19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul PB Edirne B Kocaeli PB Çanakkale B İzmir A Manisa A Denizli PB Zonguldak PB Sinop PB Samsun B Trabzon Y Giresun B Ankara B 30 34 31 32 34 36 36 27 27 28 27 27 32 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B B B B B 30 32 28 32 35 35 38 38 34 37 32 27 27 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki Y Stockholm PB Londra PB AmsterdamPB Brüksel PB Paris PB Bonn PB Münih PB Berlin PB Budapeşte A Madrid A Viyana B 19 21 20 22 19 22 24 24 27 24 29 35 28 Belgrad A 27 Sofya B 28 Roma B 31 Atina A 34 Zürih B 26 Moskova A 25 Aşkabat A 36 Taşkent A 41 Baku PB 29 Bişkek A 38 Tiflis PB 30 Kahire A 35 Şam A 35 Ülkemizin kuzeydoğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Trabzon’un doğusu, Rize, Artvin ve Ardahan çevreleri aralıklı sağanak yağışlı, Göller Yöresi ile Akdeniz’in iç kesimleri parçalı, öğleden sonra çok bulutlu, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Rüzgâr, Marmara’nın güneybatısında kuzeydoğudan Güney Ege kıyılarından kuvvetli olarak esecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak. 17 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Ağustos GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Bir yığın söz, eleştiri… Manşetleri sütunları doldurdu. Fakat TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın açıklamalarını şöyle özetleyen yok: “Şikeyi belgeleyemedik!” Nedenini söyledi Federasyon Başkanı: “Talebimize rağmen savcılık ek ifadeleri ve belgeleri bize vermedi”. Aydınlar; savcılığın TFF’ye verdiği, şike iddialarını kanıtlayacak, şu veya bu kulübe küme düşme kararı almalarına neden olacak “belge ve deliller yetersiz” diyor. Üstelik gizlilik kararı oldukça şike sanıklarının savunmalarını almak da olanaksız. TFF kararını tarihi bir fırsat kaçırıldı diye yorumlayan, saldırgan üslubu, ağzı çok iyi laf ettiği için TV’lerdeki baş yorumculardan biri olan Erman Toroğlu gibi pek çok spor yazarı; başta illaki Fenerbahçe, TFF kimi futbol kulüplerini neden küme düşürmedi diye karalar bağladı. Ne hikmetse bağlı oldukları renklere hizmet edenler, hukuksal bir gerçeği göz ardı ediyorlar. Kanıtlanana kadar suçlananların masum olduğu uluslararası temel hukuk kuralını futbol alanında geçerli görmüyorlar. TFF Başkanı da diyor ki: Ceza veremedik, zira şike soruşturması gizli, elimizdeki belgeler yetersiz. Ama savcılık iddianamesi mahkemede kabul edildikten ve gizlilik kararı kaldırıldıktan sonra sanıkların savunma haklarını kullanmaları da sağlanacak ve yeniden değerlendirme yapılacak! Fakat Toroğlu kafası böyle düşünmüyor. Savcılığın iddianamesini beklemeye, hatta yeterli belge ve delilleri istemeye gerek yok! Türk kamuoyu bu kulüplerin şike yaptığına inanıyor mu? Tamam! Toplumdaki kanı kimi kulüpleri küme düşürmeye yeter de artar bile diye düşünüyorlar. Kimileri de sütunlarını ve TV’lerdeki spor programlarını hangi kulüpsel veya kişisel amaçların peşinde kullanıyor, bu da ayrı bir sorun. Savcı iddianame hazırlamamış, mahkeme başlamamış. TFF ne yapacak; yargısal bir karar mı alacaktı? diye sorana da rastlanmıyor. TFF, ateşten gömleği giydi. Aldığı kararın çok tartışılacağını bile bile açıkladı. TFF’nin kararı ile savcılığın çakışmadığı da öne sürülüyor. Mademki şike yapanları TFF cezalandırmadı, öyleyse şike sanığı diye kimileri neden hâlâ içeride? Oysa savcı hâlâ delil, kanıt peşinde. Bir de delilleri karartma, şüphelinin kaçma olasılığı gibi yalnız bu soruşturmada değil; Ergenekon, Balyoz davalarında da özel savcıların elinde kullandıkları hukuksal bir koz var. TFF’nin savcının iddianamesini bekleme kararını eleştirene de rastlanmıyor. Şu soru geçerli değil mi: Savcının iddianameye koyacağı delillerin ne kadarı gerçektir? Bu, ancak mahkeme sürecinde ve sonunda ortaya çıkacak. Savcının suçladığı kişiler, kulüpler ya beraat ederlerse? Ya mahkeme kulüpleri değil de kişileri şike yapmakla suçlayacak olursa? İddianameye dayanarak TFF’nin, o kişinin başkanı veya yöneticisi olduğu kulübe verdiği küme düşürme cezası ne olacak? Bugün Türkiye’de yargısal haksızlıklar dal budak saldı. Artık bir şüpheli hakkında savcının iddianameye delil diye koyduğu kimi belgelerin uydurma, montaj olduğunu kanıtlamasına karşın hâlâ sanık; kaçması olası, delilleri karartacak diye yıllardır içeride yatıyor. Ergenekon davası iddianamelerinde belge diye sunulan delillerin delil olsun diye montajlanan metinler olduğu kanıtlandı. Balyoz davasında Gölcük’te bulunan, ne ki gerçek olmadığı kanıtlanan belgeye dayanarak onca general ve amiral içeride yatıyor. Şike davasında da savcılığın iddianameye koyacağı delil ve belgelerin gizlilik kalktığında aynı akıbete uğramayacağına kim güvence verebilir? Ergenekon davası siyasal bir dava damgası yedi. Balyoz davası ise: Hava Orgeneral Bilgin Balanlı’nın önceki gün mahkemedeki şu sözleriyle tarihte yerini aldı: “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yürütülen bu çirkin iftira kampanyası sonucu gerçekleştirilen tasfiye operasyonu, maalesef başarıya ulaşmış gibi gözükmektedir. Gerçekte başarılması halinde ise kaybeden Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti olacaktır”. Balyoz davası böylece bundan böyle; “TSK’yi tasfiye davası” diye anılacak! Ya şike davası? Türk Musevi cemaati, gelenekselleşen iftar yemeklerinden on ikincisini önceki akşam Neve Şalom Sinagoğu’nda verdi. Üzerinde düşünülmesi gereken mesajlar içeren bir buluşmaydı. İki onur konuğundan biri konumundaki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın sözlerinden, yemeklerin fikrini, henüz Beyoğlu Belediye Başkanı olduğu dönemde Musevi cemaati ile birlikte kendisinin geliştirdiğini öğrendim. İlk yemekte sadece 14 kişi varken önceki akşam gelenlerin sayısı 200’ün üzerindeydi. Hahambaşı İsak Haleva ile Türk Musevi Cemaati Başkanvekili İshak İbrahimzadeh’in ev sahipliğinde ve Şalom gazetesinin sponsorluğunda düzenlenen mütevazı yemeğe İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Topbaş’ın yanı sıra, şehrin AKP’li ve CHP’li belediye başkanları, gazeteciler, akademisyenler, diplomatlar, sivil toplum kuruluşlarının üyeleri ile Musevi cemaati temsilcileri katıldı. Hüseyin Çapkın katılamamasına rağmen, daha önce iki kez saldırıya uğrayan sinagoğun güvenliği için bölgede olağanüstü tedbirler alan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün birçok üst düzey yöneticisi yemekte hazır bulundu. Neve Şalom’dan Yükselen Mesajlar son buldu. Farklı inançların birlikteliği sadece dualara değil, yapılan konuşmalara da damgasını vurdu. Sevgi, barış ve adalet ilkelerini vurgulayan Vali Mutlu, “Bu akşam sevgi çemberi içerisinde bulunduğumu hissediyorum. İnsan ayrılıkların olmadığı, hoşgörünün olduğu yerde mutlu. Bu akşam müstesna bir birlik gecesi oldu” dedi. “İnsan değer verdiklerinin sofrasına oturur” diyen Topbaş’ın sözleri de aynı doğrultudaydı: “Buradaki atmosfer tüm dünyaya güzel bir örnek. Asırlardan beri huzur ve barış içerisinde yaşamaktayız. İstanbul’un yansıttığı bu tablo, dünyaya bir örnektir.” birdir. Asırlardır yan yana, iç içe yaşam sürdürmüşüz, asırlardır iyi günü de kötü günü de yürekten paylaşmışız, asırlardır aynı kaderi yaşamış, aynı kedere gözyaşı dökmüşüz. Bu geçmişte böyle olmuş, gelecekte de hiç kuşku duyulmasın böyle olacaktır” sözleri salondan büyük alkış topladı. Haleva, bu sözlerinin kanıtı olarak Somali için yurt çapında düzenlenen yardım kampanyası için cemaatinin topladığı bağışları Vali Mutlu’ya iletti. vekili İbrahimzadeh’in sözleri çok daha düşündürücü: “Maalesef sokağa çıktığımızda halkımızın neredeyse yüzde 60’ı biz Yahudileri komşu olarak görmek istemiyor. Bizlere olumlu olarak yaklaşanların oranı ise neredeyse yüzde 10’larda!” Yani, Türk halkının yüzde 90’ı Musevileri sevmiyor... GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY efret söylemine’ karşı önlem Bu rakamlar sadece ‘birbirimizi tanımamaktan kaynaklanan önyargılardan’ kaynaklanmıyor. Bilinçli olarak üretilen ve doğrudan ortak yaşama kültürümüzü hedef alan ‘nefret söylemleri’ var bu olumsuz tablonun ardında. ‘Ne yapmak gerek’ diyenler için Musevi cemaatinin beklentisini yine İbrahimzadeh’in sözlerinden aktarayım: “Atabileceğimiz en önemli adım, bir yandan düşünce özgürlüğünün en açık şekliyle toplumlarda ifade edilebilmesi yolunda çalışırken aynı anda insanları ötekileştirebilen ve bu özgürlüğün en önemli zaaflarından biri olan ‘nefret söylemi’ne karşı gerekli önlemleri mutlaka alabilmektir. Bu konuda, bireyleri adaletimizin resen koruyabileceği bir sistemi yaratabildiğimizde hem insanlarımız arasındaki anlayışı, güveni ve sevgiyi arttırabilecek hem de bu söylemlerin yarattığı ötekileştirme ve bunun getirebileceği toplumsal gerginliklerden uzaklaşmış olacağız.” Ülkemizin, yüzyıllardır olduğu gibi, bundan sonra da farklı kültür ve inançların hoşgörü içinde bir arada yaşayabildiği bir yer olarak kalmasını arzu ediyorsak kulak vermemiz gereken sözler bunlar... ‘N giderek alışkanlık haline getirdikleri “kendine özel yetki” oluşturma anlayışıdır. Eleştiriler başlangıçta şu yöndeydi: “ÖYM’ler, gördükleri davaların esasının çok önemli olduğunu gerekçe gösterip usul kurallarını ikinci plana itiyor.” “ÖYM’ler usul hatalarını yaygınlaştırırsa davanın esası da kaybolur.” Bu eleştiriler kendilerini her konuda yetkili sayan ÖYM’leri hukuk sınırları içine sokmaya yetmeyince şu değerlendirmeler öne çıkmaya başladı: “Eski Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) kaldırıldı, ama yerine konan ÖYM’ler bundan farksız. ÖYM’ler eski DGM’lerden daha kötü yöntemler uyguluyor...” Son günlerde ÖYM’lere bakışta şu tanım ayrıca dikkat çekiyor: “Düşman ceza hukuku.” CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in 24 Temmuz günü Cumhuriyet’te yayımlanan söyleşisinden bir bölümü paylaşalım: “Özel yetkili mahkemelerin DGM’lerden miras aldığı yargılama pratiği var... 2005 değişiklikleriyle birlikte düşman ceza hukuku kavramının yürürlüğe girdiğini görüyoruz... Düşman ceza hukuku tanımlanmış eylem ve teşebbüsü birbirinden ayırt etmez. Adaleti sağlamak, maddi gerçeği ortaya çıkarmak yerine karşısında yok edilmesi gereken, insan yerine bile koymadığı şüpheliyi yaşamın dışına atılması gereken kişi olarak görür... Mevzuatın tamamı bir düşman ceza hukuku pratiğine dönmüş durumdadır. Onun için yazılmamış ya da yayımlanmamış kitaplar toplanabilir. Bu, beyinlerdeki düşünceye saldırı anlamına gelir. Düşünceyi cezalandırır. İddianamelerde bir kişi hakkında delil olmaması bu kişinin suçsuzluğuna değil, daha tehlikeli bir suçluluk kategorisine girdiğinin kanıtı oluyor. Düşman ceza hukukuna göre o kişi o kadar tehlikeli ki, suçu işliyor ama arkasında delil bırakmıyor.” ÖYM’leri her yönüyle tanımış olan Cihaner’in bu değerlendirmeleri, yargıya bakışta tam bir “kopuş” sürecinin başlayabileceğini gösteriyor. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve Ankara Barosu Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu’nun yaptıkları değerlendirmeler bunun ipuçlarını veriyor. Kocasakal, ÖYM’lerde savunmanın işlevini sorgulamaya başladıklarını söylüyor. Devamında, ÖYM’lere avukat göndermemeyi tartıştıklarını vurguluyor. Prof. Feyzioğlu ile 8 Ağustos günü duruşma salonunda kısa bir değerlendirme yapma fırsatımız oldu. Prof. Feyzioğlu da ÖYM’lerde savunma makamının neredeyse hiçe sayıldığına dikkat çekti. Prof. Feyzioğlu’nun 8 Ağustos günü yaptığı açıklamanın bir bölümünü paylaşmak isterim: “Gazetecilerin gerekçesiz olarak tutuklandığı bir ülkede, düşünce özgürlüğü olmaz. Milletvekillerinin gerekçesiz olarak tutuklandığı bir ülkede halkın egemenliği olmaz. Kaldırıldı denilen Devlet Güvenlik Mahkemelerinin özel görevli mahkemeler adıyla devam ettiği bir ülkede kişi güvenliği olmaz. Siyasi iktidara muhalefet etmeye, siyasi iktidarı değiştirmeye niyetlenen herkes, korku içinde sıranın kendisine gelmesini bekler hale getirilmiştir. Sistematik açıdan siyasi iktidara bağımlı kılınmış yargı organlarının, bireylere gelecek güvencesi vermesi beklenemez. Toplumu dalga dalga saran bu korku algılamasını gidermek görevi, kuşkusuz siyasi iktidarın sorumluluğundadır. Artık yeter. Özgürlüğü tutsak etmeyin.” Ceza davalarının, siyasi davaların uç noktası şudur: Kopuş... Yani savunmanın, yargılananların yargılamayı tanımama noktasına gelmesi. Bu aşamadan sonra artık hukuktan, adil yargılamadan söz edilemez. Bu, bir aracın direksiyonuyla tekerlekler arasındaki ve tekerleklerin kendi arasındaki bağların kopması demektir. Bu araca, “bırakın yoluna devam etsin” demek ne kadar gerçekçiyse şu söz de gelinen noktada o kadar gerçekçidir: Bırakın hukuk süreci işlesin! alkın yüzde 90’ı Musevi sevmiyor Buraya kadar anlattıklarımdan, Türkiye’deki Museviler için her şeyin yolunda gittiği anlamı çıkarılmasın. Haleva’nın alkış alan ifadelerinin hemen ardından gelen ancak Anadolu Ajansı tarafından kamuoyuna duyurulan haber metninde yer almayan şu ifadelerine dikkat çekmek isterim: “Bizim söylediğimiz bu gerçeklerden çok uzaklara düşen kimi beyan ve yazılar beni de bu ülkeye candan bağlı dindaşlarımı da çok üzüyor, hepimizi rencide ediyor, yaralıyor...” Türk Musevi Cemaati Başkan H duayla bitti Ezanla başladı, çifte inimiz ayrı olsa da kaderimiz bir’ Musevi cemaati adına yapılan konuşmalara da aynı hava hâkimdi. Hahambaşı Haleva’nın “Varsın dinimiz diyanetimiz ayrı olsun, varsın akidelerimiz ibadetlerimiz farklı olsun, varsın âdetlerimiz mabetlerimiz değişik olsun. Bu ülke, bu vatan, bu millet için özlemlerimiz bir, dileklerimiz bir, dualarımız bir, niyazlarımız ‘D Sinagoğun yanındaki Şehsuvar Bey Camisi müezzini Mahmut Kurtoğlu’nun ezan sesinin duyulmasıyla başlayan yemek, Musevi cemaatinin tanınmış ‘hazan’ı Davit Sivi ile Beyoğlu Müftü Vekili Yakup Kabalak’ın kendi inançlarına göre ettikleri dualarla Resepsiyon ayarı Cumhuriyet Bayramı’nda Çankaya’daki resepsiyonu ‘türban’ nedeniyle boykot eden TSK, 30 Ağustos’ta da stanbul’da ayrı bir davet verecek BARKIN ŞIK ANKARA 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle Çankaya Köşkü’nde verilen resepsiyonu “türban” nedeniyle boykot eden Türk Silahlı Kuvvetleri, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle ev sahipliği yapacakları resepsiyonda da bir ilke imza atıyor. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları ilk kez bir 30 Ağustos’ta İstanbul’da düzenlenecek resepsiyonda olacak. Ankara’da verilecek dar kapsamlı resepsiyona ise Genelkurmay İkinci Başkanı Hulusi Akar ev sa hipliği yapacak. 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü nedeniyle resepsiyonlarda yeni ayarlamalara gidildi. Ankara’da Merkez Orduevi’nde düzenlenecek resepsiyonun ev sahibi Genelkurmay İkinci Başkanı Akar olacak. Bu resepsiyona, görevli askeri personelin yanı sıra yabancı misyon şefleri, basın mensuplarının katılması planlanıyor. Ankara’da resepsiyonun olduğu saatlerde, TSK’nin üst komuta kademesi ise İstanbul’da Fenerbahçe Orduevi’nde olacak. Komutanlar, tebrikleri kabul töreni ve Hipo drum’daki kutlamaların ardından İstanbul’a uçacak. Komutanlar, Deniz ve Hava Harp okullarında düzenlenecek mezuniyet törenleri sonrasında Fenerbahçe Orduevi’nde düzenlenecek resepsiyona gidecek. Bu resepsiyona, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılıp katılmayacağı merakla bekleniyor. Kara Harp Okulu mezuniyet töreni ise geçmiş yılların aksine 30 Ağustos yerine 29 Ağustos’ta gerçekleşecek. Cumhurbaşkanı Gül’ün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ne deniyle Çankaya Köşkü’nde verdiği eşli resepsiyona katılmayan askerler, Merkez Orduevi’nde alternatif bir kutlama yapmıştı. Hükümetin tepkisini çeken bu adım sonrasında, Zafer Bayramı’nda askerler çifte resepsiyona imza atacak. 29 Ekim resepsiyonu sonrasında Genelkurmay Karargâhı’nda, 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonuna Cumhurbaşkanı Gül’ün eşli katılacağı değerlendiriliyordu. Çifte resepsiyon kararında bu değerlendirmenin etkili olup olmadığı konusunda bir netlik bulunmuyor. SAHTE PARA OPERASYONU Eski AKP başkanı cezaevine konuldu MAHMUT BUDAK ANTALYA Antalya’nın Alanya ilçesinde piyasaya sahte para sürdükleri iddiasıyla aralarında eski AKP Tosmur Beldesi Başkanı Metin Güldalı’nın da bulunduğu üç kişi çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Önceki gün Abdullah Biler’in işlettiği markete otomobille gelen üç kişi, alışveriş yaptıktan sonra 100 TL verdi. Ancak paranın sahte olduğu anlaşılınca, olay polise bildirildi. Polis, şüphelilerin tekel bayiinden alışveriş yaptığını tespit etti. Çevrede önlem alan polis, burada sahte 50 TL vererek su ve sigara alan Ergin Ergen’i yakaladı. Diğer şüpheliler eski AKP Tosmur Beldesi Başkanı Güldalı ve Yakup Akkoca ise otomobilde yakalanarak gözaltına alındı. Şüphelilerin üzerlerinde 100 TL’lik sahte bir banknot ele geçirildi. Şüpheliler, emniyetteki ifadelerinin ardından adliyeye sevk edilerek tutuklandı. AB Bakanı, Bağış’ı makamında ziyaret eden ABD elçisi: Terörle mücadelede yanınızdayız ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’yi dün kabul etti. Bağış, ABD’nin AB üyesi olmamasına karşın Türkiye’nin AB üyeliğine en çok destek veren ülkelerden biri olduğunu anımsattı. Bağış, şunları söyledi: “Obama’nın deyimiyle model ortaklık ilişkisi yaşayan Türkiye ve ABD, teröre karşı da birlikte hareket etmelidir ve edecektir. ABD’nin, terör örgütünün uyuşturucu ağını bitirmek açısından verdiği desteğin öneminin altını çiziyor ve devamını beklediğimizi söylemek istiyorum.” Bağış’ı yeni görevi nedeniyle tebrik eden Ricciardone, “Terör konusunda ABD, Türkiye’nin yanındadır ve buna devam edecektir” derken AB konusunda da Türkiye’yi destekleyeceklerini kaydetti. Ricciardone, Bağış’tan önce de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ı ziyaret etti. Güney Kıbrıs’ın Akdeniz’de petrol arama çalışmalarına başlayacağını duyurduğunun hatırlatılması üzerine Yıldız, bunun meşru olamayacağını söyledi. Bakan Yıldız, ABD’li yetkililerle nükleer santral projesi konusunun gündeme geldiğini fakat bugüne kadar kendilerine somut bir teklifin ulaşmadığını bildirdi. Ricciardone de enerjide karşılıklı bağımlılığın söz konusu olduğunu söyledi. ‘ şkence’ iddialarına yalanlama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, son günlerde, Kara Harp Okulu Menteş Atış ve Tatbikat Bölgesi’nde öğrenci subay adaylarının dövüldüğü ve işkence yapıldığı iddialarını yalanladı. Yapılan açıklamada, “Yapılan inceleme sonucunda; iddiaların tamamen gerçekdışı olduğu ve her eğitim döneminde askeri liselerden gelen bazı subay adaylarının çeşitli nedenlerle okuldan ayrılmak istedikleri ancak ailelerini ikna edemedikleri, İzmir/Menteş’teki eğitimi ve yaşanan zorunlu güçlükleri okuldan ayrılmak için bir gerekçe olarak kullandıkları, ailelerin de tazminat ödememek için basın yayın yoluyla kamuoyu oluşturma gayreti içinde oldukları belirlenmiştir” denildi. Yıldız’la da görüştü C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle