17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Çözüm dedikleri gerçek eşitliğe, karşılıklı saygıya ve sağlam barışa dayanan bir şey olsa üzülürsünüz belki, ama yok böyle bir şey; yıllardır havanda su dövülüyor, sıfıra sıfır elde var sıfır. Hiç değilse şu son Rum patavatsızlığını ileri sürüp görüşme ve birlikte çözüm arama komedisine son verin, değil mi? Yok, hayır; tıpkı AB’ye tam üyelik işinde olduğu gibi, bunda da birileri bir koltukta biraz daha oturabilsin, beş para etmez bir unvanı biraz daha taşıyabilsin diye bu işi sürdürmek şart galiba. alnız ne var biliyor musunuz? Arap baharının ılık havasında Akdeniz’in güneyindeki ülkelere nizam vermek hevesiyle oradan oraya seyirten devlet adamlarımızla diplomatlarımıza birileri seslenerek “Uzak topraklarda eski sömürgecilere taşeronluk yapacağınıza ya da Filistin devletini elaleme tanıtma peşinde koşacağınıza, yanı başınızda kurduğunuz KKTC’nin durumunu kesinleştirseniz tanıtsanız çok daha doğru olur” dese yüzünüz kızarmaz mı? Sizinki kızarmayabilir, ama bilin ki bizimki kızarıyor. Ne de olsa kimilerinin dediğine göre, aynı sudan içip aynı dağın yeliymişiz. CUMHURİYET 21 EYLÜL 2011 ÇARŞAMBA Laiklik Ne Değildir ki? Bozkurt GÜVENÇ Tanıdığım çoğu laiklerin İslam dinine ve inançlarına saygılı olduğunu biliyorum da siyaset sahnesinde İslamı savunan ve Müslüman Kardeşler’e “laiklikten korkmayın” güvencesini veren politikacıların, laik yurttaşlarını neden dinsizlikle kınadığını açıklamakta güçlük çekiyorum. yasının temelinde yine “laiklik” sorunları yatıyordu. Adını koymak, bilmek için gerekli ama sorunu anlamaya ve çözmeye yeterli olmuyor. Arapça “irfan” (bilgi/kültür) kökünden gelen “tarif”i tanımlamak zordur. “Dil ile tarif olmaz” diyen bir sözümüz de var. Çünkü tanım, benzerleri kapsamalı, farklıları dışlamalı. Kimimiz laiklik kavramını dini cemaatlerin ya da “milletlerin uluslaşması” süreci olarak anlarken kimileri laik Türkiye Cumhuriyeti’ni bir İslam Cumhuriyeti’ne dönüştürme hakkı / hürriyeti olarak görüyor. Görmekle kalmıyor, soruyor: “Laik devlet eşit mesafede durmayacak mı bütün inançlara? Biz, şeri hukuk altında yaşamak istiyoruz. Anayasaya, babayasaya ne gerek var? Kuranıkerim neyimize yetmiyor?” Sayın Başbakanımız: “Benim gibi (kimlik) referansı İslam olan Müslümanlar, laik bir devleti başarıyla yönetebilir” demişler. Burada iki değerli bir mantık ve iki yanlı bir politika var: Kimi yandaşlarının “laiklik dinsizliktir” inancını beslerken laik yurttaşlarına “Laiklik dinsizlik değildir” uyarısını yeniliyor. Gerçekten “laiklik dinsizlik değildir” ama laikliğin dinsizlik olduğunu ya da daha açıkçası, “Müslümanların laik, laiklerin Müslüman olamayacağını” savunanlar kimler? Modern sonrası medyatik bir demokrasiye açılan toplumumuzun yarısı bu sözleri duymaktan memnun, hatta mutlu olabilir. Ancak, rahmetli Cevat Memduh Altar’ın yıllarca önce Cumuhuriyet’te yorumladığı gibi, “Demokrasi, yalnızca topluma istediklerini vermek (popülizm) değil, istemesi gerekenleri (kültürel farklara saygılı ve sorumlu bir varlık bilinci) kazandırmaktır!” Öyleyse?.. Büyük Ayıp GÜNEY Kıbrıs Rum Yönetimi, allem etti kallem etti, amacına ulaştı ve “yaparım” dediğini yaparak istediği yerde deniz dibi araştırmasını başlattı. Norveç gemisi petrol ya da doğalgaz peşinde. Ankara’yı yönetenler, “Biz de bir şey yaparız” diyerek Anadolu’nun güneyi ile Kıbrıs’ın kuzeyi arasındaki denizin paylaşılması ve karşılıklı hakların düzenlenmesi için Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında ikili bir antlaşma yapılmasına yönelik çalışmaları başlatma kararı aldılar. Günaydın! illerde tüy bitti: Adada bir Türk devleti kurulur kurulmaz hemen yapılması gerekeni yapmak için neredeyse otuz yıl mı beklenir? Neymiş? Öyle yapılsaymış Türkiye’nin AB üyeliği tehlikeye girer ve Kıbrıs’ta çözüm olanakları büsbütün ortadan kalkarmış. Öyle yapılmadı da olanaklar müthiş çoğaldı sanki. Şimdi Rum hükümetinin son davranışı çözümü zorlaştıracağı için Ankara mahfillerinde bir üzüntü bir üzüntü ki, sormayın. Çözümlerini sevsinler. Laiklik sorunları Kaset Patladı... MİT’imizi kasede almışlar... Demek ki güvenliğimiz sağlam... Normalde MİT’in biraz gizli olması gerekmez mi?.. Ankara’da o bölgede bir yer tarif edilirken, herkesin en iyi bildiği yer olan “MİT’in binasına göre” tarif edilir: “MİT var ya...” “Ana bina...” “Hah... Orayı geçtikten sonra sağa ilk caddeden sonraki ışıktan yukarı doğru....” Yani Cumhurbaşkanlığı’na göre tarif etseniz bilen çıkmaz... Eskiden MİT mensuplarının lojmanları da vardı... Topluca bir arada olsunlar diye... Sabah ya da akşam otur kapısının karşısına, girip çıkanlara bak, MİT kadrolarının tümünü gördünüz sayılır... Yakındaki bakkaliyenin de adıydı: “TİM Bakkaliyesi...” Tersten yazmış ki anlaşılmasın... Ama açılımlar içinde MİT de değişti... Bizler; şu dinlemeleri kim yapıyor, insanların mahremiyetine dalan kim, yüksek yargı üyelerinin evlerine kim girdi, Deniz Baykal’ın kasedini kim çekti, MHP’lilerin aşk ilişkilerini kim kaydetti, Genelkurmay Başkanı’nı kim dinledi?.. MİT bunları niye bulmuyor derken... MİT’imizin kasedi çıktı... Başbakan’ın talimatıyla PKK ile anlaşma yapılıyor... Görüşmeyi gidip Oslo’da yapmışlar ki kimse duymasın... Aslında bu MİT’in değil, Başbakan’ın kasedidir... Dün Ankara’da patlayan... O koca çeneli yalaka bunun “normal” olduğunu söylese dahi... Her PKK mayını patladığında askere soruşturma isteyen medya, PKK ile gizli pazarlığı utanmadan “normal” göstermek için yırtınsa bile... “Anormal” olduğunu söyleyen Başbakan’ın kendisi: “PKK ile pazarlık yapılıyor” denildiğinde çok kızıp “Bunu ispatlamayan şerefsizdir...” dediğine göre... Bence MİT çok yararlı bir iş yaptı... Tarih yazdı diyelim... Kasetle son yılların en büyük rezaleti ispatlandı... İyi istihbarat yani... Y D ayın Başbakanımızın Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerde “laiklik” üzerine söyledikleri iç ve dış basında yankılar yaptı. “Bizim laiklik anlayışımız Anglosakson bir laiklik veya Batılı anlamda bir laiklik değildir” vb, eleştiri konusu olan bazı görüşlerinin çeviri hatası sonucu yanlış anlaşıldığı açıklandı. Araplar “laiklik” kavramını “la dini” (din dışı) veya “ilmaniyye” (dinsizlik) olarak çevirmiş olabilir. Bu yüzden beğenilmemiştir, sanırım. Biz de çeviremedik, olduğu gibi alalım dedik ama doğru telaffuz edemediğimiz için “laiklik” ile “layiklik” arasında takılıp kaldık. Kolay okunamadığı için sözcüğün Frenkçesi iki noktalı “ï” ile “laïcité” yazılıyor. Alfabemizde bu harf olmadığı için iki sesli arasına “y” koyunca laiklik oldu “layiklik”. “Kavram” layik’e doğru kaydı ama hiç değilse kolay okunuyor. Araplar haklı, Frenkçe kavram, doğrudan dinle imanla değil, kentsoylu toplum töresinde tam yurttaş sayılmayan kadınkız, kulköle, köylü ve göçebelerin hak ve özgürlüklerini kazanmasıyla ilgili. Frenkler bu değişimden yana olan dünya görüşüne “laiklik”, ideolojisine “laikçilik” demişler. Bir kültür devri S mi olan Cumhuriyetimiz laikliği benimseyip anayasasına koydu ama Katolik Kilisesi’nin ve Sünni İslamın “Laiklik dinsizlik, laikler dinsizdir” yargılamasından kurtulamadı. Körber Vakfı’nın 3. TürkAlman Sempozyumu’nda (Bonn, 1997), Almanya’daki Milli Görüş Başkanı ve temsilcisi Dr. Mehmet Erbakan yöneticiye şöyle sordu: “Bizi buraya neden çağırdınız ki? Biz Türk değil, elhamdülillah Müslümanız.” (1) Olayın basına sızması üzerine, bir TV kanalından canlı bir münazaraya davet edildim. Dr. Mehmet Bey gelmedi. Prof. Hikmet Sami Türk’le Türkİslam konulu bir kimlik sohbeti yaptık. Uzayıp giden kimlik tartışmalarının özünde “laiklik” sorunu var. Dinsiz olduğu iddia edilen laikler İslamiyeti kabul eder de “Milli Görüş”çülerin bir kanadı var ki laikliği ve Türk kimliğini bir türlü içine sindiremiyor. Aydınlar Ocağı’nın “Türkiye’nin Meseleleri Görüşü” (2) ile DPT’nin “Milli Kültür Planı” (3) üzerinde birkaç arkadaşımla birlikte derlediğimiz “Türkİslam Sentezi” (4) dos Anılardan bir yaprak değildir ki? Laiklik ne Başlığı böyle koydum. Çünkü balina ile filin uçmadığını söylemek, memeli olduklarını belgelemekten daha kolaydır. Özetle, tanıdığım çoğu laiklerin İslam dinine ve inançlarına saygılı olduğunu biliyorum da siyaset sahnesinde İslamı savunan ve Müslüman Kardeşler’e “laiklikten korkmayın” güvencesini veren politikacıların, laik yurttaşlarını neden dinsizlikle kınadığını açıklamakta güçlük çekiyorum. Halis muhlis bir Batı kavramı olan “laiklik” ilkesini, sözlüğümüzde olmayan “layiklik”e doğru kaydıran çelişkiler yumağı belki bir Bektaşi kıssası ile özetlenebilir. Baba Erenlere sormuşlar: “Laik misin?” Allah layığını versin! O nasıl soru öyle? (5) 1) Güvenç, B. Demirel’e Yazdıklarım (Büke, 2005, 26186). “Laiklik Nedir, Ne Değildir?” Kültürün abc’si (YKY, 2011, 5861). 2) Ergin, M. Aydınlar Ocağı’nın Türkiye’nin Meseleleri (A.O., 1975). 3) DPT, Milli Kültür Planı (İhtisas Komisyonu Raporu, DPT, 1983). 4) Güvenç ve Arkadaşları, Türkİslam Sentezi Dosyası (Sarmal, 1992) 5) Güvenç, B. Güldüşün Fıkraları. (Remzi, 2000, 49). http://www.bozkurtguvenc.info C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle