18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 17 EYLÜL 2011 CUMARTES 6 HABERLER CHP lideri Kılıçdaroğlu, MİTPKK görüşmesi ve Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını değerlendirdi: Resmi değil özel görüşme MUHALEFETTEN AKP’YE TEPK UTKU ÇAKIRÖZER ki 12 Eylül Yılın en güzel, en özgün aylarından biri olan eylülü bizim ülkemizde iki 12 Eylül zedeleyip kirletti. Buna 11 Eylül faciasını da eklememiz gerek. Fakat olup bitenlerden şu ya da bu ayın kabahati yok ki. Suçlu olan biz insanlarız. Bizdeki 12 Eylüllerin ilkinden, 12 Eylül 1980’den başlayalım… Bu ilk 12 Eylül, pek çok insanımız için olduğu gibi, benim hayatımın da yönünü değiştirdi. Barış Derneği Davası diye adlandırılan faşist yargılama sırasında yaklaşık bir yıl süren hapisliği, çok daha uzun süren yurtdışı sürgünü izledi. Kör olmanın eşiğinden döndüm.. Ülke dışına çıkamasam, yeni hapislik döneminde gözlerimi büyük olasılıkla kaybederdim. Zaten sakatlanmalarının nedeni de ilk hapislik döneminde yaşanan gerilimlerdi. Bunları bir gün daha uzun, daha ayrıntılı yazmak gerekir. Geleceğe elden geldiğince çok, birinci elden tanıklık bırakmak için… Ateş düştüğü yeri yaksa da, ilk 12 Eylül’de benim yaşadıklarım, başka acıların yanında sözü edilmeyecek kadar önemsiz kalır. İdamlar, işkenceler, söndürülen yaşamlar. İlk 12 Eylül, Türkiye’de her zaman az çok var olmuş (bugün de varlığını sürdüren) faşizan uygulamaların hiç kuşkusuz en kanlı, en zalim, en karanlık, en alçak dönemidir. Sorumluları, artık son demlerini yaşamakta olan baş sorumlu başta gelmek üzere, mutlaka yargılanmalıdır. Fakat bir tek o değil… İlk 12 Eylül’de yurtseverleri, sosyalistleri, devrimcileri yargılayan, işkenceden geçiren, katleden yargıçlar, savcılar, hapishane yöneticileri, gardiyanlar, sivil ya da asker bütün bu cellatlar neredeler? Onları saptamak için bir döküm yapıldı mı? Bizi yargılayan askeri mahkemenin kurt görünümlü bir askeri yargıç (binbaşı) başkanı vardı. Adını birkaç kez andım, artık anmak istemiyorum. Nerede o? Sivil bir savcı vardı, kraldan çok kralcı pozlarda 12 Eylül’ün emrinde savcılık yapan. Nerede bu savcı? Evren yargılanacak, bunlar ve benzerleri yargılanmayacak mı? Kim yargılatacak bütün bu suçluları, bugünün iktidar sahipleri mi? İnsanı güldürmeyin… İkinci 12 Eylül rezaleti de (12 Eylül 2010), ilkinden 30 yıl sonra, tam bu noktada karşımıza çıkıyor… İktidar bir olta attı ve kendini devrimci, demokrat, liberal sayan pek çok ahmak, bu oltaya takıldı… Şimdi bu ikinci 12 Eylül’ün yıkımları yaşanıyor… Silivri mahkemelerinde, hiç kuşku yok ki büyük bir insanlık suçu işlenmekte… Yargı artık bağımsız değil, emir kuludur. Ordu, medya, üniversiteler, olduğu kadarıyla bilim alanı, meslek kuruluşları, sendikalar, sivil toplum örgütleri, bu siyasal iktidarın (arkasındaki emperyal gücün) isteklerine göre biçimlendiriliyor. Şu anda bunları yazıyoruz, ama yazamayacağımız günlerin de bu gidişle eli kulağındadır… Bütün bunlar da ilkinden hesap sorma oltasıyla gelen ikinci 12 Eylül’le bağıntılı olarak yaşamakta olduklarımız… İki 12 Eylül arasında benzerlikler ve benzemezlikler var… Benzerlikler, birinin açıkça, ötekinin daha dolambaçlı bir yoldan faşist oluşları… Benzemezlik de bu noktada… İlki açıkça zulüm yapıyordu, “Asmayıp da besleyelim mi?” diyordu… Öteki, (şimdilik) ne diye asayım, içeridekini orada çürütürüm, dışarıdakine yaşamı zehir ederim, işsiz ekmeksiz bırakırım, sesi fazlaca çıkacak olursa onu da çürütmek üzere içeri tıkarım diye düşünüyor… İlki böylesine az rastlanır bir “incelik”ten yoksundu… İkincisi hukuksuzluğu hukuk, adaletsizliği adalet, yalanı hakikat diye gösterme becerisinde büyük ustalık kazanmış… Ha, bir de çok ilginç bir benzerlik daha var iki 12 Eylül arasında… Birindeki “resim”, ötekindeki “şiir” merakı… Bu da Türk usulü faşizmin bir özelliği olsa gerek… Şu anda bulunduğum yurtdışında yazımı tamamlamış göndermek üzereydim ki kardeşim Mustafa Mutlu’nun telefonundan hapisteki arkadaşımız Doğan Yurdakul’un eşini yitirdiğini öğrendim. İşte ikinci 12 Eylül’ün işlediği bir insanlık suçu, yeni bir cinayet daha. Sevgili Doğan, acımız ortaktır... Görüşün ama dürüst olun ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MİT PKK görüşmesine ilişkin ses kayıtlarının sızması ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın görüşmeleri doğrulayarak, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a sahip çıkıp, “Habur sürecinin bittiği” açıklamalarının yankıları sürüyor. CHP’li Sezgin Tanrıkulu “Tabii ki görüşülür ama dürüst siyaset yapsınlar” derken, BDP’li Hasip Kaplan halkın görüşme kayıtlarına tepki göstermeyerek, “sorunu çözün” mesajı verdiğini söyledi. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ise bu konuyla ilgili “sessizliğini” pazar günü yapacağı açıklamayla bozması bekleniyor. Sezgin Tanrıkulu (CHP Genel Başkan Yardımcısı): Genel Başkanımız ifade etti; insanlarımız ölmeyecekse çatışma sona erecekse, terör bitecekse tabii ki görüşülür. Bu tür sorunlar yaşayan diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi. Bu olur, ama olmayan şeyler var. 1. Dürüst siyaset yok. Başbakan’ın hiçbir siyasi etiğe sığmayan suçlamaları, küfürleri var. 2. Ben görüşmüyorum, devlet görüşüyor, diyor. Hakan Fidan ‘Başbakan’ın özel temsilciyim’ diyor. Hükümet ayrı, devlet ayrı mı, bu kadar kesin bir çizgi var mı? İnsanların dürüst ve açık olması lazım. Başbakan bu konudaki laflarının altında kalmıştır. 3. Biz seçimden önce bu sorunun çözümüne hizmet edecek öneriler ortaya koyarken Başbakan bizi nasıl suçladı. Şimdi bakıyoruz, bir tarafta görüşme yapılıyor, diğer tarafta mutabakata varılmış. 4. Dünyada herkesin bilgisi var, sadece TBMM’nin, partilerin bilgisi yok. Kapalı oturumda bilgi verilebilir. Meclis’te görüşmeseniz bile, ana muhalef partisi liderine bilgi verirsin. Gürsel Tekin (CHP Genel Başkan Yardımcısı): Durum sadece ‘yedirmem’, ‘yedirtmemle’ geçiştirilebilecek gibi değil. Birincisi; Eğer Başbakan’ın temsilcisi ‘Sayın Öcalan’ diyorsa bu hukuken bir suç değilse, bundan dolayı içerde yatanların derhal bırakılması gerektiğine inanıyorum. İkincisi; CHP ve MHP’yi terör örgütüne şikâyet etmesi. Yani eğer devlet adına böyle bir görüşme yapılıyorsa, belli ki devlet adına değil Sayın Başbakan’ı direkt temsilen bu görüşmeler yapılıyor. Hasip Kaplan (BDP Grup Başkanvekili): Kayıtlar sızdıktan sonra kamuoyundan tepki gelmedi. Halk, bu tutumuyla sorunu “konuşun, görüşün, çözün” mesajı verdi. Erdoğan ise, çözümün ve barışın en yakın olduğu anda, heyetler arasında genel mutabakata varılmışken, uzlaşılan protokolleri reddederek, işi “savaş” noktasına getirdi. “İyi niyetli davranmayacağız” diyor. Çıkıp Başbakan bu görüşmeler konusunda Meclis’i bilgilendirsin. Artık bu görüşmeler sır değil, herkes biliyor, 3. taraf ülkeler biliyor ama bir tek TBMM bilmiyor. Bu görüşmelerde 3. taraf ülke kimdir, bu taraf ülke İmralı’ya gitmiş midir, kaç kere gitmiştir, bunların bilinmesi lazım. ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı’yken PKK yöneticileri ile yurtdışında yaptığı görüşmenin, devlet görüşmesi sayılamayacağını belirterek, “Fidan Başbakan’ın özel temsilcisi olarak katılıyor o görüşmeye. O yüzden resmi değil özel bir görüşmedir. O görüşme bir devlet görüşmesi olsa, oradaki devlet adamı CHP’yi ve MHP’yi PKK yöneticilerine şikâyet edemezdi” dedi. Fidan ile CHP Genel Merkezi’nde baş başa bir görüşme yaptığını da ilk kez Cumhuriyet’e açıklayan Kılıçdaroğlu, kendisine PKK ile yürütülen müzakerelerden hiç bahsedilmediğini bildirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın halkı kandırdığını belirten Kılıçdaroğlu, “Başbakan seçim sürecinde PKK’yi kullanmıştır. O görüşmeden bu yana onlarca vatandaşımızı teröre kurban ettik. Başbakan çıkıp halktan özür dilemelidir” dedi. Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili Cumhuriyet’e şu değerlendirmelerde bulundu: Bu devlet görüşmesi değil: Başbakan halkı aldatıyor, ‘İmralı’ya gidip görüşme yaparlar’ diyor. Abdullah Öcalan ile İmralı’da görüşme yapıldığını herkes biliyor. CHP olarak biz de teröre son verecekse bundan yanayız. Ama Oslo’da yapılan çok farklı. Bu MİT ile PKK arasında Hakan Fidan geldi, hiç bahsetmedi Bu bir devlet görüşme süreci olsa her demokratik ülkede olduğu gibi bu kadar kritik bir konuda ana muhalefet partisine bilgi verilir. Ben Genel Başkan olduktan sonra M T Müsteşarı Hakan Fidan geldi. Başbakan’ın bilgisi dahilinde. Genel Merkez’de yarım saat baş başa görüştük. Bana bu görüşmelerden, mralı’dan, Oslo’dan, PKK’lilerle Öcalan arasında kuryelik yaptığından hiç bahsetmedi. Madem devlet adına görüşmelerdi bende kalmak üzere bilgi verilemez miydi? yapılan bir devlet görüşmesi değil. Müthiş bir çarpıtma var. Görüşme Başbakanlık ile, Başbakan’ın özel temsilcisi ile PKK arasında yapılan bir görüşmedir. Görüşme PKK ile Başbakanlık arasında oluyor ve Başbakan’ın özel talimatıyla oluyor. Başbakan ‘hükümet görüşmedi’ diyor ya, bal gibi de hükümetin görüşmesidir bu. Çünkü burada devletin görevlisi değil, Başbakan’ın özel temsilcisi var. Yanında bir MİT görevlisi vardı. Olay bu. Başbakan sınır birliklerini anlattı: Başbakan da heyetiyle görüştü bizimle. Ama bilinenleri, terörle mücadeleyi anlattı. Asker ne istiyorsa veriyoruz ama önlenmiyor dedi. Bundan hiç bahsetmedi. Madem devlet görüşmesi yapıyorsun neden ana muhalefet partisini bilgilendirme ihtiyacı hissetmedin? Görüşmelerin devlet görüşmesi olmadığını bunlar da gösteriyor. Devletin adamı CHP’yi şikâyet etmez: Görüşmede Fidan CHP’yi, MHP’yi şikâyet ediyor. Kime? PKK yöne ticilerine. Gerçekten devlet görüşmesi olsa, devletin adamı muhalefeti şikâyet edebilir mi? Siyasetle ilgili yorum yapabilir mi? Hayır. Şimdi ‘Fidan’ı yedirmem’ diyor. Fidan’ın kabahati yok ki. Tüm sorumluluk onu özel temsilci olarak oraya gönderen Başbakan’dadır. Dolmabahçe’nin başka versiyonu: İş öyle bir noktaya gitmiş ki, iş artık kamu görevlilerinin PKK’nin iki kanadı arasında kuryelik yapmasına kadar varmış. Oslo’dan aldığı mektubu İmralı’ya götürüyorlar. Bu görüşme özel bir görüşmedir. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile yapılan Dolmabahçe görüşmesinin bir başka versiyonudur. Terörün faturasını kim ödeyecek: Bu görüşmelerin 2009 sonu, 2010 başında yapıldığı anlaşılıyor. Ama sonuç yok. O günden bu yana terör saldırılarında onlarca insan öldü. Başbakan’ın çıkıp Türk halkına bu görüşme sonrasında ortaya çıkan terör bilançosunun hesabını vermesi lazım. ERDOĞAN K KEZ ÖZÜR D LEMEL Başbakan, ‘Habur bir daha tekrar edilmeyecek’ diyor. Demek ki Habur’da yaşananlar dolayısıyla Türk halkından özür dilemesi gerekiyor. Muhalefet partilerine karşı kullandığı kötü üslup nedeniyle de yine halktan özür dilemesi lazım. Özür dilemesi gereken bir kişi daha var. O da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç. Görüşme iddiaları çıktığında o da ‘bunu söyleyenler namussuzdur’ demişti. Onun da bu halka bir özür borcu var. ERDOĞAN PKK’Y KULLANDI Bana göre bu sürecin tek anlamı var: AKP PKK’yi kullanmış. Önce referandum arkasından da seçim sürecinde terör olmadan bölgeye rahat propaganda yapma ve orada oyunu arttırmak için bu süreci kullanmış. Referandum ve seçimleri de kapsayacak şekilde üç kez ertelenen ateşkes seçim sonrasında birden nasıl sona erdi. Ne oldu da yine bu noktadayız? TERÖR B TECEKSE GÖRÜŞME OLUR Biz öteden beri ‘Terör bitecekse Abdullah Öcalan ile görüşme olabilir’ dedik. ‘Hükümetin bu konudaki çözümleri nedir, getirsinler hepsine destek vermeye hazırız’ dedik. Bu kadar açık desteğimize rağmen bugüne kadar bize çözümle ilgili hiç gelmedi. Herkes bilmeli ki çözümün tek gerçek adresi CHP’dir, çözümsüzlüğün adresi de AKP’dir. BAŞBAKAN UTANÇ VE TELAŞ Ç NDE Başbakan’ın ‘telaş içinde değilim’ demesi bile aslında nasıl bir utanç ve telaş yaşadığının işareti. Görüşmeler başka bir yerde ama o hâlâ ‘İmralı’ deme ihtiyacı duyuyor. Utanıyor çünkü. Bu halkı aldattı, yalan söyledi. Oysa gazeteciler bana Öcalan’la görüşülebilir mi diye sorduklarında ben daha o bunu söylemeden önce ‘Eğer terör bitecekse Türkiye bunu aşacaksa Abdullah Öcalan’la da görüşülebilir’ demiştim zaten. Ama o kalktı ne dedi? ‘Şerefsiz’ dedi. Şimdi çıkmış ‘ben onlarla nasıl işbirliği yapacağım’ diyor. Hem bilgi vermeyeceksin, hem özel görüşmeler yapılıyor dediğimizde en ağır dille suçlayacaksın. Sonra da bunlar ortaya çıkınca çıkacaksın milletin önüne, yine bizi suçlayacaksın. Bu kadar kaba bir siyaset sadece Türkiye’de olur. YARGININ ELE GEÇT Ğ N N T RAFI PKK yöneticileriyle görüşmede Habur sürecinde hukukun dışına çıkıldığı da söyleniyor. Biz verdiğimiz gensoruda aynısını söyledik. Hayır deyip reddettiler. Şimdi PKK’lilere hukukun dışına çıkıldığını söylüyorlar. Önemli bir şey daha var. ‘Yargıyla ilgili bir şey çıktığı zaman, biz onu hallederiz’ de diyorlar. Nitekim Habur’da hallediyorlar zaten. Bu ne anlama geliyor? Yargının tümüyle siyasallaştığı ve siyasi otoritenin emrine girdiğini gösteriyor. GÜVENL K YARA ALDI Bütün bu olaylarda Türkiye’nin güvenliği büyük yara almıştır. Genelkurmay Başkanı dinleniyor, MİT Müsteşarı dinleniyor, Başbakanlık dinleniyor. Yani dinlenmeyen kalmadı. Böyle bir devlet olmaz. Devlet sırları piyasaya dökülür mü? Başka ülkede bu yüzden istifalar olur ama bizde olmaz. Çünkü bizde etik değerlere bağlılık yok. Tüm bu olumsuzluklara karşın milletin gözünün içine baka baka yalan söylenir. Ç FTE STANDART Sayın Beşir Atalay bu görüşmenin sızmasını gayri ahlaki bulmuş. Biz öteden beri söylüyoruz. Devletin güvenliği tehlikede bu yasadışı dinlemeler ve sızdırmalar nedeniyle diye. İşlerine gelince normal oluyor, ahlaki oluyor, gelmeyince ‘gayri ahlaki’. Uzmanlar temaslarda yabancı ülkelerin de yer almasının hata olduğunu belirttiler ŞEH T A LELER : ÜLKEYE HANET ‘Tavşana kaç tazıya tut diyorlar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Şehit aileleri ve yakınları Oslo’daki PKKMİT görüşmesinin ses kaydını “ülkeye ihanet” olarak nitelendirdi. Ankara Şehit Aileleri Derneği Başkanı Hamit Köse, “Avrupa’nın herhangi bir yerinde bugün pazarlık yapılıyorsa, bunun tek bir anlamı vardır, o da ihanettir. Bu görüşme danışıklı dövüşlüktür. Anadolu deyiminde olduğu gibi ‘Tavşana kaç, tazıya tut’ demektir” dedi. Şehit Aileleri Yardımlaşma Sosyal Kültürel ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Mehmet Güner de, görüşmeye ilişkin “Gün gelir, ihanetin bedeli ödenir” yorumunda bulundu. Güner şöyle konuştu: “Sayın Başbakan, er meydanından çok şeyler anlatıyor ama anlattıklarının gerçeği yansıtmadığı görülüyor.” ‘Muhalefetle paylaşılmalıydı’ karlar. Bu bir gerçektir. Bunu mucak Öcalan’ın kendini halefetten ve halktan gizleyerek hükümete referandum süANKARA Terör ve strateji yapmak, yanlış bir olaydır. Hükürecinde başarılı bir şekiluzmanları, MİT’in PKK ile yapmetin en büyük kusuru, gerekli de muhatap olarak dayattığı görüşmelere ilişkin olarak, şekilde muhalefet kanadına aktarmasından sonda doğrudan bu temasların terör örgütüyle mamış olmasıdır. En gizli operasterör örgütü lideri ve İmdeğil, konuya muhatap olan siyonları yapan MİT’in içinden iki ralı ile görüşme zeminine kişi seçilmiş, karşı taraftan yönetiyasi yapı ile gerçekleştirilmesi kaymıştır. Terör örgütü cilerin arasında sözü geçen kişigerektiğine vurgu yaparken, hülider kadrosuyla, müstekümetin bu süreci muhalefetle şar yardımıcısı Başbakan Kandemir lerle buluşması sağlanmış, işin baÖzdağ şında olmadan doğru ya da yanlış paylaşmayıp hata yaptığı görütemsilcisi düzeyinde bir demek mümkün değil. Gizli bir operasyoşünü dile getirdiler. muhataplık sağlanarak, terör örgütü nu MİT ile yürütmek en doğru karar. BüProf. Ümit Özdağ (Terör Uzmanı): temsilcilerine de bir bürokratik seviye tün bu görüşmelerin arkasında dış ülkelerDevletin müzakere sürecine girdikten son verilmiştir. Ayrıca, çok gizli kalması den telkinler ve teşvikler de yer almış vara görüşme yapması çok normal ancak, gereken bir süreci, Türk kamuoyunun ziyette. Böylece bu işin ipini elinde tutannormal olan, doğru olan müzakerelerin te bilmediği, Bakanlar Kurulu üyelerinin ların, temsilcilerini bulunduran, anlaşıldırör örgütüyle değil siyasi kanadıyla yapılbilmediği bir süreci, bir yabancı ülkenin ğı kadarıyla Amerika ve İngiltere gibi ülmasıdır. İngiltere’de yapılan görüşmeler temsilcisi de gözlemiştir. terör örgütü değil, siyasi kolu olan Sein Nüzhet Kandemir (Emekli Büyük keler olduğu görülüyor ki, ilerisi için iyimserlik vaat eden unsur değil. Büyük Fein ile yapıldı. Bu görüşme sürecinde de elçi): Eğer devletin uzun vadeli çıkarları ülkelerin telkinlerde bulunmakla beraber, IRA’nın silah bırakması, ön şart olarak gerektiriyorsa tabii ki devleti yönetenler kendilerinin terör örgütleri ile içli dışlı olortaya konuldu. Türkiye’de de, görüşmeçeşitli uygun kademedeki insanların karşı duklarını göstermiştir. ler başlangıçta DTP ile sürdürülmüş, antarafla bir araya gelmelerine yeşil ışık yaBAHADIR SEL M D LEK PKK Uz’u serbest bıraktı DİYARBAKIR(Cumhuriyet Bürosu) Terör örgütü PKK tarafından 9 Temmuz’da Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 2 askerle birlikte kaçırılan sağlık teknisyeni Aytekin Turhan Uz (32) önceki gece Lice ile Bingöl’ün Genç ilçesi arasındaki bir yerde serbest bırakıldı. Öte yandan, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde düzenlenen KCK operasyonlarında BDP’li Belediye Başkan Yardımcısı Naif Yalçın’ın da aralarında bulunduğu 8 kişi gözaltına alındı. Ahmet Türk: Barış eli tutulmadı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Şemdinli saldırısında yaşamını yitiren 4 sivil için kurulan taziye çadırını ziyaret eden DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, Kürt halkının diyalog için uzattığı elinin tutulmadığını söyledi. BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a K.Afrika’da nasihatler vermek yerine kendi ülkesindeki savaşla ilgilenmesini önerdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle