23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ŞUBAT 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca açılan mimari proje yarışmasına son başvuru 16 Mayıs’ta ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Troya müzesine kavuşuyor REM TOK, LK K Ş SEL SERG S ‘GÖZDEN KAYIP’ LE OUTLET GALER ’DE Bellek… Vicdan… Ve Işık… Melek Ulagay ve Oya Baydar’ın yazdığı “Bir Dönem İki Kadın” kitabını, (Can Yayınları) büyük bir heyecan, dinmek bilmeyen bir açlık ve iştah, yüzümde bir gülümseme, yüreğimde duyarlıkların uç noktalarına gide gele, sonsuz bir tutkuyla okudum… Kitapla ilgili yazarlarla yapılmış geniş bir söyleşiyi bugünkü Cumhuriyet Kitap ekinde bulacaksınız… Ben, kitabı okuma sürecinde ve bitirdikten bu yana içimde biriktirdiğim ve büyüttüğüm tüm duyguları sizinle paylaşmaya çalışacağım. İşimi kolaylaştırmak, içimde kopan fırtınalara çekidüzen vermek için, zorlanarak da olsa başlıktaki üç sözcüğü seçtim. ‘Tehlikeye açık’ sergi NAZLI PEKTAŞ İrem Tok, ilk kişisel sergisi “Gözden Kayıp / Fade Away” ile heykel, video, yerleştirme ve lenticular baskı çalışmalarıyla Tophane’deki Outlet Galeri’de izleyicilerle buluşuyor. “Gözden Kayıp”, sanatçının “yaralanabilirlik” kavramına odaklandığı bir sergi. İnsanın kolayca zarar görme, şiddete maruz kalma durumunu kişisel görüntüler, korkular aracılığıyla ortaya döken Tok, “güvenlik açığını” az ama öz bir dille hatırlatıyor. Sergi, incinebilirlik, hassasiyet gibi tedirgin edici kavramlar etrafında dolaşırken sanatçının çocuksuluğunu da öne çıkaran türden bir anlatım dili yakalıyor. İrem Tok, serginin ana mekânının alt katına bir periskop yerleştirerek savunma ile ilgili bu araca metaforik bir anlam yüklüyor. Heykele dönüşen periskop, mekânı denizaltına dönüştürürken izleyiciye dışarı çıkmadan önce kontrol etme güdüsünü hatırlatarak gerçeklikle kurduğu ilişkiyi yeniden düşünmesini sağlıyor. Aynı bölüme yerleştirdiği hızla düşen ve yükselen animasyon videolarında ise kendi bedenini kullanan sanatçı, ölümle yüz yüze gelme ve hayatta kalabilirliği etkileyen unsurlarla ilgileniyor. Temkinli olmak, kendini koruma altına almakla ilgili meseleler üzerinde yoğunlaşan sanatçı, kendi kollarından kalıp alarak oluşturduğu “Nakavt” adlı hey “Gözden Kayıp”, sanatçının “yaralanabilirli” kavramına odaklandığı bir sergi. İrem Tok sergiyle insanın kolayca zarar görme, şiddete maruz kalma durumunu kişisel görüntüler, korkular aracılığıyla ortaya döküyor. kelinde nakavta giden yolda hep bir umut taşındığını ve her an yerden kalkabilme şansının olduğunu hatırlatıyor. Ürettiği desenleri dijital teknikleri kullanarak figüratif formlara dönüştüren Tok’un lenticular baskı (animasyonlu baskı) çalışmaları ise, insanın toplumsal olaylar karşısında çoğu zaman, yaşadığı dünyayı kurtarma hevesine çocuksu bir bakış. Baskının “hareketli” dili toplumsal durumlara karşı geliştirilen bireysel halleri karikatürize ederken, hissettirdiği tehlike anı insanın zarar görme biçimlerini sorgulatıyor. “Moralsiz” ise ayağına bağladığı yükle paraşütle atlayan birinin heykeli. İnsanın bile isteye göze aldığı bu “tehlike”, serginin metaforik dili ile birleşerek bu kez bireysel tercihlerimizle yaşadığımız “yaralanabilirlik” ihtimalini okutuyor. Toplumun yarattığı güven kaybı ve insanın doğası gereği maruz kaldığı tehlikeye açık olma gerçekliğini yalın bir dille anlatan sergi, genç bir sanatçının yaşam deneyimlerimize dair sunduğu ortak bir iç döküş aslında. Yaralanabilirlik gerçekliğini gün içinde kendimizden de habersiz yaşadığımız kent kültürü içinde, buna sığınarak ertelediklerimiz ve kaybettiklerimiz, faturasını en ağır ödediklerimiz değil mi aslında? (Sergi, 5 Mart’a kadar Outlet Galeri’de izlenebilir.) ıllardır özlemi çekilen “Troya Müzesi”nin gerçekleşmesi için ilk önemli adım nihayet atıldı. Mimari projeleri elde etmek üzere “ulusal yarışma” düzenleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı, son başvuru tarihini 16 Mayıs olarak belirledi. Birinci seçilecek projeye 60 bin lira ödül verileceği duyurulan yarışma için seçici kurula yöneltilen sorular ve yanıtları bakanlığın inEKTOR VE ATATÜRK ternet sitesinde yayımlanıyor... Troya’nın sitlerimiz arasında çok özel Troya’dan çıkarılan eserlerin hem sergilenmesi, hem de bölgenin tarihine yö bir yeri var. Çanakkale’deki 18 Mart Üninelik bilgilendirme ve eğitim çalışmala versitesi uzmanları, Anadolu’nun antikrının “arkeolojik sit”te, yerinde göz çağdaki efsanevi savunması olarak bililemlenerek gerçekleşebilmesi için özel bir nen Troya savaşı ile destansı Çanakkamüzenin yapılması Çanakkale’nin ön le savunmamız arasındaki anlamlı benzerlikleri anımsatıyorlar… celikli hedefleri arasındaydı. Yrd. Doç. Dr. Mithat AtaÖzellikle kültürel çalışmalara bay, geçen önderlik 1 yıl bir semeden “Çapozyumda, nakkale Mustafa KeSivil İnisimal’in olası yatifi” olabir “denizrak örgütleden çıkartnen grupla, 2 ma”ya karşı Çanakkale 1913’te yapBelediyesi tığı “ön inceve Mimarleme” gezilar Oda1. Troya’dan bir canlandırma. sinde Trosı’nın bir2Troya’daki antik katmanların konumlarını ya’ya da uğlikte sürdürgösteren harita. dükleri et 3 İnsanlığın efsanevi savaşı filmlere de konu oldu. radığını ve gözlemlerini kinliklerde, not defterine UNESyazdığını belirtmişCO’nun Dünya 3 ti… Atabay diyordu Mirası listesinde ki, “O gezisinde Geyer alan bu evrenlibolu Yarımadasel sit zenginliğisı’ndan bir tekneynin müzeyle taçle Anadolu yakasına landırılması “en geçerek Orhaniye önemli talep”leTabyası’na uğrarin başında yer almış; Aşil’in mezarımıştı. nı ve Troya’yı gezeMüzenin, hem rek, bölgenin coğçağdaş sergileme anlayışına uygun, hem de Troya’daki bin rafyası ile Büyük İskender’in başarılerce yıllık birikimden esinlenecek bir mi ları arasında ilişkiler kurmuştu. Bu gemaride gerçekleşebilmesinin “evrensel ziden anlaşılan, 1915’te Çanakkale güvencesi” olarak da hemen herkesin di Savaşları başladığında, Mustafa Keleği “uluslararası” proje yarışması ya mal’in Gelibolu’daki savunma sistemiyle ilgili düşüncelerini daha 1913’te pılmasıydı. şekillendirdiğidir.” Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi ve Ğ TEN’ MÜZE Troya kazıları Başkan Yardımcısı Doç. Bu beklentilere rağmen Çanakkaleli Dr. Rüstem Aslan da şunları ekliyor: ler sonunda “ulusal” bir yarışmayı da “Troya Savaşı’na baktığımızda, kenolumlu gelişme olarak değerlendiriyor… ti Akhalılara karşı savunmak için Böylesi önemli bir tasarımı herhangi Anadolu’dan gelen güçleri görüyobir mimara “sipariş” etmek yerine, mi ruz. Anadolu birliği var. Aynı dayamarlarımız arasında en katılımcı yönte nışmayı Çanakkale Savaşları’nda da min yeğlenmesi olumlu bulunuyor. görüyoruz. Anadolu’nun her köşesinYarışmanın gerekçesinde özetle; “Bu den insanlar ülkeyi savunmaya gelimüzenin aynı zamanda Troya’yla ta yorlar. Truva Savaşı’nda Anadolu nışmak ve tarihsel derinliğini du Birliği’nin sembolü komutan Hektor, yumsamak isteyenler için bir eğitim ve Gelibolu’daki dayanışmanın en önem‘geçmişle buluşma’ merkezi olaca li ismi de komutan Atatürk’tür.” Bu değerlendirmeler gösteriyor ki Troğı”nın belirtilmesi de geniş destek göya Savaşı’nı bilmeden Çanakkale Sarüyor. Nitekim ocak ayının başlarında Kültür vaşları’nı, Çanakkale Savaşları’nı algıVarlıkları ve Müzeler Genel Müdürü layamadan da Troya Savaşı’nı anlamMurat Süslü ile seçici kurul üyeleri, da landıramayız. Troya Müzesi, işte böylesine derinnışmanlar ve yedek üyeler, Çanakkale’ye 35 km’deki Tevfikiye köyünde kamu likleri de “öğreten” bir eğitim ve bilinç laştırılan 100 dönümlük proje alanında mekânı olacak... Yarışmada ödül alacak son incelemelerini yaptılar. Müzenin, mimarlarımızı şimdiden kutlarken, Bahem Troya ile bütünleşen, hem de ar kanlık’a da ülkeye ve insanlığa kazankeolojik sit’e müdahale etmeyen bir ko dırılacak müzemiz için teşekkür ediyoruz. Y numda gerçekleşebilmesi için saptamalarda bulundular. İkinciye 45 bin, üçüncüye de 30 bin lira ödül verileceği, ayrıca üç mansiyon ile üç satın almanın da ödüller arasında yer aldığı duyurulan yarışmanın “şartname”si üzerindeki son çalışmalar da aynı gezinin ardından yine Çanakkale’de gerçekleştirildi. Müzenin yapımına ise 2012’de başlanması planlanıyor. Değişik ülkelerde 44 müzede sergilenen Troya eserlerinin de bu müzeye getirileceği belirtilen açıklamalarda, yarışma şartnamesi ve eklerinin, “Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Troya Müzesi Mimari Proje Yarışması Raportörlüğü”nden alınabileceği duyuruluyor. Bellek Bellek, sadece öğrenilenleri ve yaşananları zihinde tutma becerisi değil… Bellek sadece hatırlama ya da unutmama yeteneği değil… Bu kitapta bir kez daha gördüm ki, bellek her şeyden önce bir seçim meselesi, bir cesaret meselesi, bir sorumluluk meselesi… Oya Baydar ve Melek Ulagay, kendi yaşadıklarını, birbirinden çok farklı bir biçimde girdikleri devrimci mücadeleyi anlatırlarken müthiş cesur davranıyorlar. Türkiye’nin ve dünyanın birçok farklı noktasında yaşananları yorumlarken sadece tarihe not düşmekle kalmıyorlar, müthiş bir sorgulamaya, hesaplaşmaya da girişiyorlar. Sakın yanlış anlaşılmasın, en çok kendileriyle hesaplaşıyorlar. Anlattıkları olaylar kadar, o olayları nasıl yaşadıkları da çok önemli. Çünkü burada, kendi hayatlarını devrimci mücadeleyle tanımlayan, anlamlandıran iki kadın söz konusu. Yaşarken de, şimdi birbirlerine anlatırken de ve elbet yazarken de o devrimci mücadelenin anlamını, coşkusunu yeniden ve yeniden tanımlıyorlar. Bunu yaparken de farklı bir “dil” kullanıyorlar. H Vicdan Ben o dile vicdan dili diyorum. Hemen ekleyeyim, yazarların kullandığı “vicdan dili” şunları içeriyor: Kadın olmayı / insan olmayı temel özellik ve nitelik olarak ön plana çıkarıyor. Başta aşk, dostluk, dayanışma olmak üzere yeryüzünün tüm duygularını kapsıyor… Bunların içine korkuyu, aczi, gözyaşlarını, zayıflıklarını, eksikliklerini katmaktan hiç çekinmiyor… Anlamaya öncelik tanıyor… Duyarlığı zorluyor… Açıklığı, saydamlığı yeğliyor… Yanıtlardan çok sorularla ilgileniyor. Bu vicdan dili neleri dışarıda bırakıyor? Başta rekabeti dışlıyor. Hem birbirleriyle, hem başkalarıyla rekabeti… Hiyerarşiyi, iktidar tutkusunu dışlıyor. İntikam, kin ve öfkeyi dışlıyor. Nefret dilini dışlıyor. Düşmanlığı dışlıyor. Dünya ve ülke siyasetinden güncel yaşamın tüm ayrıntılarına; örgüt ilişkilerinden kadın erkek ilişkilerine uzanan çizgide, “kadın olmanın”, kadın bakış açısının önemini vurgulayan bir dil bu. Her ama her alanda “iktidar” hırsını sorgulayan bir dil bu. Erkek işi “siyasetin” kadınsız ne denli yoksul ve zavallı olduğunu gösteren bir dil bu. ‘E Ve ışık Oya Baydar’ın anlatımlarında politik analizler; Melek Ulagay’ın anlatımında ise “humor” ağır basıyor. İkisi de en çok kendilerine karşı acımasız… Kitabın kapağı Orhan Taylan imzalı ve çok anlamlı. Kitabın alt başlığı “Birbirimizin Aynasında”… İki yazarın birbirlerine tuttukları aynada ben eşsiz bir ışık gördüm. Dünden bugüne, bugünden yarına insan olanın yolunu aydınlatan bir ışık… O ışıkta bugünlere nasıl geldiğimizi gördüm. Hiçbir şeyin rastlantısal olmadığını, ne ekersek onu biçtiğimizi gördüm… Dünyanın ve bu ülkenin daha güzel, daha adil, daha yaşanılır kılınması için farklı farklı yollardan da olsa mücadele veren bir kuşağın nasıl kıyıldığını, yok edildiğini gördüm. Dehşeti gördüm. Devrime olan inancı, gençlik düşlerini, sürekli mücadeleyi, hiç ama hiç yok olmayan umudu gördüm. Güzelliği gördüm. O ışıkta elbet her okur gibi kendime de baktım. Anımsadıklarımla unuttuklarım arasında gittim geldim. Kendimi sorguladım. Teşekkürler Melek, teşekkürler Oya, bu aynayı, bu ışığı bizlere de tuttuğunuz için… zeynep@zeyneporal.com ‘AVRUPA B RL Ğ EDEB YAT ÖDÜLÜ’ Yarışacak ülkeler arasında Türkiye de var Kültür Servisi Avrupa Kültür Programı’nda yer alan 35 ülkeden “yeni beliren” yazarlara verilen “Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü” kapsamında yarışacak ülkeler arasında bu yıl Türkiye de bulunuyor. Avrupa’daki edebi çeşitliliğin daha iyi tanınması ile Avrupa edebiyat ortamının çevirilerle gelişmesini amaçlayan ödül kapsamında her ülkenin jürisi, 10 Nisan’a kadar en çok beş kişilik, açıklanmayacak bir liste iletecek, 21 Mayıs’a kadar da son seçimi yapacak. PEN Türkiye Merkezi tarafından oluşturulan Türkiye jürisi ise jüri başkanı Tarık Günersel, Türkiye Yayıncılar Birliği’ni temsilen Metin Celâl ile Mario Levi, İnci Aral, Zeynep Oral’dan oluşuyor. Ödül tutarı 5 bin Avro olan yarışmanın kazanan yazarları Frankfurt Kitap Fuarı’nda açıklanacak. Ödül töreniyse kasımda Brüksel’de. Yarışmaya katılacak “yeni beliren” yazarların “genç” olması şart değil, ancak yazarın 2006’dan bu yana roman ya da öykü türlerinde en az iki kitabının yayımlanmış olması, eserlerin daha önce başka bir dile çevrilmemiş ya da en fazla dört dile çevrilmiş olması gerekiyor. Bölgesel bir uluslararası ödül kazanan bir eserin seçilmesine ise herhangi bir engel bulunmuyor. Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü Yönetim Kurulu; Avrupa Yazarlar Konseyi, Avrupa Yayıncılar Federasyonu ve Avrupa Kitapçılar Federasyonu temsilcilerinden oluşuyor. (Detaylı bilgi için: www.euprizeliterature.eu) Dizi çalışanları mercek altında ANKARA (AA) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, dizi sektöründe çalışanların, özellikle çalışma saatleri bakımından ağır koşullarla karşı karşıya kaldıkları yönündeki haberlerinin sıkça kamuoyunun gündeminde yer almasından dolayı İstanbul ve Ankara’da 4 müfettiş görevlendirdiğini söyledi. Müfettişlerin, yapımcılarla görüşüp şu an için 60 işyeri tespit ettiklerini dile getiren Dinçer, müfettişlerin bu işyerlerinde denetimlerde bulunacağını belirtti. Bakan Dinçer, müfettişlerin yapacakları çalışmada, dizi oyuncuları ve set işçilerinin tüm çalışma koşullarını mevzuata uygunluk bakımından inceleyeceklerini ve kendisine detaylı bir rapor hazırlayacaklarını ifade etti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle