23 Aralık 2024 Pazartesi English
İzmir Ekonomi Üniversitesi

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 EYLÜL 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA 13 Bademcik Ameliyatı yeni gencin Bankası SBF’denZiraatmezun birsınavı izlenimleri:“Ziraat Bankası’nın açtığı servis görevlisi (şube personeli bu kadroda işe başlıyor) ilanına başvurmuştum. Yazılı sınavdan 79 aldım ve mülakata girmeye hak kazandım. Mülakat komisyonunun hepsi de badem bıyıklıydı ve sanki kimin işe alınacağı önceden belirliymiş gibi sınav sırasında gayet ilgisizdiler. Ramazan ayıydı ‘Oruç musun’ diye sordular. Geçici olarak harçlık çıkarmak için bir süre çalıştığım ve ticari unvanında ‘çağdaş’ sözcüğünün bulunduğu şirkete de taktılar, onunla ilgili sorular sordular.” Bilgisunarda küçük bir gezintiye çıkarsanız, Facebook’ta, “Ziraat Bankası Mülakat MağdurlarıHakkını Arayanlar” adlı bir grup bulacaksınız. Puanı yüksek adayların (90 gibi) yerine, puanları düşük (73 gibi) adayların Ziraat Bankası’nda nasıl iş bulabildiklerini de göreceksiniz. yönlendirmek için bugün elinde çok büyük bir olanak bulunuyor, o da, vakfın kurucularından Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanı olması... Ömer Dinçer, biliyorsunuz, 1995’te Sivas’ta yaptığı bir konferansta, “Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin, laiklik, cumhuriyet, milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha ademi merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum” demiş bir devlet adamımızdır. O dediklerini de bugün Milli Eğitim Bakanlığı’nda uygulamaya koymuş, Bakanlık’ın görev tanımındaki “Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen vatandaş yetiştirme” hedefini “kanun hükmünde kararname” ile kaldırmış bulunuyor. O hedef yerine Ömer Dinçer, Bakanlık’ın görevleri arasına “öğrencileri, bedeni, zihni, ahlaki, manevi, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştirme, insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği Federasyonun Eğitim Ayağı öğrencilerinin hizmetine sunulmuş olması... Ayrıca vakfın “www.dinkulturuogretmeni.com” adresindeki sitesi de ilk ve ortaöğretim din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri için hazırlanmış. Ensar Vakfı’nın bir başka hizmeti de, “ilmihal, tefsir vb. dini ilimlerle ilgili seminerler, konferans ve yardım faaliyetleri”ni yürütmek. Ensar Vakfı’nın amacına gelince... Vakıf, amacını şöyle açıklıyor: “Herkesin kendi dini ve felsefi inançlarına göre eğitim ve öğretim yapma hakkını kullanmasına destek ve yardım sağlamak temel misyonumuzdur. Bu konuda, kamusal alanı etkilemek ve yönlendirmek; özel alanda hizmet üstlenen kurumları desteklemek ve yardım etmek genel amacımızdır.” Ensar Vakfı’nın amaçlarını etkilemek ve Vakfı’nın çalışmalarından Ensar“interaktif en önemli lisesiÖğrenme ve biri, Kuranı Kerim CD”sinin bütün imam hatip öğretmen Pazartesi Yazısı Pazar günleri yazmak hiç kolay değil. Çevrenizdeki herkes uyurken, sokağın sessizliği henüz bozulmamışken siz erkenden kalkıyorsunuz. Önce bir duş, ardından bir şeyler atıştırma, sonra elinizde kahve fincanıyla bilgisayarın başına geçiyorsunuz. Bugün ne yazayım? Televizyonu açıp kanallar arasında dolaşıyorsunuz. O kakara kikiri sabah programlarından başka bir şey yok televizyonda. “Fasulyenin nimetleri” üzerine yazacak haliniz yok ya! Esinlenecek bir konu bulurum umuduyla internetten gazeteleri tarıyorsunuz. Yok! Meslektaşlar, okurların pazar keyfini kaçırmamak için “hafif şeyler” yazmaya özen göstermişler. İnsanların kafası hafta boyunca siyasetle, ölümlerle, kazalarla, bin bir türlü dehşet haberiyle dolmuş, sinirleri altüst olmuş; yaraya tuz basar gibi bir de biz bozmayalım ağızlarının tadını diye düşünmüşler. Haklılar. Ama benim durumum farklı, yazacağım yazı “pazartesi yazısı”, bir ağırlığı olmalı. Dışarıda ılık bir eylül güneşi; penceremi açıyorum, tertemiz bir hava, karşı evin çatısına iki martı konmuş, oynaşıyorlar. Gagalaşmalarını izliyorum bir süre. Aşağıya bakıyorum, pastanenin kaldırıma çıkarılmış masasına yaşlı bir kadın oturmuş, önünde çay bardağı bir şeyler yiyor, ne yediğini seçemiyorum. Önemli mi? Doğal ki değil, ama merak ediyorum işte. Karşı köşedeki manav sebzelerin üzerine su serperken, çırağı da elindeki bezle elmaları parlatıyor. Ben hâlâ kayda değer bir konu bulamıyorum. Oysa yazacağım, bir “pazar yazısı” olsa o manavla çırağını, pastanede ne yediğini bilemediğim o yaşlı kadını yazabilirim. Hayatın içinden üç insan, hoş olur aslında, ama kim bakmak ister ki yalnızlığını yaşayan yaşlı bir kadının pazar sabahından bir fotoğraf karesine. İmdadıma yine Başbakan yetişiyor. Yandaş bir ekranda sureti belirince “İşte” diyorum, “konu çıktı”! Biliyorum, millet bıktı, usandı Başbakan’ın “Arap Baharı” serüvenlerini okuyup izlemekten. Başbakan’ın her sözünde yeni bir “keramet” keşfeden, ne yapıp ediyorsa onu övgülere boğmaya doyamayan yandaş kanal, o “tarihi” Libya konuşmasını bilmem kaçıncı kez yayımlıyor. Dinliyorum. Libyalılara gaz, Beşşar Esad’a demokrasi dersi veriyor. Onun yönettiği ülkenin bir insanı olmasam inanacağım söylediklerine, “Vay be, ne demokrat bir devlet adamı!” diyeceğim. Parmaklıklar arkasındaki gazetecilerin adları geçiyor belleğimden, o kadar çoklar ki… O konuşurken, Balbay, Şık, Şener, Yurdakul, Yalçın diye haykırmak istiyorum ekrana… Duymaz ki! Konuyu buluyorum bulmasına da günümün içine ediliyor. Yeniden penceredeyim. Yaşlı kadın gitmiş. Boş kalan masasının üzerinde bir serçe bir uçtan bir uca sekerek kırıntı arıyor. Manavın çırağı biraz önce parlattığı elmaları bir plastik torbaya dolduruyor. Yüzünde nedense hınzırca bir gülümseme var. Bir ambulansın siren sesi duyuluyor uzaktan. Martılar hâlâ oynaşıyorlar. Mutlular. Hep böyle kalsınlar diye diliyorum içimden. Ekrandaki Başbakan susmak bilmiyor. Emre Kongar dostum hükümete ilişkin “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!” diye yazmıştı dün, yüksek sesle yineliyorum ekrana karşı. Tekkeci Ömer Dinçer’in, Bakanlık’ın Milli Eğitim Bakanıinkılapgörev tanımındaki “Atatürk ve ilkelerine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen vatandaş yetiştirme” hedefini kaldırdığı günlerde CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Cumhuriyet’in kuruluş döneminde “Alevilerin ibadetmülkiyet hakkının tarihsel olarak haksız şekilde gasp edildiği”ni ileri süren bir raporla çıktı ortaya ve “tekke”lerin malvarlığının iadesini istedi. Az beklesin. Okullar, çok yakında tekke olacak zaten. Muradına erer o zaman. Eğer Ambargoysa Öymen, Başbakan’dan Emekli Büyükelçi Onur öğrenmek istiyor: 1 Gazze açıklarında bulunan petrol ve doğalgaz için Filistin ile British Gas ve bir Yunan şirketinin ortaklığında anlaşma imzalanmıştı. Arafat öldükten sonra aynı konuda İsrail oturdu bu kez masaya. Gazze bilgi ve beceriyle donatmak” amacını yerleştirdi. Bu hedefte “katılımcı ve ademi merkezi” yapı “insan haklarına dayalı toplum yapısı” ifadesinde yerini buluyor. “Daha Müslüman” yapı ise “ahlaki, manevi yönden geliştirme” vurgusunda. Kısacası, “milli ve laik eğitim” yerini, “etnik ve dinsel” yelpazeye bırakacak. Eğitim hedefinde “milliyetçilik” kalkarken “küresel” denerek bugün dünyaya egemen kılınmış resmi ideoloji olarak “küreselleşme” başat konuma oturacak. Buna koşut olarak da, “sosyal devlet” ilkesi kalkarken “rekabet gücüne sahip ekonomik sistem” tanımıyla “piyasacılık” genç kuşaklara sunulacak tek tip ekonomi politik algı sistemi olacak. açıklarındaki kaynaklardan Önümüzdeki somut gerçekliği iyi Filistin’in eline beş kuruş kavramak zorundayız: geçmiyor. Filistin’e uygulanan Ömer Dinçer’in “motor gücünü esas bu ambargo için neden yükseltip kaportayı hafiflettik” diye ses çıkarılmıyor? nitelendirdiği bu son çıkışı; çatısı 2 Gazze’ye, Sina atılmış, iç dekorasyonu bölgesindeki Mısır kapısından tamamlanmakta olan “tam bağımlı da girilemiyor. Hazır Mısır’a piyasasever ılımlı İslam gitmişken neden gündeme federasyonu”nun eğitimöğretim getirilmedi bu sorun? ayağıdır. K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr ‘Ülke Üreten Ülkeler’ Bugün dünyanın özellikle de gelişmekte olan ülkelerin en büyük sorunu “aşırı doğurganlık” sonucu oluşan nüfus artışıdır. Aşırı nüfus artışı, eğitimsizliği, işsizliği, yoksulluğu ve açlığı da birlikte getirir. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre, 2001 ile 2008 arasındaki 8 yıl içinde Türkiye’de, 10 milyon 15 bin doğum, 1 milyon 550 bin ölüm olayı gerçekleşmiş. Bu veriler Türkiye nüfusunun 8 yıl içinde toplam 8 milyon 465 bin, yılda ortalama olarak da 1 milyon 60 bin kişi arttığını kanıtlamaktadır. Türkiye’nin 10 yıllık nüfus artışına eşit ve altında olan ülkeler: Ülke İsveç Azerbaycan Avusturya İsviçre Bulgaristan Tacikistan İsrail Libya Danimarka Finlandiya Norveç İrlanda Filistin Arnavutluk Nüfusu 9.002.000 9.000.000 8.185.000 7.490.000 7.450.000 7.165.000 6.277.000 5.766.000 5.433.000 5.224.000 4.593.000 4.016.000 3.703.000 3.600.000 HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com Tablodaki sayılardan, Türkiye’nin de “ülke üreten ülkeler” arasında yer aldığı söylenebilir. Ülkemizdeki bugünün nüfus artış hızı ile 10 yılda 1 İsveç, 1 Azerbaycan, 1 Avusturya, 2 Libya, 2 Danimarka, 2 Finlandiya ve 2 Norveç nüfusuna eşit sayıda vatandaşımız aramıza katılmaktadır. Bu artışın, her geçen gün artan işsizliğin boyutlarını daha da artırması kaçınılmaz görünmektedir. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünyada 1 milyar insanın aç olduğunu açıklamaktadır. Hindistan, Çin, Kongo Cumhuriyeti, Endonezya, Pakistan, Bangladeş ve Etiyopya’nın “en kötü beslenen” ülkelerin başında geldiği aktarılmaktadır. Dünyadaki, “insan kalabalığı”, doğal dengeleri bozmuş, iklim değişikliğine ortam hazırlamıştır. Uzmanlar, önümüzdeki 20 yıl içinde yüzde 50 oranında artacağı kaçınılmaz görünen gıda gereksinimini karşılamanın olanaksız olduğunu açıklamakta ve gıda ürünlerinde GDO’lar aracılığıyla verimin yüzde 40’lara kadar artmasının gerektiğini vurgulamaktadır. Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (WWF) Yaşayan Gezegen 2010 Yılı Raporu’nda dünyayı yakın gelecekte bekleyen tehlikelere karşı uyarmaktadır. “(…). Giderek artan dünya nüfusunun gereksinimlerini karşılamak başta olmak üzere, önümüzde pek çok zorluk bulunmaktadır. Bu zorluklar; kalkınma ile doğal kaynaklara yönelik sürekli talep artışı arasındaki bağlantının koparılmasının önemini vurgular. En basit ifadeyle, daha az kaynaktan şimdiki kadar, hatta daha fazlasını elde etmek için yeni yollar bulmak zorundayız. Dünyanın kaynaklarını, kendilerini yenileme hızından daha hızlı tüketmeyi sürdürmek, bağlı olduğumuz sistemleri yok etmektir. Artık kaynakları, doğanın koşullarına ve sınırlarına göre yönetmek zorundayız.(…)” UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com NG L ZCE Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip,London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH İş İngilizcesi (Business English), İngilizce iş görüşmelerine (Interviews) hazırlık Gramer ve kişiye özel konuşma dersleri Kadıköy / stanbul TEL: 0532 701 80 41 (0216) 418 94 51 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ “Dönbaba, 1 turnagagası” gibi adlar da 2 verilen ve Ege 3 yöresinde seb 4 ze olarak kul5 lanılan otsu bir bitki. 2/ Yufka 6 arasına kuşbaşı 7 doğranmış ko 8 yun eti konularak yapılan 9 bir tür kebap. 3/ Man1 2 3 4 5 6 7 8 9 da yavrusu... Tavlada 1 E R İ T O F O B İ “üç” sayısı. 4/ İsra 2 C A V A A D A K il’in plaka imi... İtal3EME T İ A S A ya’da bir kent. 5/ Ko4 D A Ğ İ EM layca yutulabilmesi 5EM İ R T A N E için küçük yuvarlak İ L İ M biçime getirilmiş 6 B İ 7O L E A K A L A ilaç... Ensiz. 6/ Yarı 8 L E K E A R E S mat bir kâğıt türü... Bir etkinliğin geçici 9 A T E L O F O B İ olarak durdurulduğu süre. 7/ Vladimir Nabokov’un, sinemaya da aktarılan ünlü bir romanı... Tarla sınırı. 8/ Selam ya da teşekkür için eğilerek ya da dizleri kırarak yapılan hareket. 9/ Dar ve kalınca tahta... Konuşmayı etkili kılmak için aralara serpiştirilen ve karşılıksız kalacağı bilinen soru. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Din kurallarını öğretmek için yazılmış kitap. 2/ Bir deniz teknesinin devrilerek ters dönmesi. 3/ “ sesleri sönüyor perde perde / Atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde” (Nâzım Hikmet)... Hızlı yüzmek için ayağa geçirilen araç. 4/ Mezopotamya’da kurulmuş eski bir krallık... Yeteneği ve saygınlığıyla ünlü kadın şarkıcılar için kullanılan sözcük. 5/ Kullanılabilecek durumda olan satın alma gücü. 6/ Kalın bükülmüş sicim... Bir nota... Renk renk parlak tüyleri olan, iri gövdeli bir papağan. 7/ Geminin baş ve kıç tarafında, asıl güverteden yüksek olan kısa güverte... Bir zaman birimi. 8/ Neşeli, sevinçli... Bir mal ya da paranın, emek verilmeden sağladığı gelir. 9/ Uzaklık işareti... Tuna Irmağı’nda kullanılan bir çeşit yolcu kayığı. C M Y B C MY B
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle