23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 AĞUSTOS 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA 15 Kimlikler kaldırılırken Biliyorsunuz,ileAKP’nin son hedefi meslek odaları. Kararnameler meslek dışında bir parlamento kuruyorum” diyor. Adam, “Ben artık vergi vermeyeceğim, ama sen bana bakmak zorundasın” diyor. Adam, “Kolluk gücümü oluşturacağım” diyor. “Fırsat bu fırsattır”cı Cumhurbaşkanı, sessizliğe gömülmüş. Hükümet, seyrediyor. Ulus devleti kurmuş CHP; 20. yüzyılın başında Anadolu’yu bölmek için her Dileriz çıldırmazlar Hatuşaş’tan götürülmüş ikiz sfenkslerden birini Türkiye, 1972’de tanıdığı Doğu Almanya’dan istemiş, sonra da unutmuştu. Ama, tarihi yapıtlarımızı topraklarımıza yeniden kazandırmayı yaşamının en önemli görevi sayan gazeteci Özgen Acar unutmamıştı: “1986’da Milliyet gazetesinde konuyu gündeme taşıdım. Tabletler geri geldi. Sfenks kaldı. Sonrasında devlet cenahında ilgisizlik başladı. Zaman zaman konuyu yazılarımla canlandırmaya çalıştım. Sonuçta, mevcut yönetiminin sorunu benimsemesiyle sfenks ikizine kavuştu. Çabalarımdan birini daha çeyrek yüzyıl sonra da olsa sonucunu almak gerçekten bambaşka bir duygu.” Dileriz; sfenksi, yine Özgen Acar’ın üstün çabasıyla geri gelen “kanatlı deniz atı” ya da “Marsias heykeli” gibi çaldırmazlar! Adam, “Ben TBMM’yi tanımam, onun Kılavuz türlü naneyi yemiş olan İngiltere’ye “demokratik özerklik dersi” almak üzere, biri Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde (Sezgin Tanrıkulu) iki temsilci gönderiyor. Asker, kendisini yeni rejime uydurmakla meşgul. Yargı ve savcılar desen; yumurta atan öğrenci, gazeteci ve futbolcu peşinde. Yasama, tatilde. Özetle, görünen köy kılavuz istemiyor. Çünkü, kılavuz karga... Şart yakışıklı Yeni ve deHüseyin başkanı Karakullukçu, Danıştay’ın amblem ve logosunu değiştirecekmiş... Yeni rejimin yeni Danıştay’ının amblemine “Kurban olduğum Allah’ım verdikçe veriyorsun” sözünün kazınması şart olmuştu zaten. odalarının özerk ve kamusal kimlikleri ortadan kaldırılıyor. Mimarlar Odası, yandaş kurum ve kuruluşlara her türlü destek verilirken, muhalif tavır geliştiren odalara karşı “gözden düşürme” amaçlı girişimler yürütüldüğünü duyurdu. Buna bir de örnek gösterdi: “Cumhurbaşkanı tarafından 2008’de Devlet Denetleme Kurulu’na verilen bir talimatla meslek kuruluşları hakkında yapılan araştırma ve inceleme sonucunda hazırlanan rapor, bu girişimlerin somut bir örneğidir. Devlet Denetleme Kurulu (DDK) tarafından bu raporda, baskının yoğun olduğu 1980’li yıllarda dahi uygulanamayan kimi talepler ve kısıtlamalar gündeme getirilmiştir. Bu raporla, demokratik ülkelerde uygulanmakta olan ‘meslek örgütlerinin kendi gelişimlerini belirleme hakları’ görmezden gelinerek, odaların dönüştürülmesi adeta dikte edilmiştir.” “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘Ustalık’ Buymuş Demek! Başbakan, partisinin iktidara gelişinden bu yana geçirdiği evreleri üçe ayırmış, bunları “çıraklık”, “kalfalık”, “ustalık” dönemleri olarak adlandırmıştı. İlk iki dönemi yaşamış, tanıklık etmiştik; 12 Haziran seçimleriyle başlayan “ustalık” döneminde ise neler yaşayacağımızı, nelere tanıklık edeceğimizi doğrusu merak ediyorduk. Merak ediyorduk, çünkü “çıraklık” ile “kalfalık” dönemleri arasındaki başkalıkların ayırdına, gözlem yetersizliğimizden olacak, pek varamamıştık. “Ustalık” ise adı üstünde belli bir bilgi birikimini, gerekli donanımı, deneyim çözümlemelerini, üst düzeyde algılama ve kavrama yeteneğini, gelişmiş yönetsel beceriyi gerektiren bir nitelikti. Başbakan, kendisinin ve partisinin artık bu nitel düzeye eriştiğini savlayarak bize eskisinden çok farklı bir Türkiye muştuluyordu. Bekleyip görecektik. Ne var ki uzun boylu beklememize gerek kalmadı. Daha seçimlerden on gün önce Başbakan’ın Hopa mitinginde çıkan olaylar sırasında polisin protestocu Hopalılara uyguladığı, bir emekli öğretmenin, Metin Lokumcu’nun ölümüne yol açan şiddete tanık olduğumuzda yeni döneme ilişkin ilk ipuçlarını elde etmiştik. Hopa olayları Hopa’da son bulmadı. Polisin uyguladığı şiddeti protesto etmek için Ankara’da toplanan gençlerin üzerine saldırıldı bu kez; bir genç kız eylem sonrası evine giderken polisin kurduğu pusuya yakalanıp komalık edilinceye kadar dövüldü. “Suçu” bir polis tankının üzerine çıkıp bayrak sallamaktı. Onlarca genç gözaltına alındı, tutuklandı. Haklarında ağır cezalar isteniyor. Son günlerde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin televizyonlarda gösterilen tanıtım filmini izliyor musunuz? Filmde rol alan ünlü ODTÜ mezunları, üniversitelerinde okuyan öğrencilerin hayatın dışında kalmayan, olan biteni sorgulayan, ülke sorunları üzerinde düşünen, çözüm üreten gençler olarak yetiştirildiklerini söylüyorlar. Hopa olaylarını protesto eylemine katıldıkları için yıllarının yakılması, hapishanelerde çürütülmesi istenen gençlerin bir bölümü ODTÜ’lü öğrenciler. Ne yaman çelişki değil mi? AKP’li Anayasa Profesörü Burhan Kuzu’ya Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yumurta atılması nedeniyle 13 öğrenci hakkında yapılan savcılık soruşturması sonucunda savcı, “kamu görevlisine hakaret” ve “kamu görevlisine görevini yaptırmamak amacıyla cebir kullanmak” gerekçesiyle 4’er yıla kadar hapis cezası istiyor. Başbakan ve partisi için “ustalık” diye adlandırılan olgunlaşma, yerleşme evresi ileride toplumun ıslah edilme, doğru yola getirilme dönemi olarak adlandırılacak. Gençler, öğrenciler, işçiler, memurlar, her meslekten emekçiler, eşitlikçi kadınlar, “açgözlü” emekliler; sendikalar, meslek odaları, barolar, sivil toplum örgütleri, medya kuruluşları, üniversiteler hizaya getirilecek. Aleviler, Sünni gibi inanmak, Kürtler Türk gibi düşünmek nedir, öğrenecekler. Toplum, süt dökmüş kedi gibi sessiz, balçık gibi itaatli, devlet büyüklerine saygılı bireylerden oluşacak. Asker askerliğini, yargı yargılığını bilecek, imam ise bildiğini okuyacak! Son günlerde Asmalımescit’te, Taksim’de, İstiklal Caddesi’ne çıkan sokaklarda, Cihangir’de, Tünel’de olan bitenleri küçümsemeyin. Tanık olmadıysanız bile Beyoğlu’nun AKP’li Belediye Başkanı, Süleymaniye Camisi eski vaizi, “İslamda Cinsel Hayat” adlı teolojikerotik kitabın yazarı Ali Rıza Demircan’ın oğlu Misbah Demircan kaldırımlara çıkarılan masaları iş makineleriyle nasıl toplatıyor, “tahayyül” etmeye çalışın, sorgulayın. Bu operasyonun amacı yarın başlayacak olan ramazanı yukarıda sayılan sokak, cadde ve semtlerde “alkolden arındırılmış” olarak karşılamaktan başka ne olabilir? Bunlar daha başlangıç, kim bilir daha neler görecek, daha neler yaşayacağız? en son hangi cenazede, kimin tabutunu taşıdı?” diye soracak olursanız: İçinden AKP’yi filizlendiren, 100’e yakın İslami dernek ve vakfın çatı örgütü olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın (TGTV) eski Başkanı Ahmet Şişman’ın... Soru: Devlet Denetleme Kurulu, TGTV’yi ve ona bağlı örgütleri incelemek üzere kazara da olsa görevlendirilir mi? Yanıt: Hiç beklemeyin. Mardin’de çocuklar için yaz okulu İşte, yapılacağını duyurmuştuk. Yapıldı. okulun öncülerinden Dr. Bülent İlik’in Mardin Yaz Okulu kadın toplantıları yaptılar. Haftada üç gün 78 yaş yüzmeye, 912 yaş arkeoparka, çimento fabrikasına, adliye, belediye, valilik gibi kamu kurumlarına, bir büyük otele, stadyuma, üniversiteye, iki ayrı müzeye, spor salonuna, yerel bir radyoya meslek tanıtımına gitti. Otelde aşçıdan resepsiyon görevlisine, otel müdüründen garsona kadar herkesle tanışıyorlar. Her iş için eğitimin gerekliliğini paylaştılar. Radyoda canlı yayına katıldılar. Arkeopark, Arkeoloji Müzesi’nin Mardin’de başlattığı çocuklar için çok ilginç, eğlendirirken öğreten başarılı bir uygulaması oldu. Hazırlanmış bir ortamda kazı yaptılar, para buldular, bez ve para baskısı yaptılar; arkeolog, sanat tarihçisi, iç mimar ve grafikerle tanıştılar. Adliye ve hukukçularla tanışmaları da çok eğlenceli, öğretici ve başarılı geçti. gözlemleri: “Üniversitelerden, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’ndan ve Mardin’den katılan toplam 58 gönüllü, üç ayrı mahallede 500’ün üzerinde okulöncesi ve 712 yaşındaki çocuklarla çok yoğun bir programı başarıyla yürüttüler. Ayrıca programa destek amacıyla gelen öğretim üyeleri, aile içi iletişim, anababa tutumları, çocuk ihmal ve istismarı, ev kazaları ve önleme yollarının dile getirildiği Başsavcının, yargıçların, mahkemenin konuğu oldular, bilgi alıp soru sordular. Çocuklardan mahkeme kurduk. Demokratik hak aramanın yolunu konuştuk. Türkçe, matematik, İngilizce, drama, müzik, spor, el sanatları dersleri gördüler. Diş fırçalamada çok yol aldılar. Pek çok çocuk sıvı sabunla ilk kez karşılaştı. İki ayrı bando kuruldu; kukladan doğa kâşiflerine, küçük yazarlardan eğlen, öğren, hijyene kadar atölye etkinlikleri yapıldı.” Ve yaz okulunun sonuna doğru çocuklar eylem yapmışlar: Program bitmesin diye... K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr Ekonomik Kriz IMF’nin Bir Ortaoyunu mu? 1) Kapitülasyonlar, 2) Düyunu Umumiye İdaresi (Dış Borçlar Denetleme Kurumu) ve 3) IMF (Uluslararası Para Fonu), 16. yüzyıldan bu yana “ahtapotun üç kolu” gibi ülkemize sarılmış, Türkiye’nin kaynaklarına el koymuştur. Günümüzde, IMF kapitülasyonlarla, Düyunu Umumiye’nin yerini almıştır. “Kapitülasyon kelimesi Latince caput’tan gelir ve baş eğmek, teslim anlaşması yapmak anlamlarını taşır.” (Kaynak: Vikipedi) Kapitülasyonların çoğu iki taraf için geçerli olsa da ekonomisi güçlü olan taraf kapitülasyonlardan fayda sağlarken ekonomisi zayıf olan taraf kapitülasyonlardan zarar görmüştür. Kapitülasyonlarla yabancılara, Osmanlı kentlerinde örgütlenebilme hakkı, yabancıların kendi aralarındaki anlaşmazlıklarda konsolosluklara yargı yetkisi tanınması, Osmanlı topraklarında seyahat, taşımacılık ve satış serbestliği, Osmanlı sularında gemi işletme hakkı verilmiştir. İttihat ve Terakki’nin 1911 yılında kaldırdığı kapitülasyonlar, Sevr Antlaşması ile daha da güçlü bir şekilde Osmanlı’nın sırtına bindirilmiş. Başvuru kaynaklarında Osmanlı Devleti 1854 yılında dış borçlanmalara başladığı ve 1874 yılına kadar 15 ayrı dış borçlanma yaptığı, bu dönem içinde 239 milyon lira borçlanıldığı halde, hükümetin eline yalnızca 127 milyon lira geçtiği açıklanmaktadır. Zaman içinde, hiçbir borç ödemesini yapamayan Osmanlı Devleti, sonunda alacaklılarla anlaşma yoluna gitmiş ve 1879’da alacaklılarla anlaşmaya varılmış. Bu anlaşma sonucu, 1881’de “damga, alkollü içki, balık avı, tuz, tütün ve ipekten alınan vergilerin tüm geliri iç ve dış borçlara” ayrılmış ve “Bu vergileri toplamak ve alacaklılara ödeme görevi de yeni kurulan Düyunu Umumiye İdaresi’ne” verilmiş. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile, Osmanlı Devleti’ni sömürge düzeyine indiren Düyunu Umumiye İdaresi’nin görevi son bulmuş ve bu kurumun vergi gelirlerini denetlemesi sona erdirilmiştir. 1945 yılında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 45 ülke ile Uluslararası Para Fonu (IMF) kurulur Kapitülasyonlarla, Düyunu Umumiye İdaresi’nin geçmişte üstlendiği, “tefecilik” görevini, bu kez IMF üstüne almıştır. “180’den fazla üyesi olan IMF”, görünürde “ülkelerin gelişmelerini ve kalkınmalarını sağlayacak yardımlar yapmak” amacıyla kurulmuştur. IMF’nin amaçları arasında, “parasal işbirliğinin uluslararası düzeyde teşvik edilmesi ile uluslararası sürmekte olan ticaretin daha da genişletilmesinin sağlanması” da vardır. Amaçlarının en başında, dış borçlarını ödemekte güçlük çeken ve zorlanan ülkelere “gereken destek ve para yardımı” yapılması gelmektedir. Kaynaklarda, “IMF’nin kurulduğu günden bugüne kadar, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere yaptığı yardımlarla” otuza yakınının ekonomisini batırdığı ve “borç batağına” sürüklediği açıklanmaktadır. IMF’nin ekonomik çıkma içine giren ülkeleri kendisine bağımlı duruma getirdiği çok açıktır. Şimdilerde, “ekonomik krizin”, Avrupa ülkelerini sarsmakta olduğu haberleri yoğunlaşmaktadır. Bir süre önce istifa etmek zorunda kalan IMF Başkanı StraussKahn’ın başına gelenlerden sonra, “ekonomik kriz IMF’nin bir ortaoyunu mu?” diye düşünmekteyim. HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com BULMACA 1 SOLDAN SAĞA: 1/ Doğu Karadeniz 1 yöresinde patlamış mısıra verilen ad... 2 Satrançta bir taş. 2/ 3 Deniz yosunların 4 dan çıkarılan, beslenme endüstrisinde 5 ve hekimlikte kul 6 lanılan bir tür jela7 tin. 3/ Tavanla çatıyı ayıran boşluk... 8 Erkek hizmetçi. 4/ 9 Tümör... Bir işletmenin ani batışı. 5/ “Her içinde seyredilir başka bir cihan” (Y. K. Beyatlı)... Hububat tozu... Bir nota. 6/ Şaşkınlıktan sersemlemek. 7/ Kişiler arasında gözetilen saygı sırası... Büyük erkek kardeş. 8/ Nijerya’da yaşayan bir halk... Bir organımız. 9/ Küçük mağara... Öznenin dışında kalan her konu. SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 K A K B E L İ K 2 O V A 3 Ç A L A A K L A F D E I R 4 K L A S İ K 5 6 7 A T I A R K A A L U S O Z A ME R A R İ L A NG 8 M A R A L 9 I L I S U AM N A I Ç YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ege yöresine özgü, patlıcanla yapılan bir yemek. 2/ Açık alanlardan ve kalabalık yerlerden korkma. 3/ Afrika’da bir ülke... Kestane rengi. 4/ Soy, sülale... “Benim olmuş dilim / Ne desem yâr incinir” (Türkü). 5/ Lantan elementinin simgesi... Bilyeli yatak. 6/ Amerika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan bir tür kertenkele... Bir nota. 7/ “İki şey: ve şiir / Bunlar kuşkuyla çiftleşir” (Cemal Süreya)... Kuzu sesi. 8/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Beyaz, kırmızı ya da pembe çiçekler açan ve reçinesi hekimlikte kullanılan bir ağaççık. 9/ Sıcak parçanın ansızın su içine daldırılmasıyla elde edilen çatlak cam türü. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle