25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 17 EYLÜL 2011 CUMARTES 10 Küresel ekonominin patronları alarma geçti, Avrupalı liderler baskı altında EKONOMİ 11 Suzan Hanım’a Doğru Bilgi Verin… 15 Eylül tarihli Milliyet’te, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, Kadife Şahin’in sorularını yanıtlarken Türkiye’de hanehalkı geliri, yabancı sermaye girişi, yabancı kaynak girişi ile ilgili öyle ifadeler kullanmış ki, kayıtsız kalamadım. Suzan Hanım konumundaki kişiler, genellikle yanlarında uzmanlar, danışmanlar istihdam ederler. Sözüm onlara: Lütfen Suzan Hanım’ı doğru bilgilendirin. Mesela, hane gelirleri konusunda şöyle demiş Suzan Hanım; “Türkiye’nin hanehalkının geliri son 10 yılda üç kat artınca Türkiye’nin global prestiji arttı... Benim şahsi görüşüm mevcut hükümetimiz bu vizyonda çalışıyor ve hedeflerini bu vizyona göre koyuyor. Bu çok isabetli bir yönetim olmuştur.” Sabancıların Suzan Hanım’ı, belli ki AKP rejimine minnettar, ama prestiji kendinden menkul Türkiye ile ilgili hane geliri ya da kişi başına gelir bilgileri doğru değil. Şöyle, 2004’ten bu yana kişi başına geliri fiyatı sabitleyerek, analiz edersek görüyoruz ki, 20042011 döneminin kişi başına gelir yılda topu topu yüzde 4.5 artmış. Bu, çoğu “yükselen ülke”nin ortalama performansının altında bir artış. Cesur olun Dünya Bankası Başkanı’ndan sonra IMF Başkanı da Avrupa’ya cesur adımlar atma çağrısında bulundu. Dünyayı zayıf büyüme ve yüksek borç kısırdöngüsünden çıkaracak önlemlerin ne olduğu ise hâlâ tartışılıyor. Ekonomi Servisi Borç krizine karşı hızlı hareket edemedikleri için küresel ekonomiyi tehlikeye atmakla suçlanan AB liderlerine baskı sürüyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, gelişmiş ülkelere, küresel ekonomiyi tehdit eden zayıf büyüme ve yüksek borçlar kısırdöngüsünü kırmak için cesur ve koordineli adımlar atmaları çağrısında bulundu. Lagarde, ABD’deki düşünce kuruluşu Woodrow Wilson Merkezi’nde yaptığı konuşmada, sürdürülebilir küresel toparlanma için bir yol olduğuna inandığını belirterek, bu yolu takip edebilmek için, dünya genelindeki liderlerin durumu kurtarıcı politikalar yerine, güçlü siyasi irade göstermelerine, rekabet yerine işbirliğine ve hareketsizlik yerine eyleme geçmeye ihtiyaç olduğunu vurguladı. Lagarde, “Krizin tehlikeli bir yeni aşamasına girdik. Müşterek kararlar olmaksızın, dünyanın çok ihtiyaç duyduğu güven geri gelmeyecek” dedi. KI SA... KI SA. .. Altın, küresel merkez bankalarının dolarda likidite sağlamak için ortak hareket edeceğini açıklamasın ardından 1760 dolara kadar geriledi. Değerli metal, bir haftada yüzde 5 civarında düştü. İçeride çeyrek altın 172 TL’yi gördü. Manchester United’ın şirket hisselerinin Singapur Borsası’nda işlem görmesine onay verildi. Manchester United 1 milyar dolar tutarındaki halka arz planıyla, şirket hisselerinin yüzde 25’ini satarak borçlarının bir kısımını ödeyecek. UBS, yetkisiz bir ismin işlemleri sonrasında yaşadığı 2 milyar dolarlık kaybın faturasını müdürlere çıkardı. Bankanın üst düzey yöneticilerini işten çıkarması bekleniyor. UBS 17 Kasım’da binlerce kişinin işten çıkarılmasını da içeren kapsamlı bir yeniden yapılandırma planı da açıklayacak. Hükümet, programına koyduğu ‘kıdem tazminatı sisteminin kaldırılması’ hedefini hızlandırdı İşçiye kıdem haram Ekonomi Servisi AKP hükümetinin daha önce de gündeme getirdiği ancak sendikaların ve çalışanların tepkisi üzerine geri çekmek durumunda kaldığı kıdem tazminatının kaldırılması uygulaması için köklü bir değişikliğe hazırlandığı ortaya çıktı. Çalışma yaşamı koşullarının iyileştirilmesi ve sendikal örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması için uluslararası kuruluşların uyarılarını hiçe sayan ve bu konuda adım atmamaya kararlı görünen hükümet, kıdem tazminatının nasıl kaldırılacağı konusunda ayrıntılı çalışmalara imza attı. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın konuyla ilgili verdiği bilgeye göre, hükümet, önümüzdeki dönemde kurulacak Hükümet, çalışma yaşamında uluslararası kuruluşların istedikleri iyileşmeleri sağlamak yerine, milyonlarca çalışanın güvencesi olan kıdem tazminatını kaldırmak için kolları sıvadı. Geliştirilen sistemde çalışana işten ayrılırken toplu para yok. yeni sistemin ana hatlarını netleştirdi ve dünyada da Avusturya Modeli olarak bilinen sistem tercih edildi. Yeni sistem önümüzdeki aylarda açıklanacak İstihdam Paketi’ne de konulacak. her çalışan adına açılacak bireysel hesaplarda toplanacak para nemalandırılacak. Hesapta birikecek paraların belirli periyodlarla yapılacak kesintilerden oluşması öngörülmesine rağmen henüz kesintilerin kaynağı, şekli ve miktarı netleşmedi. Hükümetin konuyla ilgili yürüttüğü çalışmayla ilgili bilgi veren Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, açıklamalarda bulundu. “Yeni sistemde, çalışanın bir hesabı açılacak; miktarı, kim ne yatırmış, ne zaman yatırmış, tutar nereye ulaşmış, hep Kaynak belli değil Mevcut sistemin kaldırılmasının ardından geçilecek sisteme göre, işveren çalışana işten ayrılırken toplu para ödemesi yapmayacak. Bunun yerine İşsizlik Fonu’na benzer bir yöntemle Tazminat Fonu oluşturulacak ve sini bileceksiniz ve takip edeceksiniz” diyen Yılmaz, paranın yatırılmaması halinde çalışanın nasıl hak arayacağına dair bilgi vermedi. Ekonomi Servisi DİSK Genel Sekreteri Yeni durumda; hesapta Tayfun Görgün, hükümetin, Türkiye’yi biriken tutarlar yeri gelçalışanların tümünün toplusözleşme kapsamında diğinde, şartlar oluştuyer aldığı ülkelerle karşılaştırarak Kıdem Tazminatı ğunda kullanılacak. BiFonu oluşturulmasını önerecek hakkı bulunmadığını riken para, kurallara belirtti. Görgün hükümetin kıdem tazminatı konusunda bağlanmış şekilde Avusturya modelini uygulayacağına yönelik haberlere kullanılacak. Bu kiilişkin “Kıdem tazminatından önce örgütlenme ve iş şisel bir hesap olagüvencesinde Avusturya modelini örnek alın” dedi. cak. İşveren çalışa“2002’den başlayarak çalışanların haklarını gerileten nı için belirlenecek düzenlemeleri gerçekleştiren AKP, emekçilere son parayı onun kişisel darbeyi kıdem tazminatı, esnek çalışmanın her hesabına yatırmış biçimi, kiralık işçi uygulaması düzenlemeleriyle olacak. Bu para, kuvurmaya hazırlanıyor” diyen Görgün, Fransa’dan rulacak bir fon yöGüney Kore’ye, Hollanda’dan Hindistan’a, netimi tarafından yöArjantin’den Japonya’ya, İtalya’dan Brezilya’ya netilecek. Bu yönetim kadar neredeyse tüm dünya ülkelerinde kıdem kamu yönetimi olacak. tazminatının uygulandığını belirtti. D SK: BUNA HAKLARI YOK Hangi Türkiye? Maya tutsa da tutmasa da değişik tonlarda diktatörlüklerle, şeriat yorumlarıyla yönetilen Arapİslam dünyasına, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin rol model olması çağrısı kulağa hoş geliyor. Göle Nasrettin Hoca örneği maya çalanlar da projenin çok önemli, anlamlı olduğuna inananların da “Laik Türkiye Cumhuriyeti” kavramları üzerinden, ortak amaçları, düşlerinin olması hak götüre, kastettikleri arasında bile uzaktan yakından bir uyum olmadığı Başbakan Erdoğan’ın MısırTunusLibya turu üzerinden çok daha çarpıcı bir biçimde ortaya çıkmış bulunuyor. İslam dünyası ile çıkar ilişkilerini yandaş diktatörlerle yürütme koşullarının, paylaşım dengelerinin alt üst oluşyeniden oluşması sürecinde, işin içinden çıkamayan zengin kuzey dünyasının, aşiretler, mezhepler, cemaatler üzerinden çok kanlı iç savaşlar, kaos koşullarında bataklığa saplanmadan yeni ittifak düzenleri oluşturma arayışlarında Türkiye’nin öne sürülmesi, Erdoğan iktidarının da gönüllü olduğu su yüzüne çıkan tek gerçek. Gerisi arapsaçı... Başbakan Erdoğan bu gezisinde üst üste yaptığı açıklamalarda, halklarının büyük çoğunluğu İslami değerlerle yaşayan, ancak devlet yönetimleri din ve inançlar karşısında tarafsız, yani laik olacak bir demokratik modelden söz etti. Arap baharı yaşanan ülkelerin yeni arayışları, iktidar düzeni oluşturmalarında, laik demokratik cumhuriyet adına katlanamayan radikal İslami akımlardan hemen eleştiri sesleri yükseldi. Oluşturacakları yeni yönetimlerin, iktidarlarının oluşumunda bir parlamentosu, siyasi partileri olmasını kabullenmiş görünenlerin çoğunluğunun algılamaları, İran’da, Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da denenen modellerin, ırk, mezhep üzerinden, farklı şeriat yorumlarından yana oluşturulacak siyasi partilerden öteye geçemiyor. Örnek alınan modellerin tümünde çıkar ilişkilerinin sürdürülmesinde zorlanan zengin kuzey dünyasının da derdi tam da bu noktadan başlıyor. İç savaş, terör batağındaki ülkelerde dünya tekellerinin çıkarlarının korunması giderek zorlaşıyor. Arap şeyhleri, önceki diktatörlerle sağlanan güvenceler sürdürülebilir olamıyor. Afganistan’da 100 dolarlık bir yatırımın amacına ulaşmasında, akıl almaz bir kirlilik, rüşvet düzeninde 10 dolarlara kadar düştüğü gerçeği bir boyutsa; güvenliğin sağlanması, terörle savaşın giderek yükselen maliyetleri çok daha önemli ikinci olumsuz boyut. Güç, istikrar oluşturulamadığında da, başta enerji, ekonomik kaynakları elde tutmanın getirisi az, bedeli ağır oluyor. Zengin kuzeyin yaşamakta olduğu krizden çıkışında öncelik, yoksul güneyin kaynaklarının ucuza aktarımında. Yeniden uzun soluklu çıkar ilişkileri için güvenli şeyhlik, diktatörlük düzenlerinin kurulabilmesi şansı ortadan kalktığına göre de, sandığa, parlamentoya bağlı bir yeni model yaratılması kaçınılmaz. Amerikan İslamı, ılımlı İslam projeleri kavramları ile yıllardır yürütülen arayışlar bundan... Ya terör, iç savaş, yolsuzlukta kaos üreten zengin kuzey, en çok ABD’nin doğrudan müdahil olduğu olumsuz deneylerle, daha da şiddetli bir Amerikan karşıtlığını üreten daha da olumsuz şeriatçı bağımsız ülkeler gerçekleri karşısında, sandıktan çıkacak iktidarlar ittifakları yaratma arayışlarından, kalıcı, istikrarlı sonuç almak sanıldığından çok daha zor. Amerika’nın, AB’nin bu arayışlarda gerçekten İslamArap dünyasında çağdaş evrensel insan hakları, demokrasi, laik düzen arayışları içinde olduğunu savunmak eşyanın tabiatına aykırı bir düş olabilir ancak. Kaçınılmaz sandık demokrasisi arayışları bile bir aşama sayılabilir. Ancak uzun yıllar, çıkarlar adına evrensel değerlere aykırı olarak kullanılan zehrin sonuçları en büyük engel. Daha açık bir anlatımla yoksul güney dünyası için evrensel değerler, insan hakları, demokrasi, laiklik kaygıları olmadan kurulan ittifaklarda her tür kimlik ayrımcılığının sömürü, çatışma, iç savaşlar, kaos yaratma aracı olarak kullanılmış olması, şimdi saatli bomba gibi, ters tepen bir silah içeriğiyle gündemde. Radikal İslami akımlar diktatörlüklerde sorgulayamadıkları Amerikancı İslami modelin, bugünkü ılımlı İslam projelerini içlerine sindirmede zorlanıyorlar. Emperyal odaklar da bunu çok iyi gördükleri için, Atatürk devrimleri, kazanımlarıyla yaratılan, evrensel değerlerle uyumlu hukuk devleti düzenini, laik Türkiye Cumhuriyeti modelini, rol model olarak göstermeyi seçmediler. İslam dünyasına uzanan öncelikli güçlü bir ılımlı İslam cemaatler kuşağını oluşturmayı, Türkiye’de de bu kalıplara uyan bir iktidarı oluşturmayı öngördüler. Batı dünyasında, medyasında, Türkiye’nin adının çoktan ılımlı İslam cumhuriyeti, İslam demokrasisi olarak kullanılması bir cehaletin değil, bilinçli seçimin ürünü. Gerçek insan hakları, demokrasi, laiklik, hukuk devleti, evrensel değerleri, kaygısı taşımayan bir rol model kastediliyor. Siyasal İslamcıları korkutmayacak, altı kaval üstü şişhane bir model, Türkiye’nin evrensel kazanımları, demokrasisi için büyük kayıp olurmuş, umurları değil... AB Ekonomi ve Maliye Bakanları, 21 Temmuz toplantısından sonra ilk kez bir araya geldi. Eurogroup başkanı JeanClaude Juncker (solda) Yunanistan’dan istenen teminat konusunda ilerleme kaydedildiğini belirtti. S&P, izinsiz işlemden dolayı 2 milyar dolar zarar eden UBS’nin kredi notunu negatif izlemeye aldı. Dünya Ticaret Örgütü Başkanı Pascal Lamy, dünya ticaretinin bu yıl beklenenden daha fazla yavaşlayabileceği uyarısında bulundu. Lamy büyüme tahminini aşağı yönlü revize edeceklerini belirtti. Fed’in üst düzey yetkililerinden Richard Fisher, bankanın politika faizini en az iki yıl daha sıfıra yakın tutma kararının ekonomiye destek sağlamayacağını söyledi. Hindistan Merkez Bankası, artan fiyatlarla mücadele için gösterge faiz oranını yüzde 8’25’e yükseltti. ‘Gereksiz söylemleri terk edin’ Öte yandan Avro Bölgesi maliye bakanları yeni çözümler üretmek ve Yunanistan’a ikinci bir kurtarma paketi konusundaki mevcut farklılıkları gidermek üzere Polonya’da bir araya geldi. Zirveye katılan ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner ABD ve AB’ye mevcut sıkıntıların aşılabilmesi için birlikte çalışma çağrısında bulundu. Geithner, “Hükümetler ve merkez bankaları yıkıcı riskleri uzaklaştırmalı ve Avro üzerine gereksiz söylemleri terk etmeli” dedi. Avrupa Komisyonu’nun parasal işlerden sorumlu üyesi Olli Rehn de Avrupa ekonomisinin her zamankinden daha fazla politik kararlılık gerektirdiğine işaret etti. Hükümet cari açığa el atacak Ekonomi Servisi Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bundan sonraki dönemde cari açık konusunun önemli olacağını ve bununla ilgili geniş bir alanda reform paketi hazırladıklarını söyledi. Ali Babacan, “Açık konusunda uzun vadede gerekli olan yapısal reformlar yapılmalı. Asıl olan Türkiye’nin rekabet gücünü artırıcı yapısal tedbirlerdir. Türkiye’nin 25.000 dolarlık milli gelir hedeflerken tamamen ucuz işgücüne dayanan bir rekabet politikasını da devam ettirmesi mümkün değil” dedi. Babacan, kurla ilgili olarak da “Biz hep serbest kur diyoruz ve serbest piyasada oluşan kurun doğru kur olduğunu söylüyoruz. Merkez Bankamız, dönem dönem piyasanın yön aradığı zamanlarda ya da piyasaya bir yön vermek gerektiği zamanlarda döviz alıyor, döviz satıyor, arztalebi yakından izliyor. Merkez Bankamızın ortaya koyduğu duruşu ve uyguladığı politikaları biz destekliyoruz” dedi. Babacan, Küresel Sürdürülebilirlik Paneli, G20 Bakanlar Toplantısı, Dünya Bankası IMF Yıllık Toplantıları’na katılmak üzere dün ABD’ye gitti. 1 milyon çalışanın sosyal güvencesi yok 2011 yılı Haziran döneminde, istihdam edilen 24 milyon 901 bin kişiden 10 milyon 841 bininin kayıt dışı olduğu belirlendi. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, haziranda istihdam edilen toplam nüfus 24 milyon 901 bin olurken, bunun 10 milyon 519 bin kişisini herhangi bir sosyal güvencesi bulunmayanlar oluşturdu. 2011 yılı haziran ayında kayıtdışı istihdam oranı geçen yılın aynı dönemine göre 1.2 puan azalışla yüzde 43.5’e gerilese de, bir önceki aya göre 0.8 puan artış gösterdi. Haziran itibarıyla son 1 yıllık dönemde kayıt dışı çalışanların sayısında yaklaşık 322 bin kişi arttı. Bir yılda istihdam edilen 1 milyon 413 bin kişiden yüzde 23’ü kayıt dışı istihdam edildi. Haziran döneminde kadınlar arasında kayıt dışılık oranı geçen yılın aynı dönemine göre 0.2 puan azalışla yüzde 60.5’e, erkeklerde 1.8 puan azalışla yüzde 36.4’e geriledi. Almanya’ya ikinci göç nitelikli olacak Ekonomi Servisi Türkiye’den Almanya’ya ilk olarak 1961’de başlayan işçi göçünün ardından aradan geçen 50 yıl sonra bu kez, Almanya’ya “donanımlı, nitelikli eleman göçünün” sağlanması amacıyla Almanya İŞKUR Başkanı Bundesagentur Für Arbeit Heinrich Alt ile Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürü Kemal Biçerli 14 Ekim’de Almanya’da bir araya gelecek. Almanya’da yaşayan Türklerin artık Almanya’yı acı vatan olarak değil ikinci vatan olarak gördükleri belirtildi. TürkAlman Ticaret ve Sanayi Odası Başkanvekili Nihat Sorgeç, “Türkiye’den Almanya’ya ilk 1961 yılında işçi göçü başladı. Geçen 50 yıldan sonra Almanya, bu kez donanımlı eleman için Türkiye’den talepte bulunacak. Almanya’da teknik dallarda, özel sektörde, hizmet sektöründe eleman sıkıntısı yaşanıyor. Yani hasta ve yaşlı bakıcı, teknisyen, tıbbi sekreter gibi ara mesleklerde çalışacak işçilere ihtiyaç var. Yani Türkiye’deki meslek lisesi mezunları, Almanya’da çalışabilir” dedi. Danışmanları, Suzan Sabancı Dinçer’e, hükümetin yaptığı gibi, kişi başına geliri dolar cinsinden verdilerse, yanılttılar. Çünkü düşük kur ile milli gelir ve kişi başına gelir, yanıltır. AKP iktidarında kişi başına geliri 3 bin 500 dolardan 10 bin dolarlara çıkmış gösterir. Suzan Hanım’ı da yanıltmış olurlar. Kaldı ki, kişi başına gelir, bir ortalamadır. Yılda yüzde 4.5 büyüyen gelirin paylaşımında Türkiye, OECD’nin en yüz kızartıcı bölüşüm tablosuna sahiptir. Nüfusun en üst yüzde 20’si gelirin yüzde 50’sine el koyarken geri kalan yüzde 80’i de öteki yarısına talim eder. Bu, hem sosyal bir yaradır hem de iç pazarı etkin kullanmada bir handikaptır. Suzan Hanım, Türkiye’nin, 2015’te 26 trilyon dolar büyüklükte olacak dünya ekonomisinin “merkezinde” oturduğuna vehmetmiş. Olabilir ve devamında demiş ki, “Bu kadar önemli bir coğrafyada oturan, demokratik, genç nüfuslu, kuvvetli hükümeti olan, girişimci yapısı olan, kuvvetli bankacılık sektörü olan bir ülkenin rekabetçiliği önemli... Türkiye’nin global krizdeki ekonomik performansı çok başarılı olmuştur”. Sabancı’nın AKP iktidarı için demokratik ve kuvvetli sıfatlarını yan yana kullanması tabii ki kendi demokrasi algısı… Ancak, Türkiye’nin rekabetçiliği nereden geliyor, anlamak kolay değil. Rekabetçi bir ülke, milli gelirinin yüzde 10’u kadar cari açık verir mi? Rekabetçi ülkenin ihracatı, ithalatının yüzde 55’ine düşer mi? Söyleşinin bir yerinde Suzan Hanım, “MB, faizlerin düşük olmasını istiyor, bu da çok doğru. Çünkü düşük faiz sıcak parayı durduruyor” diyor. Danışmanları yine yanıltmış Suzan Hanım’ı. MB, sıcak parayı durdurmak bir yana, kollarını açmış, gelmesini bekliyor, faiz koridorunu da onun için daralttı. Bütün umudu, sıcak para… Sayın Dinçer, dış kaynak bulmada da pek doğru bilgilendirilmemiş. Yabancı sermaye için cazibe merkezi olduğumuzu söylüyor ama rakamlar öyle değil. Kriz öncesi, TELEKOM, TEKEL gibi özelleştirmelere ve banka alımlarına gelen doğrudan yabancı sermayenin yıllık yekunu 1718 milyar dolar iken kriz sonrası yıllık 67 milyar dolara geriledi. Pek gelen giden yok… Banka kaynağı bulmada sorunumuz yok diyor ama, aynı günkü Milliyet’te, Güngör Uras (eski bir Sabancı emektarıdır) dış kaynak bulunamadığı için yaklaşık 11 milyar dolarlık enerji özelleştirmelerine taliplerin geri çekildiğini, bunlar arasında Enerjisa’nın da olduğuna dikkat çekiyordu. Suzan Hanım’ı, danışmanları doğru bilgilendirmeli. Büyük banka karar vereni olmanın sorumluluğu büyüktür. Almanya’ya göçün 50. yıldönümü çerçevesinde etkinlikler sürüyor. Türkiye’yi ziyaret eden Almanya göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer’in katılımıyla önceki gün stanbul’da Pera Müzesi’nde “Biz Birlikteyiz” kampanyası çerçevesinde “Heimat Almanya” adlı proje yarışmasının tanıtımı yapıldı. Kartta asgari ödeme arttırıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kredi kartında asgari ödeme tutar oranları arttırıldı. Buna göre limiti 5 bin liranın üzerinde olanların asgari ödemeleri her 6 ayda bir yüzde 2 artarak yüzde 40’a eşitlenecek. Yeni kredi kartı alanların da asgari ödemeleri yüzde 40’tan başlayacak. Temmuz, ağustos ve eylül aylarında kredi kartı borcunun yüzde 50’sini ödemeyenler, nakit çekemeyecek ve limitlerini arttıramayacak. CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, kredi kartlarına ilişkin yeni yönetmeliğin ilk sonuçlarını bugün vereceğini vurgularken “Hacizler kapınızda! Haberiniz var mı? Hükümet yeterli bilgilendirmeyi yapmadığı için vatandaşlar mağdur edilmiştir” dedi. Oran yaptığı açıklamada “Türkiye’de her kredi kartı kullanıcısı başına neredeyse 3 kredi kartı düştüğünü” vurgularken, bazı uyarılarda bulundu. Oran, “Bu döneme kadar yeterli bilgilendirme yapılmadığı için 17 Eylül tarihinde önemli mağduriyetlerle karşılaşabiliriz. Hükümet üyeleri ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yetkilileri doğabilecek sosyal sonuçları düşünmeden hareket etmiştir” dedi. Türkiye’de 17 milyon kişi tarafından yaklaşık 50 milyon kredi kartı kullanıldığını anımsatan Umut Oran, 10 milyon kişinin borcunu taksitlendirdiğini, takipteki kredi kartı borcunun da 3 milyon TL civarında olduğunu ifade etti. Stiglitz’den Türkiye’ye övgü Ekonomi Servisi Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, Türkiye ekonomisinin AB ve ABD’deki daralmaya rağmen büyüyebileceğini gösterdiğini söyledi. Türkiye için iyimser konuşan Stiglitz, dünya ekonomisi için kötümser olduğunu söyledi. Fon Yönetim Şirketi Abraaj Capital’in konferansına katılmak üzere İstanbul’a gelen Stiglitz “Türkiye, AB ve ABD’deki daralmaya rağmen büyüyebileceğini gösterdi. Merkez Bankası’nın politikaları çok yenilikçi ve yerinde. Ancak dünyadan tamamen izole olmanın bir yolu yok. AB’deki krizden diğer gelişmekte olan ülkeler gibi siz de etkileneceksiniz. Ancak büyüme biraz yavaşlasa da sonra tekrar güçlenecek” dedi. Stiglitz, dünya ekonomisi için ise şöyle konuştu: “Avrupalı liderlerin kendilerini sorunları çözmeye adadıklarına inanıyorum ancak siyasi süreç genelde çok yavaş ilerliyor. Temmuzda alınan kararlar iyi olmasına rağmen hâlâ uygulanmadı. Avrupa’da daha büyük bir kargaşa yaşanma olasılığı yüksek.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle