19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 AĞUSTOS 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17. SARAYBOSNA F LM FEST VAL ÖNCEK AKŞAM SON BULDU 17 KURT VONNEGUT JR’IN ‘MEZBAHA NO. 5’ ADLI ROMANINA ABD’DEN YASAK GELD Saraybosna’nın kalbi ‘Atmen’in arasında ödülü Bosna Hersekli yönetmen Kültür Servisi Avrupa’nın önemli Necat Begoviç’in tamamen cep telefonu film festivallerinden biri olarak gösteriile çekilen “Mobitel” (Cep Telefonu) len ve 44 ülkeden 220 filmi izleyiciyle adlı filmi aldı. Festivalde Türk ve Albuluşturan 17. Saraybosna Film Festivaman ortak yapımı, yönetmenliğini İmre li’nde ödül sahipleri belli oldu. TürkiAzem’in yaptığı “EkümenopolisUcu ye’den “Kırık Midyeler”in de katıldığı Olmayan Şehir” adlı film de belgesel uzun metrajlı film yarışmasında “Saraydalda “İnsan Hakları Ödülü”ne değer bosna’nın Kalbi” ödülünü Avusturyalı Büyük ödülü Karl görüldü. “Kısa metrajlı film” kategoyönetmen Karl Markovics’in “Atmen” ı Markovics ald risinde 6 ülkeden yarışan 11 film ara(Nefes Almak) filmi aldı. sında ödülü, Hırvatistanlı yönetmen Dalibor 17. Saraybosna Film Festivali, SarayMataniç’in “Mezanin” filmi aldı. En iyi kadın bosna Halk Tiyatrosu’nda, aralarında ünlü oyuncuoyuncu dalında ödülü Romanyalı oyuncu Ada lar Angelina Jolie ve Brad Pitt’in de katıldığı töCondeescu, “Loverboy” filmindeki rolüyle alırrenle sona erdi. “Saraybosna’nın Kalbi” ödülünü ken festivalin en iyi erkek oyuncusu ise “SaraybosAvusturyalı yönetmen Markovics’in “Atmen” adlı na’nın Kalbi”ni kazanan “Atmen” filminde rol filmi aldı. Film aynı zamanda, 25 bin Avro’luk alan Thomas Shubert oldu. “Saraybosna’nın Fahri (yaklaşık 50 bin TL) ödüle de değer görüldü. FesKalbi” ödülü ise Angelina Jolie’ye verildi. tivalde, “belgesel film” dalında gösterilen 18 film Savaş karşıtı romana okul yasağı Kültür Servisi Ünlü ABD’li yazar Kurt Vonnegut Jr.’ın 1969’da yayımlanmış olan “Slaughterhouse Five” adlı romanı, Missouri eyaletinin Republic kentinin lisesi ve kütüphanesinde yasaklandı. Türkçeye 1975’te “Mezbaha No. 5” adıyla çevrilmiş olan romanın, Missouri Eyalet Üniversitesi profesörlerinden Wesley Scroggins’in “şikâyeti” üzerine, lisenin müfredat programından çıkarılmasına ve kütüphanede bulundurulmamasına karar verildi. Prof. Scroggins, yerel bir gazetede yayımlanan yazısında, Vonnegut’ın romanında, “bir gemicinin bile yüzünü kızartacak kadar küfürlü bir dil kullanıldığını” ileri sürmüştü. Vonnegut’un “Mezbaha No. 5” adlı romanı daha önce de ABD’nin çeşitli okullarında yasaklanmıştı. Roman, 1970’lerin başlarında, Kuzey Dakota’daki Drake okulunun yönetim kurulu tarafından “zararlı bir kitap olduğu” ileri sürülerek yasaklanmış ve yöneticilerin emriyle bir hademe tarafından kalorifer kazanına atılarak yakılmıştı. Vonnegut, bu olaydan sonra yaptığı açıklamada, “Romanımda, ‘Çekil yolun ortasından, anasını sattığımın çocuğu!” dışında tek bir yakışıksız söze rastlayamazsınız. Aydın insanlar gibi davranarak kitaplarımı okuma zahmetine katlansaydınız, kitaplarımın açık saçık olmadığını ve şu ya da bu türden bir yabanıllığı savunmadığını anlardınız” demişti. 20. yüzyılda uygarlığın korkunç yanlarını, teknolojinin insanı dışlayışını, çağdaş dünyanın yarattığı korkuları fantezi ve bilimkurgudan yararlanarak alaycı ve çarpıcı bir dille eleştiren romanlarıyla tanınan Kurt Vonnegut Jr., II. Dünya Savaşı’nda ABD Hava Kuvvetleri’nde görev yaparken Almanlara tutsak düşmüş, Dresden kentinin Şubat 1945’te yangın bombalarıyla yerle bir edilmesi sırasında sağ kurtulan az sayıda insandan biri olmuştu. Vonnegut, “Mezbaha No. 5”te, Dresden’de yaşadıklarını aktarmaya çalışmış, hava bombardımanını yüzyıllardır sürüp giden savaşların acımasızlığının ve yol açtığı yıkımın simgesi olarak işlemişti. 49. NEW YORK FİLM FESTİVALİ Açılış Polanski’den Kültür Servisi Geçen yıl taciz suçlaması nedeniyle uzun süre gündemden düşmeyen ünlü yönetmen Roman Polanski’nin yeni filmi “Carnage”, 49. New York Film Festival’inin açılış filmi oldu. Yasmina Reza’nın komedi tarzında yazılmış, Tony ödüllü tiyatro oyunu “Vahşet Tanrısı”ndan (Le Dieu du Carnage) uyarlanan film, bu yılın başlarında Paris’te çekildi. Başrollerini Jodie Foster, Kate Winslet, Christoph Waltz ve John C. Reilly’nin paylaştığı film, oyun parkında çocukları kavga eden iki ailenin, bu olayı uygar şekilde konuşmak için bir araya gelmeleri üzerine yaşananları konu alıyor. Polanski’nin film gösterimine katılması beklenmiyor. 30 Eylül16 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalin seçici kurul başkanı ve program yönetmeni Richard Pena, açılış filmini Polanski’nin ‘yeni zirvesi’ olarak nitelendirdi. “Carnage” filminin prömiyeri eylül ayında Venedik Film Festivali’nde yapılacak, vizyona giriş tarihi ise henüz belli değil. Roman Polanski, ABD’de 32 yıldan bu yana 13 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüzden aranırken 2009 yılının Eylül ayında İsviçre’de yakalanarak gözaltına alınmıştı. İki aylık tutukluluk, yedi aylık ev hapsinin ardından İsviçre hükümeti, ABD’nin iade isteğine olumsuz yanıt vermiş, 12 Temmuz 2010’da ünlü sinemacıyı “istediği yere gitmekte özgürdür” diyerek 4.5 milyon dolar (yaklaşık 7 milyon 600 bin TL) karşılığında şartlı tahliye kararıyla bırakmıştı. Sanat kültür tarihimizin çok hareketli ve çeşnili son temsilcisini uğurlarken Mesude Çağlayan yaşamını yitirdi Kültür Servisi Türkiye’nin ilk opera sanatçılarından Mesude Çağlayan, 93 yaşında Ankara’da hayata gözlerini yumdu. Türk operasının öncülerinden, 1918 doğumlu soprano, 21 Haziran 1940 yılında, Ankara Halkevi sahnesinde konservatuvar öğrencilerince gerçekleştirilen ilk opera temsilinde, Puccini’nin “Madama Butterfly” operasının ikinci perdesinde “Cio Cio San” (Madama Butterfly) rolünü üstlenmişti. Nasip yem’e saygıyla ERHAN KARAESMEN Değerli sanatçı Nasip İyem’in ölümüyle sanat kültür tarihimizin çok hareketli ve çeşnili, ama nispeten az bilinen bir döneminin son temsilcisini yitirmiş bulunuyoruz. Nasip Hanım sadece bir dönemde uluslararası ödüller kazanmış ve haklı bir ün yapmış bir seramik sanatçısı değildi. Aynı zamanda fikirsel ve estetik hareketlilik taşıyan 1940’lar ve 50’ler oluşumlarının içinde olmuştu. Dikkatsiz sanat tarihi değerlendirmelerinde Nasip Hanım’ın çeşitli sanat hareketleri içinde yer alışı, Nuri İyem’in eşi oluşuyla açıklanagelmiştir. Nuri İyem elbette büyük adamdı. Ressamlığı, yürekli sosyopolitik tavırları ve benzersiz geniş kültürüyle Türk sanat tarihinin en renkli simalarından biriydi. Ama oralarda bir Nasip Hanım olayı da vardır. İnce görsel duyarlılığı ve zarif görsel zevki ile usta parmaklarını birleştirerek tadına doyulmaz seramik heykeller ve nesneler yaratmıştır. Bunun yanı sıra düşünsel olarak da dönemin hareketliliğinin içinde yer almıştır. Bu satırların yazarının önceki yazı dizilerinde ve en son çıkan kitabından “Otuz Beş Küsur Tevellütlüler” benzetmesiyle referans gösterdiği bir büyük sanatçılar grubu gelip geçmiştir. O dönemin insanları Nuri yem Nasip yem nın doğum yıllarının hicri senelerle belirlenmesi alışkanlığından hareketle bin üç yüz otuz beşliler ve az küçükleri olarak sözü edilen bu sanatçı grubu, miladi dille 1910’ların ortaları ve sonrası doğumlu insanlardır. En büyükleri kısa bir süre önce kaybettiğimiz Ferruh Başağa idi. Nejat Devrim ile birlikte en gençleri olan Nasip Hanım’ı da önceki gün yitirdik. 1940’ların polis kontrollü bir Türkiyesi’nde toplumsal gerçekçilik düşüncesini geliştirip bunu sanat diline çevirmeyi beceren bir gruptan söz ediyoruz. Cumhuri yet’in bu sayfalarında yakın zamanlarda yayımladığımız ve “İstiklal Caddesi’ne Düşen Bomba” olarak betimlediğimiz ünlü Liman Sergisi’nin müellifeleri bu insanlardı. Hayatta hiç kimse kalmadı o dönemden. Dönemin tüm değerli sanatçıları arasında, Türk resim sanatının önemli ulusal bir kültür dalı olarak gelişmesinde büyük yük taşımış olan bir Nuri İyem ve uluslararası arenaya açılışın başarılı ve öncü temsilcisi bir Selim Turan özellikle hatırlanmaktadır. Nuri ve Nasip İyem ikilisi alabildiğine mutlu bir sanatçı ailesi ola rak hep örnek gösterilmiştir. Bu ikilinin nasıl bir araya geldiğini bu yazıyı bitirirken kısaca hatırlatmakta İyemler’in yakın, kişisel dostu olarak bir zorunluluk duymaktayım. Nuri Bey anlatıyordu: “Bizler Akademi’nin ilk üst dönem öğrencileriydik. Daha gençlerden insanlar çevremizde dolaşırdı. Ben anlatmayı ve yetenekli gençleri fikirsel ve sanatsal olarak aydınlatmayı pek severdim. Çevremdeki bu sevimli genç insanlar arasında Nasip adında zeki ve duyarlı bir genç kız vardı. Ayrıca da çok güzeldi. Onun yakın dünyamda olmasında gizli gizli zevk duyardım. Sonra evlendik. İşte böyle...” Nasip Hanım ise şöyle anlatıyor: “Nuri Abi bizler için bir idoldü. Çok güzel resim yapıyordu. Derin kültürlü ve kuvvetli kişilikli bir insandı. Ondan çok şeyler öğreniyorduk. Ayrıca da çok yakışıklıydı. Hayranlarından biriydim. Sonra bir gün bana evlenme teklif ettiğinde gizlemeye çalıştım, ama muhtemelen dışarıdan da görünüyordu, çılgınca sevinmiştim. İşte böyle...” Nasip Hanım’ı ve o dönemin artık hayatta olmayan tüm değerli sanatçılarını saygıyla yâd ediyoruz. Troia Festivali’nde ‘çevre’ teması Kültür Servisi Çanakkale Belediyesi’nin düzenlediği “48. Uluslararası Troia Festivali”, 913 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek. Festivalin bu yılki sloganı ise “Havada Siyanür Kokusu, İzin Verme Doğa ile Barış.” Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Kaz Dağları’ndaki altın arama ve işletmeye karşı yoğun bir çaba içinde olduklarını, bu nedenle bu yıl ki festivalle çevre vurgusu yaptıklarını belirtti. Bu yılki Homeros Bilim Kültür Sanat Ödülü ise tiyatro oyuncusu Ayla Algan’a verilecek. Marvel Comics davayı kazandı Kültür Servisi Ünlü çizgi kahramanlarının yaratıcısı Marvel Comics, Spider Man ve Yeşil Dev’in telif haklarını geri almak için çizgi roman sanatçısı Jack Kirby’e açtığı davayı kazandı. Ancak mahkeme, Kirby’nin Iron Man karakterini şirkete kiraladığı kararını verdi. Jack Kirby, 1958 ile 1963 yılları arasında Marvel Comics’te çalışmıştı. RUTH LILY Ş R ÖDÜLÜ SAH B NE 100 B N DOLAR VER LD Şiir para kazandırır mı? EGEMEN BERKÖZ Bu soruyu kimsenin evet diye yanıtlayacağını sanmıyorum. En azından Türkiye’de. Hatta Avrupa’da. Hatta dünyada... derken orada durdum. İtalyan “Poesia” dergisinin son sayısında okuduğum bir haber durdurdu beni. Durdurdu da ne demek, değerli çizer Turhan Selçuk’un kahramanı Abdülcanbaz gibi söylersek “şallak mallak” etti. Haber şuydu: Amerika’nın en saygın ödüllerinden biri olan ve bir şaire “tüm yapıtları” için verilen Ruth Lilly Şiir Ödülü’nü bu yıl David Ferry kazanmıştı. Buraya kadar doğal. Haberin çarpıcı yanıysa ödülün tutarıydı: Tam 100 bin dolar. Haberden, 1924 New Jersey, Orange doğumlu Ferry’nin aynı zamanda çevirmen olduğunu, hatta daha çok çevirmen olarak tanındığını öğreniyoruz. Almanca, Fransızca, İtalyanca, Latince ve eski Babil dilinden çeviri yapan Ferry, halen Boston ve Suffolk üniversitelerinde ders veriyormuş. Vergilius’un “Aeneis”ini çevirmekte olup yeni şiir kitabı “Bewilderment” da hazırmış. Çoğu kitabında şiirleri ile çevirilerine bir arada yer veren Ferry’nin bir söyleşide çeviri yapmakla şiir yazmanın çok farklı işler olmadığını, bazı şiirlerinin şiir ve çeviri çalışmaları arasındaki etkileşimden doğduğunu belirttiği ve “Ben ikisinde de yalnızca güzel ve olabildiğince anlaşılır dizeler oluşturmaya çalıştım” dediği de haberde yer alan bilgiler arasında. Ruth Lilly Şiir Ödülü 1986’dan bu Ruth Lilly Şiir Ödülü ABD’de 1986’dan bu yana veriliyor. Bu yıl ödülü David Ferry kazanmış. Ödülün tutarı ise 100 bin dolar. lk şiir kitabına verilen Kate Tufts Şiir Ödülü ise 10 bin dolar. Gel de Amerikalı şairleri kıskanma! Yani tek şiir kitabına verilen yalnızca Amerika’nın değil, dünyanın en büyük para ödülüyle karşı karşıyayız. yana her yıl yaşayan bir Amerikalı şaire veriliyor. Ödülü verense Eli Lilly ilaç devinin vârisi Ruth Lilly’nin 100 milyon dolar bağışladığı The Poetry Foundation. Çağdaş Amerikan şiiriyle ilgilenenler için ödülü daha önce alanları da sayalım: Adrienne Rich, Philip Levine, Anthony Hecht, Mona Van Duyn, Hayden Carruth, David Wagoner, John Ashbery, Charles Wright, Donald Hall, A.R. Ammons, Gerald Stern, William Matthews, W.S. Merwin, Maxine Kumin, Carl Dennis, Yusef Komunyakaa, Lisel Mueller, Linda Pastan, Kay Ryan, C.K. Williams, Richard Wilbur, Lucille Clifton, Gary Snyder, Fanny Howe ve Eleanor Ross Taylor. Bu şairler arasında, daha önce hiç duymadığım, adı nedeniyle ilgimi çeken Yusef Komunyakaa’yı bir araştırayım dedim ve bir kez daha “şallak mallak” oldum. Ruth Lilly Şiir Ödülü’nü 2001’de kazanan Komunyakaa daha önce, 1994’te başka bir ödül kazanmış: Kingsley Tufts Şiir Ödülü. Ve, bir şaire tüm yapıtları için değil, yalnızca bir kitabı için verilen bu ödülün tutarı da 100 bin dolar. Yani tek şiir kitabına verilen yalnızca Amerika’nın değil, dünyanın en büyük para ödülüyle karşı karşıyayız. Üstelik, 1993’ten beri verilen bu ödülün bir de kardeşi var: İlk şiir kitabına verilen Kate Tufts Şiir Ödülü. 10 bin dolar tutarındaki bu ödülse 1994’ten beri verilmekte. 1994’te Kingley Tufts’ın yanı sıra, parasal karşılığı 10 bin dolar olan Pulitzer Şiir Ödülü’nü de kazanan Komunyakaa’nın bütün bu ödül paralarını nasıl değerlendirdiği konusunda bir bilgiye rastlamadım. Ama Ferry’nin ödülle ne yapacağı sorusunu “hayır işleri” diye yanıtladığına bakılırsa, paraya pek gereksinimi olmadığı anlaşılıyor. Gel de Amerikalı şairleri kıskanma! Son bir söz: Bu çok ödüllü şairler Türkçeye çevrilseler de okusak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle