24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 24 ŞUBAT 2011 PERŞEMBE 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Van’da düzenlenen toplantıda Kürt sorunu ve diğer önemli konularda görüş alışverişinde bulunuldu AB’nin Demokrasimize Nesnel Bakışı ABD’nin yeni büyükelçisinin çıkışından bu yana, Türkiye’de basın özgürlüğü konusu Uluslararası platforma girdi. Önceki gün Milliyet’te AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle’nin sözcüsü Natasha Butler’ın konuyu dikkatle izlediklerini belirten haberini okuduğum zaman gülümsedim. Daha önce de yazmıştım. Türkiye’deki demokrasi ve basın özgürlüğü konuları, hem ABD hem de AB açısından ikinci derecede konular olarak algılanmakta, daha ziyade ülkemizin bu iki odağın politik talepleri karşısındaki uysallıkları dikkate alınmaktadır. Nitekim, ABD büyükelçisinin Odatv olayı üzerine yaptığı açıklama da doğru okunduğu takdirde, Washington’ın, AKP’nin basın özgürlüğü konusundaki tavrından ziyade antiİsrail ve proİran politikalarından duyduğu tedirginliğin ürünü olduğunun kolayca anlaşılacağını yazmıştım. AB yöneticileri ile AB ülkelerinin çeşitli basın organlarının da tavrının çok değişik olmadığını söylemek isterim. Özellikle yakından tanıdığım Fransız basınının kimi itibarlı yayın organlarının AKP iktidarını destekleme konusundaki çabalarını artık hayrete de düşmeden okur hale geldim. Meslektaşım ve aynı zamanda sinemacı dostum Nur Dolay’ın benim de dolayısıyla dahil olduğum bir olayı anlatan yazısı Fransa’da kimi yayın organlarının AKP’ye verdikleri destek konusunda iyi bir örnek; özetine birlikte bakalım. Röportaj ve film çekimi için yurtdışına gittiği süreler haricinde, Paris’te yaşayan Nur Dolay dünya basınından seçmeler yayımlayan Courrier International dergisinin Türkiye ve Kafkasya bölümünden sorumludur. İtibar sahibi derginin yönetimini uzun yıllar ülkemizi de yakından tanıyan Alexandre Addler yapmaktaydı. Daha sonra derginin yönetimi Le Monde grubuna geçti. Bu geçişten sonra, Nur Dolay’ın deyişiyle “Türkiye’yi sarsan cumhurbaşkanlığı seçimi, laikliği savunma mitingleri ve genel seçimler dergiyi sarsmış”tır. İlk olay Dolay’ın yayımlanması için seçtiği benim bir yazım ile başlıyor. Bu yazıda, AKP’nin iktidar yolculuğu sivil darbe olarak nitelenmekteydi. Yine sözü Dolay’a bırakalım: “...Her türlü görüşe yer vermesi gereken Courrier International nedense Sirmen’in görüşüne çok sinirlendi. Bir önceki sayıda da benim kısa yokluğum sırasında Türkiye’deki cumhuriyet mitinglerini ‘faşizan gösteriler’ başlığıyla tanıtan bir yazı yayımlanmıştı. Sirmen’in yazısından sonra bir daha hiçbir şekilde sorumlusu olduğum bölüme karışamadım. Yasal olarak henüz işime son verilmemişti ama artık Fransızca tabirle ‘dolaba kaldırılmıştım’. Ve Le Monde gazetesinin bu prestijli yayın organı artık Belçika’dan gönderilen Yeni Şafak ve Zaman gazetesi yazılarına özellikle de “.....”a adeta abone edilmişti. Hatta yine ağırlıklı olarak bu gazetelerden alınmış yazılarla genel seçimler sırasında (2007 seçimleri) bir özel Türkiye sayısı yapıldı.” Nur Dolay daha sonra, Fethullah Gülen’in yine aynı yayın organında, “Son Yüzyılın En Büyük Düşünürü” başlığıyla, sunulduğu uzunca bir yazı yer alırken kendisinin daha önce Türkan Saylan konusunda yönetim ile konuşarak kaleme aldığı 3 sayfa olması kararlaştırılan yazının kısaltılarak iki paragrafa nasıl indirildiğini belirtmekte. Kolayca anlaşılacağı gibi Courrier International ile N. Dolay’ın yolları artık ayrılmıştır, kendisinin işine son verilir ve bir de tazminat pazarlığına davet edilir. Tazminata karşı istenen C.İ’dan ayrılış nedenleri veya C.İ’daki uygulamalarla ilgili olarak herhangi bir açıklamada bulunmamasıdır. Salt bu koşul dahi dergi yönetiminin (yani Le Monde grubunun) prestiji açısından endişe içinde olduğunun kanıtıdır. Nur Dolay bu teklifi kabul etmez ve dergi aleyhine dava açar ve dava da birkaç ay önce lehine sonuçlanır. Bu arada Nur Dolay’ın olay ile ilgili tereddütleri de ortadan kalkar, kendisi ayrıldıktan sonra, Fethullah Gülen’i yüzyılın en büyük düşünürü olarak lanse eden dergi, dünyanın her bölgesinde ılımlı İslam politikasını destekleyen yayınlar yapmakta, yazılar yayımlamaktadır. Bu olay, Avrupa ve özellikle Fransız basınının Türkiye’ye yaklaşmadaki çıkarcı davranışının küçük bir örneğidir. Burada anlatılmasının nedeni de AB ülkeleri ile basının Türkiye’deki basın özgürlüğüne yaklaşımının ne olduğunu anlatmak amacıdır. Bu tavırlarından dolayı onları kınamıyorum. Çünkü ülkemizde basın özgürlüğü bizim meselemiz, onların değil. Onlar yayınlarını kendi ilkelerine göre belirlerler, biz de aptal değilsek, “nesnel” olduklarını sanmayız. Hepsi bu! İşte CHP’nin Kürt reçetesi KIVANÇ EL ANKARA CHP’nin Van’da düzenlediği toplantıda Kürt sorununun çözümüne ilişkin reçete de belirlendi. “Türkiye Projesi” olarak adlandırılan çalışmada sadece Doğu bölgelerinde yaşayan Kürtlerin değil, 81 ilde yaşayan Kürt vatandaşlara ilişkin sorunların çözüm önerileri görüşüldü. CHP’nin Van’da düzenlediği “Siyasette Başarı Stratejisi” toplantısında Kürt sorunu ve “ötekileştirilmiş kesimlere” ilişkin önemli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Toplantıya ilişkin akademisyenler tarafından hazırlanacak rapor ilk MYK toplantısında ele alınacak. Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “Soruna sadece siyasal yönüyle bakmayacağız. CHP eski CHP değil. Uzağında kaldığı taleplerin şimdi söz ‘SEK Z YILDA 116 FA L MEÇHUL VAR’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, AKP’nin sekiz yıllık iktidarı süresince 116 faili meçhul cinayet işlendiğini söyledi ve “1990’ların karanlığı AKP döneminde de sürüyor” dedi. Tanrıkulu açıklamasında, hükümetin “karanlık bir insan hakları sicili” olduğunu belirtti. Açıklamasında, “AKP’nin sekiz yıllık iktidarı boyunca, toplam 116 faili meçhul cinayet işlendi, yargısız infaz, dur ihtarı, rasgele ateş açma sonucunda 367 kişi hayatını kaybetti. Gözaltında ya da cezaevinde 370 ölüm olayı meydana geldi” diyen Tanrıkulu, “Kan oluk oluk akmaya devam ediyor, acılara sürekli yenileri ekleniyor; son 8 yılda çatışmalarda 2 bin 262 kişi yaşamını yitirdi, 8 bin 710 kişi işkenceden geçirildi, 87 bin 513 kişi gözaltına alındı. Hangi demokratik ülkede böyle bir tablo söz konusudur” ifadelerini kullandı. Tanrıkulu yasaklanan yayın sayısının 671 olduğunu belirtti. derilmesi, tazminat ödenmesi de CHP’nin gündeminde olacak” dedi. Toplantıda feodal yapılardan daha uzak bir yapının kurulması konusunda da mutabakata varıldığı kaydedildi. Toplantıda genel affa ilişkin görüşlerin olgunlaştırılması için çalışma yapılacağı bildirildi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun anadilde öğretime sıcak baktığını ifade ettiğini hatırlatan Tanrıkulu, şunları söyledi: “Bu Türkiye açısından bir devrimdir. Türkiye’deki aşama şudur: Anadil iki ortamda öğretilir. Bir doğal ortamda bir de kursta. Bu anadil hakkı bakımından en alt düzeydir. Türkiye’de olan budur. Bunun bir adım ötesi anadil öğretimidir. Cumhuriyetin yurttaşları talep ediyorlarsa okuma yazmalarını devlet katkısıyla öğrenebilmeliler.” AHMET TÜRK ‘İmralı ile direkt konuşuluyor’ Ateşkes sürecini değerlendiren Türk, “Ateşkesin uzaması ya da bitmesi konusunda koyacağımız bir katkı yok” dedi. AYŞE SAYIN cüsü durumuna gelmek istiyor” dedi. Toplantıda ele alınan konular “Hedef kitle”, “Politikalar ve projeler”, “Söylem”, “Parti” başlıkları altında toplandı. Kürt meselesinde gündeme sadece eğitimle ilgili sorunların gelmediğini vurgulayan Tanrıkulu, “Koruculuğun kaldırılması, zorunlu göç mağdurlarının yasayla giderilemeyen mağduriyetlerinin gi SEÇ M HAZIRLIĞI BDP’den ‘bağımsız’ çözümü BDP, genel seçimlerde barajı aşmak için “bağımsız” adaylarla seçime girme kararı aldı. Kışanak yüzde 10 barajını anlamsız kılacak kadar yüksek oy alacaklarına inandıklarını belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP, 12 Haziran’da yapılacak genel seçimlerde, yüzde 10 barajını aşmak için “bağımsız” adaylarla seçime girme kararı aldı. BDP Parti Meclisi dün Genel Başkan Selahattin Demirtaş ve Eşbaşkan Gültan Kışanak’ın başkanlığında yaptığı toplantıda seçim stratejisini belirledi. İlk kez 2007 seçimlerinde “bağımsız” seçilip, kapatılan DTP’nin çatısı altında parlamentoya giren BDP’liler, 12 Haziran’da yapılan genel seçimde de aynı yöntemi uygulama kararı aldı. BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, “demokratik blok” adı altında 81 ilde seçime girecek olan bağımsız adayların yüzde 10 seçim barajını anlamsız kılacak kadar yüksek oy alacağına inandıklarını belirtti. Kışanak, genel seçimlerin adil, eşitlikçi bir şekilde yapılması ve seçimden sonra oluşacak parlamentonun temsil yeteneği konusunda hiçbir tartışmanın yaşanmamasını defalarca söylediklerini belirterek, “Seçim barajının kaldırılması konusunda yoğun bir mücadelenin ardından buraya geldik. Antidemokratik olan, halkın iradesinin önüne baraj koyan, yüzde 10 barajının kaldırılması ya da makul bir seviyeye indirilmesinde ısrarcı olduk. Son güne, son ana kadar da bu ısrarımızı sürdürme kararlılığında olduğumuzu defalarca söyledik” dedi. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) öncülüğündeki Yakınlarını Kaybedenler Derneği, Barış Anneleri Girişimi’nin de aralarında bulunduğu bir grup sivil toplum örgütü temsilcisi Meclis’te MHP dışındaki siyasi parti gruplarını ziyaret etti. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi ve AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı ile görüşen kayıp yakınları, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan “kayıplar alt komisyonu” girişiminin yetersiz olduğunu, “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmasını istedi. Demirtaş ve Hamzaçebi kayıp yakınlarının taleplerine sıcak baktıklarını ifade ederken Bahçekapılı’nın ise şimdilik alt komisyon çalışmasını yeterli gördüklerini seçim sonrası çalışmaların kapsamının geliştirilebileceğini ifade ettiği öğrenildi. (Fotoğraf: AA) Kayıp yakınları Meclis’te Gözaltında kaybolan Cemil Kırbayır için başsavcılık harekete geçti 31 yıl sonra soruşturma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, 1980’de gözaltında kaybolan Cemil Kırbayır olayıyla ilgili Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlattığını bildirdi. Üskül açıklamasında 9 Şubat tarihli komisyon toplantısında 2004’te Tolga Baykal Ceylan’ın kaybolması olayından hareketle, gözaltında kayıplarla ilgili alt komisyon kurulmasının kararlaştırıldığına dikkat çekti. Üskül, şunları kaydetti: “Bu bağlamda 15 Şubat 2011 günü; 8 Ekim 1980 tarihinde Kars’ta gözaltında iken kaybolan Cemil Kırbayır’ın dayısı komisyona gelerek komisyon başkanı ile görüşmüş ve birtakım bilgileri paylaşmıştır. Kars Cumhuriyet Başsavcısı ile yapılan görüşme neticesinde konu hakkında şu ana kadar yapılan işlemler ile ilgili bilgi ve belgeler istenmiştir. Bu görüşmeler neticesinde 1980’den itibaren kendisinden haber alınamayan Cemil Kırbayır ile ilgili şu ana kadar hiçbir adli soruşturmanın başlatılmadığı öğrenilmiştir. Bu bağlamda Kars Cumhuriyet Başsavcılığı ile Komisyon Başkanlığımızın yaptığı görüşme ve bilgi paylaşımı sonucunda başsavcılık 23 Şubat 2011 tarihinde Cemil Kırbayır’ın kaybolması ile ilgili soruşturma başlatmıştır.” ANKARA Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Ahmet Türk, “ateşkes süreci” konusunda “devrede olmayacakları” mesajı verdi. Abdullah Öcalan’ın “mart ayında ateşkes sürecinin yeniden değerlendirileceği” yönündeki açıklamaları üzerine DTK olarak yeni bir çağrıları olup olmayacağı konusunda Türk, “Elbette çatışmalı sürecin hiç kimseye bir şey katmayacağını biliyoruz. Artık bir şeyler tartışılıyor ve İmralı ile direkt görüşmeler oluyorsa bizim yapacağımız bir şey yok” dedi. Ahmet Türk, kendisi gibi siyasi yasaklı olan eski DTP milletvekili ve DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk ile birlikte salı günkü BDP grubuna katıldı. Meclis’te bir grup gazeteciyle sohbet eden Türk, şu değerlendirmelerde bulundu: Bugün 1015 bin insan fikirlerinden, düşüncelerinden dolayı içerdedir. Siyasilerden basına kadar. Nedir bunların çoğu anadilde hitap ettiği için, fikirlerini söylediği için demokratik tepkilerini ortaya koyduğu için. Silahların susmasını çözüm için bir fırsat olarak görmek lazım. Bu fırsat değerlendirilmediği zaman ve buna uygun siyaset yaratılmadığı zaman riskler büyüyor. Tabii bunu söylerken tehdit mantığıyla yaklaşmıyorum. Nelerin yapılacağı konusunda bir ortaklaşma lazım. Artık bir şeyler tartışılıyor ve İmralı ile de direkt görüşmeler oluyorsa bizim yapacağımız bir şey yok. DTK olarak sivil alanı örgütlüyoruz, ortaya koyacağımız bir katkı yok. Çünkü bu biraz önce söylediğim diyaloglar oluşmasa, köprü olabilirdik. Ama artık görüşmelerin yapıldığını herkes biliyor. Bu diyalogların ve görüşmelerin sorunların çözümüne katkı sunacak bir mantıkla ele alınması lazım. Şimdi Türkiye eğer gerçekten demokratik bir Ortadoğu ve demokratik bir dünyayı görmek istiyor ve bunun özlemini duyuyorsa, Ortadoğu’da önemli bir sorun olan Kürt sorununu geçmişteki mantıkla çözemeyeceğini görmesi lazım. “Demokratik özerklik” talebimiz bir ayrışma değildir. [email protected] Hasan Ocak’ın ailesinden suç duyurusu İstanbul Haber Servisi Gözaltına alındığı 21 Mart 1995 tarihinden sonra kaybedilerek öldürülen Hasan Ocak’ın ailesi, Ergenekon davasında Gazi katliamı ve Ocak ile ilgili ortaya çıkan yeni gelişmeler olduğunu söyledi. Ocak ailesi, söz konusu gelişmeler doğrultusunda Ergenekon sanıkları Veli Küçük, Osman Yıldırım, Osman Gürbüz, Hanefi Avcı ve Korkut Eken hakkında suç duyurusunda bulundu. Toplumsal Bellek Platformu üyeleri adına basın açıklaması yapan Doğan Öz’ün eşi Sezen Öz, “Çağrımız yargı mekanizması organlarının artık hukuki adalet uykusundan uyanması ve Ocak’ın katillerinin acilen ele alınması içindir” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle