18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 MART 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 Nükleer felaket uyandırma telefonu gibi Boyner, Japonya’daki nükleer krizin Türkiye gibi deprem kuşağındaki ülkeler için uyarı niteliği taşıdığını belirtti önce yatırım yapmış ülkelerde, bu konuda yeterlilik geliştirdiğini iddia eden ülkelerde bile sistemler üzerinde auditler (denetimler) yapılıyor. Tekrar konu gözden geçiriliyor. Belki de bu Türkiye için bir fırsattır. Biz bunu yapma planını önümüze koyduysak, bu noktada durup tekrar bu süreci nasıl ele alacağımızı tüm ayrıntılarıyla, tüm elverişli olan teknolojiye bakarak, şeffaflık içinde, kamuoyunun da güvenini alarak sürdürmek zorundayız.” Libya Zikzakları... Kör değil, sağır değiliz... Başbakan Erdoğan 18 gün önce Almanya’da Alman Başbakanı’nın gözlerinin içine baka baka, soydaşlarımızın alkışlarını alan konuşmasında “NATO’nun Libya’da ne işi var? Ülkeler, halklarının kendi kaderlerini belirleme haklarına saygı duymalıyız..” dememiş miydi? Dün CumhurbaşkanıBaşbakan, Dışişleri Bakanımızın 180 derece dönüş anlamına da gelen açıklamalarında, Birleşmiş Milletler kararını olumlu bulmaları ne anlama geliyor? AKP’ye yakın dış politika yorumcuları, Türkiye’yi kurtaracak formüllerini hemen açıkladılar: “Türkiye’nin açık ilanı bağlantılı NATO askeri gücü ile Libya’ya müdahale edilemez. BM kararı bağlantılı gerekli askeri müdahaleler, BM şemsiyesi altında olur...” Dış politikada çıkarlar gereği zikzaklar, siyaset oyunlarında formüller sonsuz... Balkanlar’da Yugoslavya’nın parçalanması, hiçbiri desteksiz ayakta duramayan devletçiklere bölünme projelerinde, insan hakları adına gerekli askeri güç müdahalelerinde ideal formül bulunmuştu... Karar BM şemsiyesinde alınıyor, askeri müdahaleler NATO askeri gücü başlığı kullanılmadan gerçekleştiriliyordu. BM’ye bağlı özel askeri güç oluşturulmuş olarak, fiilen NATO şemsiyesinde “KFOR” özel adıyla halen geçerli askeri güvenlik gücü olarak hizmet veriyorlar... Balkanlar paylaşım dengeleri içinde, örneğin Kosova’da, Türkiye dahil NATO askeri güçleri ayrı ayrı paylaşım bölgelerinde çalışırlarken, Sırplarla akrabalık bağlantısı gözetilerek Ruslar da işin içine katılmış oluyor. Karar, finansmanda odak ABD, NATO tabii ki.. Libya üzerinden önce alınamamış, önceki gece çıkan, Rusya, Almanya’nın çekimser kalmaları ile sağlanan, BM Güvenlik Konseyi kararlarına ilişkin bilgilendirmelerde, Fransa’nın atağı, dış politika başarısının altı çizilip duruyor. İslam dünyasında sokak eylemleri ile gündeme gelen yeni siyasal yapılanmalar, paylaşım savaşlarında kendi denetim bölgelerindeki Tunus ve Mısır’da geri kalmış olan Fransa’nın Libya’da cansiperane çalıştığı vurgulanıyor. Sonuç olarak BM’nin öncelikli hava sahası, her tür teknik askeri müdahaleye, dahası gerektiğinde bombardımanlara izin veren, “En son Bosna, Kosova benzeri içerikli” kararını çıkarmayı başardığı, bir adım öte ArapAfrika birliklerinin desteğini de alma yolunda olduğu açıklanıyor. Tabii söz konusu karardan sonra, yeni Osmanlıcılık formülünde İslam dünyası liderliği oluşumunda başrol diye pazarlanmış Dışişleri Bakanımız, BM kararını olumlu bulan açıklamasını yapıyor. Ardından Cumhurbaşkanımız durum vaziyetleri düzeltecek bir formülle, Türkiye’nin uluslararası meşruiyet aradığını, meşruiyeti olmayan müdahalelere karşı durduğunu söylüyor. Sıra Başbakanımıza geldiğinde, BM kararının Türkiye’yi bağladığını, orantısız güç kullanılmasına karşı durulması gerektiğini söylüyor, Kaddafi’ye dönük olarak da “vicdanlarının seslerini duymaları..” uyarılarını yapıyor... Uzun yıllar AKP’ye AB’den başlayarak azınlık hakları açılımlarında, sivilleşmede önemli vizyon biçmiş küreselleşmeci aydınlarımızın yeni duruşlarında da 180 derecelik değişimler gündemde. Kimileri kabul edilebilir bir haklılık gerekçesiyle; AKP’nin toplumu yanılttığından, insan hakları, demokratik açılımları sadece kendi iktidarları, kadrolaşmaları, siyasal İslamcı kimlikleri ile iktidar gücünü kullanmalarına yönelik kullandıklarından yakınıyorlar... Çıkarları ile çatışan noktalarda hemen “azınlık, evrensel insan hakları, bağımsız yargı arayışlarından çark ettiklerini” anlatıyorlar. Kimileri daha keskin bir cephe değişimi ile AKP’nin tehdit güce ulaştığı, pervasız kullandığından yola çıkarak, seçimlerdeki ittifakının kırılması için girişimler içindeler. Sağda, hele de güçlenen siyasal İslamcı kimliklerle AKP karşıtı muhalefet yaratmanın zorluğunu yaşıyorlar. Dünya çapında çok ciddi bir emperyal güçlerle uzlaşmış, çatışan İslamcı akımlar ayrışımı yaşanırken, radikal ılımlı İslam örgütlenmeleri, cemaatler, mezhepler birbirlerine girmişlerken, hepsinin birden AKP’ye ağırlıklı akmış oylarını dağıtmak hem çok kolay, hem de çok zor görünüyor. Öncelikle küreselleşmeci aydınlar ittifakı ABD karşıtı radikal İslami akımlarla kan uyuşmazlığını yaşıyor. Yoksulları, mağdur İslamcıları kullanarak yola çıkmak ne kadar kolaysa, iktidar işbirliği ittifakı yapmak da o kadar zor... Zaten bu işin altından İslam dünyasında yeni paylaşım ittifakları için sokakları ısıtan ABD, emperyal güç odakları bile çıkamıyorlar... Slogan “insan hakları, demokrasi”, uygulama “ömürlerini tamamlamış yıpranmış müttefikler yerine yeni taze kan iktidar güç ittifakları yaratma..” açık amaçlı olsa da, Bahreyn sokaklarında Şii ağırlıklı başkaldırıya Suudilerin dışardan acımasız askeri müdahalesine izin vermek çelişkisini açıklamak kolay değil. Kameralardan kollarını açmış göstericinin paralı asker kurşunu ile yakından beyninden vuruluşunu seyrettikten sonra, Libya’da insan hakları adına timsah gözyaşlarına nasıl inanacağız?.. nükleer felaket üzerine yıllar önce yatırım yapan ülkelerin bile sistemler üzerinde denetimler yaptığına dikkat çekerek kamuoyunun ikna edilmesi gerektiğini söyledi. TÜS AD Başkanı kamuoyunun ikna edilmesi için risklerin iyi değerlendirilmesinin önemine dikkat çekti. Boyner, Ekonomi Servisi TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Japonya’da deprem sonrası yaşanan nükleer felaketin aslında Türkiye gibi deprem kuşağındaki ülkeler için bir çeşit “uyandırma telefonu” gibi olduğunu söyledi. Boyner, soru üzerine Türkiye’de konunun çok uzun zamandır gündemde olduğunu belirterek, “Fakat şöyle bir gerçekle karşı karşıyayız; Japonya’da olan aslında özellikle bizim gibi deprem kuşağında olan ülkeler için bir çeşit uyandırma telefonu gibi bir şey” dedi. Japonya’nın sistematik şekilde depreme karşı önlemlerini alan, toplumda bu konuda bilinçlendirme ve eğitimi üst seviyeye taşıyan bir ülke ol duğunu ifade eden Boyner, bu ülkede bile yaşananların dünyayı yeniden düşünmeye yönlendirdiğini aktardı. Nükleer enerji gereğinin basit bir enerji açığı sorununa indirgenmemesi ve Türkiye’de deprem riskinin çok daha fazla boyutuyla ele alınması gerektiğini belirtti ve şunları şunları söyledi: “Her halükârda depremde Türkiye’de olabilecekler ve burada bir nükleer santralın nasıl bu riskler çerçevesinde güvenli olabileceği konusunda kamuoyunu da rahatlatacak şekilde bir süreç gelişmesi gerekiyor. 3. jenerasyon santrallar deniyor, çeşitli önlemlerin alınması gündeme geliyor... Fakat öyle bir noktadayız ki şu andaki nükleer enerji konusunda, seneler CAR AÇIK ÖNEM N Toplumun yeni ürünlere ve teknolojilere açıklığı, ithal ürün tüketimini tetikledi. Türkiye’nin özellikle teknolojide sanayileşmesini tamamlayamamış olması dezavantaj. Her ithal ürün, gerekli hizmet yapılarının da tesisi için yoğun ara malı ve sermaye malı ithalatını da beraberinde getiriyor.  Buna karşılık olarak, başta Merkez Bankamız olmak üzere kamu ekonomi politika yapıcılarının attığı adımlar, mevcut sorunu henüz sürdürülebilir bir çözüm çerçevesine kavuşturamamıştır. Tartışmalar, aslında sorunun reel döviz kuru ile bağlantılı olduğu gerçeğini göz ardı etmektedir.  Reel döviz kurunun tek şüpheli değil, ancak önemli bir unsur olduğu bu tabloda, reel döviz kurunu bir politika aracı olarak seç KORUYOR mek oldukça zor gözüküyor. Enflasyon anlamında sağlanan büyük başarıya rağmen, Türkiye’nin enflasyon oranları halen gelişmiş ülke oranlarının üzerinde.  Nominal kur seviyesini hedeflemediğimiz bir politika ortamında, geriye sadece gelişmiş ekonomilerde enflasyon artışı bekleme seçeneği kalmaktadır. Ayrıca, nominal kur seviyesi konusunda ortaya konulan önerilerin, dünyada giderek sağlam bir liman ve çekim merkezi görünümü alan ülkemize yönelik sermaye akımını kontrol edebileceğinden de şüphe duyuyoruz.  Tüm bu yapı, çözüm için, kısa vadede belki parasalmali politikaların ideal karışım ve sıralamasından, ama asıl olarak orta vadede mikro reformlardan başka seçenek bırakmamaktadır. Mali disiplinin sürekliliği, yatırım ortamının iyileştirilmesi, vergi mevzuatının gözden geçirilmesi, kayıt dışı ile mücadele, girişimciliğin ve KOBİ’lerin desteklenmesi, özellikle kurumsal müşterilere yönelik olarak aracılık maliyetlerinin azaltılması ve enerji piyasasının liberalizasyonu öncelikleri, kronikleşen cari açık sorunu karşısında halen önemini korumaktadır.  Önemli olan, finansal sistemden kaçınmak, finansal sistemi sığ bırakmak değil, doğru hizalanması için doğru politika sinyallerini üretmektir. Bu arada Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau da petrolün varil fiyatındaki 10 dolarlık artışın, cari açığı yüzde 0.40.5 oranında arttıracağını söyledi. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, cari açık sorunuyla ilgili başta Merkez Bankası olmak üzere kamu ekonomi politika yapıcılarının attığı adımların, mevcut sorunu henüz sürdürülebilir bir çözüm çerçevesine kavuşturamadığını bildirdi. Boyner, Koç ÜniversitesiTÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu tarafından düzenlenen, “Reel Döviz Kuru ve Reel Ekonomi” konulu konferansta yaptığı konuşmada, cari açığın Türkiye’de kronik ve akut bir seyir izlediğine dikkati çekti. TÜSİAD Başkanı özetle şunları kaydetti:  Tüketici eğilimleri değişti. Üretimde de yeni, esnek, ucuz ve büyük yapılar etkili. ‘Enerji önemli ama riskler değerlendirilmeli’ Ekonomi Servisi Polat Enerji ve Demirer Enerji, 75 milyon Avro’luk yatırımla Balıkesir’in Kepsut ilçesinde “Poyraz Rüzgâr Enerjisi Santrali” kuracak. Polat Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Polat ve Demirer Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Erol Demirer’in düzenlediği toplantıda verilen bilgiye göre, 2011 sonunda üretime geçirilmesi hedeflenen Poyraz RES, tamamlandığında yılda 150 milyon kilovatsaat elektrik üretecek ve 75 bin kişinin tüm elektrik ihtiyacını karşılayabilecek. Nükleer enerjinin ucuz ve ekonomik olması nedeniyle Türkiye’nin enerji güvenliği açısından büyük önem taşıdığına değinen Polat, Japonya’da deprem sonrasında dünyanın en güvenli nükleer santralları arasında gösterilen Fukuşima’daki sızıntıya dikkati çekti. Polat, risklerin dikkatli şekilde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Bu tür enerji kaynaklarının geliştirilmesinin yanı sıra ülkemizin temiz, çevreci ve sürdürülebilir yenilenebilir enerji potansiyelinin sonuna kadar kullanılması bu nedenle büyük önem arz ediyor” diye konuştu. Siemens Endüstri Sektörü Direktörü Kaya Tütengil, 16 Haziran tarihi itibarıyla kullanılması zorunlu hale gelecek enerji verimli motorların önemine de dikkat çekti. Türk Henkel’den 350 milyon Avro ciro Ekonomi Servisi Türk Henkel, geçen yıl cirosunu 2009’a göre, yüzde 21 arttırarak 350 milyon Avro’ya ulaştı. Türk Henkel Yürütme Kurulu Başkanı ve Ortadoğu ve Afrika Bölgesi CFO’su Erdem Koçak, bu yıl yüksek pazar potansiyelini Türkiye’ye giren yeni markaları ile değerlendirerek büyüme hedeflerine ulaşacaklarını söyledi. Henkel’in dünyadaki satışları yüzde 11.2 artmıştı. CFO Koçak, “2010 ciromuzda en büyük pay deterjan iş kolumuza ait. Bu performansı 2011’de de sürdürmeyi hedefliyoruz” dedi. Henkel 1963’ten bu yana Türkiye’de varlık gösteriyor. Ankara, Gebze ve Tuzla’da olmak üzere üç fabrikasında üretim faaliyetlerini sürdürüyor. Türkiye’de çalışan sayısı bin 525 olan şirketin Türkiye’de dokuz bölge ofisi de bulunuyor. 2010 yılı performansında, iki haneli büyüme rakamları elde ettiği gelişmekte olan pazarların önemli katkısı var. Satışların yüzde 41’i bu ülkelerde gerçekleşti. WIN 2011’de teknoloji ve yenilik rüzgârı esiyor Ekonomi Servisi Türkiye ve Avrasya’nın endüstri dünyasını bir araya getiren World of Industry (WIN 2011) Fuarı’nda, yenilikler rüzgârı esiyor. 17 Mart’ta başlayan ve 20 Mart’a kadar devam edecek olan WIN 2011’in İkinci Fazı’nda yedi önemli sektörün ürün ve hizmetleri profesyonel ziyaretçilere sunuluyor. En yeni teknolojiler ve imalat endüstrisinin tüm alanlarında kullanılan komple çözümlere sahne olan fuarın en dikkate değer firmalarından biri de Siemens. Firmanın Endüstri Sektörü Direktörü Kaya Tütengil, aralarında rüzgâr enerjisi sistemlerinin de yer aldığı bir dizi yenilikçi ürününü sergileyen Siemens’in, Türk mühendislerinin de katkılarıyla geliştirilen NX AIR Hava İzoleli Orta Gerilim Dağıtım Panosu, TIA Portal, SimoHyd hidrolik sistemleri, alanında dünyanın en büyüklerinden olan İnegöl Biyolojik Arıtma Tesisi, su teknolojileri, Enerji Sağlık Taraması, Yeşil Bina Monitörü, biri TEMSA ile birlikte geliştirilen Türkiye’nin ilk hibrit otobüsü, yüksek verimli motorlar, ecar ve akıllı şebekeler gibi çözümlerini tanıttı. Bir anlamda ekonomi ve ekolojinin dengesini sağlamaya çalıştıklarını belirten Tütengil, dünyanın bu alanlara odaklanmış en büyük portföyüne sahip olduklarını söyledi. Siemens’in fuar kapsamında odak noktasını enerji verimliliği oluşturuyor. Indesit’ten Manisa’ya 50 milyon Avro yatırım Ekonomi Servisi Indesit Company Yönetim Kurulu Başkanı Andrea Merloni, önümüzdeki üç yıl içerisinde Türkiye’ye 50 milyon Avro’nun üzerinde yatırım yapacaklarını belirtti. 2010 yılında bir milyonuncu ihracatını gerçekleştiren, Türkiye’de bin 100’ün üzerinde istihdam yaratan Indesit Company, yılın son çeyreğinde pazar payını da yüzde 10’a yükseltti. Orta vadede yüzde 15 pazar payına ulaşmayı hedefleyen Indesit’in Başkanı Merloni, Antalya’da düzenlenen bayi toplantısında Türkiye’nin grup içindeki önemine vurgu yaptı. Merloni şunları söyledi: “Yeni yatırımın bir kısmını üretim, yeni platformlar ve ArGe için Manisa Soğutucu Fabrikası’na ayırırken, diğer bir kısmını da markalarımızı güçlendirmek adına pazarlama, reklam tanıtım çalışmaları ve satış ağımızı güçlendirmek için kullanacağız.” SANAL ALIŞVER Ş REKOR TAZEL YOR “Alışverişe özel teklifler” sloganıyla yola çıkan Private Shopping’in genç markası daybuyday.com, ilk gün satış rekoru kırdı. Siteye 2 günde 50 bin kişi üye oldu. Açılışını Vakko ile yapan daybuyday.com, hepsiburada.com’un altyapısından faydalanıyor. İlk günde ürünlerinin yaklaşık yüzde 30’u tükenen sitenin hedef büyüttüğünü belirten Genel Müdür Dinç Artman, “Beklediğimizden de yoğun bir ilgiyle karşılandık” dedi. eticaret sitesi daybuyday.com, ürünlerinde yüzde 90’a varan indirimler sunuyor. FUARDA 1.5 M LYON DOLARLIK MÜCEVHER ÇALINDI CNR Expo’da açılan 32. İstanbul Mücevher Fuarı İstanbul Jewelry Show’a katılan bir firmanın standındaki 1.5 milyon dolar değerinde olduğu bildirilen zümrüt ve pırlantadan oluşan gerdanlık çalındı. Alınan bilgiye göre, fuara katılan bir firmanın standına gelen 2 kadın, görevlileri oyalarken, diğer kişi ya da kişiler de ürünlerin sergilendiği vitrinin arka kapağını açarak gerdanlığı çaldı. Bu kişilerin uzaklaşmasının ardın çalındığı fark edilen gerdanlığın üzerinde 125,72 karat zümrüt ve 99,52 karat pırlanta bulunduğu ve değerinin 1.5 milyon dolar olduğu bildirildi. Hırsızların yakalanması için çalışma başlatıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle