22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 10 MAYIS 2011 SALI kultur@cumhuriyet.com.tr 16 KÜLTÜR ANKARA SANAT T YATROSU ‘G DERAYAK’ OYUNU LE RANT DÜZEN N RDEL YOR Çıkar çarkına karşı Ankara Sanat Tiyatrosu içinde bulunduğumuz tiyatro döneminde Bülent Usta’nın ‘Giderayak’ başlıklı oyununun dünya prömiyerini yaptı. ODTÜ İktisat mezunu yazarın son çalışması olan ‘Giderayak’, ‘kara güldürü’ tadında olması amaçlanmış bir fantezi. Oyun 13, 20, 27 ve 28 Mayıs tarihlerinde de sürüyor. Bir yanlışlığın bilinçli ya da bilinçsizce yapılmasından kaynaklanan ‘tersinleme’ (ironi) ile oluşuveren ‘beklenmedik’ durumlar, güldürünün temel örgelerinden biridir. ‘Kimlik yanılgısı’ bu örgelerin en popüler olanıdır. İki kişinin birbirine karıştırılması, ‘gelen kişi’nin ‘gelmesi beklenen kişi’ olduğunun sanılması, isim benzerliğinin neden olduğu yanlışlar yüzlerce sahne yapıtının malzemesi olmuştur. Yozlaşmış bir toplumsal düzende devlet görevi taşıyan kişilere ilişkin olarak yapılan yanlışlıklar ise güldürü yoluyla toplumsalpolitik eleştiri yolunda etkili bir araç olarak kullanılagelmiştir. En ünlü örneklerden biri, züğürt bir soylu ile adamının, bu tür bir yanlışlıktan yararlanarak, yolsuzluğu ve rüşveti doğallaştırmış bir kasaba halkını nasıl kandırdıklarını dile getiren Gogol’un ‘Müfettiş’idir. Cevat Fehmi Başkut’un ‘Buzlar Çözülmeden’ adlı oyunu ise tımarhaneden kaçmış olan iki delinin, o sırada beklenmekte olan yeni kaymakam ve yardımcısı sanılarak makama oturtulması sonucunda, devlet görevlerinin nasıl yoluna girdiğini tersinleyici Mektup Öldü mü? Sevdiğiniz bir insana en son ne zaman mektup yazdınız ve en son ne zaman mektup aldınız? E posta değil. Zarfı pullu, kâğıdı, mürekkebi ve el yazısıyla özgün, içinizi titreten bir mektup söz ettiğim. Hatırlayamadınız değil mi, doğal. Teknoloji hayatımıza gireli böyle bir mektuba hasret kaldık. Posta kutularında insan elinin, gözünün değdiği sayfalarla dolu size özel bir zarf bulmak zor artık. İleti, aceleyle, sözcüklerin zengin içerikleri, duygusal yükleri, çağrışım güçleri tartılmadan anında öteki tarafta. Yazık ki, insan iletişiminde ciddi bir yazma kültürü oluşturan mektubun çağı geçti, ömrü tükenmek üzere. Kuşkusuz mektup kamu yaşamındaki yeri kadar en eski edebi türlerden biri oluşuyla da önemlidir. Devlet adamı, düşünür ve yazarların mektupları hem yazıldıkları döneme ışık tutar hem de edebi yanlarıyla ilgi toplarlar. Türün en eski örnekleri edebiyatın temeli ve belleği sayılırken düşünme ufuklarını geliştiren düşünür mektupları insani arayış ve zenginliği yansıtırlar. Mektup kendi başına bir posta kültürü de yaratmıştır. Bir ara Turgut Çeviker, bir Posta ve Mektup dergisi çıkarıyordu. Sanırım sürdüremedi. O bir mektupçu. Önemli bir arşivi olduğu biliniyor. Keşke dergi yeniden yayımlanabilse. Her mektup kendi anlamıyla geri dönüşlüdür. Yankısı yazanın dünyasına döner, sözlerinin etkisini izleme, sesini duyma ve kendi kalbini görebilme olanağı sunar. Böylece mektup yazarı çoğu kez kendi imgesinin dışına taşar, başkaları da olabilecek çoğulluğa kavuşur. Konuşma dili insanı gizleyip kapatır. Mektup yazmak ise insanın dilini kalıpların dışına çıkarma isteğiyle ilgilidir belki de. Farklı söyleme ve yazıyla yakın ilişki kurma arayışına denk düşer. Yazmaya özenenin kendini yoklamasına imkân verir ve onu cesaretlendirir. Teşhir edilmeyeceğinden emin olunduğunda, yadırganma, beceriksiz görünme korkusu da ortadan kalkar. Eskiden ben de bir mektupçuydum. Aşk mektupları geceye yakışırdı. Gün kâğıtlar üstüne düşene kadar yalnızlık ve özlemlerle olgunlaşmış ateşli, inatçı, sözcükler dökülürdü kâğıtlara. Kılı kırk yaran kaygılar, olurlar, olmazlar ve kuşkularla dolardı sayfalar. İçtenlikle yazılmış her satır, biriyle dışa kapalı bir ilişki kurabilmenin, ona kalbini göstermenin ve sevilme arzusunun taşıyıcısıydı. O zamanlar çeşitli mektup kâğıtları, mürekkepler, ipek zarflar ve harika pullar vardı. Tutkuyla yazılmış mektuplara sabırsızlık ve umutla cevap bekleyen ve bu alışverişi seven insanlar vardı. Mektuplar, dostluğun, aşkın, sevginin yazıya dökülmüş en saf haliydi. Kırık dökük hayatlara avuntu, yalnızlığa merhem, çıkışsızlığa umuttu. Bazı insanlar dünyaya yalnızca mektup yazmak için gelmişlerdi sanki ve her yazdıkları hayata yollanmak ve cevapsız kalmak üzere kaleme alınmıştı. Mektup derken artık olmayan, ölmüş bir şeyden söz etmek zorundayım. Beklemek, özlemek, içten paylaşım yok artık çünkü. Mektup yazma ve alma zevkini hiç tatmamış genç insanların sözcük sayısı sınırlı sosyal paylaşım sitelerinden yansıyan sığ, yavan, teşhirci dilsizlikleri var. Şair’in sözü: “Bir zarf açılınca içi açılıyorsa kelimelerin mektup odur Bir zarf kapanınca dışarıda kalıyorsa bazı kelimeler mektup odur Bir zarf daha uzağa gitmeye hazırlanıyorsa geride kalan mektuptur kimseye göndermeyin onu biraz önce yazdığınız mektubu size gelmiş gibi okuyun: mektup yerini bulmuştur.” * “Zarf”ı, Haydar Ergülen’in harika şiirlerini okumanızı öneriyorum. *ZARF H. Ergülen / Kırmızı Kedi Yay. 2010 Bülent bir yaklaşımla anlatır. Bülent Usta ‘Giderayak’ı işte Usta’nın amacı, tam da bu tür bir ‘tersinleme’ üsdevlet katında ve tüne kuruyor. Amacı, devlet katınkurumlarda da ve kurumlarda kadrolaşma ve kadrolaşma, adam kayırma yoluyla aynı çıkarları güdenlerin güç birliği yaparak adam kayırma kurdukları soygun düzeninin ülkeyoluyla aynı Atmış’ın ışık tasarımıyla oluşye verdiği zararları tartışmak. Bu muş Kafka yapıtlarının karançıkarları oyunda yazara esin kaynağı olan, lık dünyasını anımsatan loş at2008’de ‘atama skandalı’ başlıgüdenlerin güç mosfer içinde yer yer spot ışığı ğıyla yer alan bir gazete haberiybirliği yaparak eşliğinde ortaya fırlayıveren ve miş. Başbakan Erdoğan’ın TMSF kurdukları soygun ‘kukla’ figürlerini anımsatan üyeliği için istediği bir kişinin yeribiçimde hareket eden oyun kine, isim benzerliği nedeniyle bir düzeninin ülkeye şileri başarılı tiplemeleriyle başka kişinin atanması olayı, Büverdiği zararları öne çıkan Yıldırım Şimşek ve lent Usta’nın imgelemini şöyle tartışmak. canlandırdığı kişiliğin gizemli ateşlemiş: Ya bu tür bir makama, konumu nedeniyle Hakan Güdeğil çıkarlarından, yaşamından ven dışında ‘gülmece’ kotarbile vazgeçmiş, hiçbir şeyden ma açısından ne yeterince ‘kara’ ne de yetekorkmayan biri yanlışlıkla oturtulursa! rince ‘güldürücü’ olabiliyorlar. Bunun temel Oyun, böylece oluşan fantezi durum içinde nedeni, çıkar/sömürü düzenini simgeleyen ivmeleniyor. tiplerin yazar tarafından çoğunlukla ‘monoDaha doğrusu ivmelenemiyor. Çünkü, Galog’ düzeninde konuşturulduktan sonra, daha zal Erten’in dekorgiysi tasarımı ve Murat seyirciyle doğru dürüst iletişim kuramadan, bir süreliğine ortadan yok olmaları. Bu nedenle oyuna ısınamayan oyuncular, zaten yarı karanlıkta geçen oyunda seyircinin sahneye ısınmasına da yardımcı olamıyorlar. Çıkar çarklarını döndürenleri anlatan bölüm bu nedenle, birbirinden kopuk parçalardan oluştuğu izlenimini veriyor. Sanki kişileri ve durumları birbirine bağlayacak komik bir ‘anlatıcı’ gerekli. Ali Seçkiner Alıcı’nın oyuna kendi düzenlediği canlı müzikle piyanoda eşlik etmesi, hoş bir sahne enerjisi yaratıyor, ama bu yolla sahnelerin birbirine bağlanması olanaksız. Oyunun bir bölümü ise devlet merkezli çıkar ilişkilerinin dışında kalan ve dolaylı olarak ‘mağdur’ konumuna itilen yoksul bir aileyi anlatıyor. Bu bölümde ‘gerçekçi oyunculuk’ amaçlanmışsa da diyaloglar sıradan ve yüzeysel. Ayrıca farklı karakterlerden oluşan bu iki bölüm arasındaki izleksel (tematik) bağlantı, oyunun ancak ikinci yarısında ortaya çıktığı için, ilk yarıda sahnede iki ayrı öykü izlediğiniz izlenimine kapılıyorsunuz. Özetlenecek olursa ‘parçabütün’ ilişkisindeki ve ‘parça’lar arasındaki kopukluk nedeniyle zekice bir buluşa dayandırılmış olan ve vurucu düzeyde politiktoplumsal eleştiriye yönelen oyun, amacına tam anlamıyla ulaşamıyor. Yazarın ve yönetmen Dersu Yavuz Altun’un belki bir araya gelip, yazarlık ve yönetmenlik yeteneklerini yeniden harekete geçirmeleri, bu gereksizce gevşek dokulu sahne olayını, kişileştirmesözdiyaloghareket bağlamında yerli yerine oturtmaları, oyunun önümüzdeki tiyatro döneminde de sürmesini sağlayabilir. Şimşek ve Güven dışında kalan oyuncuların (Şayan Noyan, Erdem Ulusal, Gökçen Cavga, Mete Ayhan, Gizem Aldemir, Cem Okyay, Mustafa Bilgin, Mehmet Akay) rollerine daha kolay ısınmaları da belki böylece daha kolaylaştırılabilir. ‘2011 STANBUL L SZT P YANO HAFTALARI’ Liszt şölenine Biret Blet konseriyle son Kültür Servisi Macar piyano virtüözü, bestecisi Franz Liszt’in doğumunun 200. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde düzenlenen ‘2011 İstanbul Liszt Piyano Haftaları’ bugün dünyaca ünlü virtüözümüz İdil Biret ve Fransız besteci ve piyanist Stéphane Blet’in birlikte verecekleri konserle son buluyor. İki ünlü virtüözün senfonik şiir türünün yaratıcısı Liszt’in senfonik şiirlerini yorumlayacakları konser, Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’ta saat 20.00’de başlayacak. Liszt’in yazdığı, 13 senfonik şiir arasında en beğenilenlerden “Les Préludes”, “Mazeppa”, “Orpheus”, “Prometheus” ve “Bruits de Fetes (Bayram Sesleri)” adlı eser ‘Garip Şiirinin 70. Yılı’ ‘Garip’ akımının öyküsü, yarın düzenlenecek bir etkinlikle ele alınacak EGEMEN BERKÖZ dil Biret ve Stéphane Blet. ler, iki sanatçının güçlü yorumlarıyla dinleyicilere doğanın, edebiyatın ve efsanelerin büyüsünü sunacak. 18 Nisan’da başlayan ‘2011 İstanbul Liszt Piyano Haftaları’ çerçevesinde dünyaca ünlü 8 piyanist 7 konser programı ile bir ay süresince klasik müzikseverlerle buluştu. Günümüzden 70 yıl önce yayımlanan bir kitap edebiyat dünyasında bomba etkisi yaratmıştı. Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet adlı üç genç şairin birlikte yayımladıkları bu kitabın adı “Garip”ti. Bomba etkisi yaratmasının nedeniyse şiirden her türlü süsleyici öğeyi, söz oyunlarını, imgeyi, ölçüyü, uyağı atarak yepyeni, yapyalın bir şiir önermesiydi. “Garip”te şiirleri yer alan ve bildirisini imzalayan üç genç şairin adları 1930’ların ikinci yarısında duyulmaya başlanmıştı. O yıllarda şiire egemen olanlarsa Mehmet Emin Yurdakul’un başı çektiği “Hececiler”, onların bir bölümünün oluşturduğu “Yedi Meşaleciler”, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’i izleyen “Öz Şiirciler”, bir de Nâzım Hikmet’in başı çektiği “Serbest Nazım”cılardı. Üç genç şairin de ilk yıllarda benzer şiirler yazdıklarını görüyoruz. Sonra birden “Garip” geliyor. Nedenini de “Garip”in önsözünde açıklıyorlar. Onlara göre yazılmakta olan şiir yozlaşmış, kalıplaşmıştı; yeni bir şiire varmak, şiiri canlandırmak için, eski şiiri yıkmak gereönsözünde, üstü kapalı kiyordu. da olsa, şiir anlayışında Onlardan önce eski birtakım değişiklikler şiiri yıkıp yeni bir şiir olduğunu, ama ilk basyaratmak gerektiğini kıdaki o şiirleri yazmış söyleyen Nâzım Hikolmaktan da pişman olmet’i izlememelerinin madığını, o zaman o şinedeniniyse (yine önirleri yazmak gerektiğisözde) “sorun bir sıni söyler. Daha sonraki nıfın gereksinimlerişiirlerinde de “Garip” nin savunmasını yap Oktay Rifat anlayışından gittikçe mak olmayıp yalnızca uzaklaşır. Melih Cevbeğenisini aramak, det Anday ve Oktay bulmak, sanata onu Rifat’ın şiirlerinin sonegemen kılmaktır” diraki yıllarda nerelere yerek açıklıyorlardı. vardığı da ortada. “Garip” konusunun, “Garip”in öyküsünü kitaplar boyutunda irdaha ayrıntılı olarak delenebilecek bir konu, dinlemek isteyen şiirsebir gazete yazısına sığverlere, yarın Halis ması olası değil. Ben Kurtça Kültür MerkeOrhan Veli yalnızca şunu söylezi’nde saat 20.00’de mek istiyorum. “Gabaşlayacak “Garip Şiirip” olayı, bana göre, rinin 70. Yılı” başlıklı giymek zorunda kaldısöyleşiyi izlemelerini ğı giysileri beğenmeöneririm. Müslim Çeyen bir kişinin soyunlik’in yöneteceği söylemasına benziyor. O kişinin konuşmacılarıysa şi soyunduktan sonra Cevat Çapan, Mustafa biraz çıplak dolaşıyor Köz ve Müslim Çelik. ve sonra yeniden, kenEtkinliğe Ömer Özgeç di ürettiği giysileri giyve Güneş Özgeç de Melih Cevdet Anday “Garip Şiirin Şarkımeye başlıyor. Örneğin, Orhan Veli daha ları”yla katılacaklar. (0 216 357 28 36) “Garip”in ikinci baskısının Film sektöründe güç birliği Kültür Servisi Fida Film, Türkiye’nin önde gelen sinema ve video dağıtım şirketlerinden, Twentieth Century Fox, Warner Bros, Walt Disney gibi uluslararası firmaların homevideo Türkiye distribütörü olan Tiglon’u bünyesine kattı. LionsGate Mandate Films, Summit Entertainment ve Icon gibi uluslararası film stüdyolarıyla işbirliği içinde ve 350’den fazla yabancı film portföyüne sahip Fida Film, Tiglon’u satın alarak sinema ve video dağıtımında daha güçlü bir konuma geçmiş oldu. ETK NL K 19 MAYIS’TA TRINITY COLLEGE’DA Sevim Burak Dublin’de Kültür Servisi Edebiyatımıza “Yanık Saraylar”, versitesi Öğretim Üyesi Nilüfer Erdem bildiri su“Everest My Lord” gibi kitaplar kazandırmış olan Se nacaklar. Güçbilmez, Burak üstüne “Tekinsiz Tivim Burak’ın yapıtları 19 Mayıs’ta İrlanda’nın baş yatro: Sahibinin Sesi / Sevim Burak’ın Metninde Tekinsiz Teatrallik ve Minör Sesin kenti Dublin’de ele alınacak. 1983’te Temsili” başlıklı bir tez yazmıştı. Eryitirdiğimiz Burak için, dünyanın en esTrinity College’da dem de, Bilgi Üniversitesi Psikoloji ki üniversitelerinden Trinity College’da bir etkinlik düzenlenecek. Sevim Burak’ı tanıtan bir Yüksek Lisans (Klinik Psikoloji) Programı’ndan, “Uygulamalı PsiDublin’deki Türkiye Büyükelçilifilm gösterilecek. Tilbe kanaliz Açısından Sevim Burak’ın ği’nin girişimleri ve Yapı Kredi YaSaran, yazarın “Sahibinin İki Hikâyesinin Analizi Sanatçının yınları’nın desteğiyle düzenlenen Sesi” adlı yapıtından Annesinin Kızı Olarak Portresi” programda, tiyatro sanatçısı Tilbe başlıklı tez çalışmasını tamamlayarak Saran, Burak’ın “Sahibinin Sesi” adbölümler okuyacak. mezun olmuştu. Sevim Burak’ın Trilı sahne yapıtından bölümler okuyacak. nity College’daki program sırasında Burak’ı tanıtan 90 dakikalık bir filmin gösterileceği programda Ankara Üniversitesi Dil ve ele alınacak yapıtlarını İngilizceye Victoria Holt HolbTarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nden rook çevirdi. Holbrook, Orhan Pamuk’un “Beyaz Doç. Dr. Beliz Güçbilmez ve İstanbul Bilgi Üni Kale” romanını da İngilizceye çevirmişti. Yılın ilk açık hava konserleri Kültür Servisi TNT ana sponsorluğunda MAP İletişim, Atlantis Yapım ve Kirli Kedi Organizasyon’un düzenleyeceği “TNT Yaz Konserleri 2011”, 0717 Haziran tarihleri arasında Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleşecek. Festivalin ilk konserini Ajda Pekkan verecek. Yanı sıra, Bülent Ortaçgil, Zuhal Olcay, Grup Gündoğarken, Yeni Türkü, Hüsnü Arkan, Birsen Tezer, Bulutsuzluk Özlemi, Jehan Barbur, Mavi Işıklar, Replikas, Mehmet Güreli, Gürol Ağırbaş, Burhan Öçal; ADA Müzik’in 25. yılı için “ADA’yı Çeyrek Geçe” başlıklı bir konserde bir araya gelecek. Biletler bugünden itibaren Biletix’te. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle