27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 ARALIK 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Darbeyle hesaplaşmayı seçim propagandasında kullanan hükümet darbe döneminden kalma emsal kararla mahkum edilen aileye seyirci Bu ne yaman çelişki OZAN YAYMAN Bir Meslektaşlar Manifestosunda Söylenenler DK Yayın Grubu’nun Doğan Medya AŞ’den satın aldığı iki gazetemizde çalışanlar, dünkü yazılarında, yıllardır rastlamadığımız bir şekilde, patronlarının birisinden şikâyetçi olduklarını kamuoyu ile paylaşıyorlardı. Milliyet ve Vatan gibi, yaşları Cumhuriyetin ilanı ile neredeyse örtüşen bu iki günlük gazeteyi, yakın zamana kadar Aydın Doğan’ın oluşturduğu bir medya holdinginin çıkarttığı biliniyor. Aydın Bey’in meslekteki ilk göz ağrısı olan, Milliyet patronluğu ile başlayan ve giderek büyüyen yayıncılığında izlediği yolun iktidarın hoşuna gitmediğini görmemek için sadece okuma değil duyma özürlüsü de olmak gerekir. O başarıyı, bunca devlet desteğine karşın yakalayamayanların kaynattıkları kazanlardan yılmış olmalı ki, Aydın Doğan da iş hacmini küçültmenin yanı sıra, kendisinin de soyadını taşıyan yayın grubunun onursal başkanlığı ile yola devam kararı vererek, perdenin önünden bir anlamda çekilmiş oldu. Tüm bu olup bitenleri bir zamanlar o grupta görev yapmış ve o sırada Aydın Doğan’a, adını taşıyan bir vakıf oluşturmuş eski bir gazetecinin gözlemleri olarak yazıyorum. Doğan Grubu’nun iktidar çevrelerinden gelen serzenişler, dahası o cenahın gazetelerinden birisini yöneten meslektaşımızın kendisini Hürriyet başyazarı olarak vehmeden yazınlarının etkisinde ne kadar kaldığını elbette bilmiyorum. Ancak Doğan Grubu’nun yayınları arasında bulunan Vatan ve Milliyet gazetelerini elinden çıkartması, bu iki gazetenin Erdoğan Demirören ve Ali Karacan ile yola devam kararı almasından sonra büyükbaba rahmetli Ali Naci Karacan’ın torununun, yükümlülüğünü yerine getirmediği, çalışanlardan gelen şikâyetlerin en yaygınıydı. Dün, o yaygın dert yanışlar, bu iki gazetemizin yönetim yerlerinden dışarıya taşmakla kalmadı, Vatan’ın da Milliyet’in de logolarının üstünde kamuoyuna duyurmak için köşe yazarlarının aynı konuyu kendi yazılarına aktardıklarına tanık olduk. Tümü de Ali Karacan’a ortağı ile sürdürdüğü kavgayı bırakarak geldiği yere dönme çağrısı yapıyorlardı. Benzer bir tatsızlığı Cumhuriyet’te yaşamış ve gazetemizin kurucusu Nadi ailesinin vârisi bir hanım bu gazeteyi yayımlayabileceğini hayal ederek masa başına geçmişti. Sadece soyadının bir işe yaramadığı kısa zamanda görüldü. Cumhuriyet’in çalışanları bir vakıf oluşturarak güçbirliği yapmış olmasalardı, ilkeli gazeteciliğin yerinde yeller esiyordu. Torun Karacan, dedesinin ve baba Ercüment Karacan’ın sonsuzluk uykularını rahatça sürdürmelerini istiyorsa, çalışanların öğütlerine kulak vermekte gecikmemelidir. ??? Tüm insanlığın ve ulusumuzun özgür, barışçı ve mutlu bir yıl geçirmesini dilerim. Mustafa Gazalcı: İmam hatipleri model yapacaklar MAHMUT LICALI ANKARA Eski CHP Milletvekili Mustafa Gazalcı, İHL’lere verilmesi planlanan yeni din bilimleri lisesi ya da ilahiyat lisesi ismiyle bu okulların örnek okul modeli olarak gösterileceğini belirterek “Cumhuriyetin eğitim modeli yerine Türkİslam sentezi ve dinsel eğitim öne çıkarılan bir sistem getiriyorlar” diye konuştu. Gazalcı, din görevlilerini yetiştiren bir meslek lisesi yerine İHL’lerin artık genel liselere alternatif bir yapıda olduğunu belirterek, son yıllarda din eğitimi derslerinin yanı sıra diğer alan derslerinin de İHL’lerde okutulmaya başlaması ve son olarak katsayı uygulamasının kaldırılmasıyla İHL’lerin diğer okulların önüne geçtiğini ifade etti. İHL’lerin adının din bilimleri lisesi olarak değişmesiyle birlikte zaten uzun süredir meslek lisesi örtüsüyle yapılan din eğitiminin artık açıkça yapılacağını dile getiren Gazalcı, bu okulların İslam ülkelerine örnek okul modeli olarak sunulacağını ifade etti. Gazalcı din bilimleri eğitiminin yükseköğretimde verilmesi gerektiğini söyledi. İZMİR Cumhuriyet’in önceki günkü manşetine konu olan “tutuklu aile” Serpil Aslan Düzgün, eşi Savaş Düzgün’ün dava süreci ilginç ayrıntılarla dolu. 2004’te İstanbul’da başlayan polis operasyonu sonrasında Erzurum, İzmir, Ankara, Adana, İstanbul’da farklı mekânlara eşzamanlı baskınlar düzenlendi. Süreç çok sayıda insanın mahkemeye çıkmasına neden oldu. Serpil Aslan Düzgün ve eşi Savaş Düzgün bazı basın açıklamalarında yer almış, cenaze törenlerine katılmış, konser ve sosyal etkinlikler düzenlemişti. 2004 yılı Nisan ayında, İstanbul’da başlayan polis operasyonu sonrasında, karı koca çiftin adı, ele geçirilen CD’lerde yer almıştı. Başlayan süreç içinde Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı, 22 Nisan 2004’te, anılan kişilerle ilgili görevsizlik kararı verdi ve bu kararı Ankara DGM’ye gönderdi. Görevsizlik kararında, 1984’te Askeri Yargıtay tarafından verilen görüşe atıfta bulunuldu. Buna göre, bir kişinin örgüt üyeliğinin somut olarak ispatlanamaması durumunda, kişinin, anılan örgütün amaçları doğrultusunda irade göstermesinin, o örgütün üyeliği için yeterli olabileceği vurgulanıyor. 31 Ocak 1984 tarihli Askeri Yargıtay kararında da şu görüşlere yer veriliyor: “Yasadışı faaliyet gösteren ve gizlilik içerisinde hareket eden örgütlerin mensuplarının belgelerle saptanması mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, tamamen insanın iç âlemine taalluk eden hususların ancak iradenin bir tezahürü olan dış âlemdeki hareketlerinden çıkarmak mümkün olacaktır. Bir kişinin örgütün gaye edindiği konularda irade uygunluğu göstermesi, örgütün mahiyetini bilmesi, örgüt üyeliğini kabul için yeterli olacaktır.” Yine ileri demokrasi kareleri Davutoğlu’nu protesto eden öğrencilere müdahale Protesto timi görevde BAHADIR SELİM DİLEK EDİRNE Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 4. Büyükelçiler Konferansı için geldiği Edirne’de, bir grup Trakya Üniversitesi öğrencisinin yumurtalı protesto gösterisi ile karşılaştı. “Balkan Savaşı’ndan Balkan Barışına: 100. Yılında Türk Dış Politikası” konulu konuşması için Trakya Üniversitesi’ne gelen Davutoğlu’nun gelişinden önce bir grup öğrenci, konferans salonunun önünde toplandı. Güvenlik güçleri öğrencilerin olası protestosunu engellemek için, polis araçlarından bariyer oluşturdu. Protestocu öğrencilere polisin ve özel güvenlik görevlilerinin sert müdahale etmesi sonucu bazı öğrenciler yaralandı. Davutoğlu’na yumurtalı protestoya karşı güvenlik görevlilerinin şemsiyeli koruması dikkat çekti. Öğrencilerin bir bölümü, salonun dolu olması gerekçe gösterilip Davutoğlu’nun konuşma yaptığı salona alınmadı. Davutoğlu konuşmasında Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’yi eleştirdi ve “Sarkozy ise ve Fransız liderler, onlar hiç acı çekmeden başka milletlere acı çektirerek buraya geldiler. Ve dönüp diyorlar ki şu milletin acısı acı değildir, bilinmese de olur. Çünkü o başka. Ama bir başka halkın acısı doğuştan suçlu görünen millete hatırlatılması gereken bir acıdır. 1915’te sizler acı çekmediniz. Gelibolu’da 250 bin şehit verenler de acı çekti. Maraş’ta da Urfa’da da acı çekildi. İşte iki lider arasındaki fark da burada. Mustafa Kemal ile Sarkozy arasındaki fark da burada” dedi. Basın açıklaması ve ziyaret yetti Adana, İzmir, Erzurum, İstanbul’daki ağır ceza mahkemelerinin aynı deliller üzerinden beraat kararı verdiği dava dosyasında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin mahkumiyet kararı vermesi sonrasında yaşanan süreç AİHM’ye taşındı. Ankara’daki mahkemeden mahkumiyet kararı alan Serpil Aslan Düzgün ve Nazire Ayata Civelek’in avukatları Selda Kaya, müvekkilleri hakkında başlatılan adli süreç içerisinde, görevsizlik kararı veren bir savcılığın dahi, hiçbir somut delil olmaksızın, örgüt üyeliğine atıfta bulunabildiğine dikkat çekiyor. Avukat Kaya, “Buna göre, bir örgüte üye olmak, söz konusu örgütün amaçları doğrultusunda irade göstermeye yeterli kabul ediliyor. Müvekkillerimin dosyası Ankara DGM’ye, Askeri Yargıtay’ın bu kararına vurgu yapılarak gelmiştir” dedi. Avukat Kaya, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 15 Ocak 2008 tarihinde, kararını açıkladığını ve müvekkilleri hakkında 3 yıl 9 ay hapis cezası, 3 yıl süreyle de kamu görevinden uzaklaştırma cezası verdiğini söyledi. Avukat Selda Kaya, mahkumiyet kararına bakıldığında, yasal dernek üyeliği, basın açıklamasına katılım, Serpil Asmezar ziyareti, konlan Düzgün ser ve sosyal etkinlikve kendisiyle birlikte ler düzenlemenin öteceza çeken sinde başka somut bir bebeği... eylem bulunmadığını belirtti. Duvardan düşen sendikacı iki günlük rapor aldı Sakinleşsin diyeymiş MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Emekli milletvekili maaşlarına yüzde 100’e varan oranlarda zam yapılmasını protesto etmek için Meclis’e yürümelerine izin verilmeyen, arbede sırasında duvardan aşağıya düşen Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şube Başkanı İbrahim Kara, iki gün iş göremez raporu aldı. Kara, “Bir uzman doktar altı yıl eğitim gördükten sonra 1900 lira maaş alırken bir milletvekilinin 11 bin lira maaş alıyor olması, emekli olup da milletvekilliğine devam etmesi halinde ise 19 bin 300 lira maaş alacak olması kabul edilebilir bir şey değil” dedi. Polislerin kaldırımı kapatması sonucu duvarın üzerinden yürümeye çalıştığını, bu sırada yaşanan itiş kakış sırasında da aşağıya düştüğünü söyleyen Kara, ayağa kalktığında polisler tarafından gözaltı aracına götürüldüğünü belirtti. Kara, “Ama gözaltı işlemi yapmadılar. ‘Sakinleşin, dinlenin’ diye araca aldık dediler. Çok daha büyük eylemler olabileceğini düşündükleri için bu tür şiddetle, gösterilerin önünü kesmeye çalışıyorlar” diye konuştu. Öte yandan, Ankara Adalet Sarayı önünde toplanan sendika üyeleri, dövizler açarak istemlerini dile getiren sloganlar attı. Grup adına açıklama yapan SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, önceki gün TBMM’ye yürümek isteyen sendika üyelerine karşı polisin tutumunu kınadıklarını söyledi. Açıklamanın ardından sendika üyeleri, “kendilerini darp ettiklerini iddia ettikleri” Emniyet görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. MNG Grubu’yla anlaştı Karacan: Çekilmiyorum Haber Merkezi Doğan Grubu tarafından nisan ayında Karancanlar ile Demirören ailesinin ortaklığına satılan ancak çıkan anlaşmazlık sonucu kayyuma devredilen Milliyet ve Vatan gazetesinin yazarları, Karacan Grubu’na ortaklıktan çekilmesi çağrısında bulundu. “Milliyet’le oyun olmaz” başlığı altında “Milliyet yazarları gazetemizin karşı karşıya kaldığı hukuki durumla ilgili uyarı görevini yerine getiriyor” spotuyla, yazarlar Güneri Civaoğlu, Hasan Cemal, Derya Sazak ve Fikret Bila dünkü köşelerinde ortaklıkta yaşanan sıkıntılara yer vererek Karacan ailesinden Milliyet’ten “elini çekmesi” çağrısı yaptı. Vatan gazetesinde de sürmanşetten “Vatan yazarları diyor ki” başlığıyla verilen mesajda şu görüşlere yer verildi: “Gazetelerin kayyumla yönetilmeye zorlanmasıyla günlük gazetecilik faaliyetlerini yürütmek bile iyiden iyiye güçleşti. Vatan’ın güçlü olarak yayın hayatına devam etmesini engellemeye çalışmak basın özgürlüğüne kötülüktür. Bilerek ya da bilmeyerek buna alet olanlar Vatan’dan ellerini çeksin.” Gazetenin yazarları Güngör Mengi, Ruhat Mengi, İclal Aydın, Reha Muhtar, Okay Gönensin, Mustafa Mutlu, Can Ataklı, Bilal Çetin, Murat Çelik, Dilek Önder köşelerinde gazetenin yaşadığı sıkıntılara yer verdi. Karacan Grubu dün MNG Grubu ile anlaştığını duyurdu. Açıklamada “Her iki gazetenin de kayyum yönetimine geçtiği tarihten itibaren, Demirören Grubu herhangi bir para ödememiştir. Yazarların çoğu gazetenin dış kaynağa ihtiyacı olduğu konusunda hemfikir. Kimse bu gazeteyi nasıl kâr ettiririz diye düşünmüyor! Sadece patronun diğer işlerinden kazandığı paraya güvenmeleri son derece vahim. Karacan Grubu MNG ile bir protokol imzalamıştır. Protokole göre, Demirören Grubu’nun yatırdığı tutar kendisine iade edilecektir. Yeni ortaklık ise yüzde 5050 olacaktır.” İRNA’nın haberi İranlı hemşireler geliyor Haber Merkezi İran Uluslararası İstihdam Büroları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehrdad Eyubi, yeni yılda 2 bin İranlı hemşirenin Türkiye’ye gönderileceğini açıkladı. Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yasası’ndaki değişiklikle Türkiye’de yabancı hekim ve hemşireliğin açılmasının ardından yurtdışından Türkiye’de çalışmak isteyenler CV’lerini doldurmaya başlamıştı. Teşkilat yasası çıktı. Ancak yönetmelik değişikliği yapılmadan yasada öngörülen kanunlar uygulamaya geçemedi. Yönetmeliğin çıkmasının ardından Türkiye’de yabancı hemşire ve hekim çalışabilecek. İran’ın resmi haber ajansı İRNA’nın haberine göre, basın mensuplarının sorularını yanıtlayan İran Uluslararası İstihdam Büroları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehrdad Eyubi, çalışma amacıyla yurtdışındaki çeşitli ülkelere işçi yollama programı kapsamında 2 bin hemşirenin Türkiye’ye gönderileceğini söyledi. İranlı yetkili, sevk işleminin bu yıl içinde mart sonuna kadar gerçekleşeceğini belirtti. 12 Eylül soruşturmasına Maraş, Çorum, Malatya ve 1 Mayıs da dahil edildi Katliamlara mercek ALİCAN ULUDAĞ ANKARA 12 Eylül darbesine ilişkin yürütülen soruşturmaya 1980 öncesi yaşanan olaylar da dahil edildi. Soruşturmayı yürüten özel yetkili savcı Kemal Çetin, bu kapsamda Maraş, Çorum, Malatya ve 1 Mayıs Taksim katliamları ile Abdi İpekçi’nin öldürülmesi gibi, dönüm noktası sayılan çok sayıda olayı mercek altına aldı. Soruşturma sonunda hazırlanacak iddianamede, darbeye giden süreçte yaşanan bu olayların da anlatılacağı belirtildi. 12 Eylül 1980’de gerçekleştirilen askeri darbeye ilişkin Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında yürütülen soruşturma derinleştiriliyor. Özel Yetkili Ankara Savcısı Kemal Çetin, darbeye giden süreçte yaşanan olayları da masaya yatırdı. Edinilen bilgiye göre, soruşturmaya dahil edilen ve altında “kontrgerillanın” olduğu olaylar şöyle: Maraş katliamı: 1926 Aralık 1978 tarihinde Kahramanmaraş’ta yaşanan katliamda 100’ün üzerinde Alevi ve solcu öldürüldü. Dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş, yıllar sonra Maraş olayları için “MİT katkı yaptı” dedi. Malatya’da çıkan olaylar: 17 Nisan 1978’de Malatya Belediye Başkanı Adalet Partili Hamit Fendoğlu, postayla yollanan bombalı paketi açmasıyla yaşamını yitirdi. Ölüm haberin duyulunca kentte cadı avı başlatıldı. 3 liseli Alevi genç öldürüldü. Çorum’da 57 kişi öldürüldü: 27 Mayıs 1980’de MHP’li Bakan Gün Sazak öldürüldü. Ertesi gün Çorum’da ülkücüler, Alevi ve solculara saldırdı. Yaklaşık bir ay süren olayların bilançosu ağır oldu. Devletin gözleri önünde 57 kişi katledildi. Kanlı 1 Mayıs: 1 Mayıs 1977 İşçi Bayramı’nı kutlamak için Taksim Meydanı’nda toplanan yaklaşık 500 bin kişinin üzerine ateş açıldı. Olaylar sonucu 34 kişi öldü. Abdi İpekçi’ye suikast: Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul’da Cağaloğlu’ndaki gazete binasından çıkarak evine doğru aracıyla yol alırken, Mehmet Ali Ağca’nın silahlı saldırısı sonucu katledildi. Ağca’nın bu suikastı Oral Çelik ve Mehmet Şener ile beraber planladığı ortaya çıktı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle