYA (AA) Özellikle son yıllarda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK) bağlı yurtlardaki değişikliklerle, burada kalan çocukların başarıları önemli ölçüde artmaya başladı. Çocukların dershaneye gitmeleri ve özel ders almaları başarının katlanarak artmasında önemli bir etken oldu. Bu yılki üniversite sınavında başarılı olanlardan biri de Malatya Erkek Yetiştirme Yurdu’nda kalan Metin Tordu. Hacettepe Üniversitesi, Nükleer Enerji Mühendisliği bölümünü kazanan Tordu, başarısında öğretmenleri ve yurt çalışanlarının emeği olduğunu belirtti. Osmangazi Üniversitesi İktisat bölümünü kazanan Gülşah Doğan ise “Kendi ayaklarımın üzerinde durmak için bir adım daha attım” dedi. Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanan Filiz Kılıç da üniversiteyi bitirince yurtlardaki çocukların haklarını savunmak için çalışacağını belirtti. Kazılara kadın eli değdi ÇORUM (AA) Çorum’un Ortaköy ilçesinde “Hititler’in Kudüs’ü” olarak adlandırılan Şapinuva’da 1993’ten beri sürdürülen kazı çalışmalarında bu yıl ilk kez ilçede yaşayan kadın işçiler de çalışıyor. Güneşten korunmak için renkli yazmalarının üzerine şapka takan ve rahat hareket etmek için şalvar giyen ilçe kadınları, kendilerine ait açmalarda çalışmalarını titizlikle yürütüyor. Düşleri gerçek oldu Düşler Akademisi & Alternative Camp, Edremit Körfezi, Çamlıbel Köyü’nde, Türkiye’nin dört bir yanından gelen engelli ve sosyal dezavantajlı grupları ağırlıyor. Kampta, gönüllüler ve eğitmenler farklı konuda çalışmalar yapıyor. Düşler Akademisi, engelli ve sosyal dezavantajlı gençlerin sosyal hayata katılımını ve meslek edinmelerini desteklemek için Alternatif Yaşam Derneği (AYDER) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından ortaklaşa geliştirilen ve Türkiye Vodafone Vakfı’ndan sağlanan proje hibesiyle gerçekleştiriliyor. Proje çerçevesinde, Ataşehir, Beşiktaş ve Kadıköy Belediyeleri tarafından tahsis edilen mekânlarda, engelli ve sosyal yönden dezavantajlı gençlere ücretsiz olarak kültür ve sanat eğitimleri veriliyor. Fen lisesinin büyük başarısı ANKARA (ANKA) Türk Telekom Okulları Projesi kapsamında hayata geçen Siirt Türk Telekom Fen Lisesi öğrencilerinden 29’u, bu yıl üniversiteye girmeye hak kazandı. Bu öğrencilerin 17’si ise geleceğin doktorları olacak.Türk Telekom Okulları Projesi kapsamında kapılarını açan Siirt Türk Telekom Fen Lisesi, bu yıl önemli bir başarıya imza attı. Siirt Türk Telekom Fen Lisesi’nden mezun olan 49 öğrencinin 29’u üniversite sınavlarında ipi göğüsledi. Bu öğrencilerin 17’si ise farklı üniversitelerin tıp fakültelerine girmeye hak kazandı. Yabancı uyruklu kadın ölü bulundu İstanbul Haber Servisi Yabancı uyruklu olduğu öğrenilen bir kadın, Beylikdüzü’nde günlük olarak kiraladığı dairede ölü bulundu. Üzerinden Özden Yusuf K. adına düzenlenmiş kimlik çıkan kadının yanında havlu ve vücudunda morluklar bulunduğu bildirildi. Kadının havluyla boğularak öldürüldüğü ihtimali üzerinde duruluyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle