18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara PB 8 4 3 6 13 12 15 6 8 8 9 9 11 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB Y B B B Y PB Y Y K K K 9 11 7 17 17 18 16 16 12 13 6 6 1 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB 3 Belgrad Helsinki PB 10 Sofya Stockholm PB 0 Roma Londra Y 8 Atina AmsterdamY 8 Zürih Brüksel Y 7 Moskova Paris Y 8 Aşkabat Bonn K 8 Taşkent Münih K 7 Baku Berlin K 6 Bişkek Budapeşte B 9 Tiflis Madrid Y 12 Kahire Viyana B 8 Şam B PB Y B K PB K B K PB K PB Y 3 9 12 13 6 7 8 3 5 1 2 21 18 Ülkemizin kuzey, iç ve doğusu parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, Karadeniz, İç Anadolu’nun kuzeydoğusu ile Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’nun doğusu yağışlı geçecek. Yağışlar; genellikle yağmur ve sağanak, Batı Karadeniz’in iç kesimlerinin yüksekleri, Doğu Karadeniz’in iç kesimleri, Doğu Anadolu’nun doğusu ile Sivas çevrelerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak. 1 MART 2011 SALI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Mart GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK bir numaralı aktörü Necmettin Erbakan’ın ölümü yer alıyor. O günlerin gazete manşetleriyle aynı gazetelerin dünkü manşetleri adeta toplum belleğiyle alay ediyor. 26 Şubat 1997’deki manşetlerden örnekler verelim: “Gözler (MGK toplantısının yapılacağı gün) Cuma’da” Hürriyet! “Herkes çok gergin” Sabah. 1 Mart 1997: “Tarihi karar” Hürriyet. “9 saatlik zirvede rejime ince ayar” Milliyet. (MGK kararları) “Zehir zemberek” Sabah. Necmettin Erbakan’ın siyasal yaşamına büyük darbe vuran 28 Şubat’ı destekleyen, Başbakanlık’tan istifa etmesine uzanan sancılı o günlerde, irticaya karşı amansız savaşım veren, bu nedenle gerici diye resmettikleri Necmettin Erbakan’ı yerden yere vuran o günlerin medyası dün… …85 yaşında ölen Erbakan’ı övgü içerikli haber ve yorumlarla uğurluyordu. Medyamız, hatta siyasetçilerimiz, habercilerle yorumcularımız için dün, öyle bir dün ise… …Bugün de böyle bir gündü. Genelkurmay Başkanımız da TSK adına rahmetli Erbakan’ın “büyük hizmetlerinden” söz eden bir başsağlığı mesajı yayımladığına göre… …“Ardında unutulmaz bir siyaset öyküsü bırakarak göçen”; herhalde bundan böyle partililerinin ebedi önder diye anacağı rahmetli genel başkanın geçmişteki siyasal eylemlerini, 28 Şubat’ı yaratan koşulları, üstelik gerçek yanlarını bugün tartışmaya girişmenin anlamı da olanağı da yok! Muhafazakâr parti namıyla anılmalarını isteyen oysa dinciliği ön plandaki AKP kadroları bugün iktidarda iseler ve iktidarın nimetlerinden yararlanıyorlarsa bu sonucu, Erbakan’a borçludurlar. Çankaya’daki AKP’liyi, Başbakan RTE’yi elinden tutup büyüten Erbakan’dı. AKP kadroları hem Erbakan’ın, hem de RTE’nin bir ara açıkladığı gibi RP’nin hatalarından ve 28 Şubat’tan yararlandı. Ama demeçlerinde bugüne nasıl geldiklerinden… Erbakan’ın siyasal İslama yol açan önderliğinden… 1970’ten itibaren laikliğe karşı duruşundan, İslam kurallarına koşut bir devlet yaratma heyecanından yararlandıklarını açıkça söyleyemiyorlar. RTE, “liderdi, hocaydı”… Erbakan’ın uzun süre danışmanı, Batı karşıtı politikalarını Meclis’te savunan Çankaya’daki AKP’li ise; “Birlikte olduk. Pek çok anımız var” demekle yetiniyor. Ben Necmettin Erbakan’ı 1970’ten birkaç yıl önce Odalar Birliği Genel Sekreteri iken tanıdım. O tarihlerde gazetelerin dışarıdan baskı makineleri getirtebilmeleri uzun formalitelere bağlıydı. Önce Odalar Birliği evet diyecek. Sonra Maliye inceleyecek ve tabii devletin kasalarında dolar varsa uzun süreçten sonra Merkez Bankası’na transfer emri verilecek: Erbakan’a Hürriyet’in temsilcisi sıfatıyla matbaa gereksinimlerini karşılayacak şu kadar dolar istediğimizi içeren dilekçeyi götürdüm. Baktı dilekçeye. “Maliye’den matbaa gereksinimleri için kim isterse onlara da döviz tahsis edileceğini kabul eden bir yazı getirin. İsteğinizle ilgili yazıyı vereyim” dedi. Böylesi ucu açık, her isteyene döviz tahsis edeceğini taahhüt eden böyle bir yazı verir miydi Maliye? Allah rahmet eylesin; “Hoca’ya” bu mantıksızlığı kabul ettirtmek olanaksızdı. Zira Erbakan laikliği savunan, Atatürkçü çizgideki Hürriyet’e sıcak değildi. Sonraki günler Odalar Birliği’nde abdest alınarak toplu namaza gidildiği haberleriyle uğraştık. Takunyalılar dönemi böyle başladı. Gazete ve kitaplarımda Erbakan ve kurduğu partilerle ilgili yazdıklarım ortada. Saklamanın gereği yok. 196869’lardan son günlere kadar: Laik Cumhuriyete, laikliğe bakış açısı ve söylemleri, Batı’ya değil Doğu’ya dönük yörünge anlayışı ile Atatürk’ü ve devrimlerini asla sindirememesi nedeniyle Erbakan’la, siyaset yoldaşlarıyla yıldızım barışmadı. Bugün gazeteler AKP liderlerinin, başta RTE’nin Erbakan’ın öğrencileri olduğunu yazıyor. AKP iktidarı (RTE) Erbakan’ın öğrencisi olmaktan da öteye, devamıdır. Fakat onun aşırıya kaçan görüş ve inançlarını iç ve dış dinamikleri ürkütmemek için yumuşatarak uyguluyorlar. RTE’ye, AKP’ye, irili ufaklı önderlerine, elbette karşıyım. Dün o kafaya, bugün aynı kafaya! Dün, 28 Şubat sürecinin 14. yılını idrak ettik. Tabii yine konu enine boyuna tartışıldı. Demokrasilerde doğal olan da buydu. Bu tartışmalara girmeden şunu söylemek isterim ki şimdiye kadar yaşadığımız bütün 28 Şubat yıldönümlerinin en ilgincini dün yaşadık. Bu yıl 28 Şubat’ın arifesinde 28 Şubat 1997 süreci ile iktidardan uzaklaştırılan Necmettin Erbakan vefat etti. Erbakan’ın ölümü üzerine, Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in yayımladığı başsağlığı mesajında aynen şunlar söyleniyordu:“Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın vefatını büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. Değerli bir bilim ve siyaset adamı olarak, ülkemize yaptığı büyük hizmetler unutulmayacaktır. Şahsım ve TSK adına merhuma Tanrı’dan rahmet ve kederli ailesine ve ulusumuza başsağlığı dilerim.” Mesajın üzüntü, rahmet ve başsağlığı dilekleri bölümleri klasiktir ve üzerinde tartışmayı gerektirecek yanı yoktur. Ama eğer Necmettin Erbakan’ın, Genelkurmay Başkanı’nın dediği gibi, “bu ülkeye değerli hizmetleri” olmuş ise o zaman onu halk oyuyla gelmiş olduğu iktidardan uzaklaştıran süreç, en hafif deyimiyle, yanlıştır. Eğer 28 Şubat süreci yanlış Hangisi Doğru? Yoksa kisi de mi? değilse, o zaman Sayın Işık Koşaner’in mesajında belirttiği gibi, Necmettin Erbakan’ın değerli bir bilim ve siyaset adamı olarak, ülkemize “yaptığı unutulmaz hizmetler” ibaresi yanlıştır. Peki acaba bunların ikisi birden doğru (ya da aksi) olamaz mı? Bu da mümkündür. Çünkü toplumsal olaylarda doğrular ve yanlışlar mekâna ve zamana göre değişmektedir. Bir zamanlar fütuhat ve zafer olarak görülen ve failini fatih mertebesine yükselten fiiller artık işgale girmekte, kimi hallerde bazı eylemler “insanlık suçu” kapsamına dahi sokulmaktadır. Yine geçmişte bir egemenin veya egemenliğin bir temsilcisinin normal tasarruf alanı içinde sayılan kimi girişimler artık, insan haklarının ihlali olarak kabul edilip suç kategorisine sokularak yasaklanmış bulunmaktadır. Olaya bu açıdan bakıp, hem Koşaner’in mesajının hem de 28 Şubat sürecinin doğru olması nasıl açıklanabilir? 28 Şubat süreci, siyasal literatürümüze irtica olarak giren, dini siyasete alet eden, laiklik karşıtı eylem ve akımların bir tehdit olarak algılandığı, bu tehdide karşı anayasal önlemlerin öngörüldüğü ortamlarda başka bir açıdan ele alınır; antilaik akımların tehdit olmaktan çıktığı dönemde daha başka açıdan mütalaa edilir. Yani eğer, irticayı demokrasi için bir tehdit olarak görüyorsanız, o zaman ona karşı önlemler alınmasını, demokrasinin sınırları içinde kalınması koşuluyla normal karşılayabilirsiniz. Yok eğer irticayı demokrasi için bir tehlike olarak görmüyor, tam tersine bu tür davranışları “irtica!” olarak yorumluyorsanız, o zaman da irticaya karşı önlemleri normal karşılamaz, doğru bulmazsınız. 28 Şubat 1997’nin Genelkurmay Başkanı, irticanın tehdit olarak görüldüğü bir dönemde görev yapıyordu. 28 Şubat 2011’in Genelkurmay Başkanı ise irticanın tehdit olmaktan çıktığı bir dönemde görev yapmaktadır. O zaman her ikisinin de doğruları, ayrı ayrı doğrultulardadır. Bütün sorun, bir dönemde tehdit olanın bir başka dönemde tehdit olmaktan çıkmasıdır. Bir tehdit ne zaman tehdit olmaktan çıkar? Bir tehdit, iki halde tehdit olmaktan çıkar. Birinci hal, tehdit olarak algılanan olgunun gerçekte bir tehdit oluşturmadığının anlaşılması durumudur. İkinci hal ise tehdit olarak algılanan olgunun gerçekleşmesi, örneğin kayalık sularda seyreden geminin batma tehlikesinin gerçekleşip, batması durumudur. Her iki halde de tehdit için öngörülen önlemler yürürlükten kalkar. Birinci halde, önlemlere gerek kalmadığı anlaşılır, ikinci halde ise önlemlerin hükmü kalmaz. Işık Koşaner’in 28 Şubat’a denk gelen mesajı bunları düşündürüyor. Bilmem anlatabiliyor muyum? Sabaha Karşı Ahmet Hakan’ın sabaha karşı kaldığı otelde gözaltına alındığını okuyunca birkaç yıl öncesini hatırladım. Birkaç yıl önce Bodrum’da kaldığım otelde ben de aynı şekilde gözaltına alınmıştım. Sabaha karşı 3 gibi gelen polisler neden gözaltına alındığımı da açıklamıyorlar. Hep birlikte emniyete gittik. Orada da ne olduğunu anlamamız epey uzun sürdü. Sonunda Ankara’dan sorulup soruşturuldu ve tam 14 yıl önceki bir davayla ilgili olduğu anlaşıldı. Tabii ben 14 yıl önceki davanın ne olduğunu düşünüyorum, ama bulamıyorum. Polisler de bilmiyor. İşin komiği bir davet nedeniyle oradayım ve ertesi gün kaymakamla, emniyet müdürüyle kahvaltım var. Olayı anlamaya çalışıyoruz, ama başaramıyoruz. Geceyi ister istemez emniyette geçirdim. Polis arkadaşlarla sohbet, muhabbet sabahı ettik. Ertesi gün pazar ve öğleden sonra İstanbul’a döneceğim. Sabah İstanbul’daki mahkeme bulundu, ama orada da kimse yok. Nihayet öğlene doğru olayın aslı anlaşıldı. Yıllar önce yazdığım bir yazı nedeniyle dönemin Başbakanı Çiller beni mahkemeye vermiş. Ben de beraat etmişim. Ama dediklerine göre bu kararın “düşümü” alınmamış. İyi ama bu 14 yıl içinde ben sayısız kez yurtdışına çıkmışım; çalıştığım yerler belli, bir çok kez otelde kalmışım, hatta gözaltına alındığım otelde yaz programı çektiğim sürece aylar boyu kalmışım, arayan soran olmamış. O gece ne oldu da bu yanlışlık ortaya çıktı sorusunun cevabını kimse veremiyor. İki dedektif başımda adliyeye gidiyoruz, oradan telefonlar ediyoruz, bu eski davanın kararını bulmaya çalışıyoruz. Bu kez İstanbul’daki görevliler çileden çıkıyor, onca dosyanın içinde bunu bulmalarının imkânsız olduğunu söylüyorlar. Benim uçak kaçıyor. Üstelik ertesi gün akşam oluyor, ama ben hâlâ gözaltındayım. Herkes seferber oluyor, polis arkadaşlar bin tane işleri varken benimle uğraşmak zorundalar, bir adliyeye bir emniyete gidip geliyoruz. Arada kendi ceplerinden bana yemek ısmarlamak zorunda bile kalıyorlar. Önceleri bana karşı mesafeli durup biraz da kuşkuyla bakan polisler de işin rengi açığa çıkınca sıkılıyorlar. Sonunda dosya bulunuyor ve ben de serbest kalıyorum. Olayın bir yanlışlıktan kaynaklandığı söyleniyor, özürler dileniyor. Polis arkadaşlarla fotoğraflar çektiriyoruz. Doğrusu kimilerinin bu olayda farklı niyetler aramasına karşın ben fazla üstünde durmuyorum. Türkiye’de bu tür garipliklerin olmasına şaşırmıyorum. Bu sayede emniyetteki işleyişi, polislerin sorunlarını öğreniyorum. Herhangi bir şikâyette bulunmuyorum. Ama o kararın olduğu belgeyi de ne olur ne olmaz diye yanıma alıyorum. Ahmet Hakan’ın başına gelenleri okuyunca, bunun da işleyişten kaynaklanan bir yanlışlık olduğunu düşünmek istiyorum. TSK, yargı lojmanındaki şüpheliyle ilgili olarak yanıltıldıklarını açıkladı Polis suç işledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başakşehir’de yargı lojmanı çevresinde bir ihbar üzerine yakalanan kişinin asker olmadığını açıklayan Genelkurmay Başkanlığı, dün polisin kendilerini yanılttığını, söz konusu kişinin Balıkesir’de askerliğini yapmakta olan bir er olduğunu bildirdi. Genelkurmay, polisin yasalara aykırı davrandığını belirtti. Genelkurmay’ın açıklamasında, 26 Şubat’ta bir gazetede yayımlanan “yargı lojmanında esrarengiz asker” başlıklı haber üzerine, haberdeki asker ifadesinin gerçeği yansıtmadığı, şahısların sivil olduklarının öğrenildiği bilgisinin kamuoyuyla paylaşıldığı anımsatıldı. Açıklamanın, öncelikle İstanbul Merkez Komutanlığı nöbetçi heyetince daha sonra İstanbul Merkez Komutanı’nın talimatıyla Merkez Komutanlığı’nda görevli emniyet yetkilileri tarafından hem olayın meydana geldiği bölgeden sorumlu Başakşehir Polis Karakolu’ndan hem de İstanbul Terörle Mücadele Merkezi’nden alınan bilgiler doğrultusunda yapıldığı belirtildi. TORBA ONAYINA TEPK Başbakan Erdoğan, Almanya Başbakanı Merkel’le birlikte uluslararası bilişim fuarı CeBIT’in açılışını yaptı. Erdoğan ve Merkel bir süre fuar alanını gezdi. (AA) Emek örgütleri: Gül bizleri duymadı İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, torba yasayı onaylayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün emekçilerin sesine kulak tıkayarak AKP’nin yanlışına ortak olduğunu belirtti. Açıklamada, AKP’nin torba yasanın hazırlık sürecinde sergilediği emek karşıtı tutuma, Gül’ün de ortak olduğu belirtilerek yasanın getirdiği sakıncalar şöyle sıralandı:  Resmi 3 milyon işsize karşın, yalnızca 170 bin kişinin faydalanabildiği İşsizlik Fonu’nun prim gelirlerinin yarısının, taşeron firmalara, Özel İstihdam bürolarına aktarılmasının yolu açılmıştır.  Belediye işçilerine sürgün yolu açıldı. Sendikasızlaştırma kapıda.  Torba yasa ile kamuda esnek istihdam artık yasal hale getiriliyor.  Kamu emekçileri, rızaları dışında kurum içi ve kurumlar arasında 1 yıldan 6 aya kadar görevlendirilebilecek. Sürgün kural haline gelecek. ‘Uygulama yasaya aykırı’ Her iki emniyet biriminin olayın doğru ancak yakalanan şahısların asker olmadığını ifade ettiği bilgisine yer verilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “Teyit edilen bu bilgilere rağmen konu araştırılmaya devam edilmiş, saat 16.30’da İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’yle yeniden irtibata geçilerek herhangi bir gelişme olup olmadığı sorulmuştur. Bunun üzerine saat 17.20’de aynı şubede görevli bir komiser tarafından, olayın 25 Şubat 2011’de meydana geldiği, asker olduğu ifade edilen kişinin Balıkesir’de askerliğini yapmakta olan bir er olduğu (Birliğinden 128 Şubat 2011 tarihlerinde hava değişimine ayrılmıştır) ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde savcı talimatı gereğince gözetim altında tutulduğu ifade edilmiştir. Bunun üzerine 26 Şubat 2011’de sabah saatlerinde yapılan açıklama TSK’nin internet sitesinden kaldırılmıştır. Bahse konu askeri şahıs, ilgili yasa ve genelgelere aykırı olarak 36 saat emniyet müdürlüğünde gözetim altında tutulmuş ve İstanbul Merkez Komutanlığı’na bilgi verilmemiştir.” NATO’nun Libya’da ne işi var Dış Haberler Servisi Almanya’da temaslarda bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, NATO’nun Libya’ya müdahale etmesi yönündeki çağrılara tepki gösterdi. “NATO’nun Libya’da ne işi var” diyen Erdoğan, AB’ye de sert eleştiriler yöneltti. Hannover’de düzenlenen “Türk Alman Ekonomi Kongresi”nde konuşan Erdoğan, kendisine, “NATO Libya’ya müdahale etmeli midir” sorusu yöneltildiğini belirtti. Erdoğan, “Böyle saçmalık olabilir mi? NATO’nun Libya’da ne işi var? Kendi mukadderatlarını o ülke halklarının kendisi belirler. Kimse kalkıp da o ülkelerdeki petrol kuyularının hesabını yapmasın” diye konuştu. CeBIT fuarının açılışına da katılan Erdoğan, Türklere vize uygulanması nedeniyle Avrupa’ya tepki gösterdi. Erdoğan, “Hiç Avrupa’yla ilgisi olmayan ülkelere vize Başbakan Erdoğan Almanya’dan eleştirdi KISA... KISA... Hâkimin aracı kurşunlandı Adalet Bakanlığı personelinin bulunduğu Başakşehir Ortaköy Sitesi’nde, Yenibosna’daki Bölge İdare Mahkemesi’nde görevli hâkim E.A, otomobilinin yanına geldiğinde aracın sağ arka kapısında delik görerek polisi aradı. Yapılan araştırmada kapıda uzun namlulu bir silahtan çıkan mermi çekirdeği bulundu. 3 kişi tutuklandı Başakşehir’deki adliye lojmanlarındaki personele yönelik eylem hazırlığı yaptıkları ve PKK üyesi oldukları iddiasıyla gözaltına alınan 6 kişiden üçü savcılıkça serbest bırakıldı. 3 kişi ise tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Zanlılar, “Ateşli Silahlar Kanunu’na muhalefet”, “tehdit” ve “molotof atma” suçlarından tutuklandı. muafiyeti sağlayacaksınız. 50 yıldır görüşme yürüten Türkiye’ye vize uygulayacaksınız. Demek ki AB medeniyetler ittifakının değil Hıristiyan birliğinin merkezi olmayı düşünüyor. Ahde vefa deniler bir şey var ki AB’nin en önemli özelliği. Nerede ahde vefa? Geçen hafta Sarkozy’ye de aynı şeyleri söyledim” dedi. Almanya Başbakanı Angela Merkel ise Almancayı iyi konuşan göçmenlerin toplumsal yaşama katılabileceğini, bunun kendileri için önemli olduğunu kaydetti. Erdoğan’a kefenli protesto Düsseldorf’ta Türklere seslenen Erdoğan konuşurken, İslami sermaye grupları tarafından mağdur edildiğini söyleyen Hanefi Doğan kürsüye kefen bezi fırlattı. Erdoğan’a “Mağduriyetimize çözüm bulun” diye seslenen Doğan, korumalar tarafından karga tulumba dışarı çıkarıldı. 81 ilde eylem yapılacak KESK Başkanı Döndü Taka Çınar yasaya karşı eylemlerinin süreceğini ifade ederek, bugün 81 ilde AKP il binalarına yürüyeceklerini belirtti. KESK, Ankara’da bugün saat 18.00’da Sakarya Caddesi’nde toplanarak AKP il merkezine yürüyecek. Türkİş de bir açıklama yaparak Gül’ün yasayı onaylamasına tepki gösterdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle