18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ŞUBAT 2011 SALI CUMHUR YET Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki baskıcı rejimlere, diktatörlere başkaldırı Libya’ya sıçradı... Libya’da olup bitenleri televizyonlarda izliyoruz, bilgi kirliliği var mı yok mu bilmiyoruz. Halkın başkaldırısı Tunus’ta başlamış, Mısır ve Yemen’e sıçramıştı... Mısır’da Mübarek başkanlıktan çekildi, ordu meclisi feshetti, Tahrir Alanı’nda yüz binlerce kişi, generallerle birlikte kutlamalara katıldı. Libya ve Mısır... İki ayrı ülke ve birbirinden çok farklı... Mısır’da baskı altında olsa da yerleşik kurumlar vardı... Sendikalar, demokratik kitle örgütleri, aydınlar, sanatçılar, yazarlar... Müslüman Kardeşler gibi, siyasetin içinde olan etkili bir örgüt. Libya’da yaşananlara baktığımızda durum öyle değil... Ne sendika, ne muhalefet ne de yerleşik kurumlar güçlü... Aşiretlerin gücü önde ve çatışmalar bir aşiret savaşına dönüşüyor. Son gelen haberlere göre Kaddafi’nin ülkesini terk ettiği söyleniyor... Arap dünyasındaki gelişmeleri bu konunun uzmanlarından dinliyoruz. Uzmanların yorumları ise birbirini tutmuyor. POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Diktatörler Direniyor... İsyan ateşleri demokratik hak ve özgürlükler için mi yakılıyor Arap dünyasında? Benim gördüğüm, Arap halkları diktatörlerin baskısından yılmışlar. İsyan ateşi Libya’da aşiret çatışmasıyla birlikte yağmacılığa dönüşse de Kaddafi’ye karşı bir başkaldırı. Demokrasi ve özgürlükler öyle gökten zembille inmiyor. Yerleşik kurumların olması gerekiyor. Arap dünyasındaki ayaklanmalar Bahreyn’de, Umman’da, Fas’ta, Kuveyt’te, Yemen’de, Cezayir’de görülüyor. Hepsinin tarihi ve kültürel farklılıkları var. Bahreyn’deki muhalefet, istemlerinin demokrasi olduğunu söylüyor. Dedikleri şu: “Biz cumhuriyet filan istemiyoruz. Anayasal bir monarşi bizim istediğimiz, İngiltere’de olduğu gibi. Demokratik istemlerimizin karşılık bulması bize yeter.” Kaddafi ülkesini paralı askerlerle kan gölüne çevirirken, binlerce Türk işçisi perişan. Üç gündür boğazlarından bir lokma geçmemiş. Hepsi korku içinde. Türk firmalarının şantiyelerindeki iş makinelerine el konulmuş, yatakhaneleri yakılmış. Kaddafi’nin paralı askerlerden kurulu ordusunu Çad, Uganda gibi kimi Afrika ülkelerinden getirdiği kişilerden kurduğu öne sürülüyor. Libya’da ölü sayısı tam olarak bilinmese de 200’ün üzerinde... Libya’daki başkaldırı, Bahreyn’de yakılan isyan ateşi, sendikaların greve gitmesi, askerlerin sokaklardan çekilmesi. Arap ülkelerindeki ayaklanmaların temel nedeni bence açlık ve yoksulluk... Benim merak ettiğim konu, AKP hükümetinin, özellikle Başbakan Erdoğan’ın Libya’daki olaylar hakkında şu saate dek bir açıklama yapıp tavır koymaması? Oysa Türkiye İran’da, Mısır’da, Kuzey Irak’ta yaşanan olaylarda bir tavır koymuştu. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde baskıcı rejimlere karşı halkın başkaldırısı olduğu bir gerçek. Libya’da aşiret devleti var, durum biraz farklı ama başkaldırının merkez üssü Bingazi... Bingazi halk isyanlarının ateşinin yakıldığı bir kenttir. Bir zamanlar İtalyanlara karşı başkaldırı da Bingazi’de başlamıştı. Libya’daki olaylara aşiretler arasında iktidar mücadelesi olarak bakılsa da, 40 yıllık bir baskıcı rejime, hiyerarşi kültürüne, tutsaklığa karşı bir direniştir. Az önce belirttiğim gibi Libya’da iki bin Türk emekçisi, işvereni çaresizlik içindeler. O nedenle Başbakan Erdoğan’ın olaylara “dur” deyip Kaddafi’ye “Halkın sesine, istemlerine kulak ver” diye seslenmesi gerekir. Libya’da Kaddafi, Bahreyn’de Şeyh Hamid, Cezayir’de Buteflika, Yemen’de Salih yoksul halkın, gençlerin isyanını görmeyip direniyor. Onların bilmeleri gereken şu: Araplar uyanıyor... Baskıcı rejimlerden kurtulmak için ayağa kalkıyor... İsyan ateşini yakanların büyük çoğunluğu 1825 yaş arasındaki gençler. Sokağa dökülen gençleri, ordu ve paralı asker gücüyle durduramazsınız!.. Unutmayın! İnsanlığın ortak paydası demokrasi ve özgürlükler... [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, yasanın veto edilmesi için Köşk’e ortak metin gönderdi Gül’e ‘torba’ mektubu Meclis’te kabul edilen torba yasaya ilişkin çekincelerini içeren bir metni Cumhurbaşkanlığı’na gönderen DİSK, KESK, TMMOB ve TTB başkanları, görüşlerini yüz yüze aktarmak için de Gül’den randevu istedi. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA TBMM’de kabul edilen torba yasanın bazı maddelerinin veto edilmesini isteyen DİSK, KESK, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ile Türk Tabipleri Birliği (TTB) hazırladıkları ortak metni Cumhurbaşkanlığı’na gönderdi. Metinde işçi ve memurların yasaya ilişkin çekincelerine yer verildi. DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, KESK Başkanı Döndü Taka Çınar, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı ile TTB Başkanı Eriş Bilaloğlu yasa ile ilgili itirazlarını bizzat iletmek için Cumhurbaşkanı Gül’den randevu istedi. Randevu istemi 17 Şubat Perşembe günü Çankaya Köşkü’ne iletildi. Sendika ve meslek örgütleri ayrıca yasaya ilişkin itirazlarını içeren metni de dün mektupla Cumhurbaşkanlığı’na gönderdi. Metinde yasaya ilişkin şu çekincelere yer verildi: Resmi 3 milyon işsize karşın, sadece 170 bin kişinin faydalanabildiği İşsizlik Fonu’nun prim gelirlerinin yarısının, taşeron firmalara, özel istihdam bürolarına aktarılmasının yolu açılmıştır. Belediye işçilerine sürgün yolu açılmış, sendikasızlaştırma kapıdadır. Norm kadroda ya da değil, belediye işçileri “ihtiyaç fazlası” ilan edildikleri taktirde, Milli Eğitim veya Emniyet’in taşra teşkilatlarına gönderilecektir. İşçiyi yollayan belediye 5 yıl boyunca yeni kadrolu işçi alamayacak, hizmet alım yöntemiyle taşeron ile anlaşacaktır. Torba yasa ile kamuda esnek istihdam artık yasal hale getirilmektedir. Öngörülen değişiklik ile bir kamu emekçisi birkaç farklı kurumda çalıştırılabileceği gibi 8 saatlik çalışma süresinin dışında farklı şekillerde de çalıştırılabilecektir. Kamu emekçileri, rızaları dışında kurum içi ve kurumlar arasında 1 yıldan 6 aya kadar görevlendirilebilecek, sürgün kural haline gelecektir. Grev yasakları ge nişletilerek, en temel sendikal eylemlerin “memuriyetten çıkarılma” ile cezalandırılmasının önü açılıyor. Özel sektörde 10 yılın üzerinde yöneticilik yapmış kişiler, kamu kurumlarının başına getirilecek. Böylece kamu yararı ilkesi değil, piyasa koşullarına uyum sağlanmak öncelik haline gelecektir. İşyeri denetimleri, iş müfettişlerince değil bakanlıkta çalışan herhangi bir memur tarafından yapılabilecek bir iş olarak görüldüğünden, işçi sağlığı ve güvenliği alanında yaşanan ölümlü kazalara “devam” denilmiştir. İş öğrenimi adı altında, daha kuralsız ve düşük ücretle çalışmanın aracı olan stajyerlik uygulamasında ücretler düşürülmüş, denetimin az olduğu işyerlerinde stajyerlerin sömürüsünün önü açılmıştır. Kamuda daha az engelli istihdam edilmesi öngörülmüş, engellilerin engellerine bir de devlet çalışma engeli koyarak katkı sağlamıştır. Devlet Personeli İstihdam Rejimi’nde; siyasal iktidarın “kadro kaldırma yetkisini” sık ve yaygın olarak kullanabilmesine olanak yaratılmakta, siyasal iktidarın kamu personeli üzerinde yapacağı “partizanca” işlemlerin kapısı sonuna kadar açılmaktadır. Parlamenterlerin inanç turu HATAY (Cumhuriyet) Hatay’da düzenlenen TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu 66. Toplantısı’na katılan parlamenterler, toplantı öncesinde Hatay’da farklı inançların temsilcileriyle bir araya geldi. Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile birlikte dün sabah önce Samandağ ilçesine bağlı Hıdırbey köyüne giderek buradaki “Hazreti Musa Ağacı”nı ziyaret eden parlamenterler daha sonra Türkiye’deki “son Ermeni köyü” Vakıflı’ya geçti. Köy muhtarı Berç Kartum’dan köyle ilgili bilgi alan parlamenterler, daha sonra köydeki kiliseyi ziyaret etti. Heyet daha sonra Antakya’daki Habibi Neccar Camisi’ne giderek İl Müftüsü Mustafa Sinanoğlu’yla görüştü. Heyet daha sonra Havra’yı ziyaret ederek Antakya Musevi Cemaat Vakfı Başkanı Şaul Cennuoğlu’ndan bilgi aldı. Heyet, son olarak Ortodoks Kilisesi’ni ziyaret etti. (Fotoğraf: AA) Sivas tartışması AKP’li Çelik, Yazıcı’yı savundu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’e, partisinin MYK toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken “Van denizi” diyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından “Van Gölü ne zaman deniz oldu” diye eleştirilmesiyle başlayan polemik hatırlatıldı. Kendisi Vanlı olan Çelik, “Vanlılar, Van Gölü’ne ‘Van denizi’ der. Dolayısıyla herkes, kendi çevresinde, yöresinde, coğrafyasında bulunanı farklı şekilde isimlendirebilir. Bu bir detaydır, fazla takılıp kalmayalım” karşılığını verdi. Hüseyin Çelik, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Ergenekon nerede, ben de gidip üye olayım” sözlerine işaret ederek, “Şu veya bu davanın avukatı da olabilirsiniz. Ancak gerçek avukatlıkla siyasi avukatlığı birbirine karıştırmamamız gerekiyor. Hayati Yazıcı’nın orada avukatlık yapmış olması Sivas’ta olup bitenleri onayladığı anlamına gelmez” diye konuştu. Önlisansla dev banka yönetecek TBMM Başkanı Şahin’in eski danışmanı, iki yıllık yüksekokul mezunu Selahattin Toraman, kriterler görmezden gelinerek Vakıfbank’ın yönetim kurulu üyesi oldu FIRAT KOZOK Mehmet Ali Şahin ANKARA Türkiye’nin en büyük bankalarından biri olan Vakıfbank’ın yönetim kurulu üyeliğine TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in iki yıllık Çorum Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Bölümü mezunu eski danışmanı Selahattin Toraman getirildi. Toraman, Türkiye’deki devlet bankalarında yönetim kurulu gibi üst düzeyde görev alan tek önlisans mezunu kişi oldu. Toraman için, bankanın memur alımı için belirlediği ölçütler önemsenmedi. CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in soru önergesi ni yanıtlayan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Toraman’ın yönetim kurulu üyeliğine atandığı bilgilerini doğruladı. Bankacılık Yasası’nın “Yönetim Kurulu” başlıklı 23. maddesinde genel müdürlük için hukuk, iktisat, maliye, bankacılık, işletme, kamu yönetimi ve dengi dallarda en az lisans düzeyinde eğitim görmeleri koşulu yer aldığını anımsattı. Babacan, mühendislik alanında lisans eğitimi alanlara da lisansüstü öğrenim görme ve bankacılıkta en az on yıllık mesleki deneyime sahip olma koşulu getirildiğine dikkat çekti. Bu koşulların yönetim kurulu üyelerinin yarıdan bir fazlası için de arandığına değinen Babacan, “Bunun dışında kalan yönetim kurulu üyelerinin genel müdürde aranan mesleki eğitim ve tecrübe şartını taşımaları şart değildir” dedi. Babacan, Dibek’in “Türkiye’de çok önemli bir banka olan Vakıfbank’ın yönetim kuruluna atanacak lisans mezunu kimse bulunamamış mıdır” sorusuna da “Kanunun 23. maddesi hükmünde belirtilen şartlara uyulması kaydıyla yönetim kurulu üyelerinin seçimi bankaların kendi ihtiyarındadır” yanıtını verdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle