19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 17 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA 4 HABERLER AKP’de Kürt sorunu ve terörle mücadele konusunda bilmeceye dönüşen bir süreç yaşanıyor Terörle mücadelede gelgitler ERDEM GÜL ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Bıçak kemiğe dayandı” açıklamasıyla birlikte yarınki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) öncesi bakanlarla yaptığı üst üste görüşmeler, “terörle mücadelede daha şiddetli yöntemler mi kullanılacak” sorularını gündeme getirdi. Ancak AKP’de 12 Haziran seçimlerinden bu yana terörle mücadele ve Kürt sorunu konusunda tam bir bilmeceye dönüşen süreç yaşanıyor. Teröre karşı alınacak yeni önlemler konusunda bakanların açıklamalarıyla parti yöneticilerinin değerlendirmeleri birbirini doğrulamıyor. Hükümetin seçimlerden bu yana geçen iki aydır terörle mücadele ve Kürt sorununun çözümü konularında sergilediği tutum, tam bir gelgit görüntüsü verdi. Hükümetin bu konudaki bir adım ileri iki adım Hükümetin seçimlerden bu yana geçen iki aydır terörle mücadele ve Kürt sorununun çözümü konularında sergilediği tutum, tam bir gelgit görüntüsü verdi. Yeni önlemler konusunda bakanların açıklamalarıyla parti yöneticilerinin değerlendirmeleri birbirini doğrulamıyor. geri tutumları şöyle: Muhalefetle görüşme rafta: Hükümet adına ilk olarak TBMM kapanmadan önce terör ve açılımdan sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, terörü “milli mesele” gibi gördüklerini belirterek muhalefet partilerine, “çözümü birlikte bulacağız” sözü verdi. Atalay, “dünyanın hiçbir ülkesi, iktidarı muhalefetiyle, dürüstçe, samimice bir milli mesele olarak terör gibi konuları birlikte ele almazsa, iktidar bir şey yaparken, muhalefet onu böyle hemen suçlama tutumu içinde olursa, çözülmez, çözülmemiştir” diyerek muhalefete, “AKP hükümeti, önümüzdeki günlerde muhalefetin kapısını çalacaktır. Hazırlıklarınızı yapın. Hepimiz birlikte bunları göğüsleyelim” sözü verdi. Muhalefet, Atalay’ın ziyaretine ilişkin hazırlık yaparken önce ziyaretlerin temmuz sonunda yapılmayacağı açıklandı, ardından ziyaret gerekçesiz biçimde tamamen rafa kaldırıldı. Daha fazla şiddet çelişkisi: Erdoğan’ın BDP ve PKK’ye yönelik sert suçlamalarının ardından İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, “Bu büyük milletin, bu kutsal vatanın huzurunu bozmak isteyen, büyüklüğüne göz dikmek isteyen, küçüklerle, acizlerle, ucubelerle adı konmamış bu güruhla bu milletin, bu devletin mücadelesi hukuk çerçevesinde ama yaptıklarının karşılığını oluştu İNCE’DEN YENİ İDDİA İĞNELİ FIRÇA ‘Üç kulübün kâğıtlarını kimler aldı’ CHP Grup Başkanvekili nce, şike olayıyla ilgili yeni iddialarda bulunarak “Futbol Federasyonu’na yakın, onların ailelerine yakın isimler var mı” diye sordu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, futbolda şike olayıyla ilgili yeni iddialarda bulunarak “10 Ağustos’tan önce ve sonra üç büyük kulübün kâğıtlarını kimler aldı? Futbol federasyonuna yakın, onların ailelerine yakın isimler var mı? Asıl şike burada. Yani şikenin şikesi var” dedi. İnce düzenlediği basın toplantısında, Futbol Federasyonu’nun önceki günkü açıklamaları çerçevesinde şike iddialarıyla ilgili gelinen nokta için “dağ fare doğurdu” ifadesini kullandı. İnce, soruşturmanın başlamasından sonra 10 Ağustos’ta Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın hisselerinin en düşük seviyede bulunduğunu bugün ise yükseldiğini belirterek “SPK’yi göreve davet ediyorum. 10 Ağustos’tan önce ve sonra bu takımların kâğıtlarını kimler aldı? Futbol Federasyonu’na yakın, onların ailelerine yakın isimler var mı? Asıl şike burada. Yani şikenin şikesi var. Liglerin ertelenmesi bu sonucu doğurdu. Neden ligler 1 ay ertelendi? SPK’nin doğal görevidir. Burada keriz mi silkelendi? Kimler köşeyi döndü?” dedi. rahatsız olmuyor” dedi. İnce, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ziyaretinin sorulması üzerine de, “Bence Meclis Başkanı birincil işini yapmalı. Tabii ki anayasa da önemli ama birincil işi millet iradesinin Meclis’e yansımasını sağlamaktır. Tutuklu milletvekillerinin gelip Meclis’te yemin etmesini sağlamak kendi görevidir. Yasama organının üyeleri hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunurken Meclis Başkanı’nın ses çıkarmaması manidardır” diye konuştu. yetkisi verilecek” değerlendirmelerine neden oldu. Ancak partide de halen yasal olarak valilerin operasyonlar konusunda ekstra bir yetkiye ihtiyaçları bulunmadığı bilgisine racak şekilde bugün de, yarın da dikkat çekiliyor. Partide mevcut yadevam etmektedir ve edecektir. salar içinde valilere operasyonlar Yarının mücadelesi bugünün mü için ek yetki gerekmediği, ancak cadelesinden yapısal ve yöntem geçmişteki OHAL uygulaması gibi olarak daha farklı ve daha şiddetli “Süper yetkili bölge valileri” sisolacaktır” diyerek yöntemin sert teminin yeni bir durum olabileceğileşeceğinin işaretini verdi. Ancak ne vurgu yapılıyor. Bunun için de parti yöneticileri arasında yapılan, geçmiş uygulamalara yeniden dönüş “PKK’nin amacı bizi daha fazla gibi sakıncaların ortaya çıkabileceaskeri önlemlere itme ve şiddeti ği ve TBMM’den yasa çıkarılmasıarttırmaya yöneltmek. Bu tuza nın gerekebileceği belirtiliyor. ğa düşmemeliyiz. Elbette terörle Sınır ötesi operasyon: Ermücadele en sert yöntemlerle de doğan’ın ramazandan sonra yeni vam etmeli ancak şiddet yön yöntemlerin devreye gireceği açıktemleri dışındaki araçlar daha lamasıyla birlikte “sınır ötesi opeönemli” değerlendirmeleri bu ko rasyon” da seslendirilmeye başlannudaki çelişkileri ortaya koydu. dı. Ancak daha temmuz ayında SilValilere yetki tartışması: van saldırısı sonrası gündeme gelen Erdoğan’ın üst üste yaptığı toplan bu konuya Hükümet Sözcüsü Bülent tılar, “Valilere operasyon yapma Arınç, “Bakanlar Kurulu toplantımızda böyle bir ihtiyaç ve böyle bir operasyonun yapılması konuZAFER TEMOÇİN sunda hiçbir görüşme olmadı. Muhalefetin belki olayın etkisiyle yaptığı bir çağrı olabilir veya böyle bir yöntem düşünülüyor mu diye sorusu olabilir hayır şu anda elimizde yetki olmasına rağmen şartların gerektirmesi halinde de uygulanacağı bilinmesi ile hükümet böyle bir konuyu gündeme getirmiş değil” diyerek açık biçimde noktayı koymuştu. Konsept değişikliği yok: Arınç, aynı açıklamasında, hükümetin “terörle mücadele stratejisinde hiçbir değişiklik olmadığını, ne açılım politikalarından ne de terörle mücadeleden vazgeçilmeyeceğini” üstüne basarak vurgularken, Erdoğan’ın açıklamaları sonrası “konsept değişikliği” tartışmaları yeniden alevlendirildi. BDP ile ilgili tutum: Erdoğan BDP’yi de ağır bir dille suçlamasına karşın, parti içinde BDP’li milletvekillerinin ekim ayına kadar gelip yemin edecekleri ve yeni anayasa sürecine [email protected] katılacakları beklentileri dile getiriliyor. Sokaklar ve ‘Barikatın’ Öbür Tarafı İngiltere’yi sarsan isyanlarla ilgili tartışmalar, sokaklardakileri anlama çabaları üzerinde yoğunlaşıyor. Ama, “barikatın” öbür tarafına, iktidardakilerin sergiledikleri davranışlara da bakmak gerekir. Pazartesi yazımda aktardığım araştırma, gelişmiş ülkelerde kamu harcamalarında yapılan kesintilerle toplumsal huzursuzluklar arasında tarihsel olarak çok güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koyuyordu. Ancak araştırma, parlamenter demokratik sistemleri, kurumsal yapıları güçlü, halkın hukuk düzenine, devletin bağımsızlığına güveninin yüksek olduğu ülkelerde bu ilişkinin ortadan kalkmamakla birlikte, zayıfladığını düşündürüyordu. İngiltere’de Muhafazakâr Liberal koalisyon hükümeti, mali piyasaların baskılarına boyun eğerek, bütçede, eğitim, sağlık, belediye hizmetleri ve güvenlik (polis, yargı sistemi vb.) alanlarına ayrılan fonlarda kesintileri derinleştirerek hızlandırmıştı. Ayaklanmaların hemen ardından, hükümet ekonomi politikasında değişiklik yapmayacağını vurguladı. Öyleyse, bu ayaklanmaların arkasındaki maddi koşullar var olmaya devam ediyor. Bu koşularda bu tür ayaklanmaların tekrarlanma olasılığını azaltmak, demokratik sistemin, kurumsal yapıların, güvenlik örgütünün, halkın devlete ve sisteme olan güveninin gücüne bağlı kalıyor. İngiltere, parlamenter demokratik sistemi, geleneği, kurumsal yapılarının gücü, halkın hukuk düzenine, devletin tarafsızlığına inancı açısından en eski ve istikrarlı kapitalist ülkelerden biri. Ancak daha isyanlardan önce bir seri gelişme İngiltere’nin demokratik kurumsal yapısının, “ideolojik evreninin” sarsılmakta olduğunu gösteriyordu. Mali krizde, işsizlik artarken, insanlar evlerini kaybederken, batık bankalar kurtarılırken, bankacıların akıllara zarar büyüklükteki ikramiyeleri, toplumda oluşan öfkeye aldırmadan almakta ısrar etmeleri büyük “infial” yaratmıştı. Milletvekillerinin harcamalarında yaptıkları yoksuzluklarla, medya sektöründe patlak veren telefon dinlemeleriyle, polise yapılan ödemelerle ilgili skandallar; koalisyon partilerinin seçimlerden önce verdikleri sözlerden, seçimlerden sonra vazgeçmeleri, toplumda büyük tepkilere yol açıyor, demokrasiye ve kurumlarına olan güveni sarsıyordu. İsyanlarda yanan, talan edilen binalar, Observer’den Will Huttton’un işaret ettiği gibi toplumsal “özgüveni” (yapının istikrarı için gerekli mutabakatı), İngiliz kimliğine ilişkin varsayımları kökünden sarstı. İsyanlar, katılanların kimlikleri belli olmaya başlayınca, “toplumun başına bela” unsurların kimliklerine (“yabani siyah gençlik, çeteleri”) ilişkin varsayımları da sarstı. Olaylardan önce, ayaklanmanın “omurgasını” oluşturan toplumsal kesimlerin polise güveni son derecede düşük bir düzeydeydi. Ayaklanmadan sonra, polise olan güvenini kaybetme sırası bu kez orta ve üst sınıflarda, yönetici seçkinlerdeydi. Bu kesimlere göre, polis zamanında müdahale etmemişti, dükkânlar yağmalanırken seyretmişti, yeterince polis yoktu; Başbakan’ın deyişiyle polis isyanlar sırasında pasif davranmıştı. Başbakan’ın Los Angeles’in “çetelerle mücadelede” deneyimli emekli polis şefini Scotland Yard’ın başına getirmek üzere davet ettiğine ilişkin haberler bu güvensizliği yansıtıyordu. Polisle hükümet arasında çıkan tartışmalar, polisin hükümete güveninin sarsıldığını gösteriyordu. Örneğin polis müdürünün, “İsyanları bastıran önlemleri biz aldık, siyasetçiler değil” açıklaması, Başbakan’ın siyasi kazanç sağlamasını önledi; Londra’ya Amerika’dan “süper polis” getirme önerilerine karşı çıkarak adeta “Biz işbirliği yapmayız” dedi. Polis şeflerinin, polis kaynaklarının, personel sayısının azaltılmasına karşı dile getirdiği itirazlar da hükümetin ekonomi politikasına yönelik eleştiriler olarak algılandı. Sokaklarda isyandan kaynaklanan kargaşa vardı, ama “barikatın” öbür tarafında da olayların arkasındaki maddi koşulları, olayların “siyasi” boyutunu ısrarla yadsımaktan kaynaklanan bir başka kargaşa vardı. Hükümet, basit bir hırsızlık vakası olan dükkândan mal yürütmekle, düzene baş kaldırmak anlamına gelen yağma arasındaki farka (Gary Young, The Guardian), gözlerini, kapatıyor. İşçi Partisi üyelerine, “kesintileri suçlamayı yasaklıyor”. “Liberal sol”, sokağa çıkma yasağı, kauçuk mermi, basınçlı su, daha fazla polis, hatta asker müdahalesi istiyor; orada duramıyor, “Black Berry’nin mesaj hattını kapatın”a kadar gidiyor. İsyan sonrası, sokak temizleme adına ortaya çıkarak yerel halkın arasına karışan faşist çeteler, medyada “dayanışma ruhu” adına yüceltiliyor... Sonuç olarak, siyasi yapı, bu olaylara çare olarak, “disiplin ve ceza” dışında bir şey üretemiyor. Başbakan tatilden Londra’ya döner dönmez, “insan haklarıyla ilgili uyduruk kaygılara aldırmayacaklarını” açıklıyor. MI5 ve CSHQ (istihbarat örgütleri) telefon mesajlarına girerek olayları başlatanları arıyor, ayaklanmaya katılanların ve ailelerinin sosyal hakları askıya alınıyor. Biz de, “Liberal Demokrasinin Beşiği”nde iktidar ancak bu çözümleri üretebiliyorsa, “Tarihin sonu filan derken Liberal demokrasi’nin sonuna gelmişiz demektir” diye düşünmeden edemiyoruz... ‘Kaos’ eğilimleri ve karşı etkenler Güven sorunu... Doğru çıkmayan ‘Murat Karayılan yakalandı’ haberleri AKP MYK’de gündeme geldi TRT ve AA’ya soruşturma istediler ERDEM GÜL ANKARA Devletin resmi yayın organları TRT ve AA’nın “Karayılan yakalandı” haberleri AKP yönetiminde de rahatsızlık yarattı. AKP yöneticileri, doğru çıkmayan haberi birer gün arayla yayınlayan iki kuruluş hakkında idari soruşturma açılmasını istedi. TRT ve AA’nın İran resmi yetkililerine dayandırarak verdikleri ancak daha sonra doğru çıkmayan “Karayılan yakalandı” haberi önceki gece Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan AKP MYK toplantısında gün deme geldi. Parti yöneticileri, kamuoyunda sansasyon yaratan, İran’la ilişkileri etkileyen ve artan saldırılar nedeniyle en hassas dönemde “devletin resmi organlarınca” yayınlanan bu haberden duydukları rahatsızlığı dile getirdi. MYK üyeleri, bu haberler ve sonrasındaki gelişmelerin PKK’ye karşı oluşturulmaya çalışılan politikalara zarar verdiğini belirtti. Erdoğan mektup yazacak MYK toplantısında Erdoğan’ın yeni anayasa sürecinin başlatılması için muhalefet liderlerine mektup yazacağı bilgisini verdiği de öğ renildi. Önümüzdeki günlerde Erdoğan’ın mektuplarla uzlaşma çağrısı yaparak TBMM açılmadan önce yüz yüze görüşme talebinde bulunacağı da belirtiliyor. Erdoğan, ayrıca daha önce açılım sürecindekine benzer şekilde yeni anayasa için Dolmabahçe toplantıları yapmayı da planlıyor. Parti yetkilileri, önümüzdeki günlerde sivil toplum örgütlerini ziyaret ederek yeni anayasa sürecine destek isteyecek. Öte yandan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, hafta başında Erdoğan’a yaptığı ziyaretin ardından bugün de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli’yle görüşecek. Kargaşa... alilere süper yetki İnce, valilerin yetkilerinin genişletileceği yönündeki çalışmaların sorulması üzerine de, “Valilik diye bir kurum kalmadı Türkiye’de. Devlet yönetiminin gelenekleri, genleri bozuldu. Bunlar, Tayyip Erdoğan’ın il başkanlarıdır. Valiler onun emir eri konumunda” diye konuştu. İnce, Erdoğan’ın “çakma kabadayı”, “kedi” ifadeleri nedeniyle hakkında dava açtığını belirterek “Hani davalarını geri çekmişti. Başbakan benden rahatsız olduğu kadar PKK’den niye V BAŞBAKANLIK’TA TRAF K YOĞUN GÖRÜŞME 1 SAAT SÜRDÜ ran ve ABD elçileri Bozdağ ile görüştü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakanlık dün arka arkaya İran ve ABD’nin Ankara büyükelçilerini ağırladı. Önce İran Büyükelçisi, ardından ABD Büyükelçisi Başbakanlık’a gelerek Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ile görüştü. PKK’nin Kandil sorumlusu Murat Karayılan’ın geçen hafta sonu İran’da yakalandığı yönündeki iddiaların ardından dün ilk olarak İran’ın Ankara Büyükelçisi Hosseinpour sürpriz bir şekilde Başbakanlık’a geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da Başbakanlık’ta olması bu ziyaretin önemini daha da arttırdı. Ancak Büyükelçi Hosseinpour’un Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’la bir araya geldiği öğrenildi. Ardından ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone Başbakanlık’a geldi ve o da Bozdağ ile görüştü. Komutanlar Çiçek ve Erdoğan’ı ziyaret etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve kuvvet komutanları, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ayrı ayrı nezaket ziyaretinde bulundu. TBMM Başkanı Çiçek, görevlerine yeni atanan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Emin Murat Bilgen, Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Mehmet Erten ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu’yu makamında kabul etti. Basın mensuplarına kapalı gerçekleşen görüşme, 1 saat sürdü. Komutanlar daha sonra Başbakanlıka geçerek, Başbakan Erdoğan’ı ziyaret etti. Bu ziyaret ise 45 dakika sürdü. Düzeltme Dünkü haberde HASPAR’ın adı üstbaşlıkta yanlışlıkla HAKPAR olarak çıkmıştır. Düzeltir, özür dileriz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle