25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 KASIM 2011 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] DIŞ HABERLER yayınlarda 97 milyon lira toplandı. Elbette bu yardım pek çok sıkıntıyı giderecektir. Bu kampanyaya katılmaktan kaçınan Hülya Avşar haklı olarak “Gözümle görmeliyim ki para doğrudan oraya gitsin. Van’a okul yaptırırım ama elden asla para vermem!” dedi. Radikal gazetesinde yayımlanan bir fotoğraf, bir başka tür yardım saçmalığını sergiledi. Devlet eliyle halk “Deprem Vergisi” adı ile dolandırılmadı mı? Neden yeterli taşınabilir, ısıtmalı barakalar yapılmadı? Dün Ankara’da Avrupa Birliği, Van için 2 oda, mutfak, banyo, 9 Yeşiller Eşbaşkanı kaygılarını aktardı Kandil’den Kandilli’ye Van! Türk Kızılay Başkanı Tekin Küçükali, kurumunun geleceği için neler yapmak istediğini basına anlattıktan 35 gün sonra, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Somali’deki “açlık olayını” incelemeye gitmesinin arifesinde beklenmedik biçimde “sağlık nedenlerinden dolayı” istifa etti! Erdoğan, Somali’ye sanatçılarla gitti. Ardından yardım uçakları Somali’ye art arda indi. Bu kıtalararası yardım kampanyasında Türkiye başarılı olmakla kalmadı, ardından 300 milyon dolarlık (yaklaşık yarım milyar liradan fazla) nakdi yardım da bavullarla Somali’ye Radikal gazetesi, Serkan Ocak gönderildi. Kime gönderildi, nasıl dağıtıldı, aç ve tuvaletten oluşan 1200 adet açıktaki halk bu paradan ne geçici konut yardımı konusunda ölçüde yararlandı, belli değil! Kızılay ile 10 milyon liralık Peki, Küçükali neden ani anlaşma imzalıyordu. olarak istifa etti? O da belli ??? değil… PKK’nin karargâhı Kandil Dağı, ??? Irak ile İran arasında kuzeyden Van ve Erciş’te 7.2 gücündeki güneye inen Zağros depreme yardım tam bir rezalete sıradağlarının bir bölümünü dönüştü. Kıtalararası Somali oluşturur. PKK’nin İran uzantılı yardımını başaran Türkiye, kendi PJAK teröristleri de bu yörede topraklarındaki Van’a yardımda konuşlanır. Burası dünya eroin, sınıfta kaldı. Türkiye’nin dünyadaki konumu afyon, esrar, sigara, içki kaçakçılığının getirisi ile alınan sıradan bir coğrafyada değil. silah, mayının da odağıdır. Hemen hemen her gün bir Mardin polisi, Kandil’den yerinde deprem oluyor. Bu yazı getirilmiş 2010 yapımı son model yazılırken bile Kandilli’deki 88 Rus Kalaşnikof tüfeği ve “Boğaziçi Üniversitesi Kandilli üzerine bir başka ülkeden Rasathanesi ve Deprem alınmış dürbünleri önceki gün ele Araştırma Enstitüsü Ulusal geçirdi. Deprem İzleme Merkezi” irili Diyarbakır polisi de bu ufaklı beş depremin olduğunu silahların finansmanında duyuruyordu. Nasıl TSK, Türkiye sınırlarını ve kullanma amacıyla Lice çevresinde üretilmiş 4 ton 20 kilo güvenliğini her an korumakla toz esrar (40 ton kubar esrara görevli ise hükümet de bütün bedel) ve 4 ton 300 kilo kubar örgütleri ve Kızılay’ı ile her an esrara el koydu. Türkiye’de oluşan depremlere karşı hazırlıklı şimdiye değin yakalanmış en olmak zorundadır. büyük miktardaki esrardı. Ama Somali yardımının baş PKK, Hakkâri üzerinden girip kahramanı Erdoğan, Van Türkiye’de, PJAK da İran’a aynı depremi hakkında “İlk 24 saat noktadan girip terör başarısız olduk” itirafında eylemlerinden sonra Kandil’deki bulundu. Peki, Kızılay’daki yeni karargâhlarına dönmüyorlar mı? yönetim Kandilli’nin neredeydi? 7.2’lik Van Başbakan depreminden Yardımcısı Beşir dört gün önce, Atalay da “İşin 19 Ekim’de doğrusu çadır Kandil Dağı’nın konusunda bu katilleri de Van’ın kadar yüksek komşusu istem Hakkâri’de 24 beklemiyorduk. askeri şehit eden Eşgüdümsüzlük bir başka diye bir şey yok. depremi Sadece böyle yarattılar. zamanların ilk Yarattılar da ne anlardaki telaşı oldu? TSK Kuzey var” sözleri ile Irak’a girip hükümetin aczini Hatice Belgin Kandil’i gösteren bir bombaladı mı? başka açıklama Her zamanki açıklamaya göre yaptı. “geniş kapsamlı operasyonlar” 50’den fazla ülke yardım sürüyordu! uçaklarını, kışlık çadırları ??? hazırladı. Ama hükümet “derhal Van depreminde Azrail, 14 gönderin” demek yerine, “hele günlük bebek Azra’ya bir bekleyin!” gibilerden bir dokunmadı. Sıvı almayınca sütü davranış sergiledi. Ancak tükenen anne Semiha depremden 48 saat sonra Karaduman’ın tükürüğüyle Dışişleri Bakanı Ahmet yaşama tutundu. Davutoğlu “Dünyadan çadır ve Ama Kandil’den bir PKK geçici konut istendiğini” Azrail’i, Bingöl’de Hatice Belgin açıklamak zorunda kaldı. ve çocuklarının önüne çıktı. Anne Başbakan Yardımcısı Bülent Hatice, Kandil Azraili’nin bir canlı Arınç, Bakanlar Kurulu’nun bomba olduğunu algıladı. ardından yaptığı açıklamada, Çocuklarını korumak için Azrail’in Van Valiliği emrine 3 milyon TL üzerine kapandığında birlikte acil yardım ödeneği uçtular. İki çocuğu kurtulduysa gönderildiğini açıkladı. da 16 yaşındaki Veysel’in beyin İçişleri Bakanlığı’na geldiğinden beri bazı gaflar ile ölümü gerçekleşti. öne çıkan İdris Naim Şahin’in, ??? 45 gün sonra Erciş’te ziyaret 1996’da Kandil’den Zeynep ettiği depremzede çadırında Kınacı adlı bir başka Azrail, soğuktan titreyen 10 kişiye Tunceli kent merkezinde bayrak “Koskoca sarayda törenindeki askerlerin içine girip oturuyorsunuz… Hiç ‘buyur gel’ üzerindeki bombayı patlattı, 8 demiyorsunuz!” demesi tüy asker şehit oldu, 29 asker dikmekten başka nedir? yaralandı. Çadır bile bir çözüm değildi. 2 Temmuz 2011 Cumartesi Çadır, kış kıyamette, kar yağışı günü “Azrail Zeynep’i” anma altında sıcak bir ortamı sağlar töreninde Barış ve Demokrasi mı? Partisi (BDP) İstanbul Milletvekili Somali’ye uçaklar dolusu Sebahat Tuncel, canlı yardım malzemesinin ardından bombaya övgüler yağdırıp bavullarla 300 milyon dolar, “şehit” diye hitap etikten sonra Van’a 3 milyon lira, bozdur “Onun mücadelesini kendi bozdur harca! Peki deneyimli mücadelemiz olarak görmeliyiz” Kızılay Başkanı neden harcandı? dedi. ??? Bakalım BDP’liler, anne Türk halkı cömerttir. Ulusal TV Hatice’yi mi yoksa canlı kanallarının “Van için tek yürek” bombasını mı saygıyla anacak? söylemiyle düzenledikleri ortak Roth:Türkiye’de korku atmosferi var ÖZGÜR ULUSOY lman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth, iktidara geldiği ilk yıllarda demokratikleşme konusunda önemli adımlar atan AKP hükümetinin, bir süredir demokratikleşmeyle ilgili sözlerini yerine getirmediğini düşünüyor. Türkiye’nin yakından tanıdığı, aynı zamanda AB üyeliğini destekleyen ve bir dönem açıklamalarına medyada sıkça yer verilen Roth, kendisiyle daha önce söyleşi yapan gazetecilerin, artık basılmayacağı kaygısı ya da kendilerini tehdit altında hissettiklerinden söyleşiden kaçındıklarını ifade ediyor. Almanya Federal Meclis milletvekillerinden oluşan AlmanTürk Dostluk Grubu Başkanı Claudia Roth başkanlığındaki bir heyet bir süre önce Türkiye’de temaslarda bulundu. Temasları sonucunda basın ve ifade özgürlüğü konusunda ciddi endişelere kapıldığını belirten Roth, AKP’nin güçlendikçe demokrasiyi ikinci plana itmesinden kaygılı. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Roth’a göre yeni anayasa AKP’nin kendisinden olmayanları kucaklayıp kucaklamayacağını göstermesi açısından kritik bir dönemeci oluşturuyor. Bir hafta boyunca temaslarda bulundunuz, yetkililerle, basın mensuplarıyla görüştünüz. Türkiye’de ifade özgürlüğü konusunda gelinen nokta konusunda izlenimiz nedir? CLAUDIA ROTH: Benim izlenimim A T oplumda bir suç iklimi oluştuğunu, gazetecilerden seçilmiş belediye başkanlarına, çevrecilere kadar herkesin kolaylıkla suçlu olabildiğini kaydeden Roth’a göre, bütün kesimlerin sahiplenebileceği ve herkesin birlikte hazırlayacağı bir anayasa kritik önem taşıyor. kiden propaganda yapmakla suçlanırlardı, şimdiyse bir terör örgütünün parçası olmakla suçlanıyorlar. Bugünlerde kolaylıkla terör örgütünün parçası olabiliyorsunuz. Bu inanılmaz. Yanlış bir kelime kullanırsanız ve eğer bir gazeteci olarak bir ağ oluşturmuşsanız, Ergenekon’un parçası olmakla suçlanan insanlarla söyleşi yapmışsanız, o zaman sizi de Ergenokon’un parçası sayıyorlar. Ben Türkiye’de bu hisse kapıldım, Kafka gibi. Gazeteciler, seçilmiş belediye başkanları, Kürt bölgesinde halk tarafından seçilmiş 100’den fazla belediye başkanı hapiste. Bu çok tehlikeli. şu ki Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü parmaklıklar arkasında. Cezaevinde yaklaşık 70 gazeteci var. Çok uzun gözaltı süreleriyle içeride tutulan gazeteciler var. Bazıları niçin cezaevinde olduklarını bilmiyor. Gerçeklerle ilgili makalelerle, halkı bilgilendirmenin gittikçe zorlaştığını duydum. Türkiye’de demokrasinin geldiği nokta gerçekten zihnimi meşgul ediyor. Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü, herhangi bir demokrasinin temel taşlarından birisi. Ahmet Şık ve Nedim Şener sembol isimler ama aslında içeride olan bütün gazeteciler için sembol haline geldi. Gazetecilerin tehdit edildiği, cezaevine yollandığı, hatta öldürüldüğü zamanlarla şimdiki zamanların farkı şu: Es Elbette. Örneğin, artık gazetecilerle, hatta arkadaşlarla bile cep telefonundan konuşmak çok zor. Ben “Siz paranoyaksınız” diyordum. Oysa gerçekten bir korku atmosferi var. Başta inanmamıştım, abarttıklarını düşünmüştüm. İnsanlar gerçekten kendilerini tehdit altında hissediyorlar. İnsanların artık olan bitenle ilgilenmemeyi seçtiklerini görebiliyorsunuz. Özel hayatlarına dönüyor, kabuklarına çekiliyorlar, dışardan bana bulaşılmadan yaşayayım diyorlar. Benimle daha önce söyleşi yapan insanlarla buluştum, bu sefer söylediklerimi yazamayacaklarını söylediler. Bu şu demek, ya kendileri tehlike altına girecekler ya da zaten basılmayacak. Bu durum yeni ve gerçekten tehlikeli. Bütün toplumda bir suç iklimi var. Gazeteciler suçlu, seçilmiş belediye başkanları suçlu, BDP üyeleri suçlu, nükleer karşıtı militanlar suçlu, daha iyi bir çevre için mücadele edenler suçlu. Sadece ekonomik açıdan güçlü Türkiye’den, ekonomik büyümeden söz etmek yetmez. Rakamların arkasında demokraside olup bitenlere de bakmak gerekir. üçlüyüz o zaman Hasankeyf’i yıkabiliriz’ AKP başta hem Avrupa’da hem Türkiye’de değişimin simgesi olarak görülüyordu, demokratikleşme yönünde adımlar atılacağı beklentisi vardı. Beklentiler değişti mi? Bence hiçbir şey yapmadıklarını söylemek adil olmaz. İlk yıllarda büyük değişiklikler oldu ve umut vardı... Demokratikleşme, azınlıklarla ilgili açılım, Ermeni meselesindeki açılım, Kürt açılımı, Kıbrıs açılımı, geçmişin, önceki hükümetler döneminin tabuların tartışılması için bir ortam yaratıldı. Yolunda gitmeyen, iyi olmayan her şey için onları suçlamak kolaycılık olur. Ama ekonomik büyüme her şey demek değildir. Sanki verimlilik kültürel mirasın yok edilmesi için bahane oluşturabiliyor. Avrupa’daki en büyük baraja ihtiyacımız var, o zaman Hasankeyf’i yıkabiliriz, çünkü verimliyiz, başarılıyız, ekonomik olarak güçlüyüz. Tamam, bu doğru. Ama demokratikleşmeyle ilgili çok sözler verildi, hükümet uzun bir süredir bunları yerine getirmiyor. Şimdi askeri anayasanın yerine yeni bir anayasa konusunda tartışma sürüyor. Yeni anayasanın, herkes için herkes tarafından karar verilen bir anayasa olmasını umut ediyoruz. Yani sadece AKP çoğunluğunun anayasası olmamalı. Eğer herkesin “benim de anayasam” diyebileceği bir anayasa olmazsa, olmaz. Kadınların, dindar olmayan kadınların da anayasası olabilmeli. Benim bir kadın arkadaşım hakları için mücadele etmesi gerektiğini düşünüyor. Arkadaşımın da sahipleneceği bir anayasa olmalı. Kürt halkının sahiplenebileceği, ikinci, üçüncü sınıf insan olarak görülmeyecekleri bir anayasaya ihtiyaç var. Çoğunluğuz diye bir AKP anayasası olmamalı. Ülkedeki herkesin anayasası olmalı. Bu kritik bir adım olacak. Neyse ki İlerleme Raporu’nda demokratikleşme konusundaki eksiklikler de vurgulanıyor. Hükümet karar veriyor, parlamento şov gibi. Bir çeşit saygısızlık var. Demokrasilerde muhalefet çok önemlidir. Anayasa, kabul görmediklerini, eşit olmadıklarını düşünen insanların da entegre edilebilmesi açısından Türkiye için bir fırsat. Ya yargı erki? Bu da inanılmaz. O kadar dava... Senelerdir kullanılmayan maddeleri bile kullanmaya başladılar. Propaganda, terörist minvalinde 5 bin dava var. ‘G İnsanlar kabuklarına çekiliyor Sizce otosansür de var mı? ‘DEMOKRASİ ARAÇ OLAMAZ’ Kaygılarınızı yetkililerle paylaştınız mı? CLAUDIA ROTH: Kaygılarımızı dile getirdik, her zaman getiriyoruz. Siyasi vakıflarla ilgili sözler... Bunların vakıfları değil, onlarla çalışanları hedef aldığını düşünüyorum. Bu daha da tehlikeli. Konrad Adenauer, Heinrich Böll gibi vakıflar yine önemli işlerini yapmayı sürdürecekler ama Türk ortaklar belki projelere katılmaya korkacak. Bu korku atmosferi. Sayın Erdoğan ve hükümetinin korku içindekiler için de adım atması gerektiğini anlaması gerektiğini düşünüyorum. Arkadaşlarımı, ülkede demokrasiyi ilerletmeyi gerçekten istediğine ve demokrasinin bir araç, otobüs olmadığına ikna etmesi gerekiyor. Demokrasi daha güçlü olmak için araç olamaz... Demokrasi istikrarın temelidir. Yeni bir parlamento var. BDP de yemin etti. Şimdi muhalefetin de söz sahibi olup olmayacağını ve hükümetin ötekileri katmadan devam edip etmeyeceğini görmek açısından önemli. Kürt bölgesinde durum gerçekten çok tehlikeli. Yüzlerce insanı sırf BDP üyesi oldukları için tutuklamak mümkün değil. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’den öğrendik, Şırnak’ın ve başka pek çok şehrin belediye başkanı yokmuş. Seçilmiş belediye başkanları tutuklu. Bu mümkün değil. Benim partim tarafından resmen davet edilen Baydemir’in, Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birisinin seçilmiş belediye başkanının bir sosyal proje için ödül almak üzere Almanya’ya gelememesi kabul edilemez. Bu Kafkaesk. Bir yandan güçlü, başarılı bir Türkiye var karşınızda. Öte yandan gazeteciler, seçilmiş Kürt siyasiler içeride, çevreciler tutuklu ya da gözaltında. Neler oluyor? Sayın Erdoğan hep AKP’nin demokrasiyi güçlendireceği sözü vermişti. Bu sorular zihnimi gerçekten meşgul ediyor. ‘Akkuyu’ya santral sorumsuzluk’ Yeşiller partisi eşbaşkanısınız. Hükümetin nükleer santral kurma planları konusunu temaslarınızda gündeme getirebildiniz mi? Bu konuyu Sayın Erdoğan, AKP’den siyasiler ve Sayın Kılıçdaroğlu ile de görüştüm. CHP nükleer santrallara toptan karşı değil, ama Kılıçdaroğlu Akkuyu’yu desteklemediklerini söyledi. Türkiye’nin bu ekonomik büyümeyle daha fazla enerjiye ihtiyacı olduğu doğru ama bu nükleer santral inşası için bahane olamaz. Ülkenizde güneş var, su var, her şey var. Bugün yenilenebilir enerji konusunda dünyada birinci olabilirsiniz. Dünyanın pek çok ülkesinde nükleer santralları durdurma konusunda hakış açısının sonucu gibi. Güçlüyüz, o zaman nükleer santral inşa edebiliriz. Oysa nükleer santrallar çok pahalı, uranyuma bağlısınız, tehlikeli. Hele de deprem bölgesinde inşa etmek, sorumsuzca. Mersin’den seçilmiş isimlerle birlikte çalışıyoruz. BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü gibi. Akkuyu için Sayın Erdoğan’a bir mektup yazdık, Mersin’in Almanya’daki kardeş şehrindeki bütün Yeşiller tarafından imzalandı. Bunu gerçekten anlamıyorum. Niçin Sayın Erdoğan Fukuşima’dan üç gün sonra Rusya’ya gidip Medvedev’le konuşuluyor? Mutfakta da tüp patlayabilir diyor. Alay eder gibi bir ifade ile. Reformlar marjinalleşiyor Ergenekon davasının sulandırıldığını düşünüyor musunuz? AKP niçin demokratikleşme konusunda adımlar atmıyor artık? Demokrasi eskisi kadar önemli gözükmüyor. Yine tekrarlıyorum, hiçbir şey yapmadıklarını söyleyemem, çok şey yaptılar. Kopenhag kriterlerini İstanbul, İzmir, Diyarbakır kriterleri olarak uygulama sözü vermişlerdi yani AB istediği için, Türkiye için yapılacaktı bazı şeyler. Türkiye toplumunun demokratikleşmesi, hukuk devletinin güçlenmesi önemli, şart. Demokratik reformların gittikçe marjinalize kaldığı yönünde bir izlenimim var. Sanki eskisi gibi önemli değil. Biz başarılıyız, bölgede güçlü bir aktörüz, dünyada önemli bir aktörüz... Türkiye’nin ekonomik büyümesi gerçekten Çin gibi. Umarım bu gerçek büyümedir... Sanki artık demokrasiye ihtiyaç duymuyorlar. Roth, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. raretli bir tartışma sürüyor. İtalya’da referandum oldu, İsviçre bırakmaya karar verdi, Almanya maksimum 10 yıl içinde kapatacak. Bu da aynı ba AB’nin tavrı süreci nasıl etkiliyor? CLAUDIA ROTH: Ben bu açıdan bir tek Türkiye’yi eleştirmiyorum. Avrupa’da da problem var. Avrupa Türkiye konusunda görüş birliğinde değil. Ben Türkiye’yi AB’de görmek istiyorum, partim de öyle, biz üyeliğin demokrasi için bir çerçeve oluşturacağına inanıyoruz ama Avrupa tek ses değil. Bakınız Sayın Sarkozy. Alman hükümeti net değil. AB’nin bir C MY B C MY B ‘AB tek ses değil’ parçasını olmasını istemiyorsanız, demokratikleşme konusunda nasıl Türkiye’yi güvenilir bir şekilde eleştirebilirsiniz ki? Avrupa evet diyene kadar güçsüz bir konumda olacak. İki tarafta da bir bıkkınlık var. Tek ses olmadığı için inandırıcı değil. Avrupa’nın evde pek çok sorunu var. Ulus devlet gittikçe önemli hale geliyor, Avrupa’nın en iyi şansı daha fazla Avrupa’dır, daha az Avrupa değil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle